Cuma, 06 Recep 1447 | 2025/12/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Mübarek Iyd-ul Adha Münasebetiyle Kutlama

İslam ümmeti bu günlerde mübarek Iyd-ul Adha'yı yaşarken hala ümmet, uzun zamandan beri göğsüne çöreklenen tagutlardan kurtulmanın yolunu aramaktadır. Nitekim ümmet, bu tagutların dört tanesini kaldırıp atmış ve beşincisi de kaldırılıp atılma yolundadır. El-Kavî ve el-Cabbar'ın izniyle geriye kalanlar da çok yakında gelecek olup küstah despotları ortaya çıkarıp ezecek ve onların tahtlarını sarsacaktır.

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti olarak bizler, büyük Hac ve mübarek Iyd-ul Adha münasebetiyle bu kerim ümmeti tebrik ederiz. Gelecek yıl, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in râyei olan el-Ukab râyesinin altında Müslümanların Halifesiyle birlikte haccetmek için Allah Azze ve Celle'ye dua ediyoruz. Zira bizler, bu ümmetin nusreti, güveni ve iktidarı için Allah Azze ve Celle'nin vaadine ve Resulünün müjdesine güvenmekteyiz.

Hep birlikte hızlı bir şekilde İslamî Hilafet'i geri getirmek için muhlislerle birlikte ciddi olarak çalışmalıyız ve onu geri getirmek için çalışanlara da destek vermeliyiz. Böylece Allah Azze ve Celle'nin rızasına nail olalım ve insanlık da İslam'ın çerçevesinde güven, itminan ve refah içerisinde mutlu olsun. Bu, Aziz olan Allah'a hiçte zor değildir.


Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti
Medya Bürosu Başkanı
Şerif Zâyid

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Doğu Afrika Kadınlar Konferansı

  • Kategori Video
  •   |  

28 Zilhicce 1433 Hicri, 14 Ekim 2012 Miladi tarihinde Hizb-ut Tahrir Doğu Afrika, Rasul Sallallahu aleyhi ve sellem'e hakaret içeren filme karşıt cevap niteliğinde, Kenya'nın Mombasa şehrinde kadınlar konferansı düzenledi.

Allah Subhanehu ve Teala amellerimizi kabul eylesin.


Devamını oku...

TAHRİR MEYDANINDA HİZB-UT TAHRİR'İN YENİ KAMPANYASI

  • Kategori Foto
  •   |  

Hilafet devleti anayasasını tanıtım amacıyla ‘Mısır anayasası İslami anayasa olmak zorundadır' baslığı altında Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayetinin yürüttüğü kampanyaya devam niteliğinde, Hizb-ut Tahrir gençleri 24 Zilhicce 1433 Hicri, 9 Kasım 2012 Miladi ‘Şeriatı Tatbik Cuma'sı' günü  seyyar tanıtım çadırını Kahire Tahrir Meydanına kurmuşlardır.

Çadırı ziyaret eden bütün herkesle çok olumlu tartışmalarda bulunmuşlar ve çok sayıda insan ziyarette bulunmuştur.

ELHAMDULİLLAH


Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

Bangladeş Elçiliği Önünde "Sizler onların ortağısınız" Protestosu

  • Kategori Video
  •   |  

Allah Subhanehu ve Teala'nın lütfu ve inayetiyle Hizb-ut Tahrir Ürdun Vilayeti, 26 Zilhicce 1433 Hicri, 11 Aralık 2012 Miladi Pazar günü, Amman'da Bangladeş Elciliği önünde çok sayıda güvenlik güçlerinin gözetimi altında «Sizler onların ortağısınız» başlıklı bir protesto gerçekleştirmiştir.

Protesto mekanı; katılımcıların Şeyh Hasina yönetimini kınayan nidaları ve Allahuekber sesleriyle çınlamıştır. Protesto süresince bir çok konuşma yapılmış ve bazı konuşmacılar; Myanmar'da bulunan Müslümanların içinde bulundukları durumdan kurtulmaları için Bangladeş ordusunun harekete geçmesini talep etmişlerdir.

Ayrıca Hizb-ut Tahrir Ürdün Vilayetinden bir heyet de, Bangladeş yönetimine teslim edilmesi amacıyla, Bangladeş elçi yardımcısına açık mektup teslim etmişlerdir. Hizb-ut Tahrir Ürdün Medya Bürosu da bu konu hakkında basın açıklaması yayınlamıştır.

Elhamdulillah


 

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

Halep Kırsalında Hizb-ut Tahrir gösterisi

  • Kategori Suriye
  •   |  

24 Zilhicce 1433  Hicri, 9 Kasım 2012 Miladi Cuma günü Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti; Halep'in kırsal kesimi  Surahn Izaz bölgesinde, Hizb-ut Tahrir Suriye Medya Bürosu Başkanı Mühendis Hişam Albaba ve Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Başkanı Mühendis Osman Bahhaş önderliğinde gösteri düzenlemiştir.

Gösteride Raşidi Hilafet devletinin ikamesiyle şeriat'ın uygulanması talep edilmiştir. Gösteri, zalimlere öfkeli olan halktan büyük ilgi görmüş ve çok sayıda katılım olmuştur.

Elhamdulillah


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, İslam Dünyasındaki Kadınlara Dönük Ekonomik Sömürü Hakkındaki Bir Sempozyuma Ev Sahipliği Yapmıştır

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Kadınlar Kısmı, Hizb-ut Tahrir / Endonezya ile koordinasyon içerisinde ekonomik sömürü ile Endonezya ve İslam dünyası çapındaki milyonlarca kadının aşağılanması hakkındaki bu korkunç durumu çözmek için bugünkü bu önemli sempozyumu düzenlemiştir. Bu sempozyum, Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu'nun başlattığı ve Allah'ın izniyle de bu meselenin tartışılacağı küresel bir konferansla sonuçlanacak ve gelecek Aralık ayında Endonezya'da yapılacak olan kampanyanın bir parçasıdır. Nitekim sempozyum ve kampanyada aşağıdaki noktalar ele alınacaktır:

1-Ülke ekonomisinin yönetimindeki büyük yolsuzluk ve karışıklık ile tüm İslam dünyasındaki başarısız liderliklerden kaynaklanan despotik politikalar ve kanunların yanı sıra Endonezya ve diğer bölge hükümetlerinde tatbik edilen kapitalist rejimin zararları, İslam ülkelerinde aşırı yoksulluğun yayılmasına yol açmıştır. Ayrıca bu durum, Endonezya, Bangladeş, Pakistan ve diğer yerlerdeki milyonlarca kadını, evlerinden çıkmaya, evlatlarını terk etmeye ve bir lokma ekmeğin peşinde koşmak için zor işlerde ve köleliğe benzer çalışma şartlarında çalışmaya mecbur bırakmıştır. Nitekim bu kadınlar, kendilerini etkin bir şekilde garantilemekten aciz olan hükümetlerin kurbanları olurlarken zehirli kapitalist rejim, servetin azınlığın elinde odaklanmasıyla karakterize olurken çoğunluğu ise yoksulluğa ve fakirliğe terk etmektedir. Dolayısıyla laik liberal kapitalist rejim, tüm beşerî rejimler ve İslam ülkelerindeki mevcut liderlikler başarısız olmuşlar ve bölge kadınlarını terk etmişlerdir. Dolayısıyla da bunların başka bir sistemle değiştirilmesi kaçınılmazdır.

2-Endonezya'da dahil muhtelif İslam ülkelerindeki hükümetler, adetleri oldukları üzere dışarıda çalışan kadınlardan elde ettikleri milyar dolarlarla övünüp durmaktalar, bunu bir başarı olarak görmekteler, dahası bir övünç kaynağı ve ülkelerinin ekonomik büyümesinde olumlu bir katkı olduğunu iddia etmektedirler! Bu paralar, ekonomik kölelikten doğan ve kadınlarını aşağılayan kazançların karışımı olmasına rağmen gurur duymaktadırlar. Aynı şekilde bu, her şeye arz ve talep olarak bakmaya boyun eğdiren ve kadın ve erkeğin suistimal edilmesi şeklinde olsa bile kâr elde etmeyi toplum için temel bir hedef kılan kapitalist rejimin gerçeğidir. Dolayısıyla ferdin ve toplumun karşı karşıya kaldığı zararlar göz ardı edilerek sırf devlet için kâr oluşturan ekonomik bir eşya haline gelmektedirler. Dolayısıyla da bu, insanlık trajedilerine rağmen devlet gelirleri seslerinin yükseldiği bir rejimdir.

3-Bölge kadınlarının acısını çektiği düşük ekonomik durum ile sömürünün devam etmesinin imkansız olmasının yanı sıra işçi yasalarının yada göçmen prosedürlerinin arasına bazı değişikliklerin eklenmesinin de hiçbir anlamı olmadığı gibi bunlar bu acılar ile kadınlar üzerindeki zulmün kalkmasına da yol açmayacaktır. Bu yüzden her bir kadına insan olarak bakılması ve bu temel üzerine muamele edilmesi, sürekli olarak onlara dönük korumanın, gözetimin ve maddî garantinin sağlanması ve onlarla bir kâr aracı olarak muamele edilmemesi kaçınılmazdır. Binaenaleyh ortada, köklü bir değişimin olması ve İslam dünyasında, gerçekten iyiliğe önem verecek, bölge kadınlarını kalkındıracak, onlara izzetli kerimeler olarak bakacak, onların harcamalarına ve korunmalarına bağlı kalacak ve onları sadece mal biriktirmek için bir eşya olarak görmeyecek olan yeni bir sistemin tatbik edilmesi kaçınılmazdır. Bu ise ancak kadının güvenliğini sağlayan ciddi sahih bir bakışının olduğu bir sistem olan İslamî bir yaşam tarzı sayesinde gerçekleşecektir. İşte bu sistem, toplumun üzerine bütün İslamî politikaları ve kanunları uygulayacak olan Hilafet Sistemi'dir. İslam'ın kadına dönük bakışı, onun bir insan olması üzerine mebni olup kadının geçimi ise ya erkek akrabalarının yada devletin üzerine vaciptir. Aynı zamanda istemesi durumunda kadının çalışmasına da izin verilir. Ancak İslam, kadınların kölelik, aşağılanma ve zulüm atmosferlerine maruz kalmalarına izin vermez. Bilakis güvenliğin hakim olduğu ve onuru ile toplum içerisindeki konumunun korunduğu bir atmosferde çalışırlar. Dolayısıyla İslam dünyasındaki kadınları, aşırı yoksulluğun pisliklerinden çıkaracak, onlara refah bir ekonomik ortam sağlayacak, onlar üzerindeki acıları kaldıracak ve böylece onların hayatları için gerçek bir değişim sunacak sahih ekonomik politikaları uygulayacak olan sahih ekonomik bir sistem ortaya koyacak olan sadece İslamî Hilafet'tir.

Bizler; Endonezya ve İslam dünyasındaki kadınları, bu yüce İslamî vacibi üstlenmeye ve bölge kadınlarını ekonomik bir eşyadan güçlü bir şekilde korunan kerime bir insana dönüştürecek olan Hilafet'i kurmak için çalışmaya davet ediyoruz. Çünkü İslam, kadın için bundan daha azını kabul etmez.


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Davutoğlu'na Soruyoruz... "Dinamik Sürecin" Tamamlanması için Suriye'de Daha Kaç Bin Müslüman Katledilecek?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Katar'ın başkenti Doha'da, Suriye Ulusal Konseyi'nin yeni üyeleri ve başkanının seçildiği son toplantıya katılarak konsey temsilcileri ile görüşmelerde bulundu. Amerika başkanlık seçimleri ile meşgulken toplantıya onun adına "vekâleten" katılan Davutoğlu şu açıklamaları yaptı: "Tabii şunun farkında olmak lazım. Suriye daha önceki dönemlerde güçlü bir muhalefet geleneğine izin vermiş siyasi bir yapıya sahip değildi. Dolayısıyla Suriye'de halkın haklı talepleri gündeme geldikten sonra, devam eden seyir içinde muhalefet de kendi içindeki yapılanmasını başlattı. Bu dinamik bir süreçtir."

Buna binaen Ahmet Davutoğlu'na soruyoruz. Bu dinamik sürecin tamamlanması için katil Esed ve cani şebbihaları daha kaç Müslüman'ın kanını akıtmalı? Daha kaç çocuk yetim kalmalı ve daha kaç annenin yüreği yanmalı? Daha kaç şehir yerle bir olmalı? Sizin Suriye'de kendi içerisinde yapılanmasını başlattığını söylediğiniz Suriye Ulusal Konseyi, Suriye halkını ne kadar temsil ediyor? Bu süreç içerisinde Arap ligi gözlemcilerinin sürece dâhil olmasını isteyerek Esed'e katliamları için zaman kazandıran siz değil miydiniz? BM'nin Suriye temsilcisi olarak atanan Kofi Annan'ın planını destekleyen siz değil miydiniz? BM gözlemcilerinin Suriye'ye giderek rapor hazırlamalarını isteyerek ABD'nin kirli planını destekleyen siz değil miydiniz? Suriye'de ki devrimin Suriye halkının istediği İslami bir Devlet ile neticelenmemesi için ABD ile "Operasyonel Mekanizma" kapsamında ihanet planlarını uygulamaya koyan siz değil miydiniz?

ABD'nin Suriye için uygulamaya koyduğu Baas rejimine zaman kazandırma stratejisi gereği Suriye Ulusal Konseyinin yeniden yapılandırılması, eski yapıdan ve çalışmalarından ABD'nin yeterince memnun kalmadığını göstermektedir. Yeni oluşturulan yapı ise ABD'nin Suriye için demokratik geçişin sağlanmasına yönelik bir hazırlığıdır. Türkiye ise ABD'nin bu hazırlığında o'na yardım ederek, Suriye halkının asil direnişine ihanet etmiş olmaktadır. Böylelikle bu şerli planlarda küfrün kanlı ellerini sıkarak, şehit kahramanların döktükleri kana ihanet edilmektedir.

Ayrıca Ahmet Davutoğlu, Suriye'de yer bulmaya çalışan terör örgütleri ve bunlarla bağlantılı kuruluşların karşısında olduklarını ifade etti. Davutoğlu'n un bu açıklaması ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Zagreb'de yaptığı: "Suriye devrimini kaçırmak/çalmak isteyen aşırı grupların çabalarına kuvvetle karşı duracağını gösterecek bir muhalefete ihtiyaç var." açıklamasından farklı değildir. Her iki bakanın yapmış olduğu bu açıklamalar, Suriye'de ABD'nin ve tüm bölge ülkelerinin kendi kontrolleri dışında devrimi Hilafet ile taçlandıracak Müslümanlardan duydukları korku ve endişeyi göstermektedir.

Suriyeli Müslümanlar ise Türkiye yöneticilerinden ya ordularını Müslümanların can, mal ve namuslarını korumaları için seferber etmelerini, ya hayrı konuşmalarını, yâda susmalarını istemektedirler. Rasulullah'ın [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] buyurduğu gibi:

من كان يؤمن بالله واليوم الآخر فليقل خيرا أو ليصمت

"Her kim Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman ediyorsa ya hayrı konuşsun ya da sussun." [Muttefekun Aleyh]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Adalet Dediğiniz Şey Bu mu? "Ziyaret ve Seyahate 30 Yıl Ceza"

Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 2007 yılında bir düğüne katılmak için gittikleri Adana'da, rutin bir polis kontrolü sırasında daha önce Hizb-ut Tahrir davasından dolayı yargılanmış olmaları ve bir arada bulunmaları gerekçe gösterilerek gözaltına alınan ve sonrasında da tutuklanarak haklarında yargılama başlatılan Süleyman Uğurlu, Sefa Karslı, Celil Cengiz ve Yılmaz Çelik hakkında, bir kez daha Hizb-ut Tahrir'e üye olma gerekçesiyle toplamda 30 yıl ceza vermiştir.

Bu muttaki kardeşlerimiz hakkında Hizb-ut Tahrir'e üyelikten dolayı savcılığın mahkemeden bir ceza talebi bulunmamasına rağmen, mahkeme heyetinin savcılık talebinin daha üstünde bir ceza vermesinin aklen ve vicdanen izahı yoktur.

Ayrıca şu anda Türkiye'nin birçok şehrinde, hem Ağır Ceza Mahkemeleri hem Asliye Ceza Mahkemeleri hem de Yargıtay'da devam eden dosyalarda, 500'den fazla kardeşimiz yargılanmaktadır. Kamuoyunun gözünden uzak ve hukuksuz bir şekilde sessizce yürütülen bu yargılamalar ve verilen cezalar, insanlığın kurtuluşunu sağlayacak olan İkinci Raşid-i Hilafet Devletinin ikamesi için çalışan Hizb-ut Tahrir'in susturulması içindir.

Her dönemde çıkardıkları yargı paketleriyle, şiddete başvurmadığı takdirde her düşüncenin önünün açılmasından bahseden, demokrasi ve özgürlük havarisi kesilip Müslüman beldelere de demokrasi dersi vermeye kalkışan AKP hükümeti, bu haksız yargılamaların ve verilen ağır cezaların baş sorumlusudur. Yine bu yargılamalar devam ederken sessizliğini koruyan Sivil Toplum Kuruluşları ve İnsan Hakları örgütlerinin de bu sorumlulukta payı bulunmaktadır. Söz konusu İslam olunca, söz konusu Hilâfet olunca, söz konusu İslam'a davet eden Hizb-ut Tahrir olunca, kimse hukuksuzlukta sınır tanınmamakta ve bu ağır cezalar görmezlikten gelinerek adalet, sümenaltı edilmektedir.

Hizb-ut Tahrir /Türkiye Vilayeti olarak diyoruz ki: Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. İslami hayatı yeniden başlatma gayesini, hiçbir şiddet eylemine başvurmaksızın, yalnızca fikri ve siyasi çalışmalarla gerçekleştirme çabası içerisindedir. Bütün dünya, hatta bu cezayı verenler ve verdirenler dahi bu gerçeği hiç kuşkusuz bilmektedirler. Müslümanlar yüz yıllık köhne düzenlere başkaldırmışken, beşeri kapitalist sistemlerin yerine İslami yönetim olarak Raşid-i Hilafet Devletini istiyorlarken, bu talepler karşısında ümmetin liderliğini kazanmak için çalışan Hizb-ut Tahrir'in ve samimi gençlerinin bu tür cezalar ile susturulması mümkün değildir. Bizler güneşin balçıkla sıvanamayacağını biliyor ve adalete güveniyoruz. Ancak kendi kanunlarını bile hiçe sayarak ihlâslı Müslümanlara ceza yağdıran laik Türkiye Cumhuriyetinin Batı'dan devşirme adaletine değil, elbette zerre miktarı hesabın yapıldığı ve her hak sahibinin hakkını mutlaka alacağı Allah'ın adaletine güveniyor ve O'na sığınıyoruz.

 

وَاِنَّ الظَّالِمٖينَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَاللّٰهُ وَلِىُّ الْمُتَّقٖينَ

"Muhakkak ki zalimler birbirlerinin velisidir. Allah ise, takva sahiplerinin velisidir."

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER