Cumartesi, 17 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/08
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler, Suriye Halkını Çeşitli Yollarla Katletmesi İçin Mühlet Verilmesinde Beşar Rejimine Katkı Sağlamaktadırlar

Arap Birliği, Suriye krizinin çözümü için ortak özel temsilci olarak Birleşmiş Milletleri'nin eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ı atamıştır. Bu mesele, Annan ile Birleşmiş Milletleri'nin mevcut Genel Sekreteri Ban-ki Mun'un yaptığı istişarelerin ardından gerçekleşmiştir. Nitekim bu meselenin, benzeri görülmemiş bir adımla gerçekleşmesi, Arap Birliği ile ona dayananların tamamen iflas ettiğini ve Beşar rejiminin yerine kendisi gibi alternatif vahşî bir rejim olgunlaşıncaya kadar daha fazla mühlet verilmesi yoluyla Suriye halkını katletmesi için Beşar rejimine katkı sağladıklarını göstermektedir.

Yoksa çığırtkanlığını yapıp durdukları "Arap kavmiyetçiliği (!)" akim mi kalmıştır?! Halbuki Arap birliği, zorluklara karşı koyabilecek ve en zor meseleleri bile çözebilecek adamlar ortaya çıkarma temeli üzerine kurulmuş olup Birleşmiş Milletlerde Genel Sekreter olarak on yıl geçirmesine rağmen Araplar ve meseleleri için hiçbir ilerleme kaydedemeyen bir adama başvurmuştur. Dahası Irak, gözü ve kulağı önünde yıkılıp gittiği halde ne o nede örgütü bir şey yapabilmiştir. Zira her ikisi de İslam'a ve Müslümanlara tuzak kuran Amerika ile kafir Batı'nın elindeki araçlardan başka bir şey değildirler.

Arap Birliği'nin yaptığı tek şey, mücrim Beşar Esad'ın Suriye'deki kardeşlerimize karşı işlediği katliamları ve özellikle de Annan'ın, Beşar ile yaptığı görüşmede eli şehitlerin kanlarıyla boyalı olan Esad rejimiyle diyalog kurma çağrısını örtbas etmeye devam etmektir.

Mısır'daki yönetimin dizginlerini elinde tutan ve bu Birliğe kucak açan Askerî Konseye gelince; Şam rejiminin dayatmalarından dolayı Şam halkına yardım etmek için kılını dahi kıpırdatmamakta bilakis bu mühlet verilmesi noktasında Birliğe ortaklık etmektedir. Hatta onların nezdinde Müslümanların kanının hiçbir değeri yoktur. İşte Yahudiler, Gazze'yi vahşî bir şekilde bombalamak ve Mısır'da ileride ateşkes için arabuluculuk yapacak güçlü bir rejim ortaya çıkarmak hususunda aynı rolü oynamaktadırlar!. Bu aşağılık tutumda nedir Allah aşkına? Oysa akıtılan kanlar, Müslüman kardeşlerinizin kanları değil midir?!

Hizb-ut Tahrir olarak bizler ve bizimle birlikte olan bütün ümmet, Arap Birliği'nin yaptıklarına kesinlikle şaşırmadık. Zira bizler, Arap Birliği'ne hiçbir zaman güvenmediğimiz gibi onun vakıasını da ümmete defalarca açıkladık. Nitekim ümmet de artık bunu fark etmiş olup bir gün İslamî Hilafet'i kurmamız için bizimle birlikte hareket edecektir. İşte o zaman hep birlikte Arap Birliği ile Beşar Esad misali hain yöneticileri ve rejimlerini tarihin çöplüğüne atarak ortadan kaldıracağız.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ "İşte o gün müminler Allah'ın nusretiyle sevineceklerdir." [Rum 4-5]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Kuveyt, Bazı Ümmet Meclisi Üyelerine Anayasanın İkinci Maddesinin Değiştirilmesiyle İlgili Bir Mektup Teslim Etmiştir

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir, bazı ümmet meclisi üyelerine anayasanın ikinci maddesinin değiştirilmesi talebiyle ilgili bir mektup teslim etmiştir. Mektubun metni aşağıdaki şekildedir:

Ümmet meclisi üyelerinden oluşan saygıdeğer sevgili kardeşlerimiz,

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh,

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

الدين النصيحة قلنا لمن؟ قال لله ولكتابه ولرسوله ولأئمة المسلمين وعامتهم "Din nasihattir." Dedik ki: "Kimin için?" Dedi ki: "Allah için, kitabı için ve resulü için, Müslümanların liderlerine ve genelinedir."

Anayasanın ikinci maddesi ile diğer bazı maddelerinde, bir takım değişikliğin talep edilmesi münasebetiyle sizlere, Allah'ın kitabından, Nebisi [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'in sünnetinden ve bu ikisinden irşad eden sahabenin icması ile kıyastan intinbat edilmiş anayasa taslağının tamamını sunarız. Aynı zamanda bu, Hizb-ut Tahrir'in ümmetle birlikte kurmak için çalıştığı Hilafet Devleti'nin anayasa taslağıdır. Dolayısıyla şeran yapmanız gereken, bu taslağı benimsemeniz ve Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla tatbik edilmesi için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmanızdır. Bu kitapçığın, sadece anayasa maddelerini içerdiği de bilinmelidir. Dolayısıyla her bir maddenin şeri delillerine muttali olmak isteyen biri olursa, bilgilenmek için Hizb-ut Tahrir'in web sitesiyle [http://www.hizb-ut-tahrir.org/arabic] iletişim kurarak anayasa taslağı mukaddimesini, onun esbab-ı mucibesini ve her bir maddenin bütün şeri delillerini indirebilir.

Ayrıca bu münasebetle tafsili şeri delilleriyle birlikte söz konusu anayasa taslağının tam kopyasını içiren bir de CD ekledik.

Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve resulüne davet edildikleri zaman, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!" [en-Nûr 51]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Lübnan'dan Suriye direnişine destek gösterisi

  • Kategori Lübnan
  •   |  

Biladüş-şam'da (Trablus Şam, Bekaa, Akkar,Beyrut) Müslümanlar, Hizb-ut Tahrir'in organize ettiği yürüşlerde Beşar Esad'a lanet edildi ve Allah Sübhanehu ve Teala'nın azabıyla tehdit edildi.

Tekbirlerle başlayan yürüyüşte "Ümmetin Gençleri Hilafet Nizamı İstiyor" sloganlarının atıldığı, her ne olursa olsun, "Boyun Eğmeyeceğiz" ve Şanlı kıyamında kardeşlerimize "Destek Vereceğiz" sözüyle sona erdi...

Beşar Esad tarafından katledilen kardeşlerine destek gösterisi ve yürüyüşlerini bir yıldır sürdüren Hizb-ut- Tahrir, Lübnan halkı tarafından yüksek teveccüh görüyor.

 

Daha fazla fotoğraf için tıklayınız...

 

Hizb ut Tahrir'in Lübnan'da düzenlediği Suriye direnişine destek gösterisinin El Cezire'deki haberi
18 Mart 2012

Devamını oku...

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ "Hepiniz toptan sımsıkı Allah'ın ipine [dinine] sarılınız, sakın ayrılığa düşmeyiniz." [Âl-i İmrân 103]

  • Kategori Libya
  •   |  

06.03.2012 Salı günü, Bizgazi / Libya'da, ana kabilelerin, milis liderlerin ve siyasilerin de katıldığı bir toplantı meydana gelmiştir. Toplantıda, katılımcıların bölgelerin tercihinin Federal Sistem olduğunu açıkladıkları bir bildiri yayınlanmıştır. Ayrıca katılımcılar, Trablusgarp Bölgesi, Doğu Barka (Sirenayka) Bölgesi ve Güneybatı Fizan Bölgesi olmak üzere Libya'nın üçe bölünmesini öngören 1951 yılında sadır olan Libya anayasasını benimsediklerini açıklamışlardır. Bu taksimat, 1963 yılında ilga edilmişti.

Bu bildiriyi yayınlayanların gerekçesi ise Kaddafi'nin kendilerine eşitsiz davrandığı gibi Geçiş Konseyi'nin de Doğu sakinlerine eşitsiz davranmasıdır. Çünkü Geçiş Konseyi, Doğuya 60 koltuğun ve Batıya da 102 koltuğun verildiği bir anayasal beyanname yayınlamıştır.

Ey Doğu Libya'daki Müslümanlar! Bir yanlış daha büyük bir yanlışla düzeltilmez. Zira Allah, kötülüğü kötülükle silmemekte bilakis kötülüğü iyilikle silmektedir. Şayet ortada bir eşitsizlik varsa o zaman eşitsizlikle savaşılmalı ve bütün hak sahiplerine hakları verilmelidir. Eşitsizliğe, parçalanma, bölünme ve ihtilafla karşılık vermeye gelince; bu, caiz değildir. Böylece sizler, ümmet içerisinde kötü bir sünnet benimseyerek hem bu ümmetin hem de sizden sonra bu kötü sünnetle amel edecek olanların günahlarını yüklenmektesiniz. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan sizleri bundan uzaklaştırmasını temenni ederiz. Ayrıca sizler açıklamalarınızda, "Şeriatı İslam olan bir devlet" için çalıştığınızı söylüyorsunuz. Halbuki İslam'da "Federal Sistem" yoktur bilakis onda vahdet nizamı vardır ki o nizam, yönetimdeki yetkilerini bölmeyen tek devlet olup dahası o, ayrılmaz parçalarıyla sağlam binalar gibidir.

Ey Libya ve Dünyadaki Müslümanlar! Şu anda sizler en çok birliğe, uyuma ve şefkate muhtaçsınız. Zira sizler, kafir devletlerin Güney Sudan'ı Kuzeyden nasıl kopardığını ve Ebiyi, Kardufan ve Darfur'u da Sudan'dan koparmak için ilerlediklerini görmektesiniz. Yani kafir devletler, Sudan'ı "böl-parçala" temeli üzerinde parçalamaktadırlar. Nitekim Amerika Irak'a girdiğinde onu üç parçaya bölmeleri amacıyla Irak için Federal bir anayasa geliştirmiştir. Şimdi de üç parçaya bölmeleri için sıra Libya'ya gelmiştir. O halde sakın sömürgeci kafirleri hoşnut eden eylemleri yerine getirenlerden olmayınız.

Ey Müslümanlar! Allah [Subhânehu ve Te'alâ] sizleri, şu kavliyle vasıflandırmıştır: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنْ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ "Sizler, insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. Marufu emreder, münkerden nehyeder ve Allah'a iman edersiniz." [Âl-i ‘İmrân 110] Dolayısıyla sizler tek bir ümmetsiniz. Dolayısıyla da Raşidi Hilafet Devleti'nin olduğu tek bir devlet altında olmalısınız. Hilafet'te bir çok vilayetler olacak ama bunlar, tek bir Halife'nin yönetimi altında olacaklardır. Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: إِذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ فَاقْتُلُوا الآخَرَ مِنْهُمَا "İki Halifeye bit edildiğinde onlardan diğerini (ikincisini) öldürün." Şu anda İslam ülkeleri, Batı'ta Tanca'dan [Fas'ta bir eyalet] Doğuda Endonezya'ya kadar uzanmaktadır. Sizlerin yapması gerekense bunların hepsini birleştirmektir ey Müslümanlar! إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ "Müminler ancak kardeştirler." [Hucûrat 10]

Ayrıca ne hakla küçük kırıntılara bölmek için çalışıyorsunuz ki?!

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الْمُؤْمِنَ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا وَشَبَّكَ أَصَابِعَهُ "Mümin mümin için birbirini güçlendiren bir bina gibidir.

Ve şöyle buyurmuştur:

ترى المؤمنين في تراحمهم وتوادِّهم وتعاطفهم كمَثَلِ الجسد إذا اشتكى عضواً تداعى له سائر جسده بالسهر والحمى " Birbirlerine karşı merhamette, birbirlerine karşı sevgide ve birbirlerine karşı şefkatte Müminlerin, tek bir vücudun misali gibi olduklarını görürsün. (O vücudun) organlarından biri şikayetlendiği zaman, vücudun diğer (organları) birbirlerini uykusuzluk ve ateş ile (o acıya ortak olmaya) çağırırlar."

 

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Bir Haberin Açıklığa Kavuşturulması

Gazeteler, internet siteleri ve medya organları; dün, yani Pazar günü, Hizb-ut Tahrir üyeleri ile Müstakbel Hareketi'nin, Batı Beka'daki el-Fâur beldesinde birlikte oturma eylemi düzenlediklerini yayınlamışlardır.

Şu hususu açıklamamız bizim için çok önemledir; bölgedeki Hizb-ut Tahrir şebabı, belde halkını Suriye halkının ayaklanmasına destek verme gösterisine çağırmış olup oturma eyleminde İslam alimleri ile Hizb-ut Tahrir üyelerinden bir kişinin dışında hiç kimse konuşmamıştır. Dolayısıyla kesinlikle Hizb-ut Tahrir ile Müstakbel Hareketi arasında ortak bir eylem söz konusu değildir. Zaten Hizb-ut Tahrir'in, her hangi siyasî bir aktivitede İslamî olmayan (Laik) her hangi bir varlıkla ortak hareket etmediği de bilinen bir durumdur.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Ülkenin Dört Bir Tarafında Protesto Konuşmaları Düzenlemiştir Hain Yöneticiler, Amerika'nın Egemenliğini Korumak İçin Pakistan Ordusunu Muhlis Subaylardan "Temizlemeye" Çalışmaktadırlar

Hizb-ut Tahrir, Karaçi, Lahor, Ravalpindi, İslamabad ve Peşaver'de Amerika'nın ülke üzerindeki egemenliğinin sona ermesine çağıran, hain yöneticilerin alaşağı edilmesini talep eden ve gerçek değişimi meydana getirecek olan Hilafet Devleti'nin kurulmasına davet eden binlerce insanın katıldığı protestolar ve konuşmalar düzenlemiştir.

Hizb-ut Tahrir üyeleri, Zerdari, Gilani ve Paşa'nın, Müşerref'ten miras aldıkları İslam'a ve Pakistan'a karşı Amerika ile işbirliği politikalarının aynısını uyguladıklarını söylemişlerdir. Zira bu hain yöneticiler, karayı, havayı, askerî kurumları ve istihbarat birimlerini Amerika'ya teslim etmişlerdir. Dolayısıyla şayet muhlis subaylardan her hangi biri yada diğer herhangi bir Müslüman, bu hıyanete karşı çıksa kendilerinden intikam alınması için kaçırılma, işkence görme ve askerî mahkemeler düzenlenmesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Ancak iş, Dr. Afiyet Sıddîk veya Raymond Davies veya Salalah saldırısı veya insansız hava uçaklarının saldırılarından dolayı binlerce vatandaşın katledilmesiyle ilgili olduğunda bu hain yöneticiler, daima ümmetin karşısında Amerika'nın yanında yer almaktadırlar. Ayrıca konuşmacılar, bu hain yöneticilerin Amerika'nın Pakistan üzerindeki hegemonyasına karşı yükselen muhlis sesleri bastırabilmek için Pakistan Silahlı Kuvvetler içerisindeki muhlis subayları hedef almaya başladıklarını söyleyerek şöyle demişlerdir: Amerika, Keyani ve Paşa vasıtasıyla isyancı olarak suçladıkları Tuğgeneral Ali Hân gibi subayların seslerini kısmak istemektedir. Bu arada Amerika, Keyani ve Paşa gibi Allahu Subhânehu ve Te'âla ile ümmete hıyanet eden subayların hizmet sürelerini de uzatmaktadır.

Yine konuşmacılar, gerçek değişimin bu kafir rejimi güçlendiren demokrasi ve onun "reformcu" politikacıları yoluyla gelmeyeceğini söylemelerinin yanı sıra gerçek değişimin; Amerika'nın Pakistan üzerindeki egemenliğine son verecek, Amerikan güçleriyle istihbarat ajanslarını ülkeden kaldırıp atacak, Amerikan büyükelçiliklerini kapatacak, Amerika'yı bölgeden kovmak için Müslüman güçleri seferber edecek, insansız hava uçaklarını düşürecek, Zerdari ve Keyani gibi hainleri yargılayacak olan Hilafet Devleti'nin kurulmasıyla olacağını vurgulamışlardır. Dahası konuşmacılar halka, bu hain yöneticilerin Pakistan ordusunun muhlis subaylardan "temizlenmesini" hedefleyen iğrenç planını protesto etmenin zaruretiyle ilgili çağrıda bulunmuşlar ve Pakistan ordusu içerisindeki muhlis subaylardan Hilafet'i kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep etmişlerdir.

 

Şeyh Şâhizâd

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İslamî Hareketlerin, Yüzlerce Müslümanın Yıllardan Beridir Yargılanmaksızın Tutukluluklarının Sürdürülmesini Protesto Etmek Amacıyla Bugün Trablus'taki Nur Meydanında Düzenledikleri Gösteride, Hizb-ut Tahrir'in Lübnan'daki Medya Bü

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ * مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاءٌ "Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah, onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. (O gün) zihinleri bomboş olarak, kendilerine bile dönüp bakamaz durumda ve gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar..." [İbrâhîm 42-43-46]

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

الظلم ظلمات يوم القيامة "Zulüm, kıyamet gününün karanlıklarıdır."

Ve şöyle buyurmuştur:

لا قدس الله أمة لا يأخذ المظلوم فيها حقه من الظالم غير متعتع "Mazlumun, tereddüt etmeksizin zalimden hakkını alamadığı bir ümmeti Allah temize çıkarmaz"

Ey İnsanlar!

Zulüm, tahtları yıkmakta ve ümmetleri yok etmektedir. Dolayısıyla buna karşı sessiz kalmak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın gazabını gerektirir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya hamd olsun bizim ümmetimiz, artık zulme karşı sessiz kalmamış ve zalim tagutların tahtlarını alt üst etmeye başlamıştır.

-Ey Lübnan yöneticileri! Ey gücü elinde bulunduran zalimler!

-Tunus'tan fare gibi kaçan Zeynel Abidin Bin Ali'nin haberi size gelmedi mi?!

-Mücrimler ve haydutlarla birlikte demir parmaklar arkasında yatan Hüsnü Mübarek'in haberi size gelmedi mi?!

-Halkının kendisinden en kötü bir şekilde intikam aldığı ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın düşünenler için ibret kıldığı Kaddafi'nin haberi size gelmedi mi?!

-Kahraman Şam halkının darbeleri altında tahtı sarsılan Beşar'ın haberi size gelmedi mi? Yoksa sizin, akletmeyen kalpleriniz, işitmeyen kulaklarınız ve görmeyen gözleriniz mi var? Şayet insanlara yapılan zulmü durdurmazsanız, o halde tarihin çöplüklerine sürükledikleriyle birlikte sizi de tarihin çöplüklerine sürükleyecek olan Arap Baharı tufanını bekleyiniz.

Ey İnsanlar!

Lübnan'da neler olup bittiğini biliyor musunuz?

-Lübnan'ın zalim cezaevlerinde, masum tertemiz insanlar mücrim ve hırsızlarla birlikte yatmaktadırlar.

-Lübnan'daki masumlar, Amerikalı komutanların esirleri tarafından yıllarca yargılanmaksızın cezaevlerinde tutulmaktadırlar. Zira her ne zaman kendilerine, yıllardan beridir yargılanmaksızın tutuklu bulunanların serbest bırakılmasından kaçındıklarını sorsanız küstahça size şöyle cevap vereceklerdir: Amerikan Büyükelçiliği, bize baskı uygulamaktadır.

-Lübnan'daki fasit yöneticiler, insanlarla uğraşılarken Büyükelçiliklere itaat etmektedirler.

-Lübnan'daki Büyükelçi, yöneticileri ve yetkilileri dolaşarak emretmekte ve nehyetmektedir.

-Liderlerin ayakları altına aldıkları kanunlar, sadece zayıflara uygulanmaktadır.

-Zaten orman kanunu dışındaki hangi kanun, insanların yıllarca yargılanmaksızın cezaevlerinde yatmalarına izin verebilir ki?!

Konuşmasının sonunda göstericilere, tüm mazlumların cezaevlerinden çıkmaları için çalışmaya devam etmeye hazır olmaları çağrısında bulunmuştur.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Endonezya Yakıt Fiyatlarının Artırılmasıyla Petrol ve Doğalgazın Liberalleşmesini Reddeder

Basın; hükümetin, devlet bütçesinde belirlenen fiyatları aşan dünya ham petrol fiyatlarının yükselmesi gerekçesiyle yakın bir zamanda yakıt fiyatlarını artıracağını ilan edeceğini aktarmıştır. Şayet yakıt fiyatlarının artırılması fiilen gerçekleşirse insanların yaşam maliyeti iki katına çıkacaktır. Binaenaleyh bu artış, insanların zarar görmesine neden olacak ve onların refah düzeyini artırmak yerine daha da zayıflatacaktır. Bundan dolayı aşağıdaki nedenlerden ötürü bunların reddedilmesi gerekmektedir:

1- Hükümetin beyanına göre dünyadaki ham petrol fiyatlarının artırılması neticesinde yakıt fiyatlarının artırılması ve aynı şekilde uygulanacak olan finansal sübvanseyle (yardımla) desteklenen yakıtların sınırlandırılması programları, petrol ve doğalgazın liberalleşmesi (serbestleştirilmesi) yönündeki çabaların sürdürülmesinden öte bir şey değildir. Dolayısıyla yakıt fiyatlarının artırılması ve aynı şekilde finansal yardımla desteklenen yakıtların sınırlandırılması programları, yakıt sübvansiyonlarının azaltılması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla da yakıtlar üzerindeki finansal yardımlarının kaldırılmasına yol açan, bu politika olduğu gibi Bertemax gibi finansal yardımla desteklenmeyen yakıt tüketiminden dolayı insanlara zarar verecek olan da aynen bu politikadır. İşte bu politika, yapancı yakıt şirketlerinin bekleyip durduğu altın bir fırsattır. Zira insanların bu şirketlerin ürünlerinden kaçınmasına neden olan (Premium gibi) fiyatı ucuz olan her hangi bir yakıt bulunmayacaktır.

2- Yakıt fiyatlarının artırılması, finansal yardımla desteklenen türlerin sınırlandırılması ve sübvansiyonun kaldırılması, uzun vadede (Fransız) Total Şirketi ve (Hollanda) Şhell Şirketi gibi yakıt sıvılaştırma tesisleri bulunan yabancı petrol şirketlerinin kar oranlarını daha da artıracaktır. Yakıt fiyatlarının artırılması ve buna dönük finansal yardımın sınırlandırılmasıyla birlikte özel araçlar, Bertemax gibi yüksek oktanlı yakıtları yada yabancı şirketlerin ürettikleri yakıtları tüketeceklerdir. Dolayısıyla (Pertamina) gibi yerel şirketlerin ürünlerine oranla bu şirketlerin ürünleri daha çok kabul görür bir hale gelecektir. Buda yakın bir zaman diliminde ülkedeki yabancı istasyonların inşa edilmesine yol açacaktır. Dolayısıyla şayet dahilî şirketi olanlar icat edici çabalar ortaya koyamazlarsa diğer dallardaki ürünleri de kabul görmez bir hale gelecek, Pertamina'ya bağlı istasyonlar yabancı şirketlere doğru hareket edecekler ve buda Pertamina'nın kaybına yol açacaktır. Böylece Pertamina, aslî sektörlerinin elini ve ayaklarını kıracağı gibi aynı şekilde kendi kolları da kayba uğrayacaktır.

3- Yakıt fiyatlarının artırılması, finansal yardımla desteklenen türlerin sınırlandırılması ve sübvansiyonun kaldırılması, özellikle yakıtlar olmak üzere doğal kaynak işlerinin idaresindeki en büyük rolün yabancılara verilmesinden başka bir şey değildir. Tabii buda şeri hükümlerle çelişmektedir. Zira petrol, doğalgaz ve ülkenin devasa servetleri, İslam nazarında kamu mülkiyetinden sayılmakta olup bunların idaresi, sakinlerinin refahı için devletin yetkisindedir. Yerel idarelerin performansının, Pertamina'ya vekalet eden devletten daha etkili olduğu iddialarına gelince; bu, vakıaya tamamen aykırı olup Ulusal Petrol Şirketi [National Oil Company] gibi küresel petrol üretiminde etkili olan sektörlerin idare ettiği "devlet" ulusal şirketlerin varlığı anlamına gelmektedir.

Bunun üzerine Hizb-ut Tahrir, aşağıdaki hususları açıklar:

1- Yakıt fiyatlarının artırılması planını ve aynı şekilde finansal yardımla desteklenen yakıtların sınırlandırılması programlarını şiddetle kınar. Zira bu plan, aslî sektörlerinin tamamen liberalleşmesinin ardından özellikle alt sektörlerinde de olmak üzere ülkenin petrol ve doğalgaz idaresinin liberalleşmesi yönünde yol almaktadır. Dolayısıyla petrol ve doğalgazın liberalleşmesi, devletin rolünün azalması ve yabancı şirketlerin petrol ve doğalgaz idaresinde daha fazla hakimiyet kurması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla da bu politika, kaynaklara sahip oldukları halde insanlara çok büyük zarar vermektedir.

2- Bu kapitalist politika, İnsanlara zarar vermesinin yanı sıra ülkenin bağımsızlığının da gitmesine yol açmaktadır. Binaenaleyh bu politika, derhal durdurulmalı ve ülke nüfusunun büyük bir kısmını oluşturan Müslümanların akidesinden alınmış olan şeri hükümler tatbik edilmelidir. Zira İslam, petrol ve doğalgazın idaresiyle birlikte bunların karlarını da insanların refahı için işletmesini devlete farz kılmıştır.

3- Hilafet Devleti'nin gölgesinde bütün İslam hükümlerinin tatbik edileceği bir hayat olan İslamî hayatı yeniden başlatmak amacıyla ciddi olarak çalışmaları için Müslümanlara çağrıda bulunur. Böylece İslam, alemlerin Rabbinin vaat ettiği gibi özellikle petrol ve doğalgaz meselesinde olmak üzere alemler için bir rahmet olacaktır.

Allah bize yeter! Zira O, ne güzel vekil, ne güzel Mevla ve ne güzel bir yardımcıdır.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER