Cumartesi, 28 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Amerika, Yahudilerin ve Müslüman Ülkelerin Başındaki Ajanlarının Desteğiyle Gazze’ye Savaş Açıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerika, Yahudilerin ve Müslüman Ülkelerin Başındaki Ajanlarının Desteğiyle Gazze’ye Savaş Açıyor!

Haber:

Pentagon 11 Ağustos 2024 tarihinde, Savunma Bakanı Austin’in “ABD’nin “İsrail’i” savunmak için mümkün olan her adımı atma taahhüdünü teyit ettiğini ve tırmanan bölgesel gerilimler ışığında Orta Doğu’da Amerikan askeri gücünün durumunu ve yeteneklerini güçlendirdiğine işaret ettiğini bildirdi.Bu taahhüdü güçlendirmek için Savunma Bakanı Austin, F-35C savaş uçaklarıyla donanımlı USS Abraham Lincoln'ün de Orta Doğu'da sorumlu olduğu alana gidişini hızlandırması ve USS Theodore Roosevelt Carrier Strike Group tarafından halihazırda sağlanan yeteneklere ekleme yapması emrini verdi.”

Yorum:

Gazze’deki savaşın sadece Filistin’deki Müslümanlar ile Yahudi varlığı arasında olmadığı, zira aşağıdakiler ışığında soykırımı kolaylaştıranın Amerika olduğu açıktır:

1- Yahudi varlığına silah, finansman, stratejik destek ve kuvvetler de dahil olmak üzere maddi destek sağlamaktadır ki bunlar olmadan Yahudi varlığı birkaç saat içinde savaşı kaybedecektir.

2- Müslümanların başındaki yöneticilere, orduların ve mücahitlerin Mescid-i Aksa’yı kurtarmalarını engellemeleri için emirler verilmesi.

3- Orta Doğu’daki ajanlarına yönelik bir tehdit hissettiğinde askeri varlığını arttırması.

Dolayısıyla Amerika, Müslümanlara karşı savaşında Yahudi varlığına tam destek vermektedir.

Amerika’nın Yahudi varlığı içindeki ajanları, kuvvetlerinin Amerika’nın Orta Doğu'daki ön saflarında hizmet etmesini sağlıyorlar. Netanyahu 25 Temmuz 2024 tarihinde Kongre’nin ortak oturumunda Amerikalılara bunu hatırlatarak şunları söylemişti: “Bizler Ortadoğu’daki ortak çıkarlarımızı korurken Amerikan kuvvetlerinin sahada kalmasına da yardımcı oluyoruz.”

Amerika'nın Müslüman ülkeleri yöneten ajanlarına gelince; onlar her türlü araçlarla doğrudan Amerika'ya yardım etmektedirler.Müslümanların başındaki yöneticilerin desteği olmasaydı Amerikan Haçlı Seferi başlamazdı; çünkü Amerika’nın Orta Doğu ile tek bağlantısı okyanusların ötesindedir. Zira Amerika, Ürdün üzerinden Yahudi varlığına silah sağlıyor ve silahlar oradan hava yoluyla Tel Aviv’e gönderiliyor. Ayrıca Suudi Arabistan ve Körfez yöneticileri, Kızıldeniz ablukasını aşmak amacıyla Yahudi varlığına yakıt ve temel ihtiyaçlar gönderilmesi için bir kara köprüsü sağladılar. Yine Mısır Firavunu, mücahitler ve Müslüman askerler için Refah sınır kapısının açılmasını engelliyor. Dahası Müslümanların başındaki yöneticiler, ABD silahlı kuvvetleri için hava üsleri, askeri üsler ve deniz limanları sağlamaktadır.

Bu yüzden Netanyahu’nun 25 Temmuz 2024’te, “ABD ve Arap ortaklarımızla çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde bir açıklama yapması şaşırtıcı değildir.

Allah şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَEy iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide-51]

Ey Müslümanlar ve onların orduları ve mücahitleri!

Hâlâ nasıl bekleyebiliyoruz? Gazze’deki soykırımın başlamasının üzerinden on ay geçti. Yahudi varlığının işgalinin üzerinden yetmiş altı yıl geçmesine rağmen Müslümanların başındaki yöneticiler hâlâ Yahudiler ve Hristiyanlarla ittifak halinde olup ister Arap ister Acem olsun Müslümanların başındaki yöneticiler, Müslüman ordulara ve mücahitlerine Yahudi varlığına karşı harekete geçme emri vermeyecektir.

Dolayısıyla bu yöneticiler Müslümanların ve onların ordularının ve mücahitlerinin kaynaklarını zayıflatarak onların düşmanları yenme güçlerini ortadan kaldırıyorlar. Bundan daha da kötüsü Müslümanları bastırıyorlar ve onların Gazze Müslümanlarına destek vermek için seslerini yükseltmelerini engelliyorlar! Ayrıca onlar, Allah ve Rasulü’nün emrettiklerine karşı çıkıyorlar ve Allah ve Rasulü’nün yasakladıklarını yapıyorlar. Dolayısıyla ümmetin üzerindeki en büyük yükün onun yöneticileri olduğu açıktır; bu nedenle gerçek değişim ancak onların ortadan kaldırılması ve İslam’ın yönetiminin yeniden tesis edilmesiyle gerçekleşebilir.

Ey Müslümanlar ve onların orduları ve mücahitleri!

Müslümanların başındaki yöneticilerin hakikatini bilmenizin ardından nasıl olur da Gazze’ye cihatla yardım etme farzı kifayesinden uzak durabilirsiniz?! Ne uzak veya yakın ordulardan ne de Gazze’deki mücahitlerden bunu yerine getiren olmamıştır. O halde bu yöneticileri ortadan kaldırıp ümmetin celladı Amerika’ya karşı zafer kazanmasını sağlamayacak mısınız?

Sıradan Müslümanlar farzlarını yerine getirmeye çalışıyorlar, muhacirlerin yolunu takip ediyorlar, tiranlara karşı hak sözü söylüyorlar ve zulmün, haksızlığın ve her türlü zorluğun sonuçlarına tahammül ediyorlar.

Ancak sizler farzınızı henüz yerine getirmediniz. Zira hâlâ sizler, İslamî yönetimin kurulması için destek veren savaşçılardan Ensar Radıyallahu Anhum’un yolunu takip etmiyorsunuz. Zira Ensar, savaş biatı olan İkinci Akabe Biatı’nda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e nusret vererek gerçek bir değişim meydana getirdi.

İkinci biatın ardından Ensar Radıyallahu Anhum, Medine-i Münevvere’de İslam Devleti’nin kurulmasıyla sonuçlanan planlı bir eylem gerçekleştirdi; bu yüzden Müslüman orduların ve onların mücahitlerinin, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak ve Haçlı Amerikalıları hezimete uğratmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermeleri gerekir; o halde icabet edin!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Musab Umeyr – Pakistan

Devamını oku...

Orta Asya Ülkeleri İstişare Toplantısı - Bugünü ve Geleceği!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Orta Asya Ülkeleri İstişare Toplantısı - Bugünü ve Geleceği!

Haber:

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev 9 Ağustos’ta Astana’da düzenlenen Orta Asya Devlet Başkanları 6. İstişare Toplantısına katıldı.Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen törene, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov katıldığı gibi aynı şekilde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve BM Orta Asya Önleyici Diplomasi Bölge Merkezi (UNRCCA) Başkanı Kakha İmnadze de onur konukları olarak katıldılar. (Cumhurbaşkanlığı web sitesi, 9/8/2024)

Yorum:

Bu istişare toplantısının bazı açılardan önceki toplantılardan farklı olarak düzenlendiği söylenebilir. Zira daha önceki toplantılarda her ülke kendi endişelerini ve sorunlarını dile getirirken birlik ve bütünlük süreci geri planda kalıyordu. Ama bu kez birlik ve bütünlük meselesi ana konu olarak gündeme geldi.Örneğin Şevket Mirziyoyev ticaret, sanayi, lojistik, çevre ve enerji alanlarında iş birliğinin geliştirilmesi yönünde önerilerde bulundu.Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, “Bölgemizin geleceği... iç ve dış tüm zorluklara uygun yanıtların ortak arayışına bağlıdır... Orta Asya ülkeleri artık savunma alanında iş birliğini güçlendirecektir” dedi.Tacikistan Devlet Başkanı İmamali Rahman, “Dünyadaki hızlı değişimlerin mevcut koşulları ışığında, Orta Asya’nın geleceği konusunda ortak bir tutumun oluşturulmasına ihtiyaç var” dedi.Meseleye bugünkü uluslararası durum ve jeopolitik açıdan baktığımızda, bu açıklamaların Batı’nın, özellikle de Amerika’nın stratejik projelerine ve arzularına daha uygun olduğunu görüyoruz. Çünkü ABD, bölge ülkelerinin Rusya’ya olan bağımlılıklarını tek başlarına azaltmalarının zor olacağının farkındadır. Bu nedenle bu beş ülkeyi birleştirip Rus baskısına ve diğer çeşitli tehditlere karşı koyabilecek tek bir güç haline getirmeye, böylece Orta Asya ülkelerinin tutumlarını birleşik bir hale getirmeye, karşılıklı ekonomik ve sosyal iş birliğini güçlendirmeye ve Rusya’ya olan bağımlılığı en aza indirgemeye çalışıyor. Ancak unutmamak gerekir ki Amerika bu yakınlaşma ve bütünleşmenin sadece kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde gerçekleşmesini istiyor.Bölge ülkelerinin ve halklarının birleşmesine şeriat açısından bakacak olursak, milliyetçilik veya vatancılıktan arınmış olması halinde bu kesinlikle iyi ve övgüye değer bir şeydir.Bu nedenle birliğin, Amerika gibi sömürgeci güçlerin istediği şekilde değil, tamamen İslami bir temelde olması gerekir.Ancak ne olursa olsun İslam, Müslüman halklar arasında her türlü birlik ve yakınlaşmayı teşvik eder ve destekler. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” [Enbiya 92]

Burada bölge ülkelerinin ABD projeleri üzerinde birleşmesinin Orta Asya Müslümanlarının sorunlarına tam bir çözüm getirmeyeceğini, aksine önceden olduğu gibi az gelişmiş ve zayıf olarak kalacaklarını vurgulamak gerekir; çünkü mevcut sahte sınırlar onların arasını ayırmaya devam edecektir. Bu ise ABD’li yetkililerin bölgeye yaptıkları ziyaretlerde her zaman ulusal devletlerin egemenlik ve bağımsızlıklarını desteklediklerini vurgulamalarından ve sınırların güçlendirilmesi konusunu ele almayı asla unutmamalarından anlaşılabilir. Bu nedenle Amerika’nın gerçek anlamda güçlü bir Orta Asya’ya ihtiyacı yoktur; tam tersine Amerika, Rusya’ya karşı yanında duran ve sadece kendi çıkarlarına hizmet eden zayıf ve az gelişmiş ülkelere sahip olmak istiyor.

İstişare toplantısında ilişkilerin güçlendirilmesi hakkındaki konuşmaya gelince; bunun uygulanması büyük olasılıkla hâlâ zordur. Zira bu önerilerin gerçeğe dönüştürülebilmesi için çok önemli iki faktör gereklidir: Birincisi;Rusya’nın Ukrayna savaşı ile meşguliyetinin devam etmesi gerekir. İkincisi; bölge başkanlarının cesarete ve güçlü bir siyasi iradeye sahip olmaları gerekir.Ayrıca karşılıklı insani yardım sağlanması ve komşu ülke vatandaşlarının ülkede ikamet sürelerinin uzatılması da dahil olmak üzere bazı küçük çaplı eylemler de neredeyse bitmek üzeredir... Ancak bunlar büyük başarılar olarak adlandırılamaz; çünkü bunlar aslında muazzam fırsatlara sahip Orta Asya için çok küçük şeylerdir.Örneğin bölgede tek bir serbest ticaret sisteminin getirilmesinin çok büyük etkileri ve büyük faydaları olacaktır.Ancak gerçekte günümüzün bölgesel ticaret hacmi ve toplam ürün satışları hâlâ oldukça küçüktür. Ayrıca mevcut durumda bile limitlerin yok denecek kadar azalması ihtimali de mevcuttur. Şayet bu gerçekleşirse, rahatlamanın büyüklüğünü ve bölgedeki Müslümanlar açısından ne gibi olumlu sonuçların olacağını bir hayal edin.Evet, şu anda böylesine büyük fırsatların kapısı, hâlâ Rusya gibi düşman ve sömürgeci ülkeler tarafından kapatılmaktadır.

Özbekistan ve ona komşu olan Müslüman ülkeleri birleştirmek için güçlü ve doğru bir ideolojiye ihtiyaç vardır. Elbette bu da hak ve adalete dayalı İslam ideolojisi ve İslam akidesidir! Allah'ın büyük bir nimeti olan İslam’ın, birbirine yabancı olan birçok halkı kardeşler haline getirdiği bir sır değildir. Yine hiç şüphe yok ki bizzat İslam, İslam ümmetinin evlatları arasındaki bu sahte sınırları kaldırmaya muktedirdir. Bu nedenle şayet bölgedeki hükümet başkanları birlik iddialarında samimilerse, o zaman çözüm arayışı konusunda sömürgeci ülkelere başvurmayı bırakmaları, İslam’a yönelmeleri ve tüm işlerinde İslam’ı uygulamaları gerekir. İşte sadece o zaman bağımlılık, zafiyet ve geri kalmışlık bataklığından çıkacaklar, izzet, büyüklük ve kuvvet gerçekleşecek, ülkelerinin halkının sevgisini kazanacaklar ve onların dualarını alacaklardır. Tüm bunlardan daha önemlisi Allahu Teala’nın rızasına nail olacaklardır: وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللهَ إِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.” [Maide 2]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam Ebu Halil - Özbekistan

Devamını oku...

“Yönetimlerini Bir Kadının Eline Teslim Eden Bir Toplum Kesinlikle Felah Bulamaz.”

  • Kategori Makaleler
  •   |  

لَنْ يُفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أَمْرَهُمُ امْرَأَةً

“Yönetimlerini Bir Kadının Eline Teslim Eden Bir Toplum Kesinlikle Felah Bulamaz.”

Ya O Kadın Adaletsiz ve Zalim Bir Yönetici Tarafından Yetiştirilmişse? Örneğin Bangladeş Gibi!

Bengal’in (Bangladeş) Pakistan’dan ayrılmasından sonra ülkesinin ilk Cumhurbaşkanı olan Şeyh Muciburrahman’ın kızı 76 yaşındaki Hasina Wajid, ülkeyi 15 yıl boyunca demir yumrukla ve alimlerin kanıyla yöneten, binlerce kişiyi idam eden ve ayrıca tıpkı iktidarına 300.000 kadar insanı Pakistan'la işbirliği yapmak ve savaş suçu işlemekle suçlayarak mahkemeye çıkararak başlayan babası gibi, binlerce kişinin ölüm cezasını bekledikleri ülkeyi yöneten ikinci kadındır. Zira daha önce onun gibi biri daha gelmişti ki o da; ülkeyi sadece beş yıl yöneten ve 1996 yılında her zalimin akıbeti gibi hasta bir şekilde sandalyeye mahkum olarak hayatını kaybeden Ziya-ür-Rahman’ın eşi Şeyha Hasina Ziya’dır.

Bangladeş’in eski sömürgeci İngiltere ile yeni sömürgeci Amerika arasında uluslararası bir çatışma alanı olduğunu ve Başbakan Hasina Wajid’in İngiliz ajanlığını ve laik Batı fikrini, bir İngiliz planı, Hindistan’ın uygulaması ve Pakistan yöneticilerinin alçaklıkları sayesine Doğu Pakistan olarak bilinen Bangladeş’in ayrılmasını kışkırtan Avami Birliği Partisi’nin başkanı babası Muciburrahman’dan miras aldığını belirtmekte fayda vardır. Hasina, 2009 yılından bu yana Bangladeş’i yönetiyor ve bu yılın Ocak ayında gerçek bir muhalefet olmaksızın girdiği seçimleri üst üste dördüncü kez kazandı.

Temmuz ayının başından bu yana Bangladeş, ülkeyi ekonomik çöküşün eşiğine getiren Hasina Wajid’in iktidarına yönelik eşi benzeri görülmemiş bir meydan okuma ve tehditle öğrenci protestoları dalgasına tanık oldu; zira o, 1971’de Pakistan’dan “bağımsızlık” savaşına katılan savaş gazilerinin çocuklarına ve diğer gruplara iş için kontenjan hakkı veren ve gençleri, kendisini destekleyen gruplar lehine işlerin %56’sından mahrum bırakan adaletsiz yasası ve bu yasayı yeniden yürürlüğe koyma girişimi nedeniyle 170 milyonluk nüfusun 18 milyondan fazla genci işsizlikten mustariptirler. Bu yüzden öğrenciler, işe alımların diğer hususlara göre değil de kişinin liyakatine göre olmasını talep ettiler; zira Başbakan ve çevresi işe alımları istismar ederek akrabalarını ve destekçilerini işe almakta ve muhalifleri mahrum bırakmaktadırlar.

Protestoların sadece öğrencilerle sınırlı kalmadığını, aksine aynı şekilde her kesimden insanların protestolara katıldıklarını, polisin göstericilere kurşun ve göz yaşartıcı gaz sıktığını, ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini ve güvenliği sağlamak için ordu güçlerinin konuşlandırıldığını belirtmekte fayda vardır. Ayrıca protestoları bastırmak amacıyla iletişimler, haber kanallarının yayınları ve bazı cep telefonu hizmetleri de kesilmiştir. Hatta Hasina, kendi yönetimine karşı olan protestocuları “ulusu istikrarsızlaştırmaya çalışan teröristler” olarak nitelendirmiştir!

Sadece 4/8/2024 Pazar günü 13’ü polis memuru olmak üzere yaklaşık 100 kişinin hayatını kaybetmesi ve protestolarda ölenlerin sayısının 300’e ulaşmasıyla birlikte Hasina, ertesi gün yani Pazartesi günü görevi bırakmış ve protestocuların sarayını basmasının ardından ülkeyi terk etmiştir; hatta Hasina’ya yakın bir kaynak, Hasina’nın daha önceden sarayını terk ederek “daha güvenli bir yere” gittiğini açıkladı. Haberlere göre Şeyha Hasina’nın gittiği “güvenli yer”, en büyük müttefiki olan komşusu Hindistan’dır.

Bangladeş Genelkurmay Başkanı Waker-uz-Zaman, sanki yaşananların gizli bir askeri darbe olduğunu ima eden bir davranışla, aynı gün televizyonda krize ilişkin yaptığı konuşmada şiddeti durdurma zamanının geldiğini ve Başbakan Şeyha Hasina’nın istifa edip kaçmasının ardından "tüm sorumluluğu üstleneceğini" duyurdu ancak yeni hükümete kimin başkanlık edip etmeyeceği henüz belli değil. Ama geçici bir hükümet kurulacağını, gün sonuna kadar bir çözüme ulaşmayı umarak Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin ile görüşeceğini açıkladı ve tüm Bangladeş halkına adaleti sağlama sözü verdi. Ayrıca Hasina’nın başkanlık ettiği Avami Birliği Partisi hariç ülkedeki muhalif siyasi partilerle bizzat konuştuğunu söyledi ancak Başbakanlığı kimin üstleneceğini henüz açıklamadı. Ayrıca ordu, protestoları kontrol altına almak için uyguladığı sokağa çıkma yasağını Salı günü şafak vakti kaldıracağını duyurdu ve yaptığı açıklamada “ofisler, fabrikalar, okullar ve fakültelerin... açık olacağını” söyledi; yine Şeyha Hasina’nın ülkeyi terk etmesinden saatler sonra Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin, eski Başbakan ve muhalefet lideri Halide Ziya’nın yanı sıra protestolar sırasında tutuklanan kişilerin serbest bırakılması emrini verdi.

Zulüm kalıcı değildir; zira har zalimin akıbeti, dünyada utanç ve aşağılanma ve ahirette ise azaptır; ancak Hasina’nın ayrılmasından sonra Bangladeş halkının çektiği acılar sona erecek mi? Hayır, bilakis şeriat değil de insan yapımı yönetim olduğu sürece onun gibi bir başkası gelecektir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَالَّذِينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ إِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الْأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌKâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.” [Enfal 73] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواOnlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” [Bakara 217]

İslam ümmetinin ve tüm insanlığın maddi ve ruhî yaralarını şifa olacak olan sadece Hilafet olup Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu İslami yönetimin dışında adalet yoktur; Allah bir an önce bize, onun kurulmasını nasip etsin; Allahumme Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Raziye Abdullah

Devamını oku...

Cezadan Emin Olanın Ahlakı Kötü Olur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Cezadan Emin Olanın Ahlakı Kötü Olur!

Haber:

6/8/2024 Salı günü Irak Güvenlik Medya Hücresi, 5/8/2024 Pazartesi günü Anbar vilayetinde çok sayıda uluslararası koalisyon danışmanının bulunduğu Irak Ayn el-Esad hava üssünü hedef alan saldırının ayrıntılarını açıkladı.X platformunda yaptığı açıklamada, saldırının Hadise ilçesinde bir kargo aracından fırlatılan iki füzeyle gerçekleştirildiğini söyledi. Buna karşılık güvenlik güçleri, içinde fırlatılmaya hazır 10 roketten 8’i bulunan Kia marka bir kamyonet ele geçirdi ve bu araç istihkâm birimlerinin kontrolü altında parçalandı. Ayrıca hücre, bu saldırının failleri hakkında önemli bilgiler elde edildiğini ve şu anda faillerin adalete teslim edilmeleri için takip edildiklerini vurguladı. Aynı bağlamda, komutanlar, amirler ve memurlar da dahil olmak üzere sektör ve yaklaşımlarından sorumlu olan ihmalkâr kişilerden de hesap sorulacaktır.

ABD’li bir savunma yetkilisi 5/8/2024 Pazartesi günü CNN’e yaptığı açıklamada, Irak'taki Ayn el Esad üssünü hedef alan bir füze saldırısında çok sayıda ABD askeri personelinin yaralandığını söyledi. Yetkili şunları ekledi: “Üstteki ABD ve koalisyon güçlerine yönelik füze saldırısı düzenlendiğini, ilk belirlemelere göre çok sayıda ABD askeri personelinin yaralandığını ve saldırının ardından hasar tespiti yapıldığını vurgulayabiliriz.” Bir Beyaz Saray yetkilisi de ABD Başkanı Joe Biden'ın füze saldırısından haberdar olduğunu söyledi.

Saldırı, ABD’nin İran’ın Yahudi varlığına karşı misillemesine yönelik hazırlık yaptığı Ortadoğu’da yaşanan gerginliklerin ortasından gerçekleştiği gibi ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in bölgeye bir uçak gemisi, bir savaş filosu ve savaş gemileri de dâhil olmak üzere ilave askeri güç gönderilmesi emrini vermesinden birkaç gün sonra gerçekleşti.

Yorum:

Uzun bir süredir Anbar’daki Ayn el-Esad üssü de dahil olmak üzere ABD üslerine silahlı gruplar tarafından bombalama operasyonları düzenlendiğini işitiyoruz ama ne yazık ki bunların hepsinin medya saldırıları olduğu ortaya çıktı! Nitekim bu durum, füzelerin üssün çevresine (dış kısmına) düştüğü önceki saldırıların aksine füzenin ilk kez üssün sınırlarını geçtiği bu son saldırıyı yorumlayan ve aralarında El Cezire’nin de bulunduğu uydu televizyon kanalları tarafından ortaya çıkarıldı. Bu da Irak’taki sözde İslami direnişin eylemlerinin kendilerine dikte edilen siyasi eylemler olduğu ve iddia ettikleri gibi ABD güçlerini çıkarmaya yönelik doğrudan askeri eylemler olmadığı anlamına gelmektedir.

Bu saldırıyı ve zamanlamasını inceleyen biri, bunun Hamas’ın siyasi büro başkanı İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesinin ve İran’ın yaşadığı büyük utancın ardından İran’ın bölgede son dönemde tırmandırdığı serinin bir parçası olduğunu görür. Zira İran, Yahudi varlığının darbelerinin çekici ile yörüngesinde döndüğü Amerika ile ilişkisinin örsü arasındadır; dolayısıyla bu saldırının gerçekleşmesi, Amerika’nın çok sayıda askerinin yaralandığını açıklamasının ardından İran’ı saldırıya uğramak yerine saldırgan konumuna getirecektir ancak biz bu iddia hakkında şüphe duyuyoruz.

Ruveybidalar yönetimi altındaki Müslüman ülkelerin gerçekliği işte budur; zira ümmetin düşmanları Müslüman ülkelere gelip başıboş dolaşıyorlar ve Yahudi varlığı da, cezadan emin olduğu ve hain Müslüman yöneticilerin aşağılık tepkilerine alıştığı için istediği Müslüman ülkede arbede çıkarıyor, öldürüyor, yok ediyor ve suikast yapıyor; çünkü cezadan emin olanın ahlakı kötü olur.

İki milyar İslam ümmetinin durumu böyle mi olmalıydı? İslam risaletini taşıyarak milletlere ve insanlığa izzet taşıyan bir ümmetle, nasıl olur da en aşağılık ve korkak kavimler alay edebilir?! Bütün bunlar, ümmetin ordularının görevlerini yerine getirmekten geri durmasından ve bedenini kemiren mikroplar haline gelen bu hain yöneticileri kökünden söküp atamamasından kaynaklanmaktadır. Allah’ım, bu ümmete Raşid bir Emir nasip et.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed et-Tâi – Irak

Devamını oku...

Amerikalıların Kaprisleri İçin Değil, Rahman’a İtaat Ederek Savaşı Durdurun!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerikalıların Kaprisleri İçin Değil, Rahman’a İtaat Ederek Savaşı Durdurun!

Haber:

Sudan hükümeti, 9/8/2024 Cuma günü, Ağustos ayı ortasında başlaması beklenen İsviçre müzakereleriyle ilgili bir dizi dosya hakkında Amerikan hükümetiyle istişarede bulunmak için Suudi Arabistan’ın Cidde şehrine, Maden Bakanı Muhammed Beşir Ebu Nemo başkalığında bir heyet göndereceğini açıkladı ve hükümet yaptığı açıklamada heyeti, ülkede barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması ve savaşın yol açtığı acıları ortadan kaldırma arzusuyla gönderdiğini belirtti. Takipçiler, görüşmede ABD Dışişleri Bakanlığı’nın müzakerelerin temelini oluşturacağını söylediği Cidde Anlaşması’nın akıbeti de dâhil olmak üzere, yaklaşan müzakerelerin ve müzakere sürecini gözlemleyen ülkelerin gündemlerinin de ele alınacağını ifade ettiler.

Yorum:

Sudan halkı bu günlerde, Amerikan yönetiminin kendisine tabi olan her iki tarafı da davet ettiği ve aslında her ikisinin de aynı madalyonun iki yüzü gibi olan Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında İsviçre’nin başkenti Cenevre’de yapılacak müzakerelerin sonucunu merakla takip etmektedir. Dolayısıyla bizler bununla, çerçeve anlaşmasının sahipleri olan sivil siyasi güçlerin temsil ettiği Avrupa’nın nüfuzunu uzaklaştırmak yoluyla bu savaştaki ana oyuncunun ve tek faydalanıcının Amerika olduğunu kastediyoruz.

Cenevre konferansından birkaç gün önce bir heyetin gönderilmesi,12/8/2024 tarihinde yapılması planlanan Almanya konferansının iptal edilmesi,Amerika'nın maşası olan Afrika Birliği’nin Etiyopya’da sivil güçler (Takaddum), halk güçleri (el-Hılu) ve Sudan Kurtuluş Hareketi (Abdulvahid) ile bir araya gelmesinin yanı sıra, Amerika’nın savaşın başlangıcından bu yana ilk kez Burhan’ı egemen başkan olarak tanıması göz önüne alındığında tüm bunlar, ordunun çıkarı içindir. Dolayısıyla mesele ordunun çıkarına olacak şekilde karara bağlanmış olup Cenevre müzakerelerinden önce gelen heyet ise, orduya sivil güçlerin temsilcisi olarak dizginleri devralması amacıyla meşruiyet vermek içindir.

Bu göstergeler, konunun gece düzenlendiğine ve Cenevre’nin sadece bir imza töreni ile ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri temsilcilerinin kamera çekimlerinden ibaret olduğuna delalet etmektedir; yani aynı Cidde maddeleri Cenevre’de tartışılacak; peki neden Cenevre?! Örneğin savaşı uzatmak için mi, yoksa daha önceki konferanslarda olduğu gibi milisleri güçlendirmek ve saflarını yeniden düzenlemek için mi?

Çizdiği bu planla Amerika, ülkenin siyasi geleceği üzerinde tam kontrole sahip olacak ve böylece ABD başkanlık seçimleri öncesinde Biden yönetimi ve Demokrat Parti açısından bir başarı elde edilmiş olacaktır.

Askeri gelişmelere gelince; geçtiğimiz hafta, kirli bir plan çerçevesinde değerlendirilmeyen bazı eksenlerde göreceli bir sükunete tanıklık edildi, daha ziyade bu şehirler milislerin yağma, talan ve benzeri eylemleri maksadıyla ihlal edildi. Topçu atışlarının yeniden başlamasına tanıklık eden şehirlere gelince; bunlar baskı yapma, atmosferi ısıtma ve Hızlı Destek Kuvvetleri milislerinin orduyla çatışabilecek kapasitede olduğu konusunda halkı sakinleştirme çerçevesine girmektedir; başkent Hartum’da, Omdurman’da, Bahri’de ve Darfur’un ayrılmasına yönelik “B” planına göre Hızlı Destek için bir kale olması amaçlanan ve şehrin top atışlarına sahne olduğu batıdaki el-Faşer kentinde olanlar işte budur; zira Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Minawi şöyle demiştir; “el-Faşer’de masum vatandaşların hedef alınmasını en güçlü şekilde kınıyor ve uluslararası topluma hızla müdahale etme çağrısında bulunuyoruz.”

Ey Sudan’daki halkımız: ekini, nesli, ağaçları, taşları helak eden bu saçma savaştan zarar gören ve bunun bedelini en ağır bir şekilde ödeyen sizlersiniz; bu nedenle artık yeter demenizin ve şeytanın iplerine bağlı her iki tarafın liderlerinin elinden tutmanızın zamanı gelmiştir. Zira İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olan Amerika, onları her zaman istismar edip tuzak kurduğu gibi sizin dışınızda Gazze Haşim’deki halkımıza da gaspçı Yahudi varlığıyla birlikte habis komplolarını kurmaktadır. Çözüm açıktır; bu ise Allah ve Rasulü’ne sadık olanların, ümmeti, Hilafet Devleti’nin yıkılmasından bu yana içinde yaşadığımız acı gerçeklikten kurtarmak için ciddi bir şekilde çalışmalarıdır. Sizler Hizb-ut Tahrir’in adamlarını tanıyorsunuz; zira onlar sizin aranızda ve sizinle birliktedir; o halde bu büyük kurtuluşa ulaşmada hiç kimse sizin önünüze geçmesin; bu büyük kurtuluş ise Amerika’ya giden yolu kapatmak ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdusselam İshak - Sudan

Devamını oku...

Erdoğan, Yahudi Varlığını İşgal Etmekle Tehdit Edip Geri Çekiliyor!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Erdoğan, Yahudi Varlığını İşgal Etmekle Tehdit Edip Geri Çekiliyor!

Üstad Esad Mansur’un Kaleminden

Gazze savaşı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve diğer İslam beldelerinin başındaki yöneticileri iki kat daha ifşa etti. Nitekim uzun zamandır Erdoğan’ın ateşli açıklamalarını manipüle ettiğini, bu açıklamalardan geri adım attığını ve eylemlerinin bu açıklamalara eşlik etmediğini açıkladık. Sonra böyle bir şey açıkladığını unutuyor, Yahudi varlığı ile uzlaşıyor, onlarla tamamen kesmediği ancak diplomatik temsilciliği ilişkilerini normalleştiriyor. Zira Yahudi varlığının Cumhurbaşkanı Herzog’u 9/03/2023’te cumhurbaşkanlığı sarayında kahramanlar ve imparatorlar gibi kabul ediyor ve Eylül 2023’te New York’ta Başbakan Netanyahu ile bir araya geliyor ve bir sonraki ay, yani Ekim 2023'te gâsıp varlığı ziyaret etme sözü veriyordu. Ancak 7 Ekim’de patlak veren Aksa Tufanı bunu engellemiş ve ziyaret iptal etmişti.

Yahudi varlığı on aydır Gazze’de katliamlar işlemeye devam ederken, Erdoğan Türkiye’nin düşmanla ilişkisini kesmediği halde gelmiş bir de onu tehdit ediyor; peki Erdoğan şöyle derken gerçekten ciddi miydi: “İsrail’in” şu anda Filistin’de yaptığını yapamaması için (ülkemizin) çok güçlü olması gerekir. Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek, bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım, atalım.” (AA 29/7/2024)

Yahudi varlığını caydırmak isteyen biri, onunla tüm ilişkilerini geri dönülmez bir şekilde keser, ordusunu Suriye üzerinden gönderir, gemilerini Akdeniz üzerinden gönderir, Yahudi varlığını kuşatır ve Gazze’deki mücahitlere silah ve her türlü yaşam malzemeleri temin eder.

Her zamanki gibi tehditlerinden geri adım atmaya başladı ancak bu sefer hızlı bir şekilde, sadece iki gün sonra oldu! Zira Erdoğan, Ankara’da AK Parti İl Başkanları Toplantısı’nda şöyle dedi: “İsrail” Hitler’i gölgede bırakacak bir barbarlığa imza attı, Gazze dünyanın en büyük imha kampına dönüştü…Hitler, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği’nin ittifakıyla, geç de olsa durdurulmuştu… Daha geç olmadan, bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık, insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalıdır.” (AA, 31/7/2024)

Dolayısıyla o, var olmayan hayali bir ittifaktan müdahale edip Filistin halkını kurtarmasını istiyor! Şayet Amerika ve Batılı ülkeleri kastediyorsa, bu ülkelerin hepsi Yahudi varlığını destekliyor ve sömürgeci savaşlarında, Afganistan ve Irak'a yönelik saldırılarında insanlık nedir bilmediler. Şayet Rusya ve Çin’i kastediyorsa, onlar da Batılı ülkeler gibi milyonlarca Müslüman’ı öldüren ve işkence eden, Filistin’i sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece önemseyen, diğer Batılı ülkeler gibi Yahudi varlığını tanıyan ve ona baskı yapmak için en ufak bir eylemde bulunmayan iki cani ülkedir. Yani Erdoğan’ın başkanlığındaki Türkiye rejimi, bölgedeki normalleşen diğer tüm Arap rejimleri gibi, vahşi düşmanla normalleşerek onu desteklemeye devam ediyor.

Eğer çağrıda bulunduğu ittifakın bir parçası değilse, sözde insani ittifakın içinde ilk adım olarak insanlığın vahşi düşmanı Yahudi varlığı ile ilişkileri kesmekle kalmamalı, aksine ikinci adım olarak da tüm dünya ülkelerinden onunla ilişlerini kesmelerini talep etmelidir ancak doğru söylemiyor; tıpkı düşmana girmekle tehdit ettiğinde doğru söylemediği gibi. Zira tehditlerinden iki gün sonra geri adım attı. Şayet insanlığın bir numaralı düşmanı olan ve insanlığın düşmanı Filistin gaspçısına mutlak destek veren Amerika ile Türkiye toprakları üzerinde askeri ve istihbarat üsleri kurulmasına ilişkin anlaşmaları iptal etmez ve onun üslerini kapatmazsa o zaman doğru söylemiyor demektir.

Dağlık Karabağ'a ve Libya'ya Amerika'nın emirleri doğrultusunda müdahale etti. Rusya'yı Ermenileri savunmak için 1990'ların başında Dağlık Karabağ'ı işgal etmesi için savaşa soktuğu gibi ama bu sefer Amerika, anlamsız bir savaşa girmemek için tam tersini yaptı. Amerika, ajanı Zelenskiy'nin iktidara gelmesiyle Ukrayna'da Rusya’ya karşı bir savaş başlattı, çünkü Zelenskiy onu kışkırtmaya ve Ukrayna'nın doğusundaki yandaşlarına saldırılar düzenlemeye başladı.

Amerika'nın ajanı Hafter’i korumak için Libya’ya müdahale etti; zira Hafter’in güçlerinin konuşlandığı doğuya doğru ilerlemesini engellemek için Serrac hükümetine yardımlarını gösterdi.

Devrime darbe indirmek ve Suriye’de katliamlar işleyen ve hâlâ işlemeye devam eden ABD’nin ajanı Beşar Esad’ı korumak için Suriye’ye müdahale etti; şimdi de onu korkunç bir katil olarak nitelendirdikten sonra onunla uzlaşma çağrısında bulunmaya ve onunla görüşmek için can atmaya başladı! Beşar Esad, İranlı, onun yandaşları ve Rus müttefikleri Suriye’nin her köyünde ve şehrinde ikinci ve üçüncü Hama’yı gerçekleştirirlerken ona yönelik tüm tehditlerden ve Suriye halkına ikinci bir Hama’ya izin vermeyeceği şeklinde verdiği tüm sözlerinden geri adım attı…

Dolayısıyla Amerika ona Gazze’ye müdahale etme talimatı vermediği sürece müdahale etmesi pek olası değildir; nitekim Amerika’nın ona müdahale etme talimatı vermediği, bu yüzden tehdit edip geri çekildiği ve insanların duygularına hitap etmeye çalıştığı ortaya çıkıyor. Belki de Gazze’ye yönelik saldırılar durduktan sonra Türkiye’nin Amerika’nın belirlediği ve Yahudi varlığının razı olduğu belirli bir rol oynamasına izin verilecektir.

Bizim, diğer İslam beldelerin başındaki yöneticiler gibi Erdoğan’ın oyunları ifşa etmemiz, kişisel bir mesele, siyasi bir rekabet ya da ona karşıt bir kampta yer almak için değildir; aksine Allah’ın emrine icabet ederek hak sözü haykırmak ve cihadın en faziletlisi şerefine nail olmak için de bunu zalime karşı söylemek vacibini yerine getirmek içindir. Zira o,gerek Yahudi varlığıyla ilgili siyasi oyunlarıyla gerekse Suriye, Libya ve Azerbaycan’daki müdahaleleriyle Müslümanları her düzeyde manipüle etmekte, onları yanıltmakta ve onları hayal kırıklığına uğratmaktadır. Şimdi de Nijer, Mali ve Burkina Faso’daki ABD darbelerinden sonra ve ondan önce Afganistan’da, Türkiye’nin bazı ticari çıkarları ve iktidarda kalmak için kişisel çıkarları karşılığında ve aynı şekilde yönetimi Allah’ın indirdikleriyle hükmetmekten uzaklaştırması, küfür olan laikliği ve Allah’a kulluk etmekle savaşan ve insanlara istediklerini yapma özgürlükleri veren demokrasiyi tatbik edip propagandasını yapmada ısrar etmesi karşılığında, sömürgecinin çıkarlarını gerçekleştirmek için Amerika’nın yörüngesinde hareket etmektedir; dolayısıyla hiç kimse Allah’ın kutsalları ihlal edildiği için ceza veremediği gibi hiç kimsenin de onlara iyiliği emredip kötülükten sakındırma hakkı yoktur!

Bazı basit ve yüzeysel düşünen duygusal insanlar ona aldandılar ve tüm bunlara rağmen onu savundular! Ancak Gazze savaşı, incir yaprağını düşürüp Erdoğan’ı ve onun suçlu tiran Beşar Esad ile olan uzlaşmasını ifşa ettikten sonra bile katil bin Selman ve Rabia suçlusu Sisi ile barıştı; bundan sonra asıl olan,zalim, menfaatçi veya onun gibi sapkın birinin dışında ona aldanacak ve onu savunacak hiç kimsenin kalmamasıdır!

Aslında her bir samimi kişinin, elini, bu yöneticileri, onların sistemlerini ve anayasalarını devirip sömürgeci kafirle bağları kopararak ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurarak köklü bir değişim için çalışan muhlislerin ellerinin üzerine koyması, onlara katılması, onlarla birlikte çalışması, onları desteklemesi veya onlara yardım etmesidir; böylece o kişi için Allah’ın izniyle büyük bir ecir ve naim cenneti olacaktır.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 507. Sayı - 07/08/2024

Devamını oku...

Ürdün Rejimi, Yahudi Varlığını Korumadaki İşlevselliğini Teyit Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Ürdün Rejimi, Yahudi Varlığını Korumadaki İşlevselliğini Teyit Ediyor!

Haber:

Ürdün Kralı, Milli Güvenlik Konseyi’nin ilk toplantısına başkanlık ediyor. (El Kuds El Arabi, 8/8/2024)

Yorum:

Ürdün Kralı, 2022 yılında Ürdün Anayasası’nın 122. maddesi hükümleri uyarınca güvenlik, savunma ve dış politika ile ilgili üst düzey işleri yürütmek üzere Milli Güvenlik Konseyi’ni kurmuş ve bu konsey kurulduğu günden bu yana sadece şu anda toplanmıştır. Yahudilerin izzetli Gazze’deki halkımıza karşı işlediği katliamların üzerinden on aydan fazla bir zaman geçmesinin ardından, onların (Gazze halkının) kanları ve vücut parçaları, ümmetin bağrına çöreklenmiş Ruveybida rejimleri onlara yardım etmek için harekete geçirmedi.

Ancak Yahudi varlığının kininde ve suçlarında ısrar etmesinin, sadece varlığı savunmak için var olan alçak ve aşağılık yöneticilerden dolayı kendisini güvende hissetmesinin ve bu yöneticiler ile halkları arasında tam bir kopukluk yaşanmasının ardından İran ve bölgedeki kolları, Yahudi varlığının ısrar etmesiyle birlikte yüz suyunu koruyacak ve Amerika’ya hizmet etmede bir miktar etki sahibi olduğunu gösterecek bir tepki vermek zorunda kaldılar. Büyük bir ihtimalle bu tepki, ABD ile koordine edilip planlanacak ve Yahudi hükümetinin bölgenin alevlenmesine yol açabilecek pervasız davranışlarını kontrol etmek için ABD tarafından da onaylanacaktır; bu da onların Amerika’nın pençesinden ve hegemonyasında kurtulma şanslarının giderek artmasına neden olacaktır. Işte Ürdün Ulusal Güvenlik Konseyi’nin bu ilk toplantısı, rejimin işlevselliğini ve İslam’ın ve halkının düşmanlarının yanında durma konusundaki ısrarını teyit etmek içindir.

Bu Ruvaybida, Naşami Arap ordusundaki kardeşlerimizi zincire vurmakla ve Allahu Teala’nın, وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal-72] emri gereği izzetli Gazze’deki kardeşlerine yardım etmelerini engellemekle yetinmedi, Yahudi varlığına su, gıda, hatta ülkenin dört bir yanına konuşlanmış ABD üsleri aracılığıyla silah temin etmekle yetinmedi, bir sürece önce İran’ın eylemlerine karşı Yahudi varlığını savunmak için İran’ın saçma bir tepki vereceğini bildiğinden dolayı onun Yahudi varlığına attığı insansız hava araçlarını ve füzelerini düşürmekle yetinmedi, şimdi de gelmiş Batılı ülkelerin ve Yahudilerin kalplerinin korkuyla dolduğu bir zamanda bu toplantıyı yapıyor; bunu da Ürdün rejiminin onlarla aynı safta olduğunu ve askerlerimizin, subaylarımızın ve aslında tüm ümmetimizin düşünce ve duygularına açıkça meydan okuyarak Yahudi varlığının korunup kollanması ve Naşami Ürdün’ün onun savunulmasında kullanılması konusundaki işlevsel rolünü hâlâ sürdürdüğünü teyit etmek için yapıyor.

Ey Ürdün'deki halkımız: Artık kararınızı verin ve ordu içerisindeki kardeşleriniz, oğullarınız ve babalarınızla olan konuşmalarınızı yoğunlaştırın ki Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere hainlik eden bu rejimle bağlarını koparsınlar.

Ey asker ve subaylardan oluşan kardeşlerimiz ve oğullarımız: Şunu çok iyi biliniz ki şayet siz olmasaydınız, bu rejim Allah'a ve Resulüne ihanetini sürdüremezdi; zira o, terazinin ayarının sizler olduğunuzu biliyor; işte bu yüzden de sizleri zincire vurarak gözetleyip duruyor. Ancak şunu çok iyi biliniz ki şüphesiz Allah sizinle beraberdir ve şayet amelinizi samimi olarak Kerim olan Allah’ın rızası için yaparsanız O amellerinizi asla eksiltmeyecektir. İşte yarışanlar ancak bunun için yarışsınlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdulilah Muhammed – Ürdün

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER