Cuma, 17 Recep 1446 | 2025/01/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Ey Pakistan Ordusu! Blackwater ile Amerika'nın Zorbalıklarını Durdurup Hilafet Devleti'ni Kurması için Hizb-ut Tahrir'e Nusret Veriniz En Son Patlama Eylemleri Silsilesinin Gayesi Askeri Operasyonları Artırmaya Dönük Kamuoyu Oluş

Hizb-ut Tahrir, Pakistan'da son zamanlarda patlak veren operasyonlar silsilesine karşı Peşaver, İslamabad, Lahor ve Karaçi'de yürüyüşler yapmıştır. İslamabad'taki yürüyüş Elektronik Basın Kompleksi önünde yapılırken Lahor ve Karaçi'deki yürüyüşler Basın Kulübü önünde yapılmıştır.

Yürüyüşteki konuşmacılar, her ne zaman sivillere karşı cürümsel patlama eylemlerine gerek duyulsa hükümetin Blackwater ile Amerikan katliam birimlerinin elini kolunu serbest bırakmayı alışkanlık haline getirdiğini ve insanların dikkatini bu eylemlerden başka yöne çekmek için de onları günlük sorunlar ve temel ihtiyaçlarla sürekli meşgul etmek amacıyla elektrik kesinsi, gaz, şeker ve un kıtlığı krizi gibi krizler icat etmektedir. Diğer bir ifadeyle patlama eylemlerinden maksat, hükümetin insanları günlük sorunlarıyla meşgul etmek için sahte krizlerle kasıtlı sisli bir hava oluşturduğu sırada uygulamak istediği askeri operasyonları destekleyici kamuoyu oluşturmak ve böylece Amerika'nın terörizme, yani "İslam'a" karşı savaşında meydana gelenleri tamamen unutturmaktır.

Pakistan'daki insanlar, yeni askeri operasyonların zamanının yaklaştığına dair tatsız haberler verilirken yapmacık elektrik krizine eşlik eden patlama eylemleri karşısında şok olmuşlardır. Diğer yandan Amerika, kendilerinden yapmalarını istediği askeri operasyonların detaylarını vermeleri için Pakistan yöneticilerini yanına çağırmaktadır. Nitekim Amerika, Kuzey Vezirintan'da askeri operasyonlar yapması için Pakistan'a baskı uygulamıştır ve mevcut siyasi durum da bunun gerçekleşmesinin yakın olduğunu göstermektedir.

Ümmet, Amerika'nın Irak'taki kirli rolüne tamamen muttali olup Amerika'nın Pakistan'da benzer patlama eylemleri yaparak buradaki hedeflerini gerçekleştirmek istediğini de bilmektedir. Bizler rolümüz gereği ümmeti uyarmak ister ve ona deriz ki Amerika bölgeden zelil olarak kaldırıp atılmadıkça Pakistan'daki kaos asla bitmeyecektir. Pakistan ordusu içerisindeki muhlislere yönelir ve onlara deriz ki; ne zamana kadar parmağınızı dahi kımıldatmadan susmaya devam edeceksiniz? Müslümanlara yönelik Amerikan savaşı hala devam etmektedir. O halde İslam'ı ve Müslümanları korumak sizin göreviniz değil midir? Bizler, Pakistan ordusu içerisindeki muhlislerden, Müslümanların kaybettikleri yüksek konumlarına -ki Müslümanlar buna diğer insanlardan daha layıktır- kavuşmaları amacıyla İslam'ı tatbik etmesi ve Amerika'yı bölgeden kaldırıp atması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep ediyoruz.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir'in Kalabalık Yürüyüşleri Obama'nın Endonezya Ziyaretinin İptal Edilmesine Neden Olmuştur Hizb-ut Tahrir Endonezya'daki Ümmetle Birlikte Obama'nın Endonezya Ziyaretini Engellerken Niçin Pakistan Halkı Üçüncü Derec

Obama'nın Endonezya'yı ziyaret etme kararını ilan etmesinin ardından Hizb-ut Tahrir de onun ziyaretine karşı bir dizi siyasi faaliyetlerde bulunacağını ilan etti ki 14 Mart 2010'da Endonezya'nın muhtelif şehirlerinde binlerce göstericinin katıldığı yürüyüşler düzenledi. Hizb-ut Tahrir, ümmet adına, Endonezya'yı ziyareti sırasında Amerikan büyükelçiliği önünde yapılacak yürüyüş sayesinde Obama'nın yüzüne bir şamar indirileceğini ilan ettiği gibi bunun da ötesinde martın yedisinde binlerce alimden Obama'nın Endonezya ziyaretini reddettiklerini ifade eden imza topladı.

Doğrusu Obama'nın ziyaretini iptal etmesi, Amerika'daki kindar haçlılara çok ağır gelmiştir.
Dolayısıyla ziyaretinin iptal edilmesinin arkasındaki gerçek sebebi gizlemek için bu ziyaret önceden ertelenmesine rağmen kongrenin sağlık karar tasarısını onaylamasına dönük girişimi noktasındaki çalışma cetvelinin yoğunluğu gibi silik bahaneler sunmuşlardır.

Obama çocukluğunun dört yılını Endonezya'da geçirmiştir. Bu nedenle hain Endonezya yöneticileri, onu Endonezya'da karşılamak için çeşitli vesileler oluşturmaya çalıştılar. Endonezya yöneticilerinin durumları, sürekli Amerikalı efendilerini karşılayan ve onlara aylık ve yıllık raporlar sunan hain Pakistan yöneticilerinin durumları gibidir. Ancak Hizb-ut Tahrir, ümmet ve onun çabası sayesinde Obama'nın Endonezya ziyaretini engellemeyi başarmıştır.

Artık Pakistan'daki insanların, yönetimdeki Amerikan ajanlarını kaldırıp atmak için Hizb-ut Tahrir saflarına katılmalarının zamanı gelmiştir. Dolayısıyla Pakistan toprakları, Amerikalılara, yönetimdeki ajanlarına ve muhalefet partilerine yasak edilmelidir.

Güç ve kuvvet ehline düşense Amerikan bağımlılığından kurtulmayı isteyip duran ve Hilafet Devleti'nin kurulmasından başkasını istemeyen ümmeti görmeleri için gözlerini dört açmalarıdır. Bunun içindir ki güç ve kuvvet ehli, Hilafet Devleti'ni kurması ve bölgeyi haçlılara mezar yapması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelidir.

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Mescid-i Aksa, Kendisine Murabıt Olmaları için Filistin Halkına Nidada Bulunmakta ve Kendisini Kurtarması için Ümmetin Ordusuna Çığlık Atmaktadır O Halde İcabet Edecek Kimse Yok mu?

Filistin arzının gasbeden terörist Yahudi varlığı, Filistin halkı, Mübarek el-Aksa ve tüm mukaddesatlara karşı cürümlerine devam ederken Filistin otoritesi ile İslam dünyasındaki zırar yöneticiler Filistin halkı, Kudüs ve Mübarek Mescid-i Aksa hususunda ifratlarına devam etmekteler. Yahudi varlığı, Mescid-i Aksa'nın yakınına bir Sinagog inşa edip oraya zorla girmenin planını yaparak orasını yıkmaya çalışırken Yahudi varlığı ile onun cürüm eylemleri karşısında duracak bir kişi dahi çıkmamaktadır. Bunun içindir ki Hizb-ut Tahrir, Filistin halkı ve İslami ümmetten şunları talep etmektedir:

Başta Kudüs halkı ve onun civarındakiler olmak üzere el-Aksa'ya ulaşmaya gücü yeten herkesin, özellikle yarın ve her zaman oraya ulaşmak ve ona murabıt olmak için çaba sarf etmelidir. Çünkü işgalci, Mescid-i Aksa'ya ulaşmalarını engellemek için Filistin halkının dışındakilere sıkı güvenlik kordonu uygulamaktadır.

el-Aksa'ya ulaşabilen kitleler, yöneticileri alaşağı etmeleri, kökünden söküp atmak için Yahudi varlığına doğru harekete geçmeleri, Filistin'i, Filistin halkını ve mübarek el-Aksa'yı Yahudi pençelerinden kurtarmaları amacıyla ümmetin ordularına yardım etmeleri nidasında bulunmalıdırlar.

Dünyanın dört bir tarafında bulunan İslami ümmetin üzerine düşen ise ümmete karşı cürüm işleyen, Allah'ın hükümleri ve Filistin hususunda ifrata kaçan ve mücrim Yahudi işgaline karşı sessiz kalan yöneticilerin saraylarına doğru harekete geçmeleri için ordu içerisindeki evlatlarına baskı yapması ve bu yöneticileri kaldırıp atarak onların üzerine, kendilerini Allah'ın kitabı ve nebisinin sünnetiyle yönetecek, Filistin'i Yahudi işgalinden tamamen kurtarmak için onun hakkında kendilerine liderlik edecek, Filistin halkını ve mübarek el-Aksa'yı Yahudi varlığının cürümlerinden kurtaracak bir emir-il müminini, yani Raşit bir halifeyi nasbetmesidir. İşte o gün Allah'ın zaferiyle müminler ferahlayacaklardır.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz." [Enfal 24]

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hint Sınır Muhafızları Kuvvetlerini Caydırmanın Tek Yolu Saldırıya Dönük Caydırıcı Bir Politika Benimsemektir

Hint sınır muhafızları kuvvetleri, dün sınır Sylt bölgesindeki Müslümanların üzerine saldırarak orada oturan insanların üzerine ateş açarak 15'in üzerinde Müslüman evladını yaralamışlardır.

Hindistan'ın bize cüret etmesinin ve saldırmasının sebebi, Şeyha Hasina başkanlığındaki Bangladeş hükümetinin Hindistan karşısında boyun bükmesidir. Zira Hint sınır muhafızları kuvvetleri, geçen hafta boyunca bu bölgedeki insanların üzerine vahşi bir şekilde saldırmaya devam etmesine rağmen Bangladeş hükümeti, müşrik Hintlilerin saldırısına kayıtsız kalmakla karşılık vermiş, dahası Bangladeş sınır muhafızlarının faaliyetlerinin etkinliğini sınırlandırma politikası benimsemiştir. Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, Bangladeş'teki Müslümanlar ile güç ve kuvvet ehline, Hint sınır muhafızları kuvvetlerini caydırmaya dönük güçlü bir politika benimsenmesinin gerekliliğini vurgularız ki bunları şöyle özetleyebiliriz:

1- Hindistan ile tüm diplomatik ilişkileri kesmek ve ona Rabb-il İzze [Subhanehu ve Te'alâ]'nın emrettiği gibi ona fiili bir muharip devlet olarak muamele etmek. Zira o, şöyle buyurmuştur:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ "İman edenlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisinin, Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu görürsün." [el-Mâide 82]

2- Bangladeş sınır muhafızları komutanı savaşçı bir tutum takınmalıdır özellikle de Hint sınır muhafızları sınır bölgesindeki Müslümanların üzerine ateş açtığında. Komutanın, Hintli sınır muhafızları komutanı ile bir araya gelmesi için Hindistan'a gitmesine ve birlikteliğin ardından yaptığı basın açıklamasında toplantıyı "yapıcı olarak" vasıflandırmasına nasıl izin verilebilir? Komutan bir askerdir, aldatıcı bir siyasiye dönüşmesi caiz olmadığı gibi müzakere için bir askerin gönderilmesi hikmetli bir davranış değildir, bilakis o harp komutanlığına çağırılmalıdır.

3- Şu anda bizler, Hint sınır muhafızlarına karşı saldırı politikası benimsemeli, onların bizlere saldırdığının misliyle biz de onlara saldırmalı ve beldelerini fethetmek için harekete geçmeliyiz ki böylece bizler değil onlar cevap vermek zorunda kalsınlar. Dolayısıyla onlar bize ateş açmayı düşünmeden bizim onlara ateş açmamız gerektiği gibi sınır üzerinde sınır muhafızlarından kim varsa söküp atılmalıdır. Zira onları uslandırmanın tek yolu budur. el-Hak [Tebareke ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ "Kim size saldırırsa siz de ona size saldırdığının misliyle saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir." [el-Bakara 194]

Açık olmak gerekirse bu stratejiyi hükümetten bir talep olarak önüne koymayız. Zira her şeyden önce insanlara karşı cürüm işleyen hatta Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'nın hükümlerini hiç sayan bizzat bu hükümettir. Zira Subhanuhu şöyle buyurmuştur:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ "Muhammed Allah'ın resulüdür. Onunla birlikte olanlar, kafirlere karşı çok şiddetli, birbirlerine karşı çok merhametlidirler." [el-Feth 29]

Dolayısıyla hükümet nezdinde haçlılara ve müşriklere karşı şiddetli olma diye bir şey söz konusu değildir. Bu nedenle bu hükümeti kaldırıp atmalıyız. Ancak bundan maksat, teslim olan ve Hasina hükümetinin işlediği hıyaneti bizzat kendisi de işleyen Bangladeş Halk Partisi'ni getirmek için değil bilakis mevcut kafir nizamı kökünden söküp atmak ve Hintli müşrikler hakkında Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'nın hükmünü tatbik edecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak olmalıdır.  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ قَاتِلُواْ الَّذِينَ يَلُونَكُم مِّنَ الْكُفَّارِ وَلِيَجِدُواْ فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ "Ey iman edenler! Kafirlerden yakınınızda olanlarla savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki Allah muttakiler ile beraberdir." [et-Tevbe 123]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Mevcut Patlamalar Silsilesi, Amerika ve Pakistan Hükümeti Tarafından Kuzey Veziristan'daki Askeri Operasyonların Önünü Açmaya Yönelik Bir Girişimdir

Hizb-ut Tahrir, Lahor'da meydana gelen patlamalar silsilesini şiddetle kınar ve bu tür patlamaların, daima askeri operasyonları desteklemeye dönük bir kamuoyu oluşturmak için Amerika ile hükümetin yapmak istediği bir askeri operasyonun öncesinde gerçekleştiğini vurgular. Zira Amerika ve Pakistan hükümeti, Svat ile Güney Veziristan'da gerçekleştirdikleri askeri operasyonlar boyunca bu stratejiyi takip etmiştirler. Nitekim 2009 aralık ayında bizzat Obama'nın dilinden şu sözler dökülmüştür: "Geçmişte Pakistan'da radikalizme karşı savaşın kendi savaşları olmadığını iddia eden bazı kimseler vardı. Ancak masumların öldürülmesinin Karaçi'den İslamabad'a kadar yayıldığı son yıllarda artık kamuoyu değişmiştir." Yine 2010 şubatının ilk günü General Keyani, basına konuşarak onları askeri operasyonları desteklemeye ve bu fitne savaşının bizlerin savaşı olup Amerikan savaşı olmadığı yönünde kamuoyu oluşturmaya teşvik etmiştir. Bu adım, Keyani'nin Svat ve Güney Veziristan'daki askeri operasyonların başarısı için çizdiği beş adımdan biridir. Nitekim Pakistan hükümeti, 2002-2004 yılları arasında kabileler bölgesinde gerçekleştirdiği askeri operasyonların, halk desteğinin zayıflığı ve Müslüman askerlerin Müslüman kardeşlerini katletmeyi reddetmeleri sebebiyle başarısız olduğunu ilan etmiştir ki 200'den fazla asker ve subayın Veziristan'da savaşmaksızın teslim olmasının sebebi işte budur. Bu durum, Hintlilerle savaştıklarını zannederek kabileler bölgesindeki insanların genelinin yanında Pakistan ordusunun samimi bir şekilde savaşması amacıyla Amerika'yı kabileler bölgesinde Hindistan'a bir rol biçmeye itmiştir. Diğer taraftan hükümet, Blackwater ile diğer paralı Amerikan şirketlerinin paralı kuduz köpeklerinin açık bir şekilde çalışmasına ve insanlardan istediğine işkence etmesine izin vermiştir. Nitekim Irak'ta fitne fesat saçan ve bombalama eylemleri yapmak yoluyla orada kan akıtan bizzat Blackwater şirketidir ve Pakistan'da da aynı görevi üstlenen işte bu şirkettir.

Lahor'da meydana gelen patlama eylemleri silsilesi hükümetin, Amerika'nın son zamanlarda tekrarlayıp durduğu talepleri doğrultusunda Kuzey Veziristan'da askeri operasyonlar yapmasının yaklaştığının bir göstergesidir. Amerika, silahlı guruplarla savaşma kılıfı altında kabileler bölgesinde İslam'ı sevenlere savaş açmıştır. Silahlı guruplar, her askeri operasyon sonrasında bir yerden bir yere intikal ettiği bir sırada sanki onlar, orduyu bir bölgeden ötekine onları takip etmeye teşvik etmektedirler ki bu da silahlı gurupları takip etmek gerekçesi altında hedef alınmış bölgeyi harabe bir bölgeye dönüştürmektedirler.

Bizler insanları, hükümetin kabileler bölgesinde başka bir yıkıcı askeri operasyon başlatmasını engellemeye davet ediyoruz. Zira Amerikalı efendilerine sadakat gösteren bu yöneticiler, ülkeye kaos, yıkım ve helakten başka bir şey getirmemişlerdir. Artık insanlar ile güç ve kuvvet ehlinin, bu yöneticileri kökünden söküp atmak ve Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla Amerika'yı bölgeden kovmak için Hizb-ut Tahrir'e katılmalarının zamanı gelmiştir. Zira bu bölgeye güveni ve emniyeti getirmenin tek yolu Hilafet'tir.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Arap Yöneticileri ve Otorite, Filistin Halkı ile Müslümanların Mukaddesatlarına Yönelik Cürümlerinden Dolayı Yahudi Varlığını Ödüllendirmektedir

Arap dışişleri bakanları, bugün Kahire'de, Filistin otoritesinin isteğine binaen ve Amerika Birleşik Devletleri'nin isteği doğrultusunda Filistin otoritesi ile Yahudi varlığı arasındaki dolaylı müzakerelerin dört ay müddetince yeniden başlamasını onayladı. Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, Arap nizamlarının ve otoritenin ümmetin tamamı tarafından dışlanmış ve ifşa olmuş bir hale geldiğini fark etmemize rağmen el-Muntakim el-Cebbar olan Rabb-il İzze'ye bir mazeret olsun diye aşağıdaki hususları ifade ederiz:

1-Dolaylı müzakereler fikri, arsızca bir düzenbazlık olup ümmeti saptırmaktır. Dolaylı müzakereler bir savaş mıdır, yoksa tüm içeriğiyle Müslümanların en mukaddes mekanlarını aşağılayan ve ifrata kaçan bizzat bu müzakereler midir?

2-Bu karar; bizleri Irak, Afganistan ve Pakistan'da katliam, yıkım ve yağmaya boğan, Filistin'in işgalinde, halkını katletmesinde ve mukaddesatlarını mubah kılmasında Yahudi varlığına yardım eden İslam'ın ve Müslümanların düşmanı Amerika'nın talebine boyun eğilerek ve icabet edilerek alınmıştır.

3-Bu karar; Yahudi varlığının Mescid-i Aksa'ya, orada itikafta bulunanlara, Filistin halkının tamamına ve Filistin'deki geri kalan mukaddesatlara ve mescitlere peş peşe saldırdığı, bu gaspçı varlığın özellikle park yapmak için Silvan'nın el-Bustan mahallesi olmak üzere Kudüs halkının onlarca evinin yıkılmasıyla ilgili karar üzerine karar yayınladığı, Gazze kuşatmasında azgınlaştığı, ellerini Dubai, Şam ve Tahran'a uzatarak Müslümanların evlatlarını katlettiği, Suriye ve Güney Lübnan'a savaş açmakla veya Gazze'yi tekrar bombardımana tutmakla tehdit ettiği bir sırada gelmiştir.

4-Bu karar; mübarek Filistin arzına, mukaddesatlara ve Filistin halkının tertemiz kanlarına yönelik alaycı, tavizkar ve ifrata kaçan yaklaşımın devam ettiği bir sırada gelmiştir. İşte bu, Filistin ve Filistin dışındaki cürümlerinden dolayı Yahudi varlığı ile Amerika için bir hediye ve ödüldür. Dolayısıyla bu karar, Filistin halkına ve mukaddesatlarına yönelik cürümleri ile saldırılarında Yahudi varlığının daha ama daha çok hızlandıracaktır.

5-Arap yöneticileri ve otorite, işgalci Yahudi'nin cürümlerinde ortaktırlar. Bizler ve ümmet, Filistin toprakları üzerinde akan ve akıtılacak olan tertemiz kanların sorumluluğunu taşıdığımız gibi Mescid-i Aksa, tüm mescit ve mukaddesatlarda meydana gelecek olanların da sorumluluğunu taşımaktayız. Ümmet ise dünyadaki bu cürümlerinden dolayı onları asla bağışlamayacaktır. Ahiretin azabı ise daha büyük ve daha şiddetlidir. Keşke akletmiş olsalar.

6-Yahudi varlığına gelince; ona diyeceğimiz şudur ki, sizin ve size tabilerinin korktuğu dini savaş, Nebi Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in vadine göre kaçınılmazdır ve Filistin'i, mukaddesatlarını ve halkını terörist mücrim ellerinizden kurtarmak için Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet'in ordusundan korkarak ağaç ve taşın arkasına saklanacaksınız. هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِن دِيَارِهِمْ لِأَوَّلِ الْحَشْرِ مَا ظَنَنتُمْ أَن يَخْرُجُوا وَظَنُّوا أَنَّهُم مَّانِعَتُهُمْ حُصُونُهُم مِّنَ اللَّهِ فَأَتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُم بِأَيْدِيهِمْ وَأَيْدِي الْمُؤْمِنِينَ فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي الْأَبْصَارِ "Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran odur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. Kalplerine öyle bir korku düşürdü ki; evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. İbret alın ey akıl sahipleri!" [el-Haşr 2]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yönetimlerin ve Otoritenin Sessizliği ile Onların Gizli Anlaşmaları Kudüs ve Halkına Karşı Saldırıları Sürdürmede Yahudi Varlığını Cesaretlendirmektedir

Filistin halkına ve mukaddes mekanlara yönelik saldırılarda süregelen cürümleri kapsamında Yahudi varlığı ile terörist gurupları, Mescid-i Aksa'ya zorla girdiler, orada fitne fesat saçtılar, kendisine ve fanatik terörist guruplarına açık göğüsleriyle karşı koyan musallilerin üzerine ateş açtılar. Böylece Mescid-i Aksa arazisi üzerinde toplananların saflarında onlarcasının yaralanmasına neden oldu.

Bu terörist varlık, Batının ortaya çıkarmasından bu yana Amerika, Avrupa, Birleşmiş Milletler ve diğer demokratik kapitalist devletlerden hem askeri hem maddi hem de siyasi destek bulmuş ve halen de bu desteği bulmaktadır. Bu da onu Filistin halkına karşı zorbalığa ve tekrar tekrar mukaddesatlara saldırmaya cesaretlendirmektedir. Bu da uluslararası kuruluşları bu cürümlere ortak yapmaktadır.

Müslümanların boyunlarına musallat olan bu nizamlar sessiz kalarak, büyük devletlerle gizli anlaşmalar yapıp komplolar kurarak Yahudi varlığını kökleştirmişlerdir. Bu nizamların tek yaptığı şey, kınamak, eleştirmek ve Filistin halkının üzerindeki zulmü kaldırmaları talebinde bulunmak üzere Yahudi varlığını ortaya çıkarıp onu destekleyen kesimlere çağrılarda bulunmaktır. Oysa belanın ve zulmün başı bizzat bu kesimler iken nasıl olur da bunlardan insaf ve zulmü kaldırmaları talep edilir? Bu da cürümlerini sürdürmesinde Yahudi varlığını cesaretlendirmektedir.

Filistin otoritesi, Yahudi varlığını ortaya çıkaran ve onu destekleyen devletlerin gözetimi altında bu mücrim varlık ile birlikte şeran batıl olan zalimane anlaşmalarla ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmalarda, Yahudi varlığının himaye edileceği ve ezaların kendisinden defetmeyi veya ehlini ve mukaddesatlarını savunmayı düşünen herkesin ona teslim edileceği belirtilmektedir. Tüm bu saldırılar sırasında otoritenin yaptığı tek şey, kınamak, eleştirmek ve zalim uluslararası topluma yakarmaktır. Bu da cürümlerini sürdürmesinde Yahudi varlığını cesaretlendirmektedir.

Şayet Yahudi varlığı cürümlerine denk olan karşılığı görseydi kesinlikle kendisine karşı çok şiddetli olup onu derinden yaralayan kimseden merhamet dileyerek aşağılanmış, horlanmış ve zelilleşmiş olarak kendi kabuğuna çekilirdi. Ancak bu, utanç ve zillete alışmış olup Yahudi varlığını ortaya çıkaran, İslam'ın ve Müslümanların düşmanlarını razı eden kimselerin yapamayacağı, azme değer bir iştir.

İslami ümmetin yapması gereken azmedip, kendisini aşağılayıp sultasını gasbeden, mukaddesatlarını, boyunlarını ve servetlerini düşmanlarına teslim eden yöneticilerden sultasını geri alması, Filistin'i, tüm Filistin'i kurtarıp Yahudi'yi kökünden söküp atarak Filistin ile işgal edilmiş tüm beldeleri İslam diyarına dönüştürecek olan muazzam ordu içerisindeki evlatlarına komutanlık edecek müminlerin emirine biat etmesidir. Hizb-ut Tahrir'in oluşturmaya çalıştığı şey işte budur. O halde yarışanlar işte bunun için yarışsınlar. Zira dünyanın ve ahiretin izzeti Allah'ın izniyle işte budur. وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yusuf 21]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İslam'a İftira Atarak Şerir Amellerinizi Gizlemeyiniz Ey Yöneticiler!

Ulusal uzlaşı belgesi, Medine-i Münevvera vesikasına benzetilmesi İslam'a yönelik iğrenç bir iftira olup Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e gölge düşürmektir. Medine vesikasının onayladığı yolsuzluk nerede ey yöneticiler? Medine vesikası kaç sahabenin işlediği cürümü düşürmüştür? Medine vesikasını haram para kazanmak için kim onaylamıştır? Yöneticiler, şerir yolsuzlukları ile cürümlerini İslam'a ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e iftira atarak gizlememeli ve Medine vesikasının cahili diye ümmeti saptırmamalıdırlar. Medine vesikası, Medine Yahudilerini yeni doğmuş İslami Devleti tanımaya mecbur bırakmak için yazıldığı gibi Müslümanların Yahudiler ile olan ilişkilerini de düzenlemiştir. Mesela vesikanın bentlerinden birin de Müslümanlar ile Yahudiler arasındaki husumetleri çözme yetkisi Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e verilmiştir. Yani Yahudilerin bu şartı kabul etmeleri, İslami Devlet'in sultasını tanıdıkları ve onun tabiiyetini deklare ettikleri anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra kendi yönlerinden İslami Devlet'e bir saldırının gelmesine izin vermemeleri şartı ile Yahudilerin himayesini garanti altına almıştır. Bu şart bile Yahudilerin Müslümanların sultanına boyun büktükleri hususunda yeterli değil midir? Nitekim Yahudiler, Hendek savaşı sırasında bu şartı bozup Kureyş'e destek verince Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], Beni Kureyza'nın adamlarını öldürmüş ve kadınları ile çocuklarını esir almıştır. O halde uzlaşı vesikası olarak iddia ettikleri şey bunun neresinde!

Hakikatte Medine vesikası, İslami Devlet'in sultasının temellerini atan ve Medine Yahudilerini İslami Devlet'in sultanına boyun eğmeye mecbur bırakan şeri bir vesikadır. Bunun yanı sıra bu vesika, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şahsında tecelli eden siyasi tecrübeyi ve devlet adamı liderliğini göstermektedir. Tüm bunlardan sonra bu cahil yöneticiler nasıl olur da Medine vesikasını yolsuzluklarını gizlemek için kullanabilirler? Şüphesiz bu yöneticiler, şerir amellerini haklı çıkarmak için kendi enbiyalarına iftiralar atan Yahudiler gibidirler. Bugün de bu yöneticiler yolsuzluklarını gizlemek için Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e iftira atmaktadırlar. Bizler onları, hadlerini aşarak İslam'a ve kerim Resulüne eziyet etmeleri hususunda uyarıyoruz. Aksi taktirde ümmet, boğazlarına sarılarak onları bir yolun kenarına fırlatıp atacaktır. Artık yöneticilerin Hilafet fecrinin doğmasının çok ama çok yakın olduğunu anlamaları gerekir ve onlar bu şerir amellerinin bedelini çok ağır ödeyeceklerdir. Ahiretin azabı ise daha çetindir. هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ "(Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar gerçekten kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti." [el-Âraf 53]

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER