Perşembe, 16 Recep 1446 | 2025/01/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Karzai, Afgan Halkı için Asla Bir Değişim Getiremeyecektir

Karzai'nin, 01.04.2010 Salı günü yaptığı açıklamalar, yerel ve uluslararası medya organlarında tartışmaya yol açtı. Zira açıklamasında; seçilmesine hile karıştığı ve bunun da arkasında uluslararası standartlara göre meşru olması için seçimleri gözlemleyen uluslararası örgütlerin durduğu geçmiştir. Ayrıca işgal ile uluslararası destek arasında herhangi bir farkın olmadığına dikkat çekerek ardından gelecek parlamento seçimlerinde de benzeri bir hilenin gerçekleşmesinden korktuğunu ifade etmiştir. Hakikatte ise Karzai, geçen yirmi yıl içerisinde Batılı sömürgeciler arasında sık sık dile getirilen "Afgan halkını kiralayabilirsin ancak asla satın alamazsın" söyleminde tecelli eden Batının Afgan halkından duyduğu korkuyu bir kez daha vurgulamıştır. Karzai'nin dürtüsü ve bu eylemler ile aldatıcı açıklamalar yoluyla elde etmeye hazırlandığı kazanımlar her ne olursa olsun, Afganistan tarihi boyunca kendinden önceki ajanların tekrarlayıp durdukları şeylerden farklı hiçbir şey yapamayacaktır. Zira bu yeni bir şey değildir ve Afgan halkının trajik durumunda herhangi büyük bir değişim gerçekleştirmeyecektir.

Şayet Karzai, açıklamalarında belirttiği üzere bağımsızlık için kendi çıkarlarını feda ediyorsa Allah'a dönmeli, işgali reddetmeli ve bu yolda işgalciler tarafından şehit olmayı ümit etmelidir. İşte o zaman en azından müttefikleri tarafından ihanete uğrayan Müşerref gibi olmayacaktır. Aldatıcı açıklamalarda bulunup ardından bazı menfaatleri elde etme arzusuyla önceki davranışlara dönmesi Afgan halkını ikna etmeyecektir.

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması – Hizb-ut Tahrir, Hükümetin Su, Elektrik ve Doğalgaz Krizini Çözmedeki Başarısızlığını Protesto Etmek İçin Bir Yürüyüş Düzenledi

Hizb-ut Tahrir, bugün Dakka'da, hükümetin ülkeyi kasıp kavuran su, elektrik ve doğalgaz krizini çözmedeki başarısızlığını protesto etmek için şebabının ve destekçilerinin katıldığı bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe katılanlar, bu krizlerin ve insanların sıkıntılarının asıl sebebi olması itibarıyla kapitalist nizamının tatbik edilmesini kınayan pankartlar açtılar.

Bangladeş'in üzerinden geçen kırk yıl içerisinde ülkeyi yönetmek üzere birbirini takip eden hükümetler diktatörlük, demokratik ve nizamsal yönetim gibi çeşitli nizamlarla yönettiler ancak bu nizamların hepsi insanların temel ihtiyaçlarını garanti etmede başarısız oldular. Çünkü kapitalist nizamın insanlara karşı sorumluluk hissedecek yöneticiler çıkarması imkansızdır. Bilakis tek dertleri kendilerinin ve zebanilerinin çıkarlarını garantileyecek yöneticiler çıkarmaktır. Zira geçen otuz dokuz yıl boyunca bu ahmak Bangladeş yöneticilerinden hiç birinin aklına güçlü ve bağımsız bir ekonomi inşa etmek gelmedi. Doğalgaz ve taş kömürü gibi bol servetlere sahip olmasına rağmen Bangladeş, geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinden sayılmakta ve 5. 500 megabaytı geçmeyen elektrik ihtiyacını bile üretmeye gücü yetmemektedir.

İnsanlar susuzluklarını giderecek bir damla suyu aramakla meşgul olularken yöneticiler ise %80'den daha fazla yükselttikleri maaşlarını artırmak yoluyla servetlerini servet katmak için insanları yağmalamakla meşgul olmaktadırlar. Dolayısıyla el-Mustafa [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu hadisi tam da onlara intibak etmektedir:

مَا مِنْ أَحَدٍ اسْتُرْعِيَ رَعِيَّةً يَمُوتُ يَوْمَ يَمُوتُ، وَهُوَ غَاشٌّ لَهَا، إِلا لَمْ يَجِدْ رِيحَ الْجَنَّةِ، أَوْ قَالَ: مِنْ أَهْلِ النَّارِ " Allah’ın bir raiyyeye çoban kıldığı hiçbir çoban yoktur ki öleceği gün raiyyesini aldattığı halde ölmüş de cennetin kokusunu almış olsun. Veya (ravi) dedi ki: Ateş ehlinden olmamış olsun."

Yürüyüşe katılanlar, ümmetin sorununun tek çözümü olarak Hilafet Devleti'nin kurulmasına davet etmelerinin yanı sıra Şeyha Hasina ile Avami Birlik Partisi'nin alternatifinin Şeyha Halide Ziya ile Bangladeş Halk Partisi'nin olmadığını vurguladılar.

Hilafet Devleti'ndeki yöneticiler, sorumludurlar ve muhasebe edilirler ki onların üzerine, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu hadisi intibak eder:

الإمام راع وهو مسئول عن رعيته İmam bir çobandır ve o güttüğünden sorumludur. Ayrıca Halife, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu hadisini tatbik edecektir:

ثلاثة لا يمنعن: الماء والكلأ والنار Üç şey yasaklanmaz: Su, mera ve ateş.

İşte bu üç şey, İslami şeriatın belirlediği kamu mülkiyetindendir. Bunun içindir ki Halife, insanların bunlardan faydalanmasını sağlayacağı gibi Allah [Subhânehu ve Te'âla]'nın ümmete bahşettiği bu servetleri kendisinden süper bir devlet çıkarmak üzere güçlü ve bağımsız bir ekonomi inşa etmek amacıyla kullanacaktır.

Devamını oku...

Ey Müslümanlar: Seçimleri Boykot Edip Hüznünüzü Açığa Vurunuz ve Gerçek Değişim İçin Çalışınız

  • Kategori Sudan
  •   |  

Ulusal Seçim Komisyonu, cumhurbaşkanı, vilayet valileri ile ulusal ve vilayet yasama meclisi üyelerini seçmek amacıyla seçmenlerin oylarını kullanması için oy merkezlerinin kapılarının üç gün süreyle açılarak seçimin 11 Nisan 2010 Pazar günü başlayıp 13'ünde sona ereceğini ilan etti.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak bu vakıa karşısında aşağıdaki hususları açıklarız:

Birincisi: Allah'ın inzal ettiklerinden başkasıyla yöneten cumhurbaşkanını veya vilayet valilerini ya da Allah'ın dışında yasa yapan meclis üyelerini seçmek amacıyla Müslümanların oy sandıklarına gitmeleri haramdır. Çünkü bunların hepsi İslam esasından başkasına daha doğrusu Nifaşa Anlaşması'ndan alınmış olan laik Sudan anayasası esasına dayanmaktadır.

İkincisi: Müslümanların oy sandıklarına gitmesi haramdır. Çünkü bu seçimler, Nifaşa Anlaşması’nın kararlaştırdığı ve Sudan'ı parçalamayı amaçlayan komplolarını tamamlamak için kafir Batının başarıyla sonuçlanması için uğraştığı bir seçimdir. Bunun içindir ki bu seçimlerle Güneyin ayrılmasına meşruiyet kazandırmayı amaçlamaktadır. Nitekim 24.03.2010 tarihinde eş-Şark-ul Avsat Gazetesinin alıntıladığı Spiegel Alman Gazetesi ile yaptığı bir röportajda Devlet Başkanı Beşir şöyle demiştir: "Artık bizler, -Güneyin ayrılması- gibi tarihi öneme haiz bir olayın halkın meşru temsilcileri tarafından olmadan kesinlikle mümkün olmayacağının farkındayız." Bu ifade, Amerika’nın ifade ettiği şeyin aynısıdır. Nitekim -Nifaşa Anlaşması’nın mimarı- Amerika'nın Sudan'dan Sorumlu Özel Temsilcisi Scott Gration, 26.03.2010'da Routers Haber Ajansı ile yaptığı bir röportajda şöyle demiştir: "Birleşik Devletler, Sudan'daki gelecek ayki seçimlerin iç savaşın değil sivil bir ayrılık yolunu hazırlamasını ümit etmektedir."

Oy sandıklarına mevcut nizamı pekiştirmek isteyen laiklerin başımıza gelmemesi için gidiyoruz denilmez. Böyle denilmez: Çünkü bu saptırıcı bir yaklaşımdır. Zira Sudan'ın yakın tarihi bu mevcut nizamdan daha laik ve İslam'dan daha uzak bir nizama şahit olmamıştır. Dolayısıyla bunların hepsi boş gerekçeler ve mazeretlerdir. Zira Nifaşa Anlaşması’nın üzerine imza atan ve kafirler ile laiklerden oluşan mücrimleri insanların başına onurlu yöneticiler olarak getiren bu nizam değil midir?! Güney için self-determinasyon hakkını kabul ederek ülkenin birliğini tehdit eden bu nizam değil midir?!! Laiklerden ve komünistlerden oluşan ve İslam esasına dayalı olmayan partiler ile organizasyonları yasallaştıran bu nizam değil midir?!! Dolayısıyla oy sandıklarına gitmek şeran haramdır. Çünkü bu, Nifaşa Anlaşması ile anayasasını tatbik etmek isteyenleri getirecektir. İşte bu laikliğin ta kendisidir. O halde bize dayatılan laikliğin yerine bizi günah işlemeye iten bir laikliği mi getireceğiz?!!

Oy sandıklarına başımızdaki zulmü kaldırmak üzere değişim arzusuyla gidiyoruz denilmez. Böyle denilmez çünkü seçimlerin bina edildiği temel bizlere, bu seçimlerin Nifaşa Anlaşması’nı uygulamak için olduğunu açıklamaktadır. Bu da bizzat zulmün devam etmesi anlamına gelmektedir. Çünkü beklenen değişim sadece yönetimdeki kişilerin değişimi olup temeliyle, organlarıyla ve yasalarıyla zulmün ve belanın başı olan mevcut laik nizamın değişimi değildir.

Oy sandıklarına halkımıza ve bölgemize hizmet edecek olan kişiyi seçmek için gidiyoruz denilmez. Çünkü gaye vasıtayı meşru kılmaz. Bilakis vasıta da gayenin cinsinden olması gerekir. Dolayısıyla bizler Allah'tan başka yöneticiler ve milletvekilleri seçtiğimiz sürece bizleri batıl ile yönetecekler ve ülkemizi parçalayacaklardır. Bu da şeran haramdır ve okul ile hastane inşa etmek bunu meşrulaştırmaz. Bilakis gözetim, Allah Subhânehu'nun hakkında kendilerini sorguya çekeceği bu yöneticilerin boyunlarındaki bir vaciptir. İşte bu, okul veya hastane inşa edilmesinden daha önemlidir. Bunun yanı sıra Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] dünya hayatını arzulayarak yöneticiye biat edilmesini nehyetmiştir.

ثَلاثَةٌ لا يُكَلِّمُهُمْ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ... وَرَجُلٌ بَايَعَ إِمَامًا لا يُبَايِعُهُ إِلا لِدُنْيَاهُ إِنْ أَعْطَاهُ مَا يُرِيدُ وَفَى لَهُ وَإِلا لَمْ يَفِ لَهُ " Allah kıyamet gününde üç kişiyle konuşmayacak, onları temize çıkarmayacak ve onlar için elim bir azap vardır… Biri de, bir imama dünyalık için biat eden, kendisine istediğini verdiğinde sözünde duran, vermediğinde ise sözünden cayan adamdır." [el-Buhari rivayet etti]

Oy sandığına gitmemek kötü olumsuz bir yaklaşımdır denilmez. Zira şeriat, olumsuz teklifleri bildiği halde bir Müslümanın haramdan kaçınmasını zorunlu kılmıştır ve bütün Müslümanların da haramdan kaçınmaya gücü yeter. Çünkü şeriat, bunun için güç yetirebilirliği şart koşmamıştır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

فَإِذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ "Sizi bir şeyden nehyettiğim zaman ondan kaçınınız. Size bir şeyi emrettiğim zaman ise gücünüz yettiğince onu yerine getiriniz." [Buhari rivayet etti]

Ey Müslümanlar:

  • İnsanların Güneyin ayrılması için oylarını kullanmak istediği ve ülkenin parçalanmışlığın eşiğine getirildiği bu günde hüznünüzü açığa vurunuz.
  • Bu seçimleri boykot ediniz. Çünkü bunun semeresi kesinlikle kendisini getirmenin günahını yükleneceğimiz laik bir rejim olacaktır. Böylece kendimizi ve aday olan kardeşlerimizi cehenneme atmış olacağız Allah korusun.
  • İnsanların Müslümanlar için alemlerin Rabbinin şeriatını tatbik edecek ve Müslümanların beldelerini birleştirmek için çalışacak olan bir halife seçeceği azim Hilafet Projesi yoluyla gerçek değişim için sıkı bir çalışma içerisine giriniz.

 

إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ "Muhakkak işte bu, azim bir kurtuluştur." [es-Saffât 60]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Feyyad! Hakikaten Sen, Çok Çirkin Bir Şey Ortaya Attın

      Daha önce otorite ile Filistin Kurtuluş Örgütünün sık sık övünüp durduğu kırmızı ve sarı çizgilerin hepsini aşan ve Ramallah Otoritesi Başbakanının gırtlağına kadar Amerikan planlarına batarak her ne pahasına olursa olsun bunların başarısı için hırs gösterdiğini hatta ölümü bile göze aldığını ilan ettiği açıklamaları altında  (Amerikan vatandaşı ve dostu) Feyyad, gelecek yıl "müstakbel" Filistin "devletinin" ilan edileceğini beklemektedir. Feyyad, içerisinde geçenlerin hiç birisini yalanlamadığı bu açıklamaları "İsrail'in" Haaretz gazetesine yapmıştır.  Ayrıca Feyyad, siyasi cürümleri siciline eklemek üzere akidevi cürümleri işlemeyi de ihmal etmediği Beyt Sahour'daki "kutsal cumartesi" yürüyüşüne katıldığı sırada yaptığı konuşmasında bu açıklamaların hepsini doğrulamıştır. Zira Feyyad'ın nitelemesine göre efendimiz Mesih Aleyhisselam, "Filistinli" sayılıp ruhunu Filistin halkını seçkin kılan değerler yolunda "kurban etmiştir!!" Feyyad, Müslümanların -ki onlar, Filistin halkının tamamıdır- akidelerini hiç sayarak bu değerler temelinde Filistin devletini kurmak için çalışmaktadır.

Feyyad, 2011 yılının "'İsrail' devleti ile tam bir uyum içerisinde olmanın yanında doğduğumuz devlet içerisinde özgür ve şerefli olarak yaşama hakkımızı" yansıtan bir Filistin devletinin ilan yılı olmasını beklediğini ifade etti.

"Gelecek yıl tüm insanlık Filistin devletinin doğuşunu kutlayacak" diyerek Filistinlilerin "kırıntılar" üzerinde bir devlet, dahası "başkalarının tahakküm ettiği bir egemenliği" istemediklerini hatırlatan Feyyad, kendisinin ve otoritesinin ne kırıntılara ne de egemenliğin her hangi bir zerresine malik olamadığı bir zamanda kırıntılar ve egemenlik sahibi olmaksızın bir devletin nasıl kurulacağını açıklamadı!! Nitekim Feyyad, Filistin devletinin ilan edilmesi kutlamalarına -Paskalya festivallerini kutlamak için hırs gösterdiği- "İsrailli" dostlarının katılmasını ümit etmektedir. Bu arada devletin ilan edilmesi planı mülteciler meselesini dikkate aldığında ne olacağı sorulduğunda Feyyad, "kendi beldeleri olan Filistin'in mültecilere döndürülmesi hususunda mültecilere karşı" ifratçı dahası komplocu bir dille onları kapsayan esasların belirlendiği böylece "Filistinlilerin Filistin devleti içerisinde ikamet etmeye hakları olduğu" şeklinde cevap verdi. Böylelikle de Feyyad, Yahudi varlığının halkın soykırım uygulayıp geri kalanlarını da tehcir ettiği Filistin topraklarını göz ardı ederek devlet olarak adlandırılan bu belediyeyi de mültecilerin kaçınılmaz kaderi olarak ifade etmiştir.

Otoriteye tahakküm edip Filistin meselesini manipüle eder hale gelen Feyyad, artık ardışık Amerikan idarelerinin ürettiği planları hayata geçirmede Amerika'nın rehin aldığı bir Truva atı haline gelmiştir. İşte o, sırf yalancı bir gebelik olmasından dolayı asla gün yüzü görmeyecek olan bir doğumdan gafil bir şekilde günden güne kendi projesi yoluyla kamuya ve sıradan insanlara bir devletin doğuşunu ilan etmeye çalıştığını vehmederek onu ifşa etmektedir!

"Müstakbel devletçiğin" ilanına dönük Feyyad'ın bu planı, sadece insanların idari işlerini idare etmekten başka bir şeye sahip olmadığı gibi kara, hava veya sınır egemenliğinin yanı sıra kırıntılara ve bundan daha aşağısına sahip olamayan belediye kurumları binalarından öte bir şey olmayacaktır.

Bir belediye devletinin ilanından söz etmek ayrıca örneğine ne tarihte ne sınırlarda ne coğrafyada ne yeryüzünde ne de egemenlikte şahit olunan devletlerin ismine dönük yeni bir format icat etmesinden dolayı Feyyad'a ait bir "patent" olarak kayıtlara geçecektir!! Zira bu patent, Filistin'in tamamen işgal edilmesini pekiştirmek, Filistin'in %80'inden fazlası üzerinde olan Yahudi varlığının meşruiyetini itiraf etmek ve "kendi beldeleri olan Filistin'in mültecilere döndürülmesi hakkını" heba etmek sayılır.

Feyyad'ın saptırmak ve Amerikan planlarını hayata geçirmek amacıyla bir türlü fark edemediği veya göz ardı etmeye çalıştığı bir şey var ki Filistin otoritesi ile onun arkasında duran Amerikalılar veya Avrupalılar veya Yahudiler, bu mübarek arzı halkı ile gaspçıları arasında paylaştıran bir çözümü dayatmaya asla güç yetiremeyecekler ve komplocuların tuzaklarının ve planlarının boyutu ne olursa olsun Filistin'in ikiye bölünmesini kabul etmek mümkün değildir. Tüm dünyanın içindeki zorba ve ceberut güçlerin tamamının, özellikle ümmetin Allah'ı ve resulü seven ve Allah'ın ve resulünün de kendisini sevdiği raşit bir halife için meydanlarda başı çektiği bir sırada gerçek kurtuluş iradesini söküp atmaları veya mukaddesatlarını kurtarmak isteyen ümmetin karşısında durmaları asla mümkün olmayacaktır. Şüphesiz yarın onu bekleyen kimse için çok yakındır.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا لاَ تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ  "Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne hıyanet etmeyin! (Sonra) bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olursunuz." [el-Enfâl 27]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Seçimlerin Yapılıp Başarılı Olması Amerika'nın Çıkarına, Sudan'ın Zararınadır

    Bazı muhalefet partilerinin 11 nisanda yapılması planlanan seçimlerden çekildiğini açıklamasının üzerine Amerika, çılgına döndü ve şu anda Hartum'da bulunan Sudan'dan Sorumlu Özel Temsilcisi "General Scott Gration" harekete geçerek bu partileri seçimleri boykot etmekten veya seçimlerden çekilmekten vazgeçirmek üzere soluk soluğa kaldığı gibi aynı bağlamda bazı hükümet yetkilileri ile de görüştü. Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanlığı "Gration'un", seçimlere katılımlarına olanak verecek bir tutuma ulaşma hususunda muhalefet gurupları arasındaki bakış açılarını örtüştürmeye çalıştığını belirtmiştir. Ayrıca Amerikalı bir yetkiliden, "Ülkesinin seçimlerin belirlenen zamanda yapılmasında ısrarlı olduğu" açıklaması aktarılmıştır.

Amerika'nın bir düşman vasfıyla Sudan'a yaptırımlar dayattığı bir sırada seçimlerin zamanında yapılmasına şiddetle hırs göstermesi, Hizb-ut Tahrir olarak bu seçimlerin Sudan'da Amerika için hayati bir çıkar olduğu hakikatini teyit etmektedir. Zira Amerika'nın bu seçimlerden amacı, Güney Sudan'ı ayırmak için meşru olduğu denilecek geniş tabanlı bir hükümetin oluşturulmasıdır. Nitekim Beşir şöyle demiştir: "Çünkü bizler, (Güneyin ayrılması) gibi tarihi öneme haiz bir olayın halkın meşru temsilcileri tarafından olmadan kesinlikle mümkün olmayacağının farkındayız." Oysa aklı olan hiçbir kimse parçalanmanın Sudan'ın maslahatına olduğunu söyleyemez!! Bilakis bu, bu çirkin fiili işleyenlerin bir ömür boyu utanç içerisinde yaşamamak için tarafların kendisinden kurtulup beri olmaya ve başkalarına yapıştırmaya çalıştıkları bir cürümdür.

Bizler Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak tüm partilere, siyasi güçlere ve bütün Sudan halkına deriz ki; sadece seçimleri boykot etmeniz veya ondan çekilmeniz yeterli değildir. Bilakis hem seçimlerin esastan ilga edilmesi hem de bu seçimleri kararlaştıran ve dayatan Nifaşa Analaşmasını ilga edilmesi için çalışmak gerekir. Şayet bunu yaparsanız; ülkeyi daha kolay yutmak ve servetlerini sindirmek için onu parçalayıp ufalamaya çalışan ülkemizdeki tamahkar sömürgeci güçlerin önündeki yolu kesmiş olursunuz.

Ey ülkemizin partileri ve zinde güçleri: Sudan'ı yok etmek isteyen kimselerin ellerinde birer yıkım balyozu ve Sudan'ı parçalamak isteyenlerin ellerinde birer neşter olmayınız. Çözümlerinde sadık, yönetim ve politikasında adil olan siyasi bir fikir yoluyla ülkemizin birliğini korumak ve ülkemizin yönetim ve siyasi sorunlarını çözmek için çalışmalıyız. Bunu ortaya koyacak olan ise İslam ve nizamı; yani Hilafet Nizamı'ndan başkası değildir. Böylece dünyanın ve ahiretin hayrına nail olabiliriz.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yeni Anayasa Paketi, Pakistan Anayasasının Külliyen Laik Olduğunu Bir Kez Daha Kanıtlamıştır

       Birkaç ay süren ateşli çalışmanın ardından onaylanan, laik ve "dini" olmak üzere her iki tarafın da imzaladığı yeni anayasa paketinin ülkede küfür yönetimini pekiştireceğine hiç şüphe yoktur. Zira Kur'an veya sünnetten olan tek bir maddeyi dahi kanun haline getirmemiştir. Bilakis bunun aksine İslam ile açık bir şekilde çelişen küfür hükümleri ve maddeleri bu paket sayesinde teyit edilmiştir. Örneğin paket, Amerika'nın terörizme karşı savaşında kara ve hava sahamızı kullanma izninin devam etmesini onaylamasının yanı sıra şahsi hürriyet gerekçesi altında Pakistan'da fuhşun yayılmasına izin verilmeye devam edileceğini ve faiz alışverişinde bulunmak isteyen kimsenin karşısında engellerin olmayacağını da onaylamaktadır. Ayrıca cürüm işlemeye devam ettikleri halde devlet başkanı gibi fasit hükümet adamlarının dokunulmazlıktan faydalanmaya devam edecek olmalarının yanı sıra Pakistan'ın dış politikası da küresel sömürgeci güçlerin tahakküm ettiği bir örgüt olan kafir Birleşmiş Milletlerin kararlarına tabi olmaya devam edecektir. Keza küresel dev şirketler, özelleştirme adı altında servetlerimizi tekelleştirmeye, yani gaz ve petrol fiyatları yükselmeye devam edecektir.

Hakeza bu hükümler ve meşruiyetlerini bu laik anayasadan alan diğer yüzlerce küfür hükümleri, Pakistan'daki insanlara zulüm etmek üzere tatbik konumunda kalacaktır. Bu felaketten daha beter olanı ise hiçbir itirazda bulunmaksızın bu kanunları onaylayan "dini" partilerin rolüdür. Zira onlar, birazcık da olsa utanarak İslam ile hükmedilmemesine veya küfürle hükmedilmesine itiraz etmediler.

Küfre bulaşarak İslam'a hizmet etmenin mümkün olmadığında şüphe yoktur. Bilakis mütedeyyin olanların küfür rejimine dahil olmasıyla bizzat küfür rejimi, onların varlığını küfür yönetimine meşruiyet kazandırmak için istismar edecektir. Buna ilaveten anayasa paketi, bölgesel otoritelere birçok yetkiler vermektedir ki bu İslam'a aykırı olmasının ötesinde ileriki günlerde bunun onaylanması halinde emperyalist güçlerin Pakistan'ı parçalamalarına imkan verecektir.

Bu anayasa paketinin, sadece sömürgeciler ile bazı politikacılara hizmet edeceği, ülkeye ve halkına hiçbir faydası dokunmayacağı noktasında ümmeti uyarmak isteriz. Zira Allah'ın kitabı ve nebisinin sünnetinden çıkarılmayan ve sahabenin icmâsı ile kıyastan alınmayan bir anayasada hiçbir hayır yoktur. Çünkü İslam, bu kaynakların dışından kanunlar alınmasını haram kılmıştır.

Hizb-ut Tahrir ümmete, kurulacak olan İslami Hilafet Devleti'ne ait kapsamlı bir anayasa ile İslam'da yönetim nizamına ilişkin bir örneği kitaplarında yazılı olarak sunmaktadır. İslam'da yönetim nizamına dair doğru ve net bir anlayış sahip olsunlar diye ümmeti ve alimlerini bu kitapları etüt etmeye davet ediyoruz. Altmış yıldır süregelen Pakistan'ın başındaki musibeti, Hilafet Devleti'nin gölgesi altında Pakistan'ın yönetimi için yegane uygun olan şeyin İslam olduğunu göstermiştir.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Milletvekilleri, Önleyici "Planı" Müslümanları Öfkelendiren, Gerçek Sebepleri Ele Almayan, İslam'ı Değiştirmeye Dönük Bir Çalışma Olarak Değerlendirdiler

Hükümet, ılımlı İslam denilen şeyi formüle etmeye yönelik "mühendislik" girişiminden vazgeçmeli ve daha çok "aşırı tutuculuğa" yol açan diğer faktörlerle ilgilenmelidir. Bu ifade ise belediyeler ve yerel yönetimler meclis komitesinin bugün yayınladığı raporda geçmiştir. Ayrıca hükümetin "şiddete" ve "terörizmin" sebeplerine dönük olduğuna inandığı önleyici stratejisi ile ilgili olan bu raporda, bu önleyici programın İngiliz Müslümanların içerlemesine ve uzletlerine yol açtığını da belirtmiştir. Önleyici plan, bütün ana siyasi partilerin desteğini almıştır.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa şöyle dedi: "Bu rapor, yıllardır söyleyegeldiğimiz şeyi ortaya koymaktadır. Hükümetin kendisi ile uyumlu laik Batılı bir İslam oluşturma girişimi, terörizmin sebebi İslam'dır şeklinde doğru olmayan bir önyargıya dayanmaktadır."

"Raporda, hükümetin birçok günlük sorunlara karşı etkin bir strateji benimsemek amacıyla dış politikaya eğilmemesi eleştirilmiştir. Nitekim Moskova metrosunda bombalar patladığında Batılı medyanın hızlı bir şekilde Rusya'nın Kafkaslardaki vahşi politikasına dikkat çekerken binlerce kişiyi katleden ve pek çok bölgede istikrarsızlık oluşturan Batılı sömürgeci politikanın yal açtığı öfke ve kini göz ardı etmesi doğrusu apaçık bir iki yüzlülüktür. "

"İslami topluluklara karşı yapılan casusluğun ve daha çok uzlete çekilmelerinin sorumlusu da önleyici stratejidir. Zira devlet ile uyumlu bir din oluşturmaya dönük bu girişim, devletin güvenliği gerekçesiyle mescitleri, ibadet edenleri ve imamları gözetleyen İslam dünyasındaki iğrenç rejimlerin girişimlerini hatırlatmaktadır."

"Müslümanlardan sürekli olarak dini siyasetten ayırmaları talep edilirken Batılı hükümetler, uzleti artırmaktan başka bir şeyi oluşturmayan başarısız bir strateji yoluyla insanların dini akideleri üzerindeki egemenliklerini genişletmeye çalışmaktadırlar."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hoş Gelmedin Ey Sayın Obama!

Hain yöneticilerin aksine ümmetin, kardeşlerinin ve bacılarının katili Obama'yı hoş karşılamayacağına dair kendisine güçlü bir mesaj vermek amacıyla Hizb-ut Tahrir'in ziyaretine karşı öfkeli bir kampanya yürütmesi, Endonezya'da büyük yürüyüşler düzenlemesi ve 7 martta bin alimden Obama'nın Endonezya ziyaretinin reddedilmesini onaylayan imza toplaması üzerine Endonezya'dan açık ve net bir ret mesajı almasının ardından...

Devlet Başkanı Obama, görevini üstlenmesinden beri yaptığı ilk ziyaretinde Afganistan'a istenmeyen ve davetsiz bir misafir olarak geldi. Hatta güvenlik korkusuyla ziyaret saati, ajanı Karzai'ye bile ulaşmasından sadece bir saat önce bildirildi.

Müslümanların diğer yöneticileri gibi Afganistan'ın hain yöneticileri de Amerikalı efendilerini sürekli hoş karşılamaktalar ve raporlar hazırlayarak bu katillere sunmaktadırlar.

Bu ülkedeki güç sahibi muhlisler, artık ümmetin bilinçlendiğini ve Amerikalılara kölelik etmekten kurtulup Hilafet'i kurmak istediğini anlamalıdırlar. Bunun içindir ki onlar, Hilafet'i kurması ve bu bölgeyi haçlılara mezar yapması için Hizb-ut Tahrir'e maddi destek vermelidirler.

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER