Salı, 20 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- İran ve Afganistan Hükümetlerinin Her İkisi de Sömürgecilerin Elindeki Bir Hizmetçidir

Amerika, yakın dönemden beridir Afgan Ticaret Odası'nın, yaklaşık 24 İran şirketiyle olan ilişkisini kesmesini talep etmektedir. Çünkü İran, nükleer silah üretiminde bu şirketlerden faydalanmaktadır.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti, bu Amerikan müdahalesini şiddetle kınar, ümmetten bu ajan yöneticilere karşı durmasını ve onları, Batılı demokrasinin dışında bizim üzerimize İslam'ı tatbik edecek bir yöneticiyle değiştirmesini talep eder. Zira her ne kadar bu müdahaleyi işgal olarak isimlendirmemiş olsalar da ancak bu işgal için bir öncü hattan ibarettir...! Dolayısıyla Amerika, Rusya ve NATO ülkelerinin, İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde birçok hatları bulunmakta olup bunların hepsini terörizm kılıfı altında uygulamaktadırlar. Hatta onlar, bazı zamanlarda Irak ve Afganistan gibi ülkeleri işgal etmek için müdahalede bulunurlarken diğer bazı zamanlarda da İran ve Gazze'de olduğu gibi yaptırımlar dayatmak yoluyla müdahalede bulunmaktadırlar. Onlardan bazıları da mesela Sudan gibi İslam ülkesini bölmekte ve Pakistan, Yemen ve Somali'de meydana geldiği üzere masum kadınları ve çocukları katletmek için insansız uçaklar kullanırlarken onlardan diğer bazıları da Myanmar, Suriye, Hindistan ve Doğu Türkistan'da olduğu gibi insanları katletmek için ajan yöneticileri kullanmaktadırlar. İşte bunların tamamı; kapitalizm ve demokratik yönetim sisteminin ürünleri olduğu gibi ümmetin servetlerini yağmalamak, sokaklarına egemen olmak ve onların vahşî hegemonyalarından kurtulmak için çalışan her türlü hareketi durdurmak için olan muhtelif üsluplarının ürünüdür.

Tagut yöneticiler ile demokratik küfür rejimleri, sömürgecilerin bizim meselelerimiz üzerindeki egemenliklerini dakik bir şekilde pekiştirmek ve İslam dünyasındaki ajan yöneticiler yoluyla bütün şerir planlarını uygulamak için çalışmaktadırlar.

Sonuç olarak İran'a dönük bu yaptırımlar, İran ve Afganistan'ın her ikisi için sorunlara sebep olacaktır. Ancak ne üzücüdür ki bu iki ülkenin yöneticileri, kafirlerin karşısında durmaya ve ümmeti ideolojik, siyasî ve coğrafî olarak birleştirmenin yanı sıra bu mühim hedef doğrultusundaki liderliğini birleştirmeye dönük en ufak saygıları bile kalmamıştır. Tüm bunların da ötesinde ne üzücüdür ki Amerika, İran'ın gözetimi altında Afganistan ve Irak'ı işgal etmiş ve aynı şekilde İran'da Suriye'deki Müslümanların katledilmesinde Amerika ile Rusya'ya destek vermiştir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Endonezya'dan, Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Ziyareti Hakkında Bir Beyan

Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Orta Asya ve Pasifik bölgesine dönük diplomatik gezi silsilesi kapsamında 03.04 Eylül tarihinde Endonezya'ya bir ziyarette bulunacaktır.

Bu ziyaret ise Amerikan dış politikasının, şu an kürsel ekonomik gelişimin önemli bir aracı haline gelen Asya'ya odaklandığı ve bazı ülkelerin de Çin'in ekonomik ve askerî gelişimine olan korkusunun ortaya çıktığı bir vakitte gerçekleşmiştir.

Clinton, Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono ve aynı şekilde Dışişleri Bakanı Marty Natalegawa ile özel görüşmeler gerçekleştirecektir. Her ne kadar bu ziyaretin programları hakkında bir açıklama yapılmamış olsa da ancak bu, Amerika'nın Endonezya'daki çıkarlarıyla ilgili meselelerin araştırılmasından ayrı değildir ki bunlar da aşağıdaki hususlarda temeyyüz etmektedir:

Birincisi: Amerikan hükümetinin, Cakarta'da Amerikan Büyükelçiliği'nin yeni binasının inşası planıdır ki plana göre on katlı olan ana bina, otomobil parklarından, üç kapısı olan büyük bekleme salonları ile mevcut eski binaya bağlı diğer ek binalardan oluşacaktır. Nitekim yaklaşık 36.000 m2 alan üzerine inşa edilen bina, Amerikan Büyükelçiliği görevlileri ile Amerika'nın Asya'daki misyonu tarafından kullanılacaktır. Bu şekilde Cakarta'daki Amerikan Büyükelçiliği, Irak ve Pakistan'ın ardından üçüncü en büyük Amerikan Büyükelçiliği olacaktır. Dolayısıyla 450 milyon dolara mal olan -ki buda yaklaşık 4.2 trilyon rupidir- projeye göre buradaki çalışmanın beş yıl içerisinde sone ermesi planlanmakta olup burada 5000'den fazla işçi çalışacaktır.

İkincisi: "Fraybort" Amerikan şirketi, anlaşmanın 2041 yılına kadar uzatılmasını talep etmektedir. Nitekim 1991 yılında uygulanmaya başlayan ikinci anlaşmada, anlaşmanın 2021 yılında sona ereceği ve "Fraybort'un", anlaşma süresini her on yılda bir iki kez uzatma hakkının olduğu, yani 2041 yılına kadar uzatma talebinde bulunma hakkının olduğu metni geçmektedir. Bu nedenle "Fraybort" şirketi, ikinci anlaşma sona ermeden önce uzatmayı istemektedir. Çünkü o, Endonezya'nın içerdiği altını bilmektedir. Bunun için aynı şekilde Fraybort, şuan çalışmış olduğu bölge dışındaki keşif ve işletme faaliyetlerini geliştirmek için 125 milyon dolar (ki buda yaklaşık 1.1 trilyon rupidir) yatırım yapmıştır ki buda "Jaya Vijaya'nın" zirvesine kadar ulaşmak içindir. Dolayısıyla sonuç gerçekten çok şaşırtıcıdır. Zira oradaki  altının muhtevası, daha önceki şirketin elde ettiklerinden çok daha büyüktür. Tabiatıyla da "Fraybort", bu altın fırsatı ve bu devasa serveti kaçırmamak istemektedir.

Bunun içindir ki Hizb-ut Tahrir / Endonezya, aşağıdaki hususları açıklar:

1-Amerikan Dışişleri Bakanı (Hillary Clinton'un) Endonezya ziyaretini reddeder. Çünkü Amerikan diplomatlarının, Endonezya da dahil diğer ülkelerdeki bütün hareketleri, Güney Doğu Asya, Doğu Asya ve özel bir şekilde de Endonezya'da sömürgeci bir devlet olan Amerika'nın egemenliğini ve etkisini pekiştirmek içindir. Buda Amerika'nın, siyasî ve ekonomik çıkarlarını gerçekleştirme noktasındaki stratejik rolünden ibarettir. Bundan dolayı Hizb-ut Tahrir / Endonezya, hükümeti ve Endonezya halkını bu ziyareti reddetmeye çağırır.

2-Amerikan Büyükelçiliği'nin Cakarta'da yeni bir bina inşa etme planını reddeder. Çünkü bu, kesinlikle özellikle siyasî ve ekonomik alanlarda olmak üzere hala devam eden Amerikan sömürgeciliğinin güçlenmesi için bir vesile olacaktır. Zaten sömürgeciliğin tüm şekillerinin halka ve ülkeye zarar verdiği de bilinmektedir. Hatta bu binanın inşa edilmesi, bir çok işçi ve görevli çalıştıracak olması bakımından Endonezya'nın faydasına olacakmış gibi görünse de ancak ileride Amerikan işgali yüzenden meydana gelecek olan hasarlar, bundan çok daha büyük olacaktır. Bundan dolayı "Hizb-ut Tahrir / Endonezya", bu projeye izin veren Endonezya hükümetini uyarır. Dahası hükümetin, şayet bu ülkenin güvenliğine ve korunmasına gerçekten önem veriyorsa bunu reddetmesi gerekmektedir. Aksi taktirde bu onun, sömürgeci Amerika'nın emrine ve nüfuzunun baskısına boyun eğdiğinin bir kanıtı olacaktır.

"Fraybort" şirketinin anlaşma müddetinin uzatılmasını reddeder. Çünkü "Fraybort" şirketinin üzerinde anlaşma yaptığı altın da dahil İslam'da madenler, kamu mülkiyetidir, yani ümmetindir. Devletin görevi ise tebanın maslahatının gözetimi için bunları idare edip denetlemesidir. Dolayısıyla şayet bunu terk eder ve "Fraybort"  şirketine verirse sömürgeciyi faydalanır hale getirmiş olacaktır. Buda İslam'a ve ümmetin maslahatına aykırıdır.

4-Özel de Endonezya genelde tüm Müslümanları, şeriatı tatbik etmek ve Hilafet'i kurmak amacıyla bizimle birlikte çalışmaya davet ettiğini vurgular. Çünkü Allah'ın izniyle bu ülkeyi ıslah edecek ve ideolojik, siyasî, ekonomik ve askerî olarak sömürgecilerin egemenliğinden kurtaracak olan sadece Hilafet'tir...

Allah bize yeter! Zira O, ne güzel vekil, ne güzel Mevla ve ne güzel nusret verendir!

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Doğu Afrika Vilayeti, Nairobi de Demokrasi karşıtı etkinlikler düzenliyor

  • Kategori Foto
  •   |  

İslam ümmeti; eğitim sistemi, sağlık hizmetleri alanında, emniyet ve barışı sağlama ve zekatı yerli yerinde tahsil edip hak sahibi fukaraya dağıtım gibi idari alanlarda hükümetin acizliğine üzüntüyle tanık olmaktadır. Bütün bunlardan daha kötüsü ise Dinin esas davalarından olan sevgilimiz, baş tacımız Muhammed (SAV)'e hakaretler yapılmaktadır.

Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir Doğu Afrika Vilayeti gençleri 21 Eylül 2012 tarihinde cuma namazına müteakiben Kenya'nın başkenti Nairobi'de yer alan Camya mescidinde yukarda sıraladığımız beş problematik hususu birleştirerek, bu beş problemin tek olduğunu gösteren ve problemin kaynağının da tatbik edilen nizamdan neşet ettiğini  beyan eden bir etkinlik düzenlemişlerdir.

Cemaat ise bu çağrıya icabeten tasdiklediler, nusret çağrısında bulundular ve açıkça demokrasinin hem Kenya'da hem de bütün dünyada iflas ettiğini ilan ettiler.

Etkinlik sona erdiğinde Hizb-ut Tahrir Doğu Afrika gençleri Rasul (SAV)'e hakaret konusunda "Ey Halife! Amerikan hainleri Rasul (SAV)'e hakaret ediyorken Müslüman yöneticiler o hainlerin tebaasıyla dahi ilişkileri  kesmiyorlar" başlığı altında beyanat dağıttılar.


Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti'nden Rasul (SAV)'e Nusret Kurultayı

  • Kategori Sudan
  •   |  

Hicri zilkade 3 Çarşamba 1433, 19 Eylül 2012 miladi tarihinde  Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti Hartum'un Zubeyr uluslararası konferans salonunda Rasul (SAV)'e nusret hususunda "Lebbeyke ya Rasulallah... Habibullah'a nusret" konusunda ilmi metod başlığı altında kurultay düzenledi.

Kurultayda Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti yönetim kadrosunda yer alan Üstad Abdullah Abdurrahman ve Resmi Sözcü Üstad Ebu Osman ve Merkezi İletişim Kurulu Başkanı Üstad Nasır Rıza birer konuşma yaptılar..

Kurultaya siyasilerden, gazetecilerden medyanın ileri gelenlerinin de içinde yer aldığı geniş bir halk kitlesi katıldı ve hepsi de büyük bir ilgiyle konuşmacıların sunumunu dinlediler. Hepsi de Hizb-ut Tahrir'in  ümmetin kalkınması konusundaki  çabalarından övgüyle bahsettiler. Yüce Mevla amellerimizi kabul eylesin.

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sıkıntı Üzerine Sıkıntı!

Geçmişte 27.01.2010'da Londra'da, 27-28.02.2010'da Riyad'ta, 29.03.2010'da Ebu-Dabi'de, 04.06.2010'da Berlin'de, 24.09.2010'da New York'ta ve 23.05.2010'da Yemen'e dönük Uluslararası Bağışçılar Konferansları düzenlenmiştir.

Aha işte bu, şu anda da aynı gidişat üzerinde devam etmektedir: Zira haber ajansları ile yazılı ve görsel medya organları, bu eylül ayının dördüncü ve beşinci günlerinde Riyad'ta Yemen hükümetine destek vermek için Yemen'e dönük Bağışçılar Konferansı düzenleneceğini aktarmışlardır. Nitekim bu konferansa, Yemen'e önem veren Batılı ülkeler ile İMF ve Dünya Bankası'nın yanı sıra bu ikisine hizmet eden topluluklar katılacaklardır. Bunu ise aynı ayın yirmi yedisinde Yemen'in Dostları'na dönük New York Konferansı takip edecektir.

Bu konferansın tekrar edilmeleriyle birlikte hissedilen manzara, sanki bu konferansların katı tavsiyeleriymiş gibi Yemen'deki fakirlik oranlarının giderek kötüleşmesinin yanı sıra ekonomik sıkıntılar ile güvenlik ihlallerinin daha da artış göstermesidir.

Her kim yabancılaşırsa düşmanını dost sanır.... Kendi nefsine saygısı olmayana da saygı gösterilmez

Yemen'deki ekonomik sorun, diğer İslam ülkelerinde de olduğu gibi ülke servetinin kötü dağıtımında gizlidir. Zira İslam ülkeleri, her ne kadar halklarının büyük bir bölümü dünyanın en fakirleri olsalar da dünyanın en zengin ülkeleridir. Nitekim Müslümanların siyasî varlıkları olan "Hilafet Devleti", var olduğu dönem boyunca hayatın tüm alanlarında çok güçlü olmuştur. Ta ki İslam'ı yönetimden uzaklaştırıp onu, İslam'ın fikirlerine aykırı olan ve bunlarla çelişen Batılı rejimlerle değiştiren diktatör yönetimler gelinceye kadar.

Ey Yemen Halkı! Bu konferansların düzenlenmesi sizler için olmayıp bilakis sadece sizlere komplolar kurmak içindir. Zira bu konferanslar, sizlere prangalar vurmanın bir türü olup böylece bunların ardından hayatın bütün alanlarında teslimiyet göstermeniz için düşmanın sizlere dönük bütün şartlarına razı olasınız. Ta ki böylece onlar da sizlerin işlerine müdahalede bulunabilsinler. Halbuki vallahi sizler için, Allah'ın şeriatı ile hükmetmekten ve sizden önceki Müslümanlara genişlediği gibi dünya sizler için de genişleyinceye kadar buna biraz sabır göstermekten başka izzet yoktur.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Filistin Otoritesinin Tahran Zirvesindeki Başarıları, Filistin'in Büyük Bir Kısmından Feragat Edildiğini Pekiştirmek ve Yahudi Varlığının Meşruiyetinin Propagandasını Yapmak İçindir

Filistin otoritesinin liderleri ile Filistin Kurtuluş Örgütü, 31.08.2012 Cuma günü sona eren Tahran zirvesindeki başarılı olmayan başarılarını şakıyıp durmaktadırlar. Nitekim Abbas'ın Diplomatik Danışmanı Mecdî el-Hâlidî, otoritenin geri dönüş hakkı, Kudüs, Filistin Kurtuluş Örgütü ve esirlerle ilgili zirve kararlarına dönük memnuniyetini ifade etmiş ve Erekat Mean Haber Ajansı'na, Abbas'ın İran Cumhurbaşkanı'na Filistin diplomatik çalışmalarının uluslar arası kanun ile başkenti Kudüs'ün olduğu 67 sınırları üzerindeki Filistin devletine yoğunlaştığını ve bunun Arap Barış Girişimi ile 2003 yılında Tahran'da yapılan İslam ülkeleri Dışişleri Bakanları zirvesinde onaylanan maddeler olmasından dolayı çok net sabiteler olduğunu vurguladığını söylemiştir.

Hib-ut Tahrir olarak bizler, Filistin halkının Filistin otoritesi ve benzerlerine, sabah akşam kendileri ile Filistin'e karşı sürekli yapılan cürümleri ilan ettiklerinin farkında olduğumuz gibi aşağıdaki hususları da vurgularız:

Otorite liderlerinin Tahran zirvesindeki kararlara dönük memnuniyetleri, bu kararların pazarlanmasıyla birlikte hain otoritenin Filistin'in büyük bir bölümünü 67 yılında işgal edilen kıytırık bir devlet karşılığında Yahudilere feragat etmesinden kaynaklanmaktadır.

Otorite, Yahudi varlığını, yerleşimlerini ve yerleşim birimlerinin güvenliğini korumak için feragat etmekle, cürümsel ifratıyla, emniyet birimlerini aşağılamakla ve Filistin halkından mücrim Yahudilerin savaş makinelerine karşı kendisini savunmayı düşünenleri takip etmekle yetinmemekte, bilakis feragatinin Filistin halkının talepleri olduğunu bölgesel ve uluslar arası çevrelerde pazarlamaya çalışmamaktadır.

Filistin otoritesi, Filistin'i kamil bir şekilde kurtarmaya ve Yahudi varlığını yok etmeye dönük her türlü eğilimi reddedip savaş açmasının yanı sıra İran Cumhurbaşkanı'nın konuştuğu gibi medya yaygarası yoluyla olsa bile kurtuluş hakkındaki her türlü konuşmayı da reddetmektedir. Bundan dolayı Abbas, Nejad'a Filistin diplomatik çalışmalarının uluslar arası kanun ile 67 sınırları üzerindeki Filistin devletine yoğunlaştığını vurgulamıştır.

Bunun içindir ki Erekat, İran Televizyonuyla yapmış olduğu röportajda Hamaney'in, yeni Yahudileri kapsamayan ve Yahudi varlığını tanımayan referandum hakkındaki konuşmasının, evet "Hamaney'in konuşmasının, gerçekçi olmayan bir konuşma olduğunu ve Filistin hakkındaki konuşmanın, onun başkenti Doğu Kudüs, bizim başkentimizde Kudüs'ün olduğu 67 sınırları çerçevesinde iki devletli çözüm temelindeki uluslar arası kanun üzerine yoğunlaşmayı ve bütün esirlerin işgalcilerin cezaevlerinden çıkmasını gerektirdiğini ifade etmiştir."

Otorite, İran liderlerinin açıklamalarının, medya yaygarasından dolayı artmadığını, İran'ın Irak'ta, Afganistan'da ve Suriye'de Amerika'ya hizmet ettiğini ve Filistin'in yararı için ciddi olarak harekete geçmediğini bilmesine rağmen insanlara Filistin'i ve otoritenin aşağılık feragatini hatırlatan bu açıklamalardan dolayı öfke kusmaktadır. Dolayısıyla otorite, tüm çevrelerde ve tüm bağlamda kurtuluş fikrine savaş açmaktadır: Mesela Filistin evlatlarına, Filistin'in Batı Şeria ve Gazze olduğunu öğreten öğretim metotlarında ve konuşmasında tüm Filistin'in kurtuluşunun muharremattan olduğunu ifade eden medya ve uluslar arası çevrelerde olduğu gibi. Bu sırada onun kuyrukları da analizlerde bulunarak sanki büyük günahlardanmış gibi Filistin'in kurtuluşu hakkında konuşulmasını engellemektedirler. Dolayısıyla Filistin otoritesi ile Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin'in bir bütün olarak kurtuluşu hakkındaki her türlü konuşmanın kalplerindeki bir yara olduğunu ifade etmekteler ve bu fikrin ölmesi ve kitlelerin zihninden uzaklaşması için çok büyük bir çaba sarfetmektedirler.

Filistin ve halkına karşı gerçek başarı, feragat müzakereleri, Birleşmiş Milletleri ve 67 yılında işgal edilmiş kıytırık bir devletin kurulmasının vurgulanması yoluyla olmayacağı gibi yine aynı şekilde medya yaygaraları yoluyla da olmayacaktır. Ancak gerçek başarı, Amerika ile Yahudilere hizmet etmek için orduları, Irak, Afganistan, Suriye, Sina ve Pakistan Kabileler Bölgesi'nde Müslümanları katletmeleri için kullanmak yerine Yahudi varlığını bir kerede ebediyen yok etmek amacıyla orduları Filistin'e doğru harekete geçirmek yoluyla olacaktır. Ancak heyhat ki heyhat! Zillet, aşağılık ve ajanlık üzerinde ısrar edenlere Allah, Filistin'in kurtuluşunu nasip etmeyecektir. Ancak bunu, Hilafet Devleti'ndeki muhlis kullarına nasip edecektir. Buda kafirler istemese de Allah'ın izniyle çok yakında olacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- "Bağışçılar Konferansı, Ajanları Korumak ve Ülkeyi İpotek Etmek İçindir" Başlıklı Basın Konferansına Davet

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti Medya Bürosu, 06.09.2012'de Perşembe sabah saat 10:30'da Sanaa-İcal Otel'de "Bağışçılar Konferansı, Ajanları Korumak ve Ülkeyi İpotek Etmek İçindir" başlıklı bir Basın Konferansı düzenleyecek ve konferans, kapitalist ekonomik sistemin tatbik edilmesinden kaynaklanan ekonomik durumlar nedeniyle Batı'nın Yemen'deki iktidar rejimini korumak ve onu desteklemek için oynadığı rolü ele alacaktır. Özellikle de 04-05.09.2012'de düzenlenecek olan Riyad Konferansı'nın akabinde.

Kapitalist Batılı fikirler ile rejimlerinin insanlar üzerine tatbik edilmesinin yanı sıra aynı şekilde ülkede, mevcut ekonomik sorunlara çözüm bulmak yerine ekonomik sorunları kat kat artıran kapitalist ekonomik sisteminin tatbik edilmesi nedeniyle Yemen'deki iktidar rejiminin sarsılması hiç garip değildir. Bu ise ekonomik sorun ve bunun çözümü hakkında İslam ile kapitalist ideolojiler arasındaki bakış açısının farklı olmasından dolayıdır.

Ayrıca Yemen'deki ekonomik durumların sıkıntılı olmasının ve bunun da çöküşün eşiğine kadar ulaşmasının, "bugün Yemen'in Dostları Gurubu'nun dahil olduğu" gibi petrol ve hububat türlerine olan desteğin artırılmasını ve şu an meydana gelenlere neden olan hazine havaleleri ile ücret ve maaş stratejilerinin yayınlanmasını garantileyen Dünya Bankası'nın 1995 yılında dayattığı malî ve idarî reform programlarıyla bağlantılı olduğu da bilinmektedir. Buda İngilizleri, 2006 yılında Londra'da Yemen'e dönük Bağışçılar Konferansını, ardından Yemen'de Sanaa'da düzenlenen Gelişim Fırsatları Konferansı'nı düzenlemeye ve son olarak da 27.01.2010'daki Londra Konferansı'nda Yemen'in Dostlarını oluşturmaya sevketmiştir.

Konferans, Yemen'deki ekonomik çağrıların tehlikesini, bunun Yemen'in siyasî durumuna olan etkisini ve bu husustaki Batılı müdahaleyi ele alacağı gibi ayrıca konferansta, Hilafet Devleti'nde ekonomik çözümlerin İslam'ın bakış açısına göre tatbik edilmesi keyfiyetine de cevap aranacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sol Portal Haber Sitesi Genel Yayın Yönetmenine

Haber sitenizin 17 Eylül 2012 Pazar günkü "İstanbul'dan Urfa'ya: Hizb-ut Tahrir'den Suriye Bahanesiyle Hilafet Propagandası" başlıklı haberde, tamamen hatalı ve maksadını aşan ifadeler bulunmaktadır. Haber içeriğindeki asılsız iddiaları ve iftiraları ele almadan önce şunu söylemekte fayda görüyoruz. Haber sitenizin düşünce misyonu ne olursa olsun, hangi siyasi düşünce ve politikaya hizmet ediyorsanız edin, habercilik ilkesi gereği haber yapmadan önce, en azından o konu ile ilgili kısa bir araştırma yapmanız gerekir. Ancak siz yapmış olduğunuz haberde hiçbir araştırma yapmadan iftira ve karalama maksatlı bir amaç gütmüşsünüz. Hizb-ut Tahrir hakkında ortaya attığınız iddia ve iftiralara, İslam'ın ve Müslümanların en azılı düşmanları olan Batılılar dahi gülerler. Çünkü onlar, Hizb-ut Tahrir'in neyi amaçladığını ve nasıl bir siyasi parti olduğunu çok iyi bilmektedirler.

1- Haberde, Türkiye genelinde 15 ilde gerçekleştirilen konferanslarla ilgili, hem AKP hükümetinin, hem de Batı ve işbirlikçi yönetimlerin, Suriye politikalarının bu tür kalabalık konferansların düzenlenmesine olanak sağladığı ifade edilmiştir. Bu konuda şunu söylemek isteriz: Ne ABD, ne Batı, nede AKP hükümetinin Suriye politikası, Müslümanların maslahatını gözetmemektedir. Zira ABD, Batı ve Türkiye, Suriye'de Baas rejiminden sonra demokratik bir rejimi amaçlamaktadır. Hizb-ut Tahrir ise kurulduğu günden bu yana çalıştığı tüm beldelerde ve bugün Suriye'de Raşid-i Hilafet Devletinin ikamesi için çalışmakta ve bu konuda hiçbir devletin himayesini de asla kabul etmemektedir.

2- Haberde, Hizb-ut Tahrir'in kuruluş yeri, kurucusu ve kuruluş tarihi hakkında vermiş olduğunuz bilgiler cehaletin doruk noktasıdır. Zira Hizb-ut Tahrir'in 1953 yılında değerli âlim Şeyh Takiyyuddin en- Nebhani tarafından kurulduğunu herkes bilmektedir. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir'in 1980'li yılların ortalarında Suriyeli bir kişi tarafından İngiltere de kurulduğunu söylemek akla ziyan koca bir yalandır!

3- Haberin son bölümünde maksatlı bir şekilde Hizb-ut Tahrir'in MI6 ve CIA gibi emperyalist devletlerin dış istihbarat servisleri tarafından bazı operasyonlarda kullanıldığı iddiasına yer vermeniz ise daha büyük bir iftiradır. Bahsettiğiniz istihbarat servisleri ancak Hizb-ut Tahrir'in gerçekleştirmek istediği Raşid-i Hilafet Devletinin ikamesini geciktirmek için çalışırlar. Yine bu servisler, ancak Hizbin şebabını tutuklamak, eziyet etmek ve işbirlikçi bölge devletlerin istihbarat servisleri ile ortaklaşa hareket ederler. Ayrıca gerek bu servisler gerek de bu servislere sahip olan sömürgeci devletler, şimdiye kadar Hizb-ut Tahrir'i kendi benimsediği fikir ve metodundan kıl kadar saptıramamışlar ve bundan sonra da asla saptıramayacaklardır. Çünkü Hizb-ut Tahrir, benimsediği bu fikir ve metod üzerinde sebatla yürümekte ve Allah'ın izni ile bu hayırlı yolda sona yaklaşmaktadır.

Tüm bu hakikatlerden sonra, ilgili habere yönelik olan bu reddiyemizi haberin verildiği aynı sayfada yayınlamanızı, ilkeli, dürüst ve insanlar arasında ayrım gözetmeyen habercilik anlayışına göre hareket etmenizi talep eder, kamuoyuna önemle duyururuz.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER