Cumartesi, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İran liderliği Artık İslam'ın ve Ümmetin Yanında Yer Almayacak mı?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İran liderliği Artık İslam'ın ve Ümmetin Yanında Yer Almayacak mı?

Haber:

20 Nisan 2024’te Washington Post, "ABD, Gazze savaşı için olası bir son oyunun parçalarını bir araya getiriyor" başlıklı bir makalede, “Görünen o ki Gazze savaşı kontrol altına alınmış olup bu da bundan sonra birçok kişinin korktuğu bölge çapındaki yangından kaçınılmasına yol açıyor” dedi. Hamas 7 Ekim’de Yahudi varlığına saldırdı ve bu da kısmen, geçen hafta Amman’da McGurk ile selefi Pazar günü Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin hayatına mal olan kazanın ardından helikopterde hayatını kaybeden İran'ın yeni Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ali Bagheri Kani arasında yapılan toplantı da dahil olmak üzere İran ve ABD arasındaki sessiz görüşmelerden kaynaklanıyor.

Yorum:

Amerikan karşıtı söylemlerine rağmen İran liderliği sürekli olarak “Büyük Şeytan” ABD’ye yardım ediyor.Böylece İran, Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik savaşının kontrol altına alınmasını kolaylaştırmak için Amerika ile gizli görüşmelerde bulundu ki bu da pratikte Gazzeli Müslümanları soykırıma ve açlığa terk etmek anlamına geliyordu.

Ayrıca Financial Times’ın 14 Mart 2024 tarihli “ABD, Kızıldeniz saldırılarına ilişkin İran'la gizli görüşmelerde bulundu” başlıklı haberinde, “ABD’nin bu yıl İran’ı ikna etmek amacıyla onunla gizli görüşmelerde bulunduğu" belirtildi.Amerikalı ve İranlı yetkililere göre Tahran, Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırıları sona erdirmek için Yemen Husi hareketi üzerindeki nüfuzunu kullanacak.Amerikan heyetine Beyaz Saray Ortadoğu Danışmanı Brett McGurk ve onun İran elçisi Abram Paley başkanlık etti.Aynı zamanda Tahran’daki baş nükleer müzakereci olan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bagheri Kani, İslam Cumhuriyeti'ni temsil etti.(Finansal Times) Böylece İran liderliği, nüfuzu altındaki silahlı hareketleri desteklemek için silahlı kuvvetlerini seferber etmek yerine, Yahudi varlığına yönelik tehdidi kontrol altına almıştır.

İran rejiminin Amerikan çıkarlarını bu şekilde kolaylaştırması, siyasete İslam ve onun şerî hükümleri açısından bakan bir Müslüman için hiç şaşırtıcı değildir. Hatta Böyle bir Müslümanın, İran rejiminin ihanetine dair deliller bulmak için siyasi metinleri derinlemesine araştırmasına bile gerek yoktur. Zira bu, İran liderliğinin davranışlarının şerî hükümlerle çelişmesinde ortaya çıkmaktadır.

Birincisi: İran rejimi Allah'ın indirdikleriyle hükmetmiyor. Oysa Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler zalimlerdir.” [Maide 45] Bunun yerine İran ekonomisi, tarım arazileri, madenler, enerji, kurumsal yapılar, finans ve vergilerle ilgili şerî hükümlere aykırı olan kapitalist bir ekonomidir. Ayrıca İran, ırklarını ve fikri mezheplerini gözetmeksizin tüm Müslümanlar için tek bir İmameti veya Hilafeti öngören İslami yönetim sistemiyle çelişen milliyetçilik üzerine kurulu ulus bir devlettir.

İkincisi: İran, Suriye tiranı Beşar Esad’ın yüzbinlerce Müslümanı korkunç ve uzun süreli bir katliamla öldürmesine ve şehit etmesine yardım etti. Suriyeli Müslümanlar onun zulmüne karşı “Halk rejimi devirmek istiyor” sloganıyla ayaklanmıştı. Zira Müslümanlar, İslam'daki vacipleri olan İslam esası üzerine tirana karşı çıktılar. Çünkü Allah'a ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e isyanda, emir sahibine itaat yoktur. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللهِ وَالرَّسُولِEy iman edenler! Allah’a itaat edin. Rasul’e ve sizden olan ululemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve Rasul’e götürün” [Nisa 59] İran liderliği, Suriye'deki Müslümanların şerî vaciplerini yerine getirmelerini desteklemek yerine, Amerika'nın ajanı Beşar’ı iktidarda tutmak için Rusya ile birlikte yoğun, maliyetli ve tam bir çaba içinde çalışmıştır.

Üçüncüsü:İran liderliği Gazze'ye destek vermek için ordu gönderme görevini ihmal etmiştir. Hem de Allah Subhanehu ve Teala’nın şöyle buyurmasına rağmen: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌEy iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.” [Tevbe 38]İran, İran'ın güçlü silahlı kuvvetleri liderliğinde Yahudi varlığına karşı ümmet düzeyinde cihat ilan etmek yerine, kendisini insansız hava araçları ve füzelerle kolayca püskürtülebilecek sınırlı saldırılarla sınırlandırdı.

Dördüncüsü:İran liderliği, Filistin için Amerika'nın, mübarek toprakların çoğunu işgalci Yahudi varlığına teslim edilmesini içeren iki devletli çözümünü kabul etmenin yolunu açmak için çalışıyor. Hem de Allah Subhanehu ve Teala’nın şöyle buyurmasına rağmen bunu yapıyor: وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِSizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.Fitne, savaştan (adam öldürmekten) daha kötüdür.” [Bakara 191]Nitekim 24 Nisan 2024’te İran Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinin sonrasında Pakistan İslam Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti arasında yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüme desteklerini bir kez daha teyit ettiler…”

Bunlar, İran liderliğinin İslam’a ve ümmetine karşı işlediği suçlardan sadece birkaçıdır.İran liderliğinin, Allah'ın izniyle geri dönüşü yaklaşan Raşidi Hilafet ile nasıl muamele edeceğini zaman gösterecek.Derin İran milliyetçiliğine ve mezhep düşmanlığına teslim olmak gibi büyük bir hata mı yapacak, yoksa tövbe edip Amerika’nın başını çektiği sömürgeci Batı düşmanlarına karşı İslam’ın ve ümmetinin yanında yer almak gibi cesur bir adım mı atacak?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Musab Umeyr – Pakistan

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Naveed Butt'ın 11 Mayıs 2012 tarihinden bu yana zorla alıkonulması Demokrasi ve ifade özgürlüğü yalanlarını ifşa etmektedir!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Naveed Butt'ın 11 Mayıs 2012 tarihinden bu yana zorla alıkonulması Demokrasi ve ifade özgürlüğü yalanlarını ifşa etmektedir!

#FreeNaveedButt

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Pazar, 26 Şevval 1445 H - 05 Mayıs 2024 M

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Mısır Rejiminin Küstahlığı Yahudi Varlığına Karşı Değildir, Aksine Mutant Varlığın Gazze Halkını Kuşatmasını, Aç Bırakmasını ve Katliamını Tamamlamaktadır

Çarşamba günü ABD Dışişleri Bakanlığı, Mısır’ı Gazze Şeridi’ne insani yardım akışını sağlamak için elinden gelen çabayı göstermeye çağırdı. Kahire ise, yardım alabilmek için Refah Sınır Kapısı’nda Filistinli bir tarafın bulunmasını şart koştu. ABD Dışişleri Bakanı, Temsilciler Meclisi’ndeki bir oturumda yaptığı konuşmada, Gazze Şeridi’nin güneyine açılan Refah Sınır Kapısı’nın, Yahudi ordusunun 7 Mayıs’ta kontrolü ele geçirmesinden bu yana kapalı olduğunu söyledi. Blinken, “Sınır kapısının yakınındaki çatışmaların, yardım misyonunu zorlaştırdığını, ancak yardım akışının hala mümkün olduğunu sözlerine ekledi. Görünüşe göre Refah yakınlarındaki açık Kerem Şalom Sınır Kapısı’na atıfta bulundu. Blinken, “Refah Sınır Kapısı’ndan giren yardımların güvenli bir şekilde geçmesinin bir yolunu bulmalıyız. Ancak Mısırlı ortaklarımızı yardımların akışı için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çağırıyoruz” dedi. Yahudi varlığının Refah’taki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasından bu yana Gazze Şeridi’nin güneyine yardım erişimi kesintiye uğradı. BM, bu adımın yaklaşık 900 bin kişiyi kaçmaya zorladığını ve Mısır’la gerilime yol açtığını söyledi.

Mısır Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan, Kahire Haber Kanalı’na verdiği demeçte, “Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’ndan yardım alabilmek için Filistinli bir tarafın varlığını şart koştuğunu ve işgalci bir güç olduğu için (İsrail)i sınır kapısında muhatap almayacağını” söyledi. Geçen pazartesi Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, “(İsrail) ordusunun askeri varlığı ve (İsrail) ordusunun yürüttüğü operasyonların, kamyon şoförlerini tehlikeye attığını ve sınırdan geçen yardımların durmasına yol açtığını” belirtti. (23.05.2024 el-Cezire)

Ne hikmetse sonunda Mısır rejimi, sanki Gazze’deki halkımızın kutsallarını çiğnememiş gibi, sanki yapay sınırları ve hatta rejimle yapılan hain anlaşmayı ihlal etmemiş gibi ve sanki Gazze Şeridi’ne paralel Selahaddin sınır eksenini kontrol ediyormuş gibi Yahudi varlığının işgalci bir güç olduğunu hatırladı! Yahudi varlığı, tüm bunları ihlal ettiği halde tüm kukla rejimler gibi Mısır rejimi de sanki dökülen kan korunması gereken ümmetin kanı değilmiş gibi, sanki gasp edilen topraklar kurtarılması gereken ümmetin toprakları değilmiş gibi, sanki ihlal edilen ve kirletilen kutsallar iade edilmesi ve Yahudilerin pisliğinden arındırılması gereken ümmetin kutsalları değilmiş gibi, hala parmak sallamaya ve yanıt verme hakkını saklı tutmaya devam etmekte.

Yahudi varlığına verilecek yanıt, aç ve savunmasız bir halka yapılan yardımları kesmek yerine Harun Reşid’in Nekfur’a verdiği yanıt gibi bir yanıt olmalı. Müslümanların yöneticisi ve imamından Yahudi köpeğine, arkasındakilere ve onu destekleyenlere “Gördüğünüz şey duyduğunuz gibi olmayacak. Allah’a yemin ederim ki, size kum gibi ordular göndereceğim, sizi ve mutant varlığınızı kökünden söküp atacağım. Mübarek Toprak halkına, İslam’ı ve halkını gururlandıracak bir zafer bahşedeceğim” yanıtını vermeli. Ama maalesef ümmetin çağrısına ve özgür kadınların yardım çığlıklarına yanıt verecek, “Ben ümmeti için varım, ben ümmet için varım” diyecek, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağını hakkıyla taşıyacak, mutant varlığı koruyan bu rejimleri kökünden söküp atacak, orduları bir kurtarıcı olarak Mübarek Toprağa doğru seferber edecek olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini yeniden kuracak böyle bir kişi nerede?

Yahudi varlığının yaptıkları ve yapmakta oldukları, hangi rejim ve hangi yasa altında olursa olsun, orduların derhal seferber edilmesini gerektirir. Bize ne oluyor ki, dinimiz ve akidemiz, oradaki savunmasız halkımızı desteklemek ve topraklarını özgürleştirmek için orduları harekete geçirmemizi emretmiyor mu? Filistin toprakları tüm ümmete aittir ve kurtarılması, tüm ümmete farzdır. En yakın, en güçlü ve en yetenekli olması hasebiyle Mısır ve ordusuna daha da farzdır. Yüzüstü bırakması veya hiç desteklememesi kesinlikle caiz değildir.

Ey Kinane askerleri! Ey orduların en hayırlısı! Hayırlı bir ordu olmanız, bu dine, insanlarına ve kutsallarına verdiğiniz destekle bağlantılıdır. Bunlar, zayi olduklarında sizde hiçbir hayır yok demektir. Hadi yeniden hayırlı bir ordu olun, hakkıyla buna layık olun. Batı’nın ve uşaklarının saldırısı karşısında ümmete bir kalkan olun. Onu ve ülkesini, Batının emrini yerine getiren kukla rejimlerden kurtarın. İslam’ı Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinde uygulamak için çalışanlara nusret verin. Hilafet, sizin ellerinizle ümmeti birleştirecek, sizi, İslam topraklarını kurtarmak ve mazlumlara yardım etmek için seferber edecektir.

Hadi Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağını hakkıyla taşıyın, sizi dünya ve ahiretin izzetinden alıkoyan yöneticileri kökünden söküp atın. Allah ve Rasûlü’nün destekçileri olun. Umulur ki Allah, bunu sizden kabul eder ve size zafer bahşeder de büyük bir kurtuluşa erişmiş olursunuz.

وَلَيَنْصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ * الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ“Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah’a aittir.” [Hac 40-41]

Devamını oku...

Genelkurmay ve Egemenlik Konseyi Başkanı Sudan’ı Nereye Sürüklemek İstiyor?

Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı ve Sudan Genelkurmay Başkanı Abdül Fettah El Burhan, Sudan’daki savaşın daha yeni başladığını söyledi. Sudanlı bir subayın ölümü nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunan El Burhan, Hızlı Destek Güçleri’ni kovuşturma ve Sudanlıların haklarını geri alma sözü verdi. El Burhan, “Savaş daha yeni başlıyor, zafere ulaşana ve vatandaşların kaybettiği her şeyi geri alana kadar düşmana dinlenme şansı tanımayacağız” diye de ekledi. (22.05.2023 El Cezire, Sudan Gazetesi)

Sudan halkı, 24 aydan fazla bir süredir devam eden bu anlamsız savaşta meydana gelen katliam, tecavüz, yağma, terör ve yerinden edilme olaylarından bıkmadı mı? Sudan halkının yarısı, ya yerinden edilmiştir. Susuz, yiyeceksiz ve ilaçsız güvensiz bir şekilde ülke içinde yaşamakta, yeri döşek, gökyüzünü yorgan edinmektedir. Ya da zillet ve zül içinde komşu ülkelerde mülteci durumundadır. Tüm bu uzun ayların ardından insanlar, savaşın sona ermesini beklerken ve savaşın sona ermesiyle birlikte acılarının da sona ermesini umarken ordu komutanı ve Egemenlik Konseyi başkanı, onları hayal kırıklığına uğratmış, savaşın daha yeni başladığı tehdidinde bulunarak yüreklerine umutsuzluk ve korku tohumları ekmiştir!

Bu yüzden Sudan halkını, önümüzdeki yıllarda daha fazla katliam, ihlal, yerinden edilme, yıkım ve tahribat beklemektedir! Oysa Peygamberimiz, SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

بَشِّرُواوَلَاتُنَفِّرُواوَيَسِّرُواوَلَاتُعَسِّرُوا“Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın.” Ancak ülkemizdeki liderler, ne sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in dediğini ne de Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın buyruğunu umursamaktadırlar. Çünkü eğer Allah’ın Kitabına ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine uymuş olsalardı ne savaş patlak verir ne de sömürgeci kafir Batı ve Amerika’nın müdahalesine yer kalırdı.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu tehdit karşısında bu insanlara diyoruz ki, aileniz ve halkınız hakkında Allah’tan korkun, aklınızı başınıza alın ve bu kanı durdurun. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, Nübüvvet metodu üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurma müjdesini gerçekleştirmek için halkına yalan söylemeyen Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Umulur ki Allah, tövbenizi kabul eder, çünkü O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü

Devamını oku...

Kaçırılanlar ve Kaybolanlar Dosyası, HTŞ Liderliğinin Suçluluk Boyutunu İfşa Eden Bir Kara Kutudur

14 Mayıs 2024 tarihinde HTŞ’nin dosyayı birçok kez ötelemesinin ardından bazı kaçırılanların aile ve akrabasının, Heyeti Tahrir Eş Şam’ın güvenlikli cezaevleri önünde düzenlediği oturma eylemi, Esed’e özgü şebbihavari bir üslupla dağıtıldı.

Kaçırılanlar dosyası, HTŞ liderliğinin gizli tuttuğu ve bu dosyayı açığa çıkaracak ya da aydınlatacak her türlü girişimi bitirmek için farklı üsluplar kullandığı en tehlikeli dosyalardan biridir.

HTŞ’nin kaçırılanlar ve kaybolanlar dosyası, suç rejiminin Hama olayları ve Palmira hapishanesi günlerindeki kayıplar dosyasını andırıyor. Bilindiği gibi birçoğu korkunç suç yöntemleriyle tasfiye edilmiş ve bilinmeyen toplu mezarlara gömülmüştü. Bugün El Culani ve kamusal adaletsizlik aygıtı da aynısını yapmaktadır. Kaçırılan kişilerin akıbetlerinin kamuoyu ile paylaşılması gerektiği yönünde pek çok istek var. Özellikle kaçırılan çok sayıda kişinin tasfiye edildiğine dair bilgilerin ardından kaderlerini öğrenmenin bedeli elbette çok büyük. Bilgiler, “ortadan kaldırdık” ifadesi altında yüzlerce kişinin ortadan kaybolduğunu gösteriyor.

İşte bu yüzden HTŞ yönetimi, İdlib’deki oturma eylemini acımasızca dağıtmayı yeğlemiştir. Plan yaptı, araçları kullandı, senaryo yazdı, ne kadar zayıf, dayanıksız ve yanlış olduğunu umursamadı, ardından sonuçları ne olursa olsun Şebbihaya benzer yöntemle oturma eylemini dağıtmaya karar verdi. Oturma eylemini dağıtmanın sonuçlarına katlanmak, hapishanelerinde öldürülen (biçilen) ve bilinmeyen toplu mezarlara gömülen yüzlerce insan gerçeğini ortaya çıkarmanın sonuçlarına katlanmaktan çok daha hafiftir!

Oturma eylemini dağıtma yöntemi, HTŞ’nin işlemekten zevk aldığı suçluluk boyutunu ortaya çıkardı. Ona göre hiçbir şey haram değildir, koltuklarını korumak için her türlü günah mubahtır. Suç rejiminin izlediği yolu takip ediyor, böylece Şam devriminin samimi evlatlarını ortadan kaldırma ve kalanları suç sisteminin kontrolü altına geri döndürme rolünü tamamlıyor.

Heyet Tahrir Eş Şam liderliğinin ve kamusal zulüm aygıtının suçluluk gerçeği gün yüzüne çıktı. Mücahit kardeşlerimiz, bu liderliğin zulmüne ve çirkefliğine daha ne kadar sessiz kalacaklar? Pasif tarafsızlıklarını bir kenara bırakıp halklarının ve devrimlerinin yanında yer almalarının zamanı gelmedi mi?

El Culani’nin, şebbihasının ve kamusal zulüm aygıtının adaletsizliği, devrim halkının ve onun kutlu hareketinin, devrimlerini kurtarana, kararlarını geri alana ve tüm tiranları devirip enkazı üzerinde İslami yönetimi kurana kadar yürüyüşlerine devam etme ısrarlarını artıracaktır. Allah’ın izniyle bu çok yakındır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ“Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.” [Kasas 5]

Devamını oku...

Hollanda'da Wilders İktidarda: Bu Müslümanlar Açısından Ne Anlama Geliyor?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Hollanda'da Wilders İktidarda: Bu Müslümanlar Açısından Ne Anlama Geliyor?

Haber:

Aşırı sağcı Geert Wilders, Hollanda hükümeti için yeni bir anlaşma yaptığını duyurdu.

Yorum:

Geert Wilders, Hollanda’da, Özgürlük Partisi (PVV), Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), Yeni Sosyal Sözleşme (NSC) ve Çiftçi-Vatandaş Hareketi Partisi (BBB)’nin de dahil olduğu yeni bir koalisyon hükümeti için müzakerelerde bulundu.Wilders'in kendisi katı duruşu nedeniyle başbakan olarak görev yapamayacak olsa da partisinin koalisyon politikaları üzerinde önemli bir etkisi olacaktır.

Wilders liderliğindeki Hollanda hükümetinin aşırı sağa doğru bu yeni yönelimi, İslam’a, Kuran’a, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve Müslümanlara yönelik bariz saldırılarla dolu geçmişi nedeniyle Hollanda’daki Müslümanların geleceğine ilişkin endişelere yol açıyor. Zira diğer partilere koalisyon kurmaları için İslam’a karşı sert söylemlerini yumuşatma yönünde güvence vermesine rağmen yeni koalisyonu kurduktan sonra yaptığı ilk şey,X internet sitesinde Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in iğrenç bir karikatürünü yayınlamak oldu ve bunu hemen geri çekti.

Ancak Hollanda hükümetinin son 30 yıldaki politikalarına bakıldığında, Wilders’in önerdiği İslam karşıtı önlemlerin, diğer “liberal” partiler tarafından yürürlüğe konan önceki politikaların sadece bir uzantısı olduğu sonucuna varmak hiç de zor değildir. Zira Wilders yıllar geçtikçe İslam’a olan nefretini dile getirdi ve iktidar partileri de bu duyguları yansıtan politikalar hayata geçirdi.Bu da asıl sorunun, asimilasyon yoluna giden Hollanda hükümetinin laik liberal çerçevesinden ve Müslümanların toplumlarındaki varlık sorunundan kaynaklandığını gösteriyor.

Ayrıca koalisyonun oluşması, göç ve asimilasyon konusunda katı tutumların devam ettiğine işaret ediyor; bu da Avrupa’nın sağcı popülizm yönünde daha geniş eğilimleri olduğunu yansıtıyor. Nitekim Wilders’in, Demokrasi İçin Halk Partisi gibi koalisyon ortakları daha önce sıkı göç politikalarını desteklemişti; bu da yeni hükümetin yaklaşımının, önceki uygulamalardan önemli ölçüde sapmayacağına işaret ediyor.

Dolayısıyla Wilders’ın koalisyonu daha belirgin bir şekilde sağcı popülizme doğru bir değişimi temsil ederken Hollanda liberal laik sisteminin temel ilkeleri ve İslam karşıtı politikaların sürekliliği, yönetim dinamiklerinde sınırlı bir temel değişime işaret ediyor. Bu gelişme, Hollanda siyasetinde, ilan edilmiş liberal bir çerçeve içerisinde İslami topluluklara yönelik muamele ve asimilasyonla ilgili süregelen gerilimlere ışık tutuyor. Dolayısıyla Wilders’i önceki hükümetlerden ayıran tek şey, İslam’a ve Müslümanlara karşı daha sert ve çarpık bir yaklaşımı tercih etmesidir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Okay Pala

Devamını oku...

Sudan Para Biriminin (Sterlin) Çöküşü ve Şerî Çözümü!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sudan Para Biriminin (Sterlin) Çöküşü ve Şerî Çözümü!

Haber:

Sudan ekonomisi, Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki silahlı çatışmaların tırmanması sonucunda büyük bir çöküşe tanık oldu. Ekonomik krizin işaretleri 2023 yılının Nisan ayı ortalarında ortaya çıktı; zira Sudan piyasasında Sudan Sterlininin değeri ABD doları karşısında aniden 570 Sterlinden 1.750 Sterline düştü. (Nabd Susan Sitesi, 21/05/2024)

Yorum:

Sudan’da Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında devam eden savaş, kelimenin tam anlamıyla bir felakettir; zira ekonomik projelerin, üretim girdilerinin ve insanların geçim kaynaklarının durmasının yanı sıra silah ve teçhizat satın almak için kaynak aktarımına ve savaş harcamalarına yol açmıştır. Bütün bunlar da Sudan Sterlininin değerinin bu kadar büyük ve korkutucu bir şekilde çökmesine yol açmış, bu ise mal ve hizmet fiyatlarının artmasına ve fahiş fiyatlara yol açmıştır. Böylece insanlar için sıkıntı ve yaşam zorluğu olduğundan daha da fazla artmıştır.

Ülke halkının yaşadığı bu felaket durum, sömürgeci kâfir İngilizlerden miras aldığımız işlevsel sistemin yanı sıra Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devleti kurduğunda yaptığı gibi parayı altın ve gümüşe bağlamayarak Allah’ın şeriatına muhalefet etmekten kaynaklanmaktadır. Zira o vakit özellikle birçok şerî hükümler bu ikisiyle bağlantılı olduğundan devletin para birimi gümüş dirhem ve altın dinardı.

Hilafet Devleti yıkıldığında yaşananlara gelince; para birimini değiştirip onu dolara bağlamak da dahil olmak üzere tüm hükümler değiştirildi. Bu ise ortadan kaldırılması gereken bir çeşit Batı sömürgeciliğidir. Bu yüzden insan yapımı bu işlevsiz sistemlerin tamamen yıkılması ve devletin para birimini altın ve gümüşe dayalı hale getirecek Hilafet Nizamının kurulması gerekir. Böylece Allah'ın izniyle istikrar ve refah sağlanacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Hüseyin (Ebu Muhammed Fatih) - Sudan

Devamını oku...

İbrahim Reisi’nin Ölümü Husileri Etkiler mi?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İbrahim Reisi’nin Ölümü Husileri Etkiler mi?!

Haber:

Sana’da yayımlanan es-Sevra Gazetesi 22 Mayıs Çarşamba günü şu haberi manşete taşıdı: “Birlik Günü kutlamaları önümüzdeki Pazar gününe ertelenmiştir.” Haberde şöyle geçti: “Yüksek Siyasi Konsey Başkanı Mehdi el-Meşat hükümete, Şehit Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve arkadaşlarının facia yüzünden yas günleri sona erene ve İran halkı acı duygularını paylaşıncaya kadar Çarşamba günü yapılacak olan Ulusal Birlik Günü'nün kutlamalarını Pazar gününe erteleme talimatı verdi.”

Yorum:

Şüphesiz bir insanın hayatını kaybetmesi, onun sevenlerini büyük ölçüde etkiler. Zira İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan’ın hava aracının İran’da düşmesi olayının ardından Sana’daki Husilerin, 22 Mayıs 1990’da Yemen’in iki yakası arasındaki birliğin 34. yıl dönümü kutlamalarını nasıl ertelediğini gördük.

Sana, Eylül 2014’te Sana’ya girmesiyle başlangıçta kendisiyle ilişki kurmayı reddeden müttefiki Tahran’a güveniyor ve hâlâ da güvenmeye devam ediyor; nitekim gazeteleri, sayfalarının arasına katlanmış küçük haber başlıkları yerleştirdi ancak birkaç yıl sonra işler değişti; zira resmi gazeteler kapak sayfalarında Tahran haberlerine yer vermeye başladı ve Husi siyasi liderleri de konuşmalarında Tahran’dan bahsetmeye başladı. Sana’nın, Husilerin bu dönemi dışında Tahran’la güçlü bir ilişkiye tanık olmadığı bilinmelidir.

İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan’ın helkopterine ne olduğu ve düşmesine ve onlarla birlikte diğer yetkililerin ölümüne yol açan şeyler hakkında söylenecek çok şey var. Bazı parmaklar, İranlı üst düzey yetkililere düzenlenen suikastların gölgesinde daha önce ülkesi Yahudi varlığının (Mossad) istihbarat servisleri için verimli bir toprak olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de eşlik ettiği Resi’nin helikopter kazasının arkasında Yahudi varlığının olduğuna işaret ediyor.

Reisi’den sonraki yeni cumhurbaşkanının eylemleri ve Reisi’nin ölümünden sonraki birkaç ay boyunca ülkeye liderlik etmesi, Tahran’ın aynı dış politikasını sürdürüp sürdürmeyeceğini gösterecek ve bu, ister istemez doğrudan Sana’ya da yansıyacaktır.

Dünyanın dört bir yanına yayılan ve çıkar rekabetinden başka bir şey olmayan savaşlar ve dünyanın dört bir yanında meydana gelen siyasi suikastlar ne zaman sona erecek? Bocalayıp duran kapitalist medeniyetin kaç savaşa yol açtığına ve savaşın kurbanlarının sayısının kaça ulaştığına bir bakın Allah aşkına?

Hükümleri ve devletinin gözetimiyle adil olan İslam’dır; buna yapmaya muktedir olan ise sadece Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER