Cumartesi, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Mübarek Toprak - Filistin: Filistin Halkı, Ümmeti ve Silahlı Kuvvetlerini Gazze ve Cenin'i Kurtarmaya Çağırıyor!

  • Kategori Filistin
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Mübarek Toprak Filistin:

Filistin Halkı, Ümmeti ve Silahlı Kuvvetlerini Gazze ve Cenin'i Kurtarmaya Çağırıyor!

"Ey Müslümanların Orduları... Siz desteklemezseniz Refah'ı, Cenin'i ve tüm Filistin'i kim destekleyecek?" başlığı altında, Hizb-ut Tahrir'in Hicri 16 Zilkade 1445, Miladi 24 Mayıs 2024 Cuma günü mübarek toprak Filistin'de çağrısını yaptığı ve Müslüman orduları ve silahlı kuvvetleri Yahudi varlığı tarafından maruz bırakıldıkları suçlar ışığında Filistin'i ve halkını kurtarmaya çağırdığı yürüyüşe Filistin halkından çok sayıda kişi El-Bireh şehrinde katıldı.

Katılımcılar yürüyüşün sonunda, konuşmacının sitem ve sorgulama ile başladığı bir konuşmayı dinledi: "Gazze'ye yönelik savaş neredeyse sekizinci ayına giriyor ve İslam ümmetinden kimsenin harekete geçtiğini görmüyoruz. Günahkâr ve haksız bir savaş, öldürme ve yıkım, açlık ve kuşatma ve siz, ey cihat ümmeti, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz." Kalplerinizle kınıyor ve dillerinizle bizim için dua ediyorsunuz, ama hain yöneticilerinizi ne zaman devirecek ve ordularınızı Mübarek Toprakları ve halkını desteklemek için harekete geçireceksiniz?

Konuşmacı, "Va İslâm/Ey İslâm!" çağrısının Müslüman ordusunu motive etmeye yetecek bir haykırış olduğunu, böylece liderlerinin ve askerlerinin Moğol ordusunu ortadan kaldırmak için ayağa kalktığını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz İslam ümmeti olarak bu mübarek topraklardan Mısır, Ürdün, Türkiye, Pakistan ve tüm Müslüman ülkelerdeki ordularınıza haykırıyoruz. Size binlerce kez ve İslam ile haykırıyoruz.

Refah, Gazze, Cenin ve Mescid-i Aksa size ve ordularınıza haykırıyor, peki siz cevap vermeyecek misiniz? Ey ümmetin orduları, bizim size karşı zafer hakkımız yok mu? Yüce Allah'ın sözlerini okumadınız mı? وَإِنِ ‌اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Ve eğer sizden dinde yardım isterlerse, Yardım etmek sizin üzerinize borçtur." (Enfâl 72) Öyleyse neden Rabbinize itaat etmek, kardeşlerinizden mazlumlara destek olmak ve Peygamberinizin Mescidi olan El-Aksa'yı kurtarmak için harekete geçmiyorsunuz?!

Konuşmasında Mısır ordusuna da seslenen konuşmacı şunları söyledi

"Ey Mısır ordusundaki sadık subaylar:

Eğer kan ve ceset parçaları, evlerin yıkılması ve kadın ve erkeklerin öldürülmesi, tüm bunlar sizi şimdiye kadar etkilemediyse, belki de bugün haykırışımız sizi etkileyecektir, çünkü siz bizdensiniz, biz de sizdeniz ve kalplerinizdeki iyilikten umudumuzu kesmeyeceğiz."

Ürdün ordusuna da bir mesaj göndererek şunları söyledi: "Ey Ürdün ordusu, Nahşemi ve Rabat topraklarında, Refah'ta, Gazze'de ve El Aksa'da olanlara nasıl tahammül edebiliyorsunuz?

Yürekleriniz çocukları ve kadınları kurtarma arzusuyla ve Mescid-i Aksa'da namaz kılma özlemiyle yanmıyor mu?

Daha sonra konuşma, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şu sözünü hatırlatarak Müslümanlara bir çağrı ile sona erdi: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ وَلَا يَحْقِرُهُ "Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu ihmal etmez ve onu hor görmez." Ve onları zalim yöneticilerine karşı sessiz kalmamaları ve Gazze ve Refah'ı İslam düşmanlarının istediği gibi terk etmemeleri konusunda uyararak, durumlarının pişmanlık duyan kimsenin durumuna düşmemesi ve şöyle söylememesi için: "Zaten Gazze ve Refah yok olduklarında ben de yok olmuştum!" uyardı.

Son hitap Gazze halkına yönelikti: "Ve size gelince, ey Gazze halkı, belki de Rabbiniz sizi bu dünyada güçlü ve takva sahibi Müslüman subay kardeşlerinizin eliyle büyük bir zaferle ve ahirette de müttakiler için hazırlanmış genişliği gökler ve yer kadar olan bir cennetle şereflendirir." Ve Allah Subhanehu ve Teala'ya bu hayra ulaştırması, Müslümanların kalplerini genişletmesi ve Kendisinden bir yardımcı yollaması için dua etti.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi'nin
Mübarek Toprak - Filistin'deki Delegesi

Cuma, 16 Zilkade 1445 Hicri - 24 Mayıs 2024 Miladi

filistin

- Etkinliğin Video Kaydı -

filistin

filistin

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#ArmiesToAqsa
#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش
#Aqsa_calls_armies
#AqsaCallsArmies

filistin

İlgili Bağlantılar:

 

Devamını oku...

Hilafet Çağrısı Tüm Müslümanlara Farzdır, Davet Taşıyıcılarına Eziyet Edenler Suçludur!

Herat Eyaleti’ndeki istihbarat yetkilileri, Mayıs ayında üç Hizb-ut Tahrir’li davet taşıyıcısını “Hilafet ve ümmetin birliğine çağrıda bulunmak” suçlamasıyla tutukladı. İstihbarat yetkilileri, bir davet taşıyıcısını yakalamak istedikleri sırada yanlışlıkla camiden eve dönen kardeşini gözaltına aldılar. Kardeşinin serbest kalmasını sağlamak ve teslim olmak için istihbarat birimine gittiğinde, istihbarat yetkilileri şeriat yasalarına ve ülkenin geleneklerine aykırı olarak her iki kardeşi de parmaklıklar ardına koydular. Esasen, İslami ve hukuki açıdan bakıldığında, bir şüpheli yetkililere teslim olduğunda, haksız yere tutuklanan kişi derhal serbest bırakılmalıdır. Bir başka davet taşıyıcısı da Herat’taki bir camide Kur’an’ı tefsir ederken tutuklandı. Herat’taki istihbarat yetkilileri önce onları ağır bir şekilde kırbaçladılar, ardından davet taşıyıcılardan ikisine “waterboarding” işkencesi yaptılar, bir diğerini ise plastik bir torba ile boğdular.

İslami davet taşıyıcılarına yönelik bu şiddet eylemlerini en güçlü şekilde kınıyor, bu şiddet eylemlerinin tüm insani ve şeri norm ve değerlere aykırı olduğunu düşünüyoruz. Aslında bu tür işkenceler, tarihsel olarak Ebu Garib, Guantanamo ve Bagram gibi işgalcilerin hapishanelerinde uygulanmıştır. Bazı istihbarat servislerinin, bu acımasız uygulamalarda o korkunç hapishanelerin uygulamalarını taklit etmeleri gerçekten talihsiz bir durum.

İstihbarat ajanlarının davet taşıyıcılarına işkence ve zulüm yapmalarının gerekçesi ne? Çoğu İslami mezheplerin fıkhi görüşüne göre davet taşıyanlara işkence etmek bir yana, suçlulara işkence etmek bile haramdır. Rejimin liderliği, açık bir şekilde cezaevlerinde işkence yapılmaması talimatı vermesine karşın istihbarata bağlı cezaevlerinde bu emirler açıkça ihlal edilmektedir. Bu tür İslami olmayan eylemlerde bulunmak, istihbarat servislerinin keyfi bir örgüte dönüştüğü mü yoksa İslam şeriatı ilkelerine bağlı olduğu anlamına mı gelir? Çünkü İslam’ı, imanı ve cihadı uyguladığını iddia edenlerin eylem ve davranışları arzularına değil, şeriata tabi olmalıdır.

إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ “Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.” [Buruc 10]

Rejim içinde ve istihbarat servisinin üst düzey yöneticileri arasında bu tür işkencelere karşı çıkan samimi yetkililer olduğunun farkındayız, ancak sessizlikleri ve meslektaşlarının bu tür kötü eylemlerde bulunmalarına mâni olmamaları bu fitnenin geniş çapta yayılmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın hesap günü geldiğinde, herkes Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın gazabı ve cezasına maruz kalacağından, samimi olanlar ile olmayanlar arasında hiçbir fark olmayacaktır.

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.” [Enfal 25]

Bazı rejim yetkilileri, rejimin hayatta kalmasının partilerin yasaklanmasına ve İslami dava taşıyanlarının bastırılmasına bağlı olduğuna inanıyor. Böyle bir görüş ve düşünce, İslam’ın hüküm ve değerlerine aykırı olduğu gibi toplum üzerinde de vahim sonuçları olacaktır. Cemaatsel ve partisel faaliyetler, herhangi bir insan toplumunun doğal ve gerekli tezahürleridir. Tarih, “ümmeti kalkındırmak için çalışan partiler” yasaklandığında toplumların derin bir gerileme ve durgunluk yaşadıklarını kanıtlamıştır. Orta Asya, Suudi Arabistan ve İran bu vahşetin açık örnekleridir. Bu ülkelerde, İslam karşıtı politikaların uygulanmasına rağmen, hükümetler, insanları şeri ve İslami olmayan politikalara boyun eğdirmiş ve hatta esas itibariyle partisel faaliyetlerin bastırılması nedeniyle bu ülkeler “iyiliği” emretmeye teşvik etmekten uzaklaşmışlardır.

Gerçekten de “Uyanış Partileri”nin faaliyetleri olmadan, toplum entelektüel, politik ve cihatçı mücadeleden mahrum kalacak ve insanlar yabancı gündemlerin kurbanı olacaklardır.

Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için bir parti çatısı altında topluca mücadele etmek, Müslümanların görevidir. Bu temelde Hizb-ut Tahrir, Endonezya’dan Fas’a uzanan faaliyetleriyle Hilafeti kurmak için küresel çapta mücadele etmektedir Hapis, zulüm ve işkence, sadece davet taşıyıcılarının kararlılığını ve dayanıklılığını güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda bu görevi sarsılmaz bir tutkuyla sürdürme enerjilerini de artıracaktır.

Devamını oku...

Bişkek’te Çıkan Kaos ve Sonuçları

Sağlık Bakanlığı, 18 Mayıs gecesi Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te yaşanan kaos sırasında 29 kişinin yaralandığını bildirdi. Pakistan Büyükelçiliği, olayda 14 Pakistan vatandaşının yaralandığını belirtti.

Başta Kırgızistan Cumhurbaşkanı olmak üzere birtakım yetkililer, olayla ilgili resmî açıklamalarda bulundular. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif de Twitter hesabından yaptığı açıklamada, olayı endişeyle takip ettiğini duyurdu. Pakistan hükümeti Cumartesi günü Kırgızistan’dan yaklaşık 180 vatandaşını Pakistan’a nakletti ve ülkeden ayrılmak isteyenler için özel uçuşlar düzenledi.

Kaosa neden olan olayın kronolojisine geri dönecek olursak, 13 Mayıs’ta Mısır vatandaşları ile dört Kırgız genç arasında kavga çıktı. Kırgız gençler daha sonra yabancı öğrencileri yurtlarına kadar takip ettiler. Aralarında çıkan arbedede Mısırlı öğrenciler, Kırgız gençleri darp etti. Görüntülerin 17-18 Mayıs gecesi sosyal medyada yayılmasının ardından yüzlerce Kırgız genç, Mısır uyruklu gençleri kaldıkları yurtta topluca darp ettiler.

Bu olaya, her ne kadar küçük çaplı bir kaos neden olmuş olsa da şüphesiz bunu kendi çıkarları doğrultusunda istismar etmeye çalışan güçler oldu. Özellikle muhalif gruplar, milliyetçi materyaller dağıtarak ölümlere yol açan olay hakkında yanlış bilgiler yaymışlardır. Amaçları, toplanan gençlerin protestolarını yoğunlaştırmak ve onları yetkililere karşı kışkırtmaktı.

Öte yandan yetkililer, Kırgız gençlerin taleplerini yerine getirdiklerini, daha doğrusu yasadışı yabancılara karşı önlem aldıklarını söyleyerek kalabalığın duygularını absorbe etmek amacıyla suçu işleyen vatandaşları gözaltına almadılar.

Hükümet, bu tür gençlerin örgütlenip ülkedeki protestoları hükümet karşıtı protestolara dönüştürmelerinden korktuğu için TikTok’un ülkedeki faaliyetlerini resmen yasakladı. Çünkü bilgiler ve özellikle bu platformda hızla yayılan görüntüler, muhalefeti ve kamuoyunu şekillendirmenin ana aracı haline gelmiştir.

Öte yandan, bu olay hükümete büyük bir ders oldu, çünkü bugüne kadar hükümet, birçok aşireti ve siyasetçiyi zorla bastırmış olsa da, kolluk kuvvetlerinin halk protestolarına karşı tutumunun zayıf olduğu biliniyordu. Daha doğrusu hükümet, diktatörlük yolundaki çabalarının sonuç vermediğini gördü. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Caparov resmi konuşmasında, bu tür kitlesel ayaklanmaların tekrar meydana gelmesi durumunda kolluk kuvvetlerinin sıkı önlemler alacağını vurguladı.

Aslında bölge sakinlerinin protestosu sadece 13 Mayıs isyanıyla ilgili değil. Daha doğrusu bu protesto, daha fazla kâr elde etmek için yabancı göçmenlerin ucuz işgücünü kullanan kapitalistlere karşı artan insanların hoşnutsuzluğunun bir ifadesidir. Çünkü hayatlarının ölçüsü kâr olan işverenler, yerli işçilere ödedikleri ücretin yarısı karşılığında yurtdışından işçi getirmeye adet edinmişlerdir. Böyle bir tutum kapitalist sistemde normal hale gelmiştir. 18 Mayıs olayının halkın bu adaletsiz rejime karşı protestosunun bir tezahürü olduğunu söylesek yanlış olmaz.

Elbette bu olayda yozlaşmış kapitalist ideolojinin ürünü olan milliyetçilik düşüncesinin büyük payı vardır. Sömürgeciler, Hilafet yıkıldıktan sonra Müslüman ülkeleri küçük milliyetçi devletçiklere böldüler ve nüfuzlarını korumak için milliyetçiliği ve vatanseverliği teşvik ettiler. Milliyetçilikle nüfuzları altındaki halkları birbirine düşürerek kontrol altına almayı amaçladılar. 1990-2010 yılları arasında Rusya’nın ülkemizde düzenlediği etnik çatışmalarda bunu açıkça gördük.

Bu yüzden Müslümanlar, her olaya inançları perspektifinde tepki vermelidir ki bu tür kötü eylemler bir daha tekerrür etmesin. Başka bir deyişle, iki kişi arasında çıkan anlaşmazlık veya kavga, milliyetçi bir bakış açısıyla değil, Kuran ve Sünnetten türetilen İslami bir bakış açısıyla çözülmelidir, çünkü İslam bu cahiliye kavramını reddeder. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

لَيْسَمِنَّامَنْدَعَاإِلَىعَصَبِيَّةٍ“Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran bizden değildir”

دَعُوهَا،فَإِنَّهَامُنْتِنَةٌ“Onu (milliyetçiliği) bırakın çünkü o kokuşmuştur”

Allah Subhânehu ve Teâlâ da şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurat 13]

Fakat bu, bir Müslümanın akrabalarından ve yaşadığı toplumdan nefret etmesi gerektiği anlamına gelmez. Aksine, İslam aile ve toplumla iyi ilişkiler kurulmasını emreder ve Allah Subhânehu ve Teâlâ, Nisa Suresi’nde sıla-i rahim bağının koparılmasına karşı uyarıda bulunmuştur.

İslam’da haram olan milliyetçilik kavramı, haklı olup olmadıklarına bakılmaksızın sadece aynı milliyete mensup olanların korunduğu Müslüman kardeşliği kavramının yerini almak üzere inşa edilmiş bir kavramdır. Bu kavrama inananlar, kendi halklarının diğer halklar üzerinde lider olmasını isterler, kendi halklarının değerlerini her şeyin üstünde tutarlar, onların gözünde halkları suç işlemiş olsa bile diğer Müslümanlardan daha üstündür.

Ey Müslümanlar! Cahiliye milliyetçilik fikrini reddedin, Adem’in soyundan gelen tüm Müslümanları kardeş olarak gören İslam akidesine sımsıkı sarılın! Özellikle, iki kardeş halk arasında yapay sınırlar yaratan ve Müslümanları birbirine düşman eden yozlaşmış kapitalist sistemi bırakın. Bizim inancımız Filistin’deki savaşı Filistinlilerin sorunu, Pakistan’daki yoksulluğu Pakistanlıların sorunu ya da Kırgızistan’daki sorunları Kırgız halkının sorunu olarak görmez. Aksine, yeryüzündeki her Müslümanın sorununu ümmetin sorunu olarak görür.

Ey Müslüman ülkelerdeki yöneticiler! Kendi halkınızı övmek ve açıklamalar yapmak yerine ümmetin sorunlarını çözün, tüm ümmetin sorunlarını çözüm bulun, milliyetçiliğin kalıntılarını terk edin, sömürgecilerin çizdiği yapay sınırları yıkın! Sizi hem bu dünyada hem de ahirette ameliniz kurtaracaktır!

Devamını oku...

Sykes-Picot Devletçikleri Bizi Nasıl Bir Zillete Sürüklediler!

Pazartesi günü Sudan hükümeti, Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Abdülaziz El Hilu fraksiyonu, Güney Kordofan ve Mavi Nil bölgelerinde etkilenenlere insani yardım sağlanması için yapılan müzakerelerin çökmesine neden olmakla suçladı. Hükümet, Savunma Bakanı ve hükümet heyetinin başkanı Korgeneral Yasin İbrahim’in müzakerelere ev sahipliği yapan Güney Sudan’ın başkenti Cuba’dan döndükten sonra böyle suçlamalarda bulundu. Savunma Bakanı “Sudan Halk Kurtuluş Hareketinin, BM Şartı’nın devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesine ilişkin ilkeleriyle çelişen bir öneride bulunduğunu ve her iki tarafın da arabulucunun tanıklığıyla BM ile tek taraflı bir anlaşma imzalayabileceğini belirttiğini” öne sürdü. (Esir News)

İsyana yani zulüm veya bir dava gerekçesiyle devlete karşı silah kullananlara yönelik şeri hüküm, mücadeledir, onları ortadan kaldırmaktır. Onlarla savaşmadan önce, devlet onlara bir elçi gönderir ve ne istediklerini öğrenir, onlardan itaate geri dönmelerini ve silahı bırakmalarını ister. Eğer devletin bu talebine yanıt verirlerse, devlet onlardan uzak durur. Yok eğer itaate dönmezler ve isyan üzerinde ısrar ederlerse, itaate dönene, isyandan vazgeçene ve silahı bırakana kadar devlet, onları tedip etmek için onlarla savaşır. Bütün bunlar herhangi bir dış müdahale olmadan gerçekleşmelidir.

Bu nedenle devlete karşı isyan meselesini şeri hükme göre ele almamak, günahtır, haddi aşmaktır, tüm kötülüklerin, utançların ve rezaletlerin kaynağıdır. Sykes-Picot devletçikleri, müzakerelere girmeye, taviz üzerine taviz vermeye alışkındır. Yabancıların silah ve finansman sağladığı ajan isyancılar, devlete karşı büyük bir küstahlıkla karşı çıkıyorlar ve efendileri yararına çok fazla şey alıyorlar. Güney Sudan’ı ayırma ihaneti, çok uzak değil. İşte bu bağlamda Hilu isyancısı, hükümetten her iki tarafın da Birleşmiş Milletler ile bir anlaşma imzalamasını talep etmekte ve isyancı hareketini Sudan devletinin muadili bir devlet olarak tanımlamaktadır!

Şeriatın hükümlerine başvurmuş olsaydık buna cesaret edemezdi.

Ancak şeriatın hükmü, bütünleşik hükümler sisteminin bir parçasıdır. Bunların hepsi Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti tesis ederek uygulanmalıdır. O zaman İslami hayatı yeniden başlatacak, zillet ve zül giysisini çıkaracak ve Hilafetin varlığında olduğu gibi yeniden dünyanın efendisi olacağız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü

Devamını oku...

Yahudilerle Yapılan Savaşlarda Yenilgiye Uğramanın Nedeni İhanettir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudilerle Yapılan Savaşlarda Yenilgiye Uğramanın Nedeni İhanettir!

Haber:

İşgal ordusu radyosu Salı günü yaptığı açıklamada, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın Pazartesi günü, “İsrailli” yetkililere Suudi Arabistan ile ilişkileri normalleştirmeye yönelik yeni bir öneri sunduğunu söyledi.

Radyoya göre Sullivan, “İsrail ziyareti sırasında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki yetkililere, Suudi Arabistan ile normalleşme ve Gazze Şeridi'nin uluslararası iş birliğine yeniden kavuşturulması önerisinin yanı sırabunun karşılığında “İsrail’in” yapması gereken noktaları sundu.”

Daha önce işgalci devletin Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, “Suudi Arabistan ile normalleşme muazzam bir değişime yol açabilir” demişti. (Arabi21, 21/05/2024)

Yorum:

Filistin'e yönelik ihanetlerin geçmişi bir asırdan fazladır; zira bu ihanet Hüseyin bin Ali'nin Osmanlı Hilafetine karşı Büyük Arap İsyanını ilan etmesiyle başlamıştır; bunun öncesinde de bazı hain çatışmalar yaşanmıştı ancak bunlar başarı ile sonuçlanmamıştır; nitekim Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Hilafetinin müttefikleri mağlup olunca Osmanlı Hilafeti de kaybetmiş, kötü bir şekilde paramparça edilmiş, ülkenin işlerini sömürgeci üstlenmiş ve bölgeyi korumak için de her bir bölgenin başına Müslümanlardan bir bekçi atamış ve böylece İngiliz sömürgeciliği ya da manda denilen şey başlamıştır. İngilizler hainler aracılığıyla Yahudilere toprak sızdırmaya başlamış, savaşlar başlamış, Araplar ve Filistin halkı yenilgiye uğramıştır. Filistin topraklarında yaşanan bütün savaşlarda yenilginin sebebi ihanetler olmuştur; zira Yahudiler daha önceki komplolar dışında hiçbir savaşa girmemiş ve sonuç ihanet üzerine ihanet olmuştur. Bakın işte Yahudi varlığının mücahitleri mağlup edemediği ancak ihanet yoluyla başarabildiği Gazze savaşı; işte Jake Sullivan bölgenin yöneticileriyle bir araya geliyor ve savaş sonrası için bir plana karar veriyor; zira onun önerisine göre Gazze, Gazze’de hain bir rol oynamayı bekleyen bölge ülkeleriyle işbirliği içinde sivil bir Filistin yönetimi olacaktır. Bu hain rolü oynamayı bekleyen bu ülkelerin başında efendisi Amerika'dan normalleşme emri bekleyen Suudi Arabistan ile Körfez ülkeleri, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Mısır geliyor; aynı şekilde Filistin’e, Filistin halkına ve İslam ümmetine yapılan bu büyük ihanette İran ve Türkiye’nin de ir rolü olacaktır.

Amerika Gazze'deki yatırımlarıyla dünyayı kandırıyor ama Gazze halkının hangi yatırımlara ihtiyacı var ve onların başına gelen yıkım dünyanın hiçbir ülkesinde, hatta Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında bile yaşanmamıştır! Dünya yardımlarla kandırılmakta olup Müslümanların başındaki yöneticiler ise Gazze halkını kurtarmaktan ya da onları işgalden kurtarmaktan bahsetmiyor, aksine sadece yardımlardan bahsediyorlar; bundan daha büyük bir ihanet olabilir mi Allah aşkına?! Evlatları, kardeşleri, babaları ve anneleri öldürülürken onlara yardım mı sağlayacaksınız?! Gazze halkının yüreği kan ağlarken buna ne gerek var Allah aşkına! Baba, anne ya da çocuk öldürüldükten sonra hangi yiyecek ve içecekten bahsediyorsunuz?! Eğer bu yöneticiler olmasaydı Yahudiler bu eylemleri yapmaya cesaret edemezlerdi ve bu topraklarda bir Yahudi bile olmazdı.

Korkak Yahudilerin, savaş ve harp ehli olmadıklarını, aksine onların ihanet ehli olduklarını gördük; bu yüzden onlar savunmasız insanlarla savaşıyorlar ve kadın, çocuk ve yaşlılardan savaşmayanları öldürüyorlar; bu varlık 100 mücahidi bile yenemeyecek ancak yenilgi komplolar ve ihanetler yoluyla olacaktır. Nitekim FKÖ 1982 yılında ihanetle Lübnan’dan kovuldu ve bu döngü, Allah'a, Rasulü’ne, Filistin’e ve halkına ihanet ederek bu topraklara dönene kadar devam etti!Filistin topraklarında tarih tekerrür mü edecek ve ihanetler tekrarlanacak mı yoksa?

Sonuç olarak, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizleri şu hadis-i şerifte uyarmıştır; zira şöyle buyurmuştur: يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا» فَقَالَ قَائِلٌ: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ: «بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ» فَقَالَ قَائِلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الْوَهْنُ؟ قَالَ: «حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِAç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir." Dediler ki: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ey Allah’ın Resulü? Dedi ki: “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacak, sizin de kalbinize vehn atacaktır.” Dediler ki; "Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü? Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih/kötü görmektir." İşte bu nedenle Batılı ülkeler İslam ümmetine karşı cüret edebiliyorlar; zira Müslümanların başındaki hain yöneticilerden garanti almıştır. İşte bundan dolayı Müslüman ülkelerde gözetim ve denetim olmaksızın at koşturuyorlar; ayrıca küfrün başı Amerika, Müslüman ülkeleri kendi çiftlikleri gibi görüyor.

Ama bizler dünyanın bir kaos ve sapkınlık içinde yaşadığını gördüğümüz gibi dünyadaki çoğu ülkenin de Yahudi varlığını desteklediğini görüyoruz; buna rağmen mücahitleri yenmeyi başaramamıştır; peki Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet kurulduğunda bu varlığın hali nasıl olacak acaba? Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللَّهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِMüslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Selim – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Onlar En yüksek Zirvelere Çıkıyorlar, Peki Topraklarda Dolaşmak İçin Avucunda Kor Ateşi Tutanlar Neredeler?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Onlar En yüksek Zirvelere Çıkıyorlar, Peki Topraklarda Dolaşmak İçin Avucunda Kor Ateşi Tutanlar Neredeler?

Haber:

Anadolu Ajansı internet sitesinde, Yahudi varlığının Milli Güvenlik Bakanı'nın Mescid-i Aksa’ya baskın yaptığı haberini, “Ben Gvir, savaşın başlangıcından bu yana ilk kez Mescid-i Aksa’ya saldırdı” başlığı altında aktardı.

Yorum:

Yahudiler mübarek topraklarda arbede çıkarıp liderleri de kibirli bir şekilde saldırının devam ettiğini ve mübarek topraklardaki Müslümanları öldürmeye ve kanlarını dökmeye devam ettiklerini açıklarken, Ben Gvir, Hamas’ı kökünden söküp atmak için Refah’ın derinliklerine girmeye ve tüm gücüyle saldırmaya devam etmeleri gerektiğini belirtirken ve savaş Bakanı, yerleşimcilerin Batı Şeria’nın kuzeyindeki dört yerleşim yerine geri dönmesine izin verecek geri çekilme yasasının iptal edildiğini ilan ederken... Evet bu kibir ve bu kara nefret devam ederken ümmetin aktif güçleri ne yazık ki sessiz kalmaya ve bizi Filistin’de hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor! Ordular, sanki Filistin kendi davaları değilmiş ve kendilerinden yardım isteyenler de kendileri gibi Müslüman değillermiş gibi kışlalarında oturuyorlar ve kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar! Ekranlara çıkan ve kadın fıkhıyla ilgili fetvalar veren medya şeyhlerine gelince; mesele Gazzeli kadınlar olunca ortadan kayboldukları gibi onlardan, şehitlerin ve yaslı esirlerin eşleri ve anneleri gibi mübarek topraklardaki murabıta kadınlar da kaybolup gitti. Zira Dolarlar onları dizginledi ve Sultanın emirleri, cihadı teşvik etme ve mustazaflara yardım etmenin vacip olduğuna dair fetva konusunda dillerini düğümledi! Kendisinden haberi aktardığım Anadolu Ajansı gibi resmi ve gayri resmi medya kanalları ise sustular, kör oldular ve doğru yoldan saptılar!

Nitekim işgal liderlerinin kibrini ve nefretleri tüm açıklığı ve ayrıntılarıyla aktarırlarken, Filistin halkından bahsederken ise tüm küstahlıklarıyla saptırdıklarını görmekteyiz. Dolayısıyla meseleyi bize iki taraf arasındaki bir çatışma olarak gösteriyorlar; “İsrail” ve 1967 sınırlarında umut ettikleri devlet için savaşan Filistin halkı.” Çember kendi etraflarında döndüğünde ihmalkâr davrananlardan ve destek vermek için sevinecekleri yerde hayal kırıklığına uğratanlardan dolayı yüreğim parçalanıyor.

Yahudiler insanların ipine sarılıyorlar ve Allah Subhanehu onlardan ipini koparacağına dair söz vermiştir; o halde neden bazı Müslümanlar ellerini Allah’ın ipinden çekip, Yahudilerin sarıldığı insanların iplerine başvurmakta ısrar ediyorlar?! Bu siyasi ve askeri bir intihar değil midir? Birleşmiş Milletler ve onun uluslararası suç örgütleri ve diğerleri tarafından uygulanan tüm bu suçlar ve komplolar, ümmetin medyasının ve siyasetçilerinin, düşmanın bir parçası olduklarından, dahası bizzat sakınmaları gereken düşman olduklarından emin olmak için yeterli değil midir?

Hâlâ bu insanlara karşı umut besleyenler dinleyin ve anlayın; Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı açıkça şunu belirtiyor: “Büyük Batılı liderlerden biri bana şunu söyledi: Bu mahkeme Afrika ve Putin ile ilgilenmek için kuruldu.” Ayrıca bu mahkemenin, Gazze'de savaş suçları işledikleri suçlamasıyla hem Hamas liderleri hem de Yahudi liderleri hakkında tutuklama emri çıkardığını dikkat çekti. Dolayısıyla mahkeme, meseleleri bizim standartlarımıza göre ölçmüyor veya meseleye hak ve batıl olarak bakmıyor. Zira onların dengeleri, işgalin pekiştirilmesini ve iki devletli çözümün yerleşmesini gerektiren kaprisleri ve çıkarlarıdır. Bizim dengemize gelince; işgalin kaldırılması ve mübarek toprakların tamamen onların pisliklerden temizlenmesi gerektiğini söyleyen şeriattır. Onların bu pislikleri ise ancak ümmetin ordularının harekete geçirilmesi ve Alemlerin Rabbinin onlara yüklediği emaneti taşımları yoluyla cihat gücüyle ortadan kaldırılacaktır. وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراًSize ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75]

Ömrüme yemin olsun ki aldatıcı günler sona ermek üzeredir ve bizler, insanların kamplarda kalmalarının sona ereceği bir eleme dönemindeyiz; hak olan da belli batıl olan da bellidir; artık farkına varmanın, ciddi olmanın ve muhasebe etmenin zamanı gelmiştir. O halde düşüncelerinizle, sözlerinizle ve amellerinizle nereye gittiğinize ve hangi tarafta durduğunuza bir bakın. Filistin şerî bir mesele olup yol cihat ve kurtuluştur; artık Batı’nın iplerine ya da onun antlaşma ve sözleşmelerine tutunmaya yer yoktur. Zafer şüphesiz gelmektedir; ancak Allah dilediğini seçecektir; o halde Allah’tan sebat isteyin; doğrulardan ve muhlislerden başkası için de sebat yoktur.

Allah’ım kalplerimizi ve adımlarımızı sabit kıl, bizleri kulan ve bizim yerimize başka bir kavim getirme ve ümmetimiz için yaklaşan zaferi bizim için göz aydınlığı kıl ey alemlerin Rabbi.


Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beyan Cemal

Devamını oku...

İngiltere, Astlarıyla Görüşerek Rusya’yı Öfkelendirdi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İngiltere, Astlarıyla Görüşerek Rusya’yı Öfkelendirdi!

Haber:

Radio Liberty haber ajansının 22 Nisan'da bildirdiğine göre, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, Orta Asya turuna 22 Nisan’da Tacikistan'ı ziyaret ederek başladı.

Independent Gazetesi de daha önce, Cameron’un Orta Asya ziyareti sırasında, Rusya’ya uygulanan yaptırımların komşu ülkeler aracılığıyla aşılması ihtimalinden duyulan endişeler nedeniyle İngiltere’nin bölgeyle iş birliğini genişletmeyi planladığını bildirmişti.

Cameron, Dışişleri Bakanı ve Tacikistan Cumhurbaşkanı ile görüşmelerde bulundu ancak görüşmelerin ayrıntıları yayınlanmadı. Cumhurbaşkanı’nın basın servisine göre İmamali Rahman, İngiltere Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmede Birleşik Krallık’ı “Batı Avrupa’nın önemli bir ortağı” olarak nitelendirdi.

Yorum:

Sözde demokratik ülkelerin yöneticilerinin, tiranlarla ilişkilerini gizledikleri günler geride kaldı; bu yüzden tabi devletlerin yöneticileri, medya organlarındaki resmi toplantılardan kaçınıyorlar. Tiranların demokratik değerleri, insan haklarını ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine işaret eden “demokratlar”, kendileri tabi olan devletlerin yöneticilerini suçladılar ve bu tür sloganları da hem siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşmak için hem de rejime karşı mücadelede bir baskı aracı olarak kullandılar. Yani “demokratlar” hâlâ aynıdırlar.

Kısa bir süre önce Avrupa ülkelerinin yöneticileri, bugün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yaptıkları gibi bu tiranları açıkça insan haklarını ihlal etmek, vatandaşlarına işkence etmek ve onları öldürmekle suçladılar. Ancak bugün Cameron mutlu bir şekilde ve açıkça tiranların kanlı ellerini sıkıyor; zira kendi elleri de kana bulanmış olup kendisi ve kendisi gibi “demokratlar”, köleleştirilmiş halkların, özellikle de Müslümanların kaderine her zaman kayıtsız kaldılar.

Cameron’un Orta Asya ülkelerine yönelik gezisi, medya organlarının manşetlerinde ve resimlerinde geniş bir yer buldu. Yapılan toplantılar 2023 yılı için planlanan C5+1 projesi çerçevesinde gerçekleştirildi. Ayrıca Rusya, ABD, Almanya ve diğerlerinin de benzer projeleri vardır. Rusya ile İngiltere arasındaki gergin ilişkilerin akabinde gerçekleşen bu ziyaretin, Putin’i kışkırtmaya yönelik bir girişim olması muhtemeldir. Zira Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşının başlangıcından bu yana İngiltere, Rusya karşıtı aktif bir kampanya yürütmekte ve Ukrayna’yı para ve silahla desteklemektedir.

Rusya hâlâ Orta Asya’ya egemen durumda ama ABD, otoritenin dizginlerini Rusya’nın elinden almaya ve nüfuzunu pekiştirmeye çalışmaktadır. Ayrıca Çin de bölgedeki ekonomik projelerini başlattı. İngiltere’nin Orta Asya’daki despot yöneticiler üzerinde herhangi bir siyasi etkisi yok ancak komplo ve savaş çığırtkanlığı konusunda uzman olan İngiltere hâlâ büyük pastadan pay almaya çalışıyor.

Sömürgecilerin bizim topraklarımızdaki nüfuz alanları ve doğal kaynaklar üzerindeki bu mücadelesi, bizlere sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sözünü hatırlatıyor. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا» فَقَالَ قَائِلٌ: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ: «بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ» فَقَالَ قَائِلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الْوَهْنُ؟ قَالَ: «حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِAç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir." Dediler ki: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ey Allah’ın Resulü? Dedi ki: “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacak, sizin de kalbinize vehn atacaktır.” Dediler ki; "Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü? Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih/kötü görmektir." [İmam Ahmed ve Ebu Davud rivayet ettiler]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Eldar Hamzin

Devamını oku...

Sudan Vilayeti: Port Sudan'da Basın Toplantısı; "Çözüm İçeriden Geliyor"

  • Kategori Sudan
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti
Port Sudan'da Basın Toplantısı: "Çözüm İçeriden Geliyor"

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Hicri 8 Zilkade 1445, Miladi 16 Mayıs 2024 Perşembe günü Port Sudan'daki Al-Basiri Plaza Otel'in konferans salonunda "Sudan Krizi... Çözüm İçeriden Geliyor" başlıklı başarılı bir basın toplantısı düzenledi.

Salon medya mensupları ve gazetecilerle dolup taşarken, platform sorumlusu avukat ve Sudan Vilayeti Hizb-ut Tahrir Konseyi üyesi Ahmed Abkar tarafından karşılanan çok sayıda belediye başkanı, amir, akademisyen ve kamu işleriyle ilgilenen kişiler de zarif bir katılım gösterdi.

Hizb, konferansa Şeyh Yusuf Zekeriya Adem'in Kur'an-ı Kerim'den yönetim, yönetimin önemi ve taşıdığı riskleri ele alan ayetler okumasıyla başladı.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, ülkenin içinde bulunduğu krizi teşhis eden ve köklü çözüm önerileri sunan bir bildiri sundu. Hizb'in resmi sözcü yardımcısı Üstad Muhammed Cami' (Ebu Eymen) tarafından okunan bildiride, ülkenin içinde bulunduğu krizin teşhisi ve köklü çözüm önerileri sunuldu. Muhammed Cami' (Ebu Eymen) tarafından okunan bildiride, bu feci ve anlamsız savaşın ve beraberinde getirdiği yıkım, tahribat, ülke halkının yerinden edilmesi ve ekonomik çöküşün, siyasi bir çatışmanın nedenlerinden kaynaklandığı, bunun da esas olarak Amerika ve İngiltere gibi sömürgeci güçler arasındaki uluslararası nüfuz mücadelesinden kaynaklandığı ifade edildi, Amerika'nın Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) ve silahlı kuvvetlerdeki ajanlarına, sivil güçleri oluşturan İngiliz ajanlarını, özellikle de iktidara yakın olan Özgürlük ve Değişim Güçlerini dışlamak ve askeri ve güvenlik kurumunu, yönetimi sivil güçlere bağlı olacak şekilde yapılandırmayı amaçlayan Çerçeve Anlaşmasını uygulamayı başarırlarsa askeri güçlerin kontrolünü ele geçirmek için savaşı ateşlemeleri talimatını verdiğini açıkladı. Daha sonra makale, bu savaştan kaynaklanan aşiret ve ırk gerilimlerini, hangi insanların sıraya girdiğini ve hangisinin haram kan dökmek için bir sebep olduğunu, dolayısıyla bir Müslüman'ın Müslüman kardeşinin kanını dökmesini mubah kıldığını ele aldı.

Hizb, krizlerin sebebinin sömürgeci demokratik kapitalist sistem olduğunu ve bu krizlerin ancak ülke halkının akidesi ve Alemlerin Rabbinin hükmü olan İslam'ın yüce nizamı ile çözülebileceğini vurguladı.

Hizb, çözümün, dini tesis edecek ve şeriatı uygulayacak bir halifeye biat ederek, Nübüvvet metodu üzerine İslam Devleti'ni, Raşidi Hilafeti kurmaktan geçtiğini vurguladı. Bildiride, Hilafeti kurmak için çalışmamanın büyük bir günah olduğu ve Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğu açıklanmıştır: "مَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً" Kim boynunda biat olmadan ölürse cahiliye ölümü üzere ölür." Biat ise sadece Müslümanların yeryüzündeki halifesine yapılır.

Konferans yüksek düzeyde etkileşime, sorulara, sorgulamalara ve güçlü tartışmalara sahne oldu. Ayrıca, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çok sayıda gazete ve haber sitesi tarafından yayınlandı: (Arapça)

1- Port Sudan Today: "Hizb-ut Tahrir: Ordu iktidarı devretmeli ve İslami Hilafete geri dönmelidir".

2- Fawry News: ( Konferans konuşmasının tamamını yayınladı).

3- Al-Raed News: "Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti: Nübüvvet metodu üzerine bir Raşidi Devlet kurmak için çalışıyoruz".

4- Al-Hakim News: Konferansın videosunu doğrudan 223.000 takipçisi olan Facebook sitesinde yayınladı.

5- Atheer News: "Hizb ut-Tahrir: Ordu iktidarı devretmeli ve İslami Hilafete geri dönmelidir".

6- The Sudanese Brief: Konferans konuşmasının tamamının başlık altında yayınlanması: "(The Sudanese Brief) Hizb-ut Tahrir'in resmi sözcüsünün konuşmasının tam metnini yayınlıyor."

7- Azza Press: Başlık: (Hizb-ut Tahrir /Sudan Vilayeti'nin düzenlediği konferansta Sudan'daki krize köklü bir çözüm olarak İslam Halifeliği'nin kurulmasının ilan edilmesinin ardından yaşanan tartışmalar).

8- Abu Daha News: "Hizb-ut Tahrir: Hilafet devletine ulaşmak her Müslüman'ın görevidir" başlıklı makalenin sonunda yer alan bir yazı.

9- Sudan Haber Ajansı (SUNA): "Hizb-ut Tahrir: Bir haklar ve görevler devleti kurmak için çalışıyoruz".

10- Al-Hayat Press: "Hizb-ut Tahrir: Sudan Krizinin Çözümü İçeriden Geliyor".

11- Al Hurriya Net: Başlık: Hizb-ut Tahrir'in Sudan Vilayeti'ndeki resmi sözcüsünün Port Sudan'daki basın toplantısında yaptığı konuşma. Başka bir başlık altında yayınlandı: "Sudan Kurtuluş Partisi: Sudan krizinin çözümü dini inancımıza geri dönmektir".

12- Al-Balad News: "Hizb ut-Tahrir: İslam Şeriatı öğretilerine uygun bir haklar ve görevler devleti kurmak için çalışıyoruz".

13- Sudan Pulse. Net: "Hizb-ut Tahrir " Hilafet Devleti" projesini yeniden gündeme getirerek yoğun tartışmalara yol açtı".

14- Sudan gazetesi Al-Intibaha: Konuşmanın tamamı başlık altında haberleştirildi: Hizb-ut Tahrir'in Sudan Devletindeki resmi sözcüsünün Port Sudan'daki basın toplantısında yaptığı konuşma... başlığı altında verilmiştir: "Sudan krizi... çözüm içeriden geliyor".

15- Times News: "Hizb ut-Tahrir: Mevcut savaş siyasidir ve cihatla hiçbir ilgisi yoktur".

16- Hebron News: Hizb-ut Tahrir resmi sözcüsünün Port Sudan'daki basın toplantısında yaptığı konuşma "Sudan krizi... Çözüm içeriden geliyor."

17- Al-Jumhuriya Net: "Hizb-ut Tahrir: Uluslararası düzen kimseye saygı duymuyor ve çözüm içeride ve şeriatın uygulanmasıyla sağlanabilir".

Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti'ndeki Merkezi Medya Ofisi Temsilcisi

sudan vilayeti

sudan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER