Perşembe, 16 Recep 1446 | 2025/01/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا "Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira

Batı Darfur vilayetinin başkenti Cenine şehrinin güvenlik ve istihbarat birimleri, adeta çetelerin yaptığı gibi Hizb-ut Tahrir'in iki şebabı olan kardeşlerimiz Ömer Hımed ve Şeyh Muhammed İbrahim Yunus'u tutukladılar. Ardından Ömer kardeşin yarı ölü yarı baygın bir şekilde evinin yakınına atıldığı 12.04.2010 pazartesi sabahının ilk saatlerinde serbest bırakılmasından önce her ikisini de şiddetli bir şekilde döverek işkence ettiler ki evinde Hizb-ut Tahrir'e ait kitap, dergi ve neşriyatların ele geçirildiği Şeyh Muhammed İbrahim hala tutuklu bulunmaktadır.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Vilayet Meclisinden bir heyet, kardeşimiz Ömer ile Şeyh Muhammed İbrahim'in başına gelenler ve gelmekte olanların bütün sorumluluğu yüklenmeleri amacıyla Hartum'daki güvenlik ve istihbarat birimleri başkanlığına gitti. Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin Cenine bölgesinde, "Ey Müslümanlar Seçimleri Boykot Ediniz, Hüznünüzü Açığa Vurunuz ve Gerçek Değişim İçin Çalışınız" başlıklı neşriyatı dağıtmasının akabinde meydana gelen güvenlik güçlerinin bu davranışı gerçekten çok şaşırtıcıdır. Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak bu vakıa bağlamında aşağıdaki hususları ifade deriz:

-Vatani güvenlik ve istihbarat birimlerine yaraşan görevlerini yerine getirerek ümmeti kalkındırma ve en barizi (Nifaşa) parçalama anlaşması olmak üzere ümmete karşı kurulan komploları ifşa etme çalışmasının yükünü omuzlarına alan ve bu yolda sabreden Hizb-ut Tahrir şebabını tutuklamak yerine ülkenin birliğini ve güvenliğini tehdit eden hükümet ortaklarını, onların işlerini yapanları veya onları destekleyenleri tutuklamalarıdır.

-Azim İslam, suçu ispatlanıncaya kadar bir Müslümanın suçsuzluğuna ve onun ancak mahkeme kararıyla cezalandırılacağına hükmetmiştir. Bu gibi cürümsel eylemlere gelince; haram olmasının ötesinde bunu işleyen kişinin cehenneme gitmesine yol açar Allah korusun! Aleyhi's Saletu ve's Selam şöyle buyurmuştur:

صِنْفَانِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ لَمْ أَرَهُمَا : قَوْمٌ مَعَهُمْ سِيَاطٌ كَأَذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ "Cehennem ehlinden iki sınıf var ki henüz onları görmedim: (Bunlardan birisi) yanlarında insanları dövdükleri inek kuyrukları gibi kamçıların olduğu kavimdir..." [Muslim Sahih'te rivayet etti]

Bir fikirle bu tür fillerle mücadele edilmez ve Hizb-ut Tahrir de ancak esası ümmetin akidesi olan bir fikre dayanmakta olup şebabını, hayatlarını, nefislerini ve mallarını onun için feda etmektedir. Nitekim Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ "Muhakkak ki Allah, müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır." [et-Tevbe 111]

Bunun ötesinde Darfur ve bezlerleri gibi ihtilaflı bölgelerde bu tür eylemler, insanları isyancılara yardım etmeye (zulüm işlemeye ve adaletsizlik duygusuna) sevk eder ki böylece onlar da kafirlerin maşaları haline gelirler Allah korusun!

Zalimlerden intikam almak ve dünyanın dört bir tarafına adaleti yaymak amacıyla Hilafet'in güneşi kaçınılmaz doğacaktır. Böylece Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in: كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ "Bir Müslümanın kanı, malı ve namusu diğer Müslümana haramdır" emrine itaat ederek insanlar şüpheyle tutuklanmayacak ve hurumatları ihlal edilmeycektir.

 

Ey Müslümanlar:

Yeniden insanlar için çıkarılmış hayırlı ümmet haline dönmek için Hilafeti ikame etmek amacıyla ciddi bir şekilde çalışınız ki korkmaksızın güven ve mutmainlik içerisinde yaşayasınız da geri dönmesini beklemek yerine Hizb-ut Tahrir ile birlikte Hilafeti ikame etmek için çalışma şerefine nail olasınız. Sakın kafirlerin ve avenelerinin çoklukları sizleri aldatmasın. Zira onlar örümcek ağından daha zayıftırlar. Onların sabaha kadar vakitleri vardır. Sabah ise çok yakın değil midir?

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ "İnsanlar onlara: İnsanlar size karşı toplandılar, artık onlardan korkun dedikleri halde bu onların imanları artırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir dediler." [Âli İmran 173]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, 09 Mayısta Güç Sahiplerine Açık Bir Hitapta Bulunacaktır

Hizb-ut Tahrir, bugün Karaçi, Lahor ve İslamabad olmak üzere üç ayrı yerde basın konferansı düzenledi. Lahor'da düzenlenen basın konferansında Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmi Sözcüsü Nâvid Butt konuşurken Karaçi ile İslamabad'daki konferanslarda ise Resmi Sözcü Yardımcıları Şehzâd Şeyh ile İmran Yûsufzây konuştular.

Resmi sözcü ve yardımcıları, ajan yöneticilerin Amerika ile yaptıkları gizli işbirliği soncunda Pakistan'ın daha önce karşılaşmadığı bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu ifade ettiler. Zira Amerikan istihbaratçıları ile Amerikan özel katliam şirketleri, ülkenin dört bir tarafında patlama ve suikast eylemleri düzenlemelerinin yanı sıra Amerika ile yapılan "stratejik müzakereler" yoluyla da ajan yöneticiler Amerika ile birlikte kabileler bölgesinde Müslümanların savaş meydanında karşı karşıya geldiği bir "fitne" savaşı başlattılar. Bu da Amerika'ya Afganistan işgalini pekiştirme imkanı vermiştir. Zira Hafsa Camii, Svat ve Güney Veziristan operasyonlarından sonra hükümet, Orkazi bölgesinde askeri operasyonlar düzenledi ve ordunun yakında Güney Veziristan'da askeri operasyonlar yapacağı ilan edildi ki bu operasyonlar, Amerika'nın yapması için sürekli olarak Pakistan'a baskı yaptığı operasyonlardır.

Diğer taraftan Amerika'nın terörizme yönelik savaşına karşı direnişe ve ülkede kaos çıkarmaya çalışan Blackwater ve Dane Grup gibi Amerikan katliam şirketlerine karşı koymaya geçmemeleri için insanlar elektrik krizi gibi suni krizler ile meşgul edildi. İş bununla da sınırlı kalmayıp dahası ajan yöneticilerin ülkenin ekonomisini harap etmelerinden ve insanları fakirlik, açlık, enflasyon ve sürekli elektrik kesintisi bataklığına sürüklemelerinden sonra Pakistan Amerikan'ın kucağına atıldı. Böylece bu iki hükümetin üzerinden geçen iki sene demokrasi ile diktatörlüğün bir paranın iki yüzüdürler ve her ikisi de Amerika tarafından birbiri ardı sıra kullanılmaktadır söylemi doğrulanmış oldu.

Yeter! Yeter artık! Özür sahibi için hiçbir mazeret kalmadı. Bu yöneticilerin hıyanetini görmezlikten gelen bir kimse onların cürümlerin ortak olmuş olur. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

إنَّ النَّاسَ إَذا رَأوُا الظَّالِمَ فَلمْ يَأْخُذُوا عَلى يَدَيْهِ أوْشَكَ أن يَعُمَّهُمُ اللَّهُ بعِقَاب "İnsanlar zalimi görür de onu engellemezlerse Allah'ın onları katından bir azap ile kuşatması yakındır."

Artık güç ve kuvvet sahiplerinin Pakistan'daki 180 milyon Müslümanı bu trajik durumdan kurtarmalarının zamanı gelmiştir. Bunun içindir ki resmi sözcü ve yardımcıları, bu üç basın konferansında Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nin, 09 Mayıs 2010'da Pakistan'ın başkenti İslamabad'daki basın kulübü önünde ve medya karşısında güç ve kuvvet sahiplerine açık bir hitapta bulunacağını ilan etmiştir ve bu ilan Pakistan'ın sorunlarına dönük bir çözüm içerecektir. Ayrıca bu olaya olası en güzel şekilde yer vermeleri için medya organlarına görevlerini yapmaları çağrısında bulundular.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - "Yemen'deki Ekonomik Sorun, Sebepleri ve Çözümü"

Yemen'deki ekonomik sorun, hiçbir şekilde siyasi krizlerden kopuk değildir. Bu nedenle ekonomik soruna yol açan krizi teşhis etmek istediğimizde öncelikle bu krizin sebeplerini bilmemiz ardında buna ilişkin çözümleri ortaya koymamız kaçınılmazdır. Yemen'in tarihi 1918 yılından önce bağımsız bir varlık olarak bilinmezdi. Zira bu tarihten önce tabii olduğu kendisini kuşatan bölgenin bir parçasıydı. Nitekim Yemen, Arap ve Türk hainlerinin İngilizlerle işbirliği yaparak ortadan kaldırdığı Osmanlı Hilafet Devleti'nin vilayetlerinden bir vilayetti ve kapitalist nizamın Yemen'e girmesinden beri Yemen, sorunlar, krizler, savaşlar, suikastlar, darbeler, fakirlik, işsizlik ile nüfuz ve çıkar sahiplerinin işbirliği sonucunda potansiyelleri ve güçleri üzerindeki sömürgecilik hakimiyetinin sıkıntısını çekmektedir.

Ekonomik sorun, ne Yemen'deki servetin azlığı ne tüketim fazlalığı ne ithalat ne de ülkenin yoksulluk hatta bireylerin fakirlik içerisinde olmasıdır. Temel sorun, Yemen'e tahakküm eden laiklik nizamında, bu nizamın başında bulunanlarda, Yemen'e yönelik Batı politikasında ve Dünya Bankası ile Uluslararası Para Fonunun koyduğu mali ve idari reform programlarında saklıdır.

İslami ekonomik nizam, insanların sorunlarını çözmeye dönük mütekamil ve kapsamlı İslam hükümlerinden bir parçadır. Zira İslam parça parça tatbik edilmez. Bilakis onun bir bütün olarak tatbik edilmesi kaçınılmazdır. Bu tatbik ise bu asırda egemen olan yönetim nizamlarından herhangi bir nizamın gölgesi altında gerçekleşmesi imkansız olup ancak Allahuteala'nın koyduğu ve dünyadaki diğer yönetim nizamlarından ayırdığı bir yönetim nizamının altında tatbik edilir.

İslam'daki yönetim nizamı Hilafettir; ümmet ise on üç asırdan daha fazla bir zamandır Hilafeti takip etmiş ve onun bir alternatifinden razı olmamıştır. Çünkü o, Latif ve Habir olan Allah katından gelen bir yönetim nizamıdır ki Allahuteala ümmeti buna zorlamış, onu ümmetin üzerine vacip kılmış ve boynunda halifeye biat halkası olmadan ölen kimse için ceza hazırlamıştır. SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: من مات وليس في عنقه بيعة مات ميتة جاهلية "Her kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur." [Muslim rivayet etti]

Bu nedenle Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti Medya Bürosu sizleri; Sana'daki Hadde sokağında bulunan Hadde konferans salonunda H. 30 Rabî-us Sâni 1431 el-muvafık 15.04.2010 sabah saat 9:30'da yapacağı "Yemen'deki Ekonomik Sorun, Sebepleri ve Çözümü" çerçevesindeki faaliyetlerini kapsayan basın konferansına katılmaya davet etmektedir.

Editörlere Notlar:

-Konferans Arapça ve İngilizce dilinde olacaktır.

-"Yemen'deki Sorunlar ve Ekonomik Krizler, Sebepleri, Çözümleri" adlı kitabın tanıtımı yapılacaktır.

-Hizb-ut Tahrir: İdeolojisi İslam olan küresel siyasi bir hizb olup Raşidi Hilafet Devleti'ni yeniden kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak ve Müslümanları birleştirmek için çalışır.

-Hizb, gayesini gerçekleştirmek için şiddet ve maddi eylemlerde bulunmaksızın Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in çalışma metodunu benimser ve dünyanın kırktan fazla ülkesinde çalışır.

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsünün, Sudan Gazeteciler Birliğinde Düzenlenen Basın Toplantısında Mevcut Siyasi Gelişmelerin Durumu Hakkında Okuduğu Basın Açıklamasının Metni

Öncelikle Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin yarın, yani pazar günü yapılacak olan seçimlerin arifesinde davet ettiği bu basın toplantısındaki gazeteci kardeşlerimize hoş geldin dileklerimizi sunarız. Bu konferansın maksadı, ne kendi yönetimlerine ve komplolarına meşruiyet kazandırmaya çalışanların tasavvur ettiği ne de (demokrasi, otoritenin barışçıl değişimi ve benzeri) sözlerle aldatanların otoritenin -mutlak otoritenin- üzerine üşüşenlerin tahayyül ettiği gibi değil de sadece siyasi vakıanın hakikati üzerinde değerlendirme yapmaktır.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, mevcut siyasi gelişmelerin durumu ve bu durumu filizlendiren kökler bağlamında aşağıdaki hususları açıklarız:

-2005 yılında imzalanan Nifaşa Anlaşması, Amerika ve Avrupa (İGAD-Hükümetler Arası Kalkınma Örgütü Ortakları) olmak üzere uluslararası politika sahnesinde etkin kafir Batının, Güney Sudan'ı ayırmak, ardından Sudan'ın geri kalan kısmını parçalama üzerindeki birlikteliğini temsil etmekte olup ikili olarak Sudan halkını temsil etmemektedir.

-Yarın yapılması planlanan seçimler, çelişkilerden dolayı yıpranan Nifaşa Anlaşması'nın yapısına sırf meşruiyet enjekte etmek içindir. Zira anlaşmanın Güneyi ayırma amacına ulaşması için otorite üzerine üşüşen güçlerin katıldığı geniş tabanlı bir hükümet oluşturulmak istenmektedir.

-Amerikan Yüksek Komiseri Scott Gration'un, Amerikan'ın Sudan'ı düşman olarak gördüğü bir sırada seçimleri kurtarmak için Sudan'ın işlerine açık müdahalesi, bu seçimlerin Sudan halkının için değil Amerikan'ın çıkarları için olduğunu göstermektedir.

-Amerikan yüksek komiserinin, Hartum ile Doha arasında gidip gelerek Katarlı ve Afrikalı arabulucularını baypas edip Adalet ve Eşitlik Hareketi'ne müzakere teklifleri sunmak yoluyla Darfur dosyasını eline geçirmeye çalışması doğrusu Amerika'nın Darfur dosyasını eline geçirmek için ısrarla çalıştığını göstermektedir.

Kısacası başta Amerika olmak üzere kafir Batı, ciddi bir şekilde Güney Sudan'ı ayırmak, ardından da Darfur'u bölmek için çalışmaktadır. Pekala bizler ne yapıyoruz?!!!

Sudan halkından olan muhlislerin üzerine düşen şudur:

-Güney Sudan'ın self-determinasyon hakkındaki referandum meşruiyetinin oksijenini kesmek için bu seçimleri boykot etmek.

-Derdin aslı ve belanın başı olan Nifaşa Anlaşması'nın iptal edilmesini talep eden sesler yükseltmek.

-Ülkenin işlerine müdahale etmesi aleni bir hale gelen -Amerikalı ve Batılı- elleri koparmak.

-Bizleri bu duruma getirenin otoriter ve demokratik türleriyle vakıasal güçlerin olduğunun, tüm bu sorunların çözümünün ise ümmetin ideolojisini ortaya koyan ideolojik bir gücün; yani Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti yoluyla tatbik ve uygulama konumundaki İslam akidesi olduğunun farkına varmak.


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Kemalist Laiklerin Vermemek için, Demokrat Laiklerin Ele Geçirmek için Çırpınıp Durduğu Yargının Durumu Bu!

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 22 Nisan 2010 Perşembe günü Anayasa Mahkemesi'nin 48. kuruluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada yargı sorunlarına değindi. Konuşmasında "Ne yazık ki Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Müdürlüğü'ne baktığımızda, cezaevlerinde yatanların sayısı 116 bin görülmektedir. Bu sayının toplamda yüzde 52'si tutuklu olarak cezaevindedir. Cezaevinde yatanların yarıdan fazlası tutukludur." demesinden sonra mahkeme başkanı, "ceza mahkemelerinde 258 gün, Yargıtay'ın ceza dairelerinde 838 gün, toplam 1442 gün, yani 4 yıl sonra ceza davalarının kesinleşerek sonuçlandığı görülmekte" ifadesinde bulunmuştur.

Hapishanelerde yatan 116 bin kişiden 61 bin küsurunun tutuklu olması cumhuriyetin yargı sisteminin insanların meselelerini kesinlikle çözemediğini gösterir. Bu vakıaya binaen de Hizb-ut Tahrir'in kimi şebabı bir seneye yakındır hapishanelerde tutuklu olmalarına rağmen bir defa dahi mahkeme önüne çıkarılmamışlardır. Bu muamele, İslam'a aykırıdır. İslam'da beraat-ı zimmet asıldır. Bir kimsenin suçu mahkeme tarafından kanıtlanmadıkça şeri hükümlerce belirlenen gözaltı süresinden daha uzun süre tutuklanması kesinlikle haramdır. Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bir kişiyi bir gece bir gündüz veya gündüz iki saat tutuklu olarak hapsettiği sonra da serbest bıraktığı rivayet edilmiştir.

 

Ey Müslümanlar!

İşte Kemalist laiklerin vermemek için, demokrat laiklerin ele geçirmek için çırpınıp durduğu yargı sisteminin durumu budur. Şayet İslami duygulara sahip olduğunu iddia eden AKP yöneticileri bu iddialarında doğru olsalardı böylesi bir yargı sistemini ele geçirmek için çalışacaklarına, bunu yıkarak İslam temelleri üzerine dayalı bir yargı sistemini kurmak için çalışırlardı. İslami yargı sistemi, bütün kainatın yaratıcısı Allah [Subhânehu ve Te'alâ] tarafından inzal edilmiştir, tüm bu adaletsizliklerden münezzehtir. O halde bu batıl yargı sistemini yıkarak yerine İslam'ın adil yargı sistemini kuracak ve Kâdı Şüreyh gibi adaletli yargıçlar çıkaracak olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e destek veriniz ey Müslümanlar!

وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Oysa yakin sahibi bir toplum için yönetimi Allah'tan daha güzel olan kim vardır?" [el-Mâide 50]


Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir, Pakistan'ın büyük şehirlerinde yürüyüşler düzenledi

  • Kategori Pakistan
  •   |  

20/4/2010 tarihinde Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilâyeti, hükümetin Amerikan istihbaratını ve ona bağlı katil şirketleri desteklemeyi sürdürerek Müslüman kanı akıtmasını kınamak amacıyla Pakistan'ın büyük şehirlerinde yürüyüşler düzenledi.

Zira sözkonusu Amerikan istihbaratı ve katil şirketi, Peşavar kentinde bir okulu ve elektrik krizini protesto etmek amacıyla yürüyüş düzenleyen topluluğu hedef alarak 20'den fazla Müslümanın ölümüne sebep olmuştu.

İşte ülkede terörü yaymayı hedefleyen Amerika'nın siyaseti budur. Bu ise tüm bölge için tehlikelidir.

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilâyeti, Müslümanların gerçek eman ve emniyete kavuşması için Hilafetin yeniden kurulmasına yönelik davette bulundu. Ayrıca Mayıs ayının 9'unda kuvvet ehline yönelik olarak ülkenin kötü halinden onları sorumlu tutacak önemli bir açıklamada bulunacak.

 

Daha fazla fotoğraf için tıklayınız...

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Üyelerinden Birinin Kaçırılıp İşkence Edilmesini Kınamak Amacıyla Pakistan'ın Ana Şehirlerinde Yürüyüşler Düzenledi

Hizb-ut Tahrir, üyelerinden birisi olup henüz yirmi bir yaşındaki Kimya Mühendisi ve Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışan bir aktivist olan "Erselan Kamer'in", Karaçi şehrinde otobüse bindiği bir sırada iki gizli polis mensubu tarafından 2 nisan cuma günü akşam saat beşte kaçırılıp işkence edilmesini kınamak amacıyla Karaçi, Lahor, İslamabad ve Peşaver şehirlerinin her birinde yürüyüşler düzenledi. Nitekim onu zorla kaçırıp siyah bir arabaya aldılar, ardından ellerini kelepçeleyip şiddetli bir şekilde vurarak üzerine saldırdılar ve kendisinden, ellerinde bulunan resimler yoluyla bazı hizb üyeleri hakkında bilgi istediler. Ancak o, onları tarif etmeyi reddetti ve onların hiçbir sorusuna cevap vermedi. Onu bunu yapmaya zorlamak için hafıza kaybına yol açan uyuşturucu tozu koklamaya icbar etmelerine rağmen hükümetin çapulcuları onun azmini kırmaya güç yetiremediler. Siyah araba iki saat boyunca hareket etti ve onlar Erselan'ın üzerine vahşi bir şekilde saldırdılar, ardından onu boş bir araziye götürdüler, başına bir torba geçirip araziye fırlatarak başının yakınına ateş açtılar ve ondan ümitlerini kesmelerinin ardından Erselan'ı aynı yerde bırakarak arkalarını dönüp gittiler.

Bu devlet terörüne cevap verip onu ifşa etmek için Hizb, üzerinde "Ey Zalim Hükümet! Hizb-ut Tahrir Üyesi Erselan'a İşkence Etmeniz Hilafet Devleti'nin Kurulmasını Asla Engelleyemeyecektir" ifadesinin yazılı olduğu pankartların açıldığı yürüyüşler düzenledi. Yürüyüşteki konuşmacılar, Erselan'ın ajan hükümet nezdindeki tek suçunun Hizb-ut Tahrir'e üye olması, Hilafet Devleti'ni kurmak ve Müslümanların beldelerini güçlü bir devletin altında birleştirmek için hizb ile birlikte çalışması olduğunu ifade ettiler. Ayrıca konuşmacılar, hükümetin bu saçma amelinin, Hizb-ut Tahrir'in yaptığı fikri çatışma ve siyasi mücadeleye karşı meydan okumadaki başarısızlığını gösterdiğini ve hizbin büyüyen popülerliğinden duydukları endişelerinin boyutunu da ortaya koyduğunu dile getirdiler.

Ayrıca hizbin bu tür saçma eylemlere geçen altı on yıl boyunca büyük bir cesaretle karşı koyduğunu vurgulamalarının yanı sıra hükümetlerin Hizb-ut Tahrir'e uyguladıkları zulümlere rağmen hizbin, hain hükümetlerin başarısızlıklarını kanıtlamak için 40'tan fazla ülkede çalışır hale geldiğini de ifade ettiler. O halde hükümet ile onun paralı çapulcuları, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet olacak" dediği müjdesini gerçekleştirmek için çalışmak ile ağır bir başarısızlıkla sonuçlanacak olan bu müjdenin gerçekleşmesini durdurmak için büyük bir çaba harcamak arasında tercih yapmalıdırlar. Son olarak konuşmacılar, güç ve kuvvet ehlinin muhlislerinden Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesini gerçekleştirecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep ettiler. Yürüyüşlerin sona ermesinin ardından göstericiler sağ salim bir şekilde dağıldılar.

Şeyh Şehzad
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Peçe ve İnsan Hakları

Ülkenin en üst anayasal organı- olan Belçika devlet konseyinin başörtüsü meselesi hakkında pozitif karar vermesinden birkaç gün sonra Belçika'daki tüm partiler, güvenlik zarureti ve kadının şerefinin savunulması gerekçesiyle peçenin bütün kamusal alanlarda takılmasını yasaklayan taslağın geçmesi yönünde oy kullanmak için koşuşturdular.

İnsan hakları örgütleri bu taslağı reddederek bunu, bireysel ve dini özgürlüğün ihlali saydılar. Zira Avrupa İnsan Hakları Komiseri "Thomas Hammarberg", Müslüman kadının tüm bedenini örtmesinin yasaklanması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle çeliştiğini açıkladı. Nitekim daha önce de "İnsan Hakları İzleme" Örgütü, bu türden bir yasaklamanın İslam dini kimliğine ilişkin hususlarda ifade özgürlüğünü kısıtladığını ve insan haklarını ihlal ettiğini ilan etmişti.

Şimdi soruyoruz: İnsan hakları örgütleri peçenin yasaklanmasını insan hakları ihlali sayarlarken nasıl oluyor da siyasetçiler bu taslak için oy kullanmaya cüret edip bunun gerçekleşmesinden dolayı övünebiliyorlar? İnsan hakları örgütleri Müslüman kadının tüm bedenini örtmesinin yasaklanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle çeliştiğini söylerlerken nasıl oluyor da Belçika siyasetçileri bunun yasaklanması üzerinde anlaşıp bunu kadının şerefini savunma kabilinden sayabiliyorlar?

Batılı siyasiler, bu bağlamda uzmanlaşmış örgütlerin açıklamalarına göre insan haklarını ihlal etmiş olmalarına rağmen hala insan haklarını savunmakla övünüp durmaktadırlar. Batılı siyasiler, anayasa ilkelerini ve ideolojilerinin temel değerlerini ihlal etmelerine rağmen hala Müslümanların anayasaya saygı duymasını ve değerlerini kucaklamasını istemektedirler. Bundan daha bariz bir çelişki olabilir mi?

O halde insan haklarını iptal ve ihlal edenlerin başında kendileri oldukları halde Batıdaki siyasiler hangi insan hakkından bahsetmektedirler? Sonra bir Müslüman, kendi halkının nezdinde bile hiçbir kıymeti olmadığı halde Batının üstünlüğü ile övündüğü Batılı değerleri ne diye kucaklasın ki?

Batılı siyasilerin bizlere birçok kez açıkladığı üzere insan hakları, bu hakları benimsediğini ve savunduğunu iddia eden kimseler nezdinde bile uygulanması imkansız olan bir teoriden ibarettir. Dolayısıyla insan hakları, politikacıların kendi isteklerine göre yorumladıkları elastiki bir fikirden ibarettir; zira hakikatte insan hakları, Batılı politikacıya Müslüman insana istediğini dayatma hakkı vermesi veya Batılı politikacıya Müslüman insanın hakkını belirleme hakkının verilmesi ve bu Müslüman insan da kendisine hakkını verdiğinde Batılı politikacıya teşekkür etmelidir. Çünkü Avrupa halkı, -filozof Renan'ın dediği gibi- efendilerin ve kahramanların doğurduğu bir halktır. Müslümana gelince; Batılı politikacının ona yeme ve içme hakkını vermesi onun için yeterlidir!

 

Okay Pala [Ebu Zeyn]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

E-mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Telefon: (+31) 06 43 56 16 28

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER