Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İlk Nesil Bir Dava Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ * الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ * أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.” [Bakara 155-157]

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın kazasına rıza göstermekle birlikte bir gencinin vefat ettiğinin duyurur:

Muhammed Nureddin El Hasan (Ebu’n-Nur)

Merhum, 10 Rabiu’l Evvel 1446 / 13 Eylül 2024 Cuma günü Hartum’un Kalakala bölgesinde hakkın rahmetine kavuştu.

Merhum, geçen yüzyılın 1960’lı yıllarında Sudan’da, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatma davetini taşıyan ilk kişilerden biriydi. Bu uğurda zalim Cafer Nimeyri döneminde hapishanelere düştü, davaya sadık kalarak, karşılaştığı tüm eziyetlere göğüs gerdi. Son dönemlerde hastalıktan dolayı yatağa düşse de hastalığına rağmen parti gençleriyle iletişimde kalmaya özen gösterdi ve nihayetinde takdir edilen eceline kavuştu.

Yüce, kudretli, Rahman ve Rahim olan Allah’tan, onu peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle birlikte kabul etmesini, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe kılmasını, bizlere, ailesine, akrabalarına ve davet kardeşlerine sabrı cemil ihsan etmesini niyaz ederiz.

Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Ey Ebu’n Nur! Aramızdan ayrılışından dolayı üzgünüz. Biz ancak Rabbimiz’in razı olacağı sözleri söyleriz.

إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ “Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” [Bakara 156]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 17/09/2024

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 17/09/2024
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

- "Mevlid-i Nebi Haftası" Etkinlikleri
- Anayasa Tartışmaları

H. 14 Rebiu'l Evvel 1446 El-Muvafık M. 17 Eylül 2024

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Halkların Aldatılmasının ve Batı’nın Çıkarlarına Hizmet Edilmesinin Arasında Sisi’nin Türkiye Ziyareti ve Ajanların Kötülüğü

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Halkların Aldatılmasının ve Batı’nın Çıkarlarına Hizmet Edilmesinin Arasında Sisi’nin Türkiye Ziyareti ve Ajanların Kötülüğü

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayeti Medya Bürosu Üyesi

Üstad Said Fazıl’ın Kaleminden

Yıllarca ilan edilen kesilmenin ardından ilişkiler, hiçbir şey olmamış gibi normale geri döndü ve Erdoğan, darbeden sonra yıllarca Türkiye’de kontrol altında tuttuğu İhvan’a sırtını dönerek Sisi’ye kucak açtı. Gerçek şu ki, tek bir efendi Amerika için çalışan iki rejim arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kesilmemiştir; ama her iki rejimin efendilerinin çıkarları, Mısır rejiminin çıkarı ve onun korunması için ilan edilen bu zıtlaşmanın ve düşmanlığın olmasını gerektiriyordu. Nitekim biz daha önce birçok kez Amerika’nın çıkarının bunu gerektirdiğini, şayet Amerika’nın çıkarı bu ikisinin bir araya gelmelerini gerektirirse birbirlerini kucaklayacaklarını söylemiştik ki işte şu anda olan budur; bu bir kehanet değildir; aksine bu, vakıayı ve onun verilerini doğru bir şekilde okumak ve buna İslami zaviyeden bakmaktır. Nitekim bu ilan edilen düşmanlık, Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler'i ve diğer muhalifleri kontrol altına almasına, onları dizginlemesine, devrimlerinin içini boşaltmasına, içeriğinden saptırmasına ve zamanla onları sakinleştirmesine imkân sağladı ki böylece onların içinden, taviz ve teslimiyetle dolu ve rejimle onun şartlarına göre uzlaşmaya istekli itaatkâr girişimlerin çıktığını gördük! Ancak onlara dininizden tamamen uzaklaştığınız ortaya çıkıncıya kadar sizin için bir güvenlik olmayacak der gibi bu düzeydeki itaatkarlık bile rejim tarafından kabul edilmedi. Bu da bize horozun hikayesini hatırlatıyor; zira bir horoz varmış ve her sabah ezan okuyormuş. Sahibi demiş ki; tekrar tekrar ezan okuma yoksa tüylerini yolarım. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendine demiş ki; ezan okumaktan vazgeçmeyelim. Sonra sahibi eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yolarım der. Bunun üzerine horoz tavuklar gibi gıdaklamaya başlar. Sonra sahibi horozdan tavuk gibi yumurtlamasını yoksa onu keseceğini söyler! Sonra horoz kendi kendine der ki; keşke ezan okurken ölseydim. Ancak onlar bunu bile söylemediler; zira hâlâ yöneticilere aldanıyorlar, kendilerini onlara teslim ediyorlar, aynı delikten giriyorlar; dahası şeriata muhalefet etmelerine, Batı’nın yörüngesinde dönmelerine, hatta onlar siyasi zekâ, vakıa fıkhı, dengeler ve benzeri hususlar gibi Allah’ın hakkında bir sultan indirmediği batıl gerekçelerle Müslümanların katledilmesine ortak olmalarına ve mübarek topraklardaki halkımızı yüzüstü bırakmalarına rağmen Erdoğan ve benzerlerini haklı görüyorlar! Hem de Erdoğan’ın, kendisinin ölmüş Mustafa Kemal’in izinden giden laik biri olduğunu kabul ettiği kesin olarak sabit olmasına rağmen.

İki rejim arasındaki açık düşmanlığa ve karşılıklı suçlamalara rağmen Mısır ve Türkiye arasındaki ticari ve siyasi ilişkiler hiç kesintiye uğramadı; bu karşılıklı suçlamalar, Erdoğan’ın rejimin muhaliflerini kontrol altına almak yoluyla Sisi’nin bekası ve yönetiminin istikrarı konusunda Amerika’nın çıkarlarını korumak için bir kılıftan ibaretti; nitekim muhaliflerin etkileri kesilip kitleleşmeleri zayıflayarak artık sokağı hareket ettiremez hale geldiklerinde Erdoğan onlara sırtını döndü ve onlar için belirli sınırlar koydu; örneğin Mart 2021’de Türkiye hükümeti, Türkiye’den yayın yapan Mısırlı muhalif kanallara, Sisi’ye ve Mısır yönetimine saldırmayı bırakmalarını emretti. Ayrıca Türkiye yetkilileri, Türkiye’deki seçimlerin hemen ardından başlayan ve devam etmekte olan tutuklama kampanyası çerçevesinde, ikamet şartlarını ihlal ettikleri bahanesiyle gözaltı süreleri hakkında net bir bilgi olmaksızın 50 Mısırlı genci tutukladı. İşte bu hususlar, Türkiye’deki Mısır muhalefetine kırmızı çizgilere bağlı kalmaları ve Mısır rejimine saldırmaktan vazgeçmeleri yönünde bir uyarı niteliği taşımaktadır.

Mısır ve Türkiye'deki rejimler arasındaki yakınlaşmanın ve karşılıklı ziyaretlerin amacı, bir yandan ABD politikasına ve onun nüfuzunun genişlemesine hizmet eden dosyalar üzerinde birlikte çalışmak, diğer yandan Gazze dosyasının ve orada meydana gelenlerin, rejimlerin bir kısmını belki de tamamını düşürebilecek olayların daha da kötüleşmemesi için sokağı kontrol etme ihtiyacı, diğer bir yandan da büyük rezervler içeren Doğu Akdeniz’deki gaz meselesi ve bu gazın çıkarılması için istikrarlı bir ortam oluşturulması ve bunun Avrupa için Rus gazına alternatif olarak sunulması ihtiyacıdır. Ekonomik alandaki iş birliğine gelince; bu ziyaretlerin marjlarında, iki rejimin liderlerinin paylarını yükseltme, acısını çektikleri ekonomik krizlerin şiddetini hafifletme ve zaten hiç kesintiye uğramamış olan bu ekonomik yakınlaşmanın sonucunda bir umut ışığının doğacağına inanmaları için insanları aldatma amacı yatmaktadır.

Nüfuzun genişletilmesi meselesine gelince; Mısır ve Türkiye bunun için tüm hızıyla çalışmaktadır; zira Libya, Amerika ve İngiltere arasındaki bir çatışma alanı olup Mısır rejimi Amerika’nın ajanı olan Hafter’i doğrudan desteklerken Erdoğan da İslam kartını kullanıyor ve tıpkı gerek Suriye’de Amerika’ya hizmet etmek için yaptığı gibi gerekse Türkiye’de Mısırlı devrimci gençleri hapsederek yaptığı gibi İslamcıların arasına sızıyor; çünkü Libya, Amerika için stratejik bir çıkar teşkil etmektedir; bu yüzden Erdoğan, Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası alanda tanınan ve Fayez el Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümetini destekliyor. Bu ise Müslüman Kardeşler ile bağları olan figürler ve partiler de dahil olmak üzere çeşitli siyasi yelpazeleri içermektedir. Zira Serrac’ın kendisi Müslüman Kardeşler’in üyesi olmasa da hükümetinde, Müslüman Kardeşler’in Libya’daki siyasi kanadı olan Adalet ve İnşa Partisi'ndeki kişiler de dahil olmak üzere İslamcı akımların unsurları yer almaktadır; bu nedenle Erdoğan’ın hamlesi, Amerika’ya hizmet etmek, onun nüfuzunu genişletmek, bu sayede ümmetin evlatlarını ajanların ipine bağlamak ya da onları ayartıp kirli siyasi paraya bağlamak, onların kitlelerini dağıtmak ya da Beyaz Saray’daki efendilerinin meselesi çözülünceye kadar onları çatışma alanında tarafsız bir hale getirmek amacıyla istismar etmekte, oynamakta ve adapte etmekte mahir olduğu ılımlı İslam kartını istismar etmek içindir; dolayısıyla onun, kötülük ve art niyet bakımından Sisi’den ve diğer ülkelerimizdeki yöneticilerden hiçbir farkı yoktur; hatta Erdoğan diğer yöneticilerden daha kötü ve İslam’a, ümmete ve gençlerine yönelik tehlikesi daha büyüktür; çünkü efendisinin ümmetle olan çatışmasında İslam’ı istismar etmektedir.

Erdoğan’ın bugün Sisi ile yaptığı çalışmanın en önemli hedefleri, Gazze ve ABD’nin oradaki nüfuzunu etkileyecek kargaşaları önlemek için bölgeye istikrar getirme ihtiyacı, diğeri ise Somali’de yaşananlar ve ABD’ye orada bir dayanak noktası oluşturmak için onu bölme girişimleridir; işte Mısır ve Türkiye rejimleri sadece bu konu için harekete geçmiştir. Dolayısıyla Mısır rejimi, su ve Mısır’ın sudaki payı azaldığı için harekete geçmemiştir ve geçmeyecektir de; çünkü bu konu kendisini değil, Beyaz Saray’daki efendilerinin çıkarlarını ilgilendirmektedir.

Erdoğan’ın tehlikesi İslam’a bürünmesinde yatmaktadır; bu arada o, ümmetin düşmanlarıyla iş tutan ve onlara boyun eğen en habis ve suçlu bir yöneticidir; zira o, Amerika’nın ümmetin gücünü ve azmini kırmak için kendisine emanet ettiği tüm dosyalardaki zehir bir oktur.

Erdoğan’ın üzerinde olduğu vakıaya ve onunla Mısır'daki rejimin başı arasındaki yakınlaşmanın arkasında ne olduğuna yönelik açıklamamız, ümmete karşı gece gündüz ne planlandığını, buna nasıl karşı koyacağımızı, Batı'nın komplolarını nasıl başarısız kılacağımızı ve Batı lehine nüfuz çatışmalarında dökülen Müslüman kanını nasıl durduracağımızı anlamamızı sağlamaktır. Şimdi hitabımız, ümmetin projesini taşıyan bilinçli evlatlarının yanında yer almaları için ümmetin orduları içindeki muhlislere yöneliktir; umulur ki Allah aralarını birleştirir ve onlarla dinine ve ordusuna yardım eder de böylece onlar sayesinde, Batı’nın onlarca yıllık hegemonyasına son verecek, Batı’nın ve ajanlarının kökünü kazıyacak ve İslam’ı dünyaya bir hidayet ve nur risaleti olarak taşıyacak İslam Devleti kurulur. Allah’tan bunun en kısa zamanda bizim ellerimizle olmasını niyaz ediyoruz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 512. Sayı - 11/09/2024

Devamını oku...

Yahudi Varlığı Komşu Bir Ülke Değil, Kökünden Sökülüp Atılması İçin Harekete Geçilmesi Gereken Gaspçı Bir İşgalcidir

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yahudi Varlığı Komşu Bir Ülke Değil, Kökünden Sökülüp Atılması İçin Harekete Geçilmesi Gereken Gaspçı Bir İşgalcidir

Haber:

El-Arabi el-Cedid 13/9/2024 Cuma günü internet sitesinde, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati’nin Gazze Şeridi’nde derhal ateşkes sağlanması ve insani yardımların Gazze Şeridi’ne girdirilmesi gerektiğini ve Filistin tarafındaki Yahudilerin Refah geçidinden ve Selahaddin ekseninden (Philadelphi) çekilmesinin önemini vurguladı. Gazete, Bakanın “Filistin halkının meşru isteklerinin gerçekleştirilmesi ve 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerinin kurulması için acil önlemler alınması” gerektiğini de vurguladığını aktardı. Ayrıca “Mısır’ın, “İsrail’in” Philadelphi eksenindeki ve Refah sınır kapısının Filistin tarafındaki askeri varlığını reddettiğini” ifade ederek “bu durumun Mısır, Katar ve ABD tarafından ateşkes anlaşmasına varılması ve esirlerin ve mahkumların takas edilmesi için yürütülen arabuluculuk çabalarını baltaladığını” da aktardı.

Yorum:

Mısır rejimi, Filistin meselesini Amerikalı efendisinin bakış açısıyla ele almakta ve onun önerisini benimsemektedir; zira rejim, mübarek topraklardaki halkımızı desteklemek üzere herhangi bir eylemde bulunmalarını engellemek için Mısır halkını susturmaya devam etmektedir. Bu da rejimin, savaştan maddi olarak fayda sağlamasına rağmen savaşın uzamasının dengeleri altüst edebilecek bir patlamaya neden olmasından korktuğu anlamına gelmektedir.

Rejimin Selahaddin ekseninin işgal edilmesini reddetmesi, özgür ve gururlu olanların değil isteksiz ve boyun eğenlerin reddidir; zira özgür ve gururlu olan biri, elini kardeşini katleden, kız kardeşine tecavüz eden ve kutsallarını çiğneyen birinin elinin üzerine koymayı reddeder ki Yahudi varlığı mübarek topraklardaki halkımıza tüm bunları ve daha fazlasını yapmıştır. Bu nedenle o fiili muharip bir devlet olup bizimle onun arasında herhangi bir ticari, ekonomik ve siyasi ilişkilerin, ittifakların ve anlaşmaların olması caiz değildir. Dahası onunla bizim aramızda, onu kökünden söküp atmak için savaş halinden başka bir şeyin olması caiz değildir.

Filistin meselesi, genel olarak tüm ümmetin, özel olarak da Mısır halkı için çok önemli bir konudur; çünkü aralarında doğal bir bağ vardır ve Filistin, Mısır’ın doğuya açılan kapısı olup bünyesinde iki kıblenin ilkini ve üçüncü Harem-i Şerif’i barındırmaktadır; bu da onu, tüm Müslümanlar için özel bir yer kılmaktadır. Onu Selahaddin ile birlikte Haçlılardan kurtaran ordunun belkemiği olan ve Muzaffer Kutuz ile birlikte Tatar saldırılarını püskürten Mısır halkının yanındaki yerinden bahsetmiyorum bile; dolayısıyla Mısır, bu ümmet için bir kalkan olup ancak o zaman bir hayra müstahak olurlar.

Filistin meselesine vatancılık temelinde ya da Yahudi varlığını, ülkemiz üzerindeki hegemonyasını sürdürmek ve onun birliğini engellemek için ileri bir üs olarak yerleştiren sömürgeci kâfir tarafından çizilen Sykes-Picot sınırları temelinde bakılmamalıdır. Bilakis ona, düşmanın herhangi bir toprağına saldırması durumunda tüm İslam ülkelerini tek bir ülke olarak gören İslam zaviyesinden bakılmalıdır. Dolayısıyla imandan sonra düşmanı püskürtmekten daha vacip olan bir şey yoktur ve bu vacip öncelikle bu toprak halkına düşer. Şayet onlarla yeterlilik hasıl olmaz, bu düşmanı püskürtemezler ve bu toprak da işgal edilirse vacibiyet onlara en yakın olana intikal eder. Sonra yeterlilik hasıl oluncaya kadar onlara en yakın olana intikal eder veya tüm topraklar için farz-ı ayn olur. Dolayısıyla bu, Mısır ve ordusunun üzerine vaciptir; zira onlar, en yakın, en güçlü ve buna en layık olanlardır.

Ey Kenane askerleri: Sizlere çağrı üzerine çağrıda bulunduk ve mübarek toprakların halkı, sizin hayırlı ve yardımsever olduğunuza inanarak sizin yardımınızı istemekten asla bıkmadılar; o halde onların zanlarını ve umutlarını boşa çıkarmayın. Batı’nın üzerlerine üşüştüğü ve Batı’nın emirlerine yerine getiren ve sizlerin onlara yardım etmenizi engelleyen ülkemizdeki rejimlerin kuşatma altına aldığı bu mustazaflara yardım edin ki böylece Allah’a sevmiş olduğu şeyleri gösterin. Önce onları kuşatan ve Yahudilerle birlikte onları öldürmeye ortak olan rejimi ortadan kaldırarak onları destekleyin. Ümmeti, ordularını ve enerjilerini birleştirecek ve bu orduları, Yahudi varlığını ve tüm Batı nüfuzunu İslam topraklarından söküp atmak ve onların varlığını sonsuza dek sona erdirmek için seferber edecek bir devlet kurarak da dininize yardım edin. Böylece ümmet, İslam’ın ve onun Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde izzetini ve egemenliğini yeniden elde etsin.

Evet ey Kenane askerleri; Filistin’in kurtuluşu Kahire’nin kurtuluşuyla başlar, o halde kendinizi Batı’nın ajanlarından ve onun vekilleri olan kötü yöneticilerden kurtarın ve şeriat ile hükmedecek ve vizyonunu akidesinden alacak İslam Devleti’ni ilan edin. Dolayısıyla ümmetin düşmanlarıyla uzlaşmayın, katillerinizin bekçiliğini yapmayın ve ordularınızı, sadece Filistin’de değil, yeryüzünün her yerindeki mustazafları desteklemek için seferber edin ki böylece onun sayesinde ve onun aracılığıyla her bir mazlum adalete kavuşsun. O halde Hilafeti kurmak için çalışanlara yardım edin ve onu kurun ki izzetli ve onurlu asrınız yeniden gelsin. Zira sizler Hilafetin sancağını taşımaya daha ehil ve daha layıksınız. Bu hususta hiç kimse sizin önünüze geçmesin ki böylece Allah sizleri onun Ensarları kılsın ve Mısır’ı da yeniden onun başlangıç ve irtikaz noktası kılsın. Allahumme Amin.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Radyosu İçin Yazdı
Said Fazıl - Mısır

Devamını oku...

Yöneticileri Kökünden Söküp Atmak ve Raşid Hilafeti Kurmak Filistin’e Karşı Haçlı Seferini Sona Erdirmenin İlk Adımıdır

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yöneticileri Kökünden Söküp Atmak ve Raşid Hilafeti Kurmak Filistin’e Karşı Haçlı Seferini Sona Erdirmenin İlk Adımıdır

Haber:

10 Eylül 2024 tarihinde ABD Savunma Bakanlığı şu ifadelerin geçtiği bir basın açıklaması yayınladı: “Ayrıca Bakan Austin, Allenby Köprüsü geçişinde silahlı bir kişi tarafından öldürülen “İsrailli” üç sivilin ailelerine başsağlığı diledi.” (ABD Savunma Bakanlığı)

Yorum:

Gazze çatışması ABD'nin daha geniş kapsamlı kampanyasının bir parçasıdır; zira Yahudi varlığı, Orta Doğu’da gelişmiş askeri bir üs olarak çalışmaktadır.Amerika, Yahudi varlığının en büyük destekçisidir; zira işgalin başladığı 1948 yılından bu yana ona yaklaşık 310 milyar Dolar yardımda bulunmuştur. Nitekim Ekim 2023’te Filistin’e karşı son Amerikan-Yahudi haçlı seferinin patlak vermesinden bu yana Amerika, Ağustos ayındaki 20 milyar Dolarlık anlaşmaya ek olarak, Mart 2024'e kadar 100’den fazla silah sevkiyatıyla birlikte en az 12,5 milyar Dolarlıkek askeri yardımı onaylamıştır. Netanyahu’nun Gazze ve Batı Şeria’daki Müslümanlara karşı soykırım uygulamasına imkân veren işte bu destektir.

Yahudi varlığının hayat sahasındaki varlığı tamamen ABD’nin yardımlarına ve onun diplomatik desteğine bağlıdır. Zira ABD, 18 Aralık 2023 tarihine kadar Yahudi varlığını eleştiren kararları 45 kez veto etmiştir.2001 yılından bu yana 14 kez veto hakkını Yahudi varlığını desteklemek için kullanmıştır. ABD, 1982 ve 1990 yılları arasında ABD’nin toplam vetolarının neredeyse yarısı vahşi varlık lehine olması da dahil olmak üzere nüfuzunu sürekli olarak Yahudi varlığını korumak için kullanmaktadır. Amerika’nın Yahudi varlığına verdiği destek, İslam’ı ve Müslümanları bastırmak, onların düşmanlarına hakimiyet sağlamak ve yaygın bir kaos ve kan dökülmesine neden olmak yoluyla ABD’nin Müslüman ülkelere yönelik politikasını güçlendirmektedir.

Tabii ABD’nin Yahudi varlığına verdiği destek, ABD’nin dünya düzenini savunan ve onu Müslümanlara dayatan Amerika’nın Müslüman ülkelerdeki ajanlarının suç ortaklığı olmadan mümkün olamazdı. Zira saldırıları alenen kınamalarına rağmen bu hainler, Yahudi varlığıyla diplomatik ve ticari ilişkilerini sürdürmekte olup saldırıları sırasında ona önemli destek vermektedirler. Çünkü BAE, Arap Yarımadası ve Ürdün üzerinden Yahudi varlığına konvoylar tedarik ediliyor. Ayrıca Türkiye şu anda Yahudi devletine ihracat yapmak için Filistin otoritesini kullanıyor. Örneğin ağustos ayında Türkiye’nin Filistin’e ihracatı yüzde 1.156 oranında artarak geçen yılki 10 milyon Dolardan 127 milyon Dolara yükselmiştir. Dolayısıyla bu yöneticiler; ister Filistin, ister Keşmir, isterse Çin’in çevrelenmesi konusunda olsun Amerikan planlarını gerçekleştirmek için hiç yorulmadan çalışıyorlar.Ancak mesele Müslümanların onurlarını ve canlarını savunmak olduğunda sadece sözlü kınamalarda ya da boş açıklamalarda bulunuyorlar.

Ey Müslümanlar: Filistin, Allahu Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurduğu gibi İslami bir topraktır: سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ   “Bir gece, (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.” [İsra 1] Filistin için tek çözüm İslam sancağı altında cihat etmektir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ   “Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191] Dolayısıyla sizler, Amerika’nın dünya düzenine ve onun Amerikan-Yahudi haçlı seferine meydan okumalısınız. Yine sizler, şerî çözümün uygulanabilmesi için Raşidi Hilafetin kurulmasını talep etmelisiniz.

Ey Müslüman ordular içindeki muhlis subaylar: Amerikan-Yahudi haçlı seferi karşısında on bir ay boyunca sessiz kalmanız çok uzun bir sessizliktir. Görünen o ki sizin gözleriniz var ama görmemeyi tercih ediyorsunuz! İslam ümmetinin çektiği elem ve acılara şahit olmadınız mı?! Sizin kulaklarınız var ama duymamayı tercih ediyorsunuz!Çocuklarımızın, kadınlarımızın ve yaşlılarımızın çığlıklarını duymadınız mı?! Masumların “Va Mutasamah, Ey Selahaddin” şeklindeki nidaları size ulaşmadı mı?! Görünen o ki kalpleriniz imanla değil korkuyla doludur!Kahramanların yolunu mu yoksa münafıkların yolunu mu takip etmek istiyorsunuz?Bu hain yöneticilere mi itaat edeceksiniz yoksa Allahu Teala’nın ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in emrine mi itaat edeceksiniz?Dünyevi kazançlarınızı korumaya mı yoksa ahiretinizi güvence altına almaya mı çalışıyorsunuz?

Ey Müslüman ordular içindeki kardeşlerimiz: Siz yalnız olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Bu haçlı seferini sona erdirmek için harekete geçerseniz, yalnız olmayacağınızdan, dahası tüm İslam ümmetinin sizin yanınızda olacağından emin olabilirsiniz. Üç Yahudi güvenlik görevlisini cehenneme gönderen ümmetin kahramanı Mahir el-Cazi’yi görmediniz mi?Şayet savaşa liderlik ederseniz, Mahir el-Cazi gibi milyonlar sizin yanınızda olacaktır. Bunun da ötesinde Alla Subhanehu ve Teala sizinle beraber olduğu gibi Allah Subhanehu ve Teala’nın emrine uyan her salih kulun da yanındadır:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْEy iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed 7] O halde Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Zira Hilafet, Amerikan-Yahudi haçlı seferini sona erdirmenin yanı sıra aynı şekilde uzun süredir insanlığa zulmeden Amerika’nın dünya düzenini ortadan kaldırmanın da ilk adımıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zekeriya İmran – Pakistan

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları, Mübarek Toprak Filistin’in Özgürleştirilmesi İçin Müslüman Ordularına Açık Mektup Yayınladı

Hizb-ut Tahrir / Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları,

Mübarek Toprak Filistin’in Özgürleştirilmesi İçin Müslüman Ordularına Açık Mektup Yayınladı

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları olarak biz bugün, bu asil İslam ümmetinin kadınları adına, Müslüman toprakların ordularındaki samimi kardeşlerimize, babalarımıza ve oğullarımıza, Filistinli Müslümanları bu katil Yahudi varlığına karşı savunmak ve bu Mübarek Toprağın her karışını bu soykırımcı işgalin pençesinden kurtarmak için İslami görevlerini yerine getirmeye çağıran bir açık mektup yayınladık. Mektup birçok dile çevrilecek ve tüm kıtalardaki topluluklar içinde, sosyal medyada ve diğer çeşitli çevrimiçi platformlarda yaygın bir biçimde paylaşılacak.

Gazze’de son 10 ayda çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 40.000’den fazla kişi katledildi. Müslüman topraklardaki hükümetler de dahil olmak üzere dünya hükümetleri, bu katliamlara seyirci kaldı. Katliamı durdurmak için hiçbir siyasi irade göstermediler. Müslüman topraklarındaki pek çok rejim, onlarca yıldır bu soykırımcı varlıkla yaptıkları barış anlaşmaları, normalleşme, diplomatik ilişkiler ve ekonomik işbirliği sayesinde Yahudi işgalinin elini güçlendirdi. Batı ürünü ve kölesi bu ajan yöneticiler ve rejimler, bu cani varlığın bekçiliğini yaptılar ve ona karşı yapılan tüm eylemleri engellediler. Mazlum Müslümanları yüz üstü bıraktılar, Yahudi varlığına ve onun Batılı sömürgeci destekçilerine açıkça bağlılıklarını bildirdiler ve ümmet kan ağlarken askerlerini kışlalarına zincirlediler.

Bu nedenle Müslüman ordularındaki samimi ve cesur kardeşlerimizin, Müslümanların savunucusu ve kurtarıcısı olarak, İslami yükümlülüklerini yerine getirmeleri kaçınılmazdır. Çünkü bu kanserli işgali ortadan kaldırabilecek ve bu katliama ilelebet son verebilecek maddi güce -tanklar, uçaklar, mühimmat, askerler- sahiptirler. Tüm eğitimleri, silahları ve askeri güçleri ümmetlerini korumak ve topraklarını özgürleştirmek için değilse peki ne içindir? Ateşkesler yetmiş yıldır süren bu soykırımı ve Nekbe’yi kesinlikle sona erdirmeyecektir. Sadece tüm Filistin topraklarının bu cani barbar işgalden kurtarılması, Filistinli Müslümanların katledilmelerine, acı ve ıstıraplarına son verecektir. İmanlı bir ordunun harekete geçmesiyle bu ancak mümkündür.

Bu İslam ümmetinin kadınları olarak biz, Müslüman ordularındaki kardeşlerimize diyoruz ki, ümmetiniz soykırıma maruz kalırken ve Mescid-i Aksa toprakları kirletilirken daha ne kadar susacaksınız? Rabbiniz Subhânehu ve Teâlâ tarafından hesaba çekildiğinizde ne cevap vereceksiniz?  ﴿وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيرًا  “Size ne oluyor da: “Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lutfet” diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda Rabbimiz! zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75] Sizi ayağa kalkmaya, adınızı lekeleyen bu korkak hain yöneticilerin tahtlarını devirmeye, topraklarımız arasındaki bu sömürgeci ürünü milliyetçi yapay sınırları yıkmaya ve Filistinli annelerinizi ve çocuklarınızı savunmak için Kudüs’e doğru yürümeye çağırıyoruz. Hadi İslami liderlik için ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın nizamı Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için nusret verin. Hilafet, Müslümanların koruyup kollayıcısı ve kalkanıdır. Hilafet, Allah’ın emrettiği gibi ümmetinizin ve dininizin savunucuları, kurtarıcıları ve koruyucuları rolünüzü eda etmeniz için sizi seferber edecek, sizi Müslümanların kahramanları yapacak ve adınızı tarihe yazdıracaktır. Sizler, Selahaddin Eyyubi, Muhammed b. Kasım ve Muhammed el Fatih gibi İslam’ın büyük lider ve komutanların mirasçılarısınız. Hadi Mescid-i Aksa’nın kurtarılması da dahil olmak üzere onların dininize büyük zaferler kazandıran miraslarına sahip çıkın. Hadi oyalanmayın, artık harekete geçme zamanı!

Mektuba erişim linki

Mektup ile birlikte videonun linki

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi
Kadın Kolları

Devamını oku...

İhanet, Sahiplerinin Ayrılmaz Karakteristik Özelliğidir Mısır Rejimi Bir İhanet Çiti İnşa Ediyor!

Mısır Dışişleri Bakanı Dr. Badr Abdül Ati, Danimarkalı mevkidaşıyla düzenlediği basın toplantısında, Mısır’ın Gazze sınırında güvenlik çiti inşa etmek ve tünelleri yok etmek için büyük miktarda para harcadığını söyledi. Ayrıca Gazze’ye Mısır tarafından silah sokulduğu iddialarının, Yahudi varlığının Gazze’de işlediği suçlardan dikkatleri başka yöne çekmek için ortaya atılmış bir yalan olduğunu belirtti.

Ebu Mes’ud Ukbe bin Amr el-Ensari el-Bedri rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلَامِ النُّبُوَّةِ الْأُولَى إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ“Nübüvvet sözlerine yetişen insanlar, eğer utanmazsanız dilediğinizi yapınız.” [Buhari] Bugün Mısır rejimi, sadece Mübarek Toprak Filistin halkını yüzüstü bırakmakla kalmayıp, Allah, Müslümanlar ve mazlum Filistin halkı düşmanı Yahudi varlığının yanında tamamen saf tuttuğunu açıkça ilan etti. Rejim, ümmetten, davalarından, dininin başlıca görevlerinden, özellikle cihat farizasından ve yeryüzündeki mazlumlara yardım sorumluluğundan uzak durduğu gibi yoksul halktan topladığı büyük miktardaki paraları suçlu Yahudilerin güvenliğini korumaya harcamakta da bir sakınca görmüyor. Evet Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem doğru söylemiştir:

إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ“Utanmıyorsan dilediğini yap.” Dün, Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Korgeneral Ahmed Halife, Gazze sınırını ziyaret etti. Kinane ile Haşim Gazze arasındaki menfur sınırın diğer tarafında yetimlerin ve acılı annelerin çığlıklarını gördüğü ve işittiği halde bu çığlıklar, bir mücahit askerin ve soylu bir savaşçının onuruna dokunmamıştır. Aksine Silahlı Kuvvetlerin görevinin “Tüm stratejik mevkilerde ülkenin sınırlarını korumak” olduğunu vurguladı. Böylece siyasi ve askeri liderliğimizdeki musibet yaygınlaştı. Düşmanla tam bir uyum içinde hareket eder hale geldiler, İslam ümmetini düşman edindiler, gerçek sorun haline geldiler. Kinane halkı ve silahlı kuvvetlerindeki samimi subaylar hem siyasi hem de askeri liderlikteki bu yapıyı temizlemeli ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet projesine sahip Hizb-ut Tahrir gibi samimi bir liderlik edinmelidirler.

Oysa bu büyük meblağ, Mübarek Toprak Filistin’i özgürleştirmek ve ümmetin kutsal mekânlarını temizlemek için orduları harekete geçirmeye harcanmalıydı, hatta oraya harcanması farzdır. Vallahi yer altına çitler, üstüne duvarlar ve sınırlar inşa etmek ve bir tampon bölge oluşturmak, Gazze’deki kardeşlerimize apaçık bir ihanettir.

Ey Kinane askerleri! Mübarek Toprağı kurtarmanız farzdır, kurtarmadığınız sürece günahkâr olacaksınız. Dökülen her kandan, çiğnenen her onurdan ve kirletilen her kutsaldan siz sorumlusunuz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda bundan hesaba çekileceksiniz. Peki o gün ne cevap vereceksiniz? Yöneticilerimize itaat ettik ve onların emri altındaydık mı diyeceksiniz? Vallahi Allah kitabında şöyle buyuruyor:

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا * وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا * رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَبِيراً“Yüzleri ateşe çevrildiği gün, “Keşke Allah’a itaat etseydik, resulü dinleseydik” diyecekler. Ve ekleyecekler: “Rabbimiz! Biz efendilerimizi ve büyüklerimizi dinledik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları ağır bir şekilde lânetle!” [Ahzab 66-68] Yoksa, biz zayıf ve mağlup kimselerdik, liderlerimize, yöneticilerimize, büyüklerimize ve onların etrafındaki şeyhlere ve âlimlere uyduk. Hem kendileri saptılar hem de bizi saptırdılar mı diyeceksiniz? Oysa Rabbiniz size bunu önceden zaten şöyle haber vermişti:

إِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعاً فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا نَصِيباً مِّنَ النَّارِ * قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ“Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslayanlara: “Doğrusu biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?” derler. Büyüklük taslayanlar: “Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir” derler.” [Mümin 47-48]

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir, Zalim Hasina Hükümetinin Partiye Getirdiği Yasa Dışı Yasağın Kaldırılması Hakkında Dakka Basın Kulübü’nde Basın Toplantısı Düzenledi

Dilekçe sahipleri ve ilgili avukatlar, bugün (9 Eylül 2024, Pazartesi) saat 15:00’te Dakka’daki Ulusal Basın Kulübü Abdus Salam Konferans Salonu’nda zorba Hasina hükümeti’nin Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayetine getirdiği haksız yasağın kaldırılması için Bangladeş İçişleri Bakanlığına verilen dilekçeyle ilgiliydi bir basın toplantısı düzenlediler. Yüksek Mahkeme avukatı Noor Mohammad, basın toplantısında yazılı açıklamayı okudu, Hizb ut Tahrir üyesi Imtiaz Selim, gazetecilerin çeşitli sorularını yanıtladı. Bu soruların özeti aşağıdadır:

22 Ekim 2009’da Hasina hükümeti, sadece bir basın notu ile siyasi parti Hizb ut Tahrir’i hukuka aykırı bir şekilde yasakladı. Basın notunda, herhangi bir memorandum ve SRO numarası belirtilemden veya ilgili yasaya atıfta bulunulmadan, partinin faaliyetleri “kamu güvenliğine tehdit” ve “ülkenin hukuk ve düzenine aykırı” olarak nitelendirildi. Ancak, Dakka Purana Paltan 55/A’daki Siddique Konağı’nda bulunan Hizb ut Tahrir Bangladeş’in merkez ofisine herhangi bir tebligat yapılmadı ve zorba Hasina hükümeti, suçlamaları destekleyecek hiçbir kanıt sunmadı. Aslında Hasina hükümeti, hain Hasina’ya karşı sadık ve cesur bir duruş sergilediği ve 25 Şubat 2009’da Pilkhana’da ordu mensuplarının katledilmesindeki Hint komplosunu ifşa ettiği için partiyi yasakladı. Ümmetin geçim ve savunma gücü meselelerindeki çıkarlarını benimsemesi kapsamında parti, faşist Hasina hükümetine karşı cesurca bir duruş sergiledi ve komplosunu açığa çıkarmak için bildiri dağıtmak, toplantılar ve yürüyüşler düzenlemek gibi bir dizi faaliyetler gerçekleştirdi. 28 Şubat 2009’da, Hizb-ut Tahrir, “Orduyu ve BDR’yi yok etmeye yönelik Hint komplosunu ve hükümetin kayıtsızlığını protesto edin” başlıklı bir bildiri yayımlayarak Hindistan ve Hasina hükümetinin komplosunu ilk ifşa eden parti oldu. Hizb-ut Tahrir ile siyasi olarak başa çıkamayan otoriter Hasina hükümeti, partiyi baskı altına almak için ‘yasaklama’ sopasını kullandı. Zorba Hasina tarafından uygulanan yasak, yasadışı ve Bangladeş anayasasına aykırıydı. Ayrıca, Hasina hükümeti, önceden herhangi bir bildirimde bulunmadan Hizb-ut Tahrir’i 2013 tarihli Terörle Mücadele Yasası’nın (2) numaralı maddesine dahil etti; bu, yasadışıdır ve Terörle Mücadele Yasası’nın 18(1) maddesiyle tutarsızdır. Sonuç olarak, toplumun bilinçli kesimleri, o dönemde Hizb-ut Tahrir’in yasaklanmasına ilişkin utanmazca alınan kararı şiddetle kınadılar. Günlük Naya Digant Gazetesi’nin ünlü köşe yazarlarından entelektüel Sayın Farhad Mazhar hükümeti sert bir şekilde eleştirdi: “…hükümet, Hizb-ut Tahrir’in neden kamu güvenliğine tehdit oluşturduğunu açıklamadı. Herhangi bir kanıt bile sunmadı.” 29 Ekim 2009’da, Daily Amar Desh Gazetesi editörü Sayın Mahmudur Rahman, Daily Amar Desh’in ön sayfasında “Fikir ayrılığını bastırma gündemi” başlıklı haberinde, hükümeti Hizb-ut Tahrir’i yasakladığı için sert bir şekilde kınadı ve protesto etti. Uluslararası İnsan Hakları Örgütü de bu tür yasadışı yasaklara karşı çıkarak, Ekim 2009 tarihli insan hakları raporunda şu ifadeye yer verdi: “…Hizb-ut Tahrir’in herhangi bir kanıt sunulmadan yasaklanması, düzenli ve barışçıl siyasi faaliyetlerin geleneksel uygulamasına aykırıdır ve hükümetin antidemokratik tutumunu ortaya koymaktadır…”

Geçici hükümeti, Hizb-ut Tahrir’in son 15 yılda zorlu siyasi mücadelede ve zorba Hasina’ya karşı yürütülen harekette oynadığı önemli rolü derinlemesine düşünmeye çağırıyoruz. Faşist Hasina hükümetinin baskısına karşı güçlü bir duruş sergilediği için partinin birçok aktivisti korkunç işkencelere maruz kaldı ve büyük fedakarlıklar yaptılar. Bununla birlikte, parti her zaman ülkenin egemenliğini korumada samimi ve cesur bir rol oynamıştır. Ayrıca, Cemaat-i İslami’ye uygulanan yasağın kaldırılmasını da memnuniyetle karşılıyoruz. Cemaat-i İslami, zorba Hasina hükümetinin son yasağının kurbanı oldu, oysa biz onların ilk kurbanıydık ve on yıldan fazla bir süredir tarifsiz acılar çekiyoruz. Artık adalet ve hakkaniyeti sağlayarak Hasina hükümetinin zulmünden kurtulması bu geçici hükümetin elindedir. Bu hükümet öğrenci hareketinden doğduğu için, halkın iradesini yansıtması ve Hizb-ut Tahrir’e uygulanan yasadışı yasağı derhal kaldırması bu hükümetin sorumluluğundadır.

Son olarak, Hizb-ut Tahrir, toplantıya katılan gazetecilere teşekkür etti ve bu yasadışı ve haksız yasağın kaldırılması konusunu mevcut Geçici Hükümetin Danışma Konseyi’ne taşımalarını rica etti. Hizb-ut Tahrir, mevcut geçici hükümetin bu yasadışı yasağı kaldırarak adaleti tesis etmesini beklemektedir.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER