Cuma, 06 Recep 1447 | 2025/12/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Suriyeli Diplomatların Sınır Dışı Edilmesi, Anlamsız Bir İkiyüzlülüktür

Dışişleri Bakanı Bob Carr, Hula katliamına bir tepki olarak, geçen hafta Suriye Maslahatgüzarın sınır dışı edileceğine dair bir girişimde bulunmuştur. Senatör Carr, Hula'da neler olduğunu anlatan görüntülere ve raporlara erişimin ardından bu kararı almanın zor bir şey olmadığını söylemiştir. Nitekim federal muhalefet de sınır dışı kararını desteklemiş ve Gölge Dışişleri Bakanı Julia Bishop şöyle demiştir: "Çocukları da kapsayan sivillere dönük en son katliam, insanlığa meydan okumakta olup rejime, en güçlü kınama ifadelerinin geçtiği bir mesaj yönlendirmeyi gerektirmektedir."

Hizb-ut Tahrir / Avustralya Medya Temsilcisi Osman Bedir, bu bağlamda şunları söylemiştir:

"Avustralyalı yetkililer tarafından gelen bu gösteri, apaçık bir pervasızlıktır. Zira Suriye'deki intifada, bir küsur yıldan bu yana Suriye rejimi tarafından vahşî bir baskıya maruz kalmış ve ardışık katliamlar sırasında on binlerce insan ölmüştür. Ayrıca sürekli olarak bir yargılama olmaksızın adam kaçırma, işkence ve idam uygulanmış ve sivillere karşı tanklar ve silahlar kullanılmıştır. Peki Senatör Carr, bu olayların raporlarına ve görüntülerine erişmemiş midir? Halbuki bu, Avustralya hükümetinin bir küsur yıldır, Suriye rejiminin Avustralya'daki temsilcisini sınır dışı etmekle temeyyüz eden basit sembolik uygulamadan daha fazlasını yapmasını gerektirirdi. Dolayısıyla çok geç kalan küçük çaplı bu tür hamleler, hiç kimseyi kandıramayacaktır."

"Suriye temsilcileri sınır dışı edilmelerine rağmen Suriye Büyükelçiliği hala açıktır. Buda Avustralya hükümetinin, hala Suriye kasabı ve barbar rejimi ile olan diplomatik ilişkilerini koruduğu anlamına gelmektedir."

"Avustralya'nın ikiyüzlü tutumu, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika'daki diktatör rejimlerle olan diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini devam ettirmesi gerçeğinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Avustralya, halkların ve tagutlara karşı olan intifadalarının yanında yer aldığını iddia etmesine rağmen güçlerinin doruğundayken tagutları desteklediğini ve aynı şekilde İslam dünyasındaki tagutlarla olan ilişkilerini sürdürüp güçlendirmeyi koruduğunu görmekteyiz."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sayın El-Vadi Elektronik Gazetesi Editörüne; Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti, Sûfi Bir Hizb Değildir

"El-Vadi" Elektronik Siteniz, 28.05 günü, Üstad Zahran Celal'in, hizbin geçen günlerde dağıttığı beyan hakkında yazdığı "Hizb-ut Tahrir, Kafir "Şefik" Cumhuriyetine Meydan Okumayı ve Hilafet'i Geri Getirmeyi Talep Etmektedir" başlıklı bir rapor yayınlamıştır. Aslında rapor, genel anlamda güzel ama yazar, doğruların yanı sıra raporun sonunda şöyle demiştir: "Hizb-ut Tahrir, Mısırlı siyasî bir hizb olmasının yanı sıra 25 Ocak ayaklanmasının ardından kurulmuş olup Mısır'daki Sûfi bir akımdan neşet etmiştir." Hizbe yönelik bu nitelendirme doğru değildir. Zira Hizb-ut Tahrir, sûfi bir hizb değildir. Bilakis Mısırlı "Sûfi" Hizb-ut Tahrir'den başka ideolojisi İslam olan siyasî bir hizbtir. Şayet raporun yazarı, sorumluluk sahibi olsaydı özellikle bizlerden bilgi almak için bizimle bağlantıya geçerdi. Nitekim ayaklanmanın ardından Tahrir Meydanı'nı bir işaret olarak kabul ederek aynı ismi taşıyan birçok hizb kurulmuştur. Sonra aynı beyanın, sitenizde iki defa yayınlanması garip değil midir? Ayrıca aynı tarihte, (bu hataya düşmeyen) Üstad Ahmed Sabri, "İslamî Hizb-ut Tahrir: Hilafet Nizamı'nın Alternatifinden Razı Olmamaktadır" başlığı altında aynı beyan hakkında bir yorum yazmıştır.

Bu nedenle bizler sizlerden, Celil alim Takıyyuddîn en-Nebhâni'nin altmış yıl önce kurduğu, o zamandan beri Müslümanların ölüm kalım meselesinin, İslamî Raşidi Hilafet'i kurmak olduğuna çağıran ve Hizb-ut Tahrir anıldığında Hilafet'in ve Hilafet anıldığında ise Hizb-ut Tahrir'in hatırlandığı Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti ile 25 Ocak ayaklanmasının ardından Muhammed Abu el-Azayım'ın kurduğu Mısırlı "Sûfi" Hizb-ut Tahrir'in arasında kasıtsız olduğunu düşündüğümüz bu karışıklığın ortadan kalkması için bu açıklamanın, saygın sitenizde yayınlanmasını istiyoruz.

Buradan da Hizb-ut Tahrir, sûfi bir hizb değildir. Bilakis ideolojisi İslam olan siyasî bir hizip olup İslam'ın hükümlerinden başkasını da benimsememektedir. Dolayısıyla o, ümmetten bir parça olup ümmetin Dâr-ul İslam'da İslamî bir hayat yaşaması için onu sahih bir kalkınmayla kalkındırmak gayesiyle ümmetle birlikte ümmetin içerisinde çalışmaktadır. Nitekim kurulduğundan bu yana adını, Müslümanlara kafir Batı'ya, fikirlerine ve sistemlerine bağımlılıktan kurtuluşu göstermesinden dolayı almıştır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيدًا "Ey İman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin." [Ahzab 70]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Tunus'un, Bilgilendirme, Haber ve Açıklama Sunması Hakkında

Hizb-ut Tahrir / Tunus, 14.05.2012 Pazartesi günü, adalet limanı gözetimindeki e-posta yoluyla, (üyelerini de kapsayan genel yasal af hükmünün) gerçekçi, pratik ve yasal olarak sabit varlığından dolayı bir açıklama, bilgilendirme ve haber babından yetkili makamlara idarî bir dosya göndermiştir. Bunu da genel merkezi, organları ve onu temsil edenler hakkındaki açıklaması takip etmiştir. Yani o, hiç kimseye tenezzül etmediği gibi asla vazgeçmemekte ve herhangi aşağılık ve zararlı bir durumu da kabul etmemektedir. Bu nedenle o, aşağıdaki hususları vurgulamıştır:

1- Hizb-ut Tahrir'in amellerinde asıl olan sadece şeri hükümlerle mukayyet olmaktır. Zira o, siyasî arenaya girdiğinde sadece şeri hükümlerle mukayyet kalarak bunu yapmıştır. Şeri hükümse, ne güçlerdir ne kişisel takdirlerdir ne kutsallıktır ne vesayettir nede papazlıktır. Ancak o, Kur'an, sünnet ve bu ikisinin irşat ettiklerinden ve tafsili delillere dayalı olarak istinbat edilendir.

2- Hizb-ut Tahrir, şu ayeti kerime gereğince farz olan bir çalışma için kurulmuştur:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "Aranızda hayra (İslam'a) davet eden, marufu emredip münkerden nehyeden bir ümmet (siyasi bir hizb) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." [Âl-i İmrân 104]

Dolayısıyla hizib, Allah'ın bir farzını yerine getirmek için kurulmuş olup buda Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Nizamı'nı kurarak Allah'ın indirdikleriyle yönetmek için olan çalışmasında temeyyüz etmektedir. Zira Müslümanların, yokluğundan dolayı sıkıntılı ve sefalet içinde yaşadığı nizam, işte bu nizamdır. Ayrıca yeniden başlatıldığında önce Allah'ın rıdvanının olmasının yanı sıra İslam ile adaletinin bir rahmet olacağı nizam da bu nizamdır ki ilişkileri düzenleyecek ve ümmet ile ülkenin varlığını garantileyecek olan da işte budur... Dolayısıyla çıkarları ölçeğinde ümmetin arzularına göre hareket eden küçük bir gurubun arzuları dışında bunun için bir engel de yoktur... Nitekim bu Hizb-ut Tahrir, varlığı ve kurulması için izin almadığı gibi herhangi bir odağa da dayanmamaktadır. Bilakis daima şeri hükümleri araştırmaktadır. Dolaysıyla o, fikrî çatışma ve siyasî mücadele yapmak ve sadece İslam Devleti'ni müjdelemek için değil bilakis onu kurmak için yeterince mufassal fikirler benimsemiştir ki buda İslam'ın bütün hayat işlerinde uygulanmasını garantileyecek ve Allah'ın izniyle bu tatbiki güzelleştirip devam ettirecek hayırlı bir kıyam olacaktır.

3- Allah'a dayanmasının ve hakkıyla O'na tevekkül etmesinin ardından hizib, gayesini gerçekleştirmek için içerisinde hayrın yattığı ümmete yönelmiştir ki böylece ümmet, kendisiyle birlikte hareket etmese bile kendisine kucak açanlardan olsun... Çünkü o, Sultanın sadece ümmete ait olduğunu düşünmektedir ki böylece ümmet, Rabbi ve yaratıcısının şeriatıyla yönetmesi için ardı ardına yöneticisini seçsin ve onu muhasebe etsin. Yine o, herhangi bir başlık altında yabancılarla ilişki kurmayı, Allah'a, Resulüne ve müminlere bir hıyanet saymaktadır... Zira bugün yeni tarihî bir dönemle birlikte İslamî ümmetin hali, kementinin fiilen, hükmen, gözetim ve alemler için bir rahmet olarak Müslümanların elinde olmasından daha az değildir... Hatta Allah'ın indirdikleriyle ilgili bir yönetimin olması, İslamî ümmetin vahdeti, devletin vahdeti, İslamî ümmetin kanının, malının, topraklarının ve ırzının kutsallığı, bağımlılıktan ve sömürgeciliğin her türlüsünden nihaî olarak kurtulmak için ölüm kalım davalarını da belirlemelidirler.

4- Hizib, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, fikri çatışma, siyasî mücadele ve ümmetin nusret bulmasına dayalı metodunu takip etmektedir... Zira bu metot, şiddet ve maddî eylemlerden hâli bir metot olmasının yanı sıra fırsatçılıktan, tutumların ve fikirlerin bir eşya ve meta gibi satılmasından da hâli olduğu gibi kesinlikle zorba düşmanlıktan da hâli olan bir metottur.

5- İslam'dan benimseme yapan Hizb-ut Tahrir, yönetim, içtima, ekonomi, öğretim, siyaset ve dış siyaset gibi tüm genel hayat işleri için mufassal bir alternatif ortaya koyduğu gibi onun fikri temellerini, tafsili yasama içeriğini ve icra süreci yönlerini de ortaya koymuştur ki böylece azim İslam esası üzerine gözetim, yeterlilik ve refah gerçekleşmiş olsun... Bunlar ise sadece güçlü İslamî delillere sahip olan şeri içtihatlardır.

Başa dönecek olursak Hizb-ut Tahrir olarak bizler, içerisinde geçici hükümet yetkililerine adresimizi ve liderliğimizi bildirdiğimiz idarî çözüme yönelik bilgilendirme ve haber sunduk. Ancak bizler bu "bilgilendirme ve haberi" sunarken dinimiz için çalışmak amacıyla bir izin talep etmiyoruz. Zira daha önceki zorbalık ve zulme rağmen dünyada izzetin ve ahirette de Allah'ın rıdvanının gerçekleşmesi için çalıştık ve zalimlerin işkencelerine ve cezaevlerine sabrettik. Ancak bizler, bizimle insanların arasından çekilmelerini talep ediyoruz. Zira azim İslam ümmetinin olduğu bu ümmetin evlatları olarak bizler, sadece Allahuteala'ya güvenerek ve Nurunu tamamlayacağı ve hak olan Dinini hakim kılacağı vaadi gerçekleşinceye kadar O'nun Celali'ne ve gücüne sığınarak, yeryüzünde İslam'ı ikame etme projesi olan projemizi gerçekleştirmek için yürümeye devam edeceğimize dair Allah'a söz verdik.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ " O (Allah), dinini bütün dinlere hakim kılmak için resulünü hidayet ve hak din ile gönderendir, velev müşrikler kerih görseler de!" [Saf  7]

Devamını oku...

Köklü Değişim’den “Suskunluk İhanettir!” Konferansları - Video

  • Kategori Türkiye
  •   |  

KöklüDeğişim Dergisi, Suriye kıyamını ve orada işlenen katliamları gündemde tutmaya ve etkin çevrelerin dikkatini Suriye’ye çekmeye devam ediyor.

KöklüDeğişim’in “Suskunluk İhanettir!” başlığıyla düzenlediği Ankara Konferansları, şehrin 4 ayrı ilçesinde gerçekleştirildi. Dergi yazarlarının konuşmacı olarak katıldıkları konferanslara katılım yoğun oldu.

Farklı saatlerde gerçekleştirilen konferansların ilki, Ankara’nın Sincan ilçesi Armoni Park Konferans Salonu'nda saat 14:30’da Dergimiz yazarlarından Ercan Tekinbaş’ın sunumuyla gerçekleştirildi. Tekinbaş, Suriye’ye sessiz kalınmasının ihanet olduğu üzerinde durarak Ümmet’in, özellikle yöneticilerin ve nusret ehlinin sorumluluklarına dikkat çekti.

Saat 15:00’de Keçiören Necip Fazıl Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen konferansın konuşmacısı ise, KöklüDeğişim Yazarı ve Radyo Programcısı Bahaeddin Carda idi. Carda’nın konuşmasının çerçevesini de, program başlığına uygun olarak Müslümanların başındaki yöneticilerin Suriye için sessizlikleri, ihanetleri ve Ümmet’in, bu durum karşısındaki sorumlulukları oluşturdu.

Bir diğer konferansımız ise saat 17:00’da Ankara’nın Çubuk ilçesinde Nur Muhammed Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Konferansın konuşmacı konuğu ise Dergimiz Yazarı ve Genel Koordinatörü Süleyman Uğurlu idi. Uğurlu, Suriye bağlamında yaptığı konuşmasını, Hilafet’in gerekliliği ve Şam Ehli’nin özelliklerini içeren ayet ve hadislerle destekledi.

Ankara Konferanslarının sonuncusu ise Mamak Gazi Şahin Kültür Merkezi’nde saat 17:30’da başlayan Dergimiz yazarlarından Muhammed Hanifi Yağmur’un konuşmacı olarak katıldığı konferanstı. Yağmur da konuşmasında, Suriye konusunda yöneticilere, alimlere ve Müslümanlara düşen sorumlulukları hatırlattı.

"Suriye’de akan kana sessiz kalmadık, kalmayacağız!" diyerek, “Suskunluk İhanettir!” sloganı ile düzenlediğimiz Ankara konferanslarımıza katılımın yoğunluğu; Türkiye’deki Müslümanların da Suriyeli kardeşlerinin çektikleri acıları içlerinde hissettiklerine, yöneticilerin ve bazı çevrelerin aksine Suriye için söyleyecek sözlerinin olduğuna ve Biladu’ş-Şam’ın yiğitlerinin kıyamına destek verdiklerine dair bir tescil niteliğindeydi.

Suskunluğu kırmak, sesimizi yükseltmek ve Suriye’deki kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek adına, konferanslarımıza iştirak eden tüm Ankaralılara teşekkür ediyor ve Rabbimizden, bu ve benzeri amelleri bereketlendirmesini, Müslümanları içinde bulundukları sıkıntılardan kurtarmasını, en kısa zamanda Katından nusretiyle desteklediği bir Halife liderliğinde, bizleri zafere ulaştırmasını niyaz ediyoruz.

Kaynak: Köklü Değişim Dergisi

 

Ankara Konferansları - Çubuk


Ankara Konferansları - Mamak

 

Ankara Konferansları - Keçiören

Devamını oku...

Kalbi Olan Herkese... ŞAM...ŞAM...ŞAM...

Şam Ehli Fesada Uğrarsa Sizde Artık Hayır Kalmaz…

Bilad’üş Şam ehlinin zalimlere ve küfre karşı ortaya koyduğu kıyam tüm ümmetin imtihanıdır. Allah Rasulü Sallalahu Aleyhi Ve Sellem’in mümtaz kıldığı belde halkının İslami kıyamı, Yöneticiler, alimler, cemaatler ve tüm Müslümanlar için bir imtihan olacak.

Yöneticiler için bir imtihan olacak. Kadınların, çocukların ve zayıf düşmüş erkeklerin çağrılarına icabet etmeyen yöneticiler için çetin bir imtihan olacak. Allah muhakkak Şam ehline yardımını bir el ile gönderecek. Kaybedenler ve ziyanda olanlar Şam ehline yardımını göndermeyen ihanet içerisindeki yöneticiler olacak.

Alimler için çetin bir imtihan olacak. Bölük pörçük olmuş Müslümanların birliği ve bütünlüğü için kıyamını bereketlendirmek isteyen Şam ehli, huzur-u Mahşerde alimlerin sessizliğinden de şikayetçi olacak. Müslümanları hakka çağırmayan ve zalim sultan karşısında hakkı söylemekten sakınan alimler için de çetin bir imtihan olacak.

Cemaatler ve tüm Müslümanlar için de çetin bir imtihan olacak. Kısaca Şam ehlinin kıyamı bizim imtihanımız olacak.

“Şam ehli fesada uğrarsa sizde artık hayır kalmaz.” (İmamı Ahmed, Tirmizi ve İbni Hibban)

 

Devamını oku...

Köklü Değişim Dergisi 17 Haziran 2012 Pazar Günü Ankara'da "Suskunluk İhanettir Şiarıyla Suriye'de Akan Kana Sessiz Kalmadık, Kalmayacağız!" Başlığında 4 Konferans Düzenleyecek

  • Kategori Türkiye
  •   |  

KöklüDeğişim, Suriye Konferansları'na Ankara'da devam ediyor... Suskunluğu kırmak, sesimizi yükseltmek ve Suriye'deki kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek adına sizleri konferanslarımıza davet ediyoruz

Konferansların Yapılacağı Adresler:

SİNCAN

Armoni Park Düğün ve Konferans Salonu

Atatürk Mah. Vatan Cad. No: 10 Çok Katlı Otopark Üstü 4. Kat Konferans Salonu Sincan/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 14:30

KEÇİ ÖREN

Necip Fazıl Tiyatro Salonu

Güçsüzler Yurdu, Tepebaşı Keçiören/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 15:00

ÇUBUK

Nur Muhammed Kültür Merkezi

Yavuz Selim Mah. Saray Cad. Çubuk/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 17:00

MAMAK

Gazi Şahin Kültür Merkezi

Mamak/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 17:30

 

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER