Çarşamba, 15 Recep 1446 | 2025/01/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

 

  • Kategori Türkiye
  •   |  

06 Haziran 2010 Pazar 16:26

Medya73.com

Köklü Değişim Dergisi "İsrail'le Sadece Cihat Edilir"

Köklü Değişim Dergisi

Köklü Değişim Dergisi İstanbul Beyazıt Meydanı'nda düzenlediği basın açıklamasında Filistin'in Müslümanların kanayan bir yarası olduğu belirtilerek, İsrail'e karşı kınama değil sadece onlarla cihat edilebileceği belirtildi.

İSTANBUL - Köklü Değişim Dergisi'nin Beyazıt Meydanı'nda düzenlediği basın açıklamasına yüzlerce kişi katıldı. Tekbirler getirilen protesto gösterisinde tevhit bayrakları açıldı. Kur'an'ı Kerim'in okunmasıyla başlayan basın açıklamasını Köklü Değim Dergisi yazarlarından Musa Bayoğlu okudu.

Filistin meselesinin Müslümanlar için kanayan bir yara ve çözüm bulunması gereken bir kavga olduğunu belirten Bayoğlu, tarihi sürece bakıldığında Filistin konusunda Hz Ömer'den Abdulhamit'e kadar hiçbir tavizin verilmediğini hatırlattı.

Sonraki dönemlerde İngilizlerin yardımı ve Amerika'nın desteğiyle İsrail'in zulüm üstüne zulüm yaptığını ifade eden Bayoğlu, "1948 yılından beri Filistin, işgal edilmiş bir İslami belde ve esaretten kurtarılması gereken bir emanettir. Dolayısıyla onu gasıp Yahudi varlığından temizleyebilmek için Halife Ömer'lerin ve komutan Salâhuddîn'lerin torunlarına ihtiyaç vardır. Sultan Abdulhamid gibi cesur siyasetçilere ihtiyaç vardır"  dedi.

Bayoğlu yaptıkları basın açıklamasıyla İsrail'i kınamadıklarını bilakis İsrail'e karşı cihat edilmesi gerektiğini söyleyen Bayoğlu, şunları söyledi: "Bizler bu basın açıklamamızda gasıp Yahudi varlığı olan İsrail'i kınamıyoruz. Zira ona karşı sadece cihad edilir diyoruz.  Çünkü biliyoruz ki ancak zayıf ve aciz olanlar kınar! Gücü yetmeyen ve düşmanından korkanlar kınar! Haddini bildiremeyen ve vatandaşlarına yapılanların hesabını soramayanlar kınar! Kuru bir özür ile tatmin olacağını açıklayanlar kınar! Dik bir duruş gösteremeyen ve zillete mahkûm olanlar kınar!"  (İbrahim Toprak - İLKHA)

Kaynak:

http://www.medya73.com/koklu-degisim-dergisi-israille-sadece-cihat-edilir-haberi-243051.html

-------------------------------------

06 Haziran 2010 Pazar - 16:49

Beyazıt'da yağmur altında İsrail protestosu

İsrail'in, Filistin'e insani yardım götüren gemilere yaptığı kanlı saldırıya tepkiler devam ediyor. Köklü Değişim Dergisi tarafından Beyazıt Meydanı'n İsrail'in, Filistin'e insani yardım götüren gemilere yaptığı kanlı saldırıya tepkiler devam ediyor. Köklü Değişim Dergisi tarafından Beyazıt Meydanı'nda düzenlenen gösteride İsrail'e tepki gösterilirken, yeterince etkin davranmayan Müslüman ülkelerin yöneticileri ise eleştirildi.

Protesto gösterisi nedeniyle yağışlı  havaya  rağmen Beyazıt Meydanı'nda toplanan göstericiler tekbir getirerek İsrail'in Mavi Marmara gemisine saldırmasını kınadı. Alanda toplanan göstericiler bayraklar sallayarak İsrail'in Müslümanlara ve Filistin'e karşı uyguladığı politikalara tepki gösterdi

Okunan basın açıklamasında İsrail'e gösterilen tepkilerin yetersiz olduğu savunularak, " 'Bizler bu açıklamamızda gasıp Yahudi varlığı olan İsrail'i kınamıyoruz, zira ona karşı sadece cihad ilan edilir' diyoruz'' denildi. Açıklamada İsrail'e karşı gösterilen tepkilerin yetersiz kalmasına işaret edilerek İsrail'e yardım edenlerin de aynı sorumluluk altında olacakları belirtildi.

Açıklamada ayrıca Müslüman ülke yöneticilerine de tepki gösterilerek halkı koruması gerekenlerin bu görevlerini yapamadıkları belirtildi. Basın açıklaması sırasında sık sık tekbir getirildi.

Kaynak:

http://www.beyazgazete.com/haber/2010/06/06/beyazit-da-yagmur-altinda-israil-protestosu.html

-------------------------------------

06 Haziran 2010

Haberx.com

BEYAZIT'TA İSRAİL PROTESTOSU

- BEYAZIT'TA İSRAİL PROTESTOSU

- YÜZLERCE KİŞİ ÖĞLE NAMAZI SONRASI BEYAZIT'TA TOPLANARAK İSRAİL'İ PROTESTO ETTİ

ÖMER FARUK AYDEMİR

İSTANBUL (İHA) - Beyazıt'ta toplanan yüzlerce kişi, Gazze'ye insani yardım taşıyan gemilere yönelik saldırı nedeniyle İsrail'i protesto etti.

Köklü Değişim Dergisi tarafından Beyazıt Meydanı'nda düzenlenen İsrail protestosuna 500 kişi katıldı. Grup, öğle namazı sonrasında Beyazıt Meydanı'nda toplandı. Şiddetli yağışın gölgesinde başlayan protesto gösterisine kadın ve çocuklarında katıldıkları gözlendi. Yağmurun şiddetini azaltmasıyla meydana çıkan grup tekbir getirdi. Kur'an-ı Kerim okunmasının ardından Köklü Değişim Dergisi Yazarı Mustafa Bayoğlu basın açıklaması yaptı. Bayoğlu, İsrail'in yaptığının kabul edilemez olduğunu belirterek, "Biz İsrail'i kınamıyoruz. Çünkü onlar kınanmaz, onlarla sadece cihad edilir" diyerek cihad çağrısı yaptı. Bayoğlu, İsrail konusunda hükümet yetkililerinin sert tepki göstermediğini iddia etti. Yapılan açıklamanın ardından yüzlerce kişi hep bir birlikte dua etti. Dua edilirken bazı eylemcilerin duygulandıkları gözlendi. Grup, eylemin ardından olaysız dağıldı.

(ÖFA-ÇK-HO-Y)

06.06.2010 15:17:03 TSI

Kaynak:

http://www.haberx.com/beyazitta_israil_protestosu(17,n,10360399,058).aspx

http://www.birincikuvvet.com/guncel_/194005-Beyazitta_yuzlerce_kisi_Israil_protesto_etti___.html

http://www.ihlassondakika.com/detail.asp?id=277191

http://yenisafak.com.tr/Gundem/?i=261412

-------------------------------------

06 Haziran 2010

Haberx.com

KIZILAY'DA BİR GRUP İSRAİL'E CİHAT İLAN ETTİ

IHA0064DC2-GEN/06-HAZ-0073-087C

- KIZILAY'DA BİR GRUP İSRAİL'E CİHAT İLAN ETTİ

TAHİR SARIKAYA

ANKARA (İHA) - Ankara'da, Köklü Değişim adı verilen 50 civarında bir grup İsrail'in Türk gemilerine saldırısını protesto etti. Grup İsrail'i kınamak yerine İsrail'e cihat edilmesi gerektiğini bildirdi.

Kızılay Güvenpark'ta toplanan bir grup İsrail'in yardım gemilerine saldırmasını sloganlar eşliğinde protesto etti. Köklü Değişim grubu sözcüleri açıklamalarında İsrail'i kınamanın doğru olmayacağına işaret ederek, "Bir yahudi varlığı olan İsrail'i kınamıyoruz, çünkü zayıf ve aciz olanlar kınar. İşte o yüzden siyonist yahudi varlığını kınamıyoruz. İsrail'e sadece ve sadece cihat ilan ediyoruz" dedi.

(TS-HO-Y)

06.06.2010 15:36:50 TSI

Kaynak:

http://www.haberx.com/kizilayda_bir_grup_israile_cihat_ilan_etti(17,n,10360414,579).aspx

http://www.birincikuvvet.com/Son_dakika/193907-Kizilayda_Bir_grup_Israile_Cihat_Ilan_Etti_-_Son_Dakika_Haberleri.html

http://www.habervitrini.com/kizilayda_bir_grup_israile_cihat_ilan_etti-466234.html

http://www.medya73.com/haber/kizilayda-bir-grup-israile-cihat-ilan-etti.html

http://www.medya365.com/haber-105469-kizilay-da-bir-grup-israil-e-cihat-ilan-etti--son-dakika-haberleri.html

-------------------------------------

Pazar 06.06.2010 - 19:47

Timeturk.com

Beyazıt'ta İsrail protesto edildi

Köklü Değişim Dergisi'nin organizesiyle Beyazıt Meydanı'nda toplanan kalabalık bir grup İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısını protesto etti.

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısı, Beyazıt'ta bir grup tarafından protesto edildi.

Köklü Değişim Dergisi'nin organizesiyle Beyazıt Meydanı'nda toplanan kalabalık bir grup adına, dergi yazarlarından Mustafa Bayoğlu yaptığı açıklamada, 1948 yılından itibaren Filistin'in işgal edilmiş bir İslami belde ve esaretten kurtarılması gereken bir emanet olduğunu kaydetti.

Açıklama sırasında tekbir getiren grup üyeleri, daha sonra dağıldı.

Emniyet mensuplarının, protesto gösterisi sırasında çevrede geniş güvenlik önlemi aldığı görüldü.

AA

Kaynak:

http://www.timeturk.com/beyazitta-israil-protesto-edildi_128391-haberi.html

http://www.internethaber.com/dunya-israile-lanet-yagdirdi-258597h.htm

http://www.ihlassondakika.com/detail.asp?id=277414

http://www.hurhaber.com/news_detail.php?id=269262

http://www.haberciniz.biz/haber/dunya-israile-lanet-yagdirdi--841164.html

http://www.stargazete.com/politika/israil-e-lanet-yagdi-haber-267788.htm

http://www.birincikuvvet.com/Son_dakika/193891-Beyazitta_Israil_Protestosu_-_Son_Dakika_Haberleri.html

http://www.haberler.com/israil-in-gazze-ye-yardim-goturen-gemilere-2089777-haberi/

-------------------------------------

06 Haziran 2010 15:37

Haberfx.net

Kızılay'da Bir Grup İsrail'e Cihat İlan Etti

Ankara'da, Köklü Değişim adı verilen 50 civarında bir grup İsrail'in Türk gemilerine saldırısını protesto etti. Grup İsrail'i kınamak yerine İsrail'e cihat edilmesi gerektiğini bildirdi.

Ankara'da, Köklü Değişim adı verilen 50 civarında bir grup İsrail'in Türk gemilerine saldırısını protesto etti. Grup İsrail'i kınamak yerine İsrail'e cihat edilmesi gerektiğini bildirdi.

Kızılay Güvenpark'ta toplanan bir grup İsrail'in yardım gemilerine saldırmasını sloganlar eşliğinde protesto etti. Köklü Değişim grubu sözcüleri açıklamalarında İsrail'i kınamanın doğru olmayacağına işaret ederek, "Bir yahudi varlığı olan İsrail'i kınamıyoruz, çünkü zayıf ve aciz olanlar kınar. İşte o yüzden siyonist yahudi varlığını kınamıyoruz. İsrail'e sadece ve sadece cihat ilan ediyoruz" dedi.

Haber Fx

Kaynak:

http://www.haberfx.net/kizilayda-bir-grup-israile-cihat-ilan-etti-haberi-215037/

-------------------------------------

07 Haziran 2010 Pazartesi, 08:04:45

İşte TSK'nın İsrail planı

Kaynak: Sabah / Tarih/Saat: 07 Haziran 2010 Pazartesi, 08:04:45 / Link : www.sabah.com.tr

TSK'nın İsrail stratejisinde, kısa vadede tatbikatların iptali, orta vadede savunma sanayisi projelerinin ertelenmesi, uzun vadede ise askeri anlaşmalar ele alınacak.

Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıda 9 Türk vatandaşının ölümüne neden olan İsrail'e yönelik 3 aşamalı askeri plan üzerinde çalışıldığı ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanlığı, İsrail'e olan tepkisini ilk olarak Anadolu Kartalı Tatbikatı'nda gösterdi. İsrail'in Ekim 2010 tarihinde yapılacak Anadolu Kartalı Tatbikatı'na yaptığı başvuruyu 1 aydır beklemede tutan TSK, Gazze'de yaşananlardan sonra Tel-Aviv'in talebini reddetti. Kısa vadede TSK'nın bundan sonra düzenleyeceği uluslararası katılımlı tatbikatlara İsrail davet edilmeyecek. Orta vadede krizin sürmesi, İsrail tarafının "özür dilememesi" halinde savunma sanayi projeleri masaya yatırılacak. Bu amaçla ilk olarak iki ülke arasındaki en büyük projelerinden biri olan üçüncü dünya ülkelerindeki M-60 tanklarının ortak modernizasyonu da askıya alındı. Türkiye, İsrail'le ortak olarak M-60 tanklarını modernize etmek için Kolombiya, Şile ve Tayland'la görüşmeler yapmıştı. Tankların İsrail teknolojisiyle Kayseri'deki tesislerde modernize edilmesi öngörülüyordu. Ağırlıklı olarak terörle mücadelede kullanılan Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki 170 adetin modernizasyonu 687 milyon dolara İsrail yapmıştı. Uzun vadede ise İsrail ile askeri işbirliği kapsamında imzalanan toplam 9 anlaşmanın ciddi şekilde masaya getirilmesi gündeme gelecek. İsrail gemilerinin Türkiye'deki deniz üslerine girişleri kısıtlanacak. Misafir askeri öğrenci ve subayların Türkiye'de eğitim almalarını öngören anlaşmalar revize edilecek.

İSRAİL'E LANET YAĞDIRDILAR

İsrail'in yardım götüren gemilere saldırısını mınamak için İstanbul'un ardından dün de Ankara'da Memur-Sen, Hak-İş, AGD, Alperen Ocakları ve Mazlum- Der Sıhhiye Meydanı'nda miting düzenlendi. Yoğun yağmur altındaki mitinge binlerce kişi katıldı. Halkın Kurtuluşu Partisi dün İstanbul Taksim'de, Köklü Değişim Dergisi ise Beyazıt Meydanı'nda gösteri düzenleyerek İsrail'i protesto etti.

Kaynaklar:

http://ihlassondakika.com/detail.asp?id=277313

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2010/06/07/genelkurmaydan_israille_iliskilere_3_asamali_plan

http://www.aksam.com.tr/2010/06/07/haber/guncel/13234/iste_tsk_nin_israil_plani.html

http://www.samanyoluhaber.com/(X(1)A(09ZRzow8ywEkAAAAMmU1NGFmNmMtNGMxNi00OGM1LWE5MjAtZGQ3ZWI4ODQ4Yzg4a13jhFJ4vdX6oJyC-iSUp9-yN3c1))/h_422502_iste-tsknin-israil-plani.html

http://www.haberaktuel.com/turkiye,-israili-3-asamali-planla-vuracak-haberi-281693.html

http://haber50.com/272586_Genelkurmay-Israil-Iliskilerine-.html

http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=293399

http://www.memlekethaber.com/haber.asp?id=353491

http://www.hurhaber.com/news_detail.php?id=269314

http://www.memleket.com.tr/news_detail.php?id=67543

http://www.timeturk.com/iste-tsknin-israil-plani_128438-haberi.html

http://www.takvim.com.tr/Guncel/2010/06/07/iste_tsknin_israil_plani

http://www.internetajans.com/default.asp?nid=96820

http://www.ensonhaber.com/tskdan-israile-yonelik-3-hamle.html

http://www.objektifhaber.com/guncel/38123-Iste-TSKversquo;nin-Israil-plani.html

http://www.beyazgazete.com/haber/2010/06/07/tsk-nin-3-asamali-israil-plani.html

http://www.8sutun.com/%C4%B0%C5%9Fte-TSKn%C4%B1n-%C4%B0srail-plan%C4%B1_83372.html

http://www.belturk.be/go.php?go=30222f9&do=details&return=last_news&pg=1

http://www.medyafaresi.com/haber/41642/guncel-iste-genelkurmay-dan-israil-le-iliskilere-3-asamali-plan.html

-------------------------------------

07 Haziran 2010 / 09:48

Memleket.com.tr

Bu bayrak her çıktığında darbe oldu!

"İsrail'e tepkiler çok güzel, katılımcımlar fevkalade iyi niyetli ama aklım gösterilerde ortaya çıkan o bayraklarda" diyen Haber7 yazarı Özsoy, ne zaman ortaya çıksa hükümet düşüren bayraklara dikkat çekiyor.

Ne zaman ki sokaklarda özellikle İsrail karşıtı yoğun gösteriler olsa, ardından çok da hayra alamet olmayan gelişmeler oluyor. Hele bir bayrak var ki, bu bayrağın ortaya çıkması, hiçbir zaman hayra alamet olmadı. Yine öyle olmaması, tamamen dünden ders çıkarmaya bağlı olacaktır.

Bu nedenle bugünkü yazımda, Gazze eksenli kitlesel gösterilerin maksadının aksi bir istikamette seyretmemesi ve görünüşte ülke dışı odaklı bir konu gibi görünmesine rağmen, şimdiye kadar ülke içini, özellikle iktidardaki partiyi etkileyen sonuçlar ortaya koyan etkisi nedeniyle düne ait olaylardan bazılarını hatırlatmakta yarar görüyorum. Şuradan başlayalım...

O bayrağı en son yoğun olarak 28 Şubat sürecinde gördük...

"Hayrola bu da neyin nesi, şimdi bu da nerden çıktı" diye araştırırken, anladık ki, bu bayrağın en büyüğünün açıldığı yer, 12 Eylül 1980 darbesinden 6 gün önce Konya'da yapılan MSP'nin mitingi olmuş. Mitingin konusu da doğrusunu isterseniz ilginçmiş: "İsrail'i lanetleme ve Kudüs'ü Anma..."

Konu hakkında Wikipedia'da şunlar aktarılıyor: "Konya Belediye Başkanı MSP'li Mehmet Keçeciler'in önderliğindeki Tertip Komitesi'nin hazırladığı ve MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ında katıldığı mitinge, Konya ve çevre illerden gelen yaklaşık 100 bin kişi katıldı. Büyük çoğunluğu sarık, cübbe ve şalvar giyen bu kalabalık içinde yer alan bazı kimseler çevredeki binalara yeşil renkli boyalarla slogan yazmaya başladılar."

Mitingten 2 gün öncesi... Yani 4 Eylül 1980.

Konya'da, Ordu Komutanlığı Karargahı'nın karşısına dev bir afiş asılır: "Şeriat İslam'dır."

Olay üzerine, Ordu Komutanı Org. Bedrettin Demirel, Belediye Başkanı Keçeciler'i arar: "Bu afişi asacak başka yer kalmadı mı?"

- Paşam, ben astırmadım. Derhal indiriyorum.

Afiş indirilir. Ama kimin astırdığı asla bulunamaz.

Mitingin en gösterişli bayrağının üzerinde, yeşil zemin üzerinde beyaz harflerle "Lailahe İllallah Muhammedün Rasülullah" yani, Kelime-i Tevhid yazılıdır. Mitingi cuntacılar nezdinde sembolleştiren ve darbeyi gerekçelendiren en önemli karelerden biri o olur.

28 Şubat sürecinin fitilini ateşleyen ve 28 Şubat tarihli MGK'nın ana konularından birini oluşturan olay neydi? 31 Ocak 1997 tarihinde Ankara'da Sincan Belediyesi tarafından düzenlenen Kudüs Gecesi...

Sincan'daki "Kudüs Günü" programından dolayı, 17 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılıp 8 yıl kadar cezavinde kalarak tahliye olan Nurettin Şirin o geceyle ilgili şunları anlatır:

"Aslında bu programın asıl konuşmacısı Sayın Abdurrahman Dilipak idi, Abdurrahman ağabey ses kısıklığı dolayısıyla programa gidememiş, bir bakıma ben onun yerine programda konuşmacı olmuştum. O sırada günlük olarak yayınına başlayan Selam gazetesinde haber müdürlüğü ve köşe yazarlığı yapıyordum. Gazetenin sahibi olan Hasan Kılıç'a haber vermeden Ankara'daki programa gittim ve programdan sonra sabahın erken vakitlerinde uçakla İstanbul'a dönüp gazetedeki çalışmalarıma başladım.

Tel Aviv'in siyonist şefleri Refah-Yol Hükümetinin ne pahasına olursa olsun yıkılmasını istiyordu. Programdan 4 gün sonra, Sincan caddelerine tankların çıkmasıyla, ülke tam anlamıyla bir darbe sendromuna sürüklendi. Nitekim 24 gün sonra MGK toplantısında 28 Şubat kararları alındı ve Refah-Yol hükümetine dayatıldı.

5 Şubat günü Belediye Başkanı Bekir Yıldız aradı: "Nureddin kardeş, bu afiş ve posterler başımıza iş aştı. Bizi sıkıntıya sokacağa benziyor, bunları sen üzerine alır mısın?" Ben de hiç tereddüt etmeden "Elbette, kim ne diyorsa afiş ve pankartların benim tarafımdan getirildiğini söylersiniz" dedim...

Gelelim yine yazıya başlık olan bayrak konusuna...

28 Şubat'tan yaklaşık 2 ay sonra, 11 Mayıs 1997 Pazar günü, Sultanahmet Meydanı tarihinin en büyük mitinglerinden birine şahit oldu. Amaç, İmam Hatiplerin orta kısımlarının ve Kur'an kurslarının kapatılmasını protesto etmekti. Mitingde: "Yaşasın Şeriat, Kahrolsun Laik Diktatörlük", "Şeriat İslam'dır, Anayasa Kur'an'dır" , "Kahrolsun İsrail" gibi sloganlar atıldı. Fakat mitinge birden Kudüs ve İsrail eksenli sloganlar egemen oldu.

Göstericilerden bir kısmı, tıpkı 12 Eylül'den 6 gün önce Konya'da açılan ve üzerinde, yeşil zemin üzerinde beyaz harflerle "Lailahe İllallah Muhammedün Rasülullah" yani, Kelime-i Tevhid yazılı olan bayrağın benzerini adeta basına şov yaparcasına, Sultanahmet Camii önündeki Sultanahmet türbesinin üzerine çıkarak açtılar... Alınlara da yeşil zemin üzerine beyaz yazı ile kelime-i tevhid yazılı bandlar takıldı. Ertesi günü tüm gazetelerde bu görüntüler yer aldı. Erbakan Hükümeti bir ay sonra iktidardan düştü.

O dönemde ben, hafta içi her akşam yayınlanan Haber Kritik adıyla televizyon programı yapıyordum. O meşhur Sultanahmet Mitingi'nin yapıldığı akşam konuyla ilgili haberleri aktarırken, yeşil zemin üzerinde beyaz harflerle "Lailahe İllallah Muhammedün Rasülullah" yazılı olan bayrak için provakatör bayrağı ifadesini kullanmış ve geleneğimizde böyle bir bayrağın olmadığının altını çizerek, bunu mitinglerde kim açıyorsa, belli amaca matuf olarak bir yerlere mesaj vermek için yaptıklarının altını çizmiştim. Bence işin bu boyutu tam bir gizli servis organizasyonuydu.

O günlere dair almanaklarda diğer olaylar şöyle sıralanır:

- 6 Mayıs 1997: Sırtına arapça ‘Allah' dövmesi yaptıran barmen Oğuz Atak öldürüldü.

- 9 Mayıs 1997: Almanya'da ‘Anadolu Hilafet Devleti' adında kurulan örgütün Berlin temsilcisi Yusuf Sofu, evinde silahla öldürüldü.

- 12 Mayıs 1997: Sultanahmet Meydanı'nda yapılan ‘İmam Hatiplere Dokunmayın' mitinginde şeriat sloganları atılması tepkiyle karşılandı.

- 22 Mayıs 1997: Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, makamında düzenlediği bir basın toplantısında, ‘Kan emici yarasalar' olarak tanımladığı Refah Partisi hakkında, ‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini' belirterek Anayasa Mahkemesi'nde açtığı kapatma davasının iddianamesini okudu.

- 17 Haziran 1997: Erbakan Hükümeti istifa etti.

Sözün kısası şunu anlatmak istiyorum.

Gazze'ye insanı yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail'in gerçekleştirdiği saldırıların ardından başlayan gösterilerde kısa sürede binlerce insan İstanbul'da sokağa döküldü. En çok merak ettiğim nokta şu: Birçok göstericinin elinde anında benim provakatör bayrağı olarak nitelendirdiğim bayrak ortaya çıktı. Çok sayıda göstericinin alnında da, yeşil zemin üzerine beyaz yazı ile kelime-i tevhid yazılı bandlar vardı.

Gazetelerin internet sayfalarındaki konuyla ilgili tüm fotoğraf galerilerini tek tek inceledim. Sanki gösteriler İstanbul'da değil de, Ortadoğu'da bir şehirde yapılıyor gibi yansıyan bir tablo var. Bu olay vesilesi ile meydanlara, 12 Eylül ve 28 Şubat öncesi görüntülere benzer bir hava hakim olmaya başladı.

Sakın yanlış anlaşılmasın. Katılımcılar ve niyetleri açısından bir sorgulama yapmıyorum. Fakat birilerinin bu gösterilerin dışa yansıyan yüzüne egemen olan operasyonel bir çalışma yürüttükleri izlenimini çok güçlü bir şekilde alıyorum. Kimlerin o alınlıkları ve yeşil bayrakları milletin eline tutuşturduğunu ve çok kısa sürede nasıl temin edildiğini merak ediyorum.

Gazze yolunda şehit olsalar da, şehitlerin tabutlarının üzerine Filistin bayraklarının örtülmesinin ne kadar yerinde olduğunu ve Türk bayrağından çok daha fazla Filistin bayrağı olmasını ve kısa sürede nereden temin ettiklerini kendi içimde sorguluyorum. Asıl niyet, sivil girişimli insani yardım olmasına rağmen, aktivistlerin bu kadar güçlü siyasi mesaj ve meydan okuma tarzında hareket etmelerinin NGO anlamındaki sivil ruhla ne kadar örtüştüğünü zihnimde konumlandırmaya çalışıyorum.

Genel bir saptama yapayım. Bir kuruluşun ne kadar marjinal yönü varsa, o ölçüde onun üzerinden operasyonel hamle yapmak kolaylaşır. Bu nedenle, sivil inisiyatiflerde görev alanların birbirini çok iyi tanımaları olası amaç bütünlüğü açısından önem taşır diye düşünüyorum.

Sayın Fethullah Gülen'in altını çizdiği hassasiyetleri gözardı etmek ve anlık tepki ile karşılamak çok aceleci yorum olur. Bugüne kadar söylediklerinin bir anlamı vardıysa, bu konuda da dikkatimize sunmak ve gözardı etmememiz gerektiğini istediği bir nokta olmalı diye düşünmek yararlı olur. Bunlar kişisel düşüncelerim.

Zaman gazetesi yazarı Hamdullah Öztürk dünkü yazısında; "Rüzgâra karşı durmak gibi rüzgârın arkasına takılmak da akıldan uzak olabilir. Bazılarının uygun rüzgârı bulunca yelkenlerini şişirip yol almayı düşünmesinin anlaşıldığı gibi, bazılarının da her rüzgara yelken açmaması anlaşılabilmelidir" yazdı. Bu düşünceye katılmayanınız var mı? Sayın Bülent Arınç da Sayın Gülen'in açıklamalarına destek vererek, ‘herkes açısından müsbet hareket her zaman yararlı olmuştur' dedi.

Tepkiler çok güzel, katılımcılar fevkalade iyi niyetli ve samimi, bunda zerre kadar tereddüt etmiyor ve elbette sonuna kadar destekliyoruz ama... benim aklım yine de o bayraklarda... O bayrakları kim neden ortaya çıkardı ve gösterilerin dışa yansıyan yüzünü neden bulandırdı?

Bu yazının sorguladığı sadece bu konu. Sakın yanlış anlaşılmasın.

Prof. Dr. Osman ÖZSOY - Haber 7

Kaynak:

http://www.memleket.com.tr/news_detail.php?id=67540

http://www.cafesiyaset.com/haber/20100607/Bu-bayrak-her-ciktiginda-darbe-oldu.php

-------------------------------------

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yahudidir Bu, Ondan Her Şey Beklenir!!! "İsrail", Gazze Halkına Yardım Etmek İçin Gelen İnsanları Katlederek Dünyaya Yeryüzünden Silinmesi Gerektiğini Bir Kez Daha Göstermiştir

Mücrim Yahudi varlığı, Gazze'ye gitmekte olan Türk yardım gemisine saldırıp geminin üzerinde bulunan insanların ondan fazlasını katlederek ve onlarcasını da yaralayarak "İsrail'in" yeryüzünde kalmayı hak etmediğini dünyaya bir kez daha göstermiştir. Zira Yahudiler Allah'ın kendilerine gazaplandığı ve Müslümanlara günde beş defa onların şerrinden kendisine sığınmasını emrettiği kimselerdir. Bu ve benzeri menfur eylemler, haçlı dünyasının Müslümanlara kurduğu komplonun ürününden başka bir şey değildir. Nitekim Allah, bu tür menfur eylemlerden dolayı onların atalarını maymunlara ve domuzlara çevirmiştir. Onlar ki nebilerin bir kısmını katleden ve bir kısmını da reddeden millettin tâ kendisidir. Bugün işledikleri bu cürüm ise Allah'ın kendilerine gazaplandığı bu milletin "işlediği" tek cürüm değildir. Zira onların tarihleri cürümlerle doludur ki bunların en hafifi Sabra ve Şatilla katliamı da değildir.

Dünya bu cürüm karşısında şoka uğradı. Çünkü bu defa akıtılan kanlar Batı dünyasının "ucuz" görmeyi alışkanlık haline getirdiği ve yüzlerce Filistinlinin katledilmesi karşısında kılını dahi kıpırdatmaksızın görmezden gelmeyi adet edindiği Filistin halkının kanı değildi. Bu hususta adeta ölülerin sessizliğine gömülmeyi huy edinen Müslümanların yöneticileri de onlara dahil oldular. Hizb-ut Tahrir, bu cürümü ve ödlekçe yapılan toplu katliamı en ağır bir şekilde kınar ve göz altına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep eder. Bundan dolayı Hizb-ut Tahrir, bugün Lahor şehrinde bir gösteri düzenledi ve önümüzdeki günlerde de Pakistan'ın muhtelif ana şehirlerinde bir dizi yürüyüşler düzenleyecektir.

Amerika'nın gayrimeşru çocuğu Yahudi devleti, Filistinli Müslümanlara karşı cürümler işleme cüretinde bulunmaktadır. Çünkü o, Müslümanların elli küsur parçaya bölündüğünü ve her bir parçanın başında gardiyan vazifesi gören hain yöneticilerin olduğunu bilmektedir. Bunun içindir ki Müslümanlar sahip oldukları güce ve bir buçuk milyarı aşan nüfusuna rağmen pislik Yahudi devletini ortadan kaldırmamaktalar ve iki kıblenin ilkini onların ellerinden kurtaramamaktalar.

Yahudilerin saldırılarına son vermenin ve Gazze'deki Müslümanları kurtarmanın yegane yolu, Birleşmiş Milletlerin veya Arap Topluluğunun veya İslam Konferansı Örgütünün salonlarındaki koridorlardan geçmemektedir. Bilakis bunun yolu ancak İslami orduların ellerindedir. Zira bu görev, silahların namlularını ve füzeleri Yahudi devletine karşı doğrultmak, Filistin'i kurtarmak ve Yahudi devletini yeryüzünden silmek üzere bu yönde harekete geçmeleri amacıyla orduları seferber etmek üzere İslami orduların içindeki generallere düşen bir görevdir. Şayet bu hain yöneticiler bu orduların karşısında dururlarsa bu generaller onları alaşağı etmelidirler. Bu münasebetle Pakistan ordusunu, nükleer ve diğer silahları sadece sergilemek yerine onları kullanma hazır hale getirerek cihat ilan etmek üzere görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Şayet Zerdari ve Gilani ordunun karşısında durursa bu ikisini alaşağı etmeli ve Yahudi devletini yok edecek olan halifenin livası altında savaşmak amacıyla Hilafet'i ikame etmek için çalışan muhlislere biat vermelidir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hakkın Sesini Bastırmaya Yönelik Yeni Stalinist Kampanyanın Akıbeti Stalin'in Akıbeti Gibi Olacaktır

Bazı medya organları, geçen salı günü 12 Hizb-ut Tahrir üyesinin terörist eylemlere karıştıkları ve Tataristan Cumhuriyeti'nde "yerel hükümeti değiştirmek için çalıştıkları" suçlaması ile Rus Yüksek Mahkemesi önünde yeniden yargılanacağı şeklinde bir haber geçtiler.

Bu dava 2007 yılına dayanmaktadır. Zira Rus iddia makamı, sanıklar aleyhinde "kesin kanıtlar" sundular. Bu kanıtlar hizb tarafından yayınlanan bir takım kitapları ve beyanları içeren İslami kültür içerikli unsurlardan ibarettir. İddia makamı, Stalinist Engizisyon Mahkemesi'nde savunma makamının kendilerini sorgulamalarının engellendiği gizli tanıklara dayandılar! Bu sırada iddia makamı ise sanıkları suçlayan herhangi askerî bir aletin varlığına dair hiçbir somut dayanak sunamamıştır.

Rus rejimi, genelde Müslümanlara ve özelde İslami davet taşıyıcılarına karşı baskı uygulamak, zulmetmek, hapse atmak, işkence yapmak, asılsız davalarda ve suçlamalarda bulunmak ve göstermelik yargılamalar yapmak gibi düşmanca bir politika uygulamayı sürdürmektedir. O kadar ki bu politikası sonucunda kamuoyu karşısında İslam'a ve Müslümanlara yönelik savaşındaki vahşetini "terörizme karşı savaşla" gizlediği maskesini yitirdi. Nitekim Rus İnsan Hakları Merkezi Başkanı Valentin Gifter, Moskova'da düzenlediği bir basın toplantısında özel olarak yargılama ve genel olarak Rusya'nın Müslümanlara karşı politikası hakkında bir değerlendirmede bulunarak şöyle dedi: "Yargılamanın dayanak noktası devletin terörizme karşı bir savaş olmaktan daha ziyade bağımsız fikirlere karşı bir savaştır." Ve şöyle ekledi: "Devletin, Kafkasların genelinde bizzat bu dava hususundaki çatışması, fikirlere veya radikal fikirlere sahip insanlara özellikle de şiddet uygulamayan kimselere karşı yürütülen bir çatışma değildir. Bilakis bu çatışma, yerel ve federal otoriteler karşıtı olan fikirlere sahip herkese karşı yürütülen bir çatışmadır." Ayrıca Moskova'daki Carnegie Vakfı Merkezinde İslam Uzmanı olan Alexei Malashenko, Rus yetkililerin Müslümanların ibadetlerinin ayrıntılarına yönelik akim müdahalelerini, mescitlere ne zaman gideceklerinin ve hangi vakitlerde gireceklerinin belirlenmesini eleştirdi.

Böylece İslam'ın Kafkaslarda ve Rusya Federasyonu'nun genelinde yayılımın engellemeye dönük beyhude girişimlerin, Müslümanların mescitlerini, ibadetlerini ve kanaatlerini kontrol etmeye yönelik umutsuz uygulamaların ardından Rus rejiminin iğrenç yüzü ortaya çıkmış ve kendi halkı karşısında inanırlığını yitirmeye başlamıştır. Dünya kötü hatıratlı Stalin döneminin artık geride kaldığı ve sona erdiğini sanmaktadır. Ne var ki işte bugün davalarının doğruluğuna ve kainatın Rabbinin kendilerine emanet ettiği risaletlerinin haklılığına olan pekişmiş imanlarıyla silahlanan davet taşıyıcılarını sindirmeye dönük akim ve beyhude çabalar altında Stalin döneminin yeniden canlandırıldığına şahit olmaktadır. Onlar ki haksız yere insanları köleleştiren sahte ilahlara köleliğe son verme hususunda Allah'a söz vermiş kimselerdir. وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yusuf 21]

Osman Bahâş
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Müdürü

Devamını oku...

-Basın Açıklaması-

Haber ajansları, işgalci devletin Büyükelçisi "Hill'in", Necef ve Basra şehirlerine yönelik bir gezide bulunduğu, burada Necef valisi, Kûfe Üniversitesi Dekanı ve öğrencileriyle bir araya geldiği, İngiltere ve İtalya büyükelçileri ile finansal işlemlerin gidişatının yanı sıra petrol tesisleri ile yetkililerinin toplantıları hakkında bilgi sahibi olan Hollandalı ve Japonyalı maslahatgüzarlarından her birinin de katıldığı diplomatik bir heyet eşliğinde Basra'yı ziyaret ettiği haberini aktardılar.

Amerikan Büyükelçisi, bir takım vaatler ve kararlar hususunda aşağıdaki ifadeleri kullandı:

1- Irak'taki Amerikan yatırım şirketlerine çağrıda bulunmak.

2- Miktarı 12 milyon dolar değerinde olan mali yardımda bulunarak gençlik projeleri ile ilgili gereksinimleri karşılama girişimi başlatmak.

3- Kûfe Üniversitesi'ni geliştirmek ve Irak üniversitelerini Amerikan üniversitelerine bağlamak için çalışmak.

4- Tüm vatandaşların bu devasa servetlerden faydalanmasını garantilemek amacıyla Iraklıların -iddia edildiği üzere- petrol mülkiyetini onaylamak.

5-  Yeni hükümetin oluşumunu hızlandırmak için siyasi guruplara çağrıda bulunarak onların arasındaki bakış açılarını yakınlaştırmak için çalışmak.

Şimdi bizzat sorulması gereken soru şu: Bir ülkedeki (bir devletin Büyükelçisi'nin) bu çalışmaları, sürekli [kırmızı çizgiler] olarak adlandırdıkları sözde egemenlikleriyle gurur duymak mıdır yoksa bu, bir yöneticinin emirlerini işçilerine ve memurlarına uygulatma çalışmaları mıdır?! Sadece şunu söylemekle yetineceğiz: "Güneş balçıkla sıvanmaz."

Bizler, Hizb-ut Tahrir / Irak Vilayeti olarak, Müslüman Irak halkını; işgalci tarafından dayatılan bu yöneticileri kaldırıp atmaya, onları tüm dünya karşısında ifşa etmek, zayıflıklarını, bağımlılıklarını ve omlardan çoğunun seçim öncesinde ve sonrasında hala aldatıp durdukları yalancı vaatlerinin erozyona uğradığını açıklamak için ciddi olarak çalışmaya ve çok geç olmadan onları desteklemekten vazgeçmeye davet ediyoruz... Zira Allahuteala'nın gücü ve kudreti onların işlerini boşa çıkaracak ve nusret müminlerin olacaktır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ "Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a nusret verirseniz Allah da size nusret verir ve ayaklarınızı sabit kılar. İnkar edenlere gelince; onların hakkı yıkımdır ve Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır." [Muhammed 7-8]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Barış ve Güvenlik Asla Gerçekleşmeyecek Olan Bir Yahudi Denklemidir!

Arap rejimlerinin kılıfı altında direk ve dolaylı müzakerelerin ve İşgalci Yahudi varlığının yerleşim birimlerinin inşasına devam etmesi üzerindeki ısrarı karşısında Filistin otoritesinin boyun eğmesinin ardından barış süreci olarak isimlendirilen Yahudi kontrol denklemi güvenlik hakkında bir barış yolu olarak tekrar gündeme geldi. Bu gaspçı işgalcinin güvenliğinin sağlanması karşılığında Yahudilerin Filistin otoritesine söz verdikleri kıytırık bir devletçiğin sınırları üzerindeki güvenlik tertibatları ve şu anda Ürdün askerlerinin Yahudi varlığının korumasını güçlendirmek amacıyla Ürdün ile olan sınırları üzerine uluslararası güçlerin konuşlandırılması gündeme gelmektedir.

Her şeyden önce hakkında diyalogun yürütüldüğü meseleler listesine yönelik güvenliğin gündeme gelmesi dahası başka herhangi bir şeye değinmeden doğrudan güvenlik yönlerinin konuşulması güvenlik gereksinimleri karşılanmadıkça Yahudi varlığının kesinlikle siyasi bir çözümü kabul etmeyeceğini teyit etmektedir. İşte bu, Yahudilerin yaklaşık iki on yıldır süregelen müzakerelere bakışındaki sabit bir ilkedir. Hatta Yahudilerin, daha önce Sina'da aşağılık güvenlik tertibatları ile sonuçlanan Mısır rejimi ile olan müzakerelere bakışında da böyleydi.

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, Filistin'deki tüm siyasileri, tüm muhlis takipçileri ve Filistinli örgütlere katılan herkesi bu apaçık hakikat karşısında uyanık olmaya, Yahudilerin sahte vaatlerine aldanmamaya ve onların Filistin'in evlatlarını bu gaspçı Yahudinin birer bekçisi haline getirmeye yönelik amaçlarını anlamaya davet ediyoruz. Aynı şekilde şunu da anlamalıdırlar ki gündeme gelen her türlü uluslararası güç başka bir işgal olup bu da hem Müslümanların sultan mefhumu hem de Allahuteala'nın şu kavli ile çelişmektedir: وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, kafirler için müminler aleyhine asla bir yol kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]

Ayrıca siyasileri ve örgütleri, işgalci Yahudi devletinin güvenlik çıkarlarının gerçekleşmesine hizmet eden ve Arap devletleri ile yapılacak olan ekonomik normalleşme yoluyla ekonomik çıkarları için bir giriş kapısı olmasını istedikleri bu siyasi süreci doğru ve uyanık bir şekilde gözden geçirmeye davet ediyoruz. -Doğrudan ve dolaylı- müzakereler yolu Yahudilerin çıkarlarına ulaştıran ve ümmetin maslahatlarıyla çelişen bir yoldur. Dolayısıyla Filistin ve Müslümanların beldelerindeki muhlislerin, Yahudiler karşısında daha fazla boyun eğmeye ve bükmeye götürecek olan bu yolun karşısında durmaları gerekmektedir. İslami ümmet, Kur'an'a angaje olup Allahuteala'nın şu kavlini okudukları sürece Yahudilerin güvenliği asla gerçekleşmeyecektir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ قَاتِلُواْ الَّذِينَ يَلُونَكُم مِّنَ الْكُفَّارِ وَلِيَجِدُواْ فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ "Ey iman edenler! Kafirlerden yakınınızda olanlarla savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki Allah muttakiler ile beraberdir." [et-Tevbe 123]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Mücrim Müslüman Yöneticilerin Çirkin Resimler Karşısındaki Sessizliği Kafirleri Daha Fazla Cesaretlendirmektedir "Ey Pakistan Ordusu: Kalkınız ve İstihza Edenlerin Boyunlarını Vuracak Hilafet Devleti'ni Kurunuz" Hizb-ut Tahrir P

Hizb-ut Tahrir, karikatür resimlerinin Facebook sayfalarında yayınlanmasını protesto etmek için Karaçi, Lahor ve İslamabad şehirlerinin her birinde yürüyüşler düzenledi. Zira bu yürüyüşler, bu üç şehirdeki basın kulüplerinin önünde düzenlendi. Göstericiler, üzerinde "Ey Pakistan Ordusu Kalkınız ve Hilafet Devleti'ni Kurarak Alay Edenlerin Dişlerini Paramparça Ediniz", "Ey Müslümanlar Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Şerefini Savunmak Sahte Kararlarla Değil Ancak Pakistan Ordusunun Cihat Açmasıyla Olur", "Kafirleri Buna Cesaretlendiren Şey Müslüman Yöneticilerin Hıyanetidir" gibi sloganların yazılı olduğu pankartlar taşıdılar.

Yürüyüşteki konuşmacılar, yöneticilerinin desteği ve korumasını alan küffar, İslam'a ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şahsına yönelik saldırısını defalarca tekrar ettiklerini ifade ettiler. Şayet Facebook şirketi gibi şirketleri dünyadaki bir buçuk milyar Müslümanın duygusuyla oynamaya cesaretlendiren Müslümanların yöneticilerinin sessizliği olmamış olsaydı elbette bunlar olmazdı. Mesela Müslümanların yöneticileri, ilk başta Danimarka'yı uslandırmak için ordularını harekete geçirmiş olsalardı Facebook şirketi bugün buna cesaret edemezdi.

Konuşmacılar, Müslümanların halifesinin olduğu 13 asır boyunca kafirlerin Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ile istihza etmeye veya onun şerefine dil uzatmaya cesaret edemediğini ifade ettiler. Zira daha bir asır önce Osmanlı Halifesi İkinci AbdulHamid'in Hilafeti zamanında, hem Fransa hem de İngiltere'nin bir komedi tiyatro gösterisini durdurmaları için onları sırf cihat ilan etmekle tehdit etmesi bile yeterli olmuştur. Yine konuşmacılar, Batının taptığı özgürlükler, Batının sadece İslam'ı arkadan hançerlemek için kullandığı bir bahaneden öte bir şey olmadığını ifade ettiler,. Zira Batıda özellikle de Fransa'da Müslüman kadınlar için bir "özgürlük" var mıdır? Niçin Müslüman kadınların okullarda başörtüsü takmaları yasaklanmaktadır? Yaklaşık 8 küsur yıldan beri Guantanamo hapishanesinde tutuklu bulunan yüzlerce Müslüman, en küçük bir "özgürlüğe" dahi sahip midir? Ki onlar, hala niçin kaçırıldıklarını ve bu zaman boyunca neden tutuklu kaldıklarını bilmemektedirler? Batıdaki her hangi bir kişi soykırımı eleştirme "özgürlüğünden" faydalanma hakkına sahip midir? Cevabı kesinlikle hayır! O halde neden "özgürlük" bahanesi altında Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şerefine defalarca saldırılmaktadır? Ayrıca konuşmacılar şunları da ifade ettiler; Batı tamamen şunun farkındadır ki Müslümanların kendilerini koruyacak bir kalkanı, yani bir halifesi yoktur, Müslümanların yöneticileri kendilerinin ajanlarıdır ve onların bu dünyadaki tek dertleri Müslümanların ellerine kelepçe vurmak ve kafirlerin çıkarlarını korumaktır. Aynı şekilde şunu da söylediler; Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti Medya Bürosu ile Resmi Sözcünün internet sitesini altı ay süreyle kapatan da bizzat Facebook şirketidir. Ancak o, İslam ile istihza eden internet sitesini kapatmak için hiçbir hazırlıkta bulunmamaktadır.

Konuşmacılar, Pakistan ordusundan sorumluluklarını idrak etmelerini ve istihza edenlerin boyunlarını vurmak için darbe indirmeye yönelmelerini talep ettiler. Ayrıca sorumluluklarını yerine getirmelerinin pratik yolunun, hain yöneticileri alaşağı etmek ve onların enkazlarının üzerine Hilafet'i kurmak olduğunu vurguladılar. Zira ordu, adil bir halifenin gölgesinde istihza edenlere şeytanın vesveselerini bile unutturacak ciddi bir mesaj vermeye muktedir olacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e Dönük Çirkin Karikatürler Hususunda "Facebook'u" Savunmak Bir Kez Daha Batılı Değerlerin Çürüklüğünü Ortaya Koymaktadır

Hizb-ut Tahrir / İngiltere, (Facebook) internet sitesi üzerinden "Bugün Muhammed'i Çiz" adı altında Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e karşı yürütülen aşağılık propagandaları şiddetle kınar. Bu eylem, insanları Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i temsil eden çirkin karikatürleri taşımak üzere kışkırtmaya çağırmaktadır.

Şirket, California merkezli bir açıklamasında "ifade özgürlüğü" gerekçesiyle kışkırtmaların tamamını savunmuş ve şöyle demiştir: "Bizler kesinlikle Facebook kullanıcılarının görüşlerini ifade etme özgürlüğüne sahip olduklarına inanıyoruz. Devletleri, dinleri, siyasi organları ve fikirleri eleştiren gurupları veya sayfaları gizlemek adetimiz değildir."

Hizb-ut Tahrir / İngiltere Medya Temsilcisi Tâci Mustafa şöyle dedi: "Bizler, bu kışkırtıcı eylemi, Facebook idaresinin tiksindirici savunmasını ve bu eylem hususundaki ikiyüzlülüğü en güçlü ifadelerle kınıyoruz..."

"Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e dönük aşağılık propagandalar hakkındaki savunma kararı bir kez daha ortaya koymaktadır ki Batıda; iş İslam ile ilgili olduğunda, özellikle de Batılı hükümetlerin İslam'a karşı küresel bir savaş açtıkları böylesi bir aşamada aşağılama, eziyet verme ve öfke patlaması hususunda asla bir sınırlama olmayacaktır."

"Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e dönük çirkin karikatürlerin propagandasını yapmak sadece düşmanca bir eylem değildir. Bilakis bu, bizlerin sevgilisi azim resul hakkında iğrenç bir tasvir ve adamların en büyüğü olan birisinin resminin şeklini bozmaktır. Eğer Batı Avrupa ve Kuzey Amerika, aydınlık olarak adlandırdıkları değerleri, aşağılık ve çarpık özgürlükleri kutlamış olsalardı toplumlarının sistematik saygının ve keyfi davranışın çirkinliğini karakterize etmeleri şaşırtıcı olmazdı."

"Aileleri parçalanmış olan, çocukları istismar eden ve pornografiyi yaygınlaştıran müreffeh toplumların Batılı hükümetleri ile medya organları, Allah'ı, resulünü, -sadece Müslümanlar değil- birçoğu açısından kutsal sayılan hususlardaki dini akideleri dikkate alıp umursamayan bu değerleri dünyanın geri kalan kısmına dayatmaya çalışmaktadırlar."

"Bunun da ötesinde onlar, İslami değerleri çarpıttıkları bir zamanda bu değerleri bizim toplumlarımıza dayatmak için Birleşik Devletleri ile onun müttefiklerini destekleyen İslam dünyasındaki hükümetlerle birlikte komplolar kurmaktadırlar. Zira bu hükümetler, Batının İslam'a karşı olan savaşını desteklemekteler, bu şekliyle İslam'a yönelik aşağılamalar karşısında sessiz kalmaktalar ve ülkelerimizde Batının siyasi ve eğitim sistemlerinin yayılmasına katkıda bulunmaktalar."

"Müslümanlar, İslam'a ve Müslümanlara yönelik yapılan bu iğrençlikler karşısında duracak olan İslam'la, yani Hilafet ile yönetmekten aciz olan bu kukla yöneticileri değiştirmedikleri müddetçe şüphesiz Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e yönelik bu aşağılamalar, şeriata dönük bu saldırılar ve Müslümanların ülkelerinin bu işgali devam edecektir. "

"Politikacılar, medya organları ve güvenlik birimleri tarafından Batıdaki Müslümanlara sessiz kalmaları için gözdağı verilmesine rağmen Hizb-ut Tahrir, sesini yükseltmekte, anlayışını yaymakta, bu aşağılamalara karşı koymak ve Müslümanlar adına doğru cevap vermek hususundaki hükümlerimizi sabit kelimeler ve metotlar yoluyla elverişli bir şekilde formüle etmektedir. Ayrıca cehalet ve kibir karşısında sesini yükseltmekte -ve bu yıkıcı propagandaya gerçek bir şekilde karşı koymaktadır.- Zira Resulümüz [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i savunmak tüm Müslümanların üzerine vaciptir. Buna ek olarak Hizb-ut Tahrir / İngiltere, İslam değerlerini savunma hususunda en küçük bir çaba dahi sarf etmeyip Batılı efendilerinin kölesi olan İslami ülkelerdeki rejimlerin pervasızlıklarını ifşa etmeye devam edecektir."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Karzai, Amerika Birleşik Devletlerinin Ulusal Arlington Mezarlığındaki Müslümanların Katillerine Saygı Duruşunda Bulunarak Haçlılara Olan Dostluğunu Ortaya Koymuştur

Hamit Karzai, perşembe sabahı Afganistan savaşındaki Amerikan gazilerinin mezarlığı olan Virjinya'daki ulusal Arlington mezarlığını ziyaret ettiği sırada geçen dokuz yıl içerisinde İslami ümmete karşı olan savaşlarında öldürülen -Müslümanların katilleri- Amerikan ordusunun askerlerine saygı duruşunda bulundu. Buna paralel bir zamanda Amerikan kuvvetleri, geçen cuma günü Celalabad bölgesindeki Sorh kasabasına yönelik yaptıkları gece saldırısında sivilleri katletmişti.

Karzai, soğuk havada -"Amerika'nın hüzün bölgesi" olarak adlandırılan kesimdeki- farklı işaretlerin olduğu yerden geçerek Savunma Bakanı Robert Gates, Genel Kurmay Başkanı Amiral Mike Mullen, Afganistan'daki Amerikan Kuvvetleri Komutanı Stanley McChrystal eşliğinde ağır ağır yürüdü. Bu gurup, 500'den fazla defnedilen gaziler de dahil Afganistan ve Irakta öldürülen askerlerin gömüldüğü 60 mezarlık bölgesini ziyaret etti. Karzai ise  haziran 2006'da öldürülen asker Jostein Davis'in, aralık 2006'ta öldürülen özel asker Rock Mikganz'ın ve Ağustos 2009'da öldürülen Kaptan John Tinsley'in mezarlarının başında durdu.

O halde bu tutum, o askerlerin Müslümanlardan birçoğunun katledilmesi sorumluluğunu taşıdıkları bir vakitte Müslüman bir liderin takınacağı bir tutum mudur? Dolayısıyla o, Batının halis muhlis bir ajanı olmuyor mu? İkiyüzlü konuşmalarından dolayı hiç mi utanmıyor? Amerikan ve NATO kuvvetlerinin, Herat'taki Azizabad'da, Oruzgan'da, Vardak'da, Kunar'da, Celalabad'da, Helmand'da ve Kunduz'da işlediği soykırımı unuttu mu? Yoksa o aklı başında bir insan değil midir?

Afganistan halkının, tüm ümmeti koruyacak ve tüm işgal edilmiş İslami beldeleri kurtaracak bir kalkana muhtaç olduklarını anlamaları gerektiği gibi bir Mutasım'a veya bir Salahiddin'e veya bir Muhammed-ul Fatih'e muhtaç olduklarını da anlamalıdırlar. O halde Hilafet'in yeniden dönmesi ve ümmetin kalkınması için tüm gücünüzle çalışınız.

إِنَّمَا الإمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam [Halife] ancak bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER