(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru - Cevap
Yahudi Varlığının Ortadan Kaldırılması İçin Dua Etmek
Agus Trisa’ya
Soru:
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh; her nerede olursanız olun Allah sizi korusun.
Size şu ayet-I kerime hakkında sormak istiyorum; zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmaktadır: وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِي إِذَا دَعَانِي فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ “Eğer kullarım sana Beni sorarlarsa, şüphesiz ki Ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına, her zaman karşılık veririm. Öyleyse kullarım da Benim davetime uysunlar ve Bana inansınlar ki, doğru yolu bulabilsinler.” [Bakara 186]
Allah’ın, insanın her duasına icabet edeceği doğru mudur?
Allah’ın icabet etmediği-karşılık vermediği bir dua var mıdır?
Bazı insanlar Allah’a, Yahudi varlığının ortadan kalkması için dua ettiklerini söylüyorlar; ancak bu varlık neden hâlâ güçlü ve Gazze’ye yönelik saldırganlığını sürdürüyor?
Cevabınız için teşekkür ediyor ve Allah’tan, vereceğiniz güzel cevabınız için sizi hayırla mükâfatlandırmasını diliyorum.
Vesselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Cevap:
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh;
Dua hakkında bilinmesi gereken birtakım hususlar vardır:
1- Eğer bir mümin Allah’a, akrabalık bağlarının kesilmesini gerektiren bir dua olması dışında samimi bir şekilde dua ederse, Allah Subhanehu ona üç halden biriyle icabet eder; tıpkı Allah Subhanehu’nun Kitabı’nda ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinde şu şekilde geçtiği gibi:
Allah Subhanehu, dua edenin duasına icabet ettiği gibi darda kalanın da duasına icabet eder; وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim.” [Mümin 60], وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ “Eğer kullarım sana Beni sorarlarsa, şüphesiz ki Ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına, her zaman karşılık veririm.” [Bakara 186], أَمَّنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ “(Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine dua ettiği zaman icabet eden ve (başındaki) sıkıntıyı gideren mi.” [Neml 62]
Ancak duaya icabetin şerî bir hakikati var ki bunu da Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu şekilde açıklamıştır:مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَدْعُو اللهَ عَزَّ وَجَلَّ بِدَعْوَةٍ لَيْسَ فِيهَا إِثْمٌ وَلَا قَطِيعَةُ رَحِمٍ، إِلَّا أَعْطَاهُ اللَّهُ بِهَا إِحْدَى ثَلَاثِ خِصَالٍ: إِمَّا أَنْ يُعَجِّلَ لَهُ دَعْوَتَهُ، وَإِمَّا أَنْ يَدَّخِرَهَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ، وَإِمَّا أَنْ يَصْرِفَ عَنْهُ مِنَ السُّوءِ مِثْلَهَا. قَالُوا: إِذًا نُكْثِرُ. قَالَ: اللهُ أَكْثَرُ “Hiçbir Müslüman günah veya sıla-i rahmi kesmeyi içermeyen bir dua yapmasın ki, Allah Azze ve Celle ona şu üç şeyden birini vermiş olmasın; ya onun duasını hızlandırır, ya onu ahirete saklar yahut onun misli kadar ondan kötülük uzaklaştırır.” Dediler ki: “Öyleyse bu çoğalır.” Dedi ki “Allah (hepsinden) daha çoktur.” [Ahmed tahric etti, 3/18] Ve aynı şekilde şöyle buyurmuştur:لَا يَزَالُ يُسْتَجَابُ لِلْعَبْدِ مَا لَمْ يَدْعُ بِإِثْمٍ أَوْ قَطِيعَةِ رَحِمٍ مَا لَمْ يَسْتَعْجِلْ. قِيلَ: يَا رَسُولَ اللهِ، مَا الِاسْتِعْجَالُ؟ قَالَ: يَقُولُ قَدْ دَعَوْتُ وَقَدْ دَعَوْتُ فَلَمْ أَرَ يَسْتَجِيبُ لِي فَيَسْتَحْسِرُ عِنْدَ ذَلِكَ وَيَدَعُ الدُّعَاءَ “Kul günah veya sıla-i rahmi kesme duasında bulunmadıkça ve acele etmedikçe duası kabul edilir durur. Ey Allah’ın Rasulü! Acele etmek nedir? denildi. Bunun üzerine Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: “Dua ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vazgeçerek duayı bırakır.” [Müslim tahric etti, 4918]
Bizler Allah Subhanehu’ya dua eder ve şayet dürüst, samimi ve itaatkâr olursak, o zaman Allah’ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in açıkladığı anlamda duaya icabetin olacağından emin oluruz.
2- Dua her durumdaki hedefi gerçekleştirmenin şerî bir yolu değildir… Zira dua menduptur ancak savaşı kazanmanın veya devleti kurmanın ve benzerlerinin yolu değildir. Çünkü Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Bedir’de orduyu hazırladı, askerleri yerlerine yerleştirdi, onları savaş için iyi bir şekilde hazırladı, sonra çadırına girerek zafer için Allah’a dua etti; duasını o kadar çoğalttı ki Ebu Bekir Radıyallahu Anh O’na şöyle dedi: “Bu kadar dua sana yeter ey Allah’ın Rasulü!” (İbn Hişam’ın Sireti, 2/626). Dolayısıyla dua, sebeplere bağlanmayı bırakmak anlamına gelmez, aksine onlarla birlikte gerekli olan bir şeydir.
Aynı şekilde Hilafetin yeniden kurulmasını isteyen bir kimsenin, bunun gerçekleşmesi için dua etmekle yetinmemesi, aksine onu kurmak için çalışanlarla birlikte çalışması, bu konuda yardım etmesi ve gerçekleşmesini hızlandırması için Allah’a dua etmesi, samimi bir şekilde Allah’a dua etmekte ısrar etmesi ve sebeplere de bağlanması gerekir.
Bütün ameller de bu şekildedir; yani kişi Allah için samimi bir şekilde amel etmeli ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e karşı da dürüst olmalı, dua etmeli ve duasında da ısrarcı olmalıdır; şüphesiz Allah işiten ve icabet edendir.
3- Daha önce H. 04 Zilkade 1432 M. 1/10/2011 tarihinde benzer bir soruya cevap vermiştik; orada şöyle geçmektedir:
[………..
Sebeplere bağlanmakla birlikte yapılan duaya gelince; bunun neticelere etkisi vardır. Zira bu, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sahabesi Rıdvânullahi Aleyhim’in üzerinde olduğu şeydir. Zira Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ordu hazırlarken ve çadıra girerken dua ederdi. Müslümanlar, Kadisiye’de nehre dalmak için hazırlık yaparlarken Sad Radiyallahu Anh Allah’a yönelerek dua ediyordu… Hakeza sadık müminler, hazırlık yaparlarken dua etmeye başlamaktadırlar. Ayrıca geçimi için büyük bir gayretle çalışan kişi de dua etmektedir. Yine öğrenci de çalışıp gayret göstermesine rağmen başarmak için Allah Subhanehu ve Teala’ya dua etmektedir. Bu nedenledir ki Allah’ın izniyle bu duaların neticelere etkisi olacaktır.
Mefhumlar kitabının 65. sayfasının sonu ile 66. sayfasının başında şöyle geçmektedir: “Fakat bilinmelidir ki metodun delalet ettiği bir amel, somut neticeleri bulunan maddî bir amel olsa bile, bu amelin Allah’ın emirleri ve nehiyleri ile seyrettirilmesi ve onu Allah’ın emirleri ve nehiyleri ile seyrettirmekten kastın da Allah’ın Rıdvan’ı olması kaçınılmaz olduğu gibi, Müslüman üzerinde onun Allah Teâlâ ile olan bağını idrakin egemen olması da kaçınılmazdır. Böylece O’na, namaz ile, dua ile, Kur’an tilâveti ile ve benzerleri ile yakınlaşır. Kaldı ki Müslüman, zaferin Allah’ın indinden olduğuna itikat etmelidir. Bundan ötürü Allah’ın hükümlerinin infazı için; gönüllerde temerküz etmiş takvanın varlığı kaçınılmazdır, dua kaçınılmazdır, Allah’ın zikredilmesi kaçınılmazdır, bütün ameller yapılırken Allah ile bağın devamlılığı kaçınılmazdır.” Açıktır ki müminin, bütün amellerinde duayı, sebeplere bağlanmakla ilişkilendirmesi önemlidir. Zira bütün amellerin dua ve Allah ile bağın devamlılığı ile ilişkilendirilmesinin kritik öneminin belirtilmesi için “kaçınılmaz” kelimesinin defalarca tekrarlanması bu önemi artırmaktadır…
- Sebeplere bağlanmakla birlikte duanın kullanılması, söylediğimiz şekildedir. Ta ki Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, sahabesi Radiyallahu Anhum ile müminler de böyle yapmışlardır. Zira bu ikisini ilişkilendirdiğimiz de bu ikisinin neticelere etkisi olacaktır Allah’ın izniyle. Ayrıca bu ikisinin birlikte kullanılması da İslam metoduna aykırı değildir. Bilakis İslami fikrin uygulanması için nasların açıkladığı metot olmaksızın sadece dua ile yetinmek İslam metoduna aykırıdır…]
Bu nedenle Yahudi varlığının ortadan kaldırılması için dua etmekle ilgili sorunuzda geçenlere gelince… Bunun için dua etmek yeterli değildir; aksine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sahabesi Rıdvânullahi Aleyhim’in yaptığı gibi duayla birlikte Yahudilerle savaşacak devletin ordusunun da eşlik etmesi gerekir. Allah yardımcımız olsun.