Cuma, 06 Recep 1447 | 2025/12/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Ey Müslümanlar, Abbas, Onun Örgütü ve Otoritesi, Filistin Sorununa Yabancıdırlar O halde Onların Ellerini Onun Üzerinden Kaldırınız

  • Kategori Filistin
  •   |  

Mahmud Abbas, 01.11.2012 Perşembe günü "İsrail" televizyonunun ikinci kanalıyla bir röportaj gerçekleştirmiş ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile Filistin otoritesinin hiçbir yorum ve şüpheye yer bırakmadığını vurgulamıştır. Dolayısıyla Filistinlilerin liderleri olarak adlandırılan o ve onun gibiler, Filistin ve halkı için bir felaket oldukları gibi bu ümmetin madenin de değillerdir. Zira Filistin Kurtuluş Örgütünün, Yahudi varlığını tanımak için ortaya çıktığı ve Filistin toprakları üzerinde ona meşruiyet verdiği şeklindeki sözlerimiz bugün doğrulanmaktadır.

Abbas, röportajda şöyle demiştir: "Şuan benim nazarımda Filistin, 67 sınırları olup Doğu Kudüs de buranın başkentidir. Şuan ve sonsuza dek de durum bu şekilde olacaktır... İşte benim nazarımda Filistin budur." Ve şöyle demiştir: "Benim açımdan Filistin, Batı Şeria, Gazze ve "İsrail'in" diğer parçalarıdır..." Ve şöyle demiştir: "Ben Safed'i görmek istiyorum ve orada yaşamasam da benim onu görme hakkım vardır... "

Abbas'ın, bu açıklamalarındaki hatalı sözlerinden biri de "geri dönüşü" iptal etmesidir. Nitekim otorite ve ondan daha önce de Filistin Kurtuluş Örgütü, "geri dönüş hakkı" icat edildiği uzun zaman bu yana "geri dönüşü" iptal etmiş ve Filistin'in "kurtuluşunu" kamusundan çıkarmıştır. Zira kurtuluş, fiilen geri dönüşe yol açacak tek çalışmadır. Sözde "geri dönüş hakkına" gelince; Filistin sorununun mülteciler, insanî yaslar ve tazminat sorununa dönüştürülmesinden başka bir anlamı yoktur.

Dahası buna söylenecek söz şudur; Abbas, otoritesi ve örgütü, Filistin sorununa gerçekten yabancıdırlar. Zira (kendi tabirlerine göre) içerisinde İslam'ın yada ulusallığın zerresi olan bir adam, Filistin'in tanımı ile oynamaya cüret edebilir mi? -Düşman yada Yahudi olmayan bir adamın- dili, Filistin ile Kudüs'ün büyük bir bölümünün "şuan ve sonsuza dek "İsrail'in" olacağı şeklinde Yahudi varlığına güvence verebilir mi?

Sömürgeci kafirlerin, Abbas'ın ve örgütünün taklit edilerek "geri dönüş hakkı" noktasında bazı hüsnü niyetli konuşmaların devam etmesi, Yahudi varlığının ortaya çıkmasının kutsanması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Filistin için yanıp tutuşan muhlislerin yapması gereken, Filistin sorunu açısından siyasî vizyonlarını, çalışmalarını ve söylemlerini sadece tekbir şeyde özetlemeleri gerekir ki oda kurtuluş ve orduların harekete geçirilmesidir. Bunun dışındaki herhangi bir söylem, Abbas'a ve onun zümresine hizmet edeceği gibi tüm sömürgeci kafirlere de hizmet edecektir.

Ey Müslümanlar! Ey Filistin Halkı!

Bu guruplar, Filistin sorununda uçuruma doğru yürümektedirler. Zira onlar, hızla Filistin sorunu noktasındaki tutumlarında, (açık bir şekilde) Yahudilerin tutumuyla mutabık kılanlara doğru yaklaşmaktadırlar. Dolayısıyla onlar ile Yahudiler arasında sadece küçük bir fark kalmıştır! Nitekim sizlere düşen, onların karşısında durmanız, ellerinden tutmanız ve onları engellemenizdir ki böylece sizi ve Filistin'i daha büyük bir felakete sürüklemesinler ve sizleri daha büyük bir fitneye tabii tutmasınlar. Zira şüphesiz Allah, onlara karşı çıkmamanızdan dolayı sizleri sorgulayacaktır. O halde onları meşru olmadıklarını ve sizlerin onlardan ve onların yaptıklarından beri olduğunuzu ilan ediniz.

Tüm dünya Müslümanlarının yapması gereken ise Filistin'in Yahudilerin pisliğinden kurtulması için ciddiyetle çalışmalarıdır. O halde bunun gerçekleşmesi için onları bekleyen, seslerini yükseltmeleri ve Filistin sorununu, Yahudilerin aveneleri olan Filistin otoritesi ile Filistin Kurtuluş Örgütü'nün uyguladığı siyasî kaçırmadan kurtarmalarıdır.

Filistin'i, ümmetin ve Filistin halkının mukadderatını Yahudi varlığının, ordusunun ve yerleşimcilerinin hizmetine sunan köleler kurtaramayacaktır. Bilakis onu, kendilerine Allahuteala'nın şu kavli intibak eden askerler kurtaracaktır:

عِبَادًا لَنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ "(Üzerinize) güçlü kuvvetli kullarımızı (gönderdik)." [İsra 5]

وَإِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ "Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir." [es-Saffât 173]

Dolayısıyla onlar, kendilerini onurlandırmak için Allahuteala'nın Kendi nefsine nisbet ettiği ve kendilerine yakınlık gösterdiği askerleridir. İşte onlar, İslam'ın askerleridir ve işte onlar, Hilafet'in askerleridirler. O halde haydi onun için çalışanlardan olunuz.

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ  كَتَبَ اللَّهُ لأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ "Allah'a ve Resulüne düşman olanlar, işte onlar en aşağılıkların arasındadırlar. Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah Kavî'dir, Aziz'dir." [Mücadele 20 21]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Adalet ve Kalkınma Hükümeti, Daha Önceki Hükümetlerin Kopyası Olup Onun İslam'ın Tatbik Edilmesi ve Değişimle Hiçbir İlgisi Yoktur

15.10.2012 tarihinde hükümet, 2013 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı'nı onaylamış ardından da onu 20.10.2012 tarihinde Temsilciler ve Danışmanlar Meclisleri'ne tevdi etmiştir. Nitekim mevcut Malî Yasa Tasarısı, gerek kapitalist ekonomik sistemin uygulanması gerekse İMF  ve Dünya Bankası'nın direktifleri ve şartlarına bağlı kalması bakımından daha öncekilerin devamı niteliğindedir. Zira o, ne sorunu çözebilecek nede krizi ortadan kaldırabilecektir. Ayrıca bu taslağın organizatörlerinin açıkladığı (2013 yılında bütçe açığının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) %4.8'ine indirgeneceği ve yabancı varlıkların ithalatının 4 ayda sağlanacağı) şeklindeki hedeflere bakılmaksızın, bu hedefler gerçekçi midir acaba? Dahası bunlar, Fas'ı ekonomik krizinden kurtaracak mı acaba? Ayrıca bizim için önemli olan, bu mali yasayla ilgili açıklamanın gerek İslam hükümleriyle gerekse Arap ülkelerini kapsayan değişim treniyle hiçbir ilgisinin olmadığı ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yönetime getirildiğidir.

Bu taslağa basit bir bakışla bakıldığında aşağıdaki hususları göreceğiz:

-Kraliyet Sarayı'nın tükettiği dev bütçenin, devletin toplam harcaması 2.5 miyar dirhemden daha fazla olması insanın aklına kralın tek başına sahip olduğu hazinenin,  288.000 vatandaşın tükettiği miktarda olduğunu -ki Asfi gibi orta ölçekli bir şehrin takriben nüfusu bu kadardır - getirmektedir. Bununla birlikte hükümet, bu konuda hiçbir şey değiştirmemiş bilakis yıllardan beri yaptığı şeylere devam etmiştir. Sanki Fas'ın dört bir tarafında "Halk, Zorbalığı Devirmek İstiyor" çığlıkları yükselmiyormuş gibi.

-(İslamcıların hükümeti!) hala kaynaklarının kapsamına, geçen yıl %2.4 artış gösteren ve 1.2 milyar dirhem tutarında olan içki, alkol ve bira vergilerini dahil etmektedir!! Ayrıca o, hala bütçeye 100 milyon dirhem tutarındaki piyango ürünlerini de dahil etmektedir.

-Esasında bütçe, bireylere ve şirketlere dayatılan vergilere bağlıdır ki buda meşru olmayan vergilerdir. Yani bunlar, haram olan tüketim vergisi kapsamına dahil olduğu gibi insanların mallarını batıl yolla yemek ve bunları yöneticilere vermektir. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ "Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (yöneticilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin." [Bakara 188]

Ayrıca Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], vergiyi haram kılmış ve şöyle buyurmuştur:

لا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ صَاحِبُ مَكْسٍ "Gümrük vergisi alan cennete giremez." [Ahmed, el-Arnaout hasenledi]

Garip olansa yasa tasarısının, bu vergileri iğrenç "tüketim" "özel tüketim" isimleriyle nitelendirmekten çekinmemesidir!

-Bütçe, hala alış verişte faizli işlemlere  bağlıdır. Zira kaynaklarına, geçen yıl %15 artış gösteren 74.6 milyar dirhem faizli kredileri dahil ettiği gibi (yaklaşık devletin toplam giderlerinin %11'ine denk gelen) 39 milyar dirhem tutarındaki kamu borç hizmetiyle ilgili masraf giderlerini de dahil etmiştir. Dahası faizle muamele edildiği hiç kimseye gizli değildir.

Ey Adalet ve Kalkınma Partisi, değişen ne oldu Allah aşkına?! Hani partinizin sürekli olarak kendisine çağrıda bulunduğu İslam'ın hükümleri nerede?! Nitekim seçimlere katılanlar, sizin partinizi tercih etmiş ve sizleri iktidara taşımışlardır. Çünkü onlar sizde, kendisini arzulayıp durdukları, üzerlerine onun hükümlerinin tatbik edilmesini istemelerinin yanı sıra onun adaleti ve bereketiyle gölgelenmek istedikleri azim İslam'ın kokusunu almışlardır. O halde sizler, gerçekleşmeyen değişimin yalancı şahitleri olmanızın yanı sıra insanların öfkesini sömürmenin, protesto hareketlerini kuşatmanın ve onu gidişatından döndürmenin bir aracı ve eski-yeni hatasını sürdürmesi için rejimi döndüren dişliler olmaya nasıl razı olabilirsiniz?

Haydi Allah'a tevbe ediniz ve bir vacibi yerine getirmekten aciz olmanın haram işlemeyi mubah kılmadığını iyi biliniz. Nitekim Aleyhi's Salatu ve's Selam, şöyle buyurmaktadır:

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ يُخَيَّرُ فِيهِ الرَّجُلُ بَيْنَ العَجْزِ وَالفُجُورِ، فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ الزَّمَانَ فَليَخْتَرِ العَجْزَ عَلَى الفُجُورِ "İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki bir adam, aciz ile facir arasında tercih yapacak. Her kim bu zamana ulaşırsa, acizi facire tercih etsin." [Hakim rivayet etti ve sahihledi]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti Navid But’un Kaçırılışını Protesto Ediyor

  • Kategori Sudan
  •   |  

11 Muharrem 1434 Hicri, 25 Kasım 2012 Miladi Pazar günü Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayetinden hizbin Resmi Sudan sözcüsü üstad İbrahim Ebu Osman başkanlığında ve Medya Bürosu üyesi mühendis üstad Yakup İbrahim eşliğindeki bir heyet, Hizb-ut Tahrir / Pakistan'a ait olan ''Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmi Sözcüsü Navid Butt‘un kaçırılmasına 6 ay olmasından dolayı, Hizb-ut Tahrir / Pakistan ülkenin her köşesinde protesto eylemi düzenliyor'' başlıklı beyanatı teslim etmek üzere Pakistan’ın Hartum'daki büyükelçiliğine ziyarette bulunmuşlardır.

Dün ise Pakistan büyük elçiliği önünde; Amerika'nın Pakistan üzerindeki hegemonyasını yok edip yerine Hilafet devletinin kurulması için çalışan Pakistan Resmi Sözcüsü Navid Butt’un kaçırılmasının üzerinden 6 ay geçmesini protesto eden bir eylem gerçekleştirilmiştir.

Elhamdulillah

 

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- "Açgözlü Batılı Demokratlar, Myanmar'daki Budistler İle Müslümanların Servetlerini Yutmakla Meşgul Olurlarken Aşırıcı Budistler de Müslümanları Katletmek ve Evlerini Yakmakla Meşgul Olmaktadırlar"

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu, aşağıdaki dört cürümü ifşa etmek amacıyla uluslar arası bir kampanya başlatmıştır:

Birincisi: Rohingyalı Müslümanlar, 1982 yılından bu yana Burma uyruğundan soyutlanmışlar, kendilerine seyahat yada evlilik için izin talep etmeleri empoze edilmiş ve mülk edinmeleri, ticaret veya profesyonel iş yapmaları yasaklanmıştır. Nitekim 2012 Ocak ayının sonundan bu yana Budistlerin onlara yönelik saldırıları yenilenmiş ve bu yıl içerisinde şu ana kadar yaklaşık 100.000 kişi mülteci kamplarında yaşamaları için yerinden edilmelerinin yanı sıra sayılamayacak kadar büyük bir bölümü de katledilmiştir.

İkincisi: Hem zulme hem de Nobel barış ödülü kazanan muhalefet lideri Aung San Suu Kyi'ye destek vermesi Myanmar hükümetinin kurbanlar hakkındaki konuşmasını başarısız kılmıştır. Zira bu tutum, demokrasinin ayıpları bir yana onun azınlıkları korumaya muktedir olamadığını ifşa etmektedir. Ayrıca Batı kaynaklı azınlıklar mefhumu, insanı ve onun haklarını hor gören bir mefhumdur.

Üçüncüsü: "İnsan haklarına" gözlerini kapatan Batılı demokratların ikiyüzlülüğü ifşa olmuştur. Zira bu demokratlar, Rohingyalılara yapılan zulüm ve zalimliklere, yerinden edilmelerine ve onlara yönelik yapılan vahşî saldırılara karşı hiçbir şey yapmamışlardır... Bu bir yandan.

Diğer yandan onlar, insan haklarına zerre kadar değer vermeyen, bilakis Rohingyalılara zulmedilip onların yerinden edilmelerini adalet sayan bu rejimin Myanmar'daki ekonomik reformlarını desteklemektedirler! Nitekim Batılı demokratlar, Tein Sein rejimine aşağıdaki şekilde yardımlar yağdırmışlardır:

-25 seneden bu yana Myanmar üzerine yaptırımlar uygulanmaktadır. Ama her ne zaman rejimin Rohingya'ya dönük zulmü şiddetlense yaptırımların kaldırıldığı açıklanmaktadır. Nitekim Dünya Bankası, 80 milyar dolar yardım göndermeye başlayacak(!) ve böylece insan hakları, bu Batılı demokratların sırtlarının arkasına atılmış olacaktır.

-Sonra Avrupa Birliği Başkanı, "Tein Sein'i" tebrik etmek ve yüz milyon dolar vermek için Myanmar'ı ziyaret etmiştir.

-Myanmar'da, kıtalararası küresel muhasebe firmaları ile diğer küresel firmaların ofisleri açılmaktadır!

-İsviçre, Myanmar'da Büyükelçilik açmak için Dışişleri Bakanı'nı gönderirken Norveç başbakanı ile Danimarka başbakanı ise Büyükelçiliklerinin açılışlarına şahsen katılmışlardır!

Myanmar Devlet Başkanı Tein Sein, 04 Kasım 2012'de "yabancı yatırım yasasını" imzalamış ve Myanmar'ın zenginleşmesi için yabancı mülkiyetin önündeki bütün engelleri ve sınırları ortadan kaldırmıştır.

Dördüncüsü: Müslümanlar, kalabalık teknelerle Bangladeş'e kaçmaktadırlar. Nitekim Bangladeş Dışişleri Bakanı şöyle demiştir: "Biz zaten Bangladeş'te binlerce Rohingya mültecilerinin yükünü taşımaktayız ve şuandan sonra artmalarını da istemiyoruz." Ayrıca Uluslar arası İnsan Hakları Örgütü, bu kamplarda yaşayanların durumunu, "yardım çalışanlarının üzerindeki durumun her zamankinden çok daha kötü olduğu" şeklinde nitelendirmiş ve yeni iltica edenlerin, boğulma ile yüz yüze gelmeleri için açık denize sevkedilmelerini talep etmiştir.

Ey Müslümanlar! Ey İslam Ülkelerinin Orduları İçerisindeki Kuvvet Ehlinden Olan Muhlisler!

Subhânehu ve Te'âla, şöyle buyurmaktadır:

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur." [el-Enfâl 72]

Şuan Myanmar denilen yere İslam, Halife Harun er-Raşid zamanında yayılmıştır. İşte o zaman insanlara, İslam'ın azameti ve gerçek adaleti dokunmuş ve Myanmar'da Hilafet zayıflayıncaya kadar birkaç yüzyıl İslam ile hükmedilmiştir. Nitekim kafirler, bir kez daha bölgeyi karanlığın ve ırkçılığın karanlığında boğma imkanı bulmuşlar ve şimdi de demokrasi, Myanmar'da açgözlülüğe dayalı ırkçılık şekillerinin yeni bir şekli olmuştur.

Müslümanları koruyacak, onlara barış ve refah içerisinde yaşama imkanı sağlayacak olan sadece Hilafet'tir. Dolayısıyla demokrasinin gerçekleşmesini başarısız kılmasının yanı sıra İslam ülkelerinin yöneticilerini başarısız kılacak olan mesele işte budur.

Ey Müslümanlar!

Myanmar'daki kardeşlerinize ve bacılarınıza yardım ediniz ve Müslümanları koruyacak ve İslamî ümmete yönelik her türlü saldırıyı ve saygısızlığı önleyecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak için ellerinizi Hizb-ut Tahrir'in ellerinin üzerine koyunuz.


Devamını oku...

Lahey Rus Elçiliği Önünde Protesto

  • Kategori Hollanda
  •   |  

Rus yönetiminin genelde Müslümanlara özelde de Hizb-ut Tahrir'e yönelik yürüttüğü düşmanca çirkin politikasını teşhir etmek amacıyla Hizb-ut Tahrir'in dünya çapında yürüttüğü kampanyanın devamı olarak, Lahey kenti Rus elciliği önünde, 16 Muharrem 1434 Hicri, 24 Kasım 2012 Miladi Cumartesi günü protesto gösterisi düzenlemiştir.

Allah'ın inayeti ve lütfu ile protesto oldukça kalabalıktı ve gösteri boyunca üç konuşma yapılmıştır. İlk konuşmayı Hizb-ut Tahrir Rusya gençlerinden biri Rusça olarak, ikinci konuşmayı Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Müdürü mühendis Osman Bahhaş Arapça olarak ve son konuşmayı da Hizb-ut Tahrir Hollanda basın sözcüsü üstad Okay Pala Ebu Zeyn İngilizce olarak yapmıştır.

Alışageldiği üzeri gösteriye Zikri Hakimden ayetler okunarak başlanmış ve Allah Subhânehu ve Te'alâ'ya yakarış ve hayır dualarla son bulmuştur.

Elhamdulillah

 

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

Rusya Konsolosluğu Hizb-ut Tahrir Heyetini Kabul Etmedi

  • Kategori Avustralya
  •   |  

Avustralya Hizb-ut Tahrir heyetini Rusya'nın Sidney konsolosluğu kabul etmedi. Heyet, Hizb-ut Tahrir‘in; Rusya'nın genelde Müslümanlara özelde de Hizb-ut Tahrir'e karşı yürüttüğü baskıcı politikaları kınayan bir mektubunu teslim etmek istiyordu.

Konsolosluk Hizb-ut Tahrir heyetini sadece kabul etmemekle yetinmeyip kendisi muhatap olmamak için polisi çağırmıştır. Rus hükümetinin yürüttüğü propagandanın aksine belli ki, Rus hükümeti hak söz ve kalem taşıyanlardan korkmaktadır. Zira onlar içerde ve dışarıda Rusya'nın baskıcı politikalarını etkilemeyi başarmışlardır.

8 Muharrem 1434 H. Perşembe, 22 Kasım 2012 M.

 

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti: Ezher Üniversitesi Kampusunda Kampanya

  • Kategori Mısır
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayetini aylar önce başlattığı İslam devleti anayasasını tanıtım kampanyasının devamı olarak "Mısır anayasası İslami anayasa olmak zorundadır" başlıklı çalışmasını sürdürdü. Hizb-ut Tahrir gençleri seyyar bilgilendirme çadırlarını Ezher Üniversitesi Kampusuna 7 Muharrem 1434 Hicri, 21Kasım 2012 Miladi Çarşamba günü kurmuştur. Çadıra çok sayıda konuk gelmiş ve oldukça pozitif tartışmalar gerçekleşmiştir.

Elhamdulillah

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Polisin Zengibar'daki Baskı Eylemlerini Sürdürmesi, Demokrasinin Başarısız Olması Demektir

Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika, iki hafta önce Zengibar'da gerçekleşen şiddeti kınadığı gibi bugün de Tanzanya polisinin vahşî uygulaması ile korkutmak, sıkıştırmak, keyfi tutuklamalarda bulunmak, işkence etmek ve yasadışı bir şekilde evlere baskınlar düzenlemek için Zengibar'daki emniyet birimleriyle işbirliği yapmasını, yargısız infaz operasyonlarına katılmasını, barışın tahakkuk etmesi gerekçesiyle elleriyle kanunlar yapıp rejime dayatmada bulunmasını şiddetle kınamaktadır. Korku ve nefret duygularına yol açan ve toplumsal ilişkilerin daha çok çürümesine teşvik eden durum işte budur.

Ayrıca paramiliter bir güç olan polisin yapmış olduğu sıkıştırmalar, çifte standarda ve demokrasinin ikiyüzlülüğüne delalet etmektedir. Nitekim bu, bir süredir toplum tarafından bilinir hale gelen bir durumdur. Dolayısıyla Tanganyika ile Zengibar arasındaki birlik meselesinde ulusal hükümetin tebrik ettiği vatanseverlik duygusu, bir gecede büyük bir günah haline gelmiştir! "Hukukun üstünlüğü" şeklindeki demokratik yalanlar ile "düşünce özgürlüğü" şeklindeki şer duygular da cabası. Zira düşünce, devlet tarafından onaylanan bir düşünce olduğunda özgürlüğe izin verilmektedir.

Ayrıca bu mevcut senaryo, ulusal birlik hükümetinin sorununun insanları aldatmak olduğu şeklindeki "bugünkü düşleri" ve boş beklentileri ifşa etmektedir. Dolayısıyla buda güvenlik yönlerinin başarısız olduğunu kanıtlamaktadır. Özellikle ekonomik yön olmak üzere diğer yönler de cabası. Zira çıbanın başı yolsuzluktur. Dolayısıyla da bu başarısızlık, tabii bir durumdur. Çünkü onun üzerine bina edildiği temeller, hatalı bir fikir olmasının yanı sıra demokratik şerir bir akidedir.

Hizb-ut Tahrir, maddî menfaate değil de güçlü temellere dayalı yegane ideolojinin İslam olduğunu vurgular. Dolayısıyla gerçek ve huzurlu bir barışın gerçekleşmesini garantilemek sadece Hilafet Devleti'nin olduğu bir devletin gölgesinde mümkündür.


Mesud Müslim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi Yardımcısı
Doğu Afrika

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER