Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Mısırlı Yetkililer, Filistin ve Lübnan Lehine Sloganlar Atan Mısırlıları Ve Yabancıları Tutukluyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Mısırlı Yetkililer, Filistin ve Lübnan Lehine Sloganlar Atan Mısırlıları Ve Yabancıları Tutukluyor!

Haber:

Mısır’da Filistin’e destek gösterilerinin akabinde tutuklananların sayısı 77 Mısırlı ve 2 yabancıya yükseldi. Bu ise 7 Ekim Pazartesi akşamı yapılan Gazze ve Lübnan’la dayanışma gösterisi sırasında güvenlik güçlerinin genç bir adamı ve beş genç kızı tutuklamasının ardından geldi. Bu arada polis birimleri, onların varlığını inkâr etmeye devam ediyor.

Yorum:

Müslüman ülkelerdeki ajan rejimler, Yahudi varlığını koruma konusundaki yeterliliklerini ve liyakatlerini kanıtlamaktan hiç çekinmiyorlar. Selefi nasıl bu vahşi düşmanın Kudüs’ü ele geçirmesinde en iyi bir yardımcı ve pay sahibi olduysa, şimdi de Sisi karşımıza çıkmış mutant Yahudi varlığına karşı her türlü duruşu engellemek için Batı’nın emirlerini yerine getirme konusundaki teslimiyetini daha büyük bir itaatkârlık ve aşağılamayla ilan ediyor. Kâfir Batı, Sykes-Picot sınırlarını onlarca yıldır Müslümanların zihninde pekiştirmiş ve yöneticileri de bu sınırların koruyucusu olarak yerleştirmiş olsa da, Müslümanların kardeş olması ve aralarındaki hayali sınırları aşması fikrinden endişe ve korku duymaktadır. Ancak o, İslam akidesinin Müslümanların gönlünde hâlâ canlı olduğunu ve sınırların kağıt üzerindeki mürekkepten ibaret olduğunu görünce şaşkına dönmüştür. Zira Ürdün’deki kardeşlerimizin Gazze’deki kardeşlerine destek olmak için sınıra nasıl koştuklarını ve Mısır’da “La İlahe İllallah” kelimesiyle nasıl duygulandıklarını gördük. Dolayısıyla bu tür hareketlere yönelik ciddi medya karartmasına rağmen, ümmetimizin içindeki hayır asla tükenmez.

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle derken ne kadar da doğru söylemiştir: مَثَلُ أُمَّتِي مَثَلُ الْمَطَرِ لَا يُدْرَى أَوَّلُهُ خَيْرٌ أَمْ آخِرُهُÜmmetim yağmur gibidir; evveli mi daha hayırlı yoksa sonu mu bilinmez.” [Tirmizi]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Ahmed Asaf – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Gazze’deki Soykırımın Üzerinden Bir Yıl Geçmesinin Ardından Alınması Gereken Dersler!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze’deki Soykırımın Üzerinden Bir Yıl Geçmesinin Ardından Alınması Gereken Dersler!

Haber:

7 Ekim 2023’ün üzerinden tam bir yıl geçti.Filistin’deki Müslümanlara yönelik soykırıma ve tarif edilemez suçlara, iki gözü olan herkesin şahit olduğu bir yıl. Bu kanlı yıla dönüp baktığımızda ve Filistin ile İslam ümmeti için daha parlak bir gelecek beklediğimizde çıkarabileceğimiz dersler nelerdir?

Yorum:

Gazze'deki Müslümanlar tarafından gösterilen cesaret ve kararlılık dersleri;

Gazze'deki Müslümanlar, devam edegelen vahşi baskı karşısında muazzam bir güç ve benzersiz bir dayanıklılık gösterdiler. Onların cesareti hepimize, zorluklar karşısında bile imanda sebat etmenin ve Allah Subhanehu’ya güvenmenin ne anlama geldiğini hatırlatıyor. Yine bize, onların Yahudi güçlerine karşı orduları ve destekleri olmadan verdikleri günlük mücadeleyi ve zulme direnme konusundaki sarsılmaz bir iradeyi gösteriyor. Böylece Gazze, İslam ümmetinin yenilmez ruhunun ve Allah Azze ve Celle’nin nusret vaadi gerçekleşinceye kadar fedakarlığa hazır olarak kalmaya devam etmenin sembolü haline gelmiştir. Ayrıca Gazze’deki cesur Müslümanlar, -ezici vahşetine rağmen- basit yöntemlerle yaptıkları direniş eylemleriyle temelden sarsılan ve düzenli bir Müslüman ordusuna asla karşı koyamayacak olan Yahudi varlığının kırılganlığını da ortaya koymuştur.

İslam beldelerindeki rejimlerin ihanetleri hakkındaki dersler;

İslam beldelerindeki mevcut rejimler, istisnasız Gazze’yi yardımsız bırakmışlardır; hatta apaçık zulme rağmen Müslümanların başındaki yöneticiler Yahudilerle işbirliği yapmaya ve Batı’ya boyun eğmeye devam ediyorlar. Dolayısıyla zayıf tahtlarını, dünyevi zenginliklerini ve hain bir şekilde sömürgeci Batılı efendilerine hizmet etmeyi, zayıfları ve mazlumları savunmaya tercih ettiler. El-Aksa hala işgal altındayken ve Gazze bombalanıp aç kalmaya maruz kalırken ordu göndermek yerine sınırları kapatmaya ve içi boş açıklamalar yapmaya devam ediyorlar. Hatta bazıları sınırları sadece suçlu Yahudilere erzak geçirmek için açarlarken diğer bazıları da işgali sona erdirmek için hiçbir fiili adım atmadan Yahudilere karşı şekli bir düşmanlık gösterdiler; bu da Yahudileri suç işlemeye devam etmeleri için cesaretlendirdi. Bu başarısızlık sadece irade eksikliğinden kaynaklanmıyor, aynı zamanda bu rejimlerin, İslam düşmanlarına olan sadakatini ifşa eden ümmete yönelik doğrudan başka bir ihanettir.

Dünya ve uluslararası sistemle ilgili dersler;

Uluslararası sistem, ikiyüzlülük ve çifte standartların egemen olduğu boş bir yapı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Zira insan hakları ve adaleti desteklediklerini iddia etmelerine rağmen, Gazze hakkındaki kanunlarının sadece büyük siyasi güçlerin kaprislerine göre uygulandığı ve desteklerinin sadece onların çıkarlarına hizmet edenlerle sınırlı olduğu açığa çıkmıştır. Nitekim Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar, soykırım daha da kötüleşmeye devam ederken, en iyi ihtimalle ihmalkâr, en kötü ihtimalle de suç ortağı oldular. Bu da bize, Filistin’in kurtuluşunun asla diplomasi ya da uluslararası kararlarla gerçekleşmeyeceğini öğretmiştir. Bu kurumlar ve kararlar yanlışlıkla ortaya çıkarılmamıştır, aksine Yahudi varlığının uzun bir kolu olarak kabul edilen sömürgeci Batı’nın hegemonyasını korumak için özel olarak tasarlanmıştır.

Askeri işgal ancak askeri kurtuluşla son bulacaktır;

Tarih ve mevcut gerçeklik bize, işgalin ancak askeri harekatla ortadan kaldırılabileceğini öğretmiştir. Bundan daha önemlisi de bunun Allah Subhanehu ve Teala’nın bir emri olmasıdır; bunun dışında ne İslam açısından ne de akli açıdan kabul edilebilir bir çözüm yoktur. Zira Gazze’de yaşananlar belirsiz olan insani bir kriz değildir, aksine İslam ümmetine karşı devam eden savaşın bir parçasıdır.Sadece Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin temsil ettiği samimi bir İslami liderlik, baskı ve ulusal parçalanma zincirlerini kıracak ve Filistin’i tamamen kurtarmak için ordular gönderecektir. Dolayısıyla suçlu işgalci güçlerle müzakere yoluyla çözüm bulmaya yönelik her türlü girişim, mübarek topraklardan vazgeçmek anlamına gelmekte olup Allah'a, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve İslam ümmetine ihaneti teşkil etmektedir.

Nerede durduğumuz hakkında kendi nefsimize yönelik dersler?

Kendi nefsimiz üzerinde düşünüp şu soruyu sormalıyız: Ümmet olmamız vasfıyla nerede duruyoruz? Zira bizler, ümmeti kurtarmak ve İslam’ı kapsamlı bir hayat sistemi olarak ikame etmek için cemaat olarak çalışmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Nitekim Gazze’deki olaylar mevcut hain rejimler altındaki zayıflığımızı ve acziyetimizi ortaya çıkardı ancak aynı zamanda değişime yönelik potansiyelimizi ve gücümüzü de ortaya çıkarmıştır. Bugün bizler bir yol ayrımındayız; ya mevcut siyasi sisteme boyun eğmeyi kabul etmeye devam edeceğiz ya da Müslümanları birleştirecek, onlar için adaleti, güvenliği ve onuru yeniden tesis edecek Hilafeti yeniden inşa etmek için ciddiyetle çalışacağız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İlyas Murabıt

Devamını oku...

Rusya 2024: Polis ve Milliyetçilerin Ortak Baskınları!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya 2024: Polis ve Milliyetçilerin Ortak Baskınları!

Haber:

Rusya’da göçmen karşıtı baskınlar devam ederken, bu olaylara bilinmeyen nedenlerle katılan özellikle kolluk kuvvetleri ve milliyetçi örgütlerin temsilcilerinin acımasız tezahürleri eşlik etmektedir. Zira medya organları son birkaç gün içinde en az iki baskın yapıldığını bildirdiler.

Baskınlardan biri Moskova bölgesindeki Naro-Fominsk şehrinde bulunan Detskiy Mir depolarında gerçekleşti. Göçmen işçilere göre baskında, polis memurları ve Rus Ulusal Muhafızlarının yanı sıra milliyetçi örgüt “Rus Topluluğu” temsilcileri de yer almıştır. Olaylar sırasında yüzlerce Orta Asyalı göçmen işçi aşağılanmış ve küçük düşürülmüştür. Bir kaynak Merchant News’e şunları söyledi: “Tam bir alay konusuydu. Zira bizden kalkıp oturmamızı, kalkıp oturmamızı istediler. Bu kişilerin hepsi belge taşıyorlardı. Belgesi olmayanlar ise otobüsle taşındılar.”

Diyalog kurduklarımızın ifade ettiklerine göre görgü tanıkları şunları söylediler: “Polis ve güvenlik güçleri baskınlarını herkesin işiyle meşgul olduğu bir zamanda gerçekleştirdi.” “Bunun bir denetleme operasyonu olduğunu söylediler. Herkesi işyerlerini terk etmeye ve tek bir yerde toplanmaya zorladılar.Onlar için Rus ya da göçmen olmanız arasında bir fark yoktu; zira herkesin belgelerini kontrol ediyorlardı.Eğer kişi kendi vatandaşlarından biri ya da yerel sakinlerden biriyse, gitmesine izin verdiler ve tüm göçmenleri bir araya topladılar. İçişleri Bakanlığı’ndan, Rus Muhafızları'ndan, Omon örgütünden, “Rus Topluluğu’ndan” ve neredeyse tüm hükümet organlarından kişiler vardı. Sabah saat onda girdiler, insanları topladılar ve onları yaklaşık akşam saat 4’e kadar sokakta tuttular. Yanında belgeleri olmayanları aldılar. Orada kalanlarla ise alay etmeye başladılar.”

Yorum:

Kayda değerdir ki Rusya’nın en büyük milliyetçi örgütü olan “Rus Topluluğu”, devletten aldığı açık destekle giderek daha fazla nüfuz kazanmaya başlamıştır.Gözlemciler örgütü, Donetsk ve Lugansk bölgelerinin yanı sıra Ukrayna’da silahlı eylemlere katılan aşırı sağcı grupları finanse eden Ortodoks oligark Konstantin Malofeev ile ilişkilendiriyor.

Rus Müslüman ve popüler blog yazarı Mansur Geneva’nın, Müslümanları “pislik” olarak niteleyen Rus Topluluğu Başkanı Andrei Tkachuk ile kamuya açık bir tartışmaya girmesinin ardından etnik nefreti kışkırtmak suçlamasıyla kısa bir süre önce tutuklandığını hatırlatalım.Milliyetçi adam eylül ayında şunları söyledi: “Bu, ordumuzun özel operasyonda zafer kazanması ve ülkenin kâfir pisliklerden korunması için dua etmek üzere kalpleri Tanrı ve ülke sevgisiyle dolu olarak ortaya çıkan ülkedeki vatanseverlerin gerçek bir Rus yürüyüşüdür.” Parmaklıklar ardında kalanlara bakıldığında, Rus hükümetinin nihayetinde çatışmanın hangi tarafında yer aldığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu, ideolojik açıdan hiç kimse için bir sürpriz olmamıştır; zira Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı İnsan Hakları Konseyi üyesi Kirill Kabanov da daha önce benzer bir açıklama yapmış ve şöyle demişti: “Böylece çember kapanmış olup milyonlarca kafirin göçünün ve toplumumuzdan bir parça olan aşırıcılığın, ekonomide helalin büyümesine yol açtığı ortaya çıkmıştır.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Mansur

Devamını oku...

Yahudi Varlığı İran’ın Nükleer Tesislerini Vuracak Mı?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığı İran’ın Nükleer Tesislerini Vuracak Mı?

Haber:

Medya organları, Yahudi varlığının İran’ın nükleer tesislerini vurma olasılığının olduğunu aktardılar.

Yorum:

Yahudi varlığı kesinlikle İran’ın nükleer tesislerini vurmak istiyor ancak Amerika buna izin vermeyecektir; zira Amerika, Ortadoğu’nun bizzat dengesizlik içinde olmasını kabul etmeyecektir. Çünkü Amerika, Hindistan’ın nükleer silahına karşılık Pakistan’ın nükleer silaha sahip olmasını kabul ettiği gibi aynı şekilde Yahudi varlığının nükleer silahına karşılık İran’ın da nükleer silaha sahip olmasını istiyor.

ABD’li siyasetçilerin geçmişte ve günümüzde yaptıkları açıklamalar, ABD’nin Yahudi varlığının İran’ın nükleer tesislerini vurmasını onaylamadığını teyit etmektedir.Trump’ın açıklamalarına gelince; bunlar sadece seçim amaçlı olup gece konuşulan gündüz silinir; dolayısıyla Amerikan başkanının ruh hali, Amerika’nın dış politikasının genel hatlarının veya temel hedeflerinin ötesine geçemez.

Amerika, kendi projesi ve planıyla yeni bir Ortadoğu ve Yahudi varlığı ifraz etmek için bölgeyi yeniden şekillendirmeye çalışıyor; peki bizim projemiz nedir?! Bizim planımız nedir? Daha ne zamana kadar seyirci kalmaya devam edeceksiniz ey güç ve kuvvet ehli?! Şimdi harekete geçmeyeceksiniz de ne zaman harekete geçeceksiniz?! Haydi projesi Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak olan Hizb-ut Tahrir’e nusret verin; zira bizleri ve dünyayı, insan şeytanlarının şerrinden ve onların proje ve planlarından kurtarmaya muktedir olan sadece odur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cabir Ebu Hatır

Devamını oku...

İran, Filistin Davasının Ticaretini Yapan Rejimlerin Sonuncusu mu Olacak?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İran, Filistin Davasının Ticaretini Yapan Rejimlerin Sonuncusu mu Olacak?

Haber:

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan CNN’e verdiği bir röportajda şunları söyledi: “Lübnan’ın “İsrail’in” elinde bir başka Gazze olmasına izin vermemeliyiz.” Ve şöyle ekledi: “Hizbullah”, Batılı ülkeler, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından savunulan, desteklenen ve tedarik edilen bir ülkeye karşı tek başına duramaz.”

Yorum:

1948 yılında Filistin topraklarının büyük bir kısmının Yahudi işgali altına girmesinden bu yana Filistin davası, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların gönlünde taht kurmuş, gözler ve kalpler ona çevrilmiş ve özellikle komşu ülkeler şekli de olsa bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Filistin elden ele Siyonist harekete teslim edilirken binlerce insan onu Yahudilerin elinden kurtarmak için seferber olmuştur.

Böyle bir atmosferin ortasında ve özellikle Filistin'i çevreleyen Şam, Hicaz, Mısır ülkeleri ve diğerleri olmak üzere tüm dünyadaki Müslümanları saran öfke hali karşısında, Filistin halkından yerinden edilmiş ve evlerinden sürülmüş kişilerin umut bağladığı yedi Arap ordusu başta olmak üzere ajan yöneticilerin Filistin meselesiyle ilgili yanlış bilgilendirme ve ticaret yapma süreci başlamıştır. Zira bu ordular, işgali yenilgiye uğratma kararlılıklarını ve Filistin’i denizden nehre kadar özgürleştirme konusundaki ısrarlarını defalarca ve ikiyüzlü bir şekilde ilan ettikleri Arap Devletleri Ligi konferansları aracılığıyla Yahudilerin ayaklarının işgal altındaki topraklarda pekişmesine yardımcı oldular. Daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu, bu örgüt Filistin halkının meşru ve tek temsilcisi olarak ilan edildi ve böylece zararlı ve ajan yöneticiler, işgal altındaki toprakların kurtarılmasının vacibiyeti konusundaki şerî sorumluluklarından sıyrılmış oldular. Bunun üzerine Arap rejimler, Filistin davası üzerinden ticaret yapmak ve halklarını fedailere yardım ettikleri konusunda aldatmak için çeşitli Filistinli grupları para, silah ve siyasi kılıfla destekleme yarışına girdiler ve bu durum Filistin Kurtuluş Örgütü’nün sözde işgal devletini tanımasına ve Ramallah’ta sözde bir Filistin otoritesi kurulmasına kadar ulaştı.

Bu acı on yıllar boyunca çoğu Arap ülkesindeki birbirini izleyen rejimlerin işlediği en büyük suçlardan biri de, Filistin davasını, ülkenin ve halkının başına musallat olmak ve her türlü muhalif sesi bastırmak için bir araç olarak kullanmaları oldu. Bunu da sömürgeciliğe karşı koymak ve Siyonist projeye karşı durmak için kurulmuş devrimci rejimler oldukları gerekçesiyle ve Filistin’i özgürleştirmek için harekete geçtikleri, dolayısıyla buna karşı çıkan herkesin Siyonistlerin ve sömürgeciliğin ajanı olduğu yalanını söyleyerek yaptılar. Abdünnâsır dönemindeki Mısır rejiminin, Kaddafi dönemindeki Libya rejiminin, Esad ailesinin iktidara ulaşması için birbirini takip eden darbeci Suriye rejimlerinin ve Baasçıların iktidarı dönemindeki Irak rejiminin yaptıkları işte budur. Körfez ülkeleri ise onları kutuplaştırmak, absorbe etmek ve şantaj yapmak için Filistinli rakip örgütlere fon sağlamakla görevlendirildi. İşgal altındaki Filistin topraklarından Ürdün Nehri'nin doğu yakasına kadar uzanan mültecilerin büyük bir kısmının bastırılması da Ürdün’de iktidarda olan Haşimi ailesinin omuzlarına düştü.

Geçen yüzyılın doksanlı yıllarında Katar ve Türk rejimlerinin rolü de, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Yahudi devletiyle birlikte yaşamasının ardından İslamcı bir karaktere bürünen gerilla gruplarını kontrol altına almak oldu.

En büyük, son ve belki de en tehlikeli rol ise Tahran rejimine aittir; zira Filistin davasının ticaretini yapma konusunda en mahir olan İran’dır. Çünkü İran dini bir karaktere sahip olan bir rejim olup her yıl Kudüs günü düzenlemekle birlikte Devrim Muhafızları içinde Kudüs Gücü adı verilen bir birim oluşturmuş, Lübnan’da işgal altındaki Filistin’in kuzey sınırı boyunca “Hizbullah” adında silahlı bir milis kurmuş, 2000 yılında İşgalci sınırların ötesine çekilmek zorunda kalana kadar Güney Lübnan’da işgalle savaşmış ve bu durum Filistin’in özgürleşmesini arzulayan dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların ve devrimcilerin dikkatini çekmiştir. Nitekim Tahran rejimi direniş gruplarını para, silah, eğitim ve askeri uzmanlık konularında desteklemeye ikna etmiş ve bu da bu grupları onun kucağına atlamaya ve ona güvenmeye sevk etmiştir; ta ki Yahudi varlığını sarsan ve onun liderlerinin kalbine korku salan Aksa Tufanı operasyonu gerçekleşinceye kadar. Zira mücahitler bu operasyonun Tahran rejimini ve milislerini Filistin’in kurtuluşu için kesin bir savaş ilan etmeye motive edeceğini düşünmüştü. Ancak şok edici olan onun kılını dahi kıpırdatmaması ve milislerine destek operasyonları adını verdikleri sınırlı atış operasyonları gerçekleştirmeleri talimatını vermesi olmuştur. Zira bu operasyonlar, beslemeyen ve işgalcinin suçundan hiçbir şey gidermeyen operasyonlardır. Böylece Gazze, bir yıl boyunca tek başına katliam, yıkım, yerinden edilme ve dehşete maruz kalmaya devam etmiştir; ta ki İran’ın partisi "stratejik sabır" tuzağına düşene kadar. Zira Gazze’deki yıkım had safhaya ulaştıktan sonra Gazze halkının yaşadığı katliamları ve yerinden edilmeleri tatma sırası ona (Hizbullah) gelmiş ve onun liderleri, helak olmalarının stratejik sabırlarında ve İran’ın angajman kurallarına uyma emirlerine itaat etmelerinde olduğuna ikna olmuştur. İşte tüm bunlar, direnişçileri, mücahitleri ve diğer Müslümanları ikna edebilmek içindi. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَZulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz!” [Hud 113]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed El-Kasas

Devamını oku...

İzzetli Gazze Tufanının Birinci Yılı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İzzetli Gazze Tufanının Birinci Yılı!

Haber:

İzzetli Gazze olaylarının üzerinden bir yıl geçti.

Yorum:

7 Ekim 2023’te böyle bir günde Gazze’deki bir grup mücahit genç, Yahudi varlığının hayali bariyerlerini aşarak onun bir örümcek ağından daha zayıf olduğunu gösterdi. Bunun üzerine başta Amerika olmak üzere tüm dünya ülkeleri işlerin kontrolden çıkmasından ve kontrol edilemez hale gelmesinden korkmaya başladı ve bu da ABD başkanı Biden’ın bu devşirme varlığa destek veren ilk kişi olmasına yol açtı. Zira Batılı siyasi ve askeri yetkililer, İslam’a ve ehline karşı savaşlarında kendileri için süngünün başı olsun diye İslam beldelerinin kalbine yerleştirdikleri projelerine her türlü askeri, maddi ve psikolojik desteği sağlamak için birbiri ardına Yahudi varlığını ziyaret ettiler.

Bir yıl boyunca Yahudi varlığı, kafir Batı’nın ve Müslüman ülkelerdeki Ruveybida rejimlerin doğrudan desteğiyle, belki 7 ekimde kaybettiği prestijinin bir kısmını geri kazanırım diye çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürerek en iğrenç ve acımasız savaş ve imha suçlarını işledi. Nitekim ilan ettiği hedeflerin hiçbirini gerçekleştiremeyince, izzetli Gazze'de başaramadığını belki başarabilir diye suç ve nefretini Lübnan ve Suriye’ye yayması ve liderlere suikastlar düzenlemesi için kendisine yeşil ışık yakıldı.

Tüm ümmetin duygularını harekete geçiren trajedinin üzerinden tam bir yıl geçti ve acı ve ıstırapla yürekleri dağlayan Gazze’deki mustazaf halkımızın başına gelenler karşısında çeşitli dayanışma ve hüzün ve acı duygularını ifade etme konusunda ciddi olmayan hiç kimse kalmadı. Zira İslam beldelerinin dört bir tarafındaki halk hareketlerini takip eden biri, ümmetin kenetlenmesinin, iletişiminin ve dayanışmasının boyutlarını ve Gazze’deki, Batı Şeria’daki ve şimdi de Lübnan’daki halkımızın başına gelenlere karşı öfkesini ifade etmek ve onları teselli etmek için mümkün olan tüm araçlarla evlatlarının yanında yer aldıklarını keşfeder ve farkına varır.

İlk mesajımı peygamberlerin varisleri olan Müslüman alimlere yöneltiyorum; etkili bir eylem sizlere bağlıdır. Zira Müslüman halklar, öncesinde cehalet politikasının, sonrasında ise şaşırtma ve yanlış bilgilendirme politikasının eşlik ettiği bir susturma politikasının ve aralarında korku ve zayıflığın yayılmasının acısını çekmektedirler. Haydi o zaman sizler, Allah’ın sizden hoşnut olacağı şeyleri gösterin, ilminizi gizlemeyin ve zalim sultan sizleri, hak sözü,Yahudilerin kökünü kazımak ve Müslüman ülkeleri özgürleştirmek için orduları harekete geçirmenin vacip olduğunu ve aşağılık ajan rejimlerden orduların harekete geçmesini engelleyen elleri koparmanın gerekli olduğunu söylemekten alıkoymasın.

İkinci mesaj da sizleredir ey Müslüman askerler; ana merkez sizlersiniz. Nasıl olmasın ki; zira sizler, ümmetten bir parçasınız ve onun acısını ve duygularını hissediyorsunuz, onun düşüncelerini taşıyorsunuz ve sizler onu savunmak için yemin ettiniz. Yoksa sömürgeci kâfirin diktiği hayali sınırlar sizin için kardeşlerinizin ve halkınızın kanından ve Rabbinize itaatten daha mı kutsal ve büyüktür?! Müslüman halklar sözlerini söyledi ve sizinle birlikte olmak için harekete geçmenizi bekliyorlar. Haydi o zaman Allah’a içinizde olan hayrı gösterin ve Allah Subhanehu ve Teala’nın şu kavlinde geçen emrini yerine getirmek amacıyla samimi bir şekilde savaşmak için acele edin: قَاتِلُوهُمْOnlarla savaşın.” [Tevbe 14] Böylece Allah’ın izniyle sizin için, ayetin şu geri kalanında geçenler gerçekleşsin: يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَAllah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” [Tevbe 14] Bu aziz olan Allah’a hiç de zor değildir ve işte yarışanlar ancak bunun için yarışsınlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdulilah Muhammed - Ürdün

Devamını oku...

Irak'taki Silahlı Grupların Artık Kendilerini Koruyacak Bir Arkaları Yok!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Irak'taki Silahlı Grupların Artık Kendilerini Koruyacak Bir Arkaları Yok!

Haber:

Iraklı kaynaklar, 8/10/2024 Salı günü, iktidardaki koalisyon içinde Yahudi varlığının Irak'ta 35 hedef belirlediğine dair bilgilerin yayılmasının ardından Muhammed Şiya Sudani’nin, grupları dizginlemek ve onların Lübnan’daki Hizbullah ile Yahudi varlığı arasında devam eden savaşa müdahil olmalarını önlemek için Şii şahsiyetlerden arabuluculuk yapmalarını istediğini açıkladı.

İran yanlısı gruplar, İran partisinin lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesine karşılık verme sözü verirken, silahlı grupların liderleri de güney Lübnan’daki direnişin yanında savaşmaya hazır olduklarını söylediler.

Kaynaklara göre Irak hükümeti, Amerika ve Yahudi varlığının Irak içindeki bu gruplara karşı tepkisinden korkuyor.Irak’taki silahlı grupların artık kendilerini koruyacak bir arkaları yok. Koordinasyon Çerçevesi güçlerine yakın iki kaynağa göre Sudani hükümetinin bu grupları frenleme ve eylemlerini durdurma kabiliyeti “şüpheliydi ve hala da şüphelidir.”

Ayrıca üst düzey bir hükümet yetkilisi, Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani’nin, Yahudi varlığı ile İran arasındaki gerilimin artması sonucundaKoordinasyon Çerçevesi liderlerini “Irak’ı yönelik beklenen riskler” konusunda kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde bilgilendirdiğini vurgularken aynı zamanda Tahran’ın da grupları devam eden savaşın dışında tutmak istediğinden dolayı hileler yaptığını vurguladı. (Şarkul Avsat)

Yorum:

Egemenliğini kaybetmiş olan Irak hükümeti, sadece içeride değil, aynı zamanda dışarıda da büyük bir sıkıntı içindedir; zira Irak Başbakanı Sudani’nin, etkili siyasi ve dini lideri ziyaret etmek ve onlarla görüşmeler yapmak için mekik dokuduğunu, bazı grupların liderleri ve komutanlarıyla acil temaslar ve toplantılar yaptığını ve bu grupları frenlemesi için İran’a çağrıda bulunduğunu görmekteyiz.

Bütün bunlar Yahudi varlığının saldırılarından kaçınmak içindir; şayet gerçeği görseydi, onun eylemlerinin faydasız olduğunu anlardı. Zira Irak’ın vurulması ya da silahlı grupların liderlerinin öldürülmesi İran’ın umurunda değildir; çünkü İran, tam bir yıl boyunca Yahudilerin Gazze halkına yönelik işlediği suçlara seyirci kalmış ve Lübnan’daki partisinin liderlerinin çoğunu, hatta liderini tehdit eden, suikast düzenleyen, bombalayan ve ortadan kaldıran mutant varlığın böbürlenmesini gördüğü halde aynı şeyi Lübnan’daki partisi için de yapmıştır.

Bu gruplar İran’ın kendilerine sırt çevirdiğini, Yahudi varlığının kendilerini tek tek ve toplu olarak öldüreceğini ve aynı şekilde Irak Başbakanı’nın da silahlı kuvvetlerin başkomutanı olmasına ve bu gruplar finansmanlarını (maaşlarını) Irak devletinden almasına rağmen silahlı gruplar üzerinde hiçbir yetkiye sahip olmadığını kabul etmiyorlar ya da farkında değiller.

Ey Irak halkı ve ey Mutasım’ın torunları olan güç ve kuvvet ehli: Gücünüzü toplayıp silahlarınızı ve yönünüzü birleştirmenizin zamanı gelmiştir. Haydi işgalci kâfirlerin planlarına köprüler olan bu hain ve ajan rejimlerin abası altından çıkın, bu kokuşmuş tahtları yıkın, Allah’ın şeriatını ikame edin ve Mescid-i Aksa’nın ve işgal altındaki diğer Müslüman ülkelerin özgürleştirilmesi için Allah yolunda cihat bayrağını dalgalandırın. Geride durarak yapmış olduğunuz fedakârlıklardan doğru yola tutunarak yapacağınız fedakârlıkların kat be kat fazla olduğunu bilin.

وَقَاتِلُواْ الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
Müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.” [Tevbe 36]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed et-Tâi – Irak

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER