Salı, 10 Recep 1447 | 2025/12/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Suriye Vilayeti: Şam Vaat Edilmiş Hilafetin Yolunda

  • Kategori Video
  •   |  

Hizb-ut Tahrir ve Şam devrimi, devrim çevrelerinde bilincin yayılmasındaki etkinliği devrimin kendisiyle Allaha yönelik olması için nasıl ilerlediğini ve devrimin İslam'ın nuruyla nurlanarak Allah'ın vaadi olan Hilafet’in gerçekleşmesi için yaygın bilincin vuku bulması için çabalarını belgeleyen görüntüler ve kayıtlar.

Cumadilula 1434 H., elmuvafık Mart M.

Devamını oku...

Suriye Vilayeti: Mescidde nutuk; Ashabul Uhdud kıssası ve Şam ehlinin Sebatı

  • Kategori Video
  •   |  

4 Cumadilula 1434 H., elmuvafık 16 Mart M. Cumartesi  günü Halep mescidlerinden birinde Şeyh Ebi Nizar Eşşami'nin hitabetiyle Hilafet çağrısı zelzele etkisi oluşturarak büyük bir icabet görmüştür. Ayrıca mescid tekbir, tehlil ve Hizb-ut Tahrir'in yaptığı çağrıya hasretle kalpten gelen sesler ve icabetlerle inlemiştir.

Devamını oku...

Suriye Vilayeti: Halep Şiar mahallesinde kalabalık gösteri

  • Kategori Suriye
  •   |  

10 Cumadilula 1434 H., elmuvafık 22 Mart M. Cuma günü Hizb-ut Tahrir Gençleri, destekçileri ve devrimciler Haleb’in Şiar mahallesinde kalabalık bir gösteri düzenlemişler ve gösteride Hilafeti, İslamı ve kafir Batının istemezliğine rağmen 'Devrimimiz İslamidir'  sloganlarını dile getirmişlerdir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Faşist Sri Lankalı "Bodo Bala Sena" Örgütü, Sri Lanka Hükümetinin Zımnî Onayıyla Cilbabın [Pardesünün] Yasaklanmasına Dönük Bir Kampanya İlan Etmiştir

Irkçı hareket ve dinci faşist olarak kötü bir nam kazanan ve Sri Lanka'da Sinhale Budistlerinin üstünlüğünü gerçekleştirmek için çalışan ırkçı "Bodo Bala Sena" Örgütü [BBS], 17 Mart 2013'de toplu yürüyüşler şeklinde Müslüman kadınların elbiselerine [pardesülerine] karşı bir kampanyanın başlayacağını ilan etmiştir. Nitekim bu hareket, geçmiş zamanlarda da cilbablara dil uzatmış, aşağılık yorumlarda bulunmuş ve Müslüman kadınların giysilerine saldırmış olmasının yanı sıra genel olarak da İslamofobiyi kışkırtmıştır. Bu da saldırganlığa, öfkenin körüklenmesine ve Müslümanlara yönelik saldırıların şiddetlenmesine yol açmıştır. Nitekim bazı kentlerde, hareketin bazı destekçileri sokaklarda Müslüman kadınları durdurarak onlara cilbablarını çıkarmalarını emretmişlerdir. Mesela Dickwella kentindeki üç Müslüman genç kız şerî elbiselerinden dolayı saldırıya maruz kalmışlardır. Ayrıca "Bodo Bala Sena" Örgütü, Sinhale Budistlerinin Müslümanlarla ticareti kesmeleri çağrısında bulunduğu gibi Sri Lanka'da ürünlere helal sertifika verilmesini önlemek için büyük ölçekli bir kampanyayı idare etmiştir. Dolayısıyla "Bodo Bala Sena" Örgütü, Mahinda Rajapasca başkanlığındaki taifeci-Sinhaleci bir fikre sahip olan Sri Lanka hükümetinin desteğini almaktadır. Zira örgüte, İslam'a düşman ırkçı kampanyasını sürdürmesi ve ırkçı konuşmasını aleni bir şekilde yayması için tam bir özgürlük sağlamıştır. Çünkü hükümet, bu İslam düşmanlığı aktivitelerini kınama ya da azaltmada başarısız olmuştu. Ayrıca Savunma Bakanı Gotabhaya Rajapaksa, 9 Mart Budist liderliğinin akademik açılışında Bodo Bala Sena'nın onur konuğu olmuştur. Nitekim Savunma Bakanı, "mevcut zamandaki önemini fark etmesinin ardından" bu olaya katılmaya karar verdiğini açıklamış ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Önemli ulusal göreve katılan kimselerin Budist din adamlarından şüphe duymasına ya da korkmasına gerek yoktur."

Rajapaksa rejimi, ateşli bir şekilde bu "önemli ulusal görev için" belli ki amacı Müslüman kadınları damgalamak ve Sri Lanka'daki Müslüman toplumu marjinalleştirmek olan "Bodo Bala Sena" Örgütünü desteklemek yoluyla rejimin inancının ve hedefinin, bu faşist örgütün benimsemiş olduğu yıkıcı ırkçı ilkeleri takip etmek olduğunu kanıtlamıştır. Görünen o ki rejim, halkın desteğini korumak için ırkçılığı istismar etmeye ve azınlıklar hedefini kabul edilebilir standartlar haline getiren Burma gibi diktatör ülkelerin politikasını sürdürmeye kararlıdır. Dolayısıyla Sri Lanka'daki Müslüman kadınlar, ırkçılığa dayalı mevcut kindar politikanın kurbanlarıdırlar. Zira toplumlarda anlaşmazlığı, bölünmeyi ve çatışmayı eken ve azınlıkları kolay bir hedef haline getiren zehirli milliyetçi mefhumunun ipi bizzat bu politikadır. Bundan dolayı Hilafet Sistemi'nin gölgesindeki azınlıklar çözümü, Sri Lanka'daki mevcut ırkçı hükümet ile milliyetçiliğe dayalı diğer ülkelerin gölgesindeki kötü muamele ile tamamen çelişmektedir. Dolayısıyla Hilafet, inançları, onuru, hayatı ve mülkiyetleri korumak için ırkına veya cinsiyetine veya dinine bakmaksızın tebasındaki her bir ferdin haklarını sağlamak zorundadır.

Hizb-ut Tahrir kadınları, Bodo Bala Sena Örgütü ile Rajapaksa rejimine şu şekilde seslenir: Sri Lanka'daki Müslüman kadınlara ve İslamî inançlarına yönelik bu saldırıyı, dünyadaki hiçbir kimsenin bilmeyeceğini sanmayınız. Çünkü bizler, sizlerin ırkçılığını medya organları yoluyla geniş ölçüde ifşa edeceğiz, bacılarımızın karşı karşıya kaldığı zulüm tüm dünyaya ifşa olacak ve bu sayede dünyadaki aklı başındaki her bir kişi sizleri zalimler listesine koyacaktır. Evet, Sri Lanka'daki Müslümanlar azınlıktadır ancak onlar, sayıları bir buçuk milyar olmasının yanı sıra sizlerin dinci faşizminize asla sessiz kalmayacak olan güçlü bir ümmete mensupturlar! Dünya Müslümanlarını birleştirecek olan İslamî Hilafet Allah'ın izniyle çok yakında geri dönünce, Müslümanlara zulmetmeye kalkışan herkese sert bir şekilde muamele edecektir.

Sri Lanka'daki Azize Bacılarımız!

Sizleri, dininizden ve Allahu [Subhânehu ve Teâlâ]'ya itaat etmekten vazgeçmeniz için sizlere kullanılan bu baskıcı üsluplardan dolayı parçalanmamaya davet ediyoruz. Dolayısıyla dininiz ve İslamî elbiseniz üzerinde sabit kalınız. Zira Allahu [Subhânehu ve Teâlâ] ve tüm İslam ümmeti sizinle beraberdir. Emin olunuz ki sizler için bir barınak ve sığınak sağlayacak olan Hilafet Allah'ın izniyle çok yakında geri dönecektir. O halde sizlere ve İslamî kıyafetinize yönelik tüm saldırılara karşı tepkiniz, kendisini putlarıyla tehdit edenlere karşı İbrahim [Aleyhi's Selam]'ın şöyle diyerek verdiği tepkisi şeklinde olsun:

وَكَيْفَ أَخَافُ مَا أَشْرَكْتُمْ وَلاَ تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُم بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا فَأَيُّ الْفَرِيقَيْنِ أَحَقُّ بِالأَمْنِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ "Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki guruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır?" [En'am 81]


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...

Gassan Hito'nun Geçici Hükümeti; Amerika'nın Yönetimi Elinde Tutmak İçin Suriye'deki Ayaklanmaya Dönük Komplo Halkalarından Bir Halka, İçerideki İslamcı Ayaklanmacıları Vurmaya Dönük Bir Fitne Projesi ve Kasap Beşar İçin Bir Kurtarma Gemisidir

  • Kategori Suriye
  •   |  

Hito'nun seçilmesinin dışarıdan destekli aceleci bir çaba olduğunu söyleyenleri protesto etmek için oylamadan önce bazılarının oturumdan çekilmelerine yol açan "Ulusal Koalisyon'un" üyeleri arasındaki ihtilafların ortasında bu koalisyonun genel kurulu, 18-19.03.2013 günleri arasında İstanbul'daki lüks Retaj Royal Otel'de toplanmış ve Suriye asıllı Amerikan Gassan Hito geçici hükümetin başkanı seçilmiştir. Nitekim bunun, içerideki "kurtarılmış bölgeleri" idare edeceği ve silahlı örgütlerin veya sosyal veya dini veya askeri figürlerin idare etmesi imkansız olan bu bölgelerdeki büyük idarî boşluğu dolduracağı ilan edilmiştir. Nitekim Amerika, onun seçilmesini memnuniyetle karşılamış ve Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland onun hakkında gazetecilere şöyle bir ifadede bulunmuştur: "Amerikalı yetkililer, Gassan Hito'yu tanımakta ve ona saygı duymaktadırlar." Ve onu överek şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Suriye halkına düşkün olan bu şahıs, Teksas'taki çok başarılı olan bir hayatı terk ederek kendi vatandaşlarına insanî yardımda bulunmak için çalışmaya gitmiştir." Nitekim Amerikan "New York Times" Gazetesi onu, "Suriye ayaklanmasının geçici hükümetinin başkanı olarak seçilen bir Amerikan vatandaşıdır" şeklinde nitelendirmiştir. Şimdi doğrudan, Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry'in daha bir hafta önce, yani 13.03.2013'de yapmış olduğu açıklamasını aktarıyoruz: "Esad ile muhalefetin, Cenevre'de konulan çalışma çerçevesine binaen geçici bir hükümet oluşturmak için diyalog masasına geldiğini görmek istiyoruz." Ve şöyle demişti: "Aynı şekilde Suriye Muhalefeti'nin, işbirliği için masaya gelmesi kaçınılmazdır ve bizler de bunun için çalışıyoruz ve çalışmaya da devem edeceğiz." Zira bu Hito, Amerika'nın görevini yerine getirmek için bir Amerikan seçimidir. Dolayısıyla bu seçimin, bir taraftan Amerika'nın hesabına asrın kasabı Beşar Esed ile diyalog için bir hazırlık adımı diğer taraftan ise Batı ülkelerinin kendisinden korktukları ayaklanmayı soğurma ve ayaklanmanın İslamî yönüne kürtaj yaptırmak için olduğu kabul edilebilir. Bu yüzden Batılı ülkeler, bu hükümetin önceliklerinin ayaklanmaya darbe indirip ortadan kaldırmak olduğu gibi ayaklanma üzerinde Ulusal Koalisyon'un üyelerinden olan bu parazitlere yardım elini uzatmanın temel şartı olarak değerlendirmektedirler. Bu alanda Hito, Batılı projeyi kabul eden unsurlarla ortak çalışacak, medya olarak onun pazarlaması yapılacak ve aşırıcılık ve terörizm gerekçesiyle İslamî eğilime sahip olan ayaklanmacılara darbe vurmak için çalışacaktır. Bundan dolayı bu hükümet, içeride bir fitne projesi olup o, uluslararasının Suriye'deki mübarek ayaklanmaya yönelik komplo halkalarından bir halka ve Beşar ile onun cellatları olan suç takımı için bir kurtarma gemisidir. Burada kayda değerdir ki bu seçim, kasabın kendisi için beklenen ret durumunu hapsederek insanları meşgul etmek ve aynı zamanda insanları bu seçimi kabul etmeye mecbur bırakmak için masumlara karşı kimyasal silah kullanmasıyla örtüşmektedir. Bunu ise bu gibi cürümlerle onlara baskı uygulamak için yapmaktadır. Nitekim bu silah durumunun, Suriye'deki sahih İslam hareketinin karşısında önerilen hükümeti desteklemek için uluslararası müdahaleye bir gerekçe olması çokta uzak değildir.

Ey Şam-Suriye'deki Sabırlı Mümin Müslümanlar!

Hakeza tam bir alçaklık ve aşağılık bir şekilde Ahmed Muaz el-Hatib liderliğindeki Ulusal Koalisyon, şehitlerin kanlarına hıyanet ettiği gibi ölülerden önce canlılara hıyanet etmekte ve tüm bunlardan önce Allah'a, Resulüne, Dinine ve müminlere hıyanet etmektedir. Nitekim kısa bir geçmişi olmasına rağmen bu Koalisyon ile başkanının hıyanet tutumları çoğalmıştır. Dolayısıyla hangi gözlemci halk bunun gibilere itimat eder bilemiyoruz. Zira onlar, insanlar tarafından seçilmedikleri gibi onların mefhumlarını taşımamaktalar ve onların arzularını da temsil etmemekteler, dahası onlar istihbarat koridorlarında ve Büyükelçilik kulislerinde imal edilmekteler ve onların geneli ise 11 yıl boyunca Teksas'daki Amerikan İletişim Teknolojisi "İnovar" Şirketi'nde İcra Müdürü olan ancak Kasım ayında, bizzat kendisinin açıkladığı üzere "Suriye ayaklanmasına katılmak için" aniden görevini terk ettiği ifade edilen bu Hito gibi karanlık  kişilerdir. Aynı şekilde onların geneli, laik kimselerdir. Zira aynı şekilde onun hakkında ifade edildiği üzere kendisi Amerika'daki "Özgür Suriye İttifakı'nın" kurucularından olmakla birlikte 2011 yılından bu yana da başkan yardımcılığı görevini üstlenmiş olup bu Birliğin amacı ise "Özgürlüğü, adaleti, sivil özgürlükleri ve kanunun saygınlığı hususunda Suriye halkının arzularını desteklemektir." Hatta her kim onun Ahmed Muaz el-Hatib gibi İslamî olduğunu söylüyor ya da onun sözde bazı İslamî cemaatler gibi bu seçimin arkasında durduğu söyleniyor ise bunların İslam'ı, Müslümanları rejimin küfür üzere ve Batı'nın elinde kalmaya devam etmesine ve sadece şahısların değiştirilmesine alıştıran Batı tarzı İslam'dır. Dolayısıyla burada gördüklerimizi, İslam'dan diğerlerinden daha ok korkar hale gelen Mısır ve Tunus'un her birinde de görmekteyiz.

Ey Dâr-ul İslam'ın Merkezi Şam Topraklarındaki Ayaklanmacılar!

Önce Ulusal Konseyin, ardından Ulusal Koalisyon'un ve şimdi de geçici hükümetin oluşturulması sizden tamamen uzak olup Batı, onlar aracılığıyla Beşar rejiminden çok az farklı olacak olan çözümleri dayatmak amacıyla habis dolambaçlı yollarla onları sizlere dayatmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla onlar, sizleri temsil etmemekteler, bilakis onları ortaya çıkaranları temsil ettikleri gibi dahası sizlerin üzerine düşen onları tamamen reddetmektir. Zira onlar, Sykes-Picot bayraklarını kaldırmaktalar ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in râyesini kaldırmayı da reddetmektedirler. Dolayısıyla onlar, Laik sivil bir devletin kurulmasını istedikleri gibi şariatın kurulmasını emrettiği İslamî Hilafet Devleti'nin kurulmasını da reddetmektedirler. İşte onlar, İslam haram kıldığı halde kafir Kapitalist Batılı ülkelerden yardım dilenmektedirler. Dolayısıyla tüm Müslümanların yapmaları gereken onlara karşı tek yumruk olmalarıdır. Ancak çok şaşırtıcı olan Suriye'deki Müslümanların, aralarındaki bu parazitlerin soyut varlıklarını kabul etmesinin yanı sıra onları dinlemesidir. Müslümanlar çok iyi bilsinler ki onlarla muamelede bulunmayı kabul etmek demek, Amerika'yı Suriye'de etkin kılmak, Müslümanların ayaklanmalarının ortadan kalkmasında Amerika'ya yardım etmek ve Amerika'nın içeride fitne tohumu ekmesine imkan vermek anlamına gelmektedir... Yine Müslümanlar çok iyi bilsinler ki şüphesiz Allahu Subhânehu, Semî'dir ve Alîm'dir ve amellerin her zerresinden dolayı hesaba çekecek ve ya cennet ya da cehennem olacaktır... Dolayısıyla şayet sizler kurtuluş istiyorsanız, sizler için sizlere yönelik uluslararası komploya karşıt düzeyde olacak olan Raşidî Hilafet Devleti'ni kurmaktan başka bir kurtuluş yoktur. Şayet sizler nusret istiyorsanız, sizler için bundan başka bir nusret yoktur. Şayet sizler izzet istiyorsanız, sizler için İslam'dan ve Raşidî Hilafet Devleti'ndan başka bir izzet yoktur. Hakeza sizlerin önceliği, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ve kerim sahabesi [Radıyallahu Anhum Ecmaîn] olmalıdır. O halde Allahu [Subhânehu ve Teâlâ]'nın emrettiği gibi onları örnek alınız. Nitekim Allahu [Subhânehu ve Teâlâ], onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا "Andolsun ki Resulullah'ta sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için gerçekten en güzel örnek vardır." [elAhzâb 21]

Ve İbrahim ve onunla birlikte olanlar hakkında şöyle buyurmuştur:

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ "İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek olan Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." [Mumtehine 4]

Dolayısıyla Resulünüz ve onun atası efendimiz İbrahim ile onlarla birlikte olanların davet ettiği şey, işte budur. Peki gerçekten bizler onlarla birlikte miyiz?

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Gerçek Bir Laiklik Yöntemi; Çin, 330 Milyon Kürtaja Ekonomik Çıkarlar Adını Gerekçe Göstermektedir

El-Cezira Kanalı, Çin Post Gazetesi ve diğer haber ajansları 16 Mart 2013'de, Çin Sağlık Bakanlığı'nın resmen yayınladığı beyanatlara yer verdiler ki beyanatta şöyle geçmektedir; Çin'de, nüfuz sayısını azaltmak amacıyla 40 yıldır uygulanan doğum kontrol programlarından dolayı 330 milyondan fazla kürtajın ve yaklaşık 200 milyon da kısırlık vakıasının olduğu ortaya çıkmıştır. Bu beyanatlar, Çin'de acımızca uygulanan "bir çocuk politikasının" neden olduğu ve ailenin boyutunu sınırlamak amacıyla kadınlara karşı birçok şiddet eylemlerinin yanı sıra doğurganlık hususundaki temel haklarının ihlal edilmesine yol açan toplumsal düşüklüğün muazzam bir ölçüde olduğunu teyit etmektedir. Nitekim geçen dört on yıl boyunca milyonlarca kız çocuğu terkedilmiş ya da Çin'in köy ve kasabalarında öldürülmüşlerdir. Dolayısıyla Çin, kadınların kaçırılması, kliniklere sokulmaları, ardında da dokuz aylık olsa bile çocuklarının düşürülmesi gibi hükümetin vahşî bir şekilde bir çocuk politikasını uygulamasındaki vahşî boyutu ortaya çıkaran hikayelerin yayıldığı son bir yıl boyunca bir utanç hissetmektedir.

Kürtaj vakıasındaki bu devasa rakam, hükümetin gözlerini kör eden zalim ekonomik çıkarları nedeniyle insanlığını kaybettiğini yansıtmaktadır. Zira Çin, malî bir yük ve ekonomik bir engel olarak gördüğü halkının gelecekteki nesli olacak olan çocuklarını hafife almaktadır. Dolayısıyla politikasının bir bütün olarak birey ve toplum üzerindeki etki boyutunu göz ardı ederek tüm sorunlara ekonomik açılardan bakan Kapitalist ideoloji Çin hükümetini kör etmiştir. Zira Kapitalizm, ekonomik çıkarları insanî değerlerin ve ekonomik büyümeyi de aile ve çocukların hayatının önüne koyan bir ideolojidir. Bu da Çin hükümetinin, Kapitalist ideolojinin sunduğu hatalı bir çözüme başvurmasına yol açmaktadır ki bu ise fakirliği engelleyecek olan doğum kontrolü şekildeki hatalı teoridir. Dolayısıyla bu da henüz doğmamış olan milyonlarca çocuğun ölümüne yol açmaktadır. Kapitalizm, mevcut gelirlerin tüm insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmadığı şeklindeki hatalı bir fikir taşımaktadır. Bu hakikate rağmen dünya çapında nüfuz kontrolü programlarını gözetleyen Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Programı Şubesi'nde bugün, herkesin sağlıklı bir yaşam elde etmesi için yeterli gıdanın olduğunu kabul etmektedir.

Kapitalizmin aksine İslam sorunları, rolü Kapitalizmin çözümlerini belirlemek olan ekonomik sıkıntı şeklindeki bakış açısı yerine insanlık için en iyi olan bakış açısına göre çözmektedir. Zira İslam, doğum kontrolü bakışını ve politikasını reddettiği gibi aynı şekilde Kapitalizmin ekonomik çıkarlar için annelerin doğal doğurganlık arzularını bastırmak yoluyla aile boyutunu sınırlayan maddî görüşünü de reddetmektedir. İşte bunun yerine İslam, naslarında hükmün Allahu [Subhânehu ve Teâlâ] katından olduğu ve O'nun, dünyadaki bütün insanlara yetecek kadar doğal kaynaklar yaratan bir Rezzak olduğu vurgusu sabit olduğu için fakirlikten korkmaksızın üremeye ve çoğalmaya teşvik etmektedir. Dolayısıyla Müslümanın zihniyetini besleyen bu eşsiz inanç, çocukların çokluğunu ailenin malî kaynakları için bir yük olarak değil aile için bir nimet olarak görmektedir.

Ayrıca İslamî Ekonomik Sistem, tebanın tüm fertlerinin temel ihtiyaçlarının tam bir doyumla doyumunu garantilemek, onlardan her birinin lüks ihtiyaçlarını sağlamak ve onların yaşam standartlarını iyileştirmek için servetin toplumda etkin bir şekilde dağıtılmasına dayalıdır. Bu ise ancak sahih İslam siyaseti sayesinde hem kendileri hem de toplumları için gençleri güçlü ve aktif bir hale getirmek amacıyla tam bir gençlik potansiyeline sahip olan İslamî Hilafet Devleti'nin gölgesinde gerçekleşebilir. Zira ekonomiyi refaha entegre etmek ve bağlamakla birlikte tebası için ekonomik adaleti ve eşitliği sağlayacak olan bizzat Hilafet'tir. Ayrıca Hilafet, utanç verici, zararlı ve baskıcı doğum kontrol mefhumunu da reddetmektedir. Zira o, serveti birkaç elitin tekeline almak yerine bütün bireylerin ihtiyaçlarına karşılamak ve kârlara, servet yönetimine ve ekonomik sisteme odaklanmak yerine insana önem vermek için Allahu [Subhânehu ve Teâlâ]'nın bizim için şeriat kıldığı bir sistemdir. أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً "Allah'ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi?" [Lokman 20]


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER