Cuma, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 28/05/2024

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 28/05/2024
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Üyesi Sayın Muhammed Emin Yıldırım gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

- Refah yanıyor artık konuşma zamanı değil
- Erdoğan'ın Kapitalizm eleştirisi
- Türkiye'nin başıboş köpek sorunu

H. 20 Zilkade 1445 El-Muvafık M. 28 Mayıs 2024

Devamını oku...

Hasina Hükümeti, Haçlı Amerika’ya Teslimiyetini Kanıtlamak İçin Raşidi Hilafet Savunucularını Gözaltına Alıp İşkence Etmekte ve İslam’a Karşı Bir Savaş Yürütmektedir

İslam ve Hilafet çağrısında bulunanlara karşı yürütülen sistematik zulmün bir devamı olarak, Hasina hükümetinin haydutları, 14 Mayıs 2024 tarihinde Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulması çağrısında bulunan 57 yaşındaki Hidayet Hüseyin’i gözaltına aldı. Hükümetin haydutları, gözaltındaki sorgusu sırasında işkence yaptılar. O derece ki hastaneye kaldırmak zorunda kaldılar. Hidayet Hüseyin, “Kurtuluş Savaşı Şehitleri Evlatları” örgütü Projonmo 71’in genel sekreteriydi. Ancak sözde milliyetçilik ve laikliğin İslam akidesiyle çeliştiğini, sömürgeciliğin bir aracı olduğunu, onunla sömürgecilerin İslam ümmetini böldüğünü, düşmanlık ve savaşa sürüklediğini, İslam ümmetinin zenginliklerini yağmaladığını fark edince, daveti benimsemiş, şeriatla yönetimin ve İslam ümmetinin birliğinin sembolü haline gelen Raşidi Hilafet’in kurulmasında aktif rol almıştır. Hüseyin’in samimi tutumu ve dürüst davranışı, tiran Hasina hükümetinin kurtuluş savaşındaki sözde kahramanlarının ve dinsiz laikliğin maskesini düşürmüştür. Ebu Hurayra’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللهَ قَالَ: مَنْ عَادَى لِي وَلِيّاً فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ “Allah şöyle buyurdu: “Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim.” [Buhari] Allah ve Rasûlü düşmanı Hasina rejimi, Haçlı Amerika’nın teveccühünü kazanarak iktidarda kalabilmek için Raşidi Hilafet çağrısında bulunanları gözaltına alıp işkence etti. Yüce İslam dinine karşı savaş başlattı, ülke ekonomisini ve insanların geçimini yok etti. İslam’a ve Müslümanlara karşı savaşında Batılı Haçlıların güvenini ve teveccühünü kazandı ve kendisini tek alternatif olarak lanse etti. Amerika’ya dedi ki “Benim sorum şu, eğer beni devirirlerse sıradaki kim olacak? Yerime geçecek birini buldular mı? Benim sorum bu.”

Ey insanlar! Bangladeş Halk Cumhuriyeti Anayasası’nın 39. Maddesi şöyle der: (1) Düşünce ve vicdan özgürlüğü güvence altındadır. (2) Ulusal güvenlik, yabancı devletlerle dostane ilişkiler, kamu düzeni, genel ahlak ve edep, mahkemeye saygısızlık, iftira veya suça teşvik amacıyla kanunla getirilen makul kısıtlamalara tabi olmak kaydıyla: (a) Her vatandaş ifade ve düşünce özgürlüğü hakkına sahiptir ve (b) basın özgürlüğü güvence altındadır. Şimdi soruyoruz: Hasina hükümeti hangi anayasaya göre İslam davetini yüklenenleri gözaltına alıp işkence etmektedir? Gerçek şu ki, bu laik sistem ve pozitif anayasa bir yalandan, açık bir illüzyondan ibarettir ve sadece insanları ezmenin bir aracıdır! Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللهُ فَأُوْلِئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” [Maide 44]

Ey insanlar! Biz, Hizb-ut Tahrir olarak, sizleri uyanmaya, mevcut laik rejimden kurtulmaya ve Raşidi Hilafet’in samimi davetçilerinin peşinden gitmeye çağırıyoruz. Mevcut baskıcı rejimden kurtulmak ve Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte fikri ve siyasi mücadeleye angaje olun. Allah Subhânehu ve Teâlâ bizi bu suç rejimine karşı sessiz kalmamamız konusunda uyarmıştır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.” [Enfal 25]

Devamını oku...

Allah, Sizin İçin Ne Bir Bayrak Dalgalandırmış Ne de Bir Hedefe Ulaşmanızı Sağlamıştır Ey Laik Kadınlar!

Demokratik Sivil Güçler Koordinasyonu “Tekaddum”, kuruluş konferansı faaliyetleri kapsamında Kadın Düşünce Toplantısı’nın açılış oturumunu başlattığını duyurdu. (25 Mayıs El Cezire)

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Kadın Kolları olarak biz, aşağıdaki gerçekleri beyan ediyoruz:

Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nin ordu ile kurduğu iki yıllık koalisyon hükümeti döneminin deneyimlerinden olan “Tekaddum” kadınları, toplumu sekülerleştirmek için hoş olmayan eylemler yaptılar. Aralık 2018’de gençlik hareketini çaldıktan ve Sudan halkının devrim trenine bindikten sonra aldıkları önceki siyasi ruhsatlarından hâlâ tam olarak yararlandıklarına inanıyorlar. Güya özgür hayat müjdesiyle laiklik zehrini kusuyorlar. Tüm değerleri ve idealleri ayaklar altına alıyor, her yerde özgürlük ve kurtuluş sloganları atıyorlar.

Artık bu kadar siyasi illüzyon yeter. Bu toplantıların size bir yararı olmayacak ey özgür kadınlar! Sudanlı kadınların, iffet ve saflıklarını bir kenara bırakıp, alınıp satılan bir meta olmaktan başka toplumlarına ya da kendilerine hiçbir faydası dokunmayan aciz ve çaresiz Batılı kadınları taklit etmelerini istiyorsunuz. Kadın meselelerini ticari bir meta haline getirmenizi asla kabul etmeyeceğiz ve Sudanlı kadınları bir daha kadın hakları, kadının rolü ve benliğini gerçekleştirme gibi süslü sözlerle kandıramayacaksınız. Bu sloganlar ifşa olmuştur. Sizler, Sudanlı kadınların yüce İslam’a dayanan değerlerine, standartlarına ve inançlarına isyan eden sömürgeci Batı elçiliğinin dilencileri haline geldiniz.

Allah’ın izniyle bu toplantılar ve seküler partiler, ölmekte olan Batı uygarlığının çarkında bir dişli olmaya mahkumdur. Allah’ın şeriatını uygulayan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulmasıyla seküler partilerde İslam temelinde köklü değişiklikler gerçekleşecek. Sonsuza dek siyaset çöplüğüne atılacaklar ve hatta İslam’ın kavram ve fikirleriyle çelişen bir uygarlığa teşvik ettikleri için hesaba çekileceklerdir.

Amaçları tükendikten sonra sizi tekmeleyecek olan Batılı destekçinizin itmesi karşılığında Allah sizin için ne bir pankart kaldırır ne de Sudanlı kadınları laikleştirme hedefine ulaşmanızı sağlar. Bu kadar yanılsama yeter artık. İngiliz Petronella White, hayatının büyük bir bölümünü feminizmi savunarak geçirdikten sonra pişmanlıklarını dile getiren bir makale kaleme aldı: “Bekârım, çocuğum yok ve yalnızım. Feminizm beni ve tüm neslimi hayal kırıklığına uğrattı.” dedi. (Britanica)

Bugünkü iddiamız sömürgecilik ya da Batı elçilikleri değil, İslam’dır. Allah’ın izniyle zamanı gelmiş ve şafağı yakın olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti İslam’ı uygulayacaktır.

Devamını oku...

Özelleştirme Enerji Sektörünü Mahvetti, Yine de Yöneticiler Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Yıkıcı Diktelerine Uymaya Devam Ediyor

 

Pakistan yöneticileri, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) emriyle özelleştirmeler yaparak yatırımcı çekmeye çalışıyor. 23 Mayıs 2024 tarihinde IMF, Pakistanlı yetkililerin “yüksek enerji maliyetini azaltacak reformlar da dahil olmak üzere enerji sektörünün yaşayabilirliğini güvence altına alması, kamu iktisadi teşebbüslerinin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi yoluyla kamu hizmeti sunumunu iyileştirmesi, yatırım için eşit fırsatlar ve daha güçlü bir yönetişim sağlayarak özel sektörün gelişimini teşvik etmesi” gerektiğini vurguladı. Ertesi gün, 24 Mayıs 2024 ‘te Pakistan Federal Ticaret Bakanı, Kore Cumhuriyeti Pakistan Büyükelçisi ile bir araya geldi. Basın Enformasyon Dairesi tarafından yapılan basın açıklamasına göre, Bakan, “Koreli şirketlere açık bir çağrıda bulunarak onları Pakistan’ın ticari ve stratejik projelerini keşfetmeye ve yatırım yapmaya çağırdı” Potansiyel yatırım için vurgulanan kilit sektörler arasında enerji sektörü de yer alıyor. Özelleştirilmesi hedeflenen şirketler arasında büyük, karlı enerji projeleri de var.

Sömürgecilere körü körüne hizmet ederek hükümet, stratejik askeri sanayi de dahil olmak üzere sanayinin bel kemiğini oluşturan Pakistan’ın enerji sektöründe yatırımcılar için pervasızca büyük bir atılım yaratmaya çalışıyor. “Kamu kurumlarının ulusal hazine üzerindeki yükünü hafifletmek” ve “hükümetin işi, ticaret yapmak değildir” şeklindeki sömürgeci kapitalist ilkeler, Batıda IMF’de eğitim görmüş yöneticilerin ve ekonomik suikastçıların sloganları haline geldi. Yöneticiler, Washington sonrası yoksulluk, acı, borç ve intihar konsensüsünün bu yıkıcı reçetesinin bedelini sıradan insanların ödemesini umursamıyor. Enerji sektörüne zarar veren yıkıcı reformlar ve özelleştirmeler, IMF ve Dünya Bankası da dahil olmak üzere sömürge kurumlarının talebi üzerine 1990’larda başladı. 2024-25 için hükümet, 4.000 milyar rupi tutarındaki toplam elektrik harcamalarının 2.200 milyar rupisini kapasite ödemelerine harcayacak. Bağımsız elektrik üreticileri tek bir birim elektrik üretmese bile bu tutar enerji ödemelerine harcanacak.

Enerji sektörü reformları yerel yatırımcıların, yabancı yatırımcıların ve bankacıların cebini doldurdu. Reformlar, insanların güçlükle kazandıkları birikimlerinin ve kârlarının hortumlanmasını sağladı. Buna rağmen yöneticiler, “özelleştirmeden sonra kurumların kendi ayakları üzerinde duracağını” iddia ederek enerji sektörlerindeki kârlı projeleri özelleştiriyor. Ama bir soruya yanıt veremiyorlar: “Özelleştirilen 160 işletmeden 130’u neden tasfiye edildi?”. “İş yapmak hükümetin işi değildir” diyorlar ama şu soruya cevap veremiyorlar: “İnsanlara, temel ihtiyaçlarını ve tesislerini sağlamanın esasen bir iş olduğunu kim söyledi?” “Özelleştirme gelirleriyle dış borçları ödeyeceğiz” diyorlar ama şu soruya cevap veremiyorlar: “Düzinelerce işletme özelleştirildikten sonra hala Pakistan’ın borcunda neden bir artış var?”

Kapitalizm, zenginliği birkaç kişinin elinde toplayarak insanları kendi zenginliklerinden pay almaktan mahrum bırakır.

Hem sosyalizm hem de kapitalizm, hangi kaynakların insanlara ve hangilerinin özel sektöre ya da devlete ait olması gerektiğini tanımlayamadı. Çünkü mülkiyet konusu, sınırlı insan kavrayışının ötesindedir. Allah, mülkiyet konusunu sonsuz bilgeliğiyle çözerek insanlığa merhamet etti. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُون شُرَكَاءُ فِي ثَلاَثٍ: الْمَاءِ وَالْكَلِ وَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mera ve ateş.” [Ahmed] Bu nedenle İslam’da enerji ve mineraller, kamu mülkiyeti tanımı altına girerler. Bu kaynaklar, kamu mülkiyeti ve ihtiyacıdır, ucuz da olsa pahalı da olsa insanlar için gerekli bir ihtiyaçtır. İnsanlar onsuz yaşayamaz. Devlet, petrol, gaz, su, mera ve elektrik gibi kamu mallarını kamu çıkarları için harcamak üzere denetler. Müslümanların Halifesinin, bu kamu fonlarını özelleştirme yoluyla özel mülkiyete dönüştürmesi caiz değil.

Hilafet Devletinde, büyük bir ekonomik zenginlik kaynağı olan enerji, kamu mülkiyetindendir. Mülkiyet konusundaki benzersiz yaklaşımı nedeniyle İslam, servetin toplum içinde dolaşımını sağlar ve birkaç yatırımcının elinde toplanmasını önler. Dahası, İslam’ın ekonomik hükümlerinin bir sonucu olarak, insanlar ucuz fiyatlarla elektrik, petrol ve gazdan faydalanacaklardır. Nübüvvet metodu üzere Hilafet, özelleştirme yoluyla enerji ve yakıt gibi kamu mülkiyetinin sömürülmesine son verecektir. Uygun fiyatla yakıt ve enerji sağlayarak bir sanayi devrimi yaratacaktır. Müslümanlar, çökmekte olan sömürge sistemine son darbeyi vurarak onun yüklerinden kurtulmalıdırlar ve subaylardan, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmelidirler ki ümmet yeniden Allah’ın Müslüman topraklarına bahşettiği muazzam zenginlikten tam olarak faydalanabilsin.

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri'nin Müslümanları! Naveed Butt 11 Mayıs 2012'den beri zorla alıkonuluyor, çünkü siz hala yükümlülüğünüzü yerine getirmediniz!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri'nin Müslümanları! Naveed Butt 11 Mayıs 2012'den beri zorla alıkonuluyor, çünkü siz hala yükümlülüğünüzü yerine getirmediniz!

#FreeNaveedButt

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Pazar, 26 Şevval 1445 H - 05 Mayıs 2024 M

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Tacikistan’da Başörtüsü Yasağı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Tacikistan’da Başörtüsü Yasağı!

Haber:

Tacikistan Parlamentosu, "Tacikistan Cumhuriyeti Gelenek, Kutlama ve Ritüellerinin Düzenlenmesi" yasasında “ulusal kültürle bağdaşmayan kıyafetlerin” giyilmesini yasaklayan değişiklikleri kabul etti.Bu giysinin adı doğrudan yasada yer almıyor ancak uzmanlar, Tacikistan yetkililerin kendisiyle mücadelede uzun süredir devam eden uygulamaları göz önüne alındığında, bununla esas olarak Müslüman kadınların kıyafetlerinin kastedildiğine inanıyorlar. Ayrıca sadece başörtüsü değil, aksine örtünmek de yasaktır. Yasaya göre bu kıyafetlerin ülkeye ithal edilmesi, satılması ve halka açık yerlerde giyilmesi artık yasaklanacak ve ihlal edenlere de para cezası verilecektir.Yasağı ihlal eden kişiler mevcut döviz kuru üzerinden 7.920 Somoni veya 733 Dolar para cezasına çarptırılabilecekken yetkililer ise 39.600 Somoni veya 3.668 Dolar para cezasıyla karşı karşıya kalacaktır.

Bu değişikliklerin Meclis tarafından, kamuoyu tartışmasına sunulmadan kabul edildiğini belirtmekte fayda vardır. Değişiklikler henüz yasal olarak yürürlüğe girmemiş olsa da Tacikistan'da yasanın kabul edilmesinin hemen ardından sağlık kurumlarından birinin girişinde çekildiği anlaşılan bir videoda, Müslüman kadınların başlarına taktıkları örtüden dolayı çalışan bir kadının 3.5 bin Somani para cezasıyla tehdit edildiği görülüyor.

Yorum:

Bu adım, ülkedeki dini sembol ve uygulamaları kısıtlamayı hedefleyen bir dizi önlemin sonuncusuydu.Yetkililer, bu önlemlerin dini aşırılıkla mücadele etmeyi ve ulusal kimliği korumayı amaçladığını söylüyorlar ancak bunun sadece ülkede İslam’a karşı mücadelede başka bir adım olduğu herkes için gayet açıktır.

Tacikistan’da başörtüsü yasağı münferit bir olay değil, aksine devletin uzun süredir devam eden toplumu yabancılaştırma ve dini özgürlükleri kısıtlama politikasının bir devamıdır. Nitekim 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, diğer birçok Orta Asya ülkesi gibi Tacikistan da dini geleneklerin yeniden canlanmasına tanık olmuştur. Ancak 2000’li yılların ortalarından itibaren Cumhurbaşkanı İmamali Rahman liderliğindeki ülke hükümeti, devletin laik doğasını koruma bahanesiyle dini faaliyetleri kontrol altına alacak önlemler almaya başlamıştır.

Ama son yıllarda Tacikistan makamları, dini sembolleri ve uygulamaları kısıtlamayı hedefleyen bir dizi yasa ve kararlar yayınladılar.Örneğin 2017 yılında devlet kurumlarında, esas olarak başörtüsüyle ilgili olan dini kıyafetlerin giyilmesini yasaklayan bir yasa çıkarıldı. Dolayısıyla yetkililer, aşırıcılıkla mücadele ve ulusal kimliğin korunması zaruretinden dolayı bu önlemleri meşrulaştırıyorlar.

Nitekim Cumhurbaşkanı Ali Rahman, başörtüsünün Tacikistan kültürüne yabancı bir unsur olduğunu ve ulusal birliğe tehdit oluşturduğunu defalarca açıklamıştır. Ayrıca halka açık konuşmalarında, Tacik kadınlarına yönelik geleneksel kıyafetlerin başörtüsü takmayı içermediğini, geleneksel eşarplar ve ulusal kostümlerin ulusal kıyafet yönetmeliğinin temeli olması gerektiğini vurgulamıştır.

İslam’da şerî kıyafet, Müslüman kadınlar için bir farz, tevazu ve dini öğretilere bağlılığın vücut bulmuş hali olarak kabul edilir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin hadisleri, kadınların istenmeyen ilgilerden korunmaları ve onurlarının muhafaza edilmesi için kadınların başlarını ve vücutlarını örtmelerini emretmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Mansur

Devamını oku...

Uluslararası Ceza Mahkemesi Bir Oyundur: Amerika'nın Çıkarlarına Göre Ya Kutsallaştırılır Ya Da Ondan Kurtulunur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Uluslararası Ceza Mahkemesi Bir Oyundur: Amerika'nın Çıkarlarına Göre Ya Kutsallaştırılır Ya Da Ondan Kurtulunur!

Haber:

Fox News 24 Mayıs 2024’te şöyle bir haber geçti: "BM mahkemesi “İsrail’in” Refah saldırısını durdurmasını talep ediyor ancak hükümet “Hamas'ı yok edeceğine söz veriyor.” Netanyahu ile yapılan bir röportaj yayınlandı ve röportajı yapan kişi konuşmasına Netanyahu’yu överek ve uluslararası toplumu kınayarak başladı.Uluslararası Ceza Mahkemesi daha önce Netanyahu ve Ordu Bakanı Yoav Galant hakkında tutuklama emri çıkarılmasını tavsiye etmişti.

Yorum:

Netanyahu ve Galant’a yönelik tutuklama emri önerisi, birçok Amerikalı siyasetçiyi öfkelendirdi.ABD Başkanı Biden şunları söyledi: “Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısının “İsrailli” liderlere karşı tutuklama emri çıkarma talebi çok çirkin olup açıkça şunu ifade etmeme izin verin: Bu savcı ne ima ederse etsin, “İsrail” ile Hamas arasında hiçbir denklik yoktur.Güvenliğine yönelik tehditlere karşı her zaman “İsrail’in” yanında olacağız.”Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin duyurusunu “utanç verici” olarak nitelendirdi.

Ayrıca Blinken, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin hukuki yargı yetkisini de sorgulayarak şunları söyledi: “Amerika Birleşik Devletleri, mevcut çatışmadan çok önce de Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin bu meselede yargı yetkisine sahip olmadığı konusunda açıktı.Uluslararası Ceza Mahkemesi, taraf devletler tarafından sınırlı yargı yetkisine sahip bir mahkeme olarak kurulmuştur. Bu sınırlar, entegrasyon ilkelerine dayanmaktadır; görünen o ki savcının “İsrail” yargı sistemine tam ve zamanında ilerleme fırsatı vermek yerine bu tutuklama emirlerini talep etme telaşının ortasında bunlar burada uygulanmıyor.” Dolayısıyla kendisinin ifade ettiği gibi ilerlemek için tek şey Gazze halkının katledilmesi ve aç bırakılması, mülklerinin ve sivil altyapılarının yok edilmesi iken Yahudi varlığına ise “zamanında ilerleme fırsatı” verilmelidir.ABD’nin hegemonyasındaki “dünya düzeni” ne kadar da acımasız!

Cumhuriyetçi senatörler Senato'ya şunları amaçlayan bir karar sundu: “ABD çıkarlarını tehdit eden ve ABD müttefiklerini zayıflatan gücün kötüye kullanılması nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkililerine mali yaptırımlar ve vize yasakları uygulanmalıdır.” Daha önce de Temsilciler Meclisi, başkanın Yahudi varlığına silah gönderme yetkisini devre dışı bırakmayı hedefleyen bir yasa tasarısını onaylamıştı; Biden ise bunu geçici bir aradan sonra yine yaptı.

Yahudi varlığı İsra ve Miraç topraklarının halkına karşı suçlarını sürdürmek için her türlü fırsata sahipken, Arap yöneticiler ve onların tuzaklarına düşenlerse, sömürgeci Batılı güçlerin ve onların kurumlarının küçük bir kurtuluş umudu vererek üzerlerindeki baskının hafifletilmesini gözetliyor ve talep ediyorlar. Tek kurtuluş, onların derin bir uçuruma gönderildiklerinde olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdullah Rubin

Devamını oku...

Yerinden Edilenler Sizin Kardeşlerinizdir, Onların Aşağılanmasına ve Sınır Dışı Edilmesine İzin Vermeyin!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yerinden Edilenler Sizin Kardeşlerinizdir, Onların Aşağılanmasına ve Sınır Dışı Edilmesine İzin Vermeyin!

Haber:

Yerinden edilmiş Suriye halkını aşağılamak, tutuklamak ve suçlu Suriye rejimine teslim etmek.

Yorum:

Irkçılar, Hıristiyanların Lübnan'da demografik değişim korkusunu bahane ederek, (Trablusşam’dan) Başbakan ve İçişleri Bakanı’nı, Suriye halkının sınır dışı edilmesi ve rejime teslim edilmesi yönündeki kampanyaya katılmaya ikna etmeyi başardılar.Vatandaşlığa kabul edilen Ermeniler ile Suriye, Filistin ve Irak'taki Hıristiyanların yüzdesinin %20'yi geçmediği bilinmektedir; o halde hangi değişimden bahsediyorlar acaba?!  Bu ırkçı kampanya aşağıdaki nedenlerden dolayı başarılı olamayacaktır:

Birincisi: İslam, Müslümanların mustazaf kardeşlerine kucak açmasını emretmektedir; peki ya bunlar şayet komşularsa ve aralarında evlilik yoluyla akrabalık varsa nasıl olmalı acaba?!Bu nedenle Müslümanların çoğunluğu, Suriye halkından olan mustazaf kardeşlerinin yanında durmaktadırlar ve onları yalnız bırakmayacaklardır.

İkincisi: Müslüman ülkeler arasındaki sınırlar, Sykes-Picot Anlaşması’nda sömürgeci tarafından dayatılan yapay sınırlardır; bu sınırlar yakında ortadan kalkacak, ülke vahdetine yeniden kavuşacak ve Müslümanların artan uyanışıyla birlikte Müslümanlar arasındaki vatancı veya milliyetçi temeldeki bölünmeler de yakında ortadan kalkacaktır.

Üçüncüsü: Suriye halkından yerinden edilmiş olanlar, paralarını ekonomik döngüyü daha iyiye doğru sevk edecek projelere yatırmalarının yanı sıra bol miktarda ucuz iş gücü aracılığıyla Lübnan halkının ekonomik sıkıntılarının hafifletilmesine katkı sağlamaktadırlar.

Dördüncüsü: Suriye halkının işgücü, özellikle inşaat ve tarım sektörü olmak üzere Lübnan için vazgeçilmez olup onlar hiç kimsenin sahip olmadığı bir deneyime sahiptirler ve onların gitmesi durumunda Lübnan’ın işgücü açığını doldurması mümkün değildir.

Sonuç olarak Lübnan’daki ırkçı “azınlıkları” şu hususta uyarıyoruz; öngörülebilir bir gelecekte Batı’ya göç ve düşük doğum oranınız nedeniyle zayıflık ve düşüşle karşı karşıya kalacaksınız; bugün Müslümanların zayıflığına, savunmasızlığına, Irak, Şam ve Filistin gibi ülkelerden sürülmelerine aldanmayın, yakın gelecek ülkedeki ezici çoğunluk için olacak ve liderliği elde etmek için de yeniden inisiyatifi ele geçiren ve kalkınan sımsıkı ve birleşik bir güç olarak geri döneceklerdir. Şayet varlığınızı korumak istiyorsanız, atalarınızın yaptıkları gibi düşmanlarınızın saflarında değil Müslümanların saflarında olun.

Size gelince ey Müslüman siyasetçiler; bir mevki edinmek veya maddi çıkarları paylaşmak amacıyla kindar ırkçıları razı etmenin peşinde koşmayın; yoksa alemlerin Rabbini, Rasulü’nü ve müminleri öfkelendirirsiniz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER