Perşembe, 22 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ "Ey iman edenler! Allah'a ve rasule hainlik etmeyin; (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz."

Son zamanlarda, Esad'tan sonrası için Suriye evini tertip etmekle ilgili uluslar arası önem büyümektedir. Zira Suriye Ulusal Konsey'in durumu yeniden tertip edilmekte ve laik Ulusal Konsey'in gerek İslam'ın gerekse Esad sonrası süreci idare edecek siyasetin karşısında olması için sözde "Suriye Ulusal Koalisyon" inşa edilmektedir. Nitekim en son olarak 09.12.2012'de, yeni Suriye Ulusal Koalisyon'un bir kolu olması, kararlı zemindeki ayaklanma durumlarını kendi lehine belirlemesi... ve yeni Suriye ordusunun çekirdeği olması için "Genelkurmay Başkanlığı" oluşturulmuştur. Bu en son olan hakkında Reuters, şunları dile getirmiştir: "Suriye silahlı muhalefet grupları, Türkiye'deki Cuma toplantısında 30 üyeden oluşan birlik komutanlığını seçmiştir. Bu ise küresel güçlerin güvenlik yetkililerinin katıldığı görüşmeler yoluyla olmuştur." Ayrıca haberde, "bu Genelkurmay Başkanlığı'nın yapısının, geçen ay Katar'da Batı ile Arapların gözetiminde oluşturulan Muhalif "Ulusal Koalisyon'un" yapısına benzediği" geçmiştir.

Büyüyen bu uluslar arası önem, Batı'nın Suriye rejiminin düşmesinin yakınlaştığını hissettiğine işaret etmektedir. Bundan dolayı bölge, toplantıların, konferansların, açıklamaların ve konseyler ile koalisyonların inşa edilmesinin hızlandığına tanık olmaktadır... Buda Batı ile ajanlarının, şu iki açık husustan korkmalarından öte bir şey değildir: Birincisine gelince; başkent Dımeşk ile kırsallarında çatışmanın şiddetlenmesi, havaalanının kuşatılmasıyla birlikte rejimin sıkışması ve oradaki trafiğin engellenmesidir. Buda düşmesinin yaklaştığını bilen rejimin, gerçekten tehdit altında olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca Nebil Arabî bunu hissetmiş ve şu konuşmayı gerekli bulmuştur: "Bu kritik süreçte, omuz omuza verilmelidir. Çünkü mevzu , Şam'a kadar girmiştir." Ve Şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Hiç abartısız son aşamaya girdik." İkinci hususa gelince; ayaklanma sahnesinin meydanları tamamen kapsayacak hale gelinceye kadar ayaklanmadaki İslamî durumun yayılmasıdır. Zira uluslar arası toplum, kontrol altına alınan askerî binaların üzerinde dalgalanan el-Ukab Râyesi'ni görmeye başlamıştır. Aynen "AFP" muhabirinin, İslamî tugayların siyah bayrakları ele geçirmiş oldukları binaların üzerinde dalgalandırdıklarını gördüğünü ifade etmesi gibi. Bu konuşma, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner'in şu açıklamasını desteklemektedir: "Suriye'de bu aşırılık yanlısı gurupların bulunması,  bizim açımızdan bir endişe kaynağı oluşturmaktadır."

Ey İslamî Ümmetin Ayaklanması Olan Şam Ayaklanmasındaki Müslümanlar!

Sömürgeci kafir, ayaklanmanızı püskürtmek ve onu uzaklaştırmak istemektedir. Zira sizlerin İslam'ı savunmanız, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Livasını yükseltmeniz ve sizlere ölüm isabet etse bile "bizim liderimiz, ebedi olarak efendimiz Muhammed'dir" şeklinde çığlık atmanız, çok açık bir şekilde hedefinizin sivillik, laiklik ve demokrasi değil de sadece Hilafet olduğunu nida etmeniz sömürgeci kafiri kötüleştirip endişelendirmektedir. Dolayısıyla sizler için toplanılmakta, sizin cildinizden olan evlatlar gelerek sizlerin dilinizle konuşmaktalar, sizleri temsil etmek için durmaktalar ve gerek onlara gerekse sonunda Amerika ayaklanmanıza yapışsın diye kendilerine Allah'ın ve Resulünün razı olmadığı yeşil paraları getiren tabilerine ihsan edilmektedir. Dolayısıyla çok iyi biliniz ki; Allah'ın hoşnutluğu ile Batı'nın hoşnutluğu bir araya gelmeyeceği gibi hak ile batıl da bir araya gelmez. Ama bizler, Allah'ın rızası ile bize emredildiği üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla dinimizi ikame etmeyi arzularsak her iki dârda da mutluluğa nail oluruz. Ancak Amerika ile Avrupa ülkelerinin olduğu Batı'nın kervanında yürüyenler ise hem dünyada hem de ahirette açıkça hüsrana uğrayacaklardır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ، فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ "Ey iman edenler Yahudileri ve Nasranileri dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Şayet sizden her kim onları dost edinirse o onlardandır. Muhakkak ki Allah zalimler toplumunu hidayete erdirmez. Kalplerinde hastalık bulunanların: Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır." [Maide 51 52]


Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ey İslam'ın Şam'ındaki Müslümanlar: İster Geçici Hükümeti Oluşturmak İsterse Ayaklanmacılarınızın İsimlerini Terörist Listelerine Almak Şeklinde Olsun Ülkenize Müdahalede Bulunan Günahkar Amerika'nın Ellerini Koparınız

Amerika Birleşik Devletleri, Şam topraklarındaki bazı emellerini gerçekleştirecek olmasının yanı sıra "geçici hükümet" olarak isimlendirdiği "büyülü" ürününün son rötuşlarını tamamlamış ve ayaklanmayı tutma görevini de halkından nefret eden önceki ve sonraki ajanları ile Askerî Konseyin olduğu kendisini savunan güçlere emanet etmiştir. Zira böylece Amerika, aslında ayaklanma ve halkı için öldüğü bir sırada Suriye'nin bu şekilde kurtulacağını iddia etmektedir. Ayrıca siyasî olarak ölmüş olan ajanı Beşar Esad'ın enkazı üzerindeki iktidarı ajanlarına teslim edeceği sözü verdiği bir sırada yeni ajanları için de bir zemin hazırlamaktadır. Nitekim bu bağlamda Amerika, adeti olduğu üzere vahşî Esad rejimi ile savaşan tugayları yabancı terörist örgütler listesine alan diğer ülkelerin işlerine müdahalede bulunmaya karar vermiştir. Zira bunu, 05.12.2012'de Amerikan "Associated Pres" Ajansı ifade etmiştir. Nitekim Amerikan medya organlarında dolaştırılan, mücrim Suriye rejiminin medya organlarının övgüler yağdırdığı ve birçok araştırma merkezleri tarafından yürütülen çalışmalarda ve kışkırtmalarda öne alınan işte bu haberdir. Zira Elizabeth Obagb, Amerikan merkezli Askerî Araştırmalar Merkezi için "İç savaş bağlamında, Ilımlı İslamcılar ile Selefi cihatçıların arasını ayırmanın gerçekten çok zor olduğu şeklinde" "Suriye'de Cihad" adlı bir rapor ortaya koyduğunu söylemiştir. Nitekim bu haber Amerika'nın, ülkenin Esad sonrası kendi hakimiyetinden çıkmayacak şekilde Suriye'deki olayları zapt etmek için habis ellerini rejimin ellerine uzattığını göstermektedir. Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak bizler, yılanın başı olan kasap Beşar rejimi ile Amerika'nın kendisinin samimi tabiisi yaptığı kuyruğu Ulusal Koalisyon'un başının koparıldığı gün Amerika'nın Şam'daki ellerinin de koparılacağını müjdeleriz.

Ey Şam Ülkesinde Ayaklanan Müslümanlar!

Amerika'nın aldığı ve gerek siyaset gerekse Allah'ın dini İslam'a karşı savaşmak için ölçüler yapmak istediği eylemler ve kararlara karşı sessiz kalmak, Müslümanların kanlarını daha çok yalaması, onların, özellikle de kıblesini İslam yapan ve Allah'ın izniyle güçlerini birleştirecek olan bu ayaklanmacı ülkenin akıbetleriyle daha çok oynaması hususunda onu cesaretlendirmektedir. Dolayısıyla bizler, Amerika ile tüm dünyaya deriz ki; çalışmalarınızı ve kararlarınızı, Allah Azze ve Celle'nin yardımıyla O'ndan çok yakında kurulmasını temenni ettiğimiz Hilafet Devleti ile muamele etme keyfiyetine dayalı olarak belirleyiniz. Mukaddesatlarını, akrabalarını ve ülkelerini savunmak için savaşan ve hanif şeri hükümleri amellerinin ve davranışlarının ölçüsü yapan kahraman ayaklanmacılara da deriz ki; sakın azim gayenizin karşısındaki bu kararlara iltifat etmeyiniz, Allah'ın şeriatını hakim kılmak ve Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet Devleti'nde "Lâ İlâhe İllallah Muhammeden Resulullah" râyesini yükseltmek için çalışan muhlislere nusret vermesi için Allah'a tevekkül edenleri kabul ediniz. Zira Amerika ile tüm dünyaya, Allah'ın dini İslam'a ve rahmet Nebisi Muhammed [Aleyhi's Salatu ve's Selam]'a karşı edepli olmayı öğretecek olmasının yanı sıra onlara ideolojik siyasî ölçüleri öğretecek ve Müslümanların işlerine müdahalede bulunan kavmin ellerini koparacak olan sadece Hilafet Devleti'dir. Allah'tan, bunu çok kısa bir zamanda nasip etmesini temenni ediyoruz.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]


Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Rejimler, Yahudi Varlığını Bitirmek İçin Orduları Harekete Geçirmek Yerine Kırılgan Yahudi Varlığının Güvenlini Korumak İçin Koşuşturmaktadırlar

Aşağılık rejimler, Gazze ile birlikte Güney Cephesini işgal eden varlığın güvenliğini koruyacak bir ateşkese ulaşmak için Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile birlikte el ele çalışmaktadırlar. Zira Çarşamba akşamı bir ateşkes anlaşmasına ulaştıklarını açıklayan Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed Kamil ile yapmış olduğu basın konferansında Clinton şöyle demiştir: "Amerikan tarafı, "İsrail'in" güvenliğini garantilemeye ve Gazze sakinleri için kolaylaştırmaya ulaşmak için önümüzdeki birkaç gün içerisinde Mısır ile birlikte çalışacaktır. "

Arap rejimleri, asla savaş olmayacağı, dahası Katar Dışişleri Bakanı'nın Arap yöneticilerinin koyunlar olduğunu beyan ettiği, sonra da Bakan Clinton'un, Ramallah otoritesinin Batı Şeria'da işgalcinin güvenliğini koruduğu gibi işgalcinin güvenliğinin tamamen korunması için Gazze otoritesi ve direniş fraksiyonlarıyla bir ateşkese ulaşılması hususunda Amerika ile Yahudi varlığına destek vermeleri amacıyla Katar, Mısır ve Türkiye'nin çabalarını hızlandırmak için bölgeye gelmesiyle birlikte geçen Cumartesi günü Kahire'de düzenlenen Arap Dışişleri Bakanları Konferansı yoluyla işgalci Yahudi varlığına güvence vermektedirler.

Zırar yöneticiler, Yahudilerin zayıflığından, sekiz günlük savaş boyunca açıkça ortaya çıkan bünyesinin kırılganlığından ve Yahudilerin çeşitli gelişmiş savaş makinelerine hafif silahlarla karşı koyan Gazze halkı ile direnişçilerin sebatlarından faydalanmak yerine, evet saldırgan Yahudi varlığını bitirmek amacıyla ordularını harekete geçirmek için bunlardan faydalanmak yerine bu yöneticiler adamlarını ve mallarını, arabuluculuk, korkutma ve Gazze otoritesi ve örgütleri teşvik etmek yoluyla işgalci Yahudi varlığını ve güvenliğini korumak için seferber etmektedirler.

Yahudi varlığının kırılganlığı, Kerame Savaşı ile başlayan, 1973 Savaşı ve 2006 Temmuz Savaşı ile devam eden ve Gazze'ye yönelik en son saldırıyla sona eren savaşlar yoluyla defalarca ortaya çıkmıştır. Zira basiret sahibi herkes, artık bu varlığın kağıttan bir kaplan olduğunu fark etmektedirler. Dolayısıyla şayet samimi bir niyet olsa, güçlü ülkelerin orduları yada bazıları bu varlığı ortadan kaldırabilir ve onu kökünden söküp atabilir. Dolayısıyla kısa bir zaman sonra etkisini gösterebilir.

Ancak yöneticiler, özellikle de Mısır yöneticileri, cihad etmek, Gazze ve tüm Filistin halkına yardım etmek, tüm Filistin'i kurtarmak ve gaspçı Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için yanıp tutuşan azim Mısır ordusunu harekete geçirmek yerine, evet Mısır, Türkiye, Katar ve diğerleri bunları yapmak yerine sanki onlar Gazze halkına ve Filistin meselesine yabancı olan taraflarmış gibi işgalci ile kurbanlar arasında arabulucu olmaktadırlar.

Nitekim siyasî örgütlerden ve liderlerden olmayan birisi, en son çatışmada Gazze'deki direnişin zafer elde ettiğinden bahsettiği gibi Kerame Savaşı ile Lübnan'daki Temmuz Savaşı'nda da zafer elde edildiğinden bahsetmektedirler. Dolayısıyla şayet kırılgan Yahudi varlığı, çok az sayıdaki örgütler karşısında yenilme derecesine gelmişse o halde ülkelerin orduları karşısında yenilmesi çok daha kolay ve yakındır. Peki o halde neden Arap resmî söylemleri ile Filistinli örgütlerin konuşmaları, Filistin'i kurtarmaya ve gaspçı Yahudi varlığını kökünden söküp atmaya yönelik çağrıdan yoksundurlar.  Peki örgütlerin ve halkların, yöneticileri muhasebe etmeleri ve onları Filistin'e karşı olan sorumluluklarını yüklenmeye döndürmeleri bir savaş değil midir? Dolayısıyla kurtuluşun ve orduların seferber edilmesinin haricindeki herhangi bir Filistin meselesinden bahsetmek, hem bir zaman kaybı hem de ümmetin bilincinin tahrip edilmesidir.

Filistin'i kurtarmak ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmak, büyük bir şeref, Allah'tan bir nusret ve müfrit ve aşağılık yöneticilerin hak etmediği büyük bir fetihtir. Allah'ın izniyle bu, çok yakında İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ndeki ümmetin askerlerinin elleriyle olacaktır.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ey Müslümanlar! Amerikan Ordusunun Generalleri, Her Yerde Kadının Kutsalını Çiğnemektedirler O halde Onu Kurtarmak İçin Cihad Meydanlarına Ordularımızı Gönderecek Mutasım Hani Nerede?

Keyâni ile baltacıları, bu bölgenin kapılarını kim için açtı ki?! Silahlı Kuvvetleri'ndeki evlatlarımızı gönderenleri korumak için değil mi? Ama Afganistan'daki 82. Hava İndirme Tümeni'nin in eski komutanı olmasının yanı sıra personellerin onuruna dönük bir dizi ihlallerle karşı karşıya kalmasından dolayı şuan askerî mahkeme önüne çıkan General Jeffrey Sinclair, daha önceleri Afganistan ve Irak'taki Amerikan askerî operasyonlarını denetlemesinin yanı sıra Amerikan Ordusu Merkez Komutanlığı'nda hizmet veren ve geçenlerde de zina yapması üzerine CIA Başkanlığı görevinden istifa eden bir General olan General David Petraeus ile diğerleri gibi benzer davranışlardan dolayı soruşturmaya boyun eğen Afganistan'daki Amerikan Kuvvetleri'nin Komutanı General John Allen, evet bunlar, Silahlı Kuvvetlerimizi Kabileler Bölgesi'nde savaşmaları için gönderen hain yöneticilerimizin tam desteği ile bölgemize gönderilen Amerikan ordusunun en üst düzey yetkilileridir. Dolayısıyla artık bu adamların, Silahlı Kuvvetleri'nde savaşan kadınlara bile saygı duymadıkları ortaya çıktığı gibi onur ve zayıfları korumak, kendilerince hiçbir ağırlığı olamayan sadece boş kelimelerden ibaret olduğu açığa çıkmıştır.!

Peki o halde bu adamlar, topraklarımızın "özgürleştiricileri" unvanını hak ediyorlar mı? Ayrıca onlar, Müslüman kadını zulümden kurtarmak için çalışan kimseler midir? Dahası bu haçlı komutanların, Irak ve Afganistan'daki durumda olduğu gibi Müslüman kadınların onuruna saldırıda bulunmaları şaşırtıcı değil midir?!

Ayrıca "Ebu Garip" cezaevi ile Bagram Hava Üssü'nün sorumluları bizzat bu liderlerdir. Zira bacımız Dr. Afiyet Sıddıkî ile anamız, bacımız ve kızlarımız gibi olan adını bilmediğimiz diğer birçok bacılarımızı kaçırıp aşağılayanlar da bizzat onlardır.

İslam'da kadının onuru korunmaktadır. Zira Müslümanlardan bir kadının yardım çağrısında bulunduğu Halife Mutasım döneminde meydana geldiği gibi kadının onuruna kafirler tarafından bir saldırı olduğunda buna cihad için ordular gönderilerek cevap verilmektedir. Ama şuan Müslüman Silahlı Kuvvetleri on milyonlarca sayıda olmalarına rağmen ancak onlar, halklarımız öldürülmelerine ve hakarete uğramalarına rağmen yöneticilerimiz tarafından zincire vurulmaktalar ve sadece haçlı işgalini korumak için konuşlandırılmaktadırlar. Nitekim Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam [Halife], ancak arkasında savaşılan ve onunla korunulan bir kalkandır."

Dolayısıyla bize ulaşan raporlar ile yıllar boyunca kafirler tarafından ümmetimize yapılan sonu gelmeyen kötülükler bizlere, hadis-i şerifte geçen bir kalkana muhtaç olduğumuzu hatırlatmaktadır. Zira bizler, bizleri koruyacak olan bir Halife'ye muhtaç olduğumuz gibi ümmeti yeniden Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın şeriatı üzere birleştirmeye de muhtacız. Ayrıca bizler, bütün her yerdeki ümmetimizi kurtarmak, Amerikan askerî üslerini kapatmak, Amerikan ordusu içerisindeki çalışanları kaldırıp atmak ve ülkemizdeki Amerikan Büyükelçiliği'ni kapatmak için ordunun konuşlandırılması görevinin yerine getirilmesine de muhtacız. Nitekim bu gibi eylemlerin yerine getirilmesi halinde Batı, kesinlikle Müslümanların işlerine müdahalede bulunma ve onların ülkelerine egemen olma imkanı bulamayacaktır. Zira bunlara izin vermek bizlere haram kılınmıştır. Bundan dolayı bizler, Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla Allah'ın hükmünü tatbik etmeye davet ediyoruz. Zira sadece o zaman, ümmeti korumanın yanı sıra bir kez daha yeniden kadının onurunu koruma imkanı olacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Lahey'deki Rusya Büyükelçiliği Önündeki Gösteriye Davet

Hizb-ut Tahrir / Hollanda, 24.11.2012 gelecek cumartesi günü, Rus otoritelerinin Rusya'daki Hizb-ut Tahrir şebâbına dönük yapmış olduğu tutuklamaları reddettiğini ifade etmek amacıyla Lahey'deki Rusya Büyükelçiliği önünde bir gösteri düzenleyecektir.

En son olarak bu otoritelerin, evlerinde arama yapmalarının ardından Rusya İçişleri Bakanlığı ile Rus Federal Güvenlik Güçleri işbirliği yaparak 6 Hizb-ut Tahrir şebâbını tutuklamışlardır. Rus otoriteleri, arama süreci sırasında muhtelif silahların yanı sıra aşırıcılığa ve terörizme çağıran kitapların bulunduğunu iddia etmişlerdir.

Hizbin şebâbının silahlara sahip oldukları şeklindeki iddialar, fabrikasyon yalanlardan öte bir şey olmayıp yıllar önce kurulan ve küresel düzeyde olan Hizb-ut Tahrir'in hakikatine de aykırıdır. Zira o, çalışmasında şiddeti desteklemeyen siyasî bir hizibtir.

Ayrıca hizbin 6 şebâbına uzanan tutuklamaların yanı sıra geçmişte Moskova ve Varoşları ile Rusya'nın muhtelif bölgelerinde birçok Hizb-ut Tahrir şebâbına yapılan saldırılar gibi birçok durumlar da olmuştur. Mesela yaklaşık 60 üye, Hizb-ut Tahrir'e üye oldukları nedeniyle tutuklanmışlardır. Zira hizib, 2003 yılında Rusya Yüksek Mahkemesi tarafından haksız ve kanıtsız bir şekilde yasaklanmış ve yasaklı terör partileri listesine konulmuştur.

Rusya otoritelerinin Hizb-ut Tahrir'e karşı yapmış olduğu iğrenç kampanya bununla da kalmamış, bilakis tutuklanan şebâbın eşlerine, kızlarına ve analarına kadar uzanmıştır. Zira güvenlik otoriteleri, sürekli olarak onları sıkıştırmaktadırlar.

Hizb-ut Tahrir / Hollanda, tutuklamalara, şebâbına dönük adil olmayan yargılamalara ve ailelerine karşı yapılan haksız uygulamalara karşı Lahey'deki Rusya Büyükelçiliği önünde bir gösteri yapacaktır. Rusya otoritelerine mesajımız, aşağıdaki şekilde olacaktır:

-Hizb-ut Tahrir, kurulduğu günden bugüne kadar siyasî bir hizib olup dünyanın her bir köşesinde derin kültürü ve güvenilirliği ile bilinmektedir. Nitekim uzun yıllar boyunca hizib, fikrî çatışma ve siyasî mücadele sayesinde birçok insanın kalbini kazanmayı başarmıştır. Dolayısıyla Rusya otoriteleri, Hizb-ut Tahrir'in ister siyasi bir hizib olduğunu isterse de terörist bir hizib olduğunu iddia etsin bu, Hizb-ut Tahrir açısından hiçbir anlam ifade etmez. Sadece Hizb-ut Tahrir'in, amellerinde şeri hükümleri onayladığını ve bu hükümlere muhalefet etmediğini ifade eder. Zira Hizb-ut Tahrir, şiddetin şeran reddedildiği görüşünde olup Hizb-ut Tahrir'in takip etmiş olduğu metotla ilgili şeri hükümler de şiddet eylemlerini yasaklamaktadır. Şayet şeri hükümler, siyasî partilerin şiddet eylemlerinde bulunmalarının metottan bir parça olduğuna izin vermiş olsaydı en azından Hizb-ut Tahrir, İslam dünyasındaki hükümetler tarafından uygulana zulme ve şebâbının öldürülüp işkence edilmesine cevap verecektir. Kısacası Hizb-ut Tahrir, meseleleri tamamen farklı bir şekilde görmekte olup değişimde kesinlikle şiddete yer olmayan Mustafa [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metodunu takip etmektedir.

-Hizb-ut Tahrir, ne Rusya kanunlarını değiştirmek nede herhangi bir Batılı ülkenin kanunlarını değiştirmek için çalışmaktadır. Ayrıca şayet Hizb-ut Tahrir, Rusya'nın kanunlarını ve temel rejimini değiştirmek için çalışmış olsa idi kesinlikle hiç kimseden korkmaksızın bunu ilan edecek olmasının yanı sıra hizib bunu, Mısır, Pakistan, Suriye ve diğer İslam ülkeleri gibi çalıştığı ülkelerde ilan etmiştir. Dolayısıyla burada mesele, bir taktik yada bir korku meselesi değildir. Ancak aslında mesele, hizbin Rusya yada herhangi bir Batılı ülkede gerçekleştirmeyecek olduğu İslam Devleti'ni ortaya çıkarmak için çalışması meselesidir.

En son olarak Rusya otoritelerinden, zalim ve saldırgan bir şekilde tutuklamış oldukları Hizb-ut Tahrir şebâbını serbest bırakmalarını talep ediyoruz. Ayrıca tüm İslamî ümmeti de Rusya rejiminin İslam'a ve davet kampanyasına karşı olan tuzak ve düzenbazlığının hakikatini anlamaya, Rusya rejiminin cürümlerine karşı sessiz kalma cürümüne ortak olan yöneticileri kaldırıp atmaya ve Rabbisinin şeriatı ile hükmedecek ve dininin hurumatlarını destekleyecek bir Halife'ye biat etmeye davet ediyoruz.


Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi
Hollanda

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir İskandinavya; Rusya'nın iki ayrı elçiliğine, iki ayrı heyet gönderiyor

  • Kategori Danimarka
  •   |  

Hizb-ut Tahrir İskandinavya'ya mensup iki heyet Rusya topluluğunun Kopenhag ve Stockholm'deki iki ayrı elçiliğine ziyarette bulunmuşlardır. Söz konusu ziyaret 8 Muharrem 1434 Hicri, elmuvafık 22 Kasım 2012 tarihinde gerçekleşmiştir. Ziyarette Rus otoritesinin genelde tüm Müslümanlara, özelde de Rusya'nın kirli siyasetini gün yüzüne çıkaran Hizb-ut Tahrir üyelerine yönelik düşmanlıklar, baskınlar ve tutuklamalar hakkında, Hizb-ut Tahrir Rusya'nın ve Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosunun yayınladığı beyanlar teslim edilmiştir. Elhamdulillah

 

Rusya elçiliklerinde Verilen Çeşitli Mesajlar:

 

Kopenhag Delegasyonundan Hacı Said al-Seed Kardeşimiz

(Arapça)

 

Kopenhag Delegasyonundan Jonas Kugh Kardeşimiz
(İngilizce)

 

Kopenhag Delegasyonundan Chadi Freigah Kardeşimiz

(Danca)

 

Stokholm Delegasyonundan Khairi Shuwasha Kardeşimiz

(Arapça)

 

Stokholm Delegasyonundan Muhammed Yasir Kardeşimiz

(İngilizce)

 

Stokholm Delegasyonundan Eldar Khamzin Kardeşimiz

(Rusça)

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Rusya, Hizb-ut Tahrir / Avustralya Heyetini Kabul Etmeyi Reddetmekle İflas Ettiğini Kanıtlamaktadır

  • Kategori Avustralya
  •   |  

Sidney'deki Rusya Konsolosluğu bugün, Hizb-ut Tahrir / Avustralya heyetini kabul etmeyi reddetmiştir. Nitekim heyet, Hizb-ut Tahrir'den Rusya'nın özellikle Hizb-ut Tahrir olmak üzere Müslüman siyasî aktivistelere dönük devam eden zulmünü kınayan bir mektup teslim etmeyi planlamıştı.

Rusya Konsolosluğu, Hizb-ut Tahrir / Avustralya heyeti ile görüşmeyi reddetmekle yetinmemiş, bilakis polisi kendi adına müdahalede bulunmaya çağırmıştır! Rusya hükümeti tarafından yürütülen propagandaların devam etmesinin aksine o, delil ve hak sözü taşıyan ve Rusya'nın içeride ve dışarıdaki aşırı baskıcı politikalarını delillerle ifşa edenlere karşı bir korku hissetmektedir.

Rusya'nın heyetle görüşmeyi reddetmesi,  İslam'a ve Müslümanlara karşı yürütülen birlik politikalarına aykırı olarak düşünülmemelidir. Bilakis Rusya'nın, İslam'a karşı savaşındaki zulüm ve baskısının uzun bir geçmişi vardır. Nitekim erkeklere, kadınlara, çocuklara ve yaşlı Müslümanlara zulmetmiş, sert yasalar çıkarmış,  yalan suçlamalar üretmiş, Müslümanları uzun yıllar boyunca hapse mahkum etmiş, siyasî aktivistleri suçlamış ve onları "teröristler" olarak nitelendirmiştir.

Ancak Müslümanlara dönük şiddetli baskılara rağmen, Müslümanların meşru beklentileri, güçlü bir şekilde büyüyen projelerini tercih etme yönünde olmuştur. Hatta Rusya, eski Sovyetler Birliği zamanında gücünün doruğunda olduğu sırada bile kendi topraklarında İslam'ın nurunu söndürememiştir. Dolayısıyla bugün, siyasî istikrarsızlık nasılda temellerini kemirmektedir?! Nitekim baskıcı uygulamalar, korkutma ve yasal olmayan zulümler yoluyla meşru siyasî muhalefeti susturma girişimi, güçlü değil zayıf olduğuna dair bir işarettir. Ayrıca fikre karşı şiddetle cevap vermesi de kalkınmaya değil geri kalmışlığa dair bir işarettir.

Rusya'nın, şu iki hususu anlaması gerekmektedir:

1- Meşru siyasî muhalefeti susturma aracı olarak şiddete başvurmak, fikrî çöküşün olduğuna dair bir işaret olduğu gibi şiddetin uygulanması da bu politikaları benimseyen ülkelerin çöküşünün çok yakın olduğunun göstergesidir.

2-İslam dünyasındaki Müslümanlar ile onlardan bir parça olan Rusya'daki Müslümanlar, İslamî Hilafet'in kurulması yoluyla siyasî bağımsızlıklarını yeniden elde etmenin eşiğindedirler. Nitekim böylece habis yabancı ülkelerin, İslam dünyasının işlerine müdahalede bulunmalarını ortadan kaldıracaklardır. Dolayısıyla Rusya'nın İslam dünyasına yakınlaşması ve korkunç sicili göz önüne alındığında onun,  çok geçmeden İslam dünyası ile olan ilişkilerini yeniden değerlendirmesine acil ihtiyacı vardır. Zira Müslümanlar, Rus zalimlerinin yapmış oldukları aşağılık muameleleri asla unutmayacaklardır.

Devamını oku...

Kırım Yarımadası'ndaki Rusya Başkonsolosluğu'nun Saçma Açıklaması, Rusya'nın Baskıcı Politikalarını Temsil Etmekte ve İslam İle Savaşmak İçin Ukrayna'ya Müdahalede Bulunmayı Hedeflemektedir

  • Kategori Ukrayna
  •   |  

2012 Kasım ayında Simferopol şehrindeki Rusya Başkonsolosluğu, Başkonsolosluğun önündeki oturma eylemenin sona ermesinin ardından Hizb-ut Tahrir heyetinin teslim etmek istediği Merkezî Medya Bürosu ve Hizb-ut Tahrir / Rusya tarafından yayınlanan basın açıklamasını teslim almayı reddetmekle birlikte konsolosluk o gün, bu olay üzerine medya organlarına bir değerlendirmede bulunmuştur!

Değerlendirmelerin bir kısmı aşağıdaki şekildedir:

"Bugünkü olaya, yani oturma eylemine, terörist bir eylem olarak itibar edilebilir... Zira Konsolosluk personelinin ve ziyaretçilerin güvenliği hakkındaki bazı sorunları kışkırtmaktadır... Dolayısıyla bunun, birçok planlar üzerinde etkisi bulunmaktadır... Nitekim bu, ciddi ve tehlikeli bir durum olup zaten raporları liderliğe ilettiğim gibi bu meseleyi, Konsolosluğu koruma noktasındaki rollerini yerine getirmeyen Ukrayna otoriteleri ile Kırım'daki yerel otoritelerin önüne koyacağım.

Buda hiçbir gücü ve kuvveti bulunmayan bazı polis unsurlarında var olan endişeyi artırmaktadır... Zira Başkonsolosluğun korunmasındaki ihmalkarlık ile Ukrayna'nın muhtelif bölgelerinde meydan gelen bu ihmalkarlıktan daha da kötüsü aşırıcılığa ve terörist faaliyetlere dönük göstergelerin olmasıdır."

Aynı şekilde on küsur yıldan beridir Hizb-ut Tahrir'i yasaklayan kararlar yayınlayan Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi'ne ve bu yasağın da birçok kapsamlı kanıtlara dayandığına dikkat çekmiştir.

Bu açıklamalar ışığında Hizb-ut Tahrir / Ukrayna, aşağıdaki hususları ifade etmeyi zorunlu görmektedir:

1-Başkonsolos açıklamalarında, temsil etmiş olduğu zorba rejimin canlı örneğini şekillendirmektedir;

Nitekim 2003 yılının başlarında Rusya otoriteleri, terörist eylemlerde bulunduğu suçlamasıyla Hizb-ut Tahrir'in peşine düşüp takip etmiştir. Bu ise on yıllar boyunca, dahası kurulduğu ilk günden beri Hizb-ut Tahrir'in faaliyetlerinin sadece fikrî çatışma ve siyasî mücadeleyle sınırlı kalmasına rağmen olmuştur. Sonuçta Rusya'da bundan müstesna değildir.

Şüphesiz Rusya'nın nazarında terörizm, mescitlerdeki dersler, konferanslar, gösteriler ve barışçıl yürüyüşlerdir.

Bundan dolayı Konsolosun, oturma eylemini terörist bir tehdit olarak nitelendirmesi doğaldır. Dolayısıyla o, kendisini Hizb-ut Tahrir'e karşı zorba ve kibirli olan ülkesinin rejiminden uzak tutması imkansız bir personel gibidir.

Konsolos'un, terör tehdidi hakkındaki açıklamaları yalan olup bu, mantığa da aykırıdır. Zira medya organları ile hukuku koruyan kurumların oturma eylemenin barışçıl olduğu ve hiçbir şiddet eylemleri kaydedilmediği şeklindeki açıklamaları bunu ortaya koymaktadır.

2-Rusya Yüksek Mahkemesi'nde Hizb-ut Tahrir'i yasaklayan, ona terörist bir örgüt olarak itibar eden ve bunu da birçok kanıtlara dayandıran yargıcın özel kararına vurgu yapılması, açık bir yalandan öte bir şey olmayıp vakıaya da aykırıdır. Zira bu, açıkça görülmekte olup mahkemenin kararı, aşağıdaki internet adresinde mevcuttur:

http://www.memo.ru/hr/jbl/doc/2.htm

Hizb-ut Tahrir ile ilgili olarak; onun terörizmle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Zira Rusya'daki İnsan Hakları Örgütleri, bu yasağın meşru olmamasının yanı sıra onun geçersiz olduğunu daha ilk günden beri vurgulamaktadırlar. Aynı şekilde Memorial Örgütü de 07.11.2012 günü Moskova'daki Bağımsız Gazetecilik Merkezinde yapmış olduğu basın konferansında buna vurgu yapmıştır.

Aslında "kapsamlı kanıtlar da" dahil Yüksek Mahkeme'nin kararı (!), Başkonsolos (Andreev'in)  saçma açıklamaları ve barışçıl eylemi de bir terör tehdidi olarak nitelendirmesiyle uyumludur.

3-Başkonsolosluğun en son açıklamaları, onun ileriki günlerde Ukrayna'da Hizb-ut Tahrir'i yasaklamak için her türlü çabayı göstereceğini ve bunun gerçekleşmesi için de elinden geleni ardına koymayacağını ortaya koymaktadır. Zira ileride, Ukrayna otoriteleri ile Kırım otoritelerinden, Rusya'nın Müslüman vatandaşlarına karşı uyguladığı aynı baskıcı ve despot politikayı izlemelerini talep edecektir.

Kuzey Kafkasya'da ve şimdi de Başkurdistan ve Tataristan'da istikrarsızlığa yol açan bu politikayla Başkonsolos (Andreev), bu istikrarsızlığı Ukrayna'ya taşımayı ve onu deniz açıklarına gömmeyi ümit etmektedir. Aynen daha ilk gün beridir Hizb-ut Tahrir ile mücadele eden Rusya'nın gömdüğü gibi.

Ayrıca Konsolosun açıklamaları, Rusya'nın sadece ülkesinin içinde değil dahası dünyanın her tarafında kesinlikle hakkı duymak istemediğini göstermektedir.

4-Bizler; Rusya otoritelerine, Başkonsolos (Andreev) yoluyla Hizb-ut Tahrir'in davetinin otoritelerin tutumlarına bakmaksızın Rusya'da, Ukrayna'da ve dünyanın her yerinde devam edeceğini vurgularız. Zira bizim amellerimizin kaynağı, ne beşerin koymuş olduğu yasalardır ne Yüksek Mahkeme'nin yasak koyması yada izin vermesidir nede tagut istihbaratların baskı uygulamalarıdır. Bilakis bizim kaynağımız, yerin, göğün ve bu ikisinin arasındakilerin yaratıcısı olan Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın hükmüdür.

Otoritelerin on yıllar boyunca Hizb-ut Tahrir'e dönük baskıları, şebâbının gücünü, azmini, ideolojisine sımsıkı sarılmasını ve gayesini gerçekleştirme hususundaki ısrarının artırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الوَكِيلُ "Onlar o kimselerdir ki insanlar kendilerine, (düşmanınız olan) insanlar size karşı (güçleriyle) toplandılar, aman onlardan sakının dediklerinde, bu onların imanını artırır ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir derler." [Âl-i İmran 173]

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER