Pazartesi, 19 Muharrem 1447 | 2025/07/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Mücrim Müslüman Yöneticilerin Çirkin Resimler Karşısındaki Sessizliği Kafirleri Daha Fazla Cesaretlendirmektedir "Ey Pakistan Ordusu: Kalkınız ve İstihza Edenlerin Boyunlarını Vuracak Hilafet Devleti'ni Kurunuz" Hizb-ut Tahrir P

Hizb-ut Tahrir, karikatür resimlerinin Facebook sayfalarında yayınlanmasını protesto etmek için Karaçi, Lahor ve İslamabad şehirlerinin her birinde yürüyüşler düzenledi. Zira bu yürüyüşler, bu üç şehirdeki basın kulüplerinin önünde düzenlendi. Göstericiler, üzerinde "Ey Pakistan Ordusu Kalkınız ve Hilafet Devleti'ni Kurarak Alay Edenlerin Dişlerini Paramparça Ediniz", "Ey Müslümanlar Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Şerefini Savunmak Sahte Kararlarla Değil Ancak Pakistan Ordusunun Cihat Açmasıyla Olur", "Kafirleri Buna Cesaretlendiren Şey Müslüman Yöneticilerin Hıyanetidir" gibi sloganların yazılı olduğu pankartlar taşıdılar.

Yürüyüşteki konuşmacılar, yöneticilerinin desteği ve korumasını alan küffar, İslam'a ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şahsına yönelik saldırısını defalarca tekrar ettiklerini ifade ettiler. Şayet Facebook şirketi gibi şirketleri dünyadaki bir buçuk milyar Müslümanın duygusuyla oynamaya cesaretlendiren Müslümanların yöneticilerinin sessizliği olmamış olsaydı elbette bunlar olmazdı. Mesela Müslümanların yöneticileri, ilk başta Danimarka'yı uslandırmak için ordularını harekete geçirmiş olsalardı Facebook şirketi bugün buna cesaret edemezdi.

Konuşmacılar, Müslümanların halifesinin olduğu 13 asır boyunca kafirlerin Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ile istihza etmeye veya onun şerefine dil uzatmaya cesaret edemediğini ifade ettiler. Zira daha bir asır önce Osmanlı Halifesi İkinci AbdulHamid'in Hilafeti zamanında, hem Fransa hem de İngiltere'nin bir komedi tiyatro gösterisini durdurmaları için onları sırf cihat ilan etmekle tehdit etmesi bile yeterli olmuştur. Yine konuşmacılar, Batının taptığı özgürlükler, Batının sadece İslam'ı arkadan hançerlemek için kullandığı bir bahaneden öte bir şey olmadığını ifade ettiler,. Zira Batıda özellikle de Fransa'da Müslüman kadınlar için bir "özgürlük" var mıdır? Niçin Müslüman kadınların okullarda başörtüsü takmaları yasaklanmaktadır? Yaklaşık 8 küsur yıldan beri Guantanamo hapishanesinde tutuklu bulunan yüzlerce Müslüman, en küçük bir "özgürlüğe" dahi sahip midir? Ki onlar, hala niçin kaçırıldıklarını ve bu zaman boyunca neden tutuklu kaldıklarını bilmemektedirler? Batıdaki her hangi bir kişi soykırımı eleştirme "özgürlüğünden" faydalanma hakkına sahip midir? Cevabı kesinlikle hayır! O halde neden "özgürlük" bahanesi altında Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şerefine defalarca saldırılmaktadır? Ayrıca konuşmacılar şunları da ifade ettiler; Batı tamamen şunun farkındadır ki Müslümanların kendilerini koruyacak bir kalkanı, yani bir halifesi yoktur, Müslümanların yöneticileri kendilerinin ajanlarıdır ve onların bu dünyadaki tek dertleri Müslümanların ellerine kelepçe vurmak ve kafirlerin çıkarlarını korumaktır. Aynı şekilde şunu da söylediler; Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti Medya Bürosu ile Resmi Sözcünün internet sitesini altı ay süreyle kapatan da bizzat Facebook şirketidir. Ancak o, İslam ile istihza eden internet sitesini kapatmak için hiçbir hazırlıkta bulunmamaktadır.

Konuşmacılar, Pakistan ordusundan sorumluluklarını idrak etmelerini ve istihza edenlerin boyunlarını vurmak için darbe indirmeye yönelmelerini talep ettiler. Ayrıca sorumluluklarını yerine getirmelerinin pratik yolunun, hain yöneticileri alaşağı etmek ve onların enkazlarının üzerine Hilafet'i kurmak olduğunu vurguladılar. Zira ordu, adil bir halifenin gölgesinde istihza edenlere şeytanın vesveselerini bile unutturacak ciddi bir mesaj vermeye muktedir olacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e Dönük Çirkin Karikatürler Hususunda "Facebook'u" Savunmak Bir Kez Daha Batılı Değerlerin Çürüklüğünü Ortaya Koymaktadır

Hizb-ut Tahrir / İngiltere, (Facebook) internet sitesi üzerinden "Bugün Muhammed'i Çiz" adı altında Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e karşı yürütülen aşağılık propagandaları şiddetle kınar. Bu eylem, insanları Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i temsil eden çirkin karikatürleri taşımak üzere kışkırtmaya çağırmaktadır.

Şirket, California merkezli bir açıklamasında "ifade özgürlüğü" gerekçesiyle kışkırtmaların tamamını savunmuş ve şöyle demiştir: "Bizler kesinlikle Facebook kullanıcılarının görüşlerini ifade etme özgürlüğüne sahip olduklarına inanıyoruz. Devletleri, dinleri, siyasi organları ve fikirleri eleştiren gurupları veya sayfaları gizlemek adetimiz değildir."

Hizb-ut Tahrir / İngiltere Medya Temsilcisi Tâci Mustafa şöyle dedi: "Bizler, bu kışkırtıcı eylemi, Facebook idaresinin tiksindirici savunmasını ve bu eylem hususundaki ikiyüzlülüğü en güçlü ifadelerle kınıyoruz..."

"Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e dönük aşağılık propagandalar hakkındaki savunma kararı bir kez daha ortaya koymaktadır ki Batıda; iş İslam ile ilgili olduğunda, özellikle de Batılı hükümetlerin İslam'a karşı küresel bir savaş açtıkları böylesi bir aşamada aşağılama, eziyet verme ve öfke patlaması hususunda asla bir sınırlama olmayacaktır."

"Resul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e dönük çirkin karikatürlerin propagandasını yapmak sadece düşmanca bir eylem değildir. Bilakis bu, bizlerin sevgilisi azim resul hakkında iğrenç bir tasvir ve adamların en büyüğü olan birisinin resminin şeklini bozmaktır. Eğer Batı Avrupa ve Kuzey Amerika, aydınlık olarak adlandırdıkları değerleri, aşağılık ve çarpık özgürlükleri kutlamış olsalardı toplumlarının sistematik saygının ve keyfi davranışın çirkinliğini karakterize etmeleri şaşırtıcı olmazdı."

"Aileleri parçalanmış olan, çocukları istismar eden ve pornografiyi yaygınlaştıran müreffeh toplumların Batılı hükümetleri ile medya organları, Allah'ı, resulünü, -sadece Müslümanlar değil- birçoğu açısından kutsal sayılan hususlardaki dini akideleri dikkate alıp umursamayan bu değerleri dünyanın geri kalan kısmına dayatmaya çalışmaktadırlar."

"Bunun da ötesinde onlar, İslami değerleri çarpıttıkları bir zamanda bu değerleri bizim toplumlarımıza dayatmak için Birleşik Devletleri ile onun müttefiklerini destekleyen İslam dünyasındaki hükümetlerle birlikte komplolar kurmaktadırlar. Zira bu hükümetler, Batının İslam'a karşı olan savaşını desteklemekteler, bu şekliyle İslam'a yönelik aşağılamalar karşısında sessiz kalmaktalar ve ülkelerimizde Batının siyasi ve eğitim sistemlerinin yayılmasına katkıda bulunmaktalar."

"Müslümanlar, İslam'a ve Müslümanlara yönelik yapılan bu iğrençlikler karşısında duracak olan İslam'la, yani Hilafet ile yönetmekten aciz olan bu kukla yöneticileri değiştirmedikleri müddetçe şüphesiz Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e yönelik bu aşağılamalar, şeriata dönük bu saldırılar ve Müslümanların ülkelerinin bu işgali devam edecektir. "

"Politikacılar, medya organları ve güvenlik birimleri tarafından Batıdaki Müslümanlara sessiz kalmaları için gözdağı verilmesine rağmen Hizb-ut Tahrir, sesini yükseltmekte, anlayışını yaymakta, bu aşağılamalara karşı koymak ve Müslümanlar adına doğru cevap vermek hususundaki hükümlerimizi sabit kelimeler ve metotlar yoluyla elverişli bir şekilde formüle etmektedir. Ayrıca cehalet ve kibir karşısında sesini yükseltmekte -ve bu yıkıcı propagandaya gerçek bir şekilde karşı koymaktadır.- Zira Resulümüz [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i savunmak tüm Müslümanların üzerine vaciptir. Buna ek olarak Hizb-ut Tahrir / İngiltere, İslam değerlerini savunma hususunda en küçük bir çaba dahi sarf etmeyip Batılı efendilerinin kölesi olan İslami ülkelerdeki rejimlerin pervasızlıklarını ifşa etmeye devam edecektir."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Karzai, Amerika Birleşik Devletlerinin Ulusal Arlington Mezarlığındaki Müslümanların Katillerine Saygı Duruşunda Bulunarak Haçlılara Olan Dostluğunu Ortaya Koymuştur

Hamit Karzai, perşembe sabahı Afganistan savaşındaki Amerikan gazilerinin mezarlığı olan Virjinya'daki ulusal Arlington mezarlığını ziyaret ettiği sırada geçen dokuz yıl içerisinde İslami ümmete karşı olan savaşlarında öldürülen -Müslümanların katilleri- Amerikan ordusunun askerlerine saygı duruşunda bulundu. Buna paralel bir zamanda Amerikan kuvvetleri, geçen cuma günü Celalabad bölgesindeki Sorh kasabasına yönelik yaptıkları gece saldırısında sivilleri katletmişti.

Karzai, soğuk havada -"Amerika'nın hüzün bölgesi" olarak adlandırılan kesimdeki- farklı işaretlerin olduğu yerden geçerek Savunma Bakanı Robert Gates, Genel Kurmay Başkanı Amiral Mike Mullen, Afganistan'daki Amerikan Kuvvetleri Komutanı Stanley McChrystal eşliğinde ağır ağır yürüdü. Bu gurup, 500'den fazla defnedilen gaziler de dahil Afganistan ve Irakta öldürülen askerlerin gömüldüğü 60 mezarlık bölgesini ziyaret etti. Karzai ise  haziran 2006'da öldürülen asker Jostein Davis'in, aralık 2006'ta öldürülen özel asker Rock Mikganz'ın ve Ağustos 2009'da öldürülen Kaptan John Tinsley'in mezarlarının başında durdu.

O halde bu tutum, o askerlerin Müslümanlardan birçoğunun katledilmesi sorumluluğunu taşıdıkları bir vakitte Müslüman bir liderin takınacağı bir tutum mudur? Dolayısıyla o, Batının halis muhlis bir ajanı olmuyor mu? İkiyüzlü konuşmalarından dolayı hiç mi utanmıyor? Amerikan ve NATO kuvvetlerinin, Herat'taki Azizabad'da, Oruzgan'da, Vardak'da, Kunar'da, Celalabad'da, Helmand'da ve Kunduz'da işlediği soykırımı unuttu mu? Yoksa o aklı başında bir insan değil midir?

Afganistan halkının, tüm ümmeti koruyacak ve tüm işgal edilmiş İslami beldeleri kurtaracak bir kalkana muhtaç olduklarını anlamaları gerektiği gibi bir Mutasım'a veya bir Salahiddin'e veya bir Muhammed-ul Fatih'e muhtaç olduklarını da anlamalıdırlar. O halde Hilafet'in yeniden dönmesi ve ümmetin kalkınması için tüm gücünüzle çalışınız.

إِنَّمَا الإمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam [Halife] ancak bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Onların yanında izzet mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 1398]

Karzai, 12 Mayıs 2010'da Beyaz Saray'daki basın toplantısında efendisi Obama'nın yanında durdu. Obama şöyle dedi: "Orada böylesi karmaşık ve zor bir durumda ortaya çıkacak olan bir takım gerilimlerin olduğu açıktır." "Orada bir takım aksilikler olacaktır. Orada kısmi taktik hususunda hükümetlerimizin ihtilaf ettiği zamanlar da olacaktır. Ancak ben, bu yıl sonunda yapılacak bir açıklama ile bir nota olarak sunmayı ümit ettiğimiz geniş bir stratejiyi paylaştığımızdan eminim." "Bizler terörizm karşıtı kampanyada birlikteyiz. Mutlu olacağımız günler de mutsuz olacağımız günler de olacaktır." Sayın Karzai ise şöyle dedi: "Son birkaç ay içerisindeki derin ve güçlü ilişkilerin yansımalarını gördüğünüzü sanıyorum."

Allah [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmuştur:

أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Onların yanında izzet mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 139]

Karzai'nin Müslümanların nezdindeki iki yüzlülüğü açık olan bir husustur. Zira son birkaç ay içerisinde ajan ile efendisi arasında görünen çatışma kamuoyunu saptırmak ve Afganistan'da süregelen katliamı göz ardı etmekten öte bir şey değildir.

Aslında Karzai ile Obama arasındaki ilişkinin uzun vadeli bir ilişki olduğu bugün herkes tarafından bilinmektedir. Zira onlar, Afganistan'da Müslümanlara karşı bir haçlı savaşı yürütmekteler, Müslümanları katletmekteler ve ülkenin her köşesinde onların servetlerini sömürmekteler.

Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, ziyaretinin başarısının Müslümanların katledilmesine ortak olmakta olduğunu şu sözleriyle vurguladı: "Bizim açımızdan ilişkilerimizi en yüksek seviyeye ulaşmasına yol açan bu ziyaret gerçekten başarılı olmuştur." Ve şöyle ekledi: "Şüphesiz bizler, hükümetlerimizin tüm düzeylerini barındıran güçlü bir ortaklık inşa ediyoruz."

Bunun içindir ki daimi düşmanınızın tuzağına düşmeyiniz, Hilafet'in geri gelmesi ve tüm ümmetin kalkınması için gece gündüz çalışınız.

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" [Ankebût 41]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Avustralya Hükümeti "Ulusal Çıkar" Uğrunda Şeyh Mansur'u Harcıyor

Avustralya hükümeti, Göç Bakanı -Senatör Chris Evans'ın- davasına karışmayı reddetmesinin üzerine Avustralya'yı terk etmesi için Şeyh "Mansur Ligaî'ya" altı hafta süre tanıdı. Avustralya İstihbaratı [ASIO], kendisini herhangi bir izahatta bulunma veya herhangi bir bilginin verilmesi yükümlülüğünden muaf tutan Yüksek Mahkeme tarafından verilen karara istinaden -dış müdahale eylemlerinde bulunduğuna- dair suçlaması hususunda şu ana kadar herhangi bir kanıt veya ayrıntı sunmayı reddetti.

Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir / Avustralya Temsilcisi Osman Bedr şöyle bir değerlendirmede bulundu:

"Bu durum, Batılı hükümetlerin ikiyüzlülüğüne dair başka bir apaçık örnektir. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve yasal temellerin gözetilmesi hakkındaki tüm konuşmalara rağmen uygulamaların vakıa zemininde tamamen aykırı olduğunu görüyoruz. Bırakın suçsuzluğunu kanıtlaması için kendisine bir fırsatın verilmesini kesin herhangi bir kanıt sunulmaksızın bir kişiye karşı birtakım önlemlerin alınması şüphesiz kötü bir zulümdür."

"[ASIO] gibi bir kurumun ‘dış müdahale eylemlerinde bulunma' suçlamasını kullanması doğrusu çok gülünç bir durumdur. Zira ‘John Howard' hükümetinin, yalan üzerine kurulu Irak savaşına katılmasını sağlayan bizzat bu örgüttür. Keza Avustralya hükümetinin istihbaratlarına dayanarak dünyanın çeşitli bölgelerindeki birçok devletlerin işlerine müdahale etmesine sağlayan da bizzat aynı kurumdur."

"'Ulusal güvenlik' önemli bir husus olmasına rağmen Avustralya hükümeti ve istihbarat kurumlarının bu husustaki sicili oldukça zayıftır. Mesela Dr. Hanîf, İzhar el-Hakk, David Hicks ve zulme uğrayan pek çok kimsenin yanı sıra Şeyh Mansur davası da ‘ulusal çıkar' ve ‘siyasi fırsatçılık' uğrunda tüm ahlak ve ilkelerini hiçe sayarak hükümet ile ona bağlı kurumların kullandığı yöntemi ortaya koymaktadır."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Peçe ve Batı Hadaratı

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, daha önce devlet şurasının kararlaştırdığı üzere hiçbir anayasal dayanağı olmadığını bile bile Fransa'da peçenin yasaklanmasına ilişkin bir kanun tasarısı sunma kararı aldı.

Fransa'daki siyasi durumu takip eden bir kimse, gerek ekonomik gerek toplumsal gerekse benzerlerine ilişkin olsun iç politikalarının başarısız olmasından dolayı Sarkozy'nin zor bir dönemden geçtiğini görür. -Kimilerinin isimlendirdiği üzere- Cumhuriyet Kralı, başarısızlığını haklı çıkarmayı ve hatalarını örtmeyi istemektedir. Bunun içindir ki Müslüman kadının yüzündeki peçeyi çıkararak onunla gün yüzüne çıkan hatalı politikalarını ve davranışlarını örtbas etmeye karar vermiştir. Dolayısıyla Sarkozy, bir peçe meselesi türeterek başarısızlığını örtmeye ve Müslümanlara karşı olan tek bir kanunun Fransa'nın ağır başarısızlıklarını ve sorunlarını unutturduğu bazı seçmenlerin oylarını kazanmaya çalışmaktadır.

İşin garip tarafı Sarkozy, anayasal bir dayanağının olmadığını, insan haklarına ve özgürlüklerine aykırı olduğunu bile bile bu kanun tasarısını sunmakta ayak diretmektedir. Bu da bizi tekrar şu soruyu sormaya itmektedir: Kendi halkı nezdinde bile hiçbir değeri olmadığı halde Batı hangi özgürlükten bahsetmektedir? Batılı yöneticilerin kendilerinin bile saygı duymadığı bir anayasaya Batı ülkelerindeki Müslümanlardan nasıl saygı duymalarını isteyebilirler?

Allahuteala şöyle buyurmuştur:

وَتِلْكَ الأيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ"Biz o günleri insanların arasında döndürüp dururuz." [Âli İmrân 140]

Dolayısıyla bir gün lehine bir gün aleyhine olabilir. Bugün bir hadarat doğar gelişip büyür başka bir gün bu hadarat düşer ve darmadağın olur. Benimsedikleri ve tatbik ettikleri bir ideoloji esası üzerine doğan ve kalkınan devletler ile ümmetler, ideolojileri baki oldukça baki kalırlar ve ideolojileri yok oldukça yok olurlar. Dolayısıyla herhangi bir ümmetin varlığının, bekasının ve devamlılığının sırrı onun bir ideolojiye olan inancıdır. Dolayısıyla da bir ümmettin kendi ideolojisine olan güvenini yitirmesi, onun mefhumlar ile değerlerini hafife alması ve ilkelerinin maksatlarına aykırı davranmasının manası ideolojiye, elverişliliğine ve çözümlerine olan güveninin yitirmesi demektir. Madem ki durum böyledir o halde o ümmet, yıkılmaya mahkumdur. Çünkü o, devletinin temellerini kendi elleriyle yıkmıştır.

Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

Devamını oku...

KöklüDeğişim Dergisinden Kamuoyuna Duyuru

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah'u Teâlâ'ya, Salât ve Selâm yeryüzünün gördüğü en güzel insan olan Ahmet, Mahmut, Muhammed Mustafa'ya,  Âline ve tüm ashabının üzerine olsun ve ba'd.

Filistin, İslâmî Beldelerden bir parçadır! Filistin, Müslümanların ilk kıblegahıdır! Filistin,  İsrâ'nın sonu ve Miraç'ın başlangıcıdır! Filistin, kanayan yaramız ve çözüm bulmamız gereken kavgamızdır!

Filistin, Ömer RadiyAllahu anh döneminde feth edilmiş ve şanlı komutan Salâhuddîn Eyyubi Rahmetullahi aleyh döneminde ise Haçlılardan temizlenmiştir. Ve ümmet ona gereken ilgiyi göstererek, bu kutsal beldeyi canı ve malı pahasına korumuştur. Halife Abdulhamid Han gibi bir karışından bile, ne teklifle gelinirse gelinsin vazgeçilmemiştir. İşte Filistin böylesi büyük bir sevdadır.

Ama maalesef Müslümanlardan gasp edilen bu kutsal topraklara İngilizlerin yardımıyla yerleşen ve daha sonra Amerika'nın desteğiyle ayakta duran yahudi varlığı "İsrail", zulüm üstüne zulüm katmış ve katliam üstüne katliam yapmıştır. 1948 yılından beri Filistin, işgal edilmiş bir İslami belde ve esaretten kurtarılması gereken bir emanettir. Dolayısıyla onu gasıp Yahudi varlığından temizleyebilmek için Halife Ömer'lerin ve komutan Salâhuddîn'lerin torunlarına ihtiyaç vardır. Sultan Abdulhamid gibi cesur siyasetçilere ihtiyaç vardır.

O yüzden bizler bu basın açıklamamızda gasıp yahudi varlığı olan "İsrail'i" kınamıyoruz. Zira ona karşı sadece cihad edilir diyoruz.

Evet, yanlış anlamadınız!

Biz gasıp Yahudi varlığı "İsrail'i" kınamıyoruz!!!

Çünkü biliyoruz ki:

Ancak zayıf ve aciz olanlar kınar!

Gücü yetmeyen ve düşmanından korkanlar kınar!

Haddini bildiremeyen ve vatandaşlarına yapılanların hesabını soramayanlar kınar!

Kuru bir özür ile tatmin olacağını açıklayanlar kınar!

Dik bir duruş gösteremeyen ve zillete mahkûm olanlar kınar!

İşte o yüzden biz, Siyonist ve gasıp Yahudi varlığını kınamıyoruz. Zira ona karşı sadece ve sadece Cihad edilir diyoruz...

Devletlerarası sularda mazlum Gazze halkına yardım götüren Müslüman kardeşlerimize karşı yapılan bu aleni ve haddini bilmez saldırıyı işleyeni değil, bu katliama yönelik olarak önlem almayanları kınıyoruz. Zira bu, yahudinin ne ilk nede son saldırısıdır. Bu katliamlar, Ortadoğu'nun yaramaz ve aşağılık maymun seviyesinde olan, her fırsatta Müslümanları katleden, zulmü bırakın insanları, dağlara ve taşlara kadar sirayet eden Yahudi varlığı devletçiğin olağan amelleridir. Maalesef bu saldırı, Yahudi varlığının kurulduğu 1948 yılından beri işlediği katliamlara baktığımızda sadece küçük bir kısmıdır. Ve zulüm onların en iyi bildiği iştir. Çünkü onlar bizden nefret ederler. Bu konuda Rabbimizin bizleri uyarmış ve onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ

"İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın." (Maide 82)

O yüzden laftan anlamayan yahudiler kınanmaz. Onlara anladıkları dilden cevap verilerek hadleri bildirilir.

Ey Müslümanlar!

Biz, bu saldırılara karşı suspus olanları kınıyoruz! Ordularını kışlalarda tutarak harekete geçirmeyenleri kınıyoruz! Yağmayacağını bildiğimiz halde gürlemekten bile aciz kalanları kınıyoruz! Sadece söz üreterek somut adımlar atamayanları kınıyoruz! Küçücük bir varlığa karşı, sahip oldukları devasa güçle cevap vermeyenleri kınıyoruz! Kendi tebaasını korumaktan bihaber olanları kınıyoruz! Müslümanların ferdi tepkisinden çekinerek, Yahudileri koruma gayreti içerisinde bulunanları kınıyoruz! Anti-semitizim yapmayın diyenleri kınıyoruz! Ellerine Müslüman kanı bulaşmış olanların o kanlı ellerini tutanları kınıyoruz! Müslümanların ilk kıblesi olan ve kutsal mekânlarından birisi olan Mescid-i Aksa'yı işgal ettiği halde Yahudi ile istihbarat antlaşması yapanları kınıyoruz! Askeri ve ekonomik işbirliği içerisinde olanları kınıyoruz! Yahudileri hoş görmeyi ve dinlerarası diyalog kurmayı tavsiye edenleri kınıyoruz! Gemideki Müslüman kardeşlerimizi katledenlere ses çıkarmayıp neden mazluma yardım götürürken zalimden izin almadınız diyenleri kınıyoruz!

Esas kınanması gereken bütün İslami beldelerdeki yöneticileri kınıyoruz! Zira yönetici olmanın vakıası tebasını korumayı gerektirir.

الإمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ "İmam, çobandır ve güttüğünden mesuldür." (Buhari)

Ayrıca, elleriyle güçleri yettiği halde, parmaklarını bile kıpırdatmayanları kınıyoruz! Dilleriyle güçleri yettiği halde, lafı geveleyip duranları kınıyoruz! İmanın en zayıfı olan kalpten buğz etmeyi, en erdemli tepki olarak ortaya koyanları kınıyoruz! Aynen Rasulullah'ın dediği gibi...

مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الإيمَانِ

"Sizden kim bir münker görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle (ona karşı) buğz beslesin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır." (Müslim, Ahmed b. Hanbel)

Ey Müslümanlar! Filistin meselesinin köklü çözümünü ortaya koymamız elbette mümkündür. Bilinmelidir ki, her tür sorunun köklü çözümü mutlak olarak Allah azze ve celle'nin sunduğu şer'i çözümdür. Bu da Kur'an'a ve Sünnet'e başvurarak, Şer'i hükmün bunlardan alınmasında ve buna muhalefet edilmemesinde yatmaktadır.

İşte Filistin meselesi, hayat-memat meselesi olan İslâmî bir meseledir. Hayat- memat meselesi ise, bu toprağın Allah yolunda Cihad edilerek kâfir Batı'nın ve Yahudilerin elinden geri alınmasını gerektirir.

Bu konuda Allah'u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا

Size ne oluyor da Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar, bize katından bir veli, koruyucu gönder ve bize katından bir yardımcı gönder.' diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?! (en-Nisa 75)

Ve biz biliyoruz ki; bu gasıp varlığa hak ettiği cevabı verecek olan ancak İslami bir otoritedir. Zira o, Allah Azze ve Celle'nin hükümlerini uygulamaktan başka hesap yapmaz. Tek bir Müslüman için bile savaşmaktan asla geri durmaz. Müslümanlara yapılan zulmü karşılıksız bırakmaz. Çünkü bir Müslüman'ın kanının dökülmesi, tebasından birine zulüm edilmesi ona çok ağır gelir. Ve şanlı İslam tarihinde bunun birçok örneği vardır. Bunu en iyi bilen bir Müslüman kadına yaptıklarından dolayı Rasulullah Sallallah'u Aleyhi ve Sellem tarafından Medine'den sürgün edilen Kaynuka Yahudileridir.

Bu vahim vakıadan sonra bugün İslâmî Beldelerdeki yöneticilerin, artık hiçbir şekilde samimiyetleri kalmamıştır. Çünkü onlar, Allah'ı, Allah'ın Rasulü'nü ve Müminleri bırakıp onlara düşman olan Amerikalıları, İngilizleri ve Yahudileri dost edinmişlerdir. Halbuki Rableri onlara şöyle buyurmuştu:

لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ

Müminler, Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Her kim bunu yaparsa, artık hiçbir şekilde onun Allah ile bağı kalmamıştır. (Âl-i İmrân 28)

KöklüDeğişim Dergisi olarak Yüce Rabbimizden, bu hain saldırıda İnşaAllah şehit olan kardeşlerimizin şahadetlerini kabul buyurmasını, yaralı olan kardeşlerimize acil şifalar vermesini, Müslüman kanı akıtan yahudileri de en kısa zamanda kahhar ismiyle kahretmesini niyaz ediyoruz. Ve yine Rabbimizden Müslümanları koruyup kollayacak, İslami hükümleri hayata hâkim kılacak olan, Hz. Ömer gibi adaletli, Mutasımlar gibi çağrılara icabet etmede gecikmeyen, Abdulhamidler gibi siyasi basiretli Halifeleri en yakın zamanda Müslümanlara nasip etsin diyoruz.

Ve son olarak İslam Ümmetinin başı sağ olsun diyoruz.

Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh

 

KÖKLÜDEĞİŞİM

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER