Pazartesi, 09 Recep 1447 | 2025/12/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Orta Asya Kasabı Kerimov Hizb-ut Tahrir Şebâbının Cezaevi Süresini Yeniden Üç Yıl ve Daha Fazla Uzatmaktadır!

Allah düşmanı ve İslam'a kindar olan Özbekistan tagutu Kerimov, hala genelde Müslümanlara özelde ise Hizb-ut Tahrir'e yönelik kinini kusmaktadır. İşte o, onların cezaevlerinde kalmaları ve mahkumiyetleri sona erdiği halde serbest kalmamaları için onlara yönelik suçlar üretmektedir. Bunu ise onlar için fabrikasyon suçlar uydurmak yoluyla yapmaktadır.

1999-2000 yılları arasında tutuklanan ve o zaman 19-14 yılları arasında hüküm giyen Hizb-ut Tahrir şebâbının hükümlerinin sona ermesinin ardından Kerimov ve kuyrukları onları serbest bırakmadılar. Dahası onlara karşı fabrikasyon suçlar uydurdular ve onlar için ek süre kararı verdiler. Bu şebâba dair örnek, 19 yıldır tutuklu olan Fergana şehrine bağlı Aangyekurgan'dan kardeş Sâmin, kendisine ikinci kez üç buçuk yıl hüküm verilen Margilana'dan Abdu Mana, yine ikinci kez 3 yıl hüküm giyen Andican'dan Muhammed Ahmedov, üç buçuk yıl hüküm giyen Kudret Hoca ve 6 yıl hüküm giyen Mirzan Kantaf Nusratullah'dır. Hatta kadınlar bile tutuklamaya ve işkenceye teslim olmadıkları gibi cezaevi sürelerinin de uzatılmasına teslim olmamışlardır. Şimdi aynı şekilde bunlara dair örnekleri de hatırlatıyoruz; ikinci dönem için üç yıl hüküm giyen bacı Goipova Umeda, ikinci dönem için üç yıl hüküm giyen Miroj Hun ve 3 yıl hüküm giyen Sorhan Darinski şehrinden Akayove Adulat. Liste bu şekilde uzayıp gitmekte olup hepsini burada zikretmek imkansızdır.

Aynı şekilde serbest bırakılan erkek ve kadınlar, Kerimov ile istihbarat birimlerinin zulmüne teslim olmamaktadırlar. Zira istihbarat birimleri, Hizb-ut Tahrir'in saflarına ajanlarını yerleştirmek için Kerimov'un istihbaratı tarafından umutsuz bir girişim olarak onlardan serbest bırakılanları çağırmaktalar ve şantaj yapmak yoluyla onlarla işbirliği yapmaya çalışan görüşmeler gerçekleştirmektedirler. Ayrıca İçişleri Bakanlığı, serbest bırakılmaları kesin olan kadınları durumlarının kötü olmasına rağmen temizlik işlerinde zorla çalıştırmak için istismar etmektedir.

Milli Güvenlik Kurulu ile mücrim Kerimov'un istihbarat birimlerinin kullandıkları ucuz üsluplardan biri de elbiselerini çıkarttırmak, çıplak resimlerini çekmek ve onları ifşa etmenin yanı sıra onları genelevlerine çekmek ve burada çalıştıkları propagandasını yapmak, dahası bazı şeri elbise giyinmiş olan kızları eğlence merkezlerine götürmek ve başörtülü kızların itibarını sarmaya çalışmak için şeri elbiseleriyle dans yapmaya zorlamakla tehdit etmek yoluyla iffetli Müslüman kadınların itibarını sarsma girişimidir.

Aynı şekilde Kerimov'un zebanilerinin kullandıkları beşerî üsluplardan biri de yüzlerce kilometrelik yolculuğun zahmetini çekmelerine, acısını çektikleri kötü maddî durumlarına ve ziyaret saatlerinde gelmelerine rağmen hücre hapsinde ya da zindanlarda oldukları gerekçesiyle mahkumların ailelerinin evlatlarıyla görüşmelerini yasaklamak yoluyla mahkumlara ve ailelerine psikolojik baskı uygulamaktır.

Ancak Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya şükürler olsun tüm bu işkencelere, kötü muamelelere, zulümlere, sıkıntılara, korkutmalara, gözdağlarına ve sevabını sadece Allah'tan umup sabrederek can veren yüzlerce şehide rağmen Hizb-ut Tahrir şebâbı ile şebâbatının azimleri kırılmamış, bilakis hiziplerine ve davetlerine daha sıkı bir şekilde tutunmuşlar ve gayelerini gerçekleştirmede daha da ısrarcı olmuşlardır.

Hizb-ut Tahrir şebâbı ile şebâbatının, ümmetlerinin kalkınması ve yaşamış olduğu fasit vakıadan kurtulması yolunda göstermiş oldukları bu büyük fedakarlıklar ile Kerimov'un halkına karşı işlemiş olduğu zulüm, zalimlik ve saldırganlık karşılaştırıldığında insanlar kimin güvenilir, kimin hain ve kimin dost, kimin düşman olduğunun arasını kesinlikle ayırt edeceklerdir. Nitekim insanlar, giderek artan bir şekilde hizbe katılarak onun etrafından toplanmaktalar ve onu evlatlarını kucakladıkları gibi kucaklamaktadırlar. Dahası hizbin saflarına katılanların zulüm ve işkenceyle karşılaşacaklarını tam olarak bilmelerine rağmen yeniden hizbin saflarına katılmaktadırlar. Ayrıca bu yolda yürüdükleri sırada acı ve sıkıntılar çekmelerine rağmen onların, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın dininin nusret bulması yolunda mal ve canla ilgili tüm fedakarlıkları göstermeye hazır oldukları görülmektedir.

يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلاَّ أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ "Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez." [et-Tevbe 32]

Ey Özbekistan'daki Müslümanlar!

Allah!ın izniyle çok yakında Hilafet kurulacaktır. Zira onun kurulmasına çok ama çok yakın bir zaman kalmıştır. İşte o zaman o, Allah'ın muhlis kulları için bir nur ve Kerimov ve aşağılık zebanileri gibi Allah'ın düşmanlarını yakan bir ateş olacaktır...

Ey Özbekistan'daki Hizb-ut Tahrir'in Kahraman Şebâbı ve Şebâbatı!

Sizin kanlarınız ve işkenceleriniz, Allah'ın izniyle asla heder olmayacak, Allah katında bir ecir ve sevap olacak, Hilafet sizlere zulmedenlerden intikam alacak ve böylece Allah, mümin kavmin gönüllerine şifa verecektir...

كَتَبَ اللَّهُ لأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ"Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah Kavî'dir, Aziz'dir." [Mücadele  21]


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İkiyüzlü Amerikan Kongresi, Amerikalıların İnsansız Uçaklarla Öldürülmesine Dikkat Çekmektedir Peki Ya Amerikan Ortaklığında Katledilen Yüz Binlerce Müslüman Hakkında Ne Demeli Acaba?!

"Washington- ajanslarında", cumhuriyetçi ve demokratlardan oluşan Amerikan Temsilciler Meclisi Yargı Kurulu Üyelerinin, Amerikan insansız uçaklarının Amerikan uyruğu taşıyan kişilere yönelik darbelerden dolayı endişe duyduklarını ifade ettikleri geçti. Zira geçen ayın başlarında Amerikan Adalet Bakanlığı tarafından kongreye verilen ve Amerikan başkanına Amerika'nın güvenliği için tehdit sayılan Amerikalı kişilerin öldürülmesiyle ilgili emirler çıkarma yetkisi veren "gizli bir müzekkerinin" varlığından bahseden "beyaz bir kâğıdın" varlığı ifşa oldu.

Ancak Afganistan ve Irak'taki Amerikan ordusu tarafından Amerikalı olmayan silahsız sivillerin doğrudan hedef alınmasına ne demeli acaba? Ağaçları ve taşları helak eden silah ve mühimmatlarla evlerin yıkılmasına ve ülkenin harap edilmesine ne demeli acaba? İslam dünyası ve Suriye'deki insan olarak nitelenen uzman kuruluş Amerikan çeteleri tarafından suikastlar düzenlenen İslamî şahsiyetler ve alimler hakkında ne demeli acaba? Dahası Suriye, Filistin, Keşmir, Çeçenistan ve diğer yerlerde gizli ve açık olarak Amerikan desteği ile katledilen binlerce Müslümanlar hakkında ne demeli acaba? Yoksa akıtılan bu kanların hiçbir değeri yok mudur?!

Bu kanların akıtılması, yalan ve iftirayla New York sahillerinde özgürlük heykelleri diken Amerikan kovboyların medeniyetine sahip iki tekenin toslaşması değildir. Nitekim kanlı kovboy medeniyeti, daha önce Avrupalı sömürgeciler geldiklerinde yerli Amerikalı olan Kızılderililere karşı tarihte benzeri görülmemiş bir soykırım savaşı açmadı mı? Evlerinden kaçırıldıkları ve İkinci Dünya Savaşı sırasında sürgün cezaevlerine atıldıkları zaman Japon asıllı Amerikan vatandaşlarının anayasal hakları için ağırlını koymayan yine aynı medeniyettir... Dolayısıyla Amerikan hükümetinin cürümsel terörist sicili, vahşî skandallarla doludur. Zira insanlar, Ebu Garib, Guantanamo ve Bagram cezaevlerindeki mahkumlara uygulanan işkenceleri unuttular mı sanki? Ya Amerika'nın inşa ettiği ve Amerikan İstihbarat Ajansı (CIA)'nın idare ettiği 54'den fazla ülkede bulunan gizli cezaevi ağları hakkında ne demeli?

Ey Müslümanlar! Özellikle de sizlerden, Amerika ile Avrupa'dan her ikisine ait olan Batılı hadarat serabının arkasında soluyan laikler; bu iki yüzlülüğün ve skandalların görülmesinin ardından artık sizlerin, öncelikle hak ve adaletin herhangi bir standardı için hiçbir ağırlığı ve endişesi olmayan zalim kapitalist materyal fikir olmak üzere Batı ile ondan kaynaklanan şerleri ve günahları kaldırıp atmanızın zamanı gelmedi mi? Dolayısıyla sömürgeci Batı politikaları, Kızılderililer ile Afrika'dan köleleştirdikleri milyonlarca esir zencilere yaptıkları gibi sizleri tamamen yok etmekten (soykırım yapmaktan) aciz kalmasının ardından sizleri köleleştirmeyi amaçlamaktadır.

Adalet, insaf, güven ve güvenlik, sadece göklerde ve yeryüzünde hak dengeyi sağlayacak olan Rabbinizin şeriatıyla gerçekleşecektir.

وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَن صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَن تَعْتَدُواْ وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi günah işlemeye sevketmesin! Birr (iyilik) ve takva üzerine yardımlaşın! Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın! Allah'tan ittika eden. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir." [el-Mâide 2]

Bizler sizleri, adaleti, güveni ve güvenliği gerçekleştirecek olan Hilafet'i kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Zira İslam ümmetini, marufu emreden, münkeri nehyeden ve Allah'a iman eden insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olarak geri döndürecek olan Hilafet'tir...

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ "Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir." [es-Saffât 171-173]


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yahudi Kerimov, Allah'a ve Müslümanlara Karşı Savaşını Yenilemekte Ve Muhammed Emin, Dilshod ve Diğer Birçok Hizb-ut Tahrir Şebâbını Yargılamaktadır

Allah düşmanı kasap katil Kerimov, baltacıları, istihbarat birimleri, gardiyanları ve hakimler ve savcılardan oluşan diğerleri Allah'a ve Hizb-ut Tahrir şebâbına karşı savaşlarını yenilemektedirler. Nitekim bu Özbekistan mahkeme salonları, hala günden güne Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın dostlarını cezalandırmak yoluyla O'na karşı savaş ilan etmeye odaklanmıştır. Zira Muhammed Emin, Dilshod ve Andican'daki diğer Hizb-ut Tahrir şebâbından her birine hüküm vermiştir ve bunların hepsi de Allah'ın yeryüzündeki kulları üzerinde O'nun şeriatının hakem olması için çalışmaktadırlar. İşkence, kötü muamele ve zulümden uzun bir sonra fikirlerinden vazgeçmeleri, Hizb-ut Tahrir'den ayrılmaları ve sonra da İslamî hayatı yeniden başlatmak için onunla birlikte çalışmaktan vazgeçmeleri amacıyla şebâbı soruşturma mahzenlerinde tutan işte bu mahkemedir. Ancak tüm bu uygulamaların, şebâbın kararlılıkları, dinlerine sımsıkı sarılmaları ve Allah'a söz verdikleri şey üzerinde yürümede ısrar etmeleri karşısında hiçbir faydası olmayacaktır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلاَّ أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan sırf Azîz-ul Hamîd olan Allah'a iman etmelerinden dolayı intikam aldılar." [el-Burûc 8]

Hizb-ut Tahrir şebâbı, mahkeme salonunda ve onun korkunç atmosferinde Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadıkları hak için aslanlar gibi durmuşlardır. Nitekim şebâb, yargıcın önünde Hizb-ut Tahrir'den ve Raşidi Hilafet'i kurmak için onunla birlikte çalışmaktan asla vazgeçmeyeceklerini, çünkü "Hilafet'in" olduğu İslamî Yönetim Sistemi'nin dışındaki her türlü sistemin tagutlar ve küfür sistemi olduğunu açıklamışlardır. Dahası yargıca ve savcılara meydan okumuşlar ve onları küfür sistemine hizmet etmekle suçlamışlar ve onlara, şu sözleriyle bu durumun fazla uzamayacağı uyarısında bulunmuşlardır: "Sizlerin bu durumu geçici bir durumdur. Çünkü bizler, İslam'a ve Müslümanlara karşı işlemiş olduklarınızdan dolayı sizleri ve efendiniz Kerimov'u hesaba çekecek ve bu cürümler nedeniyle sizlerden intikam alacak olan Hilafet Devleti'ni kurmanın eşiğindeyiz ve sizler o vakit şöyle feryat edeceksiniz; وَلاتَ حِينَ مَنَاصٍ (Halbuki artık kurtulma zamanı değildir) [Sad 3]"

Bu adam gibi tutumun, güçlü ve cesur iman dolu kelimelerin ve mahkeme salonunda yankılanan meydan okuyucu ifadelerin ardından yargıç ve savcılar cürümlerinden dolayı Rablerine tevbe etmek yerine onların daha da öfkelendiklerine ve benlik ve gururun gerek kendilerini gerekse efendilerini günaha sevkettiğini gördük.

وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالإِثْمِ "Böylesine "Allah'tan kork!" denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder." [Bakara 206]

Dolayısıyla bu da şebâba karşı katı hükümler vermeye sevketmiştir. Nitekim bazılarına 15 yıl ve diğer bazılarına da 5 ila 7 yıl arasında değişen hapis hükmü verilmiştir.

فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ "(Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter. O ne kötü bir yerdir!" [Bakara 206]

Bundan daha da kötüsü tutuklama, hapis, işkence ve kötü muamele sadece erkeklerle sınırlı kalmamakta dahası aynı şekilde iffetli kerime özgürlere kadar uzanmaktadır. Nitekim diktatör Kerimov ile onun tahtını taçlandıranlardan, "bizler kadınlara ve çocuklara karşı mücadele etmiyoruz(!)" sesleri yükselmesine rağmen vakıa bunu yalanlamakta ve tamamen bunun aksini söylemektedir. Zira Müslüman kadınlar, kafir Kerimov ile şebbihalarının cürümlerine teslim olmamışlar ve eşlerine, babalarına ve kardeşlerine uzanan işkence, zulüm ve hapis onlara da uzanmıştır. Nitekim üçü Margilon ve dördü de Andican bölgesinden olmak üzere Hizb-ut Tahrir şebâbatından olan bacılarımız tutuklanmışlardır...  Bu yapmış oldukları kötülüklerden dolayı Allah zalimleri katletsin. Allah'tan bunun, kendisini sert bir şekilde hesaba çekecek olan Hilafet Devleti'nin mahkemesinin önüne sevketmemizden önce Karimov ile şebbihlarının son cürümleri olmasını temenni ediyoruz. Ahiretin azabı ise daha büyük ve daha şiddetlidir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ "(Bilinmelidir ki) inkar edenlerin ne malları ne de evlatları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennnemin yakıtıdırlar." [Âli İmran 10]

Keşke mesele, Kerimov ile zebanilerinin şebâba karşı zulüm ve düşmanlıkla işlemiş oldukları bir iktidar dönemi geçirmeleri için şebâbın cezaevine atılmaları sınırlandırıldığında durdurulmuş olsa. Bilakis akla hayale gelmeyecek şekildeki işkence ve kötü muamele, mahkumiyet dönemleri boyunca şebâba bir ortak olarak kalmaya devam etmektedir. Nitekim hala Kerimov'un uşaklarının akılları, Hizb-ut Tahrir şebâbı ve diğerlerinden olan Müslüman mahkumlara karşı cürümsel işkence üslupları ve araçları üretmektedir. Hatta bu, namaz ve oruç gibi en basit ibadet amellerine kadar bile uzanmaktadır. Mesela Müslüman mahkumların namaz kılmalarını ve oruç tutmalarını yasaklamaktalar ve namaz kılarken ya da oruç tutarken gördükleri ya da bildikleri herkesi çok kötü bir şekilde cezalandırmaktadırlar. Örnekler bununla da sınırlı değildir. Zira Zhaslik 64/71 nolu cezaevinde geçen ramazan ayı boyunca oruç nedeniyle Müslümanlar cezalandırılmış ve onları, vermiş oldukları yemek istihkaklarından mahrum etmişlerdir. Bu da onların bir hafta boyunca sadece birkaç yudum suyla sahur yapmalarına neden olmuştur. İşte onlara aşırı zayıflama ve hastalıkların isabet etmesine yol açan bu husustur. Ayrıca kardeşler, bu zulmü protesto ettiklerinde coplarla ayaklarının altına 40-50 defa vurmaktadırlar. Bunun sonucunda onlardan bazılarını, cezaevi sağlık ünitesine götürmeye zorlamışlardır. Bunun ardından da her bir mahkuma günlük olarak sadece bir defa yemek vermeye başlamışlardır. Başka bir örnek ise; Margilon'de olan şebâbattan birinin akrabaları onu ziyarete geldiklerinde şâbın güçlükle nefes aldığı dikkatlerini çekmiş ve bunun nedenini sorduklarında onlara şöyle demiştir: "Ben uyurken ellerimi göğüslerimin üzerine koyduğumda gardiyanlar benim namaz kıldığımı sanmışlar ve acımasızca göğsüme vurarak ellerini namaz kılarken koyduğu yere koyarsan seni döveceğiz demişlerdir." Bundan daha kötüsü ise yatarken bile olsa iki gözünün açık olduğunu gördüklerinde, onu uykudan namaz için kalkmakla suçlayarak ceza olarak şiddetli bir şekilde dövmeleridir. Nitekim mesele, Novinska kentinin Zarafşan bölgesindeki 64/48 merkezlerine ulaşmıştır. Zira bazı şebâb, namaz kılmaları nedeniyle şehit olmuşlardır ki bunlardan biri de Allah'ın izniyle şehit olan kardeş Sabir'dir.

Bu iğrenç vahşî üsluplar, Hizb-ut Tahrir şebâbının azimetine bir zarar veremeyince ve onların fikirlerini terk etmeye mecbur bırakamayınca Kerimov, bundan daha aşağılayıcı ve daha iğrenç bir adıma başvurmuştur. Şöyle ki; sözde siyah cezaevleri inşa etmiştir. Bu da bu cezaevlerinin sorumluluğunu, özellikle "hırsızlar" olmak üzere sivil mahkumlar olarak adlandırılan kimselerin alması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu kimseler, cezaevinde kendilerine bir takım ayrıcalıkların verilmesini arzulayan ve tagutun ve davet taşıyıcılarına baskı uygulayan zebanilerinin maşası olmaktan hoşnut olan kimselerdir. Bu yüzden onlar, davet taşıyıcılarını dövmekteler ve en iğrenç üsluplar ve araçlarla onlara işkence etmektedirler. Hatta bir olay olduğunda veya davet taşıyıcılarından birisi şehit olduğunda sorumlu cellatlarını bu hususta temize çıkarmakta ve onlara hırsızlık ve suçlu nispetinde bulunmaktadırlar. Nitekim hırsızların davet taşıyıcılarına karşı işlemiş oldukları cürüme bir örnek Kashkadarya şehrindeki 51/64 IS cezaevinde gerçekleşmiştir. Zira kardeşimiz Şoheydar namazını eda ederken iki hırsız onu engellemek istedi. O da namazı tamamlamada ısrarcı olunca onu şiddetli bir şekilde dövdüler. Bu sırada cezaevi idaresinin başkanı geldi ve neden dayat diye sordu? "Hırsızlar", "o, yüzyıllık olanlardan biridir" şeklinde cevap verinde cezaevi başkanı şöyle karşılık verdi: "O zaman bu yüzyıllıkları parçalayın." Başkanın bu şekildeki açıklaması üzerine hırsızlar, Şoheydar'ı aklını kaybedecek kadar daha şiddetli ve iğrenç bir şekilde dövmüşler ve bunun ardından da bir gün Allah'ın izniyle -ki biz, hiç kimseyi Allah'a karşı temize çıkarmıyoruz- şehit olarak Rabbine kavuşmuştur.

Son olarak deriz ki; Kerimov'un, baltacılarının ve şabbihalarının akılları ne kadar işkence, zulüm ve kötü muamele üslupları ve araçları üretirse üretsinler tüm bunlar, kesinlikle Hizb-ut Tahrir şebâbının gücünü kıramayacağı gibi onların azimlerine de zarar veremeyecektir. Ayrıca bunlar, onların kalplerine umutsuzluk tohumları ekemeyecek ve onları, İslam'a ve Müslümanlara karşı işlemiş oldukları tüm cürümlerinden dolayı Kerimov ve zebanilerinden intikam alacak olan Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet'i kurmak yoluyla gece gündüz Rablerinin vaadinin ve resulleri [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesinin gerçekleşmesine ulaşmak için çalışmaya devam etmekten de vazgeçiremeyecektir.

Orta Asya ve dünyanın diğer taraflarındaki Hizb-ut Tahrir şebâbı olarak bizler, Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet ilan edilinceye kadar Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmamıza devam edeceğiz. İşte Hilafet sayesinde Allah, Amerika'nın, Rusya'nın ve Avrupa'nın kölesi olan zalimlerin tahtlarını sarsacaktır. Zira Allah, Hilafet sayesinde muhlis kullarını izzetlendirecek ve onların şanını yükseltecektir. Nitekim bunun velisi Allah'tır ve O, bunu yapmaya muktedirdir...

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيم وَعْدَ اللَّهِ لاَ يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ ُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir. İşte Allah'ın vaadi! Allah vaadinden asla dönmez, velakin insanların çoğu bunu bilmezler." [er-Rûm 4-5-6]


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- "Suriye Halkının Dostları" Konferansı Amerika, Suriye Halkına Komplo Kurma ve Kasap Beşar İle Vahşî Rejimini Destekleme Hususunda Burnuna Kadar Bataklığa Batmıştır

Suriye ayaklanmasını ortadan kaldırmak için devam eden şüpheli toplantılar ve konferanslar silsilesi kapsamında 28.02.2013'de Roma'da "Suriye Halkının Dostları" Konferansı düzenlendi ve bu düşman-dostlar, Washington'dan "öldürücü olmayan" yardımlar ve Avrupa Birliği'nden "öldürücü olmayan" askerî teçhizatlar sağlamak yoluyla Suriye halkını kurtarma kararı aldılar. Nitekim kapanış açıklamasında şunlar geçti: "Arap ve Batılı hükümetler, Suriye halkının tek meşru temsilcileri olmaları itibarıyla muhalefet koalisyonunu siyasî ve maddî olarak daha fazla destekleme sözü verdiler." Ayrıca açık bir şekilde, aralarındaki daha önceki anlaşmalara bağlı kaldığı gerekçesiyle hala vahşî Suriye rejimine silahlar ve mühimmatlar teslim eden Rusya'ya dikkat çekilerek "diğer ülkeler tarafından rejime yönelik devam eden silah sevkıyatlarından dolayı üzüntü duyduklarını" ifade ettiler. Nitekim bu kararlara ve vaatlere, şairin şu sözü intibak etmektedir:

Seraptan susuzluğu gideren kimse gibi olmak                Rüyada öğle yemeği yiyen kimse gibi olmaktır

Bu konferans, Amerika ile Batılı Avrupa ülkelerinin, Suriye'deki olayların dizginlerinden tutmak ve olayları kendi çıkarlarını garantime ve nüfuzlarını yoğunlaştırma doğrultusunda yönlendirmek için çalıştıkları diğer konferanslar gibidir. Nitekim bu konferans sırasında ve öncesinde, Ulusal Koalisyon'un şiddetle muhalefetin silahlandırılmasını talep ettiği, Amerika ile katılımcı diğer ülkelerin de silahların radikal Müslümanların eline geçmesinden korktukları gerekçesiyle bunu önledikleri ortaya çıktı. Ayrıca Kerry bunu, Amerika'nın "siyasî çözümle birlikte" olduğunu vurgulayarak yenilemiş ve "Muhalefet Koalisyon'un, barışçıl geçişi gerçekleştirmeyi başarabileceğini ve Amerika'nın, iptali için geciktirilmesi karşısında Koalisyon'un gelecek hafta İstanbul'da düzenlenecek olan konferansta kurmayı planladığı geçici bir hükümetin bu konferansta kurulmasını engellediğini" eklemiştir. Bunun yanı sıra Ulusal Koalisyon'un üyesi Semir Neşar, "Amerikan-Rusya girişiminin, Esed rejimi ile Koalisyon arasındaki diyalogun açılmasına neden olabileceğini, bunun geçici bir hükümetle sonuçlanabileceğini ve Koalisyon tarafından geçici bir hükümetin kurulması fikrine aykırı düşen bir husus olduğunu" söyledi. Ayrıca 26.02'de Berlin'de Kerry ve Lavrov arasında yapılan görüşmeye de dikkat çekilmiştir. Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, görüşmeleri "ciddi ve derin" olarak nitelendirmiştir. Dahası iki bakan, geçici bir hükümetin kurulmasına izin veren bir formül üzerinde anlaşmayı amaçlayan Cenevre Anlaşması'nın uygulanması keyfiyetini tartışmışlardır. Lavrov da Suriye muhalefetinin rejimle diyalog için temsilcilerini adlandırmasını talep etmiştir. Bu konferansta kabul edilen ve devre dışı bırakılanların geneli, Amerika ile birlikte Rusya'nın niyetinin, Suriye'nin geleceği konusunda aralarında bir konsensüsün olması ve bunun da ajanı kasap Beşar'ın ardından iktidara tutunmayı sürdürmeyi güvence altına alan Amerika'nın gözetiminde olması için Ulusal Koalisyon ile Suriye rejiminin ortak bir geçici hükümetin kurulması şeklinde olduğu üzerinde geçmiştir.

Ey Şam-Suriye'deki Sabırlı Müslümanlar!

Suriye'de olup bitenler noktasındaki belanın başı Amerika'dır. O halde ona başvurmak ve çözüm noktasında ona yardım etmek akıl işi midir?! Zira kasap Beşar, Amerika'nın ajanı olup Amerika, kendisine ajanlık yapacak alternatif bir yöneticiye ulaşmak için çalışmaktadır. O halde laik bir anayasanın yapılmasını denetlemesi, ardından temsilciler meclisinin kurulması ve ardından da ülkeye alternatif ajan bir yöneticinin olduğu yeni bir Devlet Başkanı seçilmesi için Koalisyon ile facir Suriye rejiminden olan ajanların katıldığı geçici bir hükümetin kurulmasına imkan mı vereceksiniz?! Halbuki radikal Müslümanların eline geçeceğinden korktuğu gerekçesiyle sizlerden silahı engelleyen bizzat odur. Zaten dikkat çekilen radikallerin, İslamî Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışanlar olduğu ve aynı zamanda vahşî Suriye rejiminin silahlanmasına göz yumulduğu da bilinmektedir. Yine kasap Beşar'a insanî, malî, istihbarat ve silah tedariki gibi gerekli olan tüm şeylerin uzatılması için İran, Türkiye, Irak ve Lübnan gibi bölge yöneticilerinden olan ajanlarına talimat veren de bizzat odur... O halde tüm bunlara göz yummak, ardından da müdahale talebinde bulunmak caiz midir?! Ayrıca sizlerin maslahatı için mi yoksa kendi çıkarları için mi müdahale edecek?! Dolayısıyla sizin için en büyük tehlike bizzat Amerika'dır. Tüm bunlardan daha tehlikeli olansa, başkanlığında birçok tutumunda görüldüğü üzere hızla Amerika'nın isteklerine yanıt veren Muaz el-Hatib'in olduğu Ulusal Koalisyon'un liderliğinde gördüğümüz tehlikelerdir.

Sizin dininizin en büyük düşmanı ve "İsrail'in" en büyük yardımcısı Amerika'dır. Ayrıca şuan Afganistan ve Irak'taki Müslümanlara karşı işlediği katliamların geçmişte işlediklerinden daha çok olduğu kanıtlanan da bizzat odur. Dolayısıyla o, sizlerin dininize yöneldiğinizi gördüğünden dolayı korkmakta ve bu hususta uyarıda bulunmaktadır. Ayrıca kasap Beşar tercihinin, sizin dininizin tercih edilmesinden daha iyi bir tercih olduğunu da görmektedir. Sonra bu Amerika'nın, Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışan ve teröristler olarak nitelendirdiği Müslüman savaşçıları öldürsün diye muhalefet savaşçılarını eğittiğini biliyor musunuz? Nitekim 28.02'de "New York Times" Gazetesi, Amerikalı yetkililerin, yönetimin yeri belli olmayan "bölge üstünde" muhalefet savaşçıların eğitilmesi direktifi verdiğine dair sözlerini aktardı. Yine gazete aynı kaynaklardan, eğitimlere ev sahipliği yapan ülke açıklanmadığı gibi misyonun boyutunun ve kapsamanın açıklanmamasına rağmen şu anki mevcut eğitimin misyonunun "Suriye çatışmasında" daha derin bir Amerikan müdahalesini temsil ettiği şeklindeki sözlerini de aktardı. Gazete şöyle bir eklemede bulundu; Amerika, kendi desteklediği Suriye muhalefet koalisyonunun desteklenmesi yoluyla aşırıcılık yanlısı gurupların gücünü frenlemeyi arzulamaktadır. O taktirde bu güç, Amerikan ajanı el-İbrahimî'nin talep ettiği uluslar arası barış gücüne dahil edilecektir. Bunun birlikte el-İbrahimî, Amerika'nın alternatif bir ajan yönetici oluşturmaya dönük projesine hizmet etmede askerî konseylerin rolü hakkında istediği hususlar için bu güce savaş yetkilerinin verilmesini de talep etmektedir. Aynı şekilde İslamcı militanlar arasında yer alanlar da dahil onlar ile rejimin gücünü oluşturacak olan özgür düzenli orduya sızdırabildikleri arasında beklemeleri için kendi istihbaratları ile diğer ülkelerin istihbaratlarının elini serbest bırakmıştır. Nitekim bunların tamamının Suriye'deki siyasî, askerî ve güvenlik boyutlarını tutmaya dönük bir Amerikan planı olduğu görülecektir.

Ey Hayırlı Suriye'deki Mümin Müslümanlar!

Amerika ile Batı'nın sizlere dönük çizdikleri planlarından aman ha sakının. Dolayısıyla sizlere yönelik bu büyük komployu, sadece ilan etmiş olduğunu projenizle bozabilirsiniz ki bu da, Hilafet'in kurulması projesidir. Nitekim Amerika'nın, Avrupa ülkelerinin, bunların bölge yöneticilerinden olan ajanlarının, "İsrail'in", Rusya'nın ve Çin'in sizi kendisiyle korkuttukları ve sizi kendisine karşı kışkırttıkları işte bu projedir... Bu yüzden Amerikanın planladığı bu tuzağa, tüm farklı gurupların şuandan itibaren Hilafet'in râyesinin livası olan el-Ukab râyesinin, yani Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in râyesi altında birleşerek karşı koymaları gerektiği gibi kendilerine yönelik uluslar arası komplolara karşı tek bir yumruk olmaları gerekmektedir. Elbette Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın tuzağı, onların tuzaklarından daha büyüktür. Elbette Allah emrine galiptir ve elbette müminlere olan nusret vaadi de gerçekleşecektir. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ إِرَمَ ذَاتِ ٱلْعِمَادِ ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلاَدِ وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُواْ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلأَوْتَادِ ٱلَّذِينَ طَغَوْاْ فِى ٱلْبِلاَدِ فَأَكْثَرُواْ فِيهَا ٱلْفَسَادَ فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ "Rabbinin Âd kavmine ne yaptığını görmedin mi? Direkleri (yüksek binaları) olan, İrem şehrine?  Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı. O vadide kayaları yontan Semûd kavmine? Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a? Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda fesadı çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir." [Fecr 6-14]

Ayrıca Allahu [Subhânehu ve Te'âla], daha önce resullerine nusret vermiştir. Dolayısıyla O, sadece Allah'a iman ederek, sadece O'na tevekkül ederek, sadece ondan yardım isteyerek, sadece O'nun emrine bağlı kalarak ve sadece O'nun şeriatının ikame edilmesini ve onunla muhakeme olmayı talep ederek resullerin yolunda olduğumuz sürece bizlere de nusret verecektir. Ey Allah'ım! Bizlere, müminlerle ilgili rahmetinin gerekliliklerini ve kafirlerle ilgili gücünün mucizelerini göster. Ey Allah'ım, amin! Dualarımızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah'a hamddir.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ölüm İlanı ve Kutlama

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً فَادْخُلِي فِي عِبَادِي وَادْخُلِي جَنَّتِي "Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!" [Fecr 27-28-29-30]

Şam Ayaklanmasının Şehitleri (Allah'ın İzniyle) İlliyyîn'e İrtika Ettiler

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti Medya Bürosu, ebrar davet kampanyasından dolayı Şam ayaklanmasında şehit düşen [Allahuteala onlara rahmet eylesin] diğer kahramanların ölümlerini ilan eder:

 

Allah'ın izniyle şehit düşen kahraman Muhammed Zeydân [Rahımehullah]

Allah'ın izniyle şehit düşen kahraman Abdulkadir Zeydân [Rahımehullah]

Allah'ın izniyle şehit düşen kahraman Ali Abdurrazzak [Rahımehullah]

 

Onlar, Allah'ın dini için daveti taşımak ve İslamî Hilafet'i kurmak yoluyla da İslamî hayatı yeniden başlatmak için zalimlere ve ehline karşı ayaklanmanın meşalesini taşıdıkları gibi çevrelerine hayrı da taşımışlardır.

Şehit Muhammed Zeydân 1967 yılından bu yana Hizb-ut Tahrir'in saflarında yer almış olup sevabını yalnızca Allah'tan umarak Allah yolunda daveti taşımıştır. Nitekim birçok kez tutuklanmış ve bu kendisini daveti taşımaktan vazgeçirememiştir. Hatta hayatının son dönemlerinde zalimlerin ülkesine ve ehline saldırdıkları bir sırada bizlere ve hayatının son dönemlerinde onu tanıyan herkese şu sözleri söylemiştir: "Allah'a hamd olsun ki Allah bizleri, bu mücrim ajan rejime karşı Allah yolunda cihat etmeyi görmekle şereflendirdi. Allah'tan Hilafet'i görmekle de şereflendirmesini temenni ediyoruz." Bizler de Allah Azze ve Celle'den, nebiler, şehitler ve salihlerle birlikte senin gözlerini aydın kılmasını temenni ediyoruz ey Eba Mustafa! Allah ona rahmet eylesin onun lisanından, "الله أكبر" "الله أكبر" çığlıkları yükselirdi ve bugün de bizler diyoruz ki; tüm tagutlara ve zorbalara karşı الله أكبر . Konseylerden, koalisyonlardan ve ajanlardan Müslümanların kanları üzerinden komplo kuranlara ve Allah'a, Resulüne ve müminlere ihanet edenlere karşı الله أكبر . الله أكبر. الله أكبر. Elhamdulillehi kesîrâ. İmanla nimetlendiren Allah'a hamd olsun. Sadece Allah yolunda şehadetle nimetlendiren Allah'a hamd olsun. "الله أكبر" nusret yaklaştı. "الله أكبر" hak vaad yaklaştı. "الله أكبر" İslamî Hilafet'in müjdeleri ufukta görülmekte. الله أكبر ve lillehilhamd.

Kahraman şâb Abdulkadir Zeydân, H. 15 Rabi-us Sâni 1434 el-Muvafık 25 Şubat 2013 Pazartesi günü tagutların Cubar'a yönelik saldırıları sırasında babasıyla birlikte şehit oldu. Nitekim o, daveti taşımaktan, Allah yolunda cihat etmekten ve hatta Allah yolunda şehit olmaktan ayrılmayı reddetti. Bu yüzden o, babasıyla birlikte irtika etti ve sanki onun lisan-ı hali şöyle diyordu: "İstikrarlı olun, istikrarlı olun ey Şam halkı! Zira sizlere ya nusret ya da cennet vaat edilmiştir." Nitekim o, babasıyla birlikte şehit oldu ve bu ikisi, tagutları devirmek ve İslamî Hilafet Devleti'ni kurmak için Dımeşk kırsalındaki kahramanlık ve izzet sayfalarına yazıldılar.

Kahraman şehit Ali Abdurrazzak'a gelince; nitekim Ali, Allah'ın izniyle H. 14 Rabi-us Sâni 1434 el-Muvafık 24 Şubat 2013 Pazar günü tagutların Halep kırsalındaki Han Asel'e yönelik gelişigüzel saldırıları sırasındaki kahramanlık destanları içinde şehit olan kardeşi Mustafa Abdurrazzak'ın ardından şehitliğe irtika etti. Dolayısıyla başsağlığı merasimine Medya Bürosu'nun Başkanıyla birlikte Hizb-ut Tahrir'den büyük bir heyet iştirak etmiş ve heyet adına konuşmayı Hizb-ut Tahrir / Medya Bürosu Başkanı yapmıştır. Konuşmasında şunlar geçmektedir: "Hizb-ut Tahrir olarak bizler, şehitler hakkında başsağlığı dilemiyoruz, bilakis onları kutluyor, müjdeliyor ve onların Refîk-ul Âla'da olduklarını bildiriyoruz. Ayrıca Allahuteala'nın izniyle Şam topraklarında Raşidi Hilafet Devleti kuruluncaya kadar bu yolu takip edeceğimize dair onlara söz veriyoruz." Bunun yanı sıra şehidin yaşamındaki en son kahramanlıkları hakkında Medya Bürosu'nun hazırladığı kısa bir film sunulmuş ve bu da ailesini, akrabalarını ve kerim katılımcıları hoşnut etmiştir. Azim olan Allah doğru söyledi:

وَلاَ تَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ قُتِلُواْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاءٌ عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar." [Âli İmran 169]


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Basın Konferansına Davet

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, Temsilciler Meclisi Ortak Kurulu'nun, Ortodoksların görüşme önerisiyle ilgili parlamento seçimleri yasa tasarısı projesini onaylaması hakkındaki tutumunu ilan etmek için sizleri;

 

Lübnan'daki Medya Bürosu Başkanı Üstad Ahmed Kasas'ın Yapacağı Basın Konferansına

 

Davet eder.

Yer: Trablus-Ebi Semra'daki Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti'nin Merkezi.

Zaman: 21 Şubat 2013 Perşembe günü öğleden önce saat: 11:00'da.   

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Endonezya'dan Bir Beyan İslam Ülkelerindeki Yöneticiler, Amerikan Merkezî İstihbaratı [CIA]'nın Küresel Cürümlerine Katılmaktadırlar

Açık Toplum Vakfı [OSF]'nin, 05 Şubat 2013 Salı günü, "Küresel işkence: Amerikan İstihbarat Ajansı [CIA] Tarafından Olağanüstü Teslimat ve Gizli Tutuklama" başlıklı bir rapor yayınladığı ortaya çıktı. Nitekim raporda, onlarca İslam ülkesinin Amerikan istihbaratının işlemiş olduğu küresel cürümlere katıldıkları açığa çıktı. Bu ülke kapsamında olanlardan bazıları şunlardır; Afganistan, Cezayir, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Mısır, Libya, Malezya, Fas, Pakistan, Suudi Arabistan, Somali, Suriye, Türkiye, İmarat, Özbekistan, Yemen ve Endonezya. Ayrıca bu araştırmada, tutuklanan kimselerin gözaltına alınmaları ve sorgulanmaları için -kanunsuz bir şekilde- yabancı hükümetin gözetimine teslim edilmeleri eylemlerine ve aynı şekilde Amerika'ya yönelik 11/09 saldırılarının ardından Amerikan Merkezî İstihbarat Ajansı [CIA]'nın uyguladığı gizli tutuklamalara odaklanılmıştır.

Endonezya, Muhammed Sad İkbal Medenî, Nasır Selim Ali Karu ve Ömer Faruk'un tutuklanmalarına katılmıştır. Zira Medenî, Mısır'a nakledilmeden önce Cakarta'da tutuklanmıştır. Nasır ise 2003 yılında Endonezya'da tutuklanmış, ardından da Yemen'de bulunması öncesinde Ürdün'e nakledilmiştir. Faruk'a gelince; 2002 yılında Bogor'da tutuklanmış ve Afganistan'daki Bagram tutukevine nakledilmiştir.

Bu rapor, bazı önemli noktaları da ifşa etmiştir:

Birincisi: Amerika, İngiltere, Almanya ve diğerleri gibi Batılı ülkelerin ikiyüzlülüğünü. Zira onlar, bir taraftan insan haklarını desteklemedeki üstünlüklerinin devam ettiğini iddia ederlerken ancak diğer taraftan da doğrudan küresel olarak uygulanan ve insan haklarına karşı olan işkenceye katılmaktadırlar.

İkincisi: Birleşmiş Milletleri'nin bu cürümlere dikkat çekmesi, uluslar arası örgütün bu Batılı sömürgeciliğin maşasından öte bir şey olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla "teröristlerle savaş" adı, Birleşmiş Milletler sayesinde Afganistan, Pakistan, Yemen ve Mali'de meydana geldiği ve gelemeye devam ettiği gibi Batı'nın sık sık Müslümanlara karşı uyguladığı vahşî eylemleri meşrulaştırmaktadır. Buna mukabil Birleşmiş Milletler Kurulu, insan haklarını çiğneyen Merkezî İstihbarat Ajansı gibi Batılı ajanslar kurulduğunda tek dişi kalmış bir canavara dönüşmüştür.

Üçüncüsü: Bu rapor, İslam ülkeleri yöneticilerinin Batılı ülkelerin ellerindeki maşadan öte bir şey olmadıklarını da kanıtlamıştır. Zira onlar, küresel cürümlerinde doğrudan Merkezî İstihbarat Ajansı'nın yanında yer almaktalar ve Batı tarafından terörist şüphelisi olan herhangi bir kişiyi kaçırma, dönüştürme ve işkence etme gibi eylemler işlemektedirler. Dolayısıyla İslam ülkelerindeki yöneticiler, Batılı çıkarların bir kölesi haline geldikleri gibi bunu da terörizme karşı küresel savaş olarak isimlendirmektedirler.

Dördüncüsü: Aynı şekilde bu rapor, CIA ile her fırsatta Amerikan düşmanı olduğunu gösteren ülkeler arasında gizli bir işbirliğinin varlığını da ortaya çıkarmıştır. Mesela İran, Suriye ve Libya, dünyaya Amerikan düşmanı ülkeler olduklarını söylemelerine rağmen ancak aslında onlar Amerikan İstihbarat Ajansı'nın yanında yer almaktadırlar.

Buna müteakip Hizb-ut Tahrir / Endonezya, aşağıdaki hususları açıklar:

1-Terörizme karşı küresel savaş, sömürgeciliği kutsamak ve İslam ülkelerine egemen olmak için İslam'a savaş açmak amacıyla Batılı rejimlerin arkasına gizlendiği maskeden öte bir şey değildir. Dolayısıyla Batı'nın terör tanımı, aslında İslam şeriatı ile kokuşmuş ve nafile bir rejim olan kapitalist rejimi ortadan kaldıracak İslamî Hilafet'in tatbik edilmesine davet edenler de dahil fikir ya da silahla Batı sömürgeciliğine karşı savaşan herkesi kapsamaktadır.

2-Açık Toplum Vakfı [OSF]'nin yayınlamış olduğu rapor, İslam ümmetinin İslamî Hilafet'e muhtaç olduklarına ve Hilafet'in de tüm dünyadaki ümmeti birleştirecek küresel bir devlet olduğuna dair güçlü bir kanıt da ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla ileride Hilafet, ümmeti sömürgeci Batı'nın açgözlü politikasından kurtaracak büyük bir devlet olacaktır. Aynı şekilde Hilafet, Amerika ile müttefiklerinin desteği sayesinde pozisyonlarını elde etmek ya da savunmak için sürekli olarak samimi bir şekilde Batılı çıkarlara hizmet eden İslam ülkelerindeki ajan yöneticileri de ortadan kaldıracaktır.

3-Tüm Müslümanları, her nerede olurlarsa olsunlar ciddi bir şekilde Hilafetî ikame etmek ve Allah'ın şeriatını tatbik etmek için çalışmaya davet ediyoruz. Zira Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın bizlere haber verdiği gibi İslam'ın rahmetini dünyaya yayacak, Müslümanların onurunu koruyacak ve Endonezya'da dahil Müslümanların toprakları üzerindeki egemenliklerini gerçekleştirecek olan şüphesiz sadece Hilafet'tir. Ayrıca aslında ülkeyi ve insanları Allah'ın izniyle hain ajan yöneticilerden kurtaracak olan da Hilafet'tir.

Allah bize yeter! Zira O, ne güzel vekil, ne güzel Mevla ve ne güzel nusret verendir!


Muhammed İsmâ’îl Yusanto
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Endonezya

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti Medya Bürosu: Hilafet'in yıkılışı münasebetiyle panel

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti  21 Rabiussani  1434 H., elmuvafık  3 Mart 2013 M., tarihinde İstanbul'da Hilafetin Miladi yıkılış yıldönümü münasebetiyle ''İslam'da Hüküm ve Yönetim'' başlığı altında akademik bir panel düzenlemiştir. Allahu Teala'ya hamdu senalar olsun ki panele toplumun her katmanını temsil eden büyük bir kalabalık katılımda bulunmuştur.

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER