Pazartesi, 19 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'ne

Gazetenizin 16 Temmuz 2012 tarihli nüshasının birinci sayfasında "Hizb-ut Tahrir üyeleri de serbest-Adalette eşitlik yok" başlığıyla, TBMM Adalet Komisyonu'nun CHP'li üyesi Ali Rıza Öztürk'ün açıklamasına dayandırdığınız haber, mesnetsiz iddialar içermektedir. Ayrıca meclis Adalet Komisyonu üyesi olan Ali Rıza Öztürk'ün tutarsız ifadeleri birbiri ile çelişmekte ve hakikatleri yansıtmamaktadır.

Bu asılsız iddiaları ele almadan önce belirtmeliyiz ki yaptığınız bu haber, 15 Temmuz 2012 tarihli Sözcü Gazetesinin aynı konu ile ilgili yaptığı "Şeriatçı 120 Tutuklu Son Anda Tahliye Oldu" başlıklı yalanlarla dolu haberin kötü bir kopyasıdır. Şimdi yaptığınız bu haberde geçen yalan beyanları ele alacak olursak;

1.    Haberde CHP'li üyenin açıklamasına dayandırdığınız "Savcının itirazına karşın mahkemenin Hizb-ut Tahrir üyesi 120 tutukluyu son dakikada tahliye ettiği" haberinizin gerçekle hiçbir alakası yoktur. Aynı anda 120 Hizb-ut Tahrir üyesinin mahkemeye çıkması söz konusu olmadığı gibi, farklı davalardan yargılanan 120 kişinin de aynı duruşmada bir araya getirilmiş olması, yargılama usulü açısından imkânsızdır.

2.    Haberde "120 Hizb-ut Tahrir üyesinin tahliye edildiğini" belirtmeniz vahametin de ötesinde bir hatadır. Zira bu gün itibariyle tüm Türkiye genelinde Hizb-ut Tahrir davalarından yargılanan tutuklu ve hükümlü sayısı sadece 11'dir. Eğer gerçekten gazetecilik yapmış olsaydınız böyle bir yanlışa düşmez ve gerçeğe çok kolay ulaşırdınız.

3.    İddia edilenin aksine, Hizb-ut Tahrir davası sanıklarından hiçbiri, 3. yargı paketinden yararlanmamıştır. Paketin yasalaşmasından sonra sadece 3 kişi tahliye olmuş, onların tahliyeleri ise cezalarının bitmesine altı ay kaldığı için denetimli serbestlik yasasından kaynaklanmıştır.

4.    "Yargı yandaş mahkûmlara ve katillere çalışıyor" iç başlıkla verdiğiniz haberde, yargının Hizb-ut Tahrir davasını Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları ile aynı minvalde değerlendirmediğini belirtmişsiniz. Kurulduğu günden bu güne kadar hiçbir cebir, şiddet ve terör eylemine katılmayan aksine fikri ve siyasi bir çalışma yapan Hizb-ut Tahrir, buna rağmen yargı tarafından hukuki hiçbir dayanak olmadığı halde bazı zorlama yorumlarla "Terör Örgütü" kapsamında değerlendirilmeye çalışılmaktadır. 1967 yılından bu güne Hizb-ut Tahrir'e yönelik onlarca operasyon yapılmış, binlerce kişi gözaltına alınıp tutuklanmış, yüzlercesi cezaya mahkûm edilmiştir. Hatta bu operasyon ve yargılamaların%80'e yakını Ak Parti İktidarı döneminde yapılmıştır. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir ideolojisi gereği asla yandaş siyasi bir parti olmamıştır ve olmayacaktır.

 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'nden, ilgili habere yönelik bu reddiyemizi haberin verildiği aynı sayfada yayınlamasını, ilkeli, dürüst ve insanlar arasında ayrım gözetmeyen habercilik anlayışına göre hareket etmesini talep eder, kamuoyuna önemle duyururuz.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'ne

Gazetenizin 15 Temmuz 2012 tarihli nüshasının sürmanşetinde "Şeriatçı 120 Tutuklu Son Anda Tahliye Oldu" başlığıyla verilen Saygı Öztürk imzalı haber, mesnetsiz iddialar içermekte ve sözde deneyimli gazetecinizin tutarsız ifadeleriyle sap ile saman birbirine karıştırılmaktadır.

Bu asılsız iddiaları ele almadan evvel, belirtmeliyiz ki Şeriat, İslami hükümler demektir. Şeriatçı ifadesinden toplum, devlet ve siyaset alanında İslami hükümlerin tatbikini isteyenler kastedilmekte ve bu ifadeyle aslında İslami hükümler ve ihlâslı Müslümanlar düşman görülmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca İslam düşmanı laik-Kemalist zihniyet tarafından da bu böyle algılanmış, bu kindar algı, on yıllar boyunca binlerce Müslümanın hayatını karartmıştır. Gazetenizin yayın politikası da göz önünde bulundurulduğunda İslam'a ve Müslümanlara ne kadar mesafeli olduğunuz ve gerçekte kimin "sözcü"lüğünü yaptığınız Müslüman halkımızca zaten malumdur. Şimdi bu haberde geçen saptırmacaları tek tek ele alacak olursak;

1.    Haberde "13 Temmuz Cuma günü Hizb-ut Tahrir yöneticilerinin ve üyelerinin de aralarında bulunduğu 120 sanık Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çıktı" denilmektedir, oysa bunun gerçekle hiçbir alakası yoktur ve böyle bir duruşmanın bu minvalde icra edilmediği mahkeme kayıtlarından rahatlıkla görülebilir. Aynı anda 120 Hizb-ut Tahrir üyesinin mahkemeye çıkması söz konusu olmadığı gibi, farklı davalardan yargılanan 120 kişinin aynı duruşmada bir araya getirilmiş olması da yargılama usulü açısından imkânsızdır.

2.    Haberde bir yandan hükümlülerin serbest bırakılmasının hukuka aykırı olduğu ifade edilirken diğer yandan tutukluların serbest bırakıldığı söylenerek hukuki bir çelişkiye düşülmüştür. Üstelik yayınlandığınız savcılık belgesinde, bırakıldığını söylediğiniz herhangi bir Hizb-ut Tahrir üyesi de yoktur. Belgede ismi geçen Fatih Demirci, halen Sincan F Tipi cezaevindedir.

3.    İddia edilenin aksine, Hizb-ut Tahrir davası sanıklarından hiçbiri, 3. yargı paketinden yararlanmamıştır. Paketin yasalaşmasından sonra sadece 3 kişi tahliye olmuş, onların tahliyeleri ise cezalarının bitmesine altı ay kaldığı için daha önce çıkan denetimli serbestlik yasasından kaynaklanmıştır. Şayet varsa ve uyumuyorlarsa, adliye muhabirlerinizin bunlara ulaşması hiç de zor değildir.

4.    Ayrıca haberde delil olarak gösterilen belgede 120 kişinin değil, nedense sadece bir kişinin ismi geçmektedir. Üstelik o belgede de "Halen Başsavcılığımızca yakalamalı olarak aranan hükümlü" denilmesi, hukuken hatadır. Zira Sincan F-tipi Cezaevi'nde bulunan birinin "yakalamalı olarak aranan" olması nasıl mümkün olabilmektedir? Sırf bu belge bile göstermiştir ki böylesi çelişkiler barındıran bir belgeyi hazırlayan savcının da -ki o sizin iddianız- sizinle paralel bir zihniyete sahip olduğu açıktır.

5.    Haberde belirtilen Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 19.04.2004 tarihli kararının tamamen zorlama yorumlara dayalı hukuk dışı bir karar olduğu, Türkiye'nin önde gelen hukuk otoritelerinin hazırladığı bilimsel mütalaalarda net bir biçimde ortaya konulmuş, bu mütalaalar ayrıca ilgili mahkemelere de sunulmuştur.

Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'nden, ilgili habere yönelik bu reddiyemizi haberin verildiği aynı sayfada yayınlamasını, ilkeli, dürüst ve insanlar arasında ayrım gözetmeyen habercilik anlayışına göre hareket etmesini talep eder, kamuoyuna önemle duyururuz.

Devamını oku...

Kahire'deki Suriyeli Muhalifler Konferansı'nın Hedefi; Cenevre Konferansı'nın Önündeki Yolu Açmak ve Suriye'nin Muhlis Evlatlarının Yolunu Kesmektir

  • Kategori Suriye
  •   |  

02-03.2012'de Kahire'de, laik eğilimli Suriyeli dış muhalefet, şöhreti Suriye konusunu ele alan ve Amerika'nın Suriye'ye dönük bir çözüm koyduğu 30.06.2012'deki uluslararası Cenevre Konferansı'ndan uzak bir konferans düzenlemiştir. (Hatta bu çözümün ayrıntılarında Mısır modeline dayanıldığı belirtilmiştir.) Nitekim bu konferansın, Cenevre Konferansı'nın tamamlayıcısı ve destekleyicisi olması istenmektedir. Bu nedenle konferansın hedefinin, Beşar rejiminden sonraki sürece dair ortak bir vizyon geliştirmek olduğu ilan edilmiştir. Şöyle ki; bu konferansın kararlarının, Cenevre Konferansı'nda alınan kararlarla mutabık olması gibi. Gerçekten de bu konferansın sonuç bildirgesinde daha önceden hazırlanmış kararların çıkması, üzerinde mutabık kalınanların ilan edildiğinin kanıtıdır. Ardından da gelinip bu iki konferans arasında bir mutabıklığın olduğu yalanlanmaktadır. Dolayısıyla bu kararlarda iki hususun olduğu ortaya çıkmıştır ki o da şunlardır:

1- Bu kararların, Cenevre Konferansı ile mutabık olması. Zira rejimin, rejimin başı ve sembollerine kadar bütünüyle düşürülmesinden feragat etmelerinin yanı sıra "siyasî muhalefet, ayaklananlar, fiili otorite ve elleri Suriyelilerin kanlarına yada kamu mallarını yağmalamaya bulaşmamış olan kimseler arasındaki mutabakatla ilgili çalışmaları yürütecek bir hükümetin oluşturulmasını" talep ettikleri gibi aynı şekilde aynen Cenevre Konferansı'nda talep edildiği üzere adalet, demokrasi ve çoğulculuğun olduğu Suriye'nin geleceğine dönük anayasal temel olacak Milli Ahit Vesikası ele alınmıştır.

2- Bu kararlar, bu dış muhalefetin Suriye halkının fikrinden, hissinden ve acılarından uzak olduğunu ifşa etmesinin yanı sıra ona Sykes-Picot zihniyeti tahakküm ettiği gibi onunla ajan yöneticiler arasından hiçbir fark da yoktur. Zira insanlara daha çok onun, kendisi için gerekli finansmanı ve saptırıcı çağrıları hazırlayıp kuşkulu hedefleri çizen uluslararası irade ve bölgesel gözetim yoluyla oluşturulduğu bildirilmektedir. Dolayısıyla buda açık bir şekilde onun, hiçbir şekilde ayaklanan insanları temsil etmediğini gösterdiği gibi aynı zamanda onun komplonun bir parçası olduğu da görünmektedir.

Ey İslam'ın Şam'ındaki Ayaklanan Müslümanlar!

Başta Amerika olmak üzere Batılı şeytanlar ile onlar birlikte olan onların türettikleri bölgedeki hain rejimler ve onların kuyrukları olan dış muhalefet temsilcileri... kanlarınızı, hem dünyada hemde ahirette zayi etmek istemektedirler. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir olarak bizler sizleri, konferanslarını, fikirlerini ve Beşar'ın gitmesinin ardından sizlere dayatmak istediği demokratik sivil devlet olan hayat sistemini reddettiğinizi ilen ederek bu despot Batı'ya bir şamar indirmeye davet ediyoruz. O halde gayenizin, Hilafet Devleti'ni kurarak Rabbinizin ve yaratıcınızın razı olacağı İslamî hayatı yeniden başlatmak yoluyla Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın rızasını kazanmak olduğunu ilan ediniz, size yönelik komplo hareketini besleyen dış muhalefetin yolunu kesiniz, onları en sonuncusuna kadar kaldırıp atınız ve Rabbinize, dininize, Nebiniz Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e, onun Raşidi Hilafet olan müjdesine ve Şam'ın Hilafet'in merkezi olacağına güveniniz.

Ey İslam'ın Şam'ındaki Kuvvet Ehlinin En Hayırlısı Olan Ensarlar!

Ey muhlis ordumuzun komutanları ve ey ebrar ordumuzun askerleri! Şüphesiz bizler, kendisinden dolayı Rabbinizin ve ümmetinizin sizleri muhasebe edecekleri sorumluluğunuzun önüne şunları koymaktayız; halkınızı koruyunuz, onlardan mücrim Beşar tagutu ile onun arkasındaki küfür ve zalim devletlerin şerrini defediniz ve tagutu, efendisini ve çetesini alt üst edecek kapsamlı sahih bir değişim için acilen harekete geçiniz. Ey öncülük eden cesurlar, özellikle Cenevre Konferansı, onu takip eden bu Kahire Konferansı veya 06.07.2012 Cuma günü Paris'te düzenlenecek olan "Suriye Halkının Dostları Gurubunun" görüşmesi veya bunun ardından Rusya'da düzenlenecek olan buna benzer diğer konferansın ardından muhlisler için zaman daralmaya başlamıştır. O halde Hizb-ut Tahrir'e nusret vererek bu değişimi Allah'ın şeriatını tatbik etmek için yapınız. Zira çok iyi biliniz ki; şayet Allahuteala küçük mümin bir guruba nusret vermek isterse bunu hiçbir kimse engelleyemeyeceği gibi şayet bir takım kavimleri de rezil etmek isterse de yeryüzündeki bütün herkes onları desteklese bile onların güçleri Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur:  إِن يَنصُرْكُمُ اللّهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكِّلِ الْمُؤْمِنُونَ "Allah size yardım ederse artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse ondan sonra, artık size kim yardım eder? O halde müminler ancak Allah'a tevekkül etsinler." [Âl-i İmrân 160]

Biz tebliğ ettik değil mi... Ey Allah'ın Sen şahit ol.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Suriye Halkına Yönelik Kapsamlı Savaşı Çerçevesinde Beşar, Zulmünün Üzerine Bir de Ayaklanan Memurların Maaşlarını Kesmekle İlgili Bir Yasa Çıkarmıştır

Beşar, 02.07.2012 Pazartesi günü üç yasa çıkarmış ve bunun da şiddet ve terörist eylemlerle mücadeleyle ilgili olduğunu söylemiştir. Nitekim parlamentonun geçen hafta onayladığı yasalardan biri de; "İster faili olsun ister kışkırtıcı olsun ister müdahil olsun ister ortak olsun isterse de terörist cemaatlere herhangi bir şekilde herhangi bir maddî veya manevî yardımda bulunmuş olsun herhangi bir terörist eylemde bulunmak yoluyla yargı kararıyla ilgili suç işlediği kanıtlanan birinin devlet görevinden uzaklaştırılmasına" karar verilmesidir. Karton Temsilciler Meclisine gelince; onun üyeleri, taslağın onaylandığı oturum sırasında müdahalelerde bulunarak "Teröristlerin, vatan ve vatandaşların güvenliğine yönelik geride bıraktığı olumsuz etkileri göz önünde bulundurmak suretiyle bu yasaların, bu aşamada gerekli olan yasalardan olduğuna" itibar etmişlerdir. Dolayısıyla bu yasadan emekliler de müstesna olmadığı gibi tehdit ve korkutmalar onları da kapsamaktadır.

Bu, tüm dünya ülkeleri arasında en suçlu ve en aşırı olarak görülen Suriye rejiminin yeniliklerinden en sonuncusudur... Zira insanların onurlu bir yaşam hakkı istemlerini, "Allahu Ekber" ve "Allah'tan Başkasının Önünde Asla Eğilmeyeceğiz" çığlıklarıyla boşalmalarını affedilmez bir cürüm ve onun devrilmesini isteyen yürüyüşler yapmalarını da terörizm olarak gören bizzat bu rejimdir... Yine zulüm üzerine yaşayıp beslenen ve sebatı ve yok olmaması için Amerika, Avrupa ve bu ikisinin yörüngesinde dönen maskeli ve Rusya, Çin, İran ve bunların tabileri maskeli olmayan zalim devletlere dayanan da bizzat bu rejimdir... Ancak mümin Suriye halkı, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın razı olduğu değişim üzerindeki kararlılığı ve ısrarı üzerinde kalmaya devam edecektir. Dolayısıyla Beşar ve çetesi de mübarek Şam topraklarının temizlenmesi için yok olması gereken necislerden başka bir şey olmayacaklardır.

Ey Mübarek Şam'daki Sevgili Kardeşlerimiz!

İflas etmiş mücrim rejim, ateşi sarayına kadar ulaşan mübarek ayaklanmanızı söndürmede başarısız olmasının ardından bu adıma başvurduğu gibi sabrınızı, sebatınızı ve güçlü imanınızı görünce de ahmak yüzü ve kapkaranlık kindar kalbindeki haya damarlarının kurumasının ardından sanki fazilet sahibi rızık ve nimet veren kendisiymiş gibi sizleri, rızkınızla savaşmakla tehdit etmeye başvurmuştur! Allah bu rejimi mahvetsin!!

Bu kararlar, tagut rejimin sizin gücünüze karşı nasıl da korku elbisesine büründüğünü ve takip ettiğiniz yoldan dönmeniz noktasında nasıl da ümitsizliğe düştüğünü ortaya koymaktadır. Zira şayet sizler, rejimin çamurlu köklerinden sökülüp atılmasına karşı ölüm kalım meselesini benimsemiş ve sadece mübarek Şam toprakları üzerinde toplanmamış olsaydınız rejim, bu ucuz yöntemlere başvuramazdı. O halde onun yalanlarına, tehditlerine ve hezeyanlarına aldırış etmeyiniz. Zira o sizlere, ölüm baygınlığı geçiren bir kimsenin bakışı gibi bakmaktadır ve Allah'ın izniyle onun helak olması son sürat yaklaşmaktadır. O halde rejime karşı, rejimi şok edip rükünlerini felç edecek ve yeryüzünde ayaklanan kardeşlerinizin çabalarını güçlendirecek bir şekilde cevap veriniz ve olduğunuz şey üzerinde sabit kalınız. Zira Allah'ın nusretinin belirtileri görülmeye başlamış olup Te'âla'nın izniyle O'nun fethi de çok yakındır. Zaten sizler de bu mübarek Cumanızı, "Allah'ın Nusretine Güveniniz" şeklinde isimlendirmekle bunu teyit ettiniz. Gerçekten de bu, ne güzel bir isimlendirmedir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır: إِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُ وَتِلْكَ الأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آَمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ وَاللَّهُ لا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ "Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. Biz o günleri insanların arasında döndürüp dururuz. (Bu da) Allah'ın iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez." [Âli İmran 140]

Ayrıca Ahmed Müsned'inde, Ebi Saîd el-Hudrî'den Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğunu tahric etmiştir: أَلاَ لاَ يَمْنَعَنَّ أَحَدَكُمْ رَهْبَةُ النَّاسِ أَنْ يَقُولَ بِحَقٍّ إِذَا رَآهُ أَوْ شَهِدَهُ فَإِنَّهُ لاَ يُقَرِّبُ مِنْ أَجَلٍ وَلاَ يُبَاعِدُ مِنْ رِزْقٍ أَنْ يَقُولَ بِحَقٍّ أَوْ يُذَكِّرَ بِعَظِيمٍ "Dikkat edin! Sakın, insanlardan çekinmek, sizlerden birini, gördüğü yahut şâhit olduğu vakit, hakkı söylemekten men etmesin! Muhakkak ki hakkı söylemek yahut azim olanı (veya azamet ile) hatırlatmak, ne eceli yaklaştırır, ne de rızkı uzaklaştırır."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- NATO Tedarik Hatlarının Yeniden Açılması ve Kabileler Bölgesinde Askerî Operasyonların Yenide Başlaması Haram Olup İslam'a ve Müslümanlara Hıyanettir

NATO tedarik hatlarının yeniden açılması ve Kuzey Veziristan'da yeni bir askerî operasyonun yapılması, Pakistan yöneticilerinin yeni bir hıyaneti olup bu yöneticilerin ihanet suçlarının uzun bir listesi vardır. Hatta tedarik yollarına dayatılan muhasara sırasında bile bu yöneticiler, hava yoluyla Amerika'ya silah ve mühimmat tedarik edilmesine izin vermişlerdir. Zira daha bir hafta önce Amerikalı General John Allen, Pakistan'a iki ziyarette bulunmuş ve General Keyâni ile yaptığı ortak açıklamada, Durand hattının her iki tarafındaki teröristleri yok etmeye kararlı olduklarını ve bu sürecin, NATO tedarik hattının yeniden başlamasının Kuzey Veziristan'ı da kapsaması için sözde Kabileler Bölgesi'ndeki terörizmle savaş yamasını genişletmeye dönük bir girişim olduğunu ifade etmiştir. Aynı zamanda geçtiğimiz birkaç gün içerisinde, aynen Svat Vadisi operasyonu başlamadan önce olduğu gibi bu savaşın diğer bölgelere de yayılması için İnsanlar ve Pakistan ordusu nezdinde kamuoyu oluşturmak amacıyla Kabileler Bölgesi'ndeki Pakistan ordusuna yönelik saldırılar tırmanmış ve askerler vahşî bir şekilde öldürülmüşlerdir.

Keyâni ile siyasî ve askerî liderliklerdeki hainlerin, ister Salale'de isterse de Dir'de akıtılanlar olsun askerlerimizin kanlarına karşı hiçbir saygıları bulunmamaktadır. Zira bizim ülkemizin, Kabileler Bölgesi'ndeki askerî bir operasyona ihtiyacı yoktur bilakis bizim, Blackwater ağı da dahil ajan Amerikan ajanslar ağına karşı güçlü bir askerî operasyona, Amerikan üslerinin ve Büyükelçiliklerinin kapatılmasına, diplomatların ve ajan istihbaratçıların kovulmasına ve Amerika'nın Kabileler Bölgesi'ndeki savaşına son verilmesine ihtiyacımız vardır. Çünkü Blackwater da dahil Amerikan ajansları, Pakistan Silahlı Kuvvetleri'ni kirletmeye, onlara saldırmaya ve ardından da Kabileler Bölgesi'ndeki Müslümanları suçlamaya devam etmektedirler. Hatta onların, Lahor'daki Gulberg bölgesi gibi yerleşim bölgelerinde ofisleri bile bulunmaktadır.

Tedarik hatlarının açılması ve Kabileler Bölgesi'nde askerî operasyonların başlaması haramdır. Zira Allahu [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Artık her kim onları dost edinirse, şüphesiz onlar zalimlerin ta kendileridir." [el-Mumtehine 9]

Artık Silahlı Kuvvetler içerisindeki muhlis subayların, hain liderlerin emirlerine tabi olmayı reddeden aklı başında bir kişinin adımlarını takip etmelerinin yanı sıra Yahya Hân'ın ülkeyi bölmeye dönük emirlerine dikkat kesilen General Niyazi'nin adımlarını takip etmeye karar vermelerinin zamanı gelmedi mi? Ülkedeki Amerikan ajanlarının, Müşerref'in şimdi de Keyâni ile destekçilerinin yardımıyla bu ülkeyi harabeye çevirdiklerini ve şu anda ise Müşerref'in günlerinden geriye kalanları yok ettiklerini görmüyor musunuz?!

Ey Muhlis Subaylar!

Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz ve geriye ıslah edeceğiniz hiçbir şey kalmasın diye bu ülkenin tamamını Amerika'ya satmaları için siyasî ve askerî liderlikteki hainlere daha fazla zaman vermeyiniz.

Devamını oku...

Yeni Suriye Hükümeti: Beşar, Dışarıya Reform Sürecinde Ciddi Olduğunu Göstermeye Çalışırken İçeride ise Hala Cürümsel Politikasına Devam Etmektedir

  • Kategori Suriye
  •   |  

Mücrim Beşar, hala pervasızca silahsız mümin Suriye halkına karşı çeşitli yöntemlerle işlediği günahına ve cürümlerine devam etmektedir. Zira 23.06.2012'de (Baasçı rejimin zümresinden olan) Dr. Riyad Hicab başkanlığında oluşan yeni hükümet yoluyla bir kararname yayınlayarak dışarıya reform sürecinde ciddi olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Böylece o,  geçen Şubat ayında, Mayıs ayında yeni bir parlamento seçimi için yeni bir anayasaya çıkarıp şu an Haziranda da yeni bir hükümet oluşturularak ulusal uzlaşıyı sağlamaya çalışmaktadır. Bu nedenle yeni hükümete, rejime yakın olan iç muhalefetten ikisini dahil etmiş ve 26.06.2012'de dün, bakanlara yönelik yapmış olduğu konuşmasında, insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışmaya, (kendi Şebbihaları olan) teröristlerin tahrip ettiği alt yapıların onarılmasına ve daha önceki konuşmalarında yaptığı gibi suçlayıcı tehditvari konuşmasıyla insanları rahatlatmaya yoğunlaşmıştır.

Bu konuşmasında Esad'ın, köpek dişlerinin olmadığı ve siyasî denklemin dışında olduğu görünmektedir. Zira parçalanmalar çoğalmış ve ayaklanma başkentte bile çevresini kuşatmaya başlamıştır. Hatta kendisine yönelik herhangi bir hareketlenme yada sarayının muhitinden uzaklaştırılması hakkında daha önceden bir ilanda bile bulunmayacak kadar. Hatta söylendiğine göre saraylarının hangisinde uyuduğu bile bilinmemektedir. Tabii ki şayet uyuyabiliyorsa...!

Bu konuşmayı yorumlamadan önce şunların sorulması kaçınılmazdır: Hangi bakanlık, Su ve Elektrik Bakanı tarafından denetlenecek? Zira iktidardaki Beşar ve çetesi, insanları mum, gazyağı ve odun dönemine geri döndürmüştür. Yenilenen Vakıflar Bakanı'na sorarız: Önceki hükümette burnundan kıl aldırmayanlar, Dera, Humus, Hama, İdlib, Lazkiye, Deir el-Zor ve Cisr eş-Şugur'da kaç camiyi yıkmışlardır?! Bir soruda Sağlık Bakanı'na yöneltiyoruz: Rejimin güvenliğinin ve Şebbihalarının, acıdan kıvranan bir çocuk bile olsa tüm yaralıların üzerine sevk edildiği askerî kışlalara dönüştürülen hastanelerde sen ne yapacaksın ki?! Eğitim Bakanı'na da şunu sorarız: Çoğu rejimin bombaları yada işkence altında ölen, okulları yıkılan, ülke dışında evsiz barksız kalan yüz binlerce öğrenci için ne yapacaksın ki?!... Tüm bakanlara da deriz ki; hayal kırıklığına uğradınız ve umutlarınız boşa çıktı. Zira sırf bu mücrim rejimin ayağına ayakkabı olmayı kabul etmeniz sizleri yalancı şahitlik yapmaya sevk etmiştir. Dolayısıyla bundan sonra asla şahitliğiniz kabul edilmeyecektir.

Oluşturulan bu yeni hükümete yüklediği anlamlara dönülecek olursa; Beşar, (dışişleri, savunma, içişleri) hatta maliye gibi egemen bakanlık çantaları sayesinde mücrim yardımcılarını korumak ve birde buna Eğitim Bakanı olarak İmran ez-Zabî'yi eklemek yoluyla hala cürümsel politikasına devam etmektedir. Aynı şekilde Ulusal Uzlaşma İşleri Bakanlığı'nın oluşturulması ve bunun da izole edilmiş laik bir fikrin sahibi olan (Suriye'de Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi Başkanı) olan Ali Haydar'a teslim edilmesi adımı, rejimin içeride attığı bu adımda ciddi olmadığının bir göstergesidir. Ardından Ulusal Uzlaşı kartını oynamak, şeklî bir adımdan öte bir şey olmayıp bu şekilde Beşar, dışarıya reforma önem verdiğini göstermek istemektedir. İçeriye gelince; bu muhalefet, rejimin cinsinden olup insanlar buna yapıştırılsa da onlar muhalefeti tanımamaktadırlar. Dolayısıyla bu, kendisi için belirlenen başlık altında atılmış mütevazi bir adımdır. Zira diğer bir muhalif Bakan olan Cemil Kadri bu hususta şöyle demiştir: "Bu, kim katılırsa katılsın Ulusal Birlik Bakanlığı'dır."

 

Ey Mübarek Suriye'deki Sabreden ve Sebat Gösteren Müslümanlar!

Bizzat mücrim Suriye rejimi de dahil hepsi için gerçekleşecek olan devrilmek olup meydana gelecek olan da değişim olacaktır. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir olarak bizler sizleri, ortada ayaklanmanızı alıp kaçırmak için çalışan Batılı ve Arap olmak üzere çok uluslu vahşî gizli bir saldırının olduğu hususunda uyarırız. Zira bu, şuan karşı karşıya kaldığınız şeyden daha tehlikelidir. Çünkü Türkiye'nin, ayaklanmanın silahlanmasını engelleyip özgür ordu ile mültecileri de kendi yanında abluka altına aldığı bir sırada diğer taraftan Suudi Arabistan ve Katar'ın da olduğu Körfez ülkeleri de para ve silah temin ederek silahlı guruplara, gelecekteki devletin İslamî olmayan sivil bir devlet olmasını şart koşmaktadırlar. Bu şartlar ise sadece Batılı efendilerine hizmet etmek içindir. Onlar, sizlerin içerisinden İslam'dan başkasını istemeyen mümin muhlislerin silahlanmasını engellemektedirler... Dolayısıyla bizler sizlere, şayet Allahuteala'ya olan imanınız olmasaydı sebatkar olamayacağınızı ve bu imanınızın da bu kafir Baas rejiminin yok olmasının ardından hayatınızda İslam'ı ikame etmeyi zorunlu kıldığını hatırlatırız. Yine sizlere, Kerim Resulünüz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ile ebrar ashabının da maddi gücün zayıf olması ve yardımın azlığı gibi sizlerin karşı karşıya kaldığı şeylerle karşı karşıya kaldıklarını ancak Allah'a olan güçlü bir iman ve sadece O'ndan yardım isteyerek bunun üstesinden geldiklerini hatırlatırız. Dolayısıyla sizler için, Bedir ve Hendek savaşlarında Rabbani bir müdahalenin olduğuna dair açık bir örnek vardır... Hatta Müslümanlar, ilk İslamî Devletin kurulduğu ilk dönem boyunca zayıflıktan ve azlıktan dolayı şikayetçi olmuşlar... ama buna rağmen sadece Kureyş'i yok etmekle kalmamışlar bilakis kısa bir zaman içerisinde Roma ve Fars imparatorluklarını devirmeye de güç yetirebilmişlerdir. Zira  azınlıkta olan mustazaflar olsalar bile sabırlı ve sadık mümin kullarına nusret vermek, Allahu Subhânehu'nun yaratmadaki bir sünnetullahıdır...

 

وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآَوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ "Hatırlayın ki hani siz yeryüzünde az bir mustazaf topluluk idiniz. (Öyle ki) insanların sizi kapıp götürmelerinden korkuyordunuz da Allah sizleri barındırdı, sizi nusreti ile destekledi ve belki şükredersiniz diye de size temiz rızıklar verdi." [el-Enfâl 26 ]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Putin Misafir Değil Mücrim Bir Düşmandır Dolayısıyla Ne Hoş Gelmiştir Nede Hoş Bulmuştur

Ürdün rejimi, 26.06.2012 Salı günü, İslam'ın ve Müslümanların katı bir düşmanı olmasının yanı sıra Müslümanları katletmesi, ümmetin mübarek ayaklanması olan ayaklanmalarını yok etmesi amacıyla onlara baskı yapması için siyasî ve askerî destek vermek yoluyla hala Şam tagutuna mühlet vermeye devam eden kindar ve zalim bir tagut olan Vladimir Putin'i kabul etmiştir. Dolayısıyla bu ziyaretin yapılması, Müslümanların duygularına karşı açıkça meydan okunduğunu ve hala Şam topraklarına akan kanlarının küçümsenip hafife alındığını ortaya koymaktadır.

Mücrim Ürdün rejimi, Putin'i güllerle karşılamasına rağmen bizde ona deriz ki; ne hoş geldin nede hoş buldun. Zira her ne kadar seni, ümmetlerinden kopmuş olan ve onun düşmanlarının yanında yer alan yöneticiler selamlayıp karşılasalar da Şam topraklarında cürümlerinizi yaşayan İslam ümmeti, Türkistan, Dağıstan, Çeçenistan, Afganistan, Tacikistan ve diğer yerlerdeki Müslümanlara karşı işlemiş olduğunuz cürümleri unutmayacağı gibi Müslümanlara yaptığınız çeşitli işkenceleri, evlerini ve camilerini yıkmanızı, ekinlerini yakmanızı, ülkelerinden sürgün etmenizi de unutmayacaktır. Ayrıca İslam ümmeti, Müslüman ülkeleri senin gibi mücrimler için bir otlak yeri yaparak Sultanını gasbeden yöneticilerinin gizli anlaşmalarını ve aşağılıklarını da unutmayacaktır.

Ey Ürdün'deki Müslümanlar!

Topraklarınıza ayak basan kişi, Allah'ın, Resulünün ve sizin düşmanınız olmasının yanı sıra dininize karşı kindar olup Müslümanları katletmekte ve hala Şam'daki kardeşlerinizin kanlarını yalamaktadır. Dolayısıyla şayet yöneticileriniz aşağılık olmasalar ve sultanınızın, izzetinizin ve onurunuzun geri dönmesini engellemek amacıyla Şam topraklarındaki masum kanların akması için komplo kurmamış olsalardı o, topraklarınızı çiğneyemezdi. O halde sizleri, Putin'i, onu konuk edenleri ve benzerlerini ürpertecek olan Hilafet Devleti'ni ortaya çıkarmak için çalışmaya davet ediyoruz. Zira Hilafetle birlikte namuslarınız korunup canlarınız ve ülkeleriniz kurtarılacağı gibi yine onunla birlikte sadece Rabbinizi razı edecek ve size karşı cüretkar olan herkesi de cezalandıracaksınız.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER