- Basın Açıklaması - Çetelere ve Yahudi İşgâl Ordusuna Özenen Filistin Otoritesi, Hizb-ut Tahrir Şebâbından Dördünü Rehin Olarak Tutmaya Devam Ediyor
- Kategori Filistin
- |
Sulh Hâkimi, Selfît'teki Bedyâ şehrinde Hizb-ut Tahrir'li beş şebâbı hakkında açılan zâlimâne davayı 22.04.2008'de reddetti ve davanın suç davası kapsamında olmayıp siyâsî bir dava olması esâsına binâen tutuklananlardan dördünün serbest bırakılmasına karar verdi. Nitekim onlar ahlakî yozlaşma için çalışan, yabancı ajandaya sahip bir kadın derneğinin varlığını reddetmek üzere barışçıl ve medenî bir üslup ile birtakım Emr-i bi'l Ma'rûf ve'n Nehy-i an'il Münker etkinlikleri düzenlemişler ve mescid dersleri yolu ile insanların dikkatlerini buna çekmişlerdi. Ardından da şehirlerinden bir heyete öncülük yaparak belediyeye gitmişler ve bu derneğin kapatılmasını talep eden "Bedyâ Şehri Eşrâfı" adına bir mektup takdim etmişlerdi.
Sulh Hâkimi'nin davanın reddine ve Hizb'in şebâbının salıverilmesine ilişkin kararı, Selfît Vâlisi'nin şahsında temsil edilen Filistin Otoritesi'ni hoşnut etmemiş olmalı ki onları salıvermek yerine hapsedilmelerini emretti. Bunu ise emniyet birimlerinin, Hizb'in şebâbından beşinci bir kişiyi kaçırması ve bu meseleye ilişkin Hizb'in beyânını dağıttığı gerekçesi ile kardeşi teslim oluncaya kadar altı gün boyunca rehin olarak tutuklaması olayı takip etti. Şebâbımızdan dördü, aranan şâb teslim oluncaya veya şüpheli dernekten ve "fahrî" başkanı Selfît Vâlisi'nden özür dileyinceye kadar 20.04.2008 tarihinden bu yana Helen rehîn olarak tutuklu bulunmaktadırlar. "Muhterem" Vâli, kızlarımızın ve kadınlarımızın ırzlarını savunmayı ve mezkûr derneğin mebni olduğu zehirli kültüre karşı koymayı, geri adım atılması gereken bir yanlış olarak görmektedir.
Aranan şahısların teslim olmaları için akrabalarının rehîn alınması, Yahudi işgâl ordusunun meşhur üsluplarındandır ve Otorite'nin bu üslubu, işgâlden kopyalaması hiç de garip değildir. Şu vecize ne de doğrudur: "Babasına benzeyen (çocuk) zulmetmiş olmaz."
Daha acı, daha feci olan ise, söz konusu kadın derneğinin "fahrî" başkanı olan Selfît Vâlisi'nin, tutuklanan şebâb hakkında PNN Haber Ajansı'na konuşurken sarf ettiği şu sözlerdir: "Onlar bir şerliler çetesidir ve dolayısıyla tutuklanmaları kaçınılmazdı." Bu, büyük bir iftira değil de nedir?
كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَّقُولُونَ إِلاَّ كَذِبًا "Ağızların çıkan, ne büyük, (ne ağır) bir söz oldu! Onlar ki yalandan başkasını söylemezler." [el-Kehf 5]
İlginçtir, bu vâli müfsit bir derneği savunmada bu denli ileri gidebilmektedir. Çünkü dengesini kaybedip sapıtmaya başlayınca âşikâr bir meselede inatlaştı, İslâm Âlemi'nde takvâ sahibi herkes, Hizb'in şebâbının Allah'ın Dîni uğrunda ihlasla çalışan hayırlı bir topluluk olup kesinlikle şerlilerden oluşan bir çete olmadığı gerçeğinde birleşirken o buna muhâlefet etti. Fahrî başkanı olduğu bir kadın derneğini, böylesine azgınca savunmasının ardında, pek yakında gün yüzüne çıkacağını sandığımız bir bit yeniği bulunduğu ortadadır.
Hizb-ut Tahrir şebâbının İslâm'ı, hükümlerini ve devletini -ki Hilâfet'tir- ikâme etmek için çalışmayı savunmadaki güçlü tutumlarını dünyanın yedi düveli de, yedi kıtası da gâyet iyi bilir. Kimi zaman şehâdete varacak şekilde, Emr-i bi'l Ma'rûf ve'n Nehy-i an'il Münker uğrundaki kıyamlarını da gâyet iyi bilir. Bu vâlinin temsilcisi olduğu Otorite'nin ise, Yahudiler ve tüm Kâfirler karşısında meşhut olan uysal ve aşağılık tutumları, Filistin'in evlatlarına karşı câsusluğu ve kompradorluğu, mücâhitleri tutuklayıp Yahudilere teslim etmesi, az bir dünya menfaatine karşılık ülkeyi ve halkını satması ve son ama önemli olarak ahlâkî yozlaşmanın ve her tür büyük günahın sponsorluğunu üstlenmesi yakın-uzak, küçük-büyük herkesçe mâlumdur. Söz konusu kadın derneğinin fahrî başkanı olan Selfît Vâlisi'nin bu küstah sözleri, Filistin Otoritesi'nin gereğince hareket ettiği ve açısından olaylara baktığı hayır ve şer ölçülerinin gerçeğini yansıtmaktadır. Bu Otorite'nin târihsel "hayrını", daha ilk günlerinde alenen inşâ etmeyi başardığı Eriha Gazinosu temsil etmektedir.
Ardından söz konusu kadın derneğinin fahrî başkanı "muhterem" Vâlî şöyle bir iddiada bulunmaktadır: "Bu gençlerin davranışları, şehrin sakinlerinden bazılarını tahrik etmiştir. Dolayısıyla sorunun daha da büyümemesi için tutukluluklarının sürmesi elzemdir." Bu vâlî âdeta vâkıadan kopuk ve sanal âlemde yaşıyorcasına uğradığı akıl tutulmasından kaynaklanan ruhsal bozukluk semptomlarına sahip! Aksi takdirde Hizb'in şebâbının, söz konusu kadın derneğinin kapatılması talebiyle şehir eşrâfından büyük bir heyet ile birlikte belediyeye gittiğini bilmeliydi. Yine bu eşrâfın Hizb'in şebâbı ile birlikte Selfît'teki valilik ve emniyet binalarına giderek bu müfsit dernek meselesinin, belirli bir grubun meselesi değil, tüm şehir halkının talebi olduğunu kendilerine bildirdiğini, yine de şehrin bu önde gelen seçkin insanlarının valilikte hürmet ile karşılanmak yerine tehditle karşılandığını hatırlamalıydı.
Herkesin Hizb'in şebâbının rehin olarak tutuklu bırakılmasına neden olan meselenin hakikatine muttali olması için, bu derneğin faaliyetlerinden birini zikretmekle yetineceğiz ki daha beterleri de var! Söz konusu dernek, İslâm'a sımsıkı sarılmasıyla meşhur Bedya şehrinde "Aile-içi cinsel tâciz" başlıklı bir konferans düzenleme küstahlığı gösterdi. Filistin Otoritesi'nin dîn ve ahlâk yıkıcı her tür çalışmayı hırsla teşvik etmesini tuhaf bulmuyoruz, çünkü bu Otorite, Yahudi işgâlinin rahminden doğmuş ve varlık sebebi, Sömürgeci Kâfirler olmuştur. Dolayısıyla o esâsen Kâfirin kuklasıdır.
Hiç olmazsa Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlinden dolayı, Otorite'nin o rehin tutulan mü'minleri serbest bırakması, hayra ve fazilete şerle, yalancılıkla ve düşmanlıkla karşılık verdiğinden ötürü kendilerinden özür dilemesi ve biraz olsun sakınması gerekmez miydi?
مَنْ عَادَى لِي وَلِيًّا فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ "Her kim benim velîme (dostuma) saldırırsa, ben de ona savaş açarım."
Yahudi karşısında zelîlleşen bu Otorite iyi bilmelidir ki Hizb'in şebâbını yıldırmaya çalışmak ve onları barbar uygulamalara mâruz bırakmak ancak bu Otorite'nin ayıplarını ve cürümlerini ifşâ etmeye, yolsuzluklarına ve ifsatlarına karşı koymaya yönelik azimlerini ve kuvvetlerini artırır. Allah, bizlere ve tüm Müslümanlara, Nusret ve Temkîn vaadini gerçekleştirinceye, böylelikle Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet Devleti kuruluncaya dek hak üzere sebâtları çoğaltır. İşte o gün mü'minler Allah'ın nusreti ile ferahlayıp sevinirlerken, zâlimler öfkeden ve korkudan parmaklarını ısırırlar. Hiç şüphesiz onların hem bu dünyadaki, hem de Âhiret'teki hesapları çok çetin olacaktır.
كَتَبَ اللَّهُ لأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ "Allah şöyle yazdı: Ben ve elçilerim mutlaka gâlip geleceğiz. Muhakkak ki Allah Kaviyy'dir, Azîz'dir." [el-Mucâdele 21]