Çarşamba, 11 Recep 1447 | 2025/12/31
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Suriye'deki Bacılarımıza Saldıran ve İftira Atan Ürdün Hükümetini, Asla Affetmeyeceğiz

31 Mart 2013'de, Ürdün parlamentosunun üyelerinden birisi, Suriye sınırında kötü şöhretiyle ün salmış ez-Zaateri kampında ikamet eden Suriyeli iffetli Müslüman kadınlarımızın şerefine ve onuruna saldırdı.

Konuşmanın video kayıtlarının tamamı, internette mevcuttur. Nitekim burada, iffetli Suriye kadınlarına karşı söylenen ağır küfür lafızların ve aşağılık imaların açık detayları bulunduğu gibi parlamento üyesinin Suriyeli bacılarımıza karşı kullandığı iftira ve gıybet ibareleri ile iftiralar da hiçbir şüpheye veya gerekçeye mahal bırakmayacak şekilde kayıtlarda gayet açıktır.

Bu bağlamda bizler, fesadı ve sapkın değerleri yayan Ürdün parlamentosu üyesinin ortaklarından olmamak için İslam'ın yüce edepleriyle ve yüksek ahlakıyla sınırlı kalarak iğrenç kelimelerden herhangi bir şey zikretmeyeceğiz. Ancak bizim, İslamî davranışlardan uzak yozlaşmış bir ahlaka sahip olmakla, dahası maddî kazanç için doğrudan namuslarının ticaretini yapmakla suçlanan Suriyeli kadınların ve genç kızların namusunu kirleten bu felakete dikkat çekmemiz kaçınılmazdır. Dolayısıyla katlanılmaz olan bu iğrenç ve küstah yorumlar, aslında Ürdün hükümetinin ve parlamento üyelerinin karakterize olduğu pis ahlakın doğasını yansıtmaktadır. Zira hiçbir gücü ve kuvveti olmadığı gibi kendilerini desteleyecek hiçbir sesi olmayan ve modern asırda hiç benzeri görülmemiş zulümden kaçan bacılarımıza yönelik bu tür saldırılara izin veren işte bu doğadır.

Şam'daki kadınlarımıza, Şam tagutunun ve rejiminin devrilmesini ve Allah'ın hükmünün ikame olmasını talep ederek karşısında durdukları için Şam tagutunun kendilerine açmış olduğu vahşî soykırım savaşında maruz kaldıkları cürümler ve katliamlarla yetinilmemiş, bu kötü muameleyle kokuşmuş Ürdün rejiminin ölüm kamplarında da karşılaşmışlardır. Sonra da Ürdün parlamentosunun üyeleri tarafından gururlarına, dinlerine ve ırzlarına yönelik şefkatsiz, merhametsiz ve kontrolsüz bu küstah saldırı olmuştur!

Ortaya çıkmasından bu yana Ürdün rejiminin gidişatını ve davranışlarını takip eden bir kimse, müstehcenliğin ve kötü ahlakın Suriye'deki azize kadınlarımızın sıfatlarından olmadığını, bilakis gücü yettiğince bu zayıf kadınlara iftira atanların, saldıranların ve eleştirenlerin davranışlarından olduğunu kesinlikle fark eder.             Yoksa onlar, gerçek madenlerini ve harika cesaretlerini kanıtlamış olan, dahası onları despot zalim rejimlerine teslim eden bu Müslümanların yöneticilerinin ve rejimlerinin korkak, hain ve utanç verici davranışları karşısında nefislerini sadace Allahu Teâlâ'ya hibe etmiş olan iffetli kerime kadınlara karşı tek bir kelime dahi konuşmaya cüret etmezlerdi!!!

Hizb-ut Tahrir hanımları, Suriyeli azize kadınlarımızın maruz kaldıkları bu iğrenç hakaretleri şiddetle eleştirir ve kınarlar. Dolayısıyla bizler, bu üslupların Ürdün hükümetinin üzerlerine farz olan ve kardeşlerinin boyunlarındaki bir hak olan Şam ayaklanmasını desteklemediği şeklindeki gerçek cürümünü göz ardı etmek için kullandığı siyasî araçlardan öte bir şey olmadığını açıklarız. Nitekim Allahu Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:

وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ  "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üzerinize borçtur." [el-Enfâl 72]

Dolayısıyla onların, Şam'daki Müslüman kardeşlerine karşı işlenen saldırılar, katliamlar ve terörizm karşısında sessiz kalıp geri durduklarından dolayı Esed rejimine yardım etmede uluslararası toplumla işbirliği yaptıklarını ilan ederiz.

Ey Müslümanlar: Ürdün hükümetinin Suriyeli halkımıza karşı işlemiş olduğu cürümleri, parlamentodaki ipe sapa gelmez kelimelerden daha büyüktür. Zira Ürdün hükümeti, nasıl olur da çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 100.000'den fazla Suriyeliyi, ekipman ve teçhizatlardan yoksun olmasının yanı sıra sakinleri için güvenli bir sığınak olmayan trajedik bir kampta muhasara altına alabilir. Dolayısıyla bu, mücrimlerin buraya mutlak bir özgürlükle kaçırma, kadınlara ve genç kızlara fiziksel istismarda bulunma niyetiyle girmelerine imkan vermektedir. Nitekim kamptaki kadınlar tarafından açıklanan raporlar, genel hamamları kullanmaktan korktuklarını ortaya koyduğu gibi dahası kadınların, ırzlarını korumak için gece boyunca uyanık kaldıklarını beyan etmektedir. Dolayısıyla bu gerçekler ışığında iffetli kadınlarımızı düşük ahlaka sahip olmakla damgalayan Ürdün parlamentosu üyesi tarafından gerçekleşen iğneleyici küstahlık, çok iğrenç bir tanımlamadır!! Göklerin ve yerin Rabbi Allahu Teâlâ'nın izniyle Hizb-ut Tahrir hanımları, yarın Hilafet mahkemesinin olduğu adalet mahkemesinde bizzat Ürdün hükümetinin üyelerine suç parmaklarını yöneltecek ve gerek onlar gerekse bacılarının hayatlarını, şereflerini ve onurlarını koruma görevlerine bağlı kalmadıkları gibi iffetli ve namuslu kadınlara iftira atıp ihanet ederek büyük bir günah işleyerek Allahu Teâlâ'ya asi gelen Müslümanların bütün yöneticileri yaptıklarının cezasını çeksinler diye onları suçlular kafesine koyacaklardır.

إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ "Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır." [Nûr 23]

Ey güç ehli, ey İslam ordularının içerisindeki muhlisler, ey koruyucular ve ey Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in tâbileri; zayıf, iffetli, şerefli ve namuslu bacılarınıza karşı söylenenler ve yapılanlardan dolayı damarlarınızdaki kanlar kaynamıyor mu...? Bizler sizleri, Şam'daki bacılarınıza ve halkınıza yardım etmeye davet ettiğimiz gibi bu Müslüman kadının onurunu ve kutsallığını görmezden gelen bu hain yöneticileri ve fasit rejimlerini ortadan kaldırmaya davet ediyoruz. Yine bizler sizleri, maksimum güç ve hızla Hilafet Sistemi'ni kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Zira kadının şerefini ve onurunu korumada benzersiz bir yaklaşımı temsil eden bizzat Hilafet'tir... Dahası Amuriye'de hakarete uğrayan Müslüman bir kadın için başlarında bizzat Halife olmak üzere 900.000 bin askerlik bir ordu oluşturan da bizzat Hilafet'tir. Dolayısıyla bu sistemi kurmak için çalışmak kesinlikle büyük bir onur olup dünyada konumu yüksek ve ahiretteki mertebesi de azimdir. O halde Hilafet'in adamlarından olarak onun için çalışın ki şimdiki ve sonraki tüm hayırlara nail olasınız...


Kadınlar Kısmı
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Müslüman Kadını Fransız Toplumundan Uzaklaştırmada Sarkozy'i Geçmeye Çalışıyor

Başörtüsü takan Müslüman kadınların tutuklanmaları ve para cezasına çarptırılmalarının yanı sıra mütevazi elbise giyen Müslüman genç kızların ve kadınların okullardan ve devlet görevlerinden uzaklaştırılmalarıyla yetinilmemiş, Associated Pres Haber Ajansı ve diğer medya organları Nisan ayının ilk Pazartesi günü Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'nin Fransa'daki özel sektörlerde de hımarın (başörtüsünün) geniş bir şekilde yasaklanmasını görmeyi dilediğinden bahsetmişlerdir. Onun bu açıklamaları, Mart ayında Anayasa Mahkemesi tarafından İslamî hımarı (başörtüsünü) takmasından dolayı Müslüman bir kadını haksız yere ayıran özel sektör tarafından idare edilen kreş hakkında bir karar yayınlanmasının ardından gerçekleşmiştir. Nitekim bu karar, İslam düşmanı aşırı sağcı guruplar ve onların destekçileri arasında bir heyecan oluşturmuştur. Dolayısıyla onun, militan laikler ile Fransız toplumunda artan faşist unsurlar arasındaki siyasî noktalara ilerlemesi istenmediği gibi ülkedeki İslam düşmanı büyük duygular karşısında görünmesi de istenmemektedir. Dolayısıyla sosyalist hükümet, hızla mahkemenin kararının "laik ilkeler" için bir tehlike oluşturduğu uyarısında bulunmuştur. Bu sırada Hollande, özel sektörlerde hımar (başörtüsü giyen) devlet görevlilerinin üzerindeki eski katı kısıtlamaların uygulanmasına imkan veren yeni katı bir yasa istediğini söylemiştir.

Merkez Sağ Muhalefet Partisi, şuan parlamentoya herhangi bir şirketin her türlü simgeyi veya dini uygulamaları yasaklayabilecek olan bir tasarı sundu. Aynı zamanda 03 Nisan Çarşamba günü, aşağılık feminist gurubun üç kadın üyesi, İslam'a kindar bakış açılarını ifade etmek için yarı çıplak protesto gösterisi yaptılar ve Paris Büyük Camisi'nin önünde İslam'ın râyesi olan asil râyeyi yaktılar. Onların iddialarına göre İslam, Müslüman kadına çalışma esnasında mütevazi kıyafetler giymesini vacip kılmasından dolayı kadına zulmetmektedir!

Bu râyeyi yükseklerde taşıyan dünyadaki milyonlarca Müslümanın aşağılanmasına neden olan kışkırtıcı bu iğrenç eyleme karşı Hollande'den veya onun sosyalist hükümetinden veya egemen olan herhangi bir Fransız siyasî partiden herhangi bir kınama ya da eleştiri gelmemiştir. Dolayısıyla Haollende ve onun sosyalist hükümetinin, kamuoyunun dikkatini siyasî skandallarından ve krizlerinden uzaklaştırıp kadının kıyafeti gibi küçük bir meseleye çekmek için başörtüsünü manipüle eden ve Müslüman kadını canlı kalkan olarak kullanan Fransa'nın ahlak dışı mirasını sürdürmeye kararlı olduğu görünmektedir.

Tabii Cumhurbaşkanının açıklamalarının, kamuoyu anketlerinin geriye gittiği, ekonomideki yavaş büyümenin acısının çekildiği, işsizlik oranlarının yükseldiği, vergi kaçakçılığı gelirlerini aklamakla suçlanan Maliye eski Bakanı Jerome Cahuzac'ın da karıştığı patlak veren vergi kaçakçılığı skandalının acısının çekildiği bir vakitte gerçekleşmesi bir tesadüf değildir. İşte tüm bunlar, yapısı gereği politikacıların hiç çekinmedikleri, oy kazanmak için "ırkçı kartı" kullandıkları gibi başkanların veya partilerin siyasî arzularını beslemek için Müslüman kadını siyasî bir kart olarak kullandıkları için herhangi bir yargısal sorunla yüz yüze gelmedikleri fasit laikliğin doğasını ortaya koymaktadır. Dahası bunlar, İslamofobiyi ve toplumların damgalanmasını körükleyen laik politikanın alaycı doğasını ifşa etmektedir. Hatta bunlar, siyasî kilometrelerin garantilenmesi için kabul edilir bir kural haline gelmiştir. Ayrıca bunlar, ister sosyalist isterse laik hükümet tatbik etsin laik sistemin, dini azınlıklara zulmeden, onları temel haklarından soyutlayan, saçmalığa, ikiyüzlülüğe ve yüksek iffet değeri ifade eden şerefli kadını ikinci derece vatandaş kılan laik özgürlüklerin dejenere olmasına vurgu yapan psikolojik ve genetik olan dini ırkçılığı taşıdığını ortaya koymaktadır. Bu arada pornografiye saygı duyulup propagandasının yapıldığı bir sırada toplum içerisinde bedenlerini ifşa edenler ve 1.5 milyardan fazla Müslümanın akidesine hakaret edenler hesaba çekilmemektedirler.

Bundan dolayı Batı'daki binlerce Müslüman ve gayrimüslim kadının, her yıl laikliği reddetmeleri, mütevaziliğe savaş açan ve kadının onuru hakkında sapkın bir vizyona sahip olan bu ideolojiye ikna olmamaları şaşırtıcı değildir. Zira bu ideoloji, kadının toplumdaki konumunu zayıflatmakta ve kadının fikri zayıflığını sunarak delile delille ve fikrî ikna ile mücadele etmek yerine hummalı bir şekilde kendilerini kabul ettirmenin bir aracı olarak Müslüman kadına değerlerini dayatmaya başvurmaktadır. Dolayısıyla tüm bunların yerine onlar, akla kanaat getiren, kadını toplumdaki yüksek konumuna yükseltecek olan, kadının ırzının ve hakkının korunmasına bir kutsiyet olarak bakacak ve mütevaziliği bir suç değil bir fazilet olarak tanımlayacak olan aklî akideye mebni İslam'a tutunmalıdırlar. Dolayısıyla da bizler, Fransa'daki bütün Müslümanları İslamî akidelerinde ve Allah'a vermiş oldukları ahitlerinde muhlis olmaya, kıyafette dahil İslamî vaciplerine bağlı kalmaya, baskıcı hükümetlerine sevgi besledikleri veya onlardan korktukları için İslam'ın hükümlerini terk etmemeye davet ediyoruz. Aksi taktirde yaratıcısına itaat etmek üzere sabreden bir kimsenin beklediği cennetin nimetlerini tasavvur etmek imkansızdır.


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sömürgeci, Ülkede At Koşturmaktadır

Amerikan Büyükelçisi "Jacob Wells", yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve işsizliğin azaltılması için bölgedeki kalkınma projelerine yardım etme gerekçesiyle Bace'ye inceleme ziyaretinde bulundu. Yine aynı hafta içerisinde Fransa Büyükelçisi "Francois Goyet", Bizerte'ye, köy köy ve merkez merkez dolaşarak gözetleme ve takip etme ziyaretinde bulundu. Ancak mücadeleci, daima İslamlarıyla izzetli olan alicenap Bizerte halkımızın insanlarından bir gurup, Büyükelçinin yüzüne ziyaretini kesmesine neden olan "DEGAGE" diye haykırdılar.

Ülkeyi, insanların ihtiyaçlarını sömüren, onları yoksullaştıran, zarar verecek bir şekilde onları aşağılayan ve ülkenin ve halkının kutsallığını aşağılayıp saldıran sömürgeci yabancıların at çiftliği haline getirdiğiniz yetmez mi artık ey Tunus yöneticileri?? Ayrıca yabancı varlıkların, hükümetin oluşumunda... siyasî önceliklerde... ve harf ve rakamlarla ilgili ekonomik programlarda yer alması... ardından da şehir ve köy meydanlarına inmesi ve insanların işlerini gözetmesi yetmez mi artık?

Ey Allah'ım, bizleri bu hıyanetten ve bu zayıflıktan beri kıl... Ey yöneticiler! Ayaklanmanın kurbanlarını çok az bir değere satıyorsunuz... Zaten sizin en büyük onurunuz, gerek genel gerekse özel hususlarda yabancılara dayanıp onlardan yardım istemektir. Ancak yarın, askerî üsler basiret ve hikmet sahibi ayaklanmacıların bir konusu olabilir.

Sizleri Allah'a şikayet ediyoruz... Halkı da çok uyanık olmaya davet ediyoruz. Zira ülke, açık artırmaya çıkmıştır.

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ ءَامَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ "Kim Allah'ı, resulünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır." [el-Mâide 56]


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Medya Bürosu Başkanı
Üstad Rıza Bil-Hâc

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Vad Medenî Şehrindeki Hizb-ut Tahrir Şebâbı Güvenlik ve İstihbarat Birimlerinin Önünde Bir Protesto Gösterisi Düzenlediler

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti şebâbı, H. 05 Cumade'l Ûlâ 1434 el-Muvafık M. 17 Mart 2013 günü sabah saat 10:00'da Vad Medenî şehrindeki Vad Medenî Güvenlik ve İstihbarat Birimleri Ofislerinin önünde bir protesto gösterisi düzenlediler. Bu gösteri, Vad Medenî şehrinin güvenlik otoritelerinin "zaferler pozisyonunda" olan büyük pazarda, 16 Mart 2013 Cumartesi ile 21 Mart 2013 Perşembe günleri arasında İslamî bir kitap fuarının açılmasını reddetmelerinin ardından gerçekleşmiştir.

Burada şebâb, üzerlerinde aşağıdaki ibarelerin yazılı olduğu pankartlar kaldırmışlardır:

 

-Raşidî Hilafet'i kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmak için çalışmak, bir farzdır.

-Bizleri, bu azim farzı yerine getirmekten nasıl engelleyebilirsiniz.

-İslam'ın karşısında duran herkesin akıbeti, yok olmaktır.

-İslam davetinden, sadece Şeytan bir devlet korkar.

-İslamî kitap fuarından, sadece batıl, cahil ve zalim bir devlet korkar.

- Bin Ali'nin kaçması ve Mübarek'in aşağılanmış ve utanç verici bir şekilde cezaevinde yatması güvenlik birimlerine yeterince ışık tutsa gerek...

-Bu kısıtlamalar, dünyaya adaleti sağlayacak olan Raşidî Hilafet'in yeniden kurulması projesine davet kampanyasını asla durduramayacaktır.


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Üstad Ahmed El-Kasas'ın Şam Ayaklanmasının İkinci Yıldönümünde Yapmış Olduğu Konuşma

Amerika'nın politika dinozoru Henry Kissinger'in yapmış olduğu konuşmalarından birinde Amerika'nın tagut Esed rejimi desteklemeye teşvik etmesi, çevresindeki tüm bölgelerin dikkatini çekecek merkezî bir devletin kurulmasından korkmasından dolayıdır şeklinde açıklama yaptığı tarihten ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un Suriye çatışmalarının genişlemesi durumunda Ürdün ve Lübnan gibi Suriye'ye komşu ülkelerin haritadan kaybolacağı şeklinde uyarıda bulunduğu günlerden bu yana Amerikan Dışişleri Bakanı, evlatlıkları olan muhalefet liderlerinin tagut Beşar ile birlikte masaya oturmaları için ısrarcı olmaktadır. Ayrıca İngiltere ve Fransa da İslam'ın Şam'ında Hilafet'i kurmaya ahdeden ayaklanmacıların yolunu kesmek için ajan muhalefetin silahlandırılmalarına hız vermişlerdir.

Bu tutumlardan, kafir ülkelerin, küresel zalimlerin ve bunların bölgesel ajanlarının, İslam'a ve İslam Ümmetine ait olacak olan İslamî bir devletin kurulmasından korktuklarından başka bir şey anlaşılabilir mi? Ayrıca halis bir İslam Devleti kurulmadıkça Suriye devletinin Sykes-Picot sınırlarını ortadan kaldırması mümkün müdür? Yine Hilafet Devleti olmadıkça İslam Devleti'nin halis olması mümkün müdür? Dahası Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidî Hilafet olmadıkça da zorba krallıktan sonra Hilafet Devleti'nin olmasının imkanı var mıdır?

Bundan dolayı Lavrov, Kerry ve ayaklanmamıza tuzak kuran herkese deriz ki; sadece Lübnan, Ürdün ve Irak sınırları ortandan kalkmayacak, bilakis Şam ayaklanması Allah'ın izniyle tüm Sykes-Picot sınırları ile parçalanmış olan diğer sınırları ortadan kaldıracağı gibi ülkemize ekmiş olduğunuz ajan rejimleri ve onlarla birlikte ajanlarınızın koruması sayesinde hayatta kalan metamorfoz Yahudi devletini de ortadan kaldıracak olmasının yanı sıra ülkemizdeki nüfuzunuzu nihai olarak silip süpürecektir.

Ey Kerim Kardeşlerim!

Sizlere, Suriye'de Hilafet projesini taşıyan kardeşlerimizin haberleri geldi mi? Zira Hizb-ut Tahrir'in vaadedilen gün için hazırlamış olduğu Hilafet Devleti'nin Anayasa Taslağı ile ilgilenen akıllar ve kalpler, onlara yönelmekte, akılları bulandıran ve nefisleri zayıflatan sivil devlete çağıranları ve onların İslam ile fikrî bir ilgisi ve nesepsel bir yakınlığı olmayan yenik düşmüş ucuz projelerini reddetmektedir.

Ey Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet'in Gölgesindeki İslamî Hayata Özlem Duyan Kardeşlerim!

Medine el-Münevvera'nın görüntüsünün Suriye'de de tecelli etmesinden dolayı sevinin. Zira Şebâbımızdan Mus'ab İbn-u Umeyr'in kardeşleri mescitlerin, kulüplerin ve toplantı yerlerinin arasında mekik dokumaktalar, Şam ayaklanmasının ehlinden olan ebrarlarla görüşmekteler ve Sa'd İbn-u Muâz, Useyd İbn-u Hudayr, Sa'd İbn-u Ubâde ve Es'ad İbn-u Zurâre'nin kardeşlerinin kalpleri günlük olarak onlara yönelmektedir.

2011 yılı diriliş bayrağı yılı oldu, 2012 yılı dirilişe rağmen manda bayrakları yılı oldu ve 2013 yılı da üzerimizde tüm bayrak ve alemlerin üstüne Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in râyesinin ve livasının yükselip taşındığı bir yıl olacaktır.

Gizli İslamî gücün kendisine meydan okuduğu zulme yönelik başlayan ayaklanma bugün, iman ile küfür ve bir taraftan İslam'ı savunan ve Allah'ın kelimesini yüceltmek için çalışanlar ile diğer taraftan omuzlarına Şam topraklarında küfür rejimini savunmayı yüklenen küfür çetesi arasındaki bir savaşa dönüşmüştür.

Kalbi olan ve kulak verip şahit olan herkes için hala resim ortaya çıkmadı mı?! Hala küfür ile iman arasındaki çatışmanın resmi ortaya çıkmadı mı?! Tüm dünya, Esed tagutunun mensuplarının Esed'e secde ettiklerini ve insanları, Esed'e secde etmeye ve ondan başka ilah olmadığına şehadet etmeye zorladıklarını hala görmüyor mu?! Bu tagutun kölelerinin, hala onunla nefes alanlarla birlikte neden ilahi zata küfrettiklerini bilmiyor musunuz? Çünkü gerçekten onlar ve onların tamamının kalpleri, Allah'ı kerih görmektedirler. Peki neden Azze ve Alâ'yı kerih gördüklerini biliyor musunuz?! Çünkü O, onlara karşı mümin kullarına nusret verendir de ondan. Dolayısıyla onlar, Şam halkından olan müminlere karşı savaşmakla Allah'a, dinine, Kur'an'ına ve şeriatına savaş açtıklarını bilmektedirler. Ancak bu defa hayal kırıklığına uğrayacaklardır! Neden? Çünkü Şam halkı, onlarca yıllık gafletin ardından Müslüman ve mümin olmaları vasfıyla Allah'a, Resulüne ve müminlere düşman olan düşmanlarıyla savaşmaya kararlıdırlar. Zaten Ümmet, İslam Ümmeti olması vasfıyla düşmanlarıyla savaştığında, yeryüzünde onu hezimete uğratabilecek bir millet de yoktur.

Çünkü Allahu Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ "Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir." [es-Saffât 171-173]

Allahu Ekber, izzet müminlere aittir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Akşam Toplantısına Davet

Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى "Birbirlerine karşı merhamette, birbirlerine karşı sevgide ve şefkatte müminlerin misali, bir vücudun misali gibidir. (O vücudun) organlarından biri şikayetlendiği zaman, vücudun diğer (organları) birbirlerini uykusuzluk ve ateş ile (o acıya ortak olmaya) çağırırlar."

 

Mübarek Şam ayaklanmasının ikinci yıldönümünde

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti sizleri,

Ümmetin nusretini ve vahdetini teyit etmek için akşam toplantısına davet eder

 

Zira toplantıda, İslam Devleti projesi yönünde bir eğilim ortaya koyan Şam ayaklanmasına dönük aşağıdaki başlık altında bir belgesel sunulacaktır.

Şam Ayaklanması Hak İle Geldi

Yer: Hizb-ut Tahrir merkezi, Tarblus-Ebi Semrâ

Zaman: 16.03.2013 Cumartesi akşamı, akşam namazının ardından saat 7:45

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir'e Baskı Ve Haksız Operasyonlar Durmuyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

İstanbul, Ankara, Adana, Bursa ve bir çok ilde Hizb-ut Tahrir ile çalışan Müslümanlara yönelik ağır cezalar verilmeye devam edilirken Erzurum'da Terörle Mücadele Şubesi tarafından 09.04.2013 Salı sabah şafak vaktinde Hizb-ut Tahrir gençlerinin evlerine baskınlar düzenlendi.

Evlere yapılan baskınlar sonucunda gözaltına alınan Mehmet Hanifi ERGİN, Rıfat ESEN, Cengiz KARAKUŞ, Murat GENÇ, Hacı KAYA, Ferhat İNCEKAN, İsmail KAYA, Erdem AYDIN, Adem ve Ferhat isimli Müslümanlar Erzurum Terörle Mücadele Şubesine götürüldü. Gözaltına alınan gençlerin ailelerinin emniyete gelerek hangi gerekçe ile bu göz altıların yapıldığını sormaları üzerine Erzurum emniyetinin herhangi somut bir açıklama yapmadığı bildirildi.

Köklü Değişim Dergisi olarak bu meşum hadiseyi şiddetle kınıyoruz. Daha dün "terörist" olarak sıfatladığınız kişilerle kol kola barış görüşmeleri yaparken; hiç kimsenin malına, canına kast etmemiş Müslümanları terör yaftasıyla tutuklayıp zindanlara göndermek iz'an sahibi hiç kimsenin kabul edebileceği bir durum değildir.

Bu son hadise de açık bir şekilde göstermiştir ki;

Irak'ta neredeyse bir milyon Müslüman'ın kanını akıtan, kadınlarına tecavüz, erkeklerine işkence eden ABD dost, Mavi Marmara'da savunmasız kardeşlerimizi katleden İsrail dost, hiçbir terör eylemine karışmamış Müslümanlar düşman!

Türkiye'de 28 Şubat sürecinde Müslümanlar çok ağır uygulamalara maruz kaldılar. Bir çok Müslüman haklarından mahrum edilirken birçoğuda haksız yere ağır cezalara mahkum edildi. Şimdi ise 28 Şubat sürecindeki bu hukuk dışı yargılamalara benzer durum Hizb-ut Tahrir'e mensup müslümanlar üzerinde hala devam ediyor. Hiç bir suçları olmamasına rağmen bu Msülümanlar haksız yere göz altına alınıp cezaevlerine gönderiliyorlar. Ve tüm bu hukuk dışı uygulamalardan hükümet sorumludur.

Hizb-ut Tahrir'i kasıtlı olarak, "silahlı terör örgütüymüş" gibi göstermenin ve çalışanları üzerinde bu tür baskı ve yıldırma politikası güderek terörist muamelesi yapmanın ne insani, ne hukuki, ne de siyasi hiçbir açıklaması olamaz. Çünkü 50 ülkede çalışan bu siyasi hareket şimdiye kadar hiç bir ülkede cebir ve şiddete başvurmamıştır. Fikri ve siyasi bir çalışma yapan Hizb-ut Tahrir birçok ülkede siyasi parti olarak tanınmaktadır. Türkiye'de Hizb-ut Tahrir'in fikri ve siyasi çalışmasının terör örgütü olarak lanse edilmesi 28 Şubat zihniyetinin değişmediğini ve hala devam ettiğini göstermektedir.

Devam eden bu hukuksuzluk ve Erzurum'da gerçekleştirilen bu haksız operasyonlar karşısında tüm müslümanları, medyayı ve özellikle İslami camiayı duyarlı olmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz.

Kaynak: Köklü Değişim

Devamını oku...

Suriye Bürosu: Film ''Şam devrimi''

  • Kategori Video
  •   |  

İşte bu Şam: Bu devrim mescidlerde başladı, İslam'ın bayrakları dalgalanmakta, devrimimiz Allah içindir nidaları yükselmekte, Allahtan başka yardımcımız yok ve bizim yardımcımız sadece Allah'tır ve devrimimiz Allah yolundadır sloganları atılmakta ve Şam ehli; malını canını bu yolda düşmanları kahretmek için, alay edenlere hakkın ne olduğunu göstermek ve cenneti kazanmak için feda etmekteler. Bu devrim emin adımlarla yoluna devam etmektedir, Şam devrimcileri ne istediklerinin bilincindedirler ve Allah'tan zafer'in geleceğine sonsuz güven içindedirler. Allah Subhanehu ve teala devrimin başlangıcından itibaren bu yükü yüklenebilecek şahıslar tayin ederek onların yolunu ve hedeflerini açık eylemiş ve bu mübarek yolda onlara yardım etmiştir.

Ama herkes zannetti ki Şam da diğer Tunus, Mısır ve Libya devrimleri gibi kayıp gidecek, fakat böyle düşünenler Şam'ın Allah'ın sevgili beldesi, orada yaşayanların da Allah'ın has ve samimi kulları olduklarını unutmuşlar ve bu devrimin de üstesinden gelecekleri kanısına kapılmışlardır. Fakat onlar gerçekten büyük yanılgı içindedirler ve zira Şam ehli devrimlerinin Allah için, Raşidi Hilafete giden yolda Şam'ın İslam'ın merkezi olacağına dair kanları üzerine yemin etmişlerdir.

Biz de bunları Allah'tan ve Rasulunden bize ulaşan vaadlerden ilham alarak ilan ediyoruz, fakat  laikler, onlar ilham kaynaklarını şeytandan, sömürgecilerden ve hilekar Amerika'dan almaktadırlar. Fakat şunu iyi bilsinler ki şeytan olara ancak tuzak hazırlar.


Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER