Pazar, 25 Muharrem 1447 | 2025/07/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Basın Açıklaması Ey Müslümanlar! Kadınlarınızın ve Çocuklarınızın Paramparça Olduğuna Şahit Olduğunuz Halde Daha Ne Zamana Kadar Sessiz Kalacaksınız?! O Halde Bu "Fitnenin" Gerçek Sebebi Olan Amerikan Nüfuzunu Yok Etmek için Ayağa Kalkıp Harekete Geç

 

        Daha Müslümanlar; kadın ve çocuk olmak üzere 17'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan Lahor şehrindeki kalabalık bir pazarda meydana gelen katliam sonrasında yaralarını sarmadan ardından pazar yerinin dışında sokaktan kaçmaya çalışan veya yaralıları kurtarmak için koşuşan sivillerin saflarında büyük kayıpların yaşandığı başka bir patlama daha gerçekleşmiştir. Bugün ise Multan şehrindeki iki büyük patlama, iki binayı yerle bir etmiştir.

Bu patlamalar, Amerika'nın kaos oluşturmak için Irak'ta izlediği aşağılık üslubun aynısıdır. Bugün de Kabileler bölgesindeki savaşını sürdürmek için ülkede kaos ve karışıklık çıkarmak istemektedir. Herkes, bu patlamaların arkasında Amerika'nın olduğunu ve bu patlamaların sadece Amerikan çıkarlarına hizmet ettiğini bilmektedir. Zira bizler daha önce de Amerikan savaşı lehine insanlar nezdinde kamuoyu oluşturmak için Amerika'nın İslam Üniversitesi ve Peşaver sokaklarında yaptığı katliamlarına tanıklık ettik.

Barack Obama, Amerikalılara Pakistan kamuoyunu Amerikan savaşı çıkarına doğru sürüklemeyi nasıl başaracağını açıklayarak son konuşmasında dünyaya yönelik şerir planlarını ifşa etmiştir. Zira o, şöyle demiştir: "Eskiden Pakistan'daki insanlar fanatizme karşı savaşın kendi savaşları olmadığına inanıyorlardı... Ancak geçtiğimiz birkaç yıl boyunca Karaçi'den İslamabad'a kadar Pakistan'da masumların öldürüldüğünü gördüklerinde artık kamuoyu değişmiştir."

Maalesef Pakistan hükümeti, bu kanlı savaşta Amerika'nın ihtiyaç duyduğu her şeyi sağlamıştır. Zira hükümet, Amerikan Güvenlik Hizmetleri ile Blackwater Şirketini temize çıkarmak için bombalama eylemlerini intihar eylemleri olarak tanımlamaya devam etmesinin yanı sıra ülkedeki Amerikan askeri ve istihbarat varlığının Pakistan hükümetinin Amerika'ya yönelik sınırsız desteğini gösterdiği herkesçe malumdur.

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Bu hain yöneticiler, kendi tahtlarını korumak için sadece kadınlarınızın ve çocuklarınızın vücutlarını bombalamakla meşguldürler. O halde ne zamana kadar bunlara karşı sessiz kalacaksınız? Ne zamana kadar omuzlarınızda ceset taşıyamaya katlanacaksınız?

Bölgedeki Amerikan varlığını yok etmek için ayağa kalkınız ki birbirinizle savaşmak istemediğinizi ve Amerika'yı bölgenin dışına fırlatıp atmaya hazır olduğunuzu ilan edeceğiniz net mesajınızı Amerika'ya ulaştırmak için sokaklara dökülmek sizin sorumluluğunuzdur.

Ey Silahlı Kuvvetler İçerisindeki Müslümanlar!

Canlarınızın Amerikan haçlı savaşının yakıtı ve odunu olması yerine Amerika'yı kaldırıp atmak için feda etmelisiniz. Zira gerçek cihat budur ve her kim bu yolda ölürse şehit olarak ölmüş olur. Tüm bunların da ötesinde sizlere düşen Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermektir. Zira kurtuluşun gerçek yolu işte budur.

 

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

Basın Açıklaması Hizb-ut Tahrir'den, Amerika'nın Pakistan'daki Gizli Operasyonlarına Dair Yeni Kanıtlar Hakkında Üst Düzey Bir Temsilcinin Muhasebe Edildiği Açık Bir Mektup

       Hizb-ut Tahrir / İngiltere Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Abdulvahid, İngiltere'deki Pakistan "Yüksek" Temsilcisi Vacit Şems-ul Hasan'a Amerikan İstihbarat Servisi'nin [CIA] gizli operasyonları da dahil Amerika'nın Pakistan içerisindeki düşmanca hedeflerine dair yeni kanıtlar hakkında bir mektup yazdı. Zira "New York Times" gazetesindeki Obama Afganistan'daki "Dalgalı" Planına Nasıl Ulaştı başlıklı Pakistan ile alakalı makalede şöyle demiştir: "Sayın Obama ve danışmanlar, Pakistan sınır bölgelerindeki radikallerin takibinin artırılması olasılığını öne sürmüşler ve son olarak da uçakların vurması gereken bölge çapının genişletilmesiyle diğer gizli operasyonlara dair CIA'nın talebini onaylamıştır. Ancak marifet henüz garanti edilmemiş olan Pakistan'ın onayının gerçekleşmesinde olacaktır."

Dr. Abdulvahid mektubunda şöyle dedi:

"Mevcut Pakistan liderliğinin buna karşı sessiz kalması imkansızdır. Çünkü kesin ve kararlı bir şekilde harekete geçilmesinin dışında her şey komplocu bir eylem olacaktır. Binaenaleyh bizler şu hususların bilinmesini istiyoruz:

1- İçişleri Bakanı Rahman Malik, Pakistan'da Blackwater'in bulunduğunu inkar ettiği ve onun faaliyetlerini gizlediği gibi CIA'nın gizli operasyonlarını da inkar etme ve gizleme niyetinde midir?

2- Zerdari-Gilani rejimi, insansız uçakların Pakistan rafinerilerinden yakıt tedarik etmesinde ve Pakistan içerisindeki güzergahlar ile askeri üstleri bu muharip operasyonlar için kullanmasında hala ısrarlı mıdır?

Ayrıca şöyle yazdı: "... Şüphesiz bugün gerçek cürüm Zerdari-Gilani rejiminin, Müslümanların kanlarını akıtmayı, kaos, korku, terör oluşturmayı ve Pakistan'da istikrarsızlığı kapsayan eylemlerinde onlara ortak olmasıdır."

"Aynı hafta içerisinde Revalpindi mescidinde bir cürümün gerçekleşmesi ve hükümetin Amerikan destekli terörün Pakistan'da yayılması karşısında hiçbir tavır takınmaması gerçekten bir hıyanettir."

"Hizb-ut Tahrir ve Müslümanlar, Müslümanları katleden insansız uçaklar ve bombalar gibi Obama'nın yumuşak sözlerinin gizlediği şeylere şahit olmaktadırlar."

"O halde şimdi iflas etmiş bu rejimi kaldırıp bir tarafa atmanın ve yönetimi Müslümanların maslahatlarını Kur'an ve sünnete göre müdafaa edecek muhlis bir lidere, yani halifeye teslim etmenin zamanı değil midir? Bu da bölge ebediyen Amerikan destekli terörden kurtulacağı şekilde bu güvenlik, istihbarat ve yarı askeri örgütleri Pakistan'dan söküp atacak ve her türlü lojistik desteği durduracak olan bir politika demektir."

 

 

Devamını oku...

Soru-Cevap

     Soru: Yemen'de neler oluyor? Bu, Husiler ile devlet arasında gerçekleşen yerel mezhebi bir çatışma mıdır? Yoksa yerel araçlarla gerçekleşen devletlerarası bir çatışma mıdır? Açıklamanızı rica ediyoruz. Allah sizleri hayırla mükafatlandırsın.

Cevap:

Yemen'deki olaylar, yerel şartların istismar edildiği devletlerarası bir çatışmadır. Zira Amerika, İngilizlerin adamı olan Ali Abdullah Salih yönetimini (korkutmaya) çalışmaktadır. Amerika, Ali Salih'in yönetime ulaşmaya muktedir hiçbir politikacı bırakmadığının farkındadır. Zira o, farklı sınıftan olan tüm politikacıları öldürmüş, tutuklamış ve sürgün etmiştir... Bu nedenle Amerika, ilerdeki siyasi bir otorite için (kendilerini eğitmek amacıyla) güneydeki bazı küçük politikacıları harekete geçirmesinin yanı sıra Yemen ile Suudi Arabistan'ı korkutacağı sıcak bir nokta oluşturmak için Husileri silahlandırması ve finanse etmesi amacıyla İran'ı da harekete geçirmiştir... Ancak Amerika'nın şu ana kadarki siyasi çizgisi, uzun vadede nüfuzunu tam bir şekilde Yemen'e sokmayı hedeflediği bir sonraki adımlarının ilki olarak Yemen'deki çıkarlarının hareketlenmesini kolaylaştırmak için Ali Abdullah Salih yönetimini tehdit etmektir...

Ali Abdullah Salih de bu hususun farkına varınca kendi yönetimi hakkında sessiz kalmasına razı etmek için güvenlik anlaşması yapma hususunda Amerika'ya tevessül etmiştir... Nitekim 12.11.2009 tarihinde yayınlanan Şark-ul Avsat Gazetesi, son iki gün içerisinde Sana'da düzenlenen askeri ve güvenlik liderleri arasındaki müzakere turlarından sonra Yemen'in Birleşik Devletler ile güvenlik ve askeri alanda bir anlaşma yaptığını yayınlamıştır.

Bu anlaşma, askeri ve güvenlik işbirliği ile her iki alandaki karşılıklı bilgi ve deneyim paylaşımını da içermektedir. Bu anlaşmanın ilanı, Yemen Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ahmet Ali el-Eşvel ile Amerikan Ortak Liderliğindeki Planlama Müdürü Tuğgeneral Jeffrey Smith arasındaki müzakere turlarından sonra gelmiştir.

Yemen'deki olayların, yerel araçlar yoluyla gerçekleşen devletlerarası bir çatışma olduğu tüm politikacılar tarafından tamamen açık olan bir husustur. Zira bu, ilgili devlet liderleri tarafından imalı şekilde dahası açıkça ifade edilmiştir. Nitekim Orta Doğu İşlerinden Sorumlu İngiliz Devlet Bakanı Ivan Lewis, 24.11.2009 tarihinde Londra'da Yemen Büyükelçisi ile yaptığı görüşme sırasında orada gerçekleşen olaylarda İran'ın rolü olduğunu açıklamış ve şöyle demiştir: "Yemen'de olup bitenler vekaletle yürütülen bir savaştır..." Bunun yanı sıra İngiliz Bakan, Yemen'deki olaylar hakkında belli sayıdaki İngiliz milletvekillerini bilgilendirmek için aynı gün bir toplantı düzenlemiş, toplantıya İran'ın rolünden bahseden Sana'daki İngiliz Büyükelçisi Tim Torlot da iştirak etmiş ve şöyle demiştir: "Orada belirgin ölçüde İran'ın etkisi vardır..." İngiltere, bu yıldan itibaren üç yıl boyunca harcaması için Yemen hükümetine 105 milyon sterlin değerinde yardım taahhüdünde bulunmuştur.

Tüm bunlar Yemen'de meydana gelen olayların, yerel araçlar yoluyla gerçekleşen devletlerarası bir çatışma olduğunun açık bir göstergesidir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Filistin'i Savunmak Söylemle Değil Eylemle Olur!

       Başbakan Erdoğan, 11 Ocak 2010'da Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile düzenlediği basın toplantısında, Yahudi varlığının Gazze'ye yönelik son vahşi operasyonlarına tepkisini; "Bakın dün Gazze yine bombalandı. Ne oldu da Gazze bombalandı? Ne var?" diyerek göstermesinin ardından Yahudi varlığı, Dışişleri Bakanlığı yoluyla yine aynı gün Erdoğan'ın bu tepkisine "Türkler İsrail devletine  vaaz verecek en son kişiler" diyerek cevap vermiş ve tepkisini, Yahudi varlığı Dışişleri Bakan yardımcısı Danny Ayalon'un, 12 ocak sabahı Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisini Bakanlığa davet ederek Büyükelçi Oğuz Çelikkol'u daha alçak bir kanepeye oturtması ve bunu görüntülemek üzere davet ettiği medyaya da İbranice olarak, "Bizim altımızda oturduğunu ve burada sadece bir bayrak bulunduğunun görünmesini istiyoruz" şeklindeki sert tutumuyla sürdürmüştür.

Müslüman kasabı Yahudi varlığı tarafından Türkiye hükümetine yönelik bu sert ve aşağılayıcı tepkiler gelirken ister Başbakan Erdoğan ister Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ister Dışişleri Bakanlığı isterse diğer yetkililer olsun sadece Yahudi varlığından özür beklediklerini ifade ederek her zaman yaptıkları gibi cılız ve yapmacık bir tepki vermekle yetinmişlerdir. Böylece hükümet, Yahudi varlığının, Filistin'deki masum Müslüman halka yönelik işlediği önceki ve en son katliamı sahte kahramanlık edasıyla gerçekleştirdiği özür manevrasıyla örtbas etmeye çalışmıştır. Zira Başbakan ve diğer hükümet yetkilileri gerçekten Filistinli Müslüman halkın Yahudi varlığı tarafından vahşice katledilmesinden rahatsızlık duysaydı bir avuç Yahudi varlığı karşısında özür tiyatrosu oynamazlar bilakis Müslüman Türk ordusunu harekete geçirip orayı gaspçı Yahudi varlığının başına yıkarlardı. Ancak Amerika'nın kendisine biçtiği rol gereği sanal tepkilerle yetinen Başbakan'ın bırakın bunları yapmasını Yahudi varlığının son tepkisiyle Türkiye'yi aşağılaması karşısında Yahudi varlığından büyükelçiyi geri çekmek gibi küçük bir cesaret örneği dahi gösterememiştir.

Ey Türkiye'deki Müslümanlar!

Erdoğan hükümetinin bu sahte tepkileri sakın sizleri aldatmasın. Zira o, kendisine biçilen rol gereği bu tepkileri göstermekte ve böylece hem sizleri hem de Müslüman dünyasını kandırmaktadır. Şayet böyle olmasaydı kendi iktidarları boyunca Yahudi varlığının onca vahşi katliam işlemesi karşısında kuru kuru sözlerle tepki vermek yerine orduları harekete geçirmesi gerekmez miydi? O halde bir avuç Yahudi varlığı karşısında bile acziyet gösteren bu hain yöneticileri kaldırıp bu varlığa Selahaddin Eyyubi ve Abdulhamid gibi gerekli tepkiyi verecek olan bir halife nasbediniz ki tüm dünya izzetli ve onurlu bir duruş nasıl sergilenir şahit olsun.  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ"Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi, size hayat veren şeye davet ettiğinde ona icabet ediniz." [el-Enfal 24]

 

Yılmaz Çelik
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

Hizb ut-Tahrir üyeleri serbest bırakıldı Pakistan

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Müslümanı Müslümana kırdıran Amerika'nın savaşını protesto eden Hizb-ut Tahrir üyesi 74 Müslüman 31 Mayıs 2009 tarihinde tutuklandıkları mahkemece serbest bırakıldı. Yargıç, tüm bu kişilerin seslerini barışçıl yolla duyurma özgürlüğüne vurgu yaptı...

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Cameron'un Savunma İşlerinden Sorumlu Danışmanı, Hilafet'e Saldırıda Bush-Blair Çizgisini Takip Ediyor

Cameron'un Savunma İşlerinden Sorumlu yeni danışmanı General "Sör" Richard Dannatt, 05 aralıkta "Telgraf'ın" yayınladığı makalede şöyle dedi: "Yeterli cesarete sahip olan bu kimselere göre İslamcıların uzak ve net hedefini açık bir ifadeyle itiraf etmek gerekirse o; Güney Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika hatta Güney ve Güney Doğu Avrupa'ya kadar uzanan tarihi İslami Hilafet'i yeniden başlatmaktır."

"Gölge hükümetinin" İçişleri Bakanı Kars Jerilnj'in Neo-Muhafazakar Düşünce Kuruluşu "Heritage Foundation" ile konuşmaya gittiği aynı hafta içinde General Dannatt'ın yorumları, Cameron'un Temmuz 2009'daki "İsrailli" muhafazakar dostlarına yapmış olduğu aynı yorumlarının devamı niteliğindedir. Zira o zaman Cameron, Birleşmiş Milletler raporu birer savaş suçu olarak tanımlamasına rağmen "İsrail'in" Gazze'deki katliamını, "İsrail" sivillerin hayatlarını koruma uğrunda mücadele ediyor sözleriyle methetmiştir.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa, General Dannatt'ın yorumunu şu sözleriyle değerlendirdi: "Bu yorumlar, Tony Blair, George Bush ve Donald Rumsfeld gibi savaş tüccarlarının lügatini yansıtmaktadır ki bunların hepsi de İslami alemde büyük bir desteğe sahip olan Müslümanların tekrar İslami Hilafet'i kurma özlemlerini çarpıtmak için terörizme karşı savaşı haklı göstermişlerdir."

"Cameron'un savunma işlerinden sorumlu üst düzey danışmanın bu yorumları, Cameron'un neo-muhafazakarlarla olan bağlantıları ve "İsrail'in" Gazze'ye yönelik saldırısını hoş görüyle karşılaması ile eş zamana denk gelmesi, Müslüman düşmanı katı harici siyasi bir tutumu yansıtmakta ve Hizb-ut Tahrir'e yönelik öfkesini ve tekerrür eden çarpıtma kampanyalarını açıklamaktadır."

"Şayet Dannatt'ın yorumları muhafazakar partinin fikirlerini yansıtıyorsa bu onların, Washington'daki "Terörizme karşı savaş" teorisyenlerini ve mühendislerini takip ettiklerine dair başka bir teyittir ve Cameron'a bağlı muhafazakarları İslami alemin, İslam'ın yönetimdeki büyük rolüne ve sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtulmaya doğru ilerleme istekleri karşısında neredeyse ebedi bir savaşa bağlanacaklarının göstergesidir ki bunlar, (Müslümanların) Hilafet'in geri gelmesine yönelik özlemlerinin büründüğü iki husustur."

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Afgan Hükümetinin Mücahitlerle Olan Müzakereleri Zehirle Karıştırılmış Bir Bal Şerbetidir

Batı, fotoğrafın karesinden kendisini gizlemeye çalışsa da haber ajansları; Batılı liderlerin izniyle Taliban, İslami Parti ve özellikle Taliban'ın lideri Molla Ömer ile yapılan müzakereler hakkındaki Karzai'nin açıklamalarını yayınladı.

Ümmetin bu hususta aşağıdaki noktaların farkına varması gerekmektedir:

- Bu müzakerelerdeki esas "aktörler" Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Pakistan hükümetleridir. Kimileri, İslam'a yakın olduklarını iddia etmelerinden dolayı onlar hakkında hayır zannında bulunsalar da bu yöneticilerin Batı'ya olan sadakatleri ile yakınlıkları İslam'a olan sadakat ve yakınlıklarının daha ötesindedir. Siyaseti takip eden herhangi bir kimsenin Suudi Arabistan ile Pakistan'ın bu dosyayı Amerika'yı razı etmek ve ona boyun eğmek için uyguladığı gözünden kaçmaz.

- Talibanlar çok çetin savaşçılar olup Afganistan'daki birçok güvenlik noktalarını ellerine geçirmişlerdir. Dolayısıyla onlar, bu yönden oldukça güçlüdürler. Ancak korkulan o ki düşmanın onlara siyasi uyanıklık yönünden yaklaşmasıdır. Zira Afganistan'ın yöneticileriyken Pakistan ile güçlü şekilde bağlantıları vardı ve kendilerine Amerika'ya tam bir sadakat içerisinde olduğu halde Pakistan'daki yönetim nizamıyla nasıl bağlantı kurabilirsiniz ve Amerika'nın Pakistan yoluyla sizleri öldürmesinden korkmuyor musunuz denildiğinde Amerika'ya sadık olsa bile Afganistan'ın Pakistan yönetimiyle bağlantıya geçmesinin kendilerine zarar vermeyeceğine bilakis kendi maslahatları için ondan istifade edeceklerine inanıyorlardı! Daha sonra görüldü ki Pakistan yöneticileri, Pakistan'ın yer ve göğünü Taliban yönetimine karşı Amerikan saldırısının hareket noktası yaptılar ve önce Afganistan daha sonra da Veziristan içindeki varlıklarını sonlandırdılar.

-Amerika, Afganistan'da gerçek bir çıkmazın içerisindedir. Zira NATO çerçevesinde haçlı müttefik kuvvetlerindeki 20 bin askerle birlikte "70" bini aşkın kuvvetine rağmen güvenliği eline geçirememektedir. Bu çıkmazı ise 2009'un sonlarında daha da artmış ve Obama, otuz bin Amerikan askerinin yanı sıra NATO adı altında da yedi bin yeni asker daha gönderileceğini ilan etmiştir.

- Güvenliği sağlamak amacıyla Afganistan'a yönelik uluslararası güçlerin arttırılması önerisi, yanıltıcı bir öneri olup Afganistan'da kesin bir askeri zafer gerçekleştiremeyecektir. Aksine Afganistan, imparatorluklara mezar olacaktır.

- Taliban ile İslami Parti'nin müzakerelere girmesi, tavizler dehlizine girmek demektir. Bu müzakereler, ister görüşmeler isterse düzenli ve akşam yemeği toplantıları olarak her ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın bunların hepsi de müzakerelere bir giriştir ve zehir karıştırılmış bal şerbetini içmektir.

- Kısacası Amerika, her iki ülkede uğradığı hezimetler ile kayıplardan sonra Irak bataklığından çıkmak istediği gibi Afganistan bataklığından da çıkmak istemektedir. Hele ki Amerikan kongresi, artık boş yere dahası ağır kayıplar vererek Afganistan'da kalmaktan dolayı huzursuz olmaya ve şikayete başlamışken. Ancak aynı zamanda o, Afganistan'da kendisine sadık, kendisiyle anlaşma halinde, kendi nüfuzunu ve çıkarlarını koruyan ve güvenlik yükünü hafifleten bir hükümet olmasını da istemektedir... Nitekim Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve Afganistan'ı müzakereler yoluyla Taliban ile İslami Parti'ye zehir karıştırılmış bal şerbeti sunsunlar diye birer müzakereci kanat yapmıştır. Taliban ile İslami Parti'nin, Amerika çekilmeden önce ister doğrudan Amerika ile olsun isterse ajanları ile olsun müzakerelere girmesi Taliban'ın, doğrudan ya da dolaylı olarak gitgide Amerika'ya sadık bir yönetime ortak olmasını sağlayacaktır.

 

Devamını oku...

Zerdari Rejimi, Ülkeyi Hedef Alan Patlamalar ve Suikastlar Kampanyasında Amerika ile Gizli İttifak Yapıyor

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Kadınları, çocukları, öğrencileri, yaşlıları, gençleri, polis elemanlarını ve Veziristan'daki askeri operasyona katılan askerleri hedef alan cürüm patlamaları kampanyası Pakistan'ı bir enkaza çevirmektedir. Zerdari'nin iddiasının aksine menfur bomba patlamaları kampanyası, Afganistan'ı işgalinde Pakistan ordusunun yardımını güvenceye alabilmek amacıyla Amerika'nın yaptığı bir iştir. Müslümanlar, dünyanın dört bir tarafında bayramı kutlarlarken Veziristan'da on binlerce Müslüman, aşırı soğukta yeri yatak göğü yorgan edinerek açıkta uyumaktalar ve açlıktan kıvranmaktadırlar.

Kuvvetli adamlara ve nitelikli silahlı güçlere sahip olmasından dolayı Amerika sık sık Pakistan'a bel bağlamıştır. Zira Afganistan'daki stratejik çıkarlarını ve Orta Asya'daki enerji çıkarlarını güvence altına almak için ona bel bağlamasının yanı sıra onu, hasımları olan Çin ve Rusya'ya karşı da bir ileri karakol olarak kullanmıştır. Keza hasmı Sovyetler Birliği, Afganistan'a saldırdığında Amerika, Afganistan'a yönelik Sovyet saldırısına karşı koymaları ve Sovyet işgalini nihai olarak bitirmeleri için kabileler bölgesinin adamlarına özellikle de Veziristan'ın adamlarına önderlik etmelerinde de Pakistan istihbarat elemanlarına bel bağlamıştır. Bu defa Amerika'nın kendisi, Afganistan'a saldırıp işgal etmek isteyince bunu, Pakistan havaalanlarını kullanan bombardıman uçakları ve mücahitlerin yerlerini tespit etmede kendisine yardımcı olan Pakistan istihbarat kurumlarının iş birliği sayesinde başarmıştır. Bunun yanı sıra Pakistan, Amerikan kuvvetlerine yakıt ve lojistik destek de temin etmiştir.

Bugün Amerika'nın Pakistan kuvvetlerine acilen ihtiyacı vardır. Çünkü Afganistan'daki durumu, Veziristan'daki mücahitlerin karşı saldırılar düzenlediği uzun senelerin ardından sarsılmıştır. Gelişmiş öldürücü silahlara sahip olan Amerikan kuvvetleri, özellikle Veziristan'da olmak üzere basit silahlarla donanımlı kabileler bölgesindeki silahlı Müslümanlara karşı koyacakları bir cesarete de ihtiyaç duymaktadırlar. Amerikan yönetimi Afganistan'a daha fazla asker göndermek için yanıp tutuşurken Amerika'nın Avrupalı müttefiklerinden ise kuvvetlerinin Afganistan'dan çekilmesinin zorunluluğuna dair sesler yükselmektedir.

Amerika'nın durumu kırılgan olmakla birlikte ordu safları içinde Pakistan'ın askeri operasyonlarına yönelik karşıt duygular da yükselmektedir ki bu, bugünlerde İslami ümmetin tamamının derinliklerine kök salmış bir duygudur. Zira Amerikalı Gazeteci Yazar "Saymir Hiraşi'nin" 2009 kasım ayında Amerika'daki karar çıkaran dairelere dağıttığı "Pakistan Nükleer Tesisini Savunmak-Nükleer Silahı Korumak Mümkün mü?" başlıklı araştırmasında şöyle geçmiştir: "İslamabad'a hakim olmaya göz diken Taliban, en büyük yada tek tehlike değildir. Ama en büyük tehlike Hizb-ut Tahrir'in Pakistan ordusu içinde olası bir darbe yapmasında yatmaktadır... Nitekim Obama yönetimi içerisinde üst düzey bir siyasetçi Hilafet Devleti'ni kurmayı hedefleyen Sünni bir hizb olan Hizb-ut Tahrir'in söz konusu darbeyi yapmasını beklemektedir... Artık Hizb-ut Tahrir, Pakistan ordusuna sızmış ve içerisinde kendisine ait hücreler kurmuştur." Evet, pek çok askerin bu askeri operasyonlara karşı çıkmasına veya Müşerref yönetiminden şu ana kadarki dönemde ordu saflarında istifa etmelerine yol açan şey Pakistan ordusu içerisindeki bu duyguların yükselmesidir.

Amerika, Pakistan ordusunu Veziristan'da savaşmaya itmek için direnişin görüntüsünü çirkinleştirmek amacıyla Irak ve Afganistan'da yaptığı operasyonlara benzer şekilde Pakistan içinde patlama eylemleri ve suikastlar yapmaları için özel katliam şirketlerini kullanması gibi aşağılık yöntemler kullandığı gibi Amerikan istihbarat kurumları da ordu ile mücahitler arasındaki çatışmayı tutuşturmak için silahlarını işgalci haçlıların göğüslerine doğrultmak yerine Pakistan silahlı kuvvetlerindeki Müslüman kardeşlerinin göğüslerine doğrultmaları amacıyla onları kandırmak için bazı Taliban unsurlarının arasına sızmıştır.

Eğer Zerdari rejimi olmasaydı Amerika'nın patlama ve suikast eylemleri gerçekleştirdiği kampanyası başarılı olmazdsı. Zira Zerdari rejimi, Amerikalılara ofisler, ikmal depoları, Amerikalıların kaldığı Paşaver'deki otel ve Amerika'nın şu anda kolaylıkla bir ikmal deposu olarak kullandığı ve başkanının bile bazı bölümlerine vakıf olmasına izin verilmediği polis akademisi gibi Amerikan istihbarat birimleri ile özel katliam şirketlerine güvenli evler temin etmiştir. Yine Zerdari rejimi, gelişmiş silahlar ile fotoğraf makineleri taşıyan Afgan elbisesiyle gizlenmiş sahte plakalı bir arabayla giderken İslamabad'da tutuklanan dört Amerikalının serbest bırakılması için hükümetin müdahalede bulunması Amerikan hareketliliğinin himayesini de sağlamıştır. Hükümet, Amerikan varlığını örtmek için yalana başvurmuştur. Zira İçişleri Bakanı Rahman Malik, şirketin ismini "Hizmet İçin Xe" olarak değiştirdiğini ve şu anda Pakistan'da çalıştığını bilmesine rağmen Pakistan'da Blackwater Şirketi'nin olmadığını vurgulamıştır. Yazıklar olsun bu hükümete yazıklar!

Bu özel şirketler şehirde çalıştıkları sürece Amerika'nın patlama ve suikast kampanyasının Paşaver'in kalabalık çarşılarındaki yüzlerce kadını ve çocuğu hedef alması şaşırtıcı değildir ve bu şirketlerin İslami Üniversite'nin Şeria Fakültesi'nde okuyan İslamabad'daki öğrencileri hedef alarak onları birer cesede dönüştürmesi de olasılık dışı değildir. Bu olaylar deryasında alimler ile askerlerin, Amerikan istihbaratçılarının sokaklarda tamamen özgürce dolaşmasına izin veren hükümetin tutumu karşısında ciddi bir tavır takınması beklenmektedir.

Pakistan ordusunu Amerikalıların yerine savaşmaya teşvik etmek için Zerdari hükümetinin Amerikalılara verdiği başka bir hizmet daha var ki o, Afganistan üzerinden girerek kabileler bölgesindeki direnişin yanında savaşan Hintli unsurların olduğunu iddia etmesidir. Oysa Hindistan, Amerika Afganistan'a saldırıp işgal ederek ajanı Karzai'yi Afganistan başkanı olarak dikene kadar hiçbir gün Afganistan'a ayak basmayı başaramamıştır. Ancak Zerdari'nin bu kozu kullanmasındaki maksadı, Hint varlığını bitirmek değildir. Bilakis Amerika'yı kurtarmak için silahlı kuvvetleri savaşa teşvik etmektir. Nitekim bu durum, bölgedeki Amerikan varlığına son vermeye çağıran küresel seslere iştirak etmek yerine Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kurşi'yi Hindistan'ı savaşa ortak olmakla suçlamaya sevketmiştir. Çünkü o, Müslümanların kanlarını elleriyle akıtmakta Amerikan planlarını uygulayan Amerikan ajanı Zerdari'yi bırakmak istememektedir!

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

İşte bu, Veziristan'daki Amerikan savaşının iğrenç hakikatidir. Daha önce Sovyetler Birliği ile İngiliz İmparatorluğu'nun başına geldiği gibi Amerika da Veziristan'daki cesur Müslümanların darbelerinin basıncı altında hezimete uğrayacaktır. Hele ki Amerika'nın müttefikleri, kendisini terk etmeye ve kuvvetleri korku prangalarına vurulmuşken. Bu durum ise Amerika'yı kendisine yardım etmesi için Pakistan ordusuna başvurmaya itmiştir. Ancak Amerika, kendisine İslami duyguların kök salmasından dolayı istediklerini yapmaya hazır olmayan bir Pakistan ordusuna toslamıştır. Böylece vahşi hayvanların bile yapmaktan haya ettiği bir seviyeye düşerek Pakistan ordusunu, katilin de maktulun da Müslümanlardan olduğu, yüz binlerce kişinin evlerinden tehcir edilerek soğuk ve açlıktan dolayı ölümle karşı karşıya kaldığı bir savaşın içine sürüklemek için patlama ve suikast eylemleri yapmıştır. Tüm bunlar ise Amerika'nın Orta ve Güney Asya'daki Müslümanlara hegemonya kurabilmesi ve bölgedeki ülkelerin servetlerine sahip olabilmesi içindir.

Müşerref gibi aç gözlü müfsit Zerdari ve zebanileri de sizlerin kuvvetlerini düşmana ve şerir savaşına karşı kullanmak yerine düşmanınızın yanında yer alarak bu vahşi kampanyanın sizlere zarar vermesine imkan verdiler. Böylece dünyevi kazanımlar uğrunda kafir efendilerine hizmet ettiler. Dolayısıyla bu ajan yöneticiler, dünyanın yedinci büyük ordusuna ve nükleer silaha sahip olmasına rağmen bu İslam beldesini bir alev topuna dönüştürmeye hazırdırlar. El-Hak Tebarake ve Te'alâ şöyle buyurmaktadır:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعْمَةَ اللّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّواْ قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ 28 جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ "Görmedin mi Allah'ın nîmetine küfrân ile karşılık verip toplumlarını helâk yurduna sürükleyenleri?! (28) Cehennemdir onların yaslanacakları yer, orası ne kötü bir karargâhtır!" [İbrâhîm 28-29]

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Şu an, bu trajik durumu değiştirebileceğimiz, düşmanların ve ajanların tahtlarını başına geçirebileceğimiz altın bir fırsattır. Yani Amerika'ya, Irak ve Afganistan'daki Müslümanlara savaş açmış, Hindistan'a saldırılarında destek vermiş ve şu anda da Pakistan'da fitne ve kaosun fitilini tutuşturan düşman bir devlet muamelesi yapmalıyız. Dolayısıyla Amerikan elçiliği ile konsoloslukları kapatılmalı, istihbarat kurumları ile özel güvenlik şirketleri kovulmalı, ordusuna lojistik ikmal veya istihbarat bilgi paylaşımı temin edilmesine veya onunla her türlü askeri işbirliğine son verilmeli, kabileler bölgesinde dönen savaş durdurulmalı, Amerika'yı Afganistan'dan çıkmaya zorlamak için silahlı kuvvetlerimiz sınır dışına yığılmalıdır. Dünyadaki tüm Müslümanları birleştirecek ve kafirleri dost edinen ajanlar ile münafıkları ifşa edecek olan işte bu askeri yığınaktır. Zira Allah [Subhanehu ve Te'alâ] şöyle buyurmaktadır:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münâfıklara kendileri için çok elîm bir azap olduğunu müjdele! (138) Onlar ki müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinirler. (Bunu yaparak) onların yanında izzet mi arıyorlar? Muhakkak ki izzetin tamamı Allah'a aittir." [en-Nisâ 138-139]

Ve şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاء تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُم مِّنَ الْحَقِّ "Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları, sevgi göstererek dost edinmeyin! Oysa onlar size gelen hakkı inkâr etmişlerdir." [el-Mumtehine 1]

Düşmanınızın farkında olduğu gibi bu gayenin ancak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın inzal ettikleriyle hükmedecek muhlis bir halifenin liderliği gölgesinde gerçekleşeceğini sizler de fark etmelisiniz. O halde ey Müslümanlar! Pakistan'ı Hilafet'in irtikaz noktasına, İslami ümmetin tamamının Amerika ile Hindistan'a şeytanın vesvesesini unutturacak bir ders vermeye, ümmetimizi trajedi ve kaostan kurtarmaya muktedir süper bir devletin altında birleşmesinin başlangıç noktasına dönüştürmeye hırs gösteriniz ki böylece güvenliğin, refahın ve gücün olduğu tarihi bir dönemi başlatmış olasınız.

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER