Cuma, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Amerika’nın Acımasız Politikaları, Kenya’yı ve Afrika’yı Kapitalizmin Kaosundan Kurtaramaz

Başkan William Ruto’nun 4 günlük ABD ziyareti sona erdi. Bu, bir Afrikalı liderin 16 yıl sonra ABD’ye yaptığı ilk resmi ziyaretti.

Bu ziyaret karşısında Hizb ut-Tahrir / Kenya olarak aşağıdaki açıklamayı yapıyoruz:

Ziyaret Kenya’yı kurtaramaz çünkü Amerika, tarihsel olarak Kenya ekonomisinin ve genel olarak Afrika’nın çıkarlarına karşı her zaman yanlış tarafta yer almıştır. Başkan Ruto ile ABD’li mevkidaşı Joe Biden arasında demokrasi, ticaret ve güvenlik konularında yapılan görüşmeler, saldırgan emperyalist politikaların Kenya üzerindeki baskısını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bu politikalar ülkeye zarar vermeye devam edecek. Dolayısıyla, halihazırda ağır borç yükü ve hayat pahalılığı krizi altında ezilen Kenya ekonomisine ABD’nin mali olanaklar sunması, halkın acısını daha da artıracaktır. Serbest piyasa gibi ABD destekli kapitalist ticaret politikaları, Kenya ve tüm Afrika’yı yoksullaştıran ekonomik felaketlere yol açmış, yoksulluk, açlık ve ölümcül hastalık oranlarında bir artışa neden olmuştur.

Küresel istikrarsızlığın ve terörizmin en büyük destekçisi olan ABD’nin güvenlikten bahsetmeye hakkı yoktur. Selefi gibi Joe Biden da Gazze’de insanları öldüren cani Yahudi varlığını desteklemektedir. Amerika, 1948’de kurulduğu günden bu yana Yahudi varlığının her zaman sadık müttefik ve destekçisi olmuş, Gazze de dahil olmak üzere Filistin’i bombalamak için silah, tank ve uçak tedarik etmiştir. Geçen yıl 7 Ekim’den bu yana Biden, işgalci varlığa 100 askeri tankerin yanı sıra yaklaşık 250 milyon dolar yardım sağlamıştır. Dahası, Amerika (terörle mücadele) adı altında pek çok Afrika ülkesinin askeri gücünü kullanmış, kontrolü altına alıp askeri üsler kurmuştur. Bu stratejiyle Afrika’daki ganimetten daha fazla pay alabilmek için İngiltere ve Fransa’nın yerini geçmeyi amaçlamıştır. Kenya’da Amerikalıların, Lamu ilçesinin Camp Simba ve Wajir bölgelerinde askeri üsleri var.

Bu ziyaretin, yakın tarihi Anglo-Amerikan çatışmalarına sahne olmuş bir ülkede Amerikan hegemonyasını güçlendirmeyi amaçladığını vurguluyoruz. İktidar ile siyasi muhalefet arasında siyasi çatışma yaşanıyor. Amerika ve İngiltere arasındaki sömürgecilik çatışmasının zirvede olduğu bir dönemde Kenya’nın Somali, Kongo Cumhuriyeti ve yakın zamanda Haiti’ye asker göndererek ‘terörle mücadele’ gibi sömürgeci gündemlere hizmet ettiğini görüyoruz.

Afrika’daki diğer ülkeler gibi Kenya da hâlâ yeni-sömürgeciliğin etkisi altında. Dolayısıyla Amerika’nın siyasi baskısına asla direnemez. Bu bağlamda Kenya Yahudi varlığını tanımış ve iki devletli çözümü desteklemiştir. Kenya ve Afrika, Batılı güçlere bel bağlayarak bir kaosa sürüklenmektedir. Dünyanın güneyini yeniden ekonomik, siyasi ve sosyal istikrara kavuşturmanın yegâne yolu, sömürgeci nüfuzu ortadan kaldırmak ve Hilafeti yeniden kurmaktır.

Devamını oku...

Ölümcül Refah Katliamı. Bırakın Müslüman Ordularını, Dünyada Herhangi Bir İnsanlık Kaldı mı Acaba?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Ölümcül Refah Katliamı

Bırakın Müslüman Ordularını, Dünyada Herhangi Bir İnsanlık Kaldı mı Acaba?!

Haber:

Doha - 27 Mayıs 2024: Katar Devleti, Gazze Şeridi, Refah’ta yerinden edilmiş kişilerin kaldığı bir kampı hedef alan ve onlarca şehit ve yaralanmaya neden olan “İsrail” bombardımanını en güçlü şekilde kınadı ve bunu, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde kötüleşen insani krizi daha da artıracak uluslararası yasaların ciddi bir ihlali olarak değerlendirdi.

Dışişleri Bakanlığı, “İsrailli” yetkililerin, Uluslararası Adalet Divanı’nın Refah'a yönelik askeri saldırılara son verilmesi çağrısında bulunan kararına uyması gerektiğini vurguladı ve uluslararası topluma da soykırım suçunun önlenmesi, sivillere tam koruma sağlanması için acilen harekete geçilmesi ve işgal güçlerinin, Gazze Şeridi'ndeki yüz binlerce yerinden edilmiş insan için son sığınak haline gelen şehirden onları zorla ayrılmaya zorlama planlarını uygulamasının engellenmesi çağrısında bulundu.

Bakanlık, Katar Devleti'nin, bombalamanın devam eden arabuluculuk çabalarını karmaşıklaştıracağı, Gazze Şeridi'nde acil ve kalıcı ateşkes ile esir ve esirlerin değişimi için bir anlaşmaya varılmasını engelleyeceği ve bunun da savaşın etkilerini ve bölgesel ve uluslararası güvenlik üzerindeki yansımalarını ağırlaştıracağı yönündeki endişelerini ifade etti. (Katar Dışişleri Bakanlığı)

Yorum:

Refah katliamı cezasız bir şekilde gerçekleşti.

Kampta ortaya çıkan görüntüler dehşet vericiydi. Ölümcül katliam, yerinden edilmiş insanların barınması için belirlenen insani yardım bölgesinde meydana geldi; zira bu bölge bombalandı ve ateşe verildi.Suçlu Yahudi varlığı sığınağı bombaladığında başları kopan çocukların ve parçalanmış yanmış cesetlerin resimleri ortaya çıktı. Kitlesel imha tarif edilemez boyuttaydı!

Aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Süfyan Kudah’ın açıkladığı gibi Ürdün, bu eylemleri kesin olarak kınadığını yineledi ve bunları, uluslararası hukukun ve uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali ve tüm insani ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan şeyler olarak nitelendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan televizyonda yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Uluslararası Adalet Divanının saldırıları durdurma çağrısının ardından gerçekleşen bu katliam, terör devletinin kanlı ve kalleş yüzünü bir kez daha ifşa etmiştir.”

Bu kanlı ve kalleş doğa, tüm dünyanın önünde ifşa olmadı mı?! Tüm İslam ümmetiyle alay eden ne kadar kibirli bir açıklama. Hayal kırıklığının boyutu tüm dünyanın gözü önünde ve en önemlisi Cenab-ı Hakk'ın önünde, Allah'ın mutlak kudret sahibi, intikam sahibi olduğunu, Refah ve Gazze'nin feryatlarının karşılıksız kalmayacağını unutmayın: إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌRabbinin yakalaması gerçekten pek şiddetlidir.” [Buruc 12] Dolayısıyla talep edilen şey, söz değil, aksine tüm orduya, Yahudi varlığını ortadan kaldırmak ve kavrulmuş Filistin halkını ve topraklarını kurtarmak için harekete geçme emrinin verilmesidir.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt şunları söyledi: “Kurumların elindeki, bu suçlardan sorumlu olanların uluslararası adalet tarafından fiilen aranmasını gerektiren suç dosyalarının güçlenmesi için bu yeni suçu da uluslararası mahkemelere sunacağız.” Velinimetlerinin hegemonyası nedeniyle geri durmakla yüzleşmek dışında küfür mahkemelerinin daha fazla delile ihtiyacı var mı?! Dahası onlar, barbar tabiatlı olup Müslümanlara karşı nefret doludurlar.

Komşusu Müslüman ülkelerinin gözleri önünde kasıtlı olarak katliamlar işleniyor ve buna mukabil Refah halkı “güçlü kınamalarla” karşılaşıyor!!! Suçlu Netanyahu ve çetesi, başından beri bunu ilan etmişti ancak Müslüman orduları felçli olarak kalmaya devam ediyor. Bunun onlara, daha fazla masum insanı öldürmesi, Gazze Şeridi’ni ve tüm Batı Şeria’yı yok etmesi için vahşi varlığa bir yeşil ışık daha yakmaktan başka hiçbir faydası yoktur; çünkü karşılık görecekleri tek şey, içi boş sözlerden oluşan başka bir açıklama olacaktır! Arap rejimleri, sanki orduları yokmuş gibi yayın yapmak için X web sitesini kullanmakla yetiniyor. Filistin'i desteklediğini iddia edenler ise bu rejimler değil, kınamak ve protesto etmek için elektronik medya organlarına başvuran sıradan insanlardır. لِيَجْزِي اللهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ إِنَّ اللهَ سَرِيعُ الْحِسَابِAllah herkese kazandığının karşılığını vermek için (onları diriltecektir.) Kuşkusuz Allah, hesabı çabuk görendir.” [İbrahim 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Menal Bedir

Devamını oku...

Netanyahu… Yalancı Doğru Söyledi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Netanyahu… Yalancı Doğru Söyledi!

Haber:

“İsrail” Başbakanı Binyamin Netanyahu, -bugün Knesset önünde yaptığı konuşmada- kendi deyimiyle zafer elde edilene kadar Gazze Şeridi’ndeki savaşı durdurmayacağını ve buna hazır olmadığını vurguladı. (El Cezire)

Yorum:

Netanyahu’nun, el-Cezire uydu kanalı üzerinden Knesset önünde yaptığı iğrenç konuşmasını dinlerken, onun bazı bakanlarının savaşın sona ermesini talep etmesine yanıt olarak öfkeli bir şekilde konuştuğu sırada tercüman Netanyahu hakkında: Hamas’ı kastederek “Bizi yok etmek isteyenler var” dedi ve ardından onun savaşı durdurmayacağını söyledi.

Netanyahu hangi zaferden bahsediyor? kendisi ve onun mutant varlığı, gerçek bir savaşta Müslümanlarla savaşmaya güç yetirebilirler mi? Bu kavim, Allah’ın yarattığı en korkak insanlardır. Allah Subhanehu ve Teala’nın vasfettiği üzere hayata en çok düşkün olan insanlardır; bu yüzden -gerek kendisi, gerek beraberindekiler, gerekse arkasındakiler-, gizli anlaşma, komplo ve ihanet olmadan gerçek bir savaşta Müslümanlara galip gelemeyeceklerinden emindirler. Şayet onun geri kalan ipleri de Batı’ya ve Amerika’ya bağlı olmasaydı, uzun zaman önce yok olup giderlerdi.

Kendilerini yok etmek isteyenlerin var olduğuna dair konuşmasına gelince; yalancı doğru söyledi; zira Yahudi varlığını yok etmek için uygun fırsatı bekleyen, bu varlığı ortadan kaldırmak için Ruveybidaların pençesinden kurtulmaya çalışan ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etmek isteyen yüz milyonlarca Müslüman ve onların orduları vardır.

إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” [Talak 3]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halife Muhammed – Ürdün

Devamını oku...

İşgalin Suçları Daha da Korkunçlaşıyor ve Dünya İse Kınamak ve Eleştirmekle Yetiniyor!!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

İşgalin Suçları Daha da Korkunçlaşıyor ve Dünya İse Kınamak ve Eleştirmekle Yetiniyor!!

Haber:

Suçlu işgalci varlık, son iki gün içinde Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a iki saldırı düzenledi ve çok sayıda insanı yerinden eden saldırının ve sosyal medyada yayılan korkunç sahnelerin ardından bunlardan biri hakkında soruşturma açıldığını duyurdu!!

Yorum:

Pazar günü Refah'ın kuzeybatısındaki Tel el-Sultan bölgesinin vahşice hedef alınarak 45 kişinin ölümüne ve 249 kişinin ağır yanıklarla yaralanmasına neden olan saldırının ve Gazze’deki Sivil Savunmanın verilerine göre Salı günü Refah'ın batısındaki el-Mavasi bölgesini hedef alan ve 21 kişinin ölümüne, 64 kişinin de yaralanmasına yol açan ikinci bombalamanın ardından elimize korkunç sahneler ulaştı!

Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar gibi yerinden edilmiş masum insanların kömürleşmiş bedenlerinin gerçekten şok edici sahneleri, gören herkesi sarstı ancak dünya her zamanki gibi karşı çıkmakla, kınamakla ve eleştirmekle yetindi!! İşgalci de alışık olduğumuz üzere meydana gelenleri inkâr ederek her iki operasyonda kullanılan mühimmatın bu kadar büyük bir yangına neden olamayacağını ve konuyla ilgili soruşturma başlattığını iddia etti!!

Ne kadar iğrenç bir dünyada yaşıyoruz Allah aşkına?! Yahudi varlığının arbedesi ve hayal kırıklığına uğratanların sessizliği daha hangi boyuta ulaşacak Allah aşkına?!

Her ne kadar bizler gerek işgalin suç boyutunun gerekse dünyadaki etkili ülkelerin suç ortaklığının boyutunun farkına varmış olsak da ancak bizler, gördükleri ve tanık oldukları onca şeyin ve bizim de tanık olduğumuz büyük trajedilerin ardından Müslüman orduların uyumaya devam etmesine ve verdikleri tepkiye gerçekten çok hayret ediyoruz!!

Ey ümmetin hayal kırıklığına uğratan orduları; kardeşlerinizin yanmış cesetlerinin resimlerini, başı kopmuş bebeğin resimlerini, yerinden edilmişlerin yanmış çadırlarının ve diğerlerinin resimlerini arşivinize ekleyin, tabi şimdilik bu resimleri incelemekle yetinin ve sonra da Allah sizlere tüm bunlar hakkında sorduğunda vereceğiniz cevabı düşünün!!

Allah’a yemin olsun ki sizin hayal kırıklığına uğratışınız, artık tahammül edilemeyecek bir noktaya ulaştı; o halde değişim sünnetinden (Allah’ın sizin yerinize başka bir toplum getirme sünnetinden) korkun; işte o zaman size hiçbir şey fayda sağlamayacaktır!

وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم

Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Minnetullah Tahir – Tunus

Devamını oku...

Türkiye: Refah'taki Vahşi Katliamlara Tepki İçin Gece Gösterileri!

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti:
Refah'taki Vahşi Katliamlara Tepki İçin Gece Gösterileri!

Hizb-ut Tahrir / Türkiye, yedi aydan fazla bir süredir devam eden, cani Yahudi varlığı tarafından Gazze Şeridi'ndeki silahsız Müslümanlara karşı işlenen ve bugüne kadar 120.000'den fazla Müslümanın şehit olmasına ve yaralanmasına yol açan vahşi (soykırım) katliamlar karşısında, Gazze Şeridi'ndeki zalimler tarafından işlenen ve özellikle bugünlerde Refah'taki Müslümanlara karşı şiddetli olan vahşi katliamları kınamak için 25 noktada büyük gece gösterileri düzenledi.

Türkiye çapında 18 il 25 noktada gerçekleşen basın açıklaması ve yürüyüşlerde okunan ortak basın açıklamasının girişinde, “Hakkı söylemek ve haktan yana saf tutabilmek için buradayız, meydanlardayız” ifadeleri yer alırken, 8 aydır Gazze’de yaşanan işgalci Yahudi varlığının vahşetine dikkat çekildi.

Gösterilerde ordulardan, mübarek toprak Filistin'deki savunmasız Müslümanları desteklemek ve mübarek Mescid-i Aksa'yı ve nehrinden denizine kadar işgal altındaki tüm Filistin'i katil Yahudilerin pençesinden kurtarmak için derhal harekete geçmeleri talep edildi.

Cuma, 19 Zilkâde 1445 Hicri, 27 Mayıs 2024 Miladi

turkiye vilayeti

turkiye vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#ArmiesToAqsa
#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#FilistineYolAçın

#GazzeİçinBirlikZamanı

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Refah’ta Çadırlar Yakılıyor ve Hiç Kimse Kılını Dahi Kıpırdatmıyor!!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Refah’ta Çadırlar Yakılıyor ve Hiç Kimse Kılını Dahi Kıpırdatmıyor!!

Haber:

Yahudi varlığının, İşgal ordusunun daha önce güvenli olarak tanımladığı ve yerinden edilenlere oraya gitme çağrısı yaptığı bölgeler kapsamında yer alan Refah'ın kuzeybatısındaki iki evi ve yerinden edilmiş insanlara ait bir kampı hedef aldığı saldırılarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 45’ten fazla Filistinli şehit olmuş, onlarcası yaralanmış ve yerlerinden edilenlere ve bölge sakinlerine burayı tahliye etmeleri konusunda herhangi bir açıklama veya uyarı yapılmamıştır. Görgü tanıkları, bombalama yüzünden çadırların eridiğini ve bunun da insanların diri diri yanmasına yol açtığını söylediler.

Yorum:

İmha savaşı Gazze Şeridi’nin dört bir tarafında devam ediyor ve son dönemde Cibaliye ve Refah’ta yoğunlaştı. Nitekim binlerce kişi şehrin doğusundan kaçtıktan sonra Tel el Sultan’a sığınmıştı; zira işgal ordusu tahliye emri çıkarmış ve bu ayın başlarında kara saldırısına başlamıştı. İşgal ordusu hiçbir uyarıda bulunmadan çadırlarda katliama yol açan baskınlar düzenledi. Böylece kopmuş uzuvlar ve başlar ve dağılmış vücut parçaları dışında patlamanın basit çadırlar üzerindeki etkisi nedeniyle cesetler kömürleşmiş ve tanınmaları zorlaşmıştır. Dolayısıyla geriye kalan hastaneler, tedavi için gerekli olan maddi ve insan kaynağı eksikliğine rağmen yaralılarla dolup taşmıştır.

Bu, Cibaliye, Fahura okulu, Megazi Kampı, Baptist Hastanesi ve Şifa Hastane Kompleksi katliamları gibi Gazze Şeridi’ndeki savaş sırasında çok sayıda suç ve katliamın ardından gelen yeni bir katliamdır… Bu da çocuk, kadın, yaşlı, taş, ağaç ve hayvan ayrımı yapmayan bu faşist varlığın ve hükümetinin suçluluğunun, kibrinin ve kafa karışıklığının bir başka kanıtıdır; işte bunların hepsi, bu imha savaşının kurbanıdırlar. Dünya onları izlemekte olup onlardan en dikkat çekici olanı, eleştiren ve kınayan ya da bu barbarlığı ve vahşeti kınayan yürüyüşler ve gösteriler düzenleyenlerin tavrıdır. Müslüman ülkelerin başındaki yöneticiler ise, sanki insanlıklarından geriye kalanları da kaybetmişler gibi eşi benzeri görülmemiş bir biçimde kötülüklerine, ajanlıklarına ve itaatlerine devam etmektedirler.

Gazze Şeridi ve tüm bölge halkı, Allah’a yemin olsun sabrediyorlar, karşılığını sadece Allah’tan bekliyorlar, sebat ediyorlar ve insanlardan değil Allah’tan ümit ediyorlar; zira artık onlardan, onların hayal kırıklığına uğratanlarından ve korkaklarından ellerini eteklerini çekmişlerdir.

Ey dünya ve insanlar, ey Müslüman subaylar ve orduları:

Bu suç, herhangi bir hesap sorucu ve savunucu olmaksızın daha ne zamana kadar devam edecek?!

Bu teslimiyet, zillet, korkaklık ve tam bağlılık daha ne zamana kadar sürecek?!

Bu zulüm ve baskı daha ne zamana kadar sürecek?!

Daha ne zamana kadar durup izlemeye devam edeceksiniz?!

Sizlere neden geri durdunuz diye sorduğunda Rabbu’l İzzet’e ne diyeceksiniz?!

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ (Rasulüm!) Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” [İbrahim 42]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müslime Şâmî (Ummu Suheyb)

Devamını oku...

Uluslararası Alimler Konferansı 2024’ün Arkasında Ne Var?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Uluslararası Alimler Konferansı 2024’ün Arkasında Ne Var?

Haber:

Başbakanlık Diyanet İşleri Bakanlığı Ofisi, Malezya İslami Kalkınma Dairesi ve Suudi Arabistan’dan Dünya İslam Birliği ile iş birliği içinde, kısa süre önce Kuala Lumpur’da Uluslararası Dini Liderler Konferansı 2024 ve Asya Din Alimleri Konferansı 2024’ü düzenledi.Bu konferans, ılımlılık ve birlik değerlerini birleştiren, aşırılık düşüncesi tehdidine karşı koyan ve çatışmayı anlayışa, iş birliğine ve birliğe dönüştüren ortak bir medeniyet vizyonunu netleştirmeyi hedefliyor.

Yorum:

Mayıs 2016'da Washington’da, aşırılıkla mücadele merkezi olarak Suudi Arabistan ile iş birliğini planlamak için bir komite kuruldu.Daha sonra Mayıs 2017’de Başkan Donald Trump’ın Riyad ziyareti sırasında Küresel Aşırılıkçı İdeolojiyle Mücadele Merkezi kuruldu ve faaliyete geçti. Nitekim Dünya İslam Birliği “ılımlı İslam” gündeminin hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynadı. Zira Muhammed bin Abdulkerim el-İsa’nın liderliğinde Dünya İslam Birliği, Mayıs 2019’da ılımlı İslam söylemini teşvik etmek için mukaddes şehirde toplanan bir grup önde gelen Müslüman alim tarafından desteklenen “Mekke Vesikası’nı” başlattı. “Ilımlı İslam”, İslami öğretilerin, laik ilkelerin ve açıklığın arasını birleştiren ve genellikle İslam’ın istikametinden ve hakikatinden saptıran esnek yorumları teşvik eden Batı destekli bir düşünce okuludur. İşte bu maksatla Suudi Arabistan ve Dünya İslam Birliği, fikirleri “Mekke Vesikası’nın” fikirlerine dayanan genç bir Müslüman nesil oluşturmaya odaklanarak çeşitli konferanslar ve alimler konseyleri aracılığıyla bu gündemi diğer İslam ülkelerine yayma sorumluluğunu taşıyor. Bizim buradan okuduğumuz şey, Batı’nın, şartların İslam’a uyarlanması değil de İslam’ın şartlara uyarlanması gerektiği konusunda ısrar etmesidir. Zira bugün içinde yaşadığımız şartlara, Batılı fikir ve kültürü egemendir.İslam’ın kâmil ve doğru şekilde uygulanmasını arzulayan Müslümanlara gelince; onlar genellikle İslamcı ve çoğunlukla da aşırılıkçı ve radikal olarak etiketlenmektedirler!

Aslında İslam ümmetinin “ılımlı İslam” mefhumuna ve ABD’nin propagandasını yapıp öncülük ettiği hoşgörü yoluna ihtiyacı yoktur. Zira Müslümanlar 1.400 yıl boyunca İslam’ın gölgesinde çeşitli halklarla ve dinlerle uyum içinde yaşamışlardır. Nitekim bu durum, tarihi kayıtlarda ve birçok kitapta çok iyi bir şekilde belgelenmiş olup gayrimüslim tarihçiler bile bu gerçeği kabul etmektedirler. Örneğin Amerikalı bir bilim adamının yazdığı “Dünyanın Süsleri” adlı kitap, Müslümanların Endülüs’ü İslam şeriatının gölgesinde yönettiği dönemdeki zengin kültürel çeşitliliği gözler önüne seriyor.Bu dönemde Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar bir arada yaşamakla kalmamış, aynı zamanda yüksek bir hoşgörü kültürünü de geliştirmişlerdir. Hatta bu dönem, Yahudilerin altın çağı olarak da anılıyor! Buna mukabil çeşitli Batılı fikirlerin yayılması, insan yaşamının uyumu ve refahı açısından birçok felaketlere yol açmıştır.Batı’nın ılımlı İslam adına Müslümanlardan benimsemelerini istediği fikirler işte bunlardır!

Ne yazık ki şu anda alimlerin, Filistin’in ve tüm mazlum bölgelerin kurtuluşu için tüm çabalarını Müslüman ülkelerde birlik ve güç inşa etmeye odaklamaları ve bu Batı egemenliğinin oyununa gelmemeleri gerekiyordu. Gerçek şu ki Batı bir yetkinliğe sahip olmadığı gibi dünyaya yaşamın ve barışın anlamını öğretmek veya liderlik etmek için hiçbir zaman ahlaki bir duruşa da sahip olmamıştır. Bunun yerine bugün dünyaya insanlığı öğretme konusunda en yetkin olanlar Filistin’deki Müslümanlardır. Zira orada Müslümanların maruz kaldıkları acıları ve zulmü ve Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin işledikleri ihanetleri yeterince gördük. Bu yüzden alimlerin, Batı destekli bu ılımlı İslam çağrısını reddetmeleri ve ümmeti Hilafet sancağı altında birleştirme çabalarına odaklanmaya başlamaları gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Muhammed - Malezya

Devamını oku...

Mültecilik Sorunu!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Mültecilik Sorunu!

Mültecilik sorunu kapitalist düzenin ürettiği sömürgecilikten kaynaklanan insani trajedilerden biridir ve bu sorunun çözümü sömürgeciliğin yok edilmesiyle mümkündür.

Orta çağ sonrasında Avrupa’da gerçekleşen düşünce devrimi kapitalist ideolojiyi ortaya çıkardı. Hemen arkasından gelen sanayi devrimi ile birlikte Batılı ülkeler diğer ülkelerin kendileri ile rekabet edemeyecekleri büyük bir kalkınma ve güce ulaştılar. Kendi sanayileri ve refahları için gereken servet ve kaynakları elde etmek maksadıyla ellerindeki bu büyük güç ile bu servet ve kaynakların bulundukları daha çok Asya, Afrika ve Ortadoğu’da yer alan ülkeleri işgal edip ele geçirdiler ve sömürgeciliği keşfettiler. İngiltere, Fransa, Hollanda, İspanya ve Portekiz bu sömürgecilikte belli başlı ülkeler oldular.

İkinci Dünya Savaşından sonra Amerika Birleşik Devletleri de bu sömürgeci ülkelerin arasına katıldı. Amerika’nın da sömürgeci ülkeler arasına katılmasıyla sömürgecilik, sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerin kendilerine karşı direnme gücü olmayan geri kalmış ülkelerdeki servet ve kaynakların sömürülmesinde ve Kapitalist İdeolojinin yayılmasında kullandıkları bir metod haline geldi.

Amerika, Asya, Afrika ve Ortadoğu’da kendi nüfuzunu yerleştirmek amacıyla bu bölgelerde yer alan özellikle İngiltere ve Fransa’nın sömürgelerinde askeri, siyasi ve ekonomik üsluplar kullandı. Ulusların kendi bağımsızlığını tayin hakkı, özgürlük, eşitlik, adalet ve insan haklarına çağrıda bulundu. Bu yeni durum karşısında sömürgeci devletler sömürgelerine sözde bağımsızlıklarını vermek zorunda kaldı.

Kendileri giderken kendi yerlerine bu ülkelerin yerel halklarından devşirdikleri uşak yöneticileri işbaşına getirdiler. Sonra da bu uşak yöneticiler eliyle bu ülkelere ait servet ve kaynakları sömürmeye devam ettiler. Bu ülkelerin kalkınmalarını engellediler, kendileriyle rekabet edecek bir duruma ulaşmalarının önüne geçtiler, sömürüye açık bir geri kalmışlığa mahkûm ettiler, bu ülke halklarını açlık ve sefalete terk ettiler, en tabii insani haklardan mahrum ettiler, dayanılması zor bir baskı ve zulüm altında bıraktılar.

Bütün bu olanların sonucunda kendi ülkesinde ihtiyaçlarına ulaşamayan ve en tabii insani haklarından mahrum bırakılan insanlar ihtiyaçlarına kolaylıkla erişebilecekleri ve baskı görmeyecekleri gelişmiş ülkelere iltica etmeye başladılar ve dünyayı mülteci/sığınmacı olarak adlandırılan büyük bir sorun ve içler acısı yeni bir insani trajedi ile karşı karşıya bıraktılar..

Kapitalist düzenin uygulayıcısı Amerika ve Avrupalı devletlerin sömürgeciliğinin yol açtığı açlık, sefalet ve baskıdan kaçıp bu duruma yol açan devletlere sığınmaya çalışmanın ironi ve çaresizliği ile bu sığınmacılara karşı Batılı Devletlerin aldığı önlemler, acımasız, vahşi tutum ise ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Dünyanın önünde uzun zamandır var olan, neredeyse her gün insanlığın vicdanını yaralayarak kendisini hatırlatan ve gündemde tutan bu sorun çözülememiştir, çözülememektedir. Zaten sorunu üretenlerden sorunun çözümü beklenmemelidir.

Yazının başında belirtildiği gibi mülteci sorunu ancak kendisini ortaya çıkaran sömürgeciliğin yok edilmesi ile ortadan kalkar. Sömürgecilik, buna yol açan ABD ve Avrupalı büyük ve güçlü devletler ile kendi cinslerinden bir büyüklüğe ve güce sahip olan, sömürgecilikle mücadele edebilecek başka büyük ve güçlü bir devletin sömürgecilere vuracağı güçlü bir darbe ile engellenebilir.

Günümüzde sadece Asya, Afrika ve Ortadoğu da değil, dünyada sömürgecilikle ve sömürgeci devletlerle mücadele edebilecek ne bir zihniyet ne de bir devlet bulunmamaktadır.

Şu anda sömürgeci kapitalist dünya düzeninin karşısında yalnızca mülteciler ya da ezilenler için değil bütün Müslümanlar ve bozuk kapitalist düzenin içinde acı çeken tüm insanlık için yegâne alternatif ve seçenek olarak İslam bulunmaktadır. Tatbik edilmediğinden dolayı hayat sahasından ve sömürgecilikle mücadeleden uzaktır.

İslam’ın hayat sahasına geri dönmesini sağlayıp, İslam’ı tatbik edecek, İslam’ın fikri ve siyasi liderliği altında tüm Müslümanları birleştirecek büyük ve güçlü bir İslam Hilafetinin tekrar kurulması ve hem İslam topraklarında hem de mültecilerin kendi ülkelerindeki sömürgecilik ve sömürgeci devletlerle mücadele etmesi halinde, sömürgecilik ortadan kaldırılabilecek, buralarda yaşayan halklar işte o zaman kendilerine ait olan servet ve kaynakları tüketme imkanına sahip olabileceklerdir.

Uzun asırlar boyunca İslam’ı tatbik eden Halifeler tarafından büyük fetihler gerçekleştirilmiş, açlık ve sefalet içinde zulüm ve baskı gören halklar, kendilerine bunları yapan iktidar ve yönetimlerden kurtarılmıştır. Hilafet Devletleri fethettikleri ülke halklarını günümüzdeki kapitalist sömürgeci devletler gibi sömürmemişler aksine adalet ve refah götürmüşlerdir. Onlara ait olan servet ve kaynaklara el sürmemişler ve bu halklar tarafından kullanılmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmışlardır.

Bu nedenle Hilafet Devletlerinin fethettikleri ülke halkları, başka ülkelere göç etmek ve sığınmak zorunda kalmamışlar, Hilafet Devletinin saygın vatandaşları olarak yaşamayı tercih etmişlerdir. Tarih bunun şahididir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Remzi Özer

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER