Salı, 20 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Fransız hükümeti en yüksek değerlere ve hürriyetlere bağlanmakla övünürken, bir yandan da Müslüman kadının takvalı kıyafetine hakaret edilmesine ve suç sayılmasına izin veriyor

19 Eylül Çarşamba günü, "Charlie Hebdo" adlı dergi Peygamber Efendimiz Muhammed (sav) hakkında sapıkça karikatürler yayınladı. Geçen yıl, bu dergi Rasulullah (sav)'e hakaret edici karikatürler yayınladığı bir sayıda, alaycı bir tavırla Peygamber (sav)'i konuk editör olarak gösterdi. Bu haftanın başında, Ukraynalı feminist grup Femen, Paris'te şehrin çoğunlukla Müslümanlardan oluşan bir mahallesinden yarı çıplak vaziyette geçerek şubelerinin açılışını kutlarken, İslam'a ve kendi cahil görüşlerince İslam'ın kadına bakışına karşı olduklarını ifade etmek için vücutlarına "Şeriata hayır" gibi cümleler yazmışlardı. Fransız otoriteler tarafından hiç bir müdahale veya tutuklama olmadı. Bütün bunlar hakareti ve iffetsizliği ifade hakkını ve hakaret etmeyi anayasasının bir parçası olarak kutsallaştıran Fransız hükümeti ve hukuk sistemi tarafından tamamen kabul görmüştü. Gerçekten de Fransız Başbakanı Jean-Marc Ayrault, bu bozuk idealini pekiştirmek için Charlie Hebdo'nun Peygamber (sav)'in karikatürlerine cevaben şu sözleri söylemişti: "biz ifade hürriyetinin garanti edildiği bir ülkede yaşıyoruz, buna karikatürize etme hürriyeti de dahildir." Femen aktivistleri dünyanın bir çok yerinde buna benzer protestolarda vücutlarını sergileyerek kötü nam salmışlar; fakat buna rağmen Fransız devleti onların bir genel merkez açıp ülke içinde faal olmalarına izin vermekten hiç bir sıkıntı duymuyor.

Ve tüm bunlar aslında; sadece kız çocuklarının faziletli inançlarını ifade ettikleri için iyi bir eğitimden mahrum bırakıldıkları Fransız okullarında hala devam eden başörtüsü yasağı ve bununla birlikte kendi toplumuna peçe yasağını diretmesiyle, peçe kullanan kadınları iffetlerinden dolayı suçlu konumuna getirip cezalandırırken oluyor!

Dr. Nazreen Nawaz, Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi sözcüsü: "Bu nasıl ahlaken iflas etmiş bir ideolojidir ki; aşağılamayı, hakaret etmeyi ve sokaklarda çıplak yürüyüş yapmayı utanmadan bir hak olarak övebiliyor, ve aynı zamanda iffetin şerefli örneğini teşkil eden Müslüman kadını kınayabiliyor? Fransız Cumhuriyetinin temel bir prensibini oluşturan bu aşırı laikliğin ve fanatik liberalizmin uzun tarihsel geleneği hiç de gurur duyulacak bir şey değil! Bu uygar bir toplumun değil de; hiç bir zaman kadınların namusunu korumayı beceremeyecek, toplumlar arasında uyum sağlayamayacak ve de değişik inançlara sahip topluluklar arasında sağlıklı bir ilişki kurmak için uluslararası bir model olamayacak, ahlaksız, saygısız bir toplumun simgesidir."

"Kötüleme, öcüleştirme veya alay etme hürriyeti, olgun bir toplumun göstergesi değildir. Tartışma hakkını ve fikirleri açık bir şekilde konuşmayı, zulme karşı olduğunu ifade etmeyi veya yöneticileri muhasebe etmeyi - ki bunların tümü medeni bir toplumun sağlıklı olabilmesi için elzemdir - hakaret ve iftira dolu, yaramaz sokak çocuğu oyunu kültüründen ayırt edememek, hatalı, olgunlaşmamış bir ideolojinin özelliklerindendir. Peygamber Efendimiz (sav)'in böyle sapıkça tasvir edilmesi; kutsal kişilere ve insanların derin dini inançlarına hakaret ederek, fikri tartışmalara olumlu bir atmosfer oluşturacağına inanan, bu saçma laik liberal sistemin kendi sapık mantığının yansımalarıdır. İfade hürriyetine bu denli körü körüne tapmak, kalkınmanın yolu olmadığı gibi, kaosun da reçetesidir! İşte bu; bütün insanların, dindar olanlar da dahil olmak üzere, kendilerine özgü hassasiyetleri olduğunu kabul etmeyen mantıksız laiklikten kaynaklanmakta. Bunlara saygısızlık etmek veya bunları korumamak adaletsizliğe, öfkeye ve bazen şiddete yol açar."

"Ayrıca Fransız sisteminin ikiyüzlülüğü, bir yandan uygunsuz fotoğraflarını yayınlamasından dolayı, iffetinin zedelendiğini düşünen ve bir Fransız dergisi aleyhinde yasal işlemler başlatan Cambridge düşesini desteklerken, bir yandan da bu ikiyüzlü sistem Müslüman kadınları kendi görüşlerine uygun bir şekilde başlarını örtme hakkından mahrum ediyor. Sıra İslam'a ve Müslümanlara gelince, bu tür haklar açıkça kaybolup gidiyorlar.

"Bundan dolayı; Müslüman yönetimlerin, buna Arap Baharını tatmış olanlar dahil olmak üzere, fikren bozuk, ahlaken eksik olan liberal sistemi benimsemek için can atmaları utanç vericidir. Oysa kusursuz fikir, yüce ahlak ve insanlık için üstün idealler ve değerler sunan İslam Devleti ve Hilafettir. Onların ifade hürriyeti adı altında; hakareti, pornografiyi ve kadınları değersizleştirmeyi öven bir ideolojiye hayranlık duyarken; bir yandan da bu tarz ahlaksız değerleri reddeden bir sisteme, iffeti temsil eden, tevazuyu öven ve kadınların namusunu kutsal gören bir sisteme sırt çevirmeleri, bir rezalettir! Ey Müslüman Kadınlar! Sizleri bu yozlaşmış laik sistemi reddetmeye ve kadınları hak ettikleri yüksek mertebelerine kaldıracak tek devlet olan Hilafetin ikame edilmesi için acele etmeye çağırıyoruz. Biz Fransız hükümetine diyoruz ki, siz kendinizi sevgili Peygamberimize edilen hakaretlere korumacılık yapmakta veya kendi ülkenizde Müslüman kadınların haysiyetini zedelemekte hür zannedebilirsiniz, ama dikkat edin, bu uzun süre böyle devam etmeyecek. Nasıl da 19. yüzyılda Peygamberimiz (sav) ile alay eden bir tiyatroyu, zamanın uluslararası ağır gücünün - yani Hilafetin - baskısı karşısında boyun bükerek yasaklamıştınız! Pek yakında doğacak olan böyle bir devletin eşsiz gücüyle karşı karşıya kalacaksınız ve o zaman İslam'ı lekelemeye cüret edenler, onu sadece düşününce bile korkudan titreyecekler!"

((مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ))

Kim izzeti (şan, şöhret ve güç) istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. (ve bunlar sadece Allah'a itaat ve ibadet etmekle elde edilebilir.) Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli biz azab vardır.  Onların tasarladıkları 'boşa çıkıp bozulur'. [Fatır: 10]


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...

İslam'da Yönetim Nizamı, Alemlerin Rabbinin Farz Kılmış Olduğu Hilafet Nizamı Olup O, Ne Cumhuriyet Ne Demokratik Ne Krallık Ne İmparatorluk Ne de Federal Bir Sistemdir

  • Kategori Suriye
  •   |  

Suriye'de bir buçuk küsur yıldır cereyan eden olayların tek bir adresi vardır ki oda; mücrim Baas rejimi ile dünyadaki büyük devletlerin Suriye egemenlikten çıkmasın, yani ajan tabi bir devlet olarak kalmaya ve Yahudi devletini korumaya devam etsin diye Suriye'deki halkımıza karşı komplo kurmaktır. Zira bu devletler, Esad sonrası Suriye için şartlar ve koşullar koymaya başlamışlar, kiralık uydu platformları ile beş yıldızlı otellerden mücadele eden muhalefet sözcüleri yoluyla Suriye'nin geleceğinin demokratik sivil bir devlet olacağını, Suriye'deki sorunun ise rejimin başının devrilmesi veya gitmesi yada hiç kimseye uzak olmayan bir hükümetin oluşturulması olduğunu beyan etmişler ve yalan söyleyip iftira atarak da bunun insanların talepleri olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak ölüm ve yıkım makinelerine karşı sebat gösteren halkımız, Suriye'nin geleceği için İslam'dan ve Allah'ın indirdikleriyle olan yönetimden başkasını  görmemektedirler. Nitekim bunu, medya organlarının göz ardı ettikleri birçok gösterilerinde ifade ettikleri gibi aynı zamanda bu, tugay isimlerinde, bayraklarda ve sloganlarda çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler de mesele, geri dönmesini arzuladıkları slogandan zihinlerinde netleşen ve düşüncelerinde belirginleşen bir vakıaya taşınsın diye Suriye ve tüm İslam ülkelerindeki Müslümanlara İslam'daki yönetim şeklini beyan ederiz ki böylece onun pekişmesi ve gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstersinler. Binaenaleyh aşağıdaki hususları açıklamak kaçınılmazdır:

1- İslam'da Yönetim Nizamı, Hilafet Nizamı'dır: Şeran Hilafet, İslamî şeri hükümleri ikame etmek ve İslam davetini dünyaya taşımak için dünyadaki bütün Müslümanların genel başkanlığıdır ki imamette aynen bu şekildedir. Dolayısıyla Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine-i Münevvera'da kurduğu ve onun ardından da sahabe-i kiramın üzerinde yürüdüdüğü gibi bir İslam Devleti olması için şeri hükümlerde varit olan şekli bizzat budur. Nitekim bu görüşle ilgili deliller, Kur'an, sünnet ve sahabe icmasında geçmekte olup Hilafet Devleti'ni yıkan ve İslam ülklerini parçalayan sömürgeci kafirin kültürüyle yetişenlerin dışında ümmet içerisinden hiç bir kimse buna muhalefet etmemiştir.

2- İslam'da Yönetim Nizamı, Ne Cumhuriyet Nede Demokrasidir : Demokratik cumhuriyet sistemi, beşerin koymuş olduğu bir sistem olup esası dini hayattan ayırmaya dayalı olduğu gibi egemenlik de halka aittir. Dolayısıyla yönetim ve yasama hakkına sahip olan bizzat halk olduğu gibi yöneticiyi getirme, onu azletme, anayasa ve kanunlar yapma hakkına sahip olan da odur. İslamî Yönetim Nizamı'nın temeli ise İslam akidesi ve şeri hükümlere dayalıdır. Dolayısıyla onda egemenlik halka değil şeriata ait olup gerek ümmet gerek Halife yasa yapma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla da yasa koyan, bizzat Allahu Subhânehu'dur. Ancak İslam, sultanı ve yönetimi ümmete ait kılmıştır. Dolayısıyla ümmet, İslam ile hükmedecek birisini seçer, bunun üzerine ona biat eder ve Halife, şeriatla kayıtlı kalıp İslam hükümlerini tatbik ettiği sürece Hilafet süresi ne kadar uzarsa uzasın Halife olarak kalmaya devam eder. Ancak ne zaman İslam hükümlerini ihlal ederse bir gün yada bir ay bile olsa yönetim süresi sona erer ve azledilmesi gerekir. Bundan dolayı ortada, dayalı oldukları temel ve şekil bakımından her iki sistemin arasında büyük bir çelişkinin olduğunu görmekteyiz. Binaenaleyh İslam Nizamı'nın bir Cumhuriyet Nizamı olduğunun yada onun demokrasiyi onayladığının söylenilmesi kesinlikle caiz değildir.

3- İslam'da Yönetim Nizamı, Krallık Değildir : Krallık rejimini onaylamadığı gibi krallık rejimine de benzememektedir. Zira krallık rejiminde yönetim veraset olup evlatlar, babalarının terekelerini miras olarak aldıkları gibi onu da babalarından miras olarak almaktadırlar. Dolayısıyla krallık rejiminde kral, imtiyazlara ve özel haklara sahip olduğu gibi kendisine de dokunulmasını yasaklarken İslam Nizamı'nda ise Halife yada İmam, hiçbir şekildeki imtiyazlara veya özel haklara sahip olmadıkları gibi onlar da ümmetin fertlerinin herhangi bir ferdi gibidirler. Dolayısıyla da İslam'daki yönetim nizamında veraset olmadığı gibi Halife de bir kral değildir. Bilakis o, yönetim ve sultanda ümmetin vekilidir. Zira ümmet onu, üzerine Allah'ın şeriatını tatbik etmesi için kendi rızasıyla seçmiştir. Dolayısıyla Halife de bütün davranışlarında, hükümlerinde, ümmetin işlerini ve maslahatlarını gözetmede şeri hükümlerle mukayyettir.

4- İslam'da Yönetim Nizamı, (İmparatorluk) Değildir: (İmparatorluk) sistemi, her boyutuyla İslam'dan uzak bir sistemdir. Çünkü o, yönetim (imparatorluk) bölgelerindeki ırklarının arasını eşit tutmamaktadır. Bilakis yönetim, finans ve ekonomide (imparatorluk) merkezinin bir ayrıcalığı bulunmaktadır. İslam'ın yönetim metodu ise devletin tüm bölgelerindeki yönetilenler arasını eşit tutmakta, ırkçı asabiyetçiliği reddetmekte ve tabiiyet taşıyan gayrimüslimlere tabiiyet hakları ve görevlerini vermektedir. Dolayısıyla adalet ve hak talep etme hususunda Müslümanların lehine olanlar gayrimüslimlerin de lehine olduğu gibi Müslümanların aleyhine olanlar onların da aleyhine olmaktadır. Dolayısıyla da bu eşitlikten dolayı o, (imparatorluk) ile çelişmektedir. Ayrıca o, bu sistem yoluyla bölgeleri sömürgeleştirmediği gibi kaynakları da tek bir kişinin faydalanması için genel merkeze aktarmaz. Bilakis aralarındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun ve halkının ırkları ne kadar çeşitli olursa olsun bütün bölgeleri tek birim olarak gördüğü gibi tüm bölgelerine devletten bir parça olarak itibar eder. Dolayısıyla merkezin yada diğer herhangi bir bölgenin halkının sahip olduğu diğer haklara halkı da sahip olmasının yanı sıra yönetim otoritesi, nizamı ve yasalarının tamamının tüm bölgeler için aynı olmasını sağlar.

5- İslam'da Yönetim Nizamı, Federal de Değildir: Federal sistem, bölgeleri özerklik olarak ayırmakta ve genel yönetimi ise birleştirmektedir. Halbuki İslam'daki yönetim nizamı, vilayetlere tek bir devletin parçaları olarak itibar etmesinin yanı sıra tüm bölgelerin maliyesine tek bir maliye ve tek bir bütçe olarak itibar edip bunların tamamını tebaasının maslahatları için harcayan tek bir nizamdır. Dolayısıyla yönetim nizamı tamamen tek bir birim olup genel merkezdeki yüksek otoriteyi sınırlayarak ona, büyük yada küçük olsun devletin parçalarından her bir parçasının üzerinde egemenlik ve otorite vermekte ve devletin parçaları bölünmesin diye de onun herhangi bir parçasının bağımsızlığına izin vermemektedir.

Velhasıl İslam'da yönetim nizamı, Hilafet'tir. Nitekim Hilafet'in ve devletin tek olduğu ve tek bir Halife'den başkasını biat etmenin caiz olmadığı üzerinde icma hasıl olmuştur. Dolayısıyla imamlar, müçtehitler ve diğer fakihler bunun üzerinde ittifak etmişlerdir.

Ey Suriye'deki Mümin Müslümanlar:

Sizlere yaraşan, yolunda kurbanlar vermeyi bile hafife aldığınız bu azim gayeyi gerçekleştirmektir?! Zira tüm trajedi ve sorunlara son verecek olan bu Rabbanî hediyeye sizler daha layıksınız?! Nitekim Hizb-ut Tahrir olarak bizler, efendilerimiz Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (Radıyallahu Anhum Ecmaîn) gibi hidayet sahibi imamların kendisiyle yönettiği İslam'daki yönetim nizamını açık bir şekilde gözlerinizin önüne serdik. Dolayısıyla şifa verici bu beyanın ardından sizlere vacip olan, nusret ve izzetinizin sadece O'nun elinde olduğu Rabbinizin sizlere emretmiş olduğu hususlara bağlanmaktır. O halde ajan uydu kanalları tarafından yüzü makyajlanmış olsa bile sizler için ortaya atılan hiçbir sistemi kabul etmeyiniz. Aynı zamanda İslam'ın zikredilmesine müsamaha gösterilse bile şayet içeriğinde demokrasi ve İslam Nizamı'ndan başka bir yönetim olursa sizler için yükseltilen parlak sloganları da kabul etmeyiniz.

Ey Allah'ım! Sen'den, Suriye'deki halkımızın ayaklarını hak üzere sabit kılmanı, onlara nusret vermeni ve kendilerini İslamî Hilafet Devleti ile güçlendirmeni niyaz ediyoruz. Şüphesiz Sen, buna malik ve muktedirsin. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah içindir.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Mauritius Adası Rasul (SAV)'e Nusret yürüyüşü düzenledi.

  • Kategori Foto
  •   |  

Rasul (SAV)'e hakaret içeren filmi protesto için Hizb-ut Tahrir'in Mauritius Adasında düzenlediği  yürüyüşten kesitler. Yürüyüş adada yer alan Amerikan elçiliğine doğru giden güzergahta gerçekleşti ve yürüyüş sonunda da elçiliğe protesto mektubu teslim edildi.

Yüce Mevla amellerimizi kabul buyursun.

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İran Liderleri, Mücrim Beşar'a Destek Vermeleri Yoluyla Allah'a, Resulüne ve Müminlere Hıyanet Etmektedirler Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nden Bir Heyet, Lahor'daki İran Diplomatik Misyonuna İran Liderlerine Yönelik Açık Bir

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nden bir heyet bugün, Lahor'daki İran Diplomatik Misyonuna İran liderlerine yönelik açık bir mektup göndermiş ve mektupta hizib, İran liderlerinin Suriye halkıyla savaşmasının yanı sıra Allah'ın ve Resulünün düşmanı olan Beşar Esad'a destek vermelerini reddetmiş ve İran liderlerinin, Amerikan ajanı Beşar'a destek vermelerini, Suriye halkına karşı savaşmaları ve "şebbiha" milisleriyle yan yana Suriye Müslümanlarını katletmeleri için İranlı askerleri (Devrim Muhafızlarını) Suriye'ye göndermelerini kınamıştır. Ayrıca mektupta, İran liderleri nasıl İranlı Müslüman askerleri ailesi on yıllardır küfür rejimini tatbik etmekte ısrar eden Beşar'a destek vermeleri için gönderebilirler şeklinde İran liderlerine dönük bir muhasebe de geçmektedir?! Diğer taraftan Suriyeli Müslümanlar, Amerika'ya karşı savaşması için Müslümanları tek bir devlet altında birleştirecek olan İslam Nizamı'nın tatbik edilmesini talep ederek tagut yöneticiye karşı durmaktadırlar. Yoksa İran liderleri, Hilafet'in olduğu İslam Nizamı'nın kurulup Suriye'deki küfür rejiminin yok olmasını istemiyorlar mı?!

Ayrıca mektupta, İran liderlerinin Beşar'a destek vermeleri yoluyla İran rejiminin Allah'a, Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e, Tahir Ehl-i Beyti'ne ve müminlere dönük hıyanet listesine bir yenisini daha eklediği vurgulanmıştır. Zaten bu hıyanet listesine bir benzerini de İran rejimi, Irak ve Afganistan'daki Müslümanların katledilmelerinde ve topraklarının haçlı askerleri tarafından işgal edilmesinde Amerika'nın yanında yer aldığında eklemiştir.

Ayrıca mektupta, Allah'ın izniyle Hilafet'in çok yakında kurulacağı, kafir rejimleri yok edeceği ve hıyanetlerinden dolayı onları cezalandıracağı gibi Müslümanların hain yöneticilerini de cezalandıracağı geçmektedir. Yinede mektupta İran'daki Müslümanların, İran liderlerine olan öfkesinin, Arap Baharının olduğu ülkelerdeki kardeşlerinin tagutlarına olan öfkesinden daha az olmadığı gibi kardeşlerinin tagutlarının boğazlarından yakaladığı gibi onların boğazlarınızdan yakalayacakları da geçmektedir. En son olarak da mektup, "korksalar da korkmasalar da Allah'ın taktirinin mutlaka geleceğini" söyleyerek İran liderlerini dalaletlerinden geri dönmeleri hususunda uyarmıştır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Fas'ta Meydana Gelen Korkunç Trafik Kazası Münasebetiyle Hizb-ut Tahrir / Fas'tan Taziye

Fas'ın tanık olduğu en korkunç trafik kazasında 42 kişi ölmüş ve bazılarının durumu ağır olmak üzere 20 küsur yolcu da yaralanmıştır. Nitekim kaza, bir yolcu otobüsünün Marakeş ve Varazazate arasına düşen "Tizan Tişika" yol kavşağında devrilmesi yüzünden meydana gelmiş olup bu kavşak, 2260 metreye varan yüksekliği ve aynı şekilde 146 km'ye kadar uzanan virajı göz önüne alındığında Fas'taki en tehlikeli yollardan birisi sayılmaktadır.

Bu elim münasebetle Hizb-ut Tahrir / Fas:

1-Faslı halkımız ile kurbanların ailelerine en sıcak taziyelerini sunar ve özellikle de Allah Azze ve Celle'den, ölüleri rahmetiyle kuşatmasını ve yaralılara da acil şifalar vermesini niyaz eder.

2-Tüm sorumluluğu devlete yükler ve olayın sorumluluğunu "daha henüz değişmeyen insan davranışlarına(!)" yükleyen Ulaştırma ve Ekipman Bakanı'nın açıklamasını gerek sorumluluktan gerekse soruşturma sonuçlarını beklemekten kaçmak olduğunu ifade eder.

3-Trafik kazaları; trafik kanunu, sistem ayrıcalıkları ve rüşvetle birlikte altyapı ve araç durumları gibi teknik durumların da dahil olduğu bir taşıt sorunu olup bunun çözümü ise  ancak Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Nizamı ile gerçekleşecektir: Böylece fesat tüm şekilleriyle yok olacak ve kendisi için istediği iyiliği diğerleri için de isteyecek ve bizim içimizden; "Vallahi, şayet Fırat'ın kenarında bir katırın ayağı sürçse neden onun için bir yol yapmadım diye Allah katında onun sorumlusu ben olurdum" diyen ikinci Halife Ömer İbn-u el-Hattab'da dahil Raşid Halifelerin sireti üzere Raşid bir yönetici sağlayacak olan İslam hükümleriyle kayıtlı uyanık İslamî şahsiyetler ortaya çıkacaktır.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nden, İran Yöneticilerine Açık Bir Mektup

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Ey İran yöneticileri! Bu mektubu sizlere, Pakistan'daki diplomatik misyonunuz aracılığıyla gönderiyor ve diyoruz ki:

Bizler, İran güçlerinin Suriye'deki Müslümanlara karşı savaşında Suriye tagutu ve Amerikan ajanı Beşar Esad'a destek vermek amacıyla gönderilmesini kınarız. Zira açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki İran güçleri ve özellikle de Cumhuriyet Muhafızları, Suriye'deki Müslümanları katletmek için Beşar Esad'ın şebbihalarına katılmaktadırlar. Nitekim bir takım İranlı subaylar, Suriye'deki Müslümanlara karşı işlenen cürümsel eylemlere katıldıkları için özgür Suriye ordusu tarafından esir alınmışlardır.

Amerikan askerlerinin, özellikle Raymond Davis gibilerinin işlediği Pakistan'daki şerir taifeci saldırıların ani bir şekilde artış göstermesiyle çakışan bu utanç verici eylemden dolayı sizleri uyarırız. Zira tek bir devlet altında birleştirmek yerine Müslümanları birbirine kırdırmaya çalışan bizzat Amerika'dır. Çünkü Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın vasıflandırdığı üzere onlar bizzat kafirlerdir:

لاَ يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ "Onlar hiçbir mümine yakınlık göstermez veya ahdini gözetmezler. Onlar saldırganların ta kendileridir."[Tevbe 10]

Bizler rolümüz gereği sizleri muhasebe ediyoruz: Neden Müslüman güçleri gönderip mobilize ettiğiniz bu savaşın gerçeğini göz ardı ediyorsunuz? Zira bu savaşta, küfürle hükmeden Suriye tagutu ile dört on yıl küsur boyunca kafirlerin çıkarlarını koruyan ailesini desteklemektesiniz! Zira bu, Beşar tagutuna karşı duran Suriye'deki Müslümanlara karşı olan bir savaştır! Halbuki Müslümanlar, Amerika'ya karşı bütün Müslümanları tek bir devletin altında birleştirmek için İslam'ın tatbik edilmesini talep etmektedirler! O halde sizler, aklını kaybedip Hilafet'in çok yakında kurulacağını görmesinin ardından bu ümmeti taifecilik savaşının ateşiyle yakmayı hedefleyen Amerikan planını güçlendirmeyi nasıl kabul edebilirsiniz?

Bizler, Beşar Esad rejiminin yanında yer aldığınızdan eminiz. Çünkü aynen sizin gibi o da bir Amerikan ajanıdır. Dolayısı hem siz ikiniz hem de diğer Amerikan ajanları, ümmeti birleştirecek ve sizlerin efendisi olan Amerika'nın hegemonyasını ortadan kaldıracak olan İslam Devleti'nin kurulmasını önlemek amacıyla Amerika'nın Müslümanların boyunlarına çöreklenmesinin yanı sıra onun, İslam ümmeti üzerindeki hegemonyasını güçlendirmek için el ele çalışmaktasınız. Nitekim sizlerin İran liderliği altında tagut Beşar'ın yanında yer almanız, Allah'a, Resulüne, Âline ve bütün Müslümanlara dönük hıyanet silsilenizin bir halkasından öte bir şey değildir. Zaten sizler, daha önce de Müslümanları katletmesinin yanı sıra Afganistan ve Irak'ı işgal eden Amerika'nın yanında yer almakla da Allah'a ve Resulüne hıyanet etmiştiniz.

Şayet sizler, -sizin gibilere çok uzak bir şey olsa da- Suriye ve İran'ı tek bir devlet altında birleştirmek için Suriye Müslümanlarının yanında yer almayı tercih etmiş olsaydınız bu, Orta Doğu ile Orta ve Güney Asya bölgelerindeki Amerikan hegemonyasına vurulmuş büyük bir darbe olacak olmasının yanı sıra Müslümanlar da bu adımla, zehirli taifecilik tohumlarını -ebediyen- yok edecekler ve Pakistan'da dahil diğer tüm İslam ülkelerinin önüne tevhit yapı taşlarını döşeyeceklerdi. Ancak bunun yerine sizler, "En Büyük Şeytan Amerika'dır" sloganının sahibi olmanıza rağmen Amerika'nın yanında yer almak yoluyla Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya, Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e, Tahir Ehl-i Beyti'ne ve müminlere hıyanet ettiniz.

إِنَّ ٱلشَّيْطَـٰنَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَٱتَّخِذُوهُ عَدُوًّا "Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman edinin." [Fâtır 6]

Çok iyi biliniz ki; İran'daki Müslümanların size olan öfkesi, Arap Baharının olduğu ülkelerdeki kardeşlerinin tagutlarına olan öfkesinden daha az olmadığı gibi kardeşlerinin tagutlarının boğazlarından yakaladığı gibi sizin boğazlarınızdan yakalayacaklar ve siz korksanız da korkmasanız da Allah'ın takdiri mutlaka gelecektir.

وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُوا مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ "İçlerinden bir topluluk: Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir azap ile azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz? dedi. (Öğüt verenler) Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de ittika ederler ümidiyle (öğüt veriyoruz) dediler." [el-A'râf 164]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir'den Bir Heyet, Yeni İşçi Partisine Bir Ziyarette Bulunmuştur

04.09 Salı günü, Mühendis Alaaddin ez-Zitâni başkanlığındaki Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti'nden bir heyet, yeni İşçi Partisine Kahire'nin Becardan Sîtî'de bulunan binasında bir ziyarette bulunmuş ve heyeti, İşçi Partisi Başkanı Üstad Mecdî Ahmed Hüseyin ile parti başkanı yardımcısı Üstad Abdulhamid Barakat karşılamışlardır. Nitekim taraflar, Mısır'ın siyasî vakıası ile İslam'ın ümmetin hayat vakıasında tatbik edilir hale gelmesi için bu ümmetin uyanık ve muhlislerinin ne yapması gerektiğini görüşmüşlerdir. Bunun üzerine Hizb-ut Tahrir heyeti, hizbin, gerek değişim sürecinde gerekse de ümmetin vakıasında İslam'ı tatbik etmenin şeri metodu ve bütün Müslümanların çalışması gereken en büyük hedef olması itibarıyla İslamî Hilafet'i kurmak yoluyla İslamî hayatı yeniden başlatmada benimsemiş olduğu metodu arzetmişlerdir.

Görüşme sevgi, kardeşlik ve nasihatleşme atmosferinde gerçekleşmiştir. Nitekim hizbin heyeti, Üstad Mecdî Hüseyin'e hizbin 1963 yılında koymuş olduğu Hilafet Devleti'nin Anayasa Projesi de dahil hizbin bazı baskılarından bir nüsha teslim etmiştir. Ayrıca Üstad Mecdî Hüseyin de, bizimle sürekli görüşme sözü vermekle birlikte hizbin heyetine "İşçi Partisinin İslamî Görüşü" adlı kitabından bir nüsha teslim etmiştir.

وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ "De ki: (Yapacağınızı) yapın! Muhakkak ki yaptıklarınızı Allah da resulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir." [et-Tevbe 105]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Cozif Ebu Fâdıl: Selin Köpükleriyle Birlikte Yok Olup Gidecektir

Cozif Ebu Fâdıl, bir televizyondaki oturum programında, Baka'daki Beyrut-Şam uluslararası yolunda kendisini darbeden kişilerin arasında "Hizb-ut Tahrir'li" şahısların da olduğunu iddia etmiştir.

Bu ucuz yalanlar, bu şahsın alışkanlık haline getirdiği saçmalıkların bir çeşidi olmasına rağmen sükut rıza göstermenin bir alametidir denilmesin diye bunu kökten reddetmeyi ve bunun kesinlikle sıhhatten yoksun bir haber olduğunu vurgulamayı görevimiz bildik. Bu münasebetle deriz ki: Hizb-ut Tahrir", yol kesmeyip bu tür eylemleri uygulamadığı gibi bu şekildeki küçük işlere ve ucuz hainliklere iltifat etmez. Zira Hizb-ut Tahrir'in şu an iki gözünü diktiği hedefi, onun en büyük efendisi Beşar'ı devirmektir. İşte o zaman selin köpükleriyle birlikte yok olup gidecektir... Fazla söze de gerek yoktur.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER