Pazartesi, 19 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Mısır; Müslümanların Mübarek Ramazan Bayramını Tebrik Ediyor

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti; mübarek Ramazan bayramı tebriklerini İslam ümmetinin tümüne ve özellikle Mısır halkına temennilerin en güzeliyle iletir. Yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bayramların devamını hepimize Lailaha illallah, Muhammedün Resulullah olan yüce İslam sancağı altında ve ikinci Raşidi Hilafet devleti gölgesinde ümmetin birleşmesini nasip etsin. İnsanları kapitalizmin zulmünden çıkarıp İslam'ın nuru ve adaletine kavuşturmak üzere Müslümanların halifesi ve müminlerin emiri ümmete önderlik edecektir.

Bu senenin bayramı Müslüman beldelerde Arap devrimlerinin tutuştuğu ve ülkeden ülkeye geçtiği bir zamanda geliyor. Temennimiz şudur ki; bu durum İslam beldelerindeki despot yönetiminin sonu ve İslam'ın tatbikinin başlangıcı olsun. Bu da İslam devletini ilan etmekle olur ki Allah'ın [Subhânehu ve Te'alâ] yerinin her karışında İslam sancağı yükselsin, Roma da İslam ümmetinin gençleri ve nübüvvet minhacı üzere Raşidi Hilafet devletini ikame etmek için çalışan bizlerin eliyle feth edilsin.

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti olarak bu tebrikleri Mısır ehline iletirken, onlara bir hususu hatırlatmak ister. O da tekrar İslam ile hükmedilebilme işi gönüllü ve seçmeli değil, aksine o farz ve vaciptir. Tıpkı Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın buyurduğu gibi: إن الحكم إلا لل  Hüküm sadece Allah'a aittir. Yusuf 40 Zira onlar Mısır'ın maruz kaldığı batılaştırma hamlesine karşı koymaları gerekir. Bu hamle ile Mısır'ın Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatının başkasına hüküm edilecek  kapitalist  bir devlet olarak ilan edilmesi süretiyle eski rejimin devamı ve Allah'ın onlar hakkında her hangi bir delil indirmediği hükümler takip eden bir devlet olarak istenmektedir.

Hizb-ut Tahrir / Mısır; Mısır'daki Müslümanları hatırlatıyor ki tağutların devrilmesi Allah'ın katından üzerimize büyük bir lütuftur/zaferdir. Bu zaferin ise Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın hükmü ve Nebisinin [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] vaadi olan İslam devletini ilan etmekle tamamlanması gerekir.

Ayrıca Hizb-ut Tahrir; Mısır ordusuna da tebriklerini iletir ve ona kendi görevini hatırlatır ki; o da Amerika'yı ve onun işbirlikçilerini Kinane ülkesi olan Mısır'dan kovması, hemen Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını tatbik etmesi ve hilafet devletini ilan etmesidir. Böylece Kahire İslami hilafetin merkezi olacaktır ki bu; esarette bulunan Mescid-i Aksa başta olmak üzere bütün Müslüman beldelerini kurtarmak için İslami orduların hareket ettiği başkent olsun.

Bayramın gerçek  bayram olabilmesi için Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya daha yakınlaşmamız lazım. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya yakınlaşmanın tek yolu da İslami hilafetin ikame edilmesi için çalışmak ve İslam'ı tamamıyla tatbik etmekle olur. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

ويومئذ يفرح المؤمنون بنصر الله ينصر الله من يشاء وهو العزيز الرحيم O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir. Rum 4-5 İşte o zaman Müslümanların bayramı İslam'ı tatbik edecek tek bir halifenin bulunmasıyla olur ki bu, bütün Müslümanların gerçek bayramıdır.

Allah [Subhânehu ve Te'alâ] ibadetlerinizi kabul etsin

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- H. 1432 Ramazan Bayramı Nedeniyle Bir Tebrik

Allah-u Ekber... Allah-u Ekber... Allah-u Ekber...Lailaha illallah... Allah-u Ekber... Allah-u Ekber... ve lillahil hamd...

Hamd Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya, salat ve selam Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'a, ailesine, ashabına, ona en güzel şekilde uyanlara ve onun izinden gidenlere, İslam akidesini fikrinde esas alanlara ve amellerinde şeri hükümleri ölçü alanların üzerine olsun.

Buhari sahihinde Muhammed ibni Ziyad yoluyla şu hadisi tahriç etmiştir: Muhammed ibni Ziyad Ebu Hureyra'dan işittiğine göre Ebu Hureyra Nebi'nin veya Ebal-Kasım'ın (s.a.v) şöyle dediğini rivayet etmiştir: ‘Onu -hilalı- gördüğünüzde oruç tutunuz, onu -hilalı- gördüğünüzde orucunuzu açınız. Eğer göremezseniz Şaban'ı otuza tamamlayınız.'

Bu gece, yani Salı gecesi, Şevval hilalını gözetledikten sonra hilal şer'i olarak gözükmüştür. Zira Biladul Harameyn'da güvenilir gençlerin; her sene adet olduğu üzere Riyad şehrinin kuzeyinde Şevval hilalını görebildiklerini bize haber vermişlerdir. Ayrıca Şevval hilalı Şakra ve Sedir bölgelerinde birçok şahitler tarafından şer'i olarak görülmüştür. Buna göre yarın Salı Şevval ayının birinci ve Mübarek Ramazan bayramının da birinci günüdür.

Bu münasebetle Hizb-ut tahrir'in emiri alim Ata bin Halil ebu Raşta -Allah onu korusun- sizi ve kerim İslam ümmetinin tümünü bayramı tebrik ediyor.

Ayrıca o; yeryüzünde Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını tatbik edecek, hidayet ve nur Risaleti olarak İslam'ı alemlere taşıyacak olan Hilafet devletinin kurulmasını Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan diliyor. Bu devlet beldeleri kurtaracak ve insanlara insaflı davranacak bir adalet devletidir. Bu devlet fetihleri durmadan gerçekleştirecek bir cihat devletidir. Böylece insanlar bayramlarında ve fetihlerinde şöyle tekbir getirirler: Allah-u Ekber... Allah-u Ekber... Allah-u Ekber...Lailaha illallah... Allah-u Ekber... Allah-u Ekber...ve lillahil hamd...

Mübarek Ramazan bayramı vesilesiyle ben de Hizb-ut Tahrir'in Merkez Medya Bürosu Başkanı'nın ve bütün çalışanların tebriklerini Hizb-ut Tahrir emirine ve bütün Müslümanlara iletiyorum.

Dünyadaki Müslümanlar!

Yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın sizin ve bizim orucumuzu, ibadetlerimizi, rükularımızı, secdelerimizi ve diğer amellerimizi kabul etmesini diliyorum. Yine Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın İslam ümmetine bundan sonraki bayramlarda onunla korunup ve arkasında savaşılacak, İslam ümmetini Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kitabı ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in sünneti ile yönetecek adil ve raşid bir halife nasip etmesini diliyorum. Zira bu Allah[Subhânehu ve Te'alâ]'ya göre güç değildir.

Bu münasebetle Kayravan beldesi olan Tunus, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kinanası olan Mısır, Ömer Muhtar'ın beldesi olan Libya, Yemani hikmet sahibi olan Yemen ve İslam'ın kalbi olan Şam; bütün bu beldelerde ayaklanan kardeşlerimiz ve ehlimize yönelerek şunu söylemek istiyorum: Bu bayram geldiğinde Tunus tağutu bin Ali, Mısır tağutu (La)mübarek ve Libya tağutu Kaddafi devrildi. Yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın Şam tağutu, Yemen tağutu ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya ve Resulun [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e karşı savaşan, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını uygulamayan, O'nun şeriatını tatbik etmeye çağıranları ezen, çıkarları uğruna insanları ve ülkeleri kullanarak kafir Batıya hizmet eden diğer yandaşları olan Müslümanların yöneticilerinin yok olmalarını bir an önce gerçekleştirmesini niyaz ediyoruz.

Ancak Batı'nın ve onun işbirlikçilerinin tuzaklarına karşı uyanık olmak gerekir. Onların kıyamınızın boşa çıkarılması veya gök ve yerin Rabbinin sizden razı olduğu yönünün saptırılması konusundaki teşebbüslerinden iyi sakının.

Sevincin tamamlanması için siyasi, iktisadi, ictimai, öğrenim gibi hayatın diğer alanları ile alakalı İslami hayatın başlatılması gerekir. Bu ise ancak nübüvvet minhacı üzerine ikinci Raşidi Hilafet kalesinin kurulmasıyla olur.

Sevincin tamamlanması için Müslüman beldelerinde bulunan sömürgeci Batı nufuzunu geri gelmemek üzere silip süpürmek gerekir.

Yine sevincin tamamlanması için Mescid-i Aksa'yı ve Filistin'i yahudilerin pisliklerinden ve Beyt-ul Makdisi de onların murdarlıklarından kurtarılması gerekir.

Şüphesiz Bayram Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın Müslümanlara olan lütfu ve keremidir. Ancak bayramların bayramı yardım ve hakim olmakla alakalı Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın vaadi ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesini gerçekleştirmek ve onun şeriatıyla hükm eden devlet olan Raşidi Hilafet devletini inşa etmekle olur.

Öyleyse Hizb-ut Tahrir sizi bayramların bayramına ve onu gerçekleştirmeye çağırıyor. Bayramınızın sonu da Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın emri olan bu dini aziz ve üstün kılmak için ihlaslı ve çalışanlarla beraber çalışmak olsun ki zafer-i mübin gününde hep birlikte tekbir getirelim. Bu tekbir kazananların, itaat edenlerin, hamd edenlerin ve tövbe edenlerin tekbiridir.

Allah-u Ekber... Allah-u Ekber... Allah-u Ekber...Lailaha illallah... Allah-u Ekber... Allah-u Ekber...ve lillahil hamd...

Allah en büyüktür, ona çok hamdu senalar olsun ve gece gündüz onu tesbih ederiz. Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, vaadini doğruladı, kuluna yardım etti, askerini aziz kıldı ve düşmanları da yalnız hezimete uğrattı. Lailaha illallah, ondan başka hiç kimseye ibadet etmeyiz, kafirler hoşlanmasa da dini sadece onun için ihlaslı kıldık.

Bayramınız mübarek olsun ve Allah hepimizin ibadetlerini kabul etsin.


Devamını oku...

Mübarek Fıtr (Ramazan) Bayramı Nedeniyle Başı Dik Olan Şam'daki Ehlimize Bir Tebrik: Halifemiz ve Devletimiz Olsaydı Ne Olurdu?

  • Kategori Suriye
  •   |  

Ey Şam'daki başı dik  ayaklanan Müslümanlar!

Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın selamı, Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun;

Bu sancılı dönemde mübarek Fıtr bayramını fırsat bilerek sizlere en sıcak tebriklerimizi iletir, şehitlere rahmet, ayaklanmakta olan ehlimize de sabır, sebat ve hakim kılmayı, katından mücrim Beşşar'ın rejimini yok edecek ve Hilafet Devletini bize geri verecek tam bir yardımla bizi nimetlendirmesini yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan diliyoruz. Böylece bu devlet pratik olarak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın Kitabını ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın Sünnetini uygulamaya koysun, Müslümanları tek bir devlette birleştirsin, yahudi devletini yok etsin ve İslam Risaletini aleme hidayet ve nur olarak taşısın.

Ey Dar-ul İslam merkezi olan Şam beldelerindeki Müslümanlar!

Raşidi bir halifemiz ve nübüvvet metodu üzere Raşidi İslami hilafet devletimiz olsaydı ne olurdu?

Eğer halifemiz ve devletimiz olsaydı Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın şu sözü bizde gerçekleşmiş olurdu: İmam (halife) kalkandır, arkasında savaşılır ve onunla korunur. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın hadisi bizde gerçekleşmiş olsaydı Ümmete kötülükle muamele eden her zalimden hesap soracak, Amerika'nın yeni ortadoğu ‘rüyasını' ve Sarkozy'nin Akdeniz stratejik ortaklığı emelini kabusa çevirecek bir Emir-ul mü'minin görecektiniz.

Eğer halifemiz ve devletimiz olsaydı Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın bizde şu sözü: Birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte, birbirlerine şefkat göstermekte mü'minlerin misali, bir bedenin misali gibidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler (Muslim), ve şu sözü Müminin diğer mümine karşı misali, birbirini destekleyen yapı misalidir ve parmaklarını da birbirlerine geçirdi. (Buhari), ve şu sözü de gerçekleşmiş olurdu: Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onu gördğüğnde verdiği selamın aynısıyla hatta daha iyisiyle ona geri selam verir. Onun başına emir olarak geçtiğinde nasihat eder ve ondan düşmanlara karşı yardım istediğinde onun yardımına koşar. (Bayhaki) bütün bunlar gerçekleşmiş olsaydı ümmetin haklarını, saygınlığını, kanlarını, ırzlarını ve mallarını korumak uğruna Emir-ul mü'mininle birlikte devletin valileri, emirleri, kadıları ve diğer organları da var olacaktır.

Eğer halifemiz ve devletimiz olsaydı Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın bizde şu sözü gerçekleşmiş olurdu: Müslümanlar üç hususda ortaktırlar; merada, suda ve ateştedir. (Ebu Davud) bu da gerçekleşmiş olsaydı petrol, metal, gaz ve ümmetin diğer servetleri İslam ümmetine kamu mülkiyeti olarak geri verilecekti. Böylece devlet bunların çıkartılmasını ve menfaatini en sağlıklı bir şekilde ümmetin tek tek fertlerine dağıtmayı denetleyecektir.

Eğer halifemiz ve devletimiz olsaydı, bizim halifemiz de geçmişlerin en hayırlısı olurdu. Tıpkı Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın birinci halifesi olan Ebu Bekir Es-sıddik [Radıyallahu Anh]'ın dediği gibi: En güçlü olanınız benim için güçsüzdür, ta ki onun hakkı alınıncaya kadar. En güçsüz olanınız da benim için güçlüdür, ta ki ondan hakk alınıncaya kadar ve tıpkı onun halifesi olan Ömer [Radıyallahu Anh]'ın dediği gibi: Allah'ın malı konusunda kendimi yetimin vekili yerine koydum. Öyle ki ihtiyacım olmadığı zaman ondan almam ve ihtiyacım olduğu zaman da -ihtiyaç kadar- ondan harcarım ve tıpkı onun halifesi olan Hz. Osman [Radıyallahu Anh]'ın da dediği gibi: Şüphesiz ben bidatçı değil tabiyim ve tıpkı onun halifesi olan Hz. Ali [Radıyallahu Anh]'ın da dediği gibi: Allah'ın kulları ve beldeleri için Allah'tan korkun. Şüphesiz siz hem topraktan hem de davarlardan sorumlusunuz ve tıpkı onlardan sonra gelen halife Ömer bin Abdulaziz'in dediği gibi: Allah'a yemin ederim ki hiç bir kimseye batıl bir şey vermem ve hiç kimsenin hakkını yemem. Kim Allah'a itaat ederse itaat edilmeye hak etmiş ve kim de Allah'a isyan ederse ona itaat yoktur.

Ey Dar-ul İslam merkezi olan Şam beldelerindeki Müslümanlar!

Yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın sizin de bizim de gözümüzü bu sorunun cevabıyla aydın etmesini diliyoruz ki önümüzdeki Kurban Bayramında onunla sevinçli olalım ve Emir-ul mü'mininle birlikte Kabe ziyaretine nail olalım. Öyleyse sizin acılarınızı unutturacak olan bu değişimi gerçekleştirmek için Hizb-ut Tahrir ile birlikte hareket edin. Biliniz ki sizin şanlı peygamberinize [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] uyarak yapacağınız en büyük iş; Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'ın Medine'de kurmuş olduğu gibi İslam Devletini kurmaktır. Böylece hem dünyada İslam'ın izzetiyle mutlu olursunuz ve hem ahirette de Allah'ın rızasına kavuşursunuz.

ولينصرن الله من ينصره ان الله لقوي عزيز. الذين ان مكناهم في الارض اقاموا الصلاة وأتوا الزكاة وامروا بالمعروف ونهوا عن المنكر ولله عاقبة الامور

Allah, kendisine kendi dinine yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir. Onlar -o müminler- ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekatı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehiy ederler. İşlerin sonu Allah'a varır. [Hac 40-41]

Ey Müslümanlar, Dar-ul İslam merkezi olan Suriye'deki Allah için kardeşlerimiz!

Allah ibadetlerinizi kabul etsin. Zalim yöneticeye karşı duruşunuzu, Allah'a yönelik ve Allah için gösterdiğiniz sabrı da sadece onun için halis olarak kabul etsin. Ecrinizi dünyada Raşidi Hilafet Devleti olarak ahirette de hesapsız bir şekilde cennete girmeyi nasip etsin.

Ve Allah'ın selamı ve bereketi sizin üzerinize olsun

Devamını oku...

Tebrik

Ey kerim İslam ümmeti!

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilâyeti olarak; mübarek Ramazan bayramı nedeniyle size en güzel temennilerimizi iletmekten mutluluk duyarız. Yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]; İslam ümmetine yüce İslam'ın La ilaha illAllah, Muhammedun Rasulullah sancağı altında ve ikinci Raşidi Hilafet Devleti gölgesinde nice bayramlar nasib etsin. Bu devlete; insanları zalim kapitalizm dünyasından çıkarıp İslam'ın nuru ve adaletine kavuşturmak üzere Müslümanların halifesi ve mü'minlerin emiri liderlik edecektir.

Bu sene ülkemiz Sudan'da bayram aranızda teşrif ederken, kafir Batı, özellikle Amerika, güney Sudan'ı bölmede başarı kaydetti. Onlar şuanda ciddi şekilde Sudan'dan kalanları bölüp parçalamaya çalışıyorlar. Onlar Darfur ve Ebiy'de fitneyi kışkırttıktan sonra şimdi de güney Kardufan'da aynı fitneyi devam ettiriyorlar. Sırada Mavi Nil de var. Acaba Sudan yöneticileri ders alıp İslam'ı hakim kılmak suretiyle hakka geri dönecekler mi? Böylece sömürgeci kafirin Sudan'da yeri kalmayacak ve hep birlikte ikinci Raşidi Hilafet Devletinde toplanmak üzere İslam alemiyle birleşmeye çalışmış oluruz. Zira; Müslümanların devriminden, Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi gibi tağut ve istediğini zorla yaptıran yöneticilerin-diğerlerinin sırası gelecek inşallah- yıkılışından sonra bu devletin geri dönüşü ufukta gözükmeye başladı. Bu durum; işkencenin en kötüsünü tattıran ruveybida (insanların en aşağı olanı) yöneticiler aracılığıyla kafir Batı'ya zilletli kalan Ümmet'in canlılığına geri kavuşmasına ümit vericidir. Ümmet; yöneticilere karşı ayaklandıktan ve korku duvarı yıkıldıktan sonra gerçek kurtuluşa iki yay arası kadar, hatta daha da yakın olmuştur. Bu kurtuluş ise ancak İslam ve Müslümanlar devleti olan Raşidi Hilafet'in kurulmasıyla olacaktır.

İşte o zaman Bayram tebriklerinin tadı başka olacaktır. Çünkü bu tebrik Müslümanların halifesinden gelecektir.

Bayramınız mübarek olsun.

Devamını oku...

Ey Suriye Halkımız Batı'nın Gönderdiği Heyetler ve Onun Kararları İslami Hilafeti Kurmaktan Sizi Saptırmasın!

  • Kategori Suriye
  •   |  

Güvenlik konseyi Perşembe günü 18.08.2011'de Suriye hakkında toplantı düzenledi. Ardından da insan hakları konseyi Pazartesi günü Cenevre'de 22/08/2011'de Suriye hakkında toplantı düzenledi. Gerçeği araştırmak için Suriye'ye gelen BM heyeti de Pazartesi sabahından itibaren muhtelif bölgeleri ziyaret etmeye başladı. Bu ziyaretler bu bildiri hazırlandığı şu ana kadar devam ediyor. Bu gelişmelere ilişkin biz Hizb-ut Tahrir olarak aşağıdaki hususları belirtiyoruz:

Birincisi; biz Batı'nın gerçeğini ve Müslümanlara duyduğu tarihi düşmanlığını biliyoruz. Bu ise Hilafet'in yıkılması, Müslüman beldelerinin bölünmesi ve işgal edilmesi ve üzerine hegemonya kurulmasıyla belirdi. Yine Batı'nın kendisine bağlı rejimleri nasıl getirdiğini ve onları nasıl hakim kıldıklarını da biliyoruz. Ümmeti despote etmek, kimliğini yok etmek ve şahsiyetini de imha etmek için onlara İslam düşmanlığı temeli üzerine bir siyaset nasıl çizdiğini de biliyoruz. İşte bu yüzden bu gün Müslüman beldelere hakim olan, Batı'nın ürünü ve malı olan bu despot rejimler var oldu. Bu rejimlerden bir tanesi de Suriye rejimidir. Zira ABD daha önce Hafız Esad rejimini hakim kıldı ve yönetimin oğlu Beşşar'a devir edilmesine izin verdi. Onu hem gizli olarak nasihat edip yönlendirerek, hem de Türkiye, İran, Irak ve Lübnan'daki ajanları aracılığıyla gizli ve açık olarak onu hala desteklemektedir. Evet, tilki ve iki yüzlü Batı, medyaya ve ajan olan yöneticilere sahip olup muhalefeti de kullanabilir, ancak halka sahip değildir. Onun bütün hareketliliği ve açıklamaları; kendi nüfuzlarının kalabilmesi için Müslümanların devrimlerinin kaçırma yönündedir. Bu nedenle Müslümanlara diyoruz ki Batı aldatıcı bir tilkidir. Onun kendisinden başkasını aldatmasına izin vermeyin.

İkincisi; Güvenlik Konseyi, BM, Uluslararası Cinayet Mahkemesi ve İnsan hakları Konseyi ve diğerleri gibi büyük devletlerin kurum ve kuruluşlarıdır. Bu kurum ve kuruluşlar onların çıkarları, başta İslam halkları olmak üzere diğer ümmet ve halkları hakkında entrikalar çevirmek, bölünmüşlüğünü devam ettirmek, birleşmelerini engellemek ve kendi efendilerinin nüfuzunun kalmasına yardım etmek  için çalışmaktadırlar. Bu nedenle Müslümanlara diyoruz ki; şunu aklınızdan hiç çıkarmayın ki bu tür kuruluşlar hayr getirmez, bilakis onu üretenlerin bir tuzağıdır. Onların tuzağı bozulacaktır inşaAllah.

Üçüncüsü; köylerinizde ve şehirlerinizde dolaşmaya başlayan bu heyet de hedef bakımından Amerikan büyük elçisinin sık sık ziyaretlerinden farklı olmadığı gibi bazı bölgelerde şaibelidir. Ayrıca bu ziyaretler Suriye rejiminin himayesi altında yapılmaktadır. Biraz geçmişe bakarsanız göreceksiniz ki bu tür heyetler; NATO'nun Irak ve Afgan Müslümanlarına karşı işlediği, Rusların Çeçenistan'da, Çin'in Türkmenistan'da ve Sırpların Balkanlar'da işledikleri cinayetler hakkında ne yaptı? Yine yahudilerin Filistin'de ve Lübnan'da işlediği cinayetlere karşı ne yaptı?

Suriye'deki  Müslümanlar!

Batı'ya, onun ürünü olan yöneticilerine ve bu tür devletlerarası kuruluşları olan maşalarına söyleyin ki sizin oyunlarınız belli oldu ve sizin sahte demokrasiniz de rezil oldu. Nitekim Beşşar sizden ve siz de onun efendisisiniz, biz de sizi de onu de istemiyoruz, bizim; bize hidayete erdiren, bizi koruyan ve sizin aleyhinize bize yardım eden Rabbimiz vardır... onlara deyin ki bizim Beşşar'ı yerinden söküp kaldırma, onu devirme ve yargılama işimiz Allah içindir. Bu ise sizin değil Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın metoduna uygun olacaktır. Çünkü sizin metodunuz şerden ve Müslümanlar hakkında gaddarlıktan başka bir şey taşımıyor.

Evet, Müslümanlar özellikle Suriye'dekiler verdikleri fedakarlıkta Rabblerini razı etmek isterler, yönetimi değiştirmenin metodu şer'i olmasını isterler. Zira onlar bunu (şiddetsiz) olarak maddi eylem içermeden başlattıp Yasir ailesi gibi ecirlerini Allah katında beklerler. Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın metodu da böyle idi. İnsanların maruz kaldıkları felaketlerden dolayı ecirlerinin Allah katından istemesi başlangıcın hayırlı olmasının bir göstergesidir. Ülkenin parçalanmasından ve halkın birbirlerine karşı düşmanlık beslenmesinden korunması da böyledir. Zira kısa bir an sabır edilirse sıkıntı gider.  Kendi efendileri olan Amerika ve (İsrail)'in çıkarları uğruna insanları katl etmek ve ülkeyi bölük bölük parçalamak için taşkın rejimin yine insanların kendine karşı silah kullanmasına neden olması şaşırtıcı bir durum değildir. Fakat metod şer'i olup başlangıç da şiddet içermezse, bu planın devamı nedir? çünkü Suriye Müslümanlarının devrimi şiddetsiz olup da planda bir adım olarak geçmezse, boş bir halkada dönüp dolaşır ve başladığı noktada biter.

İkinci adım ise, rejimi devirmektir. Bu da kendi din ve halkına karşı şer'i görevleri olarak sizin evlatlarınızdan olan güç ve iman sahiplerinin görevidir. Orduda yer alan evlatlarınıza ısrar edin ki kararlarını alıp bu hakim ve mücrim zümreyi devirsinler. Çünkü bu Şar'i'in hem sizden hem de onlardan talep ettiği şeydir. Şer'i bir temel olmadan öylesine rejimin yıkılması talep edilirse, ameliniz boşa gider ve Batı ülkelerinin çıkarına olur. Öyleyse amelin tamamlanması ve Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın izleri üzerine olması için üşüncü bir adım gerekir. Bu üçüncü adım nedir?

Batı bize yardım etmesi için üçüncü adımımızın (sivil ve demokrat) bir devlet olmasını şart koşuyor. Oysa Allah bize yardım etmesi için onun İslam devleti olmasını emrediyor. Zira Müslümanların Allah'ın kendilerine seçtiğinden başkasını seçme hakkı yoktur. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

وما كان لمؤمن ولا مؤمنة إذا قضى الله ورسوله امرا ان يكون لهم الخيرة من أمرهم

Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işe kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. [Ahzab 36]

Suriye'deki Müslümanlar!

Bu devrimler Müslümanların içlerinde bir çok müjdeleri hatırlatıp ihya etti. Nitekim ümmet nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet ile Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın şu sözüyle vaad edilmiştir:

" ثم تكون خلافة على منهاج النبوة " (Sonra nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet olacaktır.), ki onun zamanı şimdi. -Yine ümmet- Yahudileri yok etmekle Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın şu sözüyle vaad edilmiştir: "تقاتلكم يهود فتقتلونهم" (Yahudiler sizinle savaşacaklardır. Siz de onları öldüreceksiniz.) -Yine ümmet- Roma'nın fethiyle Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın şu sözüyle vaad edilmiştir: Allah Resulü ‘Hangi şehir önce feth ediliecek, yani Kustantiniye mi yoksa Rumiye mi? Diye sorulduğunda, dedi ki: ‘Önce Hiraklus şehri yani Kustantiniyedir.' Bu hadis; Roma'nın ahir-i zamanda feth edileceğine delalet etmektedir. -Yine ümmet- yer yüzünün doğusu ve batısını feth etmekle Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın şu sözüyle vaad edilmiştir: (Allah bana yeryüzünü arz etti ve onun doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü de bana arz edildiği kadar ulaşacaktır.) Öyleyse Müslümanlar nasıl olur da Batı'nın sözüne itibar ederler, Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın bu hususta sözü varken?! Hatta bundan daha fazlasını talep etmiştir. Zira Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam; Batı ülkelerinin feth edilmesi ve İslam'ın egemenliği altına girmesi gerektiğini emretmiştir. Tersi değil.

Hiz-ut Tahrir; Suriye'nin Dar-ul İslam merkezi ve kalbi olması için ehlini kendisiyle çalışmaya davet ediyor. Böylece onda Hilafet ikame edilmiş ve Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın şu sözü de gerçekleşmiş olur: (Dar-ul İslam'ın kalbi Şam'dadır.) bu yüzden hayr ehlinden başkasından talep edilmez. Allah sizi bu devrin en hayırlı halkını kılsın. Öyleyse sizi Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın metoduna davet ediyoruz. Bu davadan başka bir dava var mı?

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Lübnan Otoritesi, Suriye'deki Despot Rejime Yardım Amacıyla İnsanları Bastırmakta Israrlı

Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilayeti'nin geçen Pazar günü Lübnan-Suriye hududları yakınlarında El-Masna` bölgesinde düzenlenmesine davet ettiği ve göstericilerin ulaşmaması için yolların kapatılmasından dolayı çeşitli bölgelerde bir kaç gösteri haline dönüşen bu El-masna' gösterisinden sonra bazı emniyet güçleri Suriye'deki mağdur ve mazlumları desteklemek için birlik ve beraberlik çağrısında bulunan Hizb; yanlıları ve diğer insanları korkutup yıldırmak için bir takım despot uygulamalara başvurdu. Nitekim ordunun yolları kapatmasını kınayan bir bildiri dağıttıkları gerekçesiyle Hizbin bazı gençlerini tutuklamaya ve gösterilere katılmalarını engellemek için insanların ulaşmasını engellemeye başvurdu.

Buna göre dün Salı günü sabah saat 7:00'de ordu istihbarat görevlileri; Fuad Mansur (39 yaşında ve 4 çocuk babası) ve Bilal Taha (28 yaşında ve 1 çocuk babası) ismindeki gençleri evlerinden alarak istihbarat binasına götürdüler ve hala gelmediler. Bu gün de öğleden önce de yine ordu istihbarat görevlileri; Muhammad Esum (41 yaşında ve 3 çocuk babası) isimli bir genci Beddavi bölgesinden bulunan evinden alarak istihbarat binasına götürdüler ve hala geri gelmedi.

Şu hususu belirtiyoruz ki; Hizb-ut Tahrir'in düzenlediği bütün gösteriler şiddetsiz olup her hangi yıkıcı eylemler içermez. Bu gösteriler; bu günlerde mağdur ve ızdırap içindeki Suriye halkına yardım etmeye yoğunlaşıyor. Çünkü onlar; içinde bulunduğumuz şu anki duruma göre önceliklidirler. Şunu da belirtiyoruz ki bu tür despot uygulamalar mağdur olan Suriye halkına yardım etmek için Hizb-ut Tahrir'in sürdürdüğü faaliyetlere devam etmesini yıldırmayacak, bilakis azmini ve gayretini arttıracaktır. Ancak biz bazı çevrelerin; siyasi otoritenin Suriye halkıyla kaynaşan Lübnan halkına karşı savaş açmasını, tuzağa düşürmeye çalıştıklarının kokusunu almaktayız. Bunun olmasını da asla istemeyiz. Buna göre siyasi yetkililerin bu tür uygulamaları derhal durdurmak ve tutukluların serbest bırakılmaları için derhal harekete geçmelerini talep ediyoruz. Zira bu tür uygulamalar devam ettiği sürece onların ailelerini ve diğer Trablus halkını tahrik edebilir ki bu işin sonu hayra alamet değil. Resulullah Aleyhissalatu ve's Selam'ın şu sözünü hatırlatıyoruz:

Ümmetimin zalime ‘Sen zalimsin' demediğini görürseniz ondan hayır beklenmez.

Devamını oku...

Anayasa İslam Milletinin Zorunlu Kıldığı Kanundur

  • Kategori Tunus
  •   |  

Siyaset; dahili ve harici olarak insanların işlerini gütmektir. Bu da devlet ve ümmet tarafından gerçekleşir. Zira pratik olarak bu gütmeyi üstlenen bizzat devlettir ve bundan dolayı devleti muhasebe edecek bizzat ümmettir. Anayasa ise; devletin şeklini, onun yönetim sitemini, her organın sınırını ve yetkisini belirleyen kanundur. Bu nedenle siyaset ve anayasa yönetici ve yönetilenlerin ortak olarak kabul ettikleri tek bir fikri kaide üzerine bina edilir. İnsanların belli bir hayat bakışı üzerine kanaatleri yerleşirse ondan tabii olarak bir otorite neşet eder ve işlerini de bu hayat bakış açısından fışkıran ölçü ve kanaatlere göre güder. Böylece devlet  bireylerle ilişkileri tanzim etmek, onlara karşı kendi hak ve görevlerini ve onların kendisine karşı hak ve görevlerini belirtmek üzere genel ve özel kanunlar kor.

Lailaha illallah, Muhammedun Rasulullah akidesi olan İslam akidesi İslam ümmetinde yerleşti. Buna göre bu akide onun hayat hakkında bakış açısı olmuştur. Zira o eşyaları ve olayları buna göre akledip anlar. Nitekim ölçüleri ve kanaatleri bu temel üzerine  bina edilmiştir. Bundan dolayıdır ki genel ve özel kanunların yani anayasa ve kanunların ümmetin akidesinden fışkırması ve onun esası üzerine kurulu olması pek tabidir. Bir de çelişkili olan her türlü fikir ve ölçü uzaklaştırılır ki onun yaşam tarzı dengesiz olmasın, yıkıma sebebiyet veren faktörler sızmasın ve hayra çağırmak üzere dünyaya liderlik etmede rölünü kayb etmesin.

Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu sözüne icabet ederek

ولتكن منكم أمة يدعون إلى الخير ويأمرون بالمعروف وينهون عن المنكر وأولئك هم المفلحون

‘'Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü nehy eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.''( Ali imran 104 ) ümmetin akidesi üzerine kurulu olan Hizb-ut tahrir; İslami fikir, görüş ve hükümler benimsemiştir. Onlar sadece İslami olup gayrı islami her hangi bir şey içermez, gayrı islami her hangi bir şeyden etkilenmemiştir. Onlar tamamen islamidir ve İslam'ın usulu dışında başkasını de itimat etmemiştir.

Buna göre Hizb belli bir anayasa benimsedi. Bu anayasayı İslam ümmetinin vu ondan parça olan Tunus halkının önüne takdim ediyor ki maddelerin delilleri tek tek ve madde madde incelendikten sonra uygulamak üzere Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ın Kitabı ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Sünneti ile hükm eden ve dinleyip işitme hakkına sahip bir halife nasb etmeye başlasın.

Maddelerin akideden nasıl fışkırdığının belirlenmesi için size bu gün anayasa maddelerinden bir kaçını arz etmek istiyoruz. Zira İslam akidesi devletin şeklini ve onun yönetim sistemini, her organın sınırını ve yetkisini ve insanlar arasındaki ilişki şeklini ve yöneticilerini belirler. İşte bu yüzden şu madde alınmıştır:

Madde- 1: İslamm akidesi devletin esasını oluşturur. Öyle ki, İslam akidesini esas kılmaktan başka hiç bir şeyin varlığı devletin yapısında, organlarında veya muhasebesinde yahut devletle ilgisi olan diğer bütün alanlarda geçerli olmaz. Aynı zamanda İslam akidesi şer'i kanunlar ve anayasanın esasını oluşturur. İslam akidesine aykırı oloan kanun veya anayasa ile ilgili hiçbir şeyin bulunmasına izin verilemez.

Şari' insanların hayatın her alanı ile ilgili işlerini gütme yetkisini otoriteye verdiğine göre, dış ilişkilerde bu işleri gütme işini de kendine kayıtlı kılmıştır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in ‘'İmam bir çobandır/güdendir. Ve tebalarından sorumlu olan kendisidir'' sözünden şu madde alınmıştır:

Madde- 181: Herhangi bir fert, parti, topluluk, kuruluş ve cemaatin hiçbir şekilde yabancı herhangi bir devletle ilişkisi olmaz. Devletlerle ilişki yalnızca İslam Devleti tarafından kurulur. Zira fiili olarak Ümmetin işlerini yürütme hakkı yalnızca devlete aittir. Ümmet ve kuruluşlar, bu dış ilişkiden dolayı devlete muhasebe etmelidirler.

Müslümanların diğer ümmet ve halklarla ilişkilerinin nasıl olduğu Medine'de İslam devletini kurduktan sonra Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in fiillerinden anlaşılır; Krallara mektupları göndermesi, Usame ordusunu hazırlaması, ölümünün gerçekleştiği hastalığına rağmen Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bu ordunun gitmesini ısrar etmesi gibi hususlar İslam devleti ile dünyada herhangi bir başka devlet arasında ilişkisinin İslam'a davet esasına dayalı olduğuna delalet etmektedir. Aynı zamanda bu davet dış siyasetin esasıdır. İşte bunun için şu madde alınmıştır:

Madde- 187: İslam davetinin yüklenmesi, etrafında dış siyasetin dolaştığı bir eksendir. Ve devletin bütün devletlerle olan ilişkileri, İslam davetini yüklenme esasına göre kurulur.

Devletler arasında yapılan sözleşmelerin hangisinin caiz olup olmadığını ancak İslam akidesi belirler. Zira sözleşmeler; belli ilişkileri tanzim etmek ve bu ilişkilerin bağlı olduğu kural ve şartları belirlemek üzere devletler arasında yapılan anlaşmalardır. Müslüman fakihler buna ‘Muvada'at' derler. Müslümanlar ile kafirler arasında sözleşmelerin caiz olduğuna dair delil Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu sözüdür:

"إلا الذين يصلون إلى قوم بينكم وبينهم ميثاق"

‘'Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar...müstesna''( Nisa 90 ) ve

" وان استنصروكم في الدين فعليكم النصر "

‘'Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, -o Müslümanlara- yardım etmek üzerinize borçtur.'' (Enfal 72) bu ayetlerde geçen الميثاق'tan kast edilen şey anlaşmalardır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] kafirlerle böyle anlaşmalar yapmıştır. Ancak yapılan anlaşmanın sahih olmasının şartı anlaşmanın içerdiği konunun Şeriatın caiz olduğu konular olması lazım. İşte bunun için şu madde alınmıştır:

Madde- 189: Askeri ve bu cinsten olan anlaşmalar ve buna bağlı olan siyasi anlaşmalar, üs ve hava alanlarının kiralanması kesinlikle haramdır. İyi komşuluk, ekonomik, ticari, mali, kültürel anlaşmalar ve ateşkes anlaşmalar yapmak caizdir.

 

Ey Müslümanlar!

Bu; Hizb-ut Tahrir'in size takdim etmek istediği Rabbinizin Kitabı ve Peygamberinizin Sünneti olan tafsili delillerden istinbat edilmiş anayasanın bazı maddeleridir. Yabancı ve kafir çevrelerin kontrulü altında hazırlanan yalancı bir anayasadan dar geçimlilikten başka ne beklersiniz?

" ومن أعرض عن ذكري فان له معيشة ضنكا ونحشره يوم القيامة أعمى"

‘'Kim de benim zikrimden (kitabımdan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir geçimi olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.'' (Taha 124) O yalancı küfür anayasasına rıza göstermek ise Rabbinizin gazabını ve kalıcı bir azab getirir. Çünkü onu kabul etmek;

"وان احكم بينهم بما انزل الله ولا تتبع اهوائهم واحذرهم ان يفتنوك عن بعض ما أنزل الله اليك فان تولوا فاعلم انما يريد الله ان يصيبهم ببعض ذنوبهم وان كثيرا منهم لفاسقون"

‘'Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına musibet ve bela indirecektir. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.'' (Maide 49 ) buyuran Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın hükmünü redetmektir. İslam'ı inkar ederek onunla hükmetmemeyi kabul etmek ise açık bir inkar/küfür saymıştır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

"ومن لم يحكم بما انزل الله فأولئك هم الكافرون"

‘'Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse kafirlerin ta kendileridir.'' (Maide 45)

 

Ey Müslümanlar!

Bu bazı anayasa maddeleri anlamak, incelemek ve uygulamak üzere önünüze takdim ediyoruz. Zira şer'i hükümler onunla yaşanmak için konulmuştur. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

إنما كان قول المؤمنين إذا دعوا إلى الله ورسوله ليحكم بينهم ان يقولوا سمعنا واطعنا وأولئك هم المفلحون

‘'Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik' demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.'' (Nur 51)

يا أيها الذين آمنوا استجيبوا لله وللرسول إذا دعاكم لما يحييكم واعلموا ان الله يحول بين المرء وقلبه وانه اليه تحشرون

"Ey iman edenler! Allah ve Resulünün sizi hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman, Onlara icabet edip uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.'' (Enfal 24)

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması -

Hizb-ut Tahrir / Mısır; genel olarak Müslümanlara ve özel olarak da Libya halkına karşı kötü imajlı tağutun yıkılışını tebrik ediyor, devrimlerini Raşidi Hilafet Devleti'ne dönüştürmeye davet ediyor.

Sağında ve solunda birer tağut yıkıldıktan sonra üçüncü tağutun yıkılışından dolayı Hizb-ut Tahrir / Mısır; umumi olarak İslam ümmetine hususi olarak da Libya halkına ve Hizb-ut Tahrir / Libya'ya tebriklerini gönderiyor. Efendileri olan Amerikalı ve Avrupalıların emirleri doğrultusunda Allah'a, Resulüne ve müminlere karşı savaştılar, kendi halklarını zillete sürükleyip fakir yaptılar ve kanlarını döktüler. Zira Libya tağutu 30 sene önce Hizb-ut Tahrir / Libya gençlerinden 13 gencin canına kıyarak idam etmişti. Mısır'da da öyle olmuştu. Tek suçları İslami Hilafet Devletinin kurulmasını ve Allah'ın şeriatının tatbik edilmesini istemeleridir. Yine de bu tağutlar uzun zamandır süregelen zulüm ve taşkınlıklardan kurtulmak için zulme ve taşkınlığa karşı çıkan devrimcilerin canlarına kıyarak katlettiler.

Biz Hizb-ut Tahrir / Mısır Medya Bürosu olarak; Libya, Tunus, Mısır, Yemen ve Suriye halklarını yok olacak rejimlerin ürettiği aynı tehlikeleri ve kötü sonuçları doğuran demokrasi ve sivil modern devleti gibi düşüncelerin onlara pazarlanmasından dolayı uyarıyoruz.

Biz Libya halkının tekbir getirerek hak geldi, batıl yıkılıp gitti, zaten batıl yıkılmaya mahkumdur dediklerini duyduk. Öyleyse bu hak; Mısır, Libya, Tunus ve diğer Müslüman beldelerini birleştirecek olan Raşidi Hilafet Devletini kurarak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ın şeriatını tatbik etmek olsun, batılın ta kendisi olan ve yıkılıp gitmesi gereken sivil, laik ve demokrasi modeli olan devleti red etmek olsun.

Yine Hizb-ut Tahrir / Mısır; Mısır, Tunus, Libya ve diğer Müslüman beldelerdeki halklarımızı ABD ve Avrupa'nın ajan ve onlara tabi olan rejimler ve mikrop medya organları aracılığıyla pazarladıkları şeylerden dolayı da uyarmaktadır.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER