Cumartesi, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Homoseksüelliğin ve Çöküş Kültürünün Yaygınlaştığı Lübnan’da Çocuklar, Suç Şebekelerinin Hedefinde

Lübnan, reşit olmayanları ve çocukları tuzağa düşüren, onlara saldırıp tecavüz eden, onları toplu eşcinsel partileri için satan sapkın bir suç şebekesi (Tiktok Çetesi) haberiyle sarsıldı! Güvenlik bilgilerine göre, bu şebekenin reşit olmayan kurban sayısı düzinelere ulaşıyor. Suçun ayrıntıları hala ortaya çıkmaya devam ediyor. Şebeke içerisinde çevrimiçi iletişim dünyasında tanınmış ve çok ünlü isimlerin yanı sıra ismi gizli olanlar da var. Bu suç şebekesi türünün ilk örneği değil ve ülkemizde yozlaşma ve eşcinsellik kültürünün yaygınlaştığı günümüzde de sonuncusu olmayacaktır. 2016 yılında da buna benzer taciz ve istismar skandalı yaşanmıştı. Güvenlik güçleri, “Chez Maurice” şebekesi olarak bilinen, Lübnan ve Suriye’den yaklaşık 75 kız çocuğunu uzun yıllar insan ticareti için alıkoyan en büyük cinsel istismar ve insan ticareti şebekesini tutuklamıştı. 2016’dan 2024’e kadar Chez Maurice davası, yargı sektöründeki grevin yanı sıra siyasi müdahaleler nedeniyle hala Ceza Mahkemesinde başlangıç aşamasında.

“Koruma” derneğinin rakamlarına göre, Ocak-Eylül 2023 döneminde Lübnan’da yaklaşık 1.932 çocuk şiddete maruz kaldı. Özellikle çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçları, alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş, intihar, yolsuzluk, çocuk tecavüzü ve 21. yüzyıl kapitalist toplumlarının başına bela olan diğer trajedilerin yaygın olduğu Lübnan’da ahlaki çürüme ve toplumsal değerlerin yozlaşmışlığını gösteren pek çok sorundan sadece biri. Bu yozlaşmış ve çürümüş kapitalist sistem, sadece çocukların değil, tüm insanlığın yıkımına neden oldu. Bugün toplumlarımızın gerçekliğine bakan herkes, yaşadığımız zorlukların ve tehlikelerin büyüklüğünü kolayca fark edebilir. Batılı fikirlerin ithali ve tehlikeli kavramların yaşam davranışlarımız üzerindeki etkisi nedeniyle çeşitli düzeylerde bu tehlikelerden mustaribiz. Bu durum acı bir gerçekle sonuçlanmıştır. Aslında bu, ülkemizdeki İslami bileşenlerin karşı karşıya olduğu ciddi bir kriz ve gerçek bir meydan okumadır. Şu ayeti kerime durumumuzu en güzel şekilde özetliyor:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى“Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.” [Taha 124]

Bu durum, dinin hayattan ayrılmasından, yani insanın dine ve ilahi yasalara olan ihtiyacının ortadan kaldırılmasından, modernlik ve özgürlükler bahanesiyle dinin hayattan tamamen koparılmasından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak sadece Lübnan’da değil tüm dünyada çocuklar ve gençler arasında kafa karışıklığı, karmaşa, manevi boşluk, can sıkıntısı, hayal kırıklığı, depresyon, kayıp ve intihar meydana gelmiştir.

İnsan kaçakçılığı dünya çapında en kârlı üçüncü küresel ticareti teşkil ediyor. Birleşmiş Milletler, dünya genelinde 27,6 milyon insanın insan ticareti mağduru olduğunu tahmin ediyor, bunu silah ticareti ve uyuşturucu ticareti takip ediyor.

Bu suçların sayısı ve mağdurların çokluğu, ülkemizde propagandası yapılmayan çocuk haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin başarısızlığını kanıtlıyor. Çocuk hakları, toplumlarımıza sadece ahlaksızlığı ve erdemsizliği yaymak için dayatılmıştır. Caydırıcı bir ceza kanunu mevcut değil, bu yüzden belalar yaygınlaştı, nesiller yok oldu ve tüm insan hakları kayboldu. Birleşmiş Milletler Örgütü ve UNICEF gibi bağlı kuruluşları, “formaliteler, bağışlar, gönüllü çalışmalar, Dünya Çocuk Günü ve yıllık istatistikler” dışında çocuklarla ilgilenmekten oldukça uzaktır.

“Çocuk hakları”ndan bahsetmek, yeryüzündeki her çocuğun iyi bir yaşam sürmesini sağlayan ve çocuğun tehditlere veya sıkıntıya maruz kalmasına izin vermeyen hükümler ve yasalar arayışı için olmalıdır. İnsan aklı, bu tür hükümler ve yasaları üretemez, bunlar şeri hükümlerdir. Bu hükümleri insan, kâinat ve hayatın yaratıcısı belirler. Şeri hükümler, yetişkin veya çocuk, erkek veya kadın olsun, her insanın haklarını garanti altına alır. Yarattıklarının neye ihtiyacı olduğunu ve nelerden faydalanabileceklerini en iyi Yaratıcı bilir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

أَلا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ “Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.” [Mülk 14] Çocukların en önemli haklarından biri, Allah’ı hoşnut edecek şekilde haklarını koruyan ve gözeten, işleriyle ilgilenen, zaruri, ahlaki, maddi ve sağlık ihtiyaçlarını karşılayan, suç işlemelerini ve bozulmalarını önleyen iman atmosferi oluşturan bir devletin varlığıdır.

Bahsettiğimiz tüm bu acı gerçekler karşısında alarm zilleri çalıyor, başta ebeveynler, vasiler olarak ve dava taşıyıcıları olarak toplumlarımızın ilk ve en önemli yapı taşı olan aileyi etkileyen tüm yozlaşmış kavramlar ve yıkıcı fikirlerle mücadele etmek için genel seferberlik ilan ediyoruz. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

أَلَا كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ؛ فَالْإِمَامُ الَّذِي عَلَى النَّاسِ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى أَهْلِ بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ وَهِيَ مَسْئُولَةٌ عَنْهُمْ “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz. İmam çobandır ve sürüsünden mesuldür. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mesuldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden mesuldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mesuldür.” Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem ashabını şöyle teşvik ederdi:

ارْجِعُواإِلَىأَهْلِيكُمْفَأَقِيمُوافِيهِمْوَعَلِّمُوهُمْ“Haydi ailelerinizin yanına dönün, onların yanında kalın, (öğrendiklerinizi) onlara öğretin.”

Ey anne babalar! Çocuklarınızın nelere baktıklarına, internette ziyaret ettikleri siteler ve hiçbir işe yaramadan zaman kaybettiren boş sohbet sitelerine bakmak ve dikkat etmek sizin görevinizdir. Onları doğru, güçlü ve köklü İslami akide silahıyla donatın. İslami akide, helal ve haramı ayırt etmelerini sağlayacak, onlarda seçkin İslami şahsiyet inşa edecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ Muhkem Kitabında şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” [Tahrim 6]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, Gazze’deki Soykırıma Karşı Protesto Düzenledi Ey Müslümanlar! İki Devletli Çözümü Reddedin ve Ordudaki Subayları Filistin’i Kurtarmak İçin Selahaddin Eyyubi’nin İzinden Gitmeye Çağırın

Hizb ut-Tahrir / Bangladeş Vilayeti bugün (10/05/2024 Cuma) Dakka ve Chittagong’daki çeşitli camilerde “Ey Müslümanlar! İki devletli çözümü reddedin ve ordudaki subayları Filistin’i kurtarmak için Selahaddin Eyyubi’nin izinden gitmeye çağırın” başlığı altında protesto ve gösteriler düzenledi. Protestoların başında katılımcılar, Batılı Haçlılar ve Yahudi varlığına, hain Müslüman yöneticilere ve Filistin’in kurtarılması için askeri operasyonlara karşı pankartlar açarak, “İki devletli çözüm, kafirlerin reçetesidir”, “Müslüman orduları Filistin’i kurtarmak için gönderin”, “Neden Yahudi varlığının uçağı Dakka’da? Cevap istiyoruz”, “Yahudi varlığı hain Müslüman yöneticilerin gölgesidir”, “Sadece Hilafet Filistin’i kurtaracaktır” gibi çeşitli sloganlar attılar. Yürüyüşte konuşmacılar şunları söylediler: “Gazze, Batı Şeria ve diğer yerlerde Müslümanlara yönelik katliamlar devam ederken, Hasina hükümeti yasadışı Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirmek için adımlar attı. Yahudi varlığına ait iki kargo uçağı iki gün önce Bangladeş’e indi. Bildiğiniz gibi Hasina hükümeti Filistinlileri korumak için askeri güç göndermedi, aksine Yahudi varlığını korumak için Birleşmiş Milletler gözetiminde 75 kişilik bir askeri ekibi Lübnan sınırına gönderdi.”

Gösterilerde konuşmacılar, iki devletli çözümün reddedilmesi çağrısında bulundular. Hasina’nın da aralarında bulunduğu hain yöneticilerin, her seferinde ateşkes çağrısıyla başlayıp iki devletli çözüm önerisiyle biten ABD’nin Filistin konusundaki tutumunu benimsediklerini söylediler... İki devletli çözüm, Filistin’de Müslümanlara karşı kurulan komplonun son adımıdır… Bildiğiniz gibi, 1917’deki İngiliz Dışişleri Bakanı’nın Balfour Deklarasyonu, İngiliz hükümetinin Filistin’de bir Yahudi ulusal evi kurulmasını desteklediğini içeriyordu. O günden sonra Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden kovulan Yahudiler, gruplar halinde Filistin’e gelerek oraya yerleşmeye başladılar. İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudiler büyük gruplar halinde Filistin’e akın ettiler ve Müslümanları yurtlarından kovmaya başladılar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın gözetiminde Kasım 1947’de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 181 sayılı kararı uyarınca Filistin bölündü ve Yahudilerin yasadışı işgali, meşru bir devlet olarak kabul edildi. İngiltere ve Amerika da dahil olmak üzere Batılı Haçlıların yardımıyla yasadışı Yahudi varlığı, şu anda Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 85’ini işgal etmektedir. İki devletli çözüm, Filistin topraklarındaki bu yasadışı işgali tanımaktadır. Buna ek olarak, önerilen Filistin devleti, silahtan arındırılmış bir devlettir. Yahudi varlığı Filistin’de herhangi bir direnişle karşılaşmaması için Filistinli Müslümanları kalıcı olarak silahsızlandırma politikası ışığında çerçevesi çizilmiş bir devlettir.

Konuşmacılar, Filistin’in kurtuluşu için Selahaddin Eyyubi’nin izinden gidilmesi konusunda şunları söylediler: Allah Subhânehu ve Teâlâ ikiyüzlü yöneticiler hakkında şöyle buyuruyor:

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَOnlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler.” [Bakara 18] Bu nedenle samimi subaylara yönelmeli, oğullarımızı ve asker kardeşlerimizi Filistin’i kurtarmaya teşvik etmeliyiz. Ki yozlaşmış yöneticileri deviren, Müslüman ülkeleri birleştiren ve 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan kurtarmak için askeri bir sefer başlatan Selahaddin Eyyubi’nin izinden gitsinler. Bugün Filistin’in kurtuluşunun önündeki en büyük engel, ordumuzu kışlalarında prangaya vuran Batı ajanı mevcut kukla rejimlerdir. Dolayısıyla Filistin’i özgürleştirmenin gerçek yolu, silahlı kuvvetlerdeki evlatlarımızı ve kardeşlerimizi Filistin’in kurtuluşuna giden yolu tıkayan egemen sınıfı ortadan kaldırmaya, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermeye çağırmaktır. Hilafet, inşallah Filistin’i yakında cihatla özgürlüğüne kavuşturacaktır.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُO gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

Devamını oku...

Batı’nın Bariz Suçlarıyla Sağlam Bir Şekilde Mücadele Edilmesi ve Müslümanların Kanının Savunulması Ancak Nübüvvet Metodu Üzere Hilafet ve Ümmetin Gerçek Birliğiyle Mümkündür

İngiliz The Guardian gazetesi, İngiliz ordusunun Afganistan’da işlediği savaş suçlarına ilişkin soruşturmanın 2025 yılına kadar ertelenebileceğini bildirdi. İngiliz Hava Kuvvetleri Helmand vilayetinde yaklaşık 80 Afgan Müslümanı öldürmekle suçlanıyor. İngiliz askerlerinin, bu kişileri ya uykuları sırasında ya da 2010-2013 yılları arasında tutuklandıktan sonra öldürdükleri ifade ediliyor. Dava avukatı, Helmand’daki İngiliz Özel Kuvvetlerinin “savaş çağına gelen tüm erkekleri” yok etme politikası izlediğini belirtti. Bu arada 2020’de Avustralya askeri soruşturmaları da Avustralya askerlerinin 2005-2016 yılları arasında Afganistan’da aralarında çocuk ve mahkûmların da bulunduğu en az 39 sivili vurduğunu doğruladı.

Bahsedilen bu olaylar, yabancı işgal güçlerinin Afganistan’da işlediği ve yalnızca küçük bir kısmı rapor edilen binlerce suçun yalnızca küçük bir örneği. Batı’nın Müslümanlara karşı işlediği savaş suçları, Afganistan’la sınırlı olmayıp, Osmanlı Hilafetinin yıkılmasından bu yana 103 yıldır devam etmektedir. Filistin’den Irak’a, Suriye’den Afrika’ya kadar Müslümanların kanı acımasızca akıtılıyor. Bu değerli kanı savunacak ne bir Müslüman ordu ne de bir yönetici var. Müslüman kanı akıtmak Batılı askerler için bir eğlence haline gelmiştir. Zira bazı ABD ve NATO askerleri, Afganistan’daki görevleri sırasında kumar ve eğlence için sivilleri vurduklarını itiraf ettiler.

Savaş suçlarını soruşturmak için Batı’da kurulan mahkemeler, adaleti sağlamaktan aciz. Sanıkların çoğu, çeşitli savaş suçları işlemelerine rağmen askeri mahkemelerde beraat ediyorlar. 2019’da Trump, Afganistan ve Suriye’deki masum Müslümanların öldürülmesine karışan üç savaş suçlusunu, Amerikan yüksek mahkemesi tarafından uzun hapis cezasına çarptırılmalarına rağmen affetti.

Hiç şüphe yok ki Batı’nın tarihi insanlığa karşı işlenen suçlarla dolu. Adım attığı her yerde terör estirmekte, suç işlemektedir. Batılı işgalcilerin herhangi bir insani veya ahlaki değeri yoktur. Batı’nın işlediği suçlar, sadece savaş suçlarıyla sınırlı olmayıp, Osmanlı Hilafetinin yıkılmasından bu yana devam etmektedir. Yozlaşmış demokrasi fikirleri ve kana susamış kapitalist kültür, uluslararası sisteme egemen olmuş ve başta İslam ümmeti olmak üzere tüm insanlığı işgale, sömürgeye, adaletsizliğe ve suçlara maruz bırakmıştır. Hatta kara, deniz, kuşlar ve hayvanlar bile onların zulmünden nasibini almışlardır.

Aslında öldürülen her Müslüman sadece bir sayıdan ibaret değildir. Aksine o bir insandır ve kanının her damlası Kabe’den bile daha değerlidir ve bir damla Müslüman kanı karşılığında Batı kültürü ve düzeni yıkılması gerekir. Batı’nın son 20 yılda Afgan mücahitlere ve Müslümanlara karşı savaş suçları işlemesine rağmen, mevcut rejimin bu suçlularla yakın ilişki içinde olması, ABD’li ve İngiliz diplomatlar ve güvenlik yetkilileriyle siyasi ve güvenlik toplantıları düzenlemesi talihsizliktir. Bu toplantılarda siyasi meşruiyet ve ekonomik yardım başvuruları yapılmaktadır. Bu nedenle, mücahit kardeşlerimize cihat alanındaki güçlü askeri duruşlarının düşmanın yenilgisine yol açtığını içtenlikle hatırlatıyoruz. Bu kurnaz ve cani düşmanın topraklarımıza sızma fırsatı vermemek için siyaset ve diplomasi alanlarında güçlü bir İslami duruş sergilemeliyiz. İslami politika, bu suçlularla her türlü siyasi ve ekonomik ilişkiyi sona erdirmeyi, ümmetin gerçek birliği için çabalamayı, kibirli Batı’nın suçlarına sert bir yanıt vermeyi ve İslami değerleri savunmayı gerektirir. Ümmetin fikri, siyasi, askeri ve coğrafi birliği sağlanmadan ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet kurulmadan Müslümanların kanı korunamaz.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَاالإِمَامُجُنَّةٌيُقَاتَلُمِنْوَرَائِهِوَيُتَّقَىبِهِفَإِنْأَمَرَبِتَقْوَىاللهِعَزَّوَجَلَّوَعَدَلَكَانَلَهُبِذَلِكَأَجْرٌوَإِنْيَأْمُرْبِغَيْرِهِكَانَعَلَيْهِمِنْهُ“İmam, arkasında savaşılan ve kendisiyle korunulan bir kalkandır. Eğer Allah’tan korkmayı emreder ve adil olursa bununla kendisine ecir verilir, şayet bunun dışında bir şey söylerse kendi aleyhinedir” [Müslim]

Devamını oku...

Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmaktan Başka Bir Çözüm Yoktur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmaktan Başka Bir Çözüm Yoktur!

Haber:

Yahudi varlığının Başbakanı, Gazze’deki savaşçıları ortadan kaldırmak için savaşa devam edeceğini, çünkü savaşın varlık için hayati olduğunu, bundan sonra kendisini Lübnan’a, onun savaşçılarına ve Yahudi varlığını tehdit eden tüm taraflara adayacağını, Amerikalılar kendilerine yardım etmese bile tırnaklarıyla savaşacaklarını söyledi.

Yorum:

Netanyahu'nun söylediği şeyler, Biden ve onun Dışişleri Bakanı’nın, Netanyahu’nun Refah’a geniş çaplı bir saldırıya karar vermesi halinde, sonuçları hesaplanmayan bu saldırının önce sivillerden, sonra da bölgedeki kargaşadan korktuklarını iddia ederek bazı saldırı silahlarını göndermemeye çalışarak varlığa baskı yapmayı açıklamalarının ardından geldi.

Gerçek şu ki Yahudi varlığı, Aksa Tufanı operasyonu ve bunun çeşitli düzeylerdeki yansımaları sonrasında, önünde ve arkasında tüm Batı olduğu halde örtbas etmeye çalıştığı acı gerçekle karşı karşıya kalmıştır. Zira her ne olursa olsun ve uzak ve yakın geçmişte yalan ve iftirayla Yahudi ordusunun yenilmez olduğu vehmine düşmüş olsalar ve başta Ürdün, Mısır, Suriye, Lübnan ve tüm bölge olmak üzere Filistin'i kuşatan Arap yöneticilerin ihanetinin etkisi altında geçmişte olduğu gibi, bütün Müslüman orduları onun için savaşmak için etrafında toplansalar da İslam ümmeti onun varlığını asla kabul etmeyecektir!

Evet, Aksa Tufanı gerek bu varlığa gerekse tüm Batı'ya güçlü bir şamar indirmiş ve onlara İslam ümmetinin henüz ölmediğine, aksine onların zannettikleri gibi uyumadığına ve politikacılar, ajanlar, diğer medyacılar, saray mollaları, yenilgiye uğramış partiler ve ister iyi niyetle isterse kötü niyetle olsun çoğu laik ve ajanlardan oluşan sözde aydınlar yoluyla ümmeti bu şekilde kandırdıklarına dair bir mesaj vermiştir.

Her bilinçli ve samimi Müslümanın nefsini üzen şey,mübarek Filistin’i gasp eden düşman varlığın sözde Başbakanından böyle sözler işitmektir; zira o, kendisinin ve askerlerinin çekmiş olduğu acıların ardından sonuna kadar savaşacağını, yani kendine göre bunun hayati bir savaş olduğunu söylüyor. Dolayısıyla günümüz dünyasında benzeri çok az olan onun bu kahramanlığı, Amerika’yı ve tüm Batı yöneticilerini şaşkına çevirmiştir.

Bu nedenle Yahudi varlığının ve onunla birlikte tüm Batı’nın, meselenin, kendi geçici varlığı için hayati önem taşıdığı ve sadece sömürgecilikle, öldürmekle, kan emmekle, ülkenin servetlerini çalıp parçalamakla ve ister nefret dolu mezhepsel, ister etnik, isterse Müslümanlar olarak bizim aramızda oluşturulan hayali sınırlar yoluyla olsun ümmet arasında hayali savaşlar ve anlaşmazlıklar oluşturarak yaşayan Batı’nın çıkarları için bir tehdit olduğu şeklinde anlamaları şaşırtıcı değildir. Zira Aksa Tufanından sonra bu sınırların kırılgan sınırlar olduğu, Müslümanların tek bir ümmet oldukları ve aralarındaki sınırların ortadan kaldırılmasının, şayet Müslümanlara bırakılmış olsa göz açıp kapayıncaya kadar yakın olduğu gerek Yahudi varlığı gerekse herkes için açığa çıkmıştır.

Bu nedenle Amerika, gelecekte Yahudi varlığına ve onunla birlikte tüm Batı’ya zarar verecek hesapsız bir adım atmaya kalkışmasınlar diye, onlar aracılığıyla Müslümanları tedip etmek için Gazze'deki ve mübarek Filistin'deki mücahitleri tedip etmeye karar vermiştir. Çünkü Ürdün, Mısır, Suriye, Lübnan ve Türkiye’deki hain ajan yöneticiler yoluyla gerçekleştirdiği planları ve uygulamalarına göre Amerika’nın kaderi hayal kırıklığı ve başarısızlık olacaktır. Nitekim bizler gerek kendi gerekse kamuoyu arasında emreden ve yasaklayan biri haline gelen Amerikalı efendilerinin talebine göre olan anlaşmazlıklarından korktuğumuz gibi Müslümanların başındaki yöneticilerin ittifak etmesinden de korkmaya başladık.

Düşman ve tüm İslam ümmetine güvenle diyoruz ki: Yahudi varlığıyla olan savaşımız izzetli, onurlu ve kararlı Gazze’de başlamış olup İslam ümmeti, kurtuluş için orduları harekete geçirecek muhlis ve bilinçli bir liderliğin rehberliğinde olduğunda bu varlık tamamen ortadan kalkmadıkça asla sönmeyecek ve onun yüklerini taşımayacaktır ki böylece; başta mübarek Filistin toprakları olmak üzere çalınan tüm İslami topraklar, Yahudilerin ve kâfir Batı’nın pisliklerinden kurtulacaktır.

Ümmet ve onun içindeki bilinçli muhlisler, güç ve kuvvet ehlinden olan karar sahibi kişilerin, İslam ümmetinin kurtuluş için üzerlerine düşeni yapmalarını beklemektedirler. Sadece bu şekilde kâfir Batı’ya ve Allah’ın izniyle, sonra da muhlis müminlerin kararlığı ile çok uzun sürmeyecek olan onun geçici mutant varlığına karşı gerçek bir tepki olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Muhammed Nizar Cabir - Lübnan

Devamını oku...

Netanyahu’nun Acı ve Yenilgi Konuşması!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Netanyahu’nun Acı ve Yenilgi Konuşması!

Haber:

“İsrail” Başbakanı Binyamin Netanyahu, Pazartesi günü “İsrail’de” düzenlenen anma günü töreninde, Gazze’deki savaşın “İsrail’in” varlığının devamı için bir savaş olduğunu söyledi. (Şarku’l Avsat)

Yorum:

Bugün 15 Mayıs Çarşamba, İngiltere’nin Filistin'i çevreleyen ülkelerin yöneticilerinin komploları ve ihanetleriyle kurduğu mutant bir varlık olan Yahudi varlığının mübarek Filistin topraklarında kuruluşunun yetmiş altıncı yıldönümüdür. Bu vesileyle mutant varlığın Başbakanı,yetmiş altı yıl boyunca Müslüman ülkelerin başındaki Ruvaybida yöneticiler ile yapılan çoğu planlı savaşlarda ölenler için gözyaşı döktüğü konuşmasını yaptı.

Nitekim onun konuşması, Gazze’ye yönelik vahşi savaşlarının ortasında geldi ve gözleri, on binlerce şehit ve yaralının yanı sıra Gazze’de yıkılan on binlerce ev de dahil olmak üzere kendi elleriyle yaptıklarını görmeden konuşmasının bir kısmını ölenlerin acısını ve hüznünü dile getirerek geçirdi. Böylece o, Gazze’deki suçlarını ve vahşetini yurt içinde ve yurt dışında herkes görmüş olmasına rağmen iç ve dış kamuoyunu etkilemeye çalıştı! Müslümanların başındaki yöneticilerin arasında adam gibi adamların yokluğunda, onların içinden tek bir adam bile ona karşı iki sa’ ölçüsünde bir ağırlık gösteremedi!

Bunun bir varoluş savaşı olmasına gelince; bu doğrudur ve belki de bu savaş, İslam ümmetinin Hilafetini kurmak, ordularını harekete geçirerek bu mutant varlığı yok etmek ve Müslüman ülkelerin üzerinden Batı ve Amerikan hegemonyasını kaldırmak amacıyla harekete geçmesi için bir kıvılcım olacaktır.

Son olarak Allahu Teala’nın kavliyle bitiriyorum: وَلاَ تَهِنُواْ فِي ابْتِغَاء الْقَوْمِ إِن تَكُونُواْ تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللهِ مَا لاَ يَرْجُونَO (düşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah’tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz.” [Nisa 104]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Halife Muhammed – Ürdün

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti, Aksa Tufanının Başlangıcından Bu Yana Otuz Üç Yürüyüş Düzenledi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti, Aksa Tufanının Başlangıcından Bu Yana Otuz Üç Yürüyüş Düzenledi!

Haber:

Aksa Tufanının başlangıcından bu yana üst üste otuz üç yürüyüş düzenleyen Hizb-ut Tahrir, 10 Mayıs 2024 Cuma günü başkent Tunus’ta "Filistin halkına ve esir Mescid-i Aksa’ya destek amacıyla kurtuluş yürüyüşü" düzenledi.

Yorum:

Yürüyüş her seferinde el-Fetih Camii önünde başlayıp başkentin ana caddelerinden geçerek es-Sevra Caddesi’ne kadar ulaşmış, her seferinde yürüyüşü için, ordulardan Filistin’deki kardeşlerine destek olmaları için yardım istemek, ümmetin evlatlarının azimlerini bilemek ve onları, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak yeryüzünde Allah’ın hükmünü ikame etmeye teşvik etmek etrafında dönen bir başlık tercih etmiş ve bu sırada da, Gazze halkını Yahudi varlığının suçlarından kurtarmak için acil çözümlerin yanı sıra ümmeti yaşadığı sefalet ve sıkıntıdan ve İslam düşmanlarının üzerindeki hakimiyetinden kurtarmak için de köklü çözümler sunmuştur.

Yürüyüşlerde dile getirilen en önemli başlıklar şunlardı: “Yöneticilerin İhanetine Sessiz Kalmanız, Gazze'nin Yok Edilmesine Ortak Olmaktır”, “Gazze’ye Destek Veren Alimler Nerede?” ve “Ey Müslüman Orduları, Filistin'in Kurtuluşu Ajanların Devrilmesiyle Başlar Mescid-i Aksa'da Kılınan Namazla Sona Erer”. Bu sırada yöneticilerin ihanetlerini, onların suç ortaklıklarını, bu mutant varlığı verdikleri desteğin yanı sıra başta Amerika olmak üzere uluslararası toplumun silah ve bombalarla verdiği desteği de ifşa etmiştir. Son yapılan yürüyüşün başlığı ise, Tunus ordusundan üç hava, deniz ve kara ekibinin ve Amerikan askerlerinin katılımıyla “Afrika Aslanı-2024” olarak adlandırılan ortak bir tatbikat düzenlenmesi yoluyla ellerini Amerikan askerlerinin ellerine bırakan Tunus’taki otoritenin işbirlikçiliğini ortaya çıkarmak olmuştur…

Her defasında bu yürüyüşler, belki de Bin Ali’nin, Mübarek’in, Kaddafi’nin ve diğerlerinin tahtını deviren devrimlerin kıvılcımını ateşlediği gibi ümmet tufanını da harekete geçiren bir kıvılcım olur diye Filistin meselesi, Hilafetin kurulması meselesi, Müslüman ülkelerin kurtarılması, İslam risaletinin dünyaya taşınması Zeytune halkının ana hedefi ve talebi olması için ordu, alimler ve medyacılar olmak üzere toplumun her kesimine yönelik mesajların haykırılmasıyla tamamlanmıştır. Zira Zeytune halkının Filistin davasını destekleme konusunda parlak bir geçmişi vardır ve Kudüs’teki Meğaribe Caddesi, kardeşlerine verdikleri desteğin en büyük kanıtıdır; nasıl olmasın ki; zira İslam ümmeti, bu tahtları devirmek, yeryüzünde onların enkazlarının üzerine yaratıcılarının hükmünü ikame etmek ve Mescid-i Aksa'yı vaat edilen Hilafetlerinin başkenti yapmak için bu önemli ve tarihi anı sabırsızlıkla beklemektedir.

Ve sonra… Hizb-ut Tahrir gençleri hâlâ ümmetlerine karşı vaciplerini yerine getirmeye, onun meselelerini benimsemeye ve ümmetin içindeki muhlislerin azimlerini bilemeye devam etmektedirler; zira onlar, bütün Müslümanların topraklarını kapitalizmin pençesinden kurtarmak ve alemlerin Rabbini ve yeryüzünün sakinlerine razı edecek bir iktidar için İslam dininin lehine liderliği ele geçirmek amacıyla Allah’a tevekkül ederek bunu yapmaya karar vermişler ve azim İslam Nizamının olduğu hayatı yeniden başlatmaya yönelik çalışma vacibini üstlenmişlerdir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Necmeddin Şuaybin – Tunus

Devamını oku...

Tunus Vilayeti: Yürüyüş: "Ey Tunus Ordusu, Otoritenizin Başı Düşmanınızı Korudu ve Gazze'deki Kardeşlerimizi Öldürdü!"

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti: Yürüyüş;
"Ey Tunus Ordusu, Otoritenizin Başı Düşmanınızı Korudu ve Gazze'deki Kardeşlerimizi Öldürdü!"

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti "Ey Tunus Ordusu, Otoritenizin Başı Düşmanınızı Korudu ve Gazze'deki Kardeşlerimizi Öldürdü!" başlıklı bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüş her Cuma olduğu gibi Cuma namazının ardından başkentteki El-Fetih Camii'nden El-Thawra Caddesi'ne doğru başladı. Bu, mübarek Toprak - Filistin'de Gazze Şeridi'ndeki Müslümanlara yönelik soykırım savaşının başlamasından bu yana düzenlenen 30. yürüyüştür.

Böylece Tunus Vilayeti'ndeki Hizb-ut Tahrir, El Aksa Tufanı'nın kıvılcımından bu yana düzenlediği 30 yürüyüşle Gazze'ye desteğini sürdürmekte ve Allah'ın kendilerine farz kıldığı İslam devletini kurabilmeleri için ümmeti ve ordularını harekete geçirerek tüm insanlığı Yahudilerin ve kindar Haçlı Batı'nın adaletsizliğinden ve suçlarından kurtarmak istemektedir.

Hizb-ut Tahrir'in Tunus Vilayeti Merkezi Medya Ofisi Delegesi

Cuma, 2 Zilkâde 1445 Hicri - 10 Mayıs 2024 Miladi

tunus

- Etkinlik Kapsamında Yapılan Röportajlar -

Muhammed Ali Bin Salem'in konuşması
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Ofisi Üyesi
"Afrika Aslanı" ortak askeri tatbikatı ile ilgili olarak

Abdul Rauf El-Amiri'nin konuşması
Hizb-ut Tahrir Siyasi Büro Başkanı / Tunus Vilayeti
"Afrika Aslanı" ortak askeri tatbikatı ile ilgili olarak

tunus

Etiketler

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

tunus

Devamını oku...

Hollanda: Amsterdam'da "Gazze'deki Soykırımı Durdurun" Yürüyüşü

  • Kategori Hollanda
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Hollanda:
Amsterdam'da "Gazze'deki Soykırımı Durdurun" Yürüyüşü

Mübarek topraklardaki (Filistin) kahraman mücahitlerin, mübarek Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırganlığını ve Gazze Şeridi'ne yönelik 17 yıllık kuşatma ve bombardımanını sürdüren gaspçı Yahudi varlığına karşı "El Aksa Tufanı" sloganı altında gerçekleştirdikleri kahramanca eylemler ve bu cani varlığın geçtiğimiz yedi ay boyunca Gazze Şeridi'ndeki silahsız Müslümanlara karşı işlediği ve 115.000 Müslümanın şehit olmasına ve yaralanmasına yol açan acımasız katliamlar karşısında Hizb ut-Tahrir/Hollanda, Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da "Gazze'deki soykırımı durdurun" sloganı altında Gazze'ye destek yürüyüşü düzenledi. Yürüyüş, Gazze'ye destek ve Müslüman orduların harekete geçirilmesi çağrısında bulunan gençlerin sloganları eşliğinde Amsterdam sokaklarını dolaştı ve yürüyüş sırasında güzergaha yakın mahallelerde yaşayan çok sayıda kişi yürüyüşe katıldı. Yürüyüş son durağına ulaştığında Kardeş Kamal Ebu Zeyd Allah'ın kitabından ayetler okudu, ardından Kardeş Mikail Hasan ve Hizb-ut Tahrir'in Hollanda'daki Medya Temsilcisi Okay Pala Kardeş Gazze'deki trajik durum ve buna eşlik eden binlerce insanın ölümü, yıkımı ve açlığı hakkında kısa konuşmalar yaptı. Bir yandan Gazze halkının gösterdiği eşsiz metanet, inanç, sabır ve Allah'a tevekkül, bize ilk müminlerin sabır ve inancını hatırlatıyorken diğer yandan Müslüman yöneticilerin başarısızlık ve komploları ile onlara silah, asker, planlama vb. sağlayarak Yahudilerin suçlarına aktif olarak katılan Batılı hükümetlerin suç ortaklığını gözler önüne seriyor.

Pazar, 04 Zilka'de 1445 Hicri, 12 Mayıs 2024 Miladi
  

hollanda

hollanda

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#ArmiesToAqsa

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

Aqsa_calls_armies#

#AqsaCallsArmies

hollanda

İlgili Bağlantılar:

Hizb-ut Tahrir Hollanda Resmi Web Sayfası
Hizb-ut Tahrir Hollanda Facebok Sayfası
Hizb-ut Tahrir Hollanda Twitter Sayfası
Hizb-ut Tahrir Hollanda Instagram Sayfası
Hizb-ut Tahrir Hollanda YouTube Kanalı

 

 
Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER