Pazar, 18 Muharrem 1447 | 2025/07/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- İslam'a ve Müslümanlara Karşı Demokrat Laiklerin Zihniyeti ile Kemalist Laiklerin Zihniyeti Arasında Zerre Kadar Fark Yoktur!

Başbakan Erdoğan, 31.01.2010'da katıldığı bir televizyon programında eşinin bundan 3 yıl önce bir hasta ziyareti münasebetiyle GATA Hastanesi'ne gittiğini ancak başörtülü olmasından dolayı hastaneye giremediğini ve "Bu tür zihniyetlerin bir gecede değişmediğini" ifade etti. Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir olarak Türkiye kamuoyu ile aşağıdaki hususları paylaşmak isteriz:

1. Ha demokrat laikler ha Kemalist laikler! Zira birisi Müslümanların şiarlarını istismar ederek Amerikan türetmesi bir küfür fikri olan özgürlükler adına başörtüsünü savunurken diğeri yine bir küfür fikri olan laiklik adına başörtüsünü yasaklamaktadır!

2. Ha demokrat laikler ha Kemalist laikler! Zira demokrat laikler ile Kemalist laiklerin İslam ve Müslümanlar karşısında takip ettiği her iki çizgi de aynı kaynaktan beslenen bir derenin farklı iki kolları gibidir! Her iki zümre de bir küfür fikri olan dini devletten ayırma ilkesinden beslenmekte, İslam ve Müslümanlara karşı buna göre hareket etmektedirler.

3. Ha demokrat laikler ha Kemalist laikler! Zira birisi kışlaların kapısını başörtülü Müslüman hanımların suratına kapatırken öbürü de farzların tacı ve başörtülü Müslüman hanımların kalkanı olan Hilafet'i isteyen Müslüman erleri demir parmaklıkların arkasına atmaktadır!

4. Ha demokrat laikler ha Kemalist laikler! Zira birisinin derdi küfrün başı terörist Amerika'nın kokuşmuş politikalarını hakim kılıp ümmeti bunun peşinde sürüklemekken diğeri kokusu burunların direklerini sızlatan mevcut İngiliz yanlısı kurumların bekasını korumaya çalışmaktadır!

Ey Türkiye'deki Müslümanlar!

Gerek demokrat laiklerin zihniyeti olsun gerekse Kemalist laiklerin zihniyeti olsun bunların her ikisi de İslam dışı bozuk birer zihniyet olup seksen küsur yıldan beri sömürgeci efendilerinin zihniyetini hakim kılmak için sizlerin tertemiz saf İslami duygularınızı kendi politikalarına alet etmektedirler. O halde bu mazarrat yöneticileri kaldırıp atınız ve sizleri tüm bu bozuk zihniyetlerden kurtararak İslami şiarlarınızı koruyacak olan Raşidi Hilafet Devleti'ni bir an evvel ikame ediniz!

إنما الإمام جُـنَّـةٌ يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam [Halife] bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

Hilafet'in Vakti Şimdi Değilse Ne Zamandır?!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Patlama eylemleri, suikastlar, güvenliğin kaybolması ve bu eylemlerin kabileler, Pencap ve Sind bölgelerine uzanacak şekilde genişletilmesi sebebiyle artık Pakistan'daki Müslümanların trajedisi ve musibeti çekilmez bir boyuta dayandı. Zira 20 Ocak 2009'da yani Muharremin 10'unda, Sind bölgesi ile Pakistan'ın ekonomik başkenti Karaçi, arkasında kırktan fazla ölü ve yüzlerce yaralı bırakan bir insan alayını hedef alan bombalı saldırıya maruz kaldı. Hakeza öldürmek üzere eğitilen bu mücrimler, hükümet kuvvetleriyle karşı karşıya gelmeksizin veya sakin hareket ederek darbe indirmişlerdir. Öyle bir patlama ki demirleri bile eritmiş ve kapalı mekanların kapıları söküp atmıştır. Zira yüksek teknolojiyle hazırlanıp kullanılan fosforun yanan ateşi etrafa saçılmış ve sokaklardaki etkisi aralıksız iki günden daha fazla sürmüştür. Patlama, insanların kırk milyar küsur rupiye ulaşan mülkiyetini yok etmiş ve yirmi milyondan fazla insanın oturduğu şehirde hayatı felç etmiştir. Tüm bunlar, arkasında pek çok ölü bırakan ve insanların mülklerinin harap olmasına yol açan birkaç aydır Pakistan'ı kasıp kavuran katliam eylemleri silsilesi çerçevesinde düğmeye basılması yüzünden gerçekleşmiştir.

Pakistan'a yönelik bu şiddet saldırılarının arkasında Amerika ile Zerdari rejimi vardır. Blackwater olarak bilinen Xe Hizmet Şirketi gibi cinayet şirketlerinin Pakistan'a girmesine izin veren bizzat Zerdari rejimidir. Irak'taki cinayet operasyonlarının arkasında olan bizzat bu şirkettir. Amerikan güvenlik kurumlarına, Amerikan planlarını uygulayan cinayet şirketlerine, ülkenin sokaklarında dolaşmalarına, hiçbir engelle karşılaşmaksızın Taliban hareketine sızmaları hususunda Amerika'ya imkan tanıyan bazı unsurların kullanılmasına izin veren bizzat Zerdari rejimidir. Nitekim bunu kanıtlayan pek çok olay meydana gelmiştir. Zira Pencap'da ağır silahla donanımlı Amerikalılar, güvenlik elemanları tarafından kontrol edilip tutuklanmış ve her defasında Amerikan büyükelçiliğinin müdahalesi sonrasında Zerdari rejimi tarafından serbest bırakılmışlardır. Sokaklarda tutuklanan kibirli Amerikalılar, Zerdari rejiminin sınırsız desteği sonucunda kontrol etmeye kalkışmaları halinde güvenlik elemanlarına ateş açmakla tehdit etmektedirler. Katillerin ihtiyaç duydukları malzemelere gelince; Zerdari rejimi 20 Aralık 2009'da, onlarca kapalı konteynırın gümrük daireleri tarafından kontrol edilip denetlenmeksizin Lahor'daki Amerikan konsolosluğu görevlilerine teslim edilmelerine izin vermiştir.

Amerika, Müslümanları Pakistan'daki varlığını ve Müslümanlara karşı savaşını kabullenmeye zorlamak amacıyla bu mücrimlerin dizginlerini serbest bırakmıştır. Zira Barack Obama, 01 Aralık 2009'da şöyle demiştir: "Geçmişte Pakistan'da radikalizme karşı savaşın kendi savaşları olmadığını iddia eden bazı kimseler vardı. Ancak masumların öldürülmesinin Karaçi'den İslamabad'a kadar yayıldığı son yıllarda artık kamuoyu değişmiştir." Amerikan Harp Bakanı Robert Gates, 08 Aralık 2009'da Amerikan'ın sesi radyosunda şöyle demiştir: "Ravalpindi'deki mescitte gerçekleşen saldırı gibi maruz kaldıkları saldırıların artmasıyla bizden daha fazla yardım talebinde bulunmaya başvuracaklardır."

Zerdari rejimi Amerikalı efendilerine daha fazla hizmet etmek için, Müslümanların Amerika'nın projelerine karşı koymaması için çalışmaktadır. Bunu da Pakistan dünyanın birinci ziraat ülkelerinden olmasına rağmen şeker krizi, dünyadaki en büyük gaz rezervlerine sahip olmasına rağmen gaz krizi, elektrik üretimi için çeşitli tabii kaynaklara sahip olmasına rağmen kış mevsiminde elektrik kesintisi gibi çeşitli şerir yollarla Müslümanların hayatını cehenneme çevirmek yoluyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır... Ardından da yolsuzluğa karışmış elit tabakaya hiç dokunulmadığı bir sırada Amerika'nın hükümet ve muhalefet yoluyla tezgahladığı yolsuzluk davasına adı ların karışan dokunulmazlıklarının kaldırılması tiyatrosunu oynanmıştır!.

Zerdari rejimi, kendi halkına karşı Amerika'nın düşmancıl saldırılarını örtmeye çalışırken Amerika, kendisini sağlama almakta, savaş alanını genişletmekte dahası daha tehlikeli ve trajik bir sürece zemin hazırlamaktadır. Zira Amerikan kuvvetleri, şu anda Kuta bölgesindeki nükleer tesislerin bulunduğu alana uzak olmayan Tarbela ve Sihala bölgesinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Amerika, İslamabad'daki sefaretini genişletme gerekçesi altında 56 hektar alana askeri bir üs inşa etmektedir. Bu mevcut çalışmanın yanı sıra Jakabobad bölgesinde maliyeti 30 milyar küsur rup olan hava üssünün inşası için de çalışmaktadır. Burası Amerikan hava üslerinin özelliklerine göre tasarlanmış olup füzeleri depolamak için bir yerleşim arazisi içermektedir ve inşası temmuz 2010'da tamamlanacaktır. Nitekim insansız Amerikan uçakları tarafından yapılan yetmiş sorti sonucunda Pakistan bölgelerinde erkek, kadın, yaşlı ve çocuklar olmak üzere 660 küsur Müslüman katledilmiştir. Bunun yanı sıra gece karanlığında Afganistan tarafından Pakistan sınırlarına giren asker yüklü Amerikan helikopterlerinin gerçekleştirdiği Amerikan saldırıları 2003 yılından, yani Müşerref'in döneminden bu yana sürmektedir. Şiddetli soğukta Veziristan bölgesinde yerlerinden edilmiş yüz binlerce Müslümana rağmen Amerikan kuvvetleri ile hükümet yetkilileri, Amerikan savaş alanının genişletilmesi ve Veziristan bölgesinin Kuzeyi, Orkazi bölgesi ve bunların arkasındaki bölgeleri kapsaması için gece gündüz Pakistan Silahlı Kuvvetlerine bağırmaktadırlar.

Pakistan'daki varlığını zorunlu gören Amerika; mevcut yönetimi kökünden söküp atarak yerine İslam Nizamı'nı ikame etmek yoluyla elindeki kontrolü yok etmek, ülkesinden kovmak ve gerçek değişimi başarmak üzere Müslümanların harekete geçmesinden ve çalışmasından korktuğu için kendini sağlama almaktadır. Zira 24 Kasım 2009'da Arizona Fort Huachuca'da Ordu İstihbarat Merkezi Komutanı General Major John M. Custer, Washington Times Gazetesi'ne şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Eski komutanlar bizleri sevmektedirler. Zira onlar, Amerikan kültürünü anlıyorlar ve düşman olmadığımızı biliyorlardı. Ancak onlar, yeniden silahlı kuvvetlerin dışındadırlar." Yine mart 2009'da Washington Post sayfalarında Amerikan Merkez Komutanlığı Komutanı Orgeneral David Petraeus'un Danışmanı David Kilcullen'e ait başka bir açıklama geçmiştir: "Pakistan'da 173 milyon insan, 100 nükleer başlık ve Amerikan ordusundan daha büyük bir ordu vardır. Altı ay içerisinde Pakistan rejiminin çöküşünü görebileceğimiz bir aşmaya geldik... Radikallerin rejimi devirmesi, bugün terörizme karşı savaşta gördüklerimizin hepsini yok edecektir." Ayrıca 2 Aralık 2009'da Pakistan Geo televizyon kanalında Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Pakistan'daki Hilafet'e yönelik çalışmadan endişe duyduğunu ifade etmiştir.

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

On yıl önce diktatör Müşerref, demokrat Nevaz Şerif'in hükümetini yıktığında insanlar bir rahatlık hissettiler ve Hizb-ut Tahrir, ta başından Müşerref'in İslam ile hükmetmemesi ve sömürgeci kafirin yanında yer almasından dolayı sizin maslahatlarınız aleyhinde işler yapacağı hususunda herkesi uyarmasına rağmen kendisini kanıtlaması için Müşerref'e bir fırsat verdiler. Diktatör Müşerref'in istifa etmesinin ardından onun tahtına demokrat Zerdari yükseldi ve Hizb-ut Tahrir, Zerdari'nin gelişiyle trajedilerinizin bitmeyeceği bilakis daha da artacağı hususunda sizleri yeniden uyardı. Çünkü sömürgeci kafirden ithal edilmiş nizam hala ayaktadır. Şimdi krizler ve trajediler bataklığında yüzdüğünüz ve geçmişte Müşerref ile Nevaz Şerif'ten nefret ettiğiniz aynı ölçüde Zerdari'den de nefret ettiğiniz halde yine aynı delikten defalarca sokulmaya devam mı edeceksiniz?

Ey Müslümanlar iyi biliniz ki mevcut kafir nizam ayakta kaldığı ve Pakistan'daki çıkarlarını koruduğu müddetçe Amerika, zaman zaman yüzlerin değişmesine izin verecektir ancak ülkedeki krizler sürmeye devam edecek ve her ne zaman Amerika, öfkelerinizi dindirmeye ihtiyaç duysa yüzlerden başka bir şey değişmeyecektir. Yine biliyorsunuz ki Müşerref katlanılmaz bir hale gelip yetki süresi bitince Amerika, rejimin yüzünü değiştirmeye ve Zerdari ile Gilani'yi getirmeye karar vermişti. Dolayısıyla ister ulusal uzlaşma belgesi olsun ister olmasın ister bir eksik veya iki fazlasıyla on yedinci madde olsun isterse olmasın, ister anayasa 1973 yılında yönetilen acil kanun ile olsun ister demokratik ister diktatör olsun ister yargının başı olsun ister olmasın işte bu tiyatroların hepsi, kaldırıp atılarak yerine İslam'ın getirilmesinden başkasını hak etmeyen mevcut fasit Pakistan rejiminin ömrünü uzatmaktan öte bir şey değildir.

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Bir kişi şöyle sorabilir: Hizb-ut Tahrir, tüm bunları önceden, yani meydana gelmesinden yıllar önce nasıl biliyor? Basitçe söylemek gerekirse elbette Müslüman gaibi bilemez ancak o, açık-gizli olanı bilen basir ve alim olan Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'nın uyarısını ve nasihatini dinler. Bunun içindir ki Müslüman, İslam esası üzerine bina edilmeyen bir nizamdan mutsuzluk ve sefaletten başka bir şey beklemez. Zira [Allahu Subhanehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Her kim de zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu kıyâmet günü kör olarak haşrederiz." [Tâ-hâ 124]

Yine Müslüman, Allah'ın inzal ettiklerinden başkasıyla yöneten bir nizamdan zulümden başka bir şey beklemez. Allahuteala şöyle buyurmuştur:

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleriyle yönetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." [el-Maide 45]

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

İslami yönetimin bereketi olmaksızın yaşadığınız yetmez mi? Sömürgeci ve ajanları tarafından sizlere, çocuklarınıza ve torunlarınıza yönelik birçok komplolar kurulduğu halde sessiz kalmaya devam mı edeceksiniz? Bu ajan yöneticileri kaldırıp atarak onların yerine İslam'ın, yani Hilafet'in yönetimini ikame etmek üzere harekete geçmenizin ve vakıayı değiştirmenizin zamanı gelmedi mi? Zira Pakistan'da Hilafet'in ikame edilmesinden saatler sonra Hilafet, Hilafet Devleti'nin küresel büyük bir devlete dönüştürmek için ülkenin potansiyellerini cesur ve icat edici adamların kullanımına sunmaya başlayacaktır. Bunlar olacak çünkü Hilafet, malik-il mülk ve her şeyin sahibi Allah Subhanehu ve Te'alâ'nın inzal ettikleri ve devleti kuranların ihlaslı fiilleriyle yönetilecektir. Bunun içindir ki Hilafet, Müslüman beldelerdeki Müslümanların düşmanlarının tüm izlerini yok edecek, akidelerine, dillerine ve mezheplerine bakmaksızın devlet vatandaşı olan herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını garantileyecek, İslam dininin değerleriyle yönetilen pek çok asırda olduğu gibi tamamen insanlığın hak ettiği liderlik mertebesinde olması için tüm imkanları bu ümmete istihdam edecektir. Zira Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur:

أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İslami Alemdeki Terörizmin Sebebi Amerika ile İngiltere'nin Kanlı Akidesidir

İngiltere Başbakanı Gordon Brown, BBC'ye verdiği röportajda Yemen'deki Batılı müdahalenin artırılması çağrısında bulunarak İslami dünyanın Hilafet'e dönüş talebine saldırdı ve Hilafet'i "kanlı bir akide olarak" nitelendirip "İslam'ın tahrifi" olarak addetti.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'nin Medya Temsilcisi Taci Mustafa, Brown'un, İslam'a ve Hilafet'e iftira atan ve Batılı dış politikaya karşı artan endişeyi, bir "akidevi radikalizm" meselesine döndürmeye çalışan selefi Blair gibi olduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulundu: "Basitçe o, bölgenin işleri hususunda Batılı müdahalenin bıraktığı yıkıcı etkileri itiraf etmek istememektedir. Nitekim İslami alemdeki insanlar, sömürgeciliği ve Batı destekli rejimleri değiştirme yönünde çalışmakta ve İslami alemde Hilafet'in yeniden kurulmasını istemektedirler."

"Brown ile diğer Batı liderleri, İslami aleme askeri ve siyasi müdahaleleri meşrulaştırmak için terörizm korkusu yangınını alevlendirmekteler ve bunun sonucundaki öfke ve hayal kırıklığını görmezden gelmektedirler. Ardından da sömürgeciliğin alternatifi olan "radikalizm" "kanlı akide" "şerir akide" gibi iğrenç çağrılarda bulunmaktadırlar. Zira o bunu yaparken İslami siyasi istekleri ve aynı zamanda bir milyardan fazla Müslüman'ın akidesini herhangi bir gerekçe olmaksızın hakir görmektedir."

"Brown, Hilafet'in, -Resulullah Aleyhi's Selamın pek çok hadisinde zikredilen- İslam'ın sarsılmaz bir kalesi olduğunun tamamen farkındadır. Zira Hilafet, Müslümanların özlem duyduğu İslam'ın adaletini tatbik etmekle görevli olup Müslümanları birleştirecek, İslami aleme güvenlik ve istikrar getirecektir. Ayrıca Hilafet, parçalanmış şekilde despotizmin gölgesi altında inlemeye terk eden İngiltere'nin sömürgeciliği öncesinde olduğu gibi İslami dünyayı tek bir liderin arkasında birleştirmeye yönelik tüm dünyadaki Müslümanların giderek büyüyen arzusunu yansıtmaktadır. "

"Terörizme karşı koyma gerekçesi altında masum Yemenlileri öldürmek amacıyla memurları olan Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'i desteklemek, uçak sevkiyatlarını ve askeri yardımları artırmak yoluyla detroit uçuşuna yönelik olası saldırı olaylarını engelleyecek olmaları doğrusu insafsızlıktır ve söz çarpıtmaktır."

"İngiltere, Sykes-Piko anlaşmasından bu yana 1924 yılında Hilafet'in kaldırılmasını ve Filistin'in Batılı güçler tarafından gasp edilmesini desteklemiştir. Böylece İslami alem, daha önce dünyadaki hakkın bir gücü iken kaos ve istikrarsızlığın olduğu bir hale gelmiştir. Şimdilerde ise Batılılar, politikalarının bu kaosa katkı sağladığını anlayınca, tabii kaynaklar bakımından stratejik ve zengin olan bir çok bölgeye egemen olmak için gözlerini kırpmadan tamahkar ihtiraslarını sürdürmektedirler. Bunu ise sırf egemenliklerini muhafaza etmek için yapmaktadırlar. Nitekim Irak ve Afganistan'a yapılan vahşi müdahale, İslami alemin iki bölgesinde istikrarsızlığa yol açmıştır. Üçüncü bölge çalışmasının başlamasıyla -ki Brown Somali'nin olduğu dördüncüsünü de zikretti- sanki onlar, Orta Doğu ve Güney Asya'daki Müslümanların mutlak itaatlerini gerçekleştirme kararı almışlardır. Ancak bölgenin akıbeti, mutlak kaosun içerisine sürükleyen bir yıkım olacaktır." "Brown'un yalanları, Hilafet'in bir farz ve İslam'da esasi bir rükün olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Sömürgeci Batılı politikacılar, tasallut ve despotizmden hali giderek artan bağımsız İslami geleceğe yönelik çağrıları bastırmayı başaramayacaklardır. Bu mesajı taşıyanların görüntüsünü iğrenç radikalizm çağrılarıyla bozma girişimleri, Müslümanların beldelerindeki Batılı müdahaleleri durdurma talebi noktasında ilerleme kararlılığımızı asla zayıflatamayacaktır."

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Şeyh Abdullah el-Faysal'ın Tutuklanması, Obama'nın İslam'a Karşı Savaşını Sürdürdüğünün Yeni Bir Kanıtıdır

"Yeni Dünya Düzeni", baba George Bush'un kullandığı yeni bir ıstılah olup sosyalizm akidesinin başarısız olmasından ve Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından geçen asrın doksanlı yıllarının başlarında hiçbir muhalifi veya rakibi olmaksızın kapitalizm akidesinin dünyaya tahakküm edeceği yeni bir asrın başlama sinyallerini vermekteydi. Bunun hemen akabinde ise Amerika Birleşik Devletleri, kendi hadaratına karşı geriye kalan en büyük tehlikenin İslami akideden geleceğini ilan etti. Bundan dolayı gerçekte İslam'a karşı bir savaş olmasına rağmen insanları saptırmak için suni savaşlar çıkarıp terörizme karşı savaş şeklinde isimlendirmek yoluyla sürekli olarak İslam'a karşı savaş açacağı sözü vermiştir. Amerika bu savaş esnasında "terörizmle" savaşmaya ilişkin kanunlar çıkarmaları için devletlerden pek çoğuna da baskı yapmıştır. En acı olanı ise Amerika'nın ve diğer sömürgeci Batılı devletlerin desteğiyle Müslüman ümmeti demir yumrukla yöneten fasit diktatör yöneticiler Amerika'nın isteğine cevap vermişler ve erkek, kadın, yaşlı, çocuk hatta bebek olmak üzere Müslümanları aşağılayan ve işkence eden bu kanunları çıkarmışlardır. Zira "terörizme" karşı savaş gerekçesi altında topluca çeşitli işkencelere maruz kalmışlardır. Daha garip olanı ise Irak, Afganistan, Somali ve diğer bölgelerdeki Müslümanlara karşı muhtelif cürümler işleyen Amerikan kuvvetlerinin, bu cürümleri terörizm olarak isimlendirmediği gibi bu cürümleri işleyenleri de teröristler olarak isimlendirmemiş olmasıdır. Amerika, bu cürümleri işlemesine rağmen bir de kalkmış sözde "insan haklarına" çağrıda bulunmaktadır!

Bugün Amerika'nın, Filistin'deki masum Müslümanları katletmeyi sürdüren Yahudi devletine baş hamilik yapması terörist Amerika'nın gerçek yüzünü göstermeye kanıt olarak yetmez mi? Oysa ister sakallı olsun isterse Arap elbisesi giyenler olsun İslam'a davet eden Müslümanlar terörist olarak isimlendirilmektedirler?! Dolayısıyla da keyfi tutuklamalara ve evlerine baskın yapıldığı sırada aşağılanmalara maruz kalmaktadırlar ki bunlar Müslümanlardan binlercesine yapıldığı gibi onlara, dünyanın dört bir tarafında Amerika ve müttefikleri tarafından envai çeşit şiddetli işkence yapılmaktadır. Müslümanlara yapılan tüm bunlar, Amerikan yöneticileri de dahil dünyanın kibirli yöneticilerinin, İslami akidenin tüm dinlere üstün gelmesinden ve İslam'ın adaleti ile nurunun fasit ve zalim kapitalist nizamını değiştirmesinden korkmaları sebebiyledir.

Ey Müslümanlar!

Şeyh Abdullah Faysal'ın, Kenya'nın sözde "terörizmle mücadele" polisi tarafından tutuklanması bu hususta aktardıklarımıza dair başka bir kanıttır. Şüphesiz Müslümanlar, sözde "terörizme" karşı savaş olarak adlandırılan bu savaştan hedeflenenlerin bizzat kendilerinin olduğunu idrak etmelidirler. Amerikan Başkanı Obama'nın, 2009'daki açılış konuşmasında yaptığı gibi dünyada kendilerini bu savaşı devam ettirmeye adayan yöneticiler olduğu müddetçe bu savaş sürmeye devam edecektir. Diğer yandan Amerika'nın bu savaşta ısrar etmesi, büyük Amerika'nın kendi ideolojisinin yıkılacağından ve İslami hadaratın, Hilafet Devleti'nin ikamesi yoluyla hayat sahasına bir kez daha dönüşünün yaklaşmasından korktuğunu göstermektedir.

Müslümanlar olarak bu savaşın azmimizi zayıflatmasına ve hadaratımızdan vazgeçmeye mecbur bırakmasına izin vermemeliyiz. Bilakis İslam'a sımsıkı sarılmalıyız, ona olan bağlılığımızı güçlendirmeliyiz ve İslam'ın önündeki engellerin artmasının nusretin yakın olduğuna dair bir delil olduğunu idrak etmeliyiz. Zira İslami akide şüphesiz sahih bir akidedir ve Allah [Subhanehu ve Te'alâ], nusreti, İslam'ı yerleştireceğini ve dinini tüm dinlere üstün kılacağını vaat etmiştir.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ "O (Allah), dinini bütün dinlere hâkim kılmak için resulünü hidâyet ve hak din ile gönderendir, velev müşrikler kerih görseler de!" [et-Tevbe 33]

Şabani Mevalimi
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Doğu Afrika
Medya Temsilcisi

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yeni ve Eski Afgan Hükümeti Bir Paranın İki Yüzüdür

Devlet Başkanı Karzai, 19.12.2009'da yeni hükümeti ilan etti. Bu yeni hükümet, pek çok hataya, kötü yönetime ve yolsuzluk işlerine bulaşmıştır. Geçen sekiz sene boyunca ümmetin servetlerini yağmalayan ve bu servetlerle ceplerini ve banka hesaplarını dolduranlar bizzat bu kişilerdir.

Bu hükümetin yeni hükümet olarak isimlendirilmesi ve başarısız hükümetin yeniden aday gösterilmesi Karzai tarafından halkı aldatmaya dönük aşağılık bir girişimdir. Ancak Batılı efendilerine göre ise bu, "doğru yönde atılmış bir adımdır."

Bir Amerikalı ve Birleşmiş Milletler yetkilisi, bu hükümet yönetmeliğinin "kendisiyle ilişki içerisine girilebilinecek bir hükümet" olduğunu açıkladı. Şayet durum böyleyse o halde Batılı hükümetlerin sürekli olarak Afganistan'daki yolsuzluk karşıtı açıklamaları nerede kaldı! Gerçekte ise masum Müslümanların kanları üzerinden özel şerir planlarını gerçekleştirmek amacıyla fasit bir Afgan devletinin olmasını isteyenler bizzat bu kişilerdir. İslami alemdeki vahşi diktatör nizamlara destek verme hususunda sömürgeci Batının geçmişi ifşa olmuş bir sırdır. Demokrasiye çağrı ve İslami alemdeki diktatörleri destekleme hususunda Batının çifte standartlı politikası, İslami ümmete yönelik niyetlerini ortaya çıkarmaktadır.

Afganistan'daki Müslümanlar, yeni hükümetin yolsuzluğu bitirmesi veya gerçek bir değişim meydana getirmesi hususunda hiç bir ümit taşımamaktadırlar. Zira yeni hükümet ile eski hükümet bir paranın iki yüzüdürler. Gerçekte her ikisi de insanlara hıyanet etmek ve servetlerini sömürmekten başka bir şey bilmeyen hainler ile gaspçılardan başka bir şey türetmeyen bir nizamın ürünüdür.

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- إنما الإمام جنة يقاتل من ورائه و يتقى به "İmam [Halife] bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

Özel Amerikan kuvvetleri tarafından 26 Aralık 2009'da düzenlenen askeri operasyonda geneli öğrenci olmak üzere en az on Afganlı sivil şehit oldu. Afganistan'ın Kunar Vilayeti Norng şehrinde sekiz öğrenci ve yaşça büyük olan diğer iki kişi aileleri ile misafir odasında uyudukları sırada suratlarına ateş açıldı. Afgan Cumhurbaşkanlığı Sarayı ise birtakım utanmaz ifadelerle olayı yalanladı ve her zaman olduğu gibi bölgeye bir soruşturma ekibi göndereceğini açıkladı.

Sömürgeci kafir Amerika ile haçlı müttefiklerinin Afganistan'ı işgal etmelerinden bu yana Afganlı Müslümanlar, sözde terörizme karşı savaş gerekçesi altında çocuk, kadın ve yaşlı olmak üzere binlerce masum vatandaş kaybettiler. Ajan Karzai nizamı ise Afganistan'daki Müslümanlara yönelik vahşi toplu katliamlar silsilesini durdurmada başarısız olmuştur. Dahası o, soruşturma ekibi göndermek, beceriksiz komisyonlar oluşturmak veya birtakım utanmaz ifadelerle yalanlamak yoluyla bu katilleri daima desteklemiştir.

Soruşturma komisyonunu oluşturmaktan maksat Müslümanların öfkeli duygularını dindirmek ve İslam ile Müslümanların düşmanı olan bu vahşi haçlılara yönelik Müslümanlar tarafından gelebilecek olası hareketleri bertaraf etmektir. Sayısız soruşturma komisyonu görmemize rağmen hiçbir raporun ilerleme kaydettiği görülmemiştir. Bilakis bunlar sadece hiçbir faydası olmayan uygulamalardan ibarettir.

Gerçekte Müslümanların yegane hamisi Hilafet'tir ve bu kafirlerin ajanlarından bizleri himaye etmelerine yönelik hiçbir ümit yoktur. Bunun içindir ki Müslümanların kanlarını, izzetlerini, şereflerini, servetlerini ve ırzlarını himaye etmek amacıyla orduları seferber edecek Hilafet'i geri getirmek için çalışmalıyız.

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Şeyha Hasina Hükümeti, Hindistan'ın Güvenliğini Korumakta ve Silahlı Kuvvetlerimizi Zayıflatmak için Onunla İşbirliği Yapmaktadır

Muhtelif görsel, işitsel ve yazılı haber organları, dün 28.12.2009 günü, Hindistan Harp Bakanının Hindistan Yüksek Komiserliğinin güvenliğini koruma gerekçesi altında Bangladeş'i ziyaret ettiğine dair bir haber aktardıkları gibi Hint gazeteleri de Hindistan hükümetinin bu görev için bazı kimseleri eğittiğine dair bir haber yayınladılar. Ancak ne üzücüdür ki zelil Bangladeş hükümeti, televizyon ve gazeteler yoluyla bu haberi yalanladı. Görgü tanıkları ise görüşme yerinin civarında bazı Hintli askerlerin bulunduğunu ve oraya girip çıktıklarını aktardılar. Bunun yanı sıra hükümet bakanları da bu habere ilişkin olarak çelişkili açıklamalarda bulunmuşlardır. Zira İçişleri Bakanı Sahara Hatun, haberi tamamen yalanlarken İç İşleri Bakanı Şemsi Hak ise bunun hala araştırma safhasında olduğunu ifade etti. Dış Güvenlik Bakanı Migrol Kavis ise Hindistan'ın kendi adamları yoluyla Hindistan Yüksek Komiserliğinin güvenliğini korumaya niyetli olduğunu açığa vurmadığını ifade etmiştir. Bu bakanlar, insanların hükümetin bilgisi olmadan ve onunla koordinasyon kurmadan Hindistan Harp Kuvvetlerinin ülkeye girip çıktığına inanacaklarını mı sanıyorlar?!

Bangladeş'teki Müslümanların Şeyha Hasina hükümetinin Hindistan'ın ve Hindistan Yüksek Komiserliğinin güvenliğini korumaya neden bu kadar düşkün olduğunu bilme hakları vardır. Zira hükümet, geçen ay Assam Birleşik Kurtuluş Cephesi [ULFA] liderini kaçırıp Hindistan Harp Kuvvetlerine teslim ederek Hindistan'a kirli bir hizmette bulunmuştur. Ayrıca insanlar, hükümetin Sınır Muhafızları katliamında silahlı kuvvetlerimizin subaylarının katledilmesinde Hindistan ile yaptığı gizli anlaşmasını da daha unutmamışlardır. Zira hükümet, bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi zayıflatmaya diğer taraftan ise Hindistan'ın güvenliğini güçlendirmeye çalışmaktadır.

Hindistan'ın düşman bir devlet olduğunu ve Bangladeş hükümetinin bağımlılık tutumu takınmasının İslam'a ve Müslümanlara karşı kesin bir cürüm olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ], müminlerin dışında kafirleri dost edinen kimseleri münafıklar olarak vasıflamıştır ve onlar kıyamet gününde şiddetli bir azap göreceklerdir. Zira şöyle buyurmuştur:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münâfıklara kendileri için elîm bir azâb olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 138-139]

Hizb-ut Tahrir Müslümanlara; mevcut yönetim nizamı altında, utanmaksızın alenen sizlere yalan söyleyen ve arkanızdan düşmanlarınıza hizmet eden münafık yöneticilerin bulunmamasının imkansız olduğunu hatırlatır. O halde sizleri, bu yöneticileri alaşağı edip düşmanlarınızın çıkarlarını değil de sizlerin maslahatlarını korumak için bütün samimiyetiyle şeffaf bir şekilde çalışacak olan Hilafet Devleti'ni kurmaya davet ediyoruz.

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Filistin Otoritesinin Barbarca Tutumları Hizb-ut Tahrir Şebabını Asla Yıldıramayacaktır

Filistin otoritesi, 21.12.2009 Pazartesi günü ikindi vakti Hizb-ut Tahrir / Filistin Medya Bürosu Üyesi Dr. Mahir el-Ca'beer'i ders verdiği Filistin Politeknik Üniversitesi civarında tutukladı. Bu sırada ona vurarak saldırdı ardından da emniyet birimleri, cinayet teşebbüsünden başka bir şeye benzemeyen barbarca eylemlerde bulundular. Yine isabet edecek şekilde onun arabasına kurşun sıkmalarının yanı sıra emniyet birimleri, arabasına çarpmak için insan hayatını hiçe sayıp arabalarını ters istikamete sürerek onun arabasına arkadan çarpmışlar ve vatandaşların hayatını tehlikeye girmesine kayıtsız kalarak arabanın diğer arabalara çarpmasına sebep olmuşlardır. Ardından emniyet birimleri, geçen perşembe gece yarısı onu evinden kaçırmayı başaramayınca çeteler ve sokak çocukları gibi onu tehdit etmişlerdir.

Filistin otoritesinin gerçekleştirdiği bu eylemler, onun iflas boyutunu ve ulaştığı kokuşmuşluğu göstermektedir. Hatta hayali egemenlik ve hakimiyet duyguları ümidiyle küstahça ve çocukça hareket eder hale gelmiştir. Zira otoritenin dokuz saat boyunca gözaltında tuttuğu doktorun tutuklanmasına dair Ramallah'tan yüksek emirler geldiğini söylemekten başka hiçbir gerekçe gösterememesi bunun en çarpıcı kanıtıdır!

Gerek otoritenin pazı gösterme politikasını sürdürmesi gerekse hizbin, sömürgecilik planlarını ifşa etmeye devam edip Filistin meselesinin tasfiyesini ve Filistin halkının ifsadını hedef alan tüm proje ve planların karşısında durmasının mağdur ettiği Amerikalı General Dayton'dan aldığı yüksek emirleri uygulaması bu cılız otorite daha ortada yokken toprağa kök salmış olan hizbe karşı koymada kendisine hiçbir fayda etmeyecektir. Zira gövdesi yerden koparılmış ayakta duramayan bir otoritenin kökü yerde sabit dalları semada olan bir hizbe kafa tutması nasıl olabilir?!

Hizb-ut Tahrir ve şebabı, İslami ümmeti kalkındırıp onu her türlü bağımlılıktan, sömürgecilikten ve zayıflıktan kurtarma yolunda seyrini en güçlü devletlerin dahi durdurmasına asla imkan vermeyecektir. Zira sadece Yahudi devletinin güvenlik kolu olup kokusu burunların direklerini sızlatan Amerikalı generalin talimatlarına boyun büken bir otoritenin hizbi gayesinden engellemesi nasıl olabilir?!

Otorite ile onun arkasındakiler kesinlikle bilmelidirler ki bu tutumlar, hizbi ve şebabını asla korkutamayacağı gibi onun gerçek yüzü ile hakikatinin Müslümanlar önünde daha fazla ifşa olmasına yol açacaktır. Şayet bu otoritenin içerisinde aklı başında bir adam varsa onun için en hayırlı olanı pişmanlık duyup İslami ümmet ile onun meselelerine komplolar kuran hiçbir kimseyi affetmeyecek ve Allah'a, Resulüne ve müminlere hıyanet eden herkesi muhasebe edecek olan İslam Devlet'in ikamesi için çalışan muhlis davet taşıyıcılarını takip etmekten vazgeçmesidir. وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ"Akıbet muttakilerindir." [Araf-128]

هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ "İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar diye insanlar için bir bildiridir." [İbrahim 52]

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER