Perşembe, 03 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Alimler Konferansı Münasebetiyle Hizb-ut Tahrir'den Pakistan'daki Alimlere Açık Mektup: Hükümet Tarzında Fetvalar Yayınlamak Yerine Bölgedeki Amerikan Varlığının Bitirilmesinin Sonra da Ajan Yöneticilerin Kaldırılıp Atılmasının Vaci

 

      Gerek İslam'a karşı savaşına gerekse ülkedeki patlama operasyonlarının arkasında duran Blackwater gibi kendisine bağlı cinayet şirketlerine karşı insanların ezici çoğunluğunun öfkesi hususunda Amerika göz ardı etmiştir. Zira Amerika, ajan hükümetin gözetimindeki alimlerin fetvaları yoluyla Müslümanları patlama operasyonları karışmakla itham etmeye başvurmuştur. Nitekim Amerikan ajanı olan İçişleri Bakanı Rahman Malik gözetiminde bilfiil alimlere yönelik bir konferans düzenlenmiştir.

Hükümet, Amerikalı efendilerine olan şiddetli bağlılığından dolayı Afganistan'daki Müslüman kardeşlerimizi katleden Amerika ile utanç verici işbirliğini haklı çıkarmaya, Afganistan'daki Amerikalılara gıda ve asker tedarik etmeye ve bizim ciğer parelerimiz olan ümmetin kızlarını Amerikalılara teslim etmeye yönelik olarak Afiyet Sıddıki gibi alimlere fetvalar yayınlatmaya hırs göstermektedir.

Bu laik hükümet, ne İslam'ın emrine ihtimam vermekte ne de İslami ümmetin işleriyle ilgilenmektedir. Zira o, sadece alimlere Amerikalıların istek ve çıkarlarına uygun fetvalar yayınlatmanın ardından insanların ağzına gem vurmanın peşine düşmüştür.

Hizb-ut Tahrir; Müslümanların işlerini gözetmelerinin farziyeti hususunda Pakistan'daki alimlere açık bir mektup yöneltti ve bu mektuptan ülkenin çeşitli büyük şehirlerindeki insanlara on binlercesini dağıttı. Mektupta alimleri, hükümetin komploları hususunda uyardı ve hükümetin kendilerinin "intihar operasyonları" ile ilgili fetva yayınlamalarına yönelik çabalarının arkasındaki gerçek sebebin alimlerin Amerikan savaşına ortak olan hükümeti desteklediği şeklinde ümmete saptırıcı bir intiba vermek olduğunu açıkladı.

Bu operasyonların arkasında duranın Amerikan güvenlik güçleriyle onun Blackwater gibi şerir şirketleri olduğunu herkes bildiği gibi mescitlerde, pazarlarda ve sokaklardaki patlama operasyonlarının haram olduğunu çocuklar dahi bilmektedir.

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, açık mektubunda hükümet ile olan gizli anlaşmaların akıbetleri noktasında alimleri şu sözlerle uyarmıştır: "Ey celil alimler: Şayet sizler, onların istediklerini yapar ve onlara itaat ederseniz -Allah korusun- onların cürümlerine ortak olmuş ve onlara yardım etmiş olursunuz. Yine fetvalarınızla Müslümanların kanları ve hurumatları üzerinden kafirlere yardım etmiş olursunuz. Hükümetin kendilerini aldatarak onun tuzak ağına düşenler ve kendilerinden talep ettiği fetvaları yayınlayan kimselere gelince; bu fetvalarından dönmeleri, Allah'a tövbe etmeleri ve hükümet ile onun şerir maksatlarını ifşa etmeleri gereklidir. Şüphesiz ki sizler, bu günahın vebalinin büyüklüğünü bilmektesiniz. O halde sizlere ilişkin şeri hüküm, bu tertemiz topraklardan Amerikan kafirinin çıkarılmasının, Zerdari nizamı ve Amerika'ya çağrıda bulunan hükümetinin kaldırıp atılmasının vacibiyetine dair fetvalar yayınlamanızdır." Mektupta, ümmetten Hilafet Devleti'nin ikamesi için çalışan davet taşıyıcısı muhlislere destek verilmesi de talep edilmiştir.

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

Basın Açıklaması Mali ve İdari Yolsuzlukla Mücadele "Bir Siyasi Manipülasyondur"

 

     Küfrün başı Obama, Karzai'ye yeni hükümeti oluşturmaya başlar başlamaz mali ve idari yolsuzlukla mücadele etmesini emrettiği gibi tüm NATO üyesi devletler de Obama'nın bu konudaki talebini desteklemişlerdir. Tüm koalisyon üyeleri, Afganistan hükümetinin mali ve idari yolsuzluğa devam etmesi halinde ona her türlü yardımın yapılmasını reddedeceklerini belirttikleri gibi Karzai'den, insan haklarına aykırı, savaş suçluları, mali ve idari yolsuzluğa karışan elleri ciddiyetle takip etmesini de talep ettiler.

Bu konuda aşağıdaki hususların açıklanmasını isteriz:

Amerika ve NATO'nun bu konudaki süregelen komploları, iktidar gücünün büyümesine ve bulunduğu halden daha iyi bir hale getirilmesine katkıda bulunulmasını istememektedir. Bilakis Batı, bozuk idarenin devam etmesi ve İslami ümmetin muktedir olmaması için gerekli desteğin ve yardımın bozuk liderlere yapılmasını istemektedir. Nitekim Afganistan'daki idare öncekinden daha bozuk bir hale gelmiş olup (Kapitalist ideolojinin tek neticesi olan ) tüm mali ve idari yolsuzluklara sebep olanın proje sözleşmelerine Afgan hükümeti içerisindeki unsurlarla birlikte katılan Batılı idareler olduğu siyasi uyanıklığa sahip herkesçe açık olan bir vakıadır. Ayrıca Afganistan yöneticilerinin çoğu tüm mal varlıklarını Batılı bankalarda koruyan kapitalistler olup Amerika, mali ve idari yolsuzlukla mücadele adı altında onların tüm mal varlıklarını dondurmak istemektedir. Bunun yanı sıra herkes, terörizmle savaş adı altında bu kapitalistlerle baş etmenin imkansız olup Amerika'nın onlarla mali ve idari yolsuzlukla mücadele ve savaş suçlularının yargılanması adı altında mücadele etmekten başka çaresinin olmadığını da bilmektedir. Tüm bu suçlamalar, bu unsurların aşağılanmalarına ve Batının şartlarına mecburen bağlanmalarına zemin hazırlamaktadırlar.

Bu konudaki mevcut medya baskısının tamamı ise siyasi bir manipülasyondur. Gerçekte ise bu bir baskı olmayıp bilakis bu, mali ve idari yolsuzluğu işleyen hükümet içerisindeki önemli kişilerin Batı şartlarını kabul etmelerine dönük bir çalışmadır. Nitekim onlar, bu mücadelede yöneticilerden zayıf olanları ayrı tutarak Kabil belediye başkanı ile birlikte yardımcısına yaptıkları gibi mali ve idari yolsuzluk suçlamasıyla mahkemelere sevk etmektedirler. Ancak buna rağmen Batılılar ile birlikte yapmalarına dahası onları desteklemelerine rağmen yolsuzluğa karışmış olan idareler hakkında hiç bir soruşturma yapılmamıştır. Hatta Batılılar, onları her türlü suçlamalardan kurtararak ikamet etmeleri için Amerika ve Batılı devletlere çağırmaya hazırdırlar.

Yolsuzluğa karışan bu yöneticiler, haysiyetten ve izzeti nefisten vazgeçmişlerdir. Zira bu yöneticiler bitkin düşerek İslam'a, hükümlerine ve ukubat nizamlarına yönelik her türlü nefreti ve kini gizleyen o mücrim ve uluslararası teröristlere boyun bükmüşlerdir. Mali ve idari yardımlar, Afganistan da dahil İslami alemdeki Müslümanların hüsrana uğramalarının esasını oluşturmaktadır. Zira Batı yardımları, devletler ve yardım kuruluşlarınca dayatılan mücrim şartların kabulü noktasında İslami ümmetin ve yöneticilerin aşağılanmalarına yol açmaktadır.

Bu siyasi manipülasyonun arkasında duranın, genel fikirleri ve zihinleri kontrol etmek ve ajan otoriteyi güçlendirmek isteyen Amerika olduğunun herkes farkındadır. Ancak Afganistan üzerinde gerçek bir kontrolün sağlanması uzak bir olasılıktır. Zira Afganistan'ın büyük imparatorluklara mezar olduğuna tarih şahittir. Nitekim insanları demokrasi adıyla seçimlere sevk etmek için kullandığı çeşitli üsluplara rağmen Batı girişimleri ve komplolarının hiçbir işe yaramadığı herkes açısından ortaya çıkmıştır. Zira vatandaşlardan oy kullanma hakkına sahip olanların altıda birinden daha azı seçimlere katılmışlardır. Bunun yanı sıra Batı, özgürlüklerin mutlak korunması, insan hakları iddiaları hedeflerinin gerçekleşmesi, serbest pazar politikasının uygulanması, kadın haklarının uygulanması ve "Terörizme karşı savaş" adı altında Müslümanlara karşı savaşta ilerlenmesi gibi ilan ettiği diğer alanlarda da başarılı olamamıştır. Nihayetinde Batı, rezil ve mağlup olmaya mecbur kalacağını ve tuzağının boşa çıkacağını yakın gelecekte bilecektir.

Kafirleri razı etmek ve Batıyı korumak adına Müslümanları birbirinden ayırmak için aşağıların en aşağısına düşen bu yöneticileri Allah rezil etsin! Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] bu yöneticiler hakkında ne kadar da doğru söylemiştir. Zira o şöyle buyurmuştur:

إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ "Haya etmiyorsan dilediğini yap."

Aynı şekilde hadis onlar hakkında şöyle haber vermektedir. Zira SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

انَّهُ سَتَكُونُ بَعْدِي أُمَرَاءُ مَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَلَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ وَلَيْسَ بِوَارِدٍ عَلَيَّ الْحَوْضَ وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَهُوَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ وَهُوَ وَارِدٌ عَلَيَّ الْحَوْضَ "Benden sonra bir takım emirler olacaktır. Her kim onların yalanlarını tasdik eder ve yaptıkları zulümde onlara yardımcı olursa benden değildir. Ben de ondan değilim. O kimse benim havzamın başına gelemeyecektir. Her kim onların yalanlarını tasdik etmez ve yaptıkları zulümde onlara yardımcı olmazsa o kimse bendendir. Ben de ondanım. O kimse benim havzamın başına gelecektir."

Ey Müslümanlar! Kendinizi bu yöneticilerin zulmünden kurtarmak için sizleri tekrar geçmişteki izzetinize kavuşturacak olan ikinci Raşidi Hilafet Devleti'nin ikame etmek için çalışanlarla birlikte çalışınız. Zira sadık Müslümanlar buna ehildirler. Allahuteala şöyle buyurmuştur:

وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لا يَعْلَمُونَ "Oysa izzet Allah'ın, Resulünün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmezler." [Münafikun 8]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Kabine Değişikliği

Ürdün'deki rejim, sık sık hükümet değiştirmeyi bir alışkanlık edindi. Zira daha bir hükümet oluşur oluşmaz kulislerde bir sonraki hükümet için hazırlıklara başlanmaktadır. Her yeni hükümet, görevine başlar başlamaz gırtlağına varıncaya kadar yavaş yavaş fesadın içine boğulmaktadır. Çünkü onun fesadın içinde boğulmaktan başka bir çaresi yoktur. Zira Ürdün'deki hükümetleri ortaya çıkaran rejim, tabiatıyla fasit bir rejimdir. Çünkü o, hem İslami olmayan bir esasa dayanmakta hem de sömürgeci bir devlet olan İngiltere ile bağlantısı vardır. Bir süre sonra bu hükümet, rejimin günahlarını yüklenerek gitmekte ve yeni bir hükümet gelerek yeni gelen Semir Rifai hükümetinin sloganları gibi cafcaflı sloganlar atmaktadır. Zira bu hükümet, bir önceki hükümete göre sloganlarla ve müzayedelerle dolu bir açıklamada bulunmuştur.

Yeni Başbakan Semir Rifai, Kral İkinci Abdullah'ın yönelttiği atama mektubuna ilişkin verdiği cevapta şöyle demiştir: "...Acil kararlarda Allah'ın rızası, vatanın maslahatı ve evlatlarının geleceğinden başka bir şeyin gözetilmesi doğru değildir..." Başbakana Allah'ın rızasının gözetilmesinin küçük-büyük, acil-acil olmayan, şimdiki ve gelecekteki tüm kararlarda olması gerektiğini hatırlatırız.

Allah'ın rızasını gözetmek ne sömürgeci bir devlet olan İngiltere ile bağlantı kurmakla ne Filistin'i gasp eden Yahudi varlığından başkasına hizmet etmeyen Vadi Arabe Antlaşması'na bağlı kalmakla ne de şeytanın yolunda savaşsınlar diye Ürdünlü askerleri Birleşmiş Milletler bayrağı altında paralı asker olarak göndermekle olur.

Ürdün'deki rejim İslam'ı yönetim uzaklaştırırken ve insanları kesinlikle aciz, eksik ve kusurlu olduğu sabit olan beşer aklından çıkan yasalarla idare ederken Allah'ın rızasını gözetmek imkansızdır.

Allah'ın rızasını gözetmek, rejimin başının sana emrettiği yasamayı Allah'ın dışında beşere veren demokrasiyi kültür ve yol olarak yerleştirmekle olmaz. Zira demokrasi, İslam'la açıkça çelişmekte olup yeryüzündeki belaların kaynağıdır. Obama, Sarkozy ve diğer Batılı liderler, demokrasiyi müjdeledikleri ve inanmaları için halklara pazarladıkları bir mesaj haline getirmişlerdir. Zira demokrasi, onların hayata bakış açıları ve sömürgecilikte onların bir aracıdır... Yine dünyaya sıkıntı, yıkım, musibet ve kandan başka bir şey getirmemiş olan kapitalizm nizamından olan bizzat bu demokrasidir.

وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا "Her kim benim zikrimden yüz çevirirse onun için dar bir geçimlik vardır." [Taha 124]

Başbakana şunu da hatırlatırız ki ülkenin ve insanların maslahatı ile gelecekleri; ancak yönetim, siyaset, toplum ve ekonomide hayat nizamı olan İslam'dadır.

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar hala cahiliye hükmünü mü istiyorlar. İnanan bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren mi vardır?" [el-Maide 50]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Tory'nin Hizb-ut Tahrir'e İlişkin Yalanlarının İfşa Edilmesi

11 Aralık cuma günü Harangey Konseyi'ndeki yetkililerin gerçekleştirdiği soruşturmaların ardından muhafazakar lider David Cameron ile Michael Goff'un Müslümanlara ait yerel okulların Hizb-ut Tahrir'in örgütsel ara yüzleri olduğu iddialarını destekleyen bir kanıtın olmadığı ortaya çıkmıştır.

Basında konseyin soruşturmaları sonucunda "uygunsuz içeriğe veya okula etkisi olduğuna işaret bir kanıtın olmadığı" şeklinde bir sonuca ulaştığı geçmiştir.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa, bu hususta şöyle bir değerlendirmede bulundu: "Bu senaryonun tamamı Tory Partisi'nin gerçek yüzünü ve siyasi popülerlik elde etmek için nasıl yalana başvurduğu göstermektedir."

"Tory Partisi'nin Hizb-ut Tahrir'in sesini engellemeye düşkün kılan neden ise Hizb-ut Tahrir'in Batının İslami alemdeki harici politikalarına yönelik değişmez tenkididir. Tory Partisi, Afganistan ile Pakistan'da süregelen savaşı destekleyen, tartışmasız şekilde "İsrail'i" dost edinen ve İngiltere'deki İslami siyasi sesleri vahşice bastıran İngiltere'deki yeni muhafazakarların yeni somut yüzüdür."

"Tory Partisi, Hizb-ut Tahrir'e yönelik yalanlar uydurmaya devam edip onun yasaklanmasına çağrıda bulunurken Hizb, Tory Partisi'nin liderlerine Batı ile İslami alem arasındaki ilişkilerin geleceği hakkında genel bir tartışma altında karşı karşıya gelmek için meydan okuyor. Tory Partisi'nin bu meydan okumaya kabul etmeye cesaretinin olmadığı bilakis yalanlar uydurmaya devam edeceği noktasında en ufak bir şüphemiz yoktur."

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yahudi Varlığı ve Vatandaşları Cürümlerine Devam Ederken Otorite ile Yöneticiler Onlarla Komplolara Devam Etmektedir

 

     Yahudi varlığı ve kindar vatandaşları tarafından Filistin halkına yönelik süregelen saldırılar tekerrür etmektedir. Nitekim Yahudi vatandaşları tarafından Yasuf Mescidi'nin kundaklanması bunların sonuncusu değildir. Bundan önce de Filistin otoritesinin, işgalci Yahudi ordusuyla güvenlik koordinasyonuna devam ettiği bir sırada kindar bir Yahudinin arabasıyla el-Halil'deki bir gencin bedeninin üzerinden arka arkaya birkaç kez geçerek onu katletme girişiminde bulunması üzerine Filistinli ile "İsrailli" yetkililer olay mahalline gelerek söz konusu olayın soruşturmasını ortak yürütmüşlerdir. Bizler bu bağlamda deriz ki:

1- İşgal ordusu ve vatandaşları, güvenlik birimlerinin gözü kulağı önünde Batı Şeria şehirlerinde serbestçe hareket etmekteler ve bu birimler onlara karşı koymayı dahi düşünmemektedirler. Çünkü Amerikan generali Dayton'un talimatları, Yahudi saldırılarından kendilerini savunmak için hareket eden Filistinli gençlerin takibatı hususunda Filistin güvenlik güçlerinin çalışmalarını sınırlamakta, Yahudiler saldırdıkları zaman ise güvenlik güçleri insanların güvenliği ve savunması için hareket edememektedirler.

2- Yahudi varlığının Filistin halkına karşı işlediği cürüm sicili bu terörist varlığının ortaya çıkmasından bu yana hiç durmamıştır. Ancak bugün, Filistin Kurtuluş Örgütünün yaptığı ve Yahudi varlığını korumak için otoritenin ürettiği aşağılayıcı ve onur kırıcı ittifaklarla birlikte şiddetini daha da artırmıştır. Ayrıca otorite, Yahudi varlığına mukavemeti veya kendisini savunmayı düşünen herkesi takip etmek için onunla güvenlik koordinasyonu kurmuş dahası tahrik suçlamasıyla bu varlığın varlığını reddeden güvenlik birimindeki herkesi takip etmektedir.

3- Diğer taraftan Filistin otoritesi; insanları işgali bir emri vaki olarak kabullenmeye alıştırarak buna boyun eğdirmeye sevk etmek, bir parça ekmeğin peşinde koşmakla meşgul etmek ve "Filistin Güzellik Kraliçesi Yarışması" adındaki fücur bir yarışmayı gözetmesi gibi fazilet ile yüce değerleri ortadan kaldırmaya dönük rezil politikayı benimseyerek vatandaşlarının direnme ve meydan okuma ruhunu bitirmeye çalışmaktadır.

4- Müslümanlara düşen, bu otoriteyi kaldırıp atmaktır, kendilerini Yahudilere hayati meselelerini ümmetin düşmanlarına teslim eden yöneticileri söküp atmak için çalışmaktır. Bu yöneticilerden biri de çelikten duvarların inşası yoluyla Yahudi varlığının sınırlarını güvence altına almak için ciddiyet ve samimiyetle çalışan, Gazze Şeridi'ndeki halkımızın abluka altına alınması hususunda ısrar eden ve onlara gıda ile temel ihtiyaçların girdirilmesini engelleyen Mısır yöneticileridir. Bu yöneticiler, Amerika, Avrupa, Ortadoğu Dörtlüsü ve Birleşmiş Milletlerden dilenme politikasını benimseyerek Müslümanların başına gelen musibetlerin sebebinin bu devletler ve kuruluşlar olduğunu unutturmak için ümmeti saptırmışlardır. Oysa Yahudi varlığını ortaya çıkarıp onun yaşama nedenlerini sağlayan, Irak ve Afganistan'da Müslümanların beldelerini işgal eden ve bu işgalleri meşrulaştıran bizzat bu devletler ve kuruluşlardır.

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, ümmeti yeniden birliğine ve heybetine döndürmek, onun işlerini sıkıca ele almak, sultasını gasp edenlerden geri almak, İslami devletini kurmak, Filistin ile halkının saldırgan Yahudi pisliğinden kurtulması için kendisine liderlik edecek kalkan olan bir imama biatleşmeleri için gecemizi gündüzümüze katacağımıza söz veriyoruz. İşte o zaman nasıl bir inkılap ile yıkılacaklarını bileceklerdir. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ "Zulmedenler nasıl bir inkılap ile yıkılacaklarını bileceklerdir." [Şuara 227]

 

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Demokratikleşme mi Yoksa İslam'a Dönüş mü?

 

     Sudan'daki sözde muhalefet partileri birbirlerine demokratikleşme çağrısında bulundular, bunun için ittifaklar yapıldı, seminerler düzenlendi ve mitinglere çıkması için insanlar teşvik edildi ve hükümet; özellikle Ulusal Kongre Partisi, bu demokratikleşme fikrini reddetmedi ama otoritedeki payından da korkmaya başladı. Çünkü hükümet, farklı isimleriyle muhalefet partilerinin iktidar ve sandalye üstünlüğünü elde etmek için bu sloganı ön plana çıkarttıklarını çok iyi bilmektedir. Nitekim geçen pazartesi günü, bazı Sudan Halk Kurtuluş Hareketi ve muhalefet partileri mensuplarının gösteri için meydanlara çıkmaları ve Ulusal Kongre Partisi'nin onlara şiddetle karşılık vermesi iktidar mücadelesi olduğuna dair en iyi kanıttır.

Sudan'daki insanlar, sömürgeci kafir İngilizlerin ordularıyla çıkıp fikrini, nizamlarını ve kültürünü bırakmasından sonraki dönem boyunca ister birlikte isterse ayrı ayrı olsun bu partilerin hepsini denediler. Dolayısıyla ister şu anki iktidar partileri olsun isterse diğer muhalefet partileri olsun sözde demokrasi veya totaliter döneminde bir şekilde Sudan'daki yönetime ortak olmuşlardır. Askeri ve demokratik otorite olmak üzere her ikisi de zararlı olup beşerin koyduğu beşeri hükümlerle yönetmişlerdir. Zira bunların her ikisi bir paranın iki yüzü gibidir. Sudan halkı, bu dönemlerin hiçbirinde işlerini gözeten bu kimselerin bırakın ihsan ile gözetmelerini onların hiçbir hayrını dahi görmediler. Zira bu partiler nezdinde yönetim ve otorite, elde etmeye çalıştıkları bir ganimettir ki bu da tabii olan bir şeydir; çünkü geçmişteki ve şu andaki nizamların tamamı, gözetime değil de vergi toplamaya dayalı kapitalist Batı nizamlarının ürünüdür. Vakıa açısından (demokrasi ve askeriyesiyle) fesadı ve ayıbı belirgin olarak ortaya çıkmasının yanısıra bunlar, şeriat açısından da batıl nizamlardır ve Müslümanların bunlara muhakeme olması veya bunlarla hüküm vermesi caiz değildir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ "Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." [Maide 44]

Nifaşa ve geçici anayasa esası üzerine yapılan bu demokratikleşme çağrısı, istenilen dönüşüm ve değişimin yönetim, siyaset, ekonomi ve benzerleri gibi hayat nizamlarına yönelik olmayıp ancak şahısların bir başkasıyla değiştirilmesine yardım etmek olduğunu teyit etmektedir. Bu durumda bu çağrı, mevcut yöneticilerin diğer partilerdeki başka şahıslarla değişmesi demektir. Gerek mevcut yöneticiler gerekse muhalefet partileri, bunu çok iyi bilmektedirler. Bu nedenledir ki ülkede bu tür kutuplaşma, kargaşa ve siyasi kaos meydana gelmektedir.

Beldemizi bu kaos ve siyasi kargaşadan koruyacak olan ise herkesin İslam'a dönmesi ve İslam'ın, yönetim, sultan, anlaşmazlıkların çözümü ve hakların verilmesinin esası yapılmasıdır. Bu da ister Müslüman isterse gayrimüslim olsun tüm insanlar arasında adaleti sağlayacak olan Raşidi Hilafet Devleti'nin ikame edilmesiyle mümkündür. Zira onun gölgesinde herkes güven, itminan ve ihsan ile gözetimden nimetlenecek, yönetim ve sultan ümmetten sorumlu olup insanların pay kapmaya çalıştığı bir ganimet veya "pasta" olmayacaktır.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Müslüman Kadınların Irzları Ticari veya Eğlence Metaı Değildir Ey Rezil Otorite!

Filistin otoritesinin gözetip destekleyerek çalışmasına izin verdiği Enformasyon ve Kültür Bakanlığının jüri komisyonuna katılmaları için temsilciler görevlendirdiği bir Filistin şirketi tarafından organize edilen "Filistin Güzellik Kraliçesi" adı altındaki yarışma etkinliklerinin ilki 07.12.2009 Pazartesi akşamı Ramallah'ta başladı ve yarışmanın sunumunun bu ayın onunda başlaması ve yirmi altısında sona ermesi kararlaştırıldı.

Filistin meselesinin ticaretini yapıp siyasi rezilliğin zevkine varan Filistin otoritesi bugün de kadına alınıp satılan bir eşya muamelesi yapan Batılı kültür ifrazatının sponsorluğunu ve propagandasını yaparak Filistin halkı arasında ahlaksızlığı, fuhşiyatı ve fesadı yaymaya çalışmaktadır. Bu da nice kahramanlar ve şehitler doğurup fedakarlık ve mücadele meydanlarında erkeklere ortak olarak adını iffet ve şeref sayfalarına yazdıran Müslüman kadını incitmek içindir.

Otoritenin bu tür yıkıcı faaliyetleri gözetmesi; otoriter kurumlarının faaliyetleri ile Batılı vizyona göre hareket eden ve İslami değerleri yıkıp onun yerine bozuk Batılı değerleri yaymayı hedefleyen yabancı ve yerel kurumların faaliyetlerini gözetmesi yoluyla otoritenin takip ettiği mahzurların delinmesi ve haramların zevkine varılması politikası çerçevesinde gerçekleştirmektedir. Bu politikalar ve eğilimler noktasında otoriter kurumlar arasında yarışma vardır. Zira otorite, daha iki ay önce kadınların avret yerlerinin açıldığı ve bu iğrenç etkinliklerin tebrik edilmesi için insanların mobilize edilmeye çalışıldığı kadın futbol karşılaşmasını da gözetip düzenlemiştir.

Filistin güzellik kraliçesinin seçilmesi yarışması, fazilete ve kadının tüm bayağı ve çöküntü görüntülerden korunmasına davet eden İslami şeriatımız, ahlakımız ve yüce kıymetlerimizle çelişmektedir. Zira İslam, güzelliğine ve fiziksel uygunluğuna bakmaksızın kadını izzetli kılıp derecesini ve onurunu yükseltmiş, onu korunması gereken bir namus kılmış, yabancı erkeklerin karşısında ziynet ve avret yerlerini süsleyip göstermesini ve onların avret yerlerine bakılmasını haram kılmış ve gözlerin sakındırılmasını emretmiştir.

Ümmet, bu fitne fücurdan sorumlu olan otorite karşısında susmayacak ve yarışmanın acilen durdurulmasını ve iman eden kimseler arasında bu fuhşiyatın yayılmasının engellenmesini talep edecektir. Bizler otorite ile bu yarışmayı organize edenleri, dünya ve ahiretin elim azabıyla uyarıyoruz. إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لا تَعْلَمُونَ "İman edenler arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." [Nur 19]

Bizler, bu etkinlikleri engellemek, kadının iffetini hedef alan ve seçkin şeri hükümlerimize aykırı olan bu tür eğilim ve etkinliklere meydan okumak amacıyla Müslümanları acilen görevlerini yapmaya davet ediyoruz. Bunun yanı sıra onları, kendilerini ve ailelerini yakıtı insan ve taş olan ateşten korumaları için kızlarının ifsat edilmesi noktasında sürekli uyanık olmaya ve kendilerine, İslamlarına ve yüce değerlerine karşı kurulan tüm bu komplolar karşısında kararlı bir şekilde durmaya davet ediyoruz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır." [Tahrim 6]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER