Hizb-ut Tahrir / Britanya'dan Pakistan Diktatörü Pervez Müşerref'e
- Kategori Britanya
- |
es-Selâmu Alâ Men'it Tebe'al Huda (Selâm, hidâyete tâbi olanların üzerine olsun)
Ülkede zulümden, istikrarsızlıktan, temel gıda maddelerine gelen zamlardan ve günlük enerji kesintilerinden çekmekte olan Pakistan halkının paraları ile ödenen beş yıldızlı lüks bir ağırlamanın tadını çıkararak Pakistan'daki yönetiminiz için Sömürgeci efendilerinizden meşruiyet arayışı ile Avrupa'ya geldiniz. Londra'daki Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü'nde [Royal United Services Institute] yaptığınız dünkü konuşmanızda, demokrasi ve seçim vaatlerinde bulundunuz, başarılı bir ekonomi ile övündünüz, insan haklarından ve basın özgürlüklerinden dem vurdunuz ve yabancı askerî birliklerin Pakistan'ın egemenliğini ihlâl etmeyeceği sözünü verdiniz.
Yine de ülkeye döndüğünüzde muhâlefetin tümüne karşı sert önlemler almaya giriştiniz. Seçimler için, Sömürgeci güçlerin güdümünün devam edeceği ve ülkedeki otoritenin de feodal toprak ağalarının ve zengin sanayicilerin ellerinde kalacağı bir gelecek sözü verdiniz. Oysa insanlar, sizin ihmâlkârlığınızdan ötürü saatlerce un kuyruklarında beklemektedir. İktidarda bulunduğunuz dönem boyunca ülkenin elektrik şebekesine bir kilowatt saatlik elektrik dahi eklememe savsaklığı gösterdiğinizden ötürü gündelik elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Aksine enerji kaynaklarının mülkiyeti özel sektörlere devredilerek kamu üzerindeki petrol, doğalgaz ve elektrik bedelleri yükü daha da ağırlaştırılmış, Pakistan'ın endüstriyel ve tarımsal işlerliği dumura uğratılmış, bir de insanlara, sizin zâlimane KDV'niz yüklenmiştir.
Batılı dinleyicilerinizi hoşnut etmek için dem vurduğunuz insan hakları ve basın özgürlüğü retoriğiniz, medya sansürünüzü ve sırf insanlara ibret olsun diye onca yaşlıyı, kadını ve çocuğu Lâl Mescid'de katledişinizi gizleyememiştir. Pakistan'ın mâkus tarihi boyunca diğer herhangi bir yöneticiden çok daha fazla siz, bu ülkenin egemenliğini yabancı bir güce teslim etmişsinizdir, siz Birleşik Devletler Ordusu'na lojistik destek sağlamışsınızdır, siz "teröre karşı savaşa" katkıda bulunmak maksadıyla onlara Pakistan'ın topraklarını ve hava sahasını açmışsınızdır! Onların buyruğu üzerine, Veziristan ile Svat'taki barbar operasyonlarda kardeşlerini ve bacılarını katletmeye gönderdiğiniz Pakistan'ın askerî birliklerini siz feda etmişsinizdir. Pakistan'ı gerçekten öncelemek, ancak İslâmî sistem olan Hilâfet'in uygulanmasıyla mümkündür. Hilâfet Devleti'nde seçimler, siyâsî otoriteyi Pakistan halkının ellerine, egemenliği de Allahu Te'alâ'ya verir, Batılı Sömürgeci güçlere değil! İslâm'da ekonomik başarı ancak, fakirlerin yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarının tümüyle karşılanması, mallardan ve hizmetlerden alınan zâlimâne vergilendirme sisteminin kaldırılması, -Batılı şirketler için değil- tüm halk için enerji kaynaklarının paylaştırılması ile sağlanır. Gerçek güvenlik ancak, sömürgeci askerî maceralarında Birleşik Devletler ve İngiltere ile yapılan tüm işbirliğine son vererek, kendi halkınızın kanını akıtmayı durdurarak sağlanır. Basının gerçek muhâsebesi ancak, İslâm'ın yöneticiyi muhâsebe etme farziyeti toplum içerisinde dosdoğru bir biçimde uygulanmaya başladığı zaman sağlanır.
İşte tüm bunlar ancak ve sadece, -yalanlarınızı gören ve hıyânetinize şâhit olan- Allahu Te'alâ vaadini gerçekleştirdiği zaman gerçekleştirilecektir ki Subhânehu ve Te'alâ, sizin zâlim yönetiminizi ve fasit sisteminizi elbet bir gün yerin dibine geçirecektir. İşte o gün, mü'minler de Allah'ın nusreti ile ferahlayacaklar, Allah'ın emrine tam bir teslimiyet ile itaat eden, Sevgili Rasulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in örnekliğine adım adım uyan ve adâlet ile yönetimi hakkıyla gerçekleştiren Hilâfet gelmiş olacaktır.
Allahu Te'alâ'dan sizin gibi birini bile yalnızca Kendisinden korkan ve emirlerine itaat eden biri haline getirmesini diliyor olsak da, bunu yapacağınıza dair cüz'i bir beklentimiz vardır. Şunu da bizden öğrenin ki Allahu Te'alâ, yardımını ve nusretini vermeyi dilediği zamana kadar siz ve hıyânetinize uyanlar, sizlere hakkı hatırlatacağımız ve yanlışlıklarınızı göstereceğimiz sözlerimizi işitmeye devam edeceksiniz.
وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ "Bize düşen, apaçık bir bildirimden başkası değildir." [Yâ-Sîn 17]