Çarşamba, 21 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/12
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Hizb-ut Tahrir / Mısır: Ömer Mukaram Mescidinde Anayasa Kampanyası

  • Kategori Video
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayetinin, İslam devleti anayasasını tanıtım amacıyla yürüttüğü kampanyanın devamı olarak "Mısır'ın anayasası İslami anayasa  olmak zorundadır" başlığı altında 17 zilhicce 1433 Hicri, 2 Kasım 2012 Miladi tarihinde;

''İslam şeriatının tatbikine çağrı cuması''

diye adlandırdıkları Cuma günü Hizb-ut Tahrir gençleri seyyar bilgilendirme çadırlarını Kahire'nin ortasındaki Tahrir Meydanında yer alan Ömer Mukaram mescidinin önüne kurmuşlar ve çadıra gelen çok sayıda insanla çok yapıcı münakasalarda bulunmuşlardır.

Elhamdulillah.

 

Devamını oku...

Kazan el-İhlas Camisine Baskın

  • Kategori Foto
  •   |  

Mücrim Rus güvenlik güçleri 01 Zilhicce 1433 Hicri, 17 Ekim 2012  Miladi Çarşamba günü Rusya'da bulunan (Tataristan'ın başkenti) Kazan'daki  Al İhlas camisine baskın düzenlemiştir. Hem camide hem de İmam Rüstem Saifen'in evinde hiçbir sebep belirtmeksizin arama yapmışlardır. Rusya medyası ise; baskının, imamın ve caminin Hizb-ut Tahrir ile bağlantısı olduğu için yapıldığını iddia etmiştir.

Fotoğraflar için tıklayınız...

----------------------------------------------------------------------------------------

Press Release
Special Services Search Al-Ikhlas Mosque in Kazan

(Translated)


On October 17, 2012, it was reported that since 8:00 am the police officers searched Al-Ikhlas in Kazan and also Rustem Safin, the Imam of this mosque. But the reason of the search is not reported.

We would remind you that the mosque attracted the security forces' attention in 2009 when its Imam, Rustem Safin, was sentenced to probation for his involvement in Hizb-ut Tahrir. Today Safin has an annulment of a record of conviction, but the corrupt media that hate Islam still indicate the verdict in their articles.

However, the mosque has been awarded with a new burst of attention after Rustem Safin and many Al-Ikhlas parishioners stood up for more than 600 Muslims arrested in the massive campaign of repression after the infamous terrorist attacks in Tatarstan. Al-Ikhlas organized a picket, a press conference and a meeting in support of their brothers. At the end of the month of Ramadan, the mosque congregation held large-scale celebrations for Eid al-Fitr and Eid al-Adha. It is such an active and sincere Islamic attitude that scares the authorities of Tatarstan and Russia today.

Before the arrests the Imams of the mosque were issued a written denial of Eid al-Adha holiday assembly. These actions of the secret services show us that the government does not intend to follow the path of approach to its people rather it chooses the path of violence and intimidation in the run-up to the Islamic holiday and Islamic revival.

O the Ummah of Muhammad (peace be upon him)! Do we have the right to suffer like that!? We are forbidden to celebrate the pure divine feasts, while adulterers and libertines celebrate everyday. Our daughters are forbidden to wear the hijab, while nudity and depravity of infidels surround us everywhere! We are prohibited to profess the clear convictions of the most beautiful religion by those who do not have clarity even in their own laws!

The word of truth about the excess of powers and the call to Islam should be strengthened. The enemies of Islam have to get the best answer. And we urge you, dear Muslims, to strengthen the call to Islam and to spread the news of infidels' evil actions.

Allah the Almighty says:

((  وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ ۖ وَكُذِّبَ مُوسَىٰ فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِير ))

"I granted respite to the disbelievers for a while, then I seized them wrong and how (terrible) was My punishment." [22:44]

 

Usman Salihov
The Media Office of Hizb-ut Tahrir in Russia

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Endonezyalı Kadın Hizmetliler ile İslam Dünyasındaki Tüm Kadınlara Dönük Ekonomik Sömürü Hakkındaki Bir Sempozyuma Ev Sahipliği Yapacaktır

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Kadınlar Kısmı, Hizb-ut Tahrir / Endonezya ile koordinasyon içerisinde 06. Kasım 2012 Salı günü Endonezya'daki bir sempozyuma ev sahipliği yapacaktır. Bu ise devam edegelen sömürünün nedenleri ve çözümleri ile milyonlarca Endonezyalı kadın hizmetli ile İslam dünyasındaki diğer kadınların maruz kaldıkları aşağılanmaları tartışmak için olacaktır. Nitekim bu etkinlik, geçen hafta Malezya'da ortaya çıkan ve üzerine pervasızca "Şimdiki Endonezyalı Kadın Hizmetliler Satılmak İçindir" yazılmış olan kışkırtıcı tartışma ilanlarına bir tepki olarak gerçekleşecektir. Sempozyumdaki konuşmacılar arasında, Hizb-ut Tahrir / Endonezya Bayan Resmi Sözcüsü İffet Rahmet, Çalışma Bakanlığı Sözcüsü Üstaze Dita Indah Sari, Gurbetçi Kadın Hizmetlileri Gözetme Kurumu'ndan Üstaze Maslaha ve Güney Doğu Asya bölgesinden Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Üyesi Üstaze Vika Kumara bulunmaktadır.

Bu sempozyum, Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Kadınlar Kısmı'nın, ekonomik sömürünün ve bölgedeki rejimlerin ve liderliklerin gölgesinde kadınların acısını çektiği utanç verici seviyelerin nedenlerine ışık tutmak için başlattığı kampanyanın bir parçasıdır. Ayrıca Hilafet'te; kadınlara dönük bu tıkanık vakıa için tüm gerçek çözümleri sağlayacak bir model olarak sunulacağı gibi kampanya, Aralık ayında bu konuyu ele alacak olan Uluslar arası Kadın Konferansı ile sonuçlanacaktır.

Merkezî Medya Bürosu Üyesi Dr. Nesrin Nevaz, şöyle bir yorumda bulunmuştur: "Sempozyum, kampanya ve konferans, İslam dünyasındaki başarısız olan liderlikler ile Endonezya ve birçok bölge ülkelerinde tatbik edilen helak olmuş sömürgeci kapitalist sistemin hakikatine ışık tutacaktır. Zira bu sistem, milyonlarca kadını aşırı yoksulluğa sevketmekte ve buda kadınlardan birçoğunu, köle gibi olan çalışma şartlarında ve evlatlarına ve ailelerine bir lokma ekmek kazanmak için çok ağır olan işlerde iş arayışına girmek için evlerini ve çocuklarını terk etmeye mecbur bırakmaktadır. Bunun yanı sıra kârı ve servet kazanmayı hayatın diğer tüm değerlerinin üstünde tutan kapitalist sistem, kadını insanlığından çıkarıp onu sırf devleti için kâr getiren bir ticarî eşya haline sokmaktadır. Dolayısıyla fiziksel ve psikolojik zararları yada toplum üzerindeki negatif etkileri göz ardı eden ve devlet gelirlerinin sesinin insanlık acılarının üstüne çıktığı bir sistemden de ancak bu beklenebilir."

"Bölge kadınlarının acısını çektiği düşük ekonomik durum ile sömürünün devam etmesinin imkansız olmasının yanı sıra işçi yasalarının yada göçmen prosedürlerinin arasına bazı değişikliklerin eklenmesinin de hiçbir anlamı olmadığı gibi bunlar bu acılar ile kadınlar üzerindeki zulmün kalkmasına da yol açmayacaktır. Dolayısıyla ortada bunun yerine İslam dünyasında tatbik edilecek, gerçekten iyiliğe önem verecek, bölge kadınlarını kalkındıracak, onlara izzetli kerimeler olarak bakacak, onların harcamalarına ve korunmalarına bağlı kalacak ve onları sadece mal biriktirmek için bir eşya olarak görmeyecek olan köklü bir değişimin olması gerekmektedir. Ayrıca sempozyum, kampanya ve konferans aracılığıyla, kadına dönük bu bakışı somutlaştıracak, İslam dünyasındaki kadını aşırı yoksulluğun pisliklerinden çıkaracak, ona refah bir ekonomik ortam sağlayacak, onlar üzerindeki acıları kaldıracak ve böylece onların hayatları için gerçek bir değişim sunacak sahih ekonomik politikaları uygulayacak olan bir yönetim için model olarak da Hilafet'i sunacağız."

Editörden notlar:

1- Sempozyum, 06. Kasım Salı günü (Endonezya saatine göre) tam öğlen saat 13:00'da aşağıdaki adreste olacaktır:

Glen Alia Cikini Hotel (Anggrek Room), Cikini Raya Street No.46, Jakarta, Indonesia

2- Sempozyum öncesinde yerel saate göre öğlen saat 13-14 saatleri arasında merkezde bir basın konferansı olacaktır. Dolayısıyla sorular, röportajlar ve açıklamalar için Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. aracılığıyla bağlantı kurulmasını rica ederiz.


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Batılı Kafirler, Hükümet ve Bazı Saray Mollalarıyla Gizli Anlaşma Yaparak İçtimai Nizamın Hükümlerine Saldırmayı Planlamaktadırlar

El-Mehcer Gazetesi 12.10.2012 Cuma günü, UNICEF Örgütü'nün, kız çocuklarının yaşamlarını etkilediği için insan haklarının ihlali olarak itibar ettiği çocuk yaştaki kız çocuklarının evlenmelerine son verilmesi için hükümetle bir anlaşma yapıldığını ifşa ettiğini yayınlamıştır. Halbuki Sudan'ın genelindeki kadınların büyük bir kısmı 18 yaşını doldurmadan evlenmektedirler. Ayrıca örgüt, "Bu Benim Hayatımdır, Bu Benim Haklarımdan Bir Haktır, O halde Çocuk Yaştaki Kızların Evlendirilmesine Son Verin" sloganı altında bu mesele hakkında dikkat çekici bir dizi faaliyetler yürütmek için de hükümetle anlaşmıştır. Bu sırada İrşat ve Vakıflar Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ile işbirliği içerisinde çocuk evliliğinin tehlikeleri hakkında bir sempozyum düzenlemiştir. Nitekim 15.10.2012 pazartesi günkü eş-Şuruk ağı bu sempozyumdan birtakım alıntılar yayınlamıştır ki bunun en önemlileri şunlardır: Devlet Bakanı, kız çocuklarının sosyal gözetim ve güvenliği ile tüm haklarını elde etme imkanı sağlamak için bakanlığının onlara yönelik ilgisini vurgulamıştır... Ayrıca Bakanlığının, zararlı alışkanlıklara karşı mücadele etmek için çabasını yoğunlaştıracağını da vurgulayarak onurlu bir hayat yaşaması için kadın haklarının uygulanmasına çağrıda bulunmuştur. Bunun yanı sıra Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Dairesi Başkanı, el-Ahval eş-Şahsiyye yasasının gözden geçirilmesi çağrısında bulunmuştur.


Birincisi
: Bu çabaların hakikati, kadının dini öğretilerini tahrif etmek için İslam'daki İçtimaî Nizam hükümlerine açıkça meydan okumak amacıyla kurulan büyük planlar hakkında daha önceki uyarılarımızda geçmektedir.


İkincisi
: UNICEF Örgütü ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun her ikisinin de uzun zamandan buyana insanlık için açık düşman olduğu ortaya çıkmıştır. Buna dair en çarpıcı kanıt ise Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile ahlaksızlığın yasallaşmasını sağlayan, dahası eşcinselliğin yaygınlaşması ve toplumların yıkımı üzerinde çalışan Pekin ve Mısır Nüfus Konferansı gibi anlaşmalarının ve ittifaklarının bentleridir.  O halde hükümet, nasıl olurda bal ile zehrin birbirine karıştırıldığı etkinlikler yoluyla İslam ülkelerinde bu kuruluşların iğrenç planlarını uygulamak için bu ikisi ile anlaşma yapabilir? Ayrıca onların, kız çocuğunun özgürlüğü ve hakkıyla ilgili sözleşmelerinde evlilik dışı diğer ortamlarda istediği zaman bu ilişkilerin uygulanmasını talep ettikleri bilinirken ancak onlar, alemlerin Rabbinin helalini yasaklamaktadırlar. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لا تَعْلَمُونَ "İman edenler arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." [Nur 19]

Üçüncüsü: Toplumun kapısının düşmanların planlarına ve oyunlarına açılması, Allahu Subhânehu'nun hesaba çekeceği ve bu hususta çaba sarfeden herkese azap edeceği büyük bir cürüm sayılmaktadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri dost, sırdaş edinmeyin! Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar ve hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." [Âl-i İmrân 118]


Dördüncüsü
: Alimler, nebilerin varisleridirler. O halde nasıl olurda onlar, iffetli mümin kadınlarla ilgili şeri hükmü tartışmak için Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Temsilcileri ve Nasranilerle bir araya gelebilirler? Halbuki bu mesele, hiçbir gün Allah'ın dinini muhafaza etmenin emanetçileri olan, yöneticilerle mücadele eden ve Allah'ın hükümlerinin tatbik edilmesi ve bu davetin dünyaya taşınması için onlara nasihat eden alimlerin çabalarına muhtaç olan bir sorun olmamıştır. Sanki bu sempozyumda dönen tartışma, kafirleri şaşkına çevirmekte ve özgürlükler nedeniyle canavar küfür toplumlarda Müslüman kadının konumunun kaybolmasını arzulayan kindar göğüslerini rahatlatmaktadır. O halde alimlerin meselesi, beceriksiz kapitalizmin politikaları yoluyla ülkenin parçalanmasını ve insanların yoksullaşmasını göz ardı edecek şekilde saçmalamak mı olmalıdır? Seçkin imamlardan Ahmed İbn-u Hanbel, eş-Şâfî ve el-İzz İbn-u Abdusselam gibi olanlar neredeler Allah aşkına?!


Beşincisi: Kadın için istediklerini iddia ettikleri onurlu bir yaşam, sadece batılın önünden de arkasından da yaklaşamayacağı Allah'ın şeriatının gölgesinde gerçekleşecektir. Batı hadaratına gelince; onun kokusu burunların direklerini sızlatmaktadır. O halde nasıl olur da alimler, yanı başımızda hakkı bildiren Alah'ın kitabı ve Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünneti varken onların bu batıl çözümlerini dilenip durabilirler ki? Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar hala cahiliye hükmünü mü istiyorlar. İnanan bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren mi vardır?" [el-Maide 50]


Altıncısı: Sempozyumda, el-Ahval eş-Şahsiyye kanununun değiştirilmesine değinilerek hükümet ile yerel ve küresel kuruluşların, içtimai nizamdan geriye kalanları ortadan kaldırmak için anayasadaki içtimai nizam hükümlerinin değiştirilmesine dönük ortak çabaları yorumlanmıştır.

Allah'ın düşmanları olan kafirler, bizim iyiliğimizi istemedikleri gibi onların bizim işlerimize müdahale eden ellerini ise sadece Allah'ın kitabı ve Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünneti üzere biat edilecek, toplumlarımızı koruduğu gibi onları düşmanların şerlerinden de koruyacak olan bir imam koparacaktır. Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam [Halife], ancak arkasında savaşılan ve onunla korunulan bir kalkandır."


Hizb-ut Tahrir
Hanımlar Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Demokrasinin Gölgesinde, Her Gün İslam'a İftira Atılmaya Devam Edilecektir

En son olarak Müslümanları, kerim kitabın saygınlığını ve onurunu savunmak amacıyla seslerini yükseltmeye sevk eden Dâr-us Selam'ın eteklerindeki Nasrani gençler tarafından Kur'an-il Kerim'in kirletilmesinin ardından Ferit Abdullah Ferit adındaki diğer bir genç de Bambo Adası'nın güney bölgesinde buna benzer şerir bir amelde bulunmuştur. [Zengibar Leo / 10.10.2012]

Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika olarak bizler, aşağıdaki hususları vurgulamak isteriz:

Birincisi: İslam'a yönelik uluslar arası kampanya, özellikle bu iftiraların artış göstermesinin arkasında olan Amerika olmak üzere Müslümanların düşmanlarının liderliğinde yapılmakta olup bu kampanyaya katılan ülkeler de aynı şekilde bu tür uygulama ve iftiraları kendi ülkelerinde uygulamakta, bunlara resmî kurumları sponsorluk etmekte ve dünyanın farklı bölgelerinde İslam'a daha çok iftira atan bu tür eylemlere teşvik etmektedirler. Hatta ortada, İslam'ı ve onurunu kötülemeye dönük rollerini bekleyenlerin bir listesi bile bulunmaktadır.

İkincisi: Batılı şer ideolojiden kaynaklanan fikirler, demokrasi, sözde "şahsî özgürlük" ve "ifade özgürlüğü", takıntılı olan kimseleri kendilerinin bu tür eylemleri yapma özgürlüğü olduğuna inanmaya ve istediklerini söylemeye sevketmektedir.

Üçüncüsü: Büyük devletlerin baskısı altında demokratik sistemi "tatbik ettiklerini" iddia eden ülkelerin, İslam'a  iftira atan kimselere karşı etkin yasalara muhtaç olmasının iki nedeni bulunmaktadır: Birincisi: Bu ülkelerin, kendilerini İslam akidesinin savunucusu saymamaları. İkincisi: Bu ülkelerde, İslamî olmayan dinlere karşı "kanserli" bir eğilimin olması. Buda Müslümanların, bu ülkelerin meşruiyetine ve kendi sorunları da dahil toplum meselelerini ciddi olarak gözetmelerine olan güvenlerinin kaybolmasına yol açmaktadır. Hatta bu tür durumlar bazı zaman dilimlerinde, Müslüman bireyleri kendi elleriyle yasalar yapmaya ve kendi dinlerini savunmaya sevketmektedir...

Son olarak: Müslümanlara ve gayrimüslim aydınlara, demokratik bir sistemin gölgesindeki insanlar arasındaki ilişkinin daima kin ve nefrete dayalı ilişkiler olacağını vurgularız. Çünkü demokratik sistem, barış ve adalet sistemi olmadığı gibi dinleri gözetmemekte ve halkları da birleştirmemektedir! O halde artık dünyada alternatif bir ideolojiyle hükmedilmesinin zamanı gelmiştir ki buda; Raşidi Hilafet'in gölgesindeki İslam'dır. Dinleri, ırkları ve renkleri arasında hiçbir ayırım yapmaksızın insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemeye muktedir olan herkesin bildiği ideoloji işte budur...


Mesud Müslim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi Yardımcısı
Doğu Afrika

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Tunus Genel İşçi Birliği Girişimi Hakkında

Bu girişime, buna eşlik eden medya borazanlarına ve bu girişimin bir taraftan tarafsızlığa diğer taraftan da kurtuluşa çağrıda bulunmasına muttali olduktan sonra aşağıdaki hususları mülahaza ettik:

1- İşçi Birliği, vakıası ve doğası bakımından yönetim, toplum, dış siyaset, İslam şeriatının tutumu ve mescitleri idare etme keyfiyeti tarzında olan siyasetin cevheriyle ilgili meselelere dahil olma konumunda değildir. Çünkü o, bununla ilgili meçhule mebni bir politika uygulamakta olup Birlik, politikadaki başarısızlığından dolayı bir alana sıkışmış yardımcı bir aktör durumundadır. Dolayısıyla o, başarısızlığa uğrayanların cari hesaplarını koyacağı bir işi yürütmek için işçilerin ve onların endişelerinin arkasına saklanmaktadır.

2- Şayet Birlik, kamunun zihnini meşgul ettiği iddiasında bulunuyorsa, bu güzeldir. Peki o halde özellikle doksanlardaki baskı ve diktatör dönemlerinde bu bağlamda çürümeye yüz tutmuş kayıt ve belgeler nerede ve neden ayaklanmadan sonraki muhasebe reddedilmiştir?

3- Aslında lider ve rol model olduğu sanılan kişilere dönük yolsuzluk dosyalarını açma girişimlerinde bulunulmadan önce bununla ilgili siyasi sembollere, partilere ve sendikalara dikkat çekmeliyiz. Çünkü yolsuzluk yapanların reformu üstlenmesi akıl işi olmadığı gibi hem liderliğin merkezi hem de gemi kaptanı olmasından dolayı siyasî ortamdaki yolsuzluk çok daha tehlikelidir...

4- Ayaklanma sonrası girişimler ve köklü değişime dönük güçlü bir çalışma, dini hayattan ayırmaya dayalı eski iğrenç kapitalizmin türettiği yeni bir formülün sunulmasıyla olmayacaktır. Zira bu, akideye, fikre, fıkha, tarihe ve hadarata karşı tasvir edilmiş bir cürümdür... O halde ümmetin enerjisini nötralize edip harcadıktan sonra ondan nasıl bir yenilik, hareketlilik, teşvik edicilik ve keskinlik bekleyebiliriz ki?

5- Reformun ilki, düşmanlarımızın "akide ve şeriat" olarak ümmetin kimliğini temsil eden önermelerini açığa vurmak ve tüm hıyanet çeşitleriyle yabancı bağlantıları ifşa etmek yoluyla muhasebe etmeye cüret etmektir... İşte böylece ümmet, kendi kimliğine ve benliğine geri dönecektir...

6- Genel İşçi Birliği Girişimi Dergisinin bir değişime uğraması kaçınılmazdır. Şöyle ki; çalışma için belgeli bir akit ve hızla ortadan kaldırılması durumunda gerçek bir güven olmalıdır. Ayrıca her iki tarafı bağlayan tek yetkili şey de taahhüt edilene bağlanmak olmalıdır. Dolayısıyla sendikalar, sadece işçileri, onlar adına şikayetleri ortadan kaldırmak için temsil etmektedirler.

7- Sorunları çözmeye muktedir harika bir yasama kapasitesini etkinleştirecek olan ümmetin ideolojisi İslam'a daha çok cesaretli ve dürüst olmaları için siyasî yaşam yada sendikalar içerisindeki tüm muhlislere yönelik açık bir çağrıdır. Bu ise ancak fasitlerin yada bu ümmet ile bu dinin düşmanlarının sarsılmasıyla olacaktır. İşte bizim için bunda yeterli bir ayrıntı ve başarı vardır.  وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ إِنْ كَانُوا مُؤْمِنِينَ "Eğer mümin iseler Allah ve Resûlünü razı etmeleri daha doğrudur." [Tevbe 62]

8- Tarafsız ve koşulsuz bir çerçeve altında, ana konular hakkında derin bir tartışmaya ve bu hususta kamuoyuna karşı samimi olmaya davet ederiz ki bu, çok önemlidir...


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Medya Bürosu Başkanı
Üstad Rıza Bil-Hâc

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Merkezi Medya Bürosu ve Hizb-ut Tahrir / Endonezya'dan Etkili Kadınlar Semineri

  • Kategori Foto
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Bayanlar kısmı ve Hizb-ut Tahrir Endonezya'nın Bayanlar Bölümü işbirliği ile Endonezya'nın başkenti Jakarta'da, 21 Zilhicce 1433 Hicri, 6 Kasım 2012 Miladi tarihinde "İnsanlıktan uzaklaştırılan Endonezya kadınlarının gerçeği" başlıklı bir seminer gerçekleştirildi.


Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER