Cumartesi, 21 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Ey Kinane Askerleri! Ne zaman Bu Hain Rejimin Utanç Lekesini Üzerinizden Silecek ve Ellerinizi Ondan Temizleyeceksiniz?

Birkaç gün önce Mısır yönetimi, Yahudi varlığına silah ve mühimmat taşıyan bir geminin İskenderiye Limanı’na yanaştığı iddialarını yalanladı. Oysa bu geminin limana yanaştığına, girişinin kolaylaştırıldığına ve gaspçı varlığa ulaşması için gerekli destek ve tedarik sağlandığına dair güçlü kanıtlar mevcut. Mısır rejimi, Mübarek Toprak halkımıza yönelik katliam sürecini tamamlaması için Yahudi varlığına elinden gelen her türlü kolaylığı sağlamaktadır. Ancak işler bununla da sınırlı kalmadı ve tartışmalar dinmedi. İnsanlar, Yahudi varlığı bayrağı ile Mısır bayrağını yan yana taşıyan işgal varlığına ait bir savaş firkateyninin Süveyş Kanalı’ndan geçtiğine tanık oldu. Bu manzara, Gazze’deki halkımızı kuşatan, katillerine destek olan ve hatta katliamlarına ortaklık eden bir rejime karşı duyulan öfkeyi artırdı.

Rejim sözcüleri, suçtan daha beter bir mazeretle, Süveyş Kanalı’nın uluslararası anlaşmalar gereği tüm gemilere açık bir su yolu olduğunu ve Mısır’ın düşman bir devletin savaş gemisi bile olsa Mısır bayrağıyla birlikte geçişine engel olunmayacağını savundu. Bu tutum, sanki dil çıkararak rejimin halkla alay etmesi, onları kışkırtması anlamına gelir!

Uluslararası anlaşmalar yalnızca bağımlı ve işbirlikçi devletler için bağlayıcıdır. Güçlü ve bağımsız ülkeler, çıkarlarına ters düştüğünde bu anlaşmalara bağlı kalmazlar. Bu nedenle Mısır rejimi, teslimiyetini ve boyun eğişini uluslararası anlaşmalar arkasına sığınarak haklı göstermeye çalışıyor. Eğer bu anlaşmalar Amerikan çıkarlarına aykırı olsaydı, onun kükrediğini, kahramanlık tasladığını ve küstahlık sergilediğini görürdük.

Rejimin bu tutumu şaşırtıcı değil; zira duruşu belli, her zaman Mübarek Toprak gaspçısı Yahudi varlığının sadık bir koruyucusu olmuştur ve bu tutum, ihanet ve normalleşme anlaşması olarak bilinen Camp David Anlaşması’yla daha da perçinlenmiştir.

Asıl hayret verici olan, bu rejimin alçaklığına ve artık medyanın gizleyemediği ihanetine sessiz kalanların tutumudur; kabahatleri, suçtan daha çirkin ve daha beterdir.

Mısır ve ordusunun yapması gereken, kanal geçiş anlaşmalarından başlayarak Camp David Anlaşması ve ardından yapılan tüm ticari ve ekonomik anlaşmaları reddetmek ve Filistin’in tamamen kurtuluşu için işgalci varlığa karşı topyekûn savaş ilan etmektir. Mısır ordusuna mensup her bireyin arzuladığı şeyin bu olduğundan eminiz. Fakat bu arzunun önünde duran ve gerçekleşmesini engelleyen şey, orduyu kontrol eden ve onu işgalci varlığa hizmet eden bir araç haline getiren işbirlikçi rejimdir.

Ey Kinane askerleri! Sizler her daim ümmetin kalkanı ve elindeki silahı oldunuz; özgürlüğünüzü geri kazanın, ümmetinizin yanında olun, sizi bağlayan yöneticilerin zincirlerini koparın, ayrıcalıklarını, rütbelerini ve maaşlarını elinizin tersiyle itin. Sizi gökler ve yer kadar geniş bir cennete götürecek kimseler ile el ele verin. Onlarla birlikte ümmetinizin yükünü taşıyın ve Raşidi Hilafet’in gölgesinde ümmetin otoritesini geri kazanın. Mübarek Toprağı Yahudilerden temizleyin. Haydi, silah kuşanın ve kurtuluşa yönelin!

وَاتَّقُواْفِتْنَةًلاَّتُصِيبَنَّالَّذِينَظَلَمُواْمِنكُمْخَاصَّةًوَاعْلَمُواْأَنَّاللهَشَدِيدُالْعِقَابِ“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.” [Enfal 25]

Devamını oku...

Kazan’daki BRICS Zirvesi Ve Batı Hegemonyasından Kurtulma Konusundaki Başarısının Boyutu

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Kazan’daki BRICS Zirvesi Ve Batı Hegemonyasından Kurtulma Konusundaki Başarısının Boyutu

Üstad Esad Mansur’un Kaleminden

BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın ekonomilerini kastetmek için kullanılır) zirvesi, yeni üyelerin de katılımıyla 22-24/10/2024 tarihlerinde Rusya’nın kontrolü altındaki Tataristan’ın başkenti Kazan’da gerçekleştirildi. Nitekim 22-24/08/2023 tarihleri arasında Güney Afrika'da düzenlenen bir önceki zirvesinde, henüz katılımını resmi olarak açıklamayan Suudi Arabistan'ın yanı sıra Mısır, BAE, İran ve Etiyopya'nın da aralarında bulunduğu 6 yeni ülkeye 1/1/2024 itibariyle katılım daveti yapıldığını duyurmuştu ve 19/11/2023 tarihinde göreve başlayan yeni başkan Milei'nin katılmayı reddettiği Arjantin,katılım talebinde bulunan eski Devlet Başkan Fernandez’in aksine Amerika ve Yahudi varlığı ile olan ortaklığıyla övünmüştü.

Rusya Devlet Başkanı Putin, 36 ülkenin katıldığı zirvede 22 devlet ve hükümet başkanına ev sahipliği yaptı.Kremlin sözcüsü zirveyi, Rusya için “şimdiye kadarki en büyük dış politika olaylarından biri” olarak nitelendirdi; zira Şubat 2022’den bu yana Ukrayna’ya yönelik saldırısının ardından Batı’nın kendisine ve ülkesine yönelik izolasyonunu kırmaya çalışmaktadır. Çünkü Batılılar Putin’i haydut olarak nitelendirmişler ve uluslararası ceza mahkemesi aracılığıyla hakkında yakalama emri çıkarmışlardı. Ayrıca dünyadaki birçok ülkenin ya onu desteklediğini ya ona karşı olmadığını ya da Batı’nın yanında olmadığını kanıtlamak istiyor; zira ABD liderliğindeki Batı, özellikle Batı'nın kendisinden korktuğu ve dünyanın liderliğini Amerika ile paylaşan Sovyetler Birliği'nin 1991'de çöküşünden sonra kibrini göstermekte ve dünyaya liderliğini dayatmaktadır.

Putin bu sahte ihtişamlarını yeniden tesis etmek için çalışıyor; zira katılımcıların karşısında bunu şöyle diyerek açıklamıştır: “Şüphesiz küresel Güney ve Doğu ülkelerinin, BRICS ile temasları güçlendirmeye yönelik eşi benzeri görülmemiş ilgisini görmezden gelmek bir hata olacaktır.” Ayrıca “BRICS'e katılmak isteyen 30’dan fazla ülke var” diye de vurgu yaptı; dolayısıyla o, uluslararası bir kutup olma ve çok kutuplu bir dünya hedefine ulaşmak için Batı karşısında başarısını göstermeye çalışıyor.

Bu nedenle Rus Nezavisimaya gazetesi 23/10/2024 tarihinde şunları yazdı: “Rusya'nın bakış açısına göre BRICS, Batı’nın diktatörlüğüne dayalı eski uluslararası ilişkiler modelini reddettiği için Küresel Güney ülkeleri için bir cazibe ifade ediyor.” Ayrıca “Diğer ülkeler, özellikle Brezilya ve Hindistan, BRICS eski dünya düzenini demokratikleştirmek ve reforme etmek için kullanılmak istenildiğinden dolayı bu çabaları pek desteklemeyeceklerdir” eklemesinde bulundu. Yani bu tür ülkeleri de içeren BRICS grubu ile Batı'nın diktatörlüğünü devirmenin başarısı garanti değildir demektir.

Zirvede, gruba küresel bir boyut kazandırmak amacıyla gıda ve enerji güvenliğinin sürdürülebilir kalkınmasının sağlanması sorunu, ekonomi ve Ortadoğu sorunu gibi siyasi konular olmak üzere uluslararası meseleler ele alındı.

Batı, Rusya’nın BRICS’i G7 benzeri ekonomik ve siyasi açıdan etkili bir gruba dönüştürmeye çalıştığının farkında olduğu gibi Batı’ya karşı bu gruba liderlik etmeye çalıştığının da farkındadır. Bu nedenle Alman Kalkınma Bakanı Svenja Schulze şunları söyledi: “Putin Kazan’da kendisini Batı karşıtı grubun lideri olarak göstermeye çalışıyor.” Ve şöyle dedi: “Rusya’nın kamplara bölünmeye dayalı düşüncesinin modası geçti.” Zira Almanya, Batı’nın dünya üzerindeki hegemonyasının devam etmesini ve özellikle İslam’ın küresel arenada bir devlet olarak vücut bulmadığı bir ortamda hiç kimsenin ona meydan okumamasını istiyor.

Rusya’nın, grup için küresel ticaret ve finansal işlemler için ana para birimi ve birçok ülke için de rezerv para birimi olarak kabul edilen Doları ve ardından Euroyu taklit eden ve onunla rekabet eden bir para birimi oluşturmak gibi son zirvede dayatmaya çalıştığı ekonomik hedefleri vardır. Ama ne önceki ne de şimdiki zirve, aralarındaki ticaret alışverişini yerel para birimleriyle artırmak dışında bu alanda bir adım atmayı başaramadı.

Rusya, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika gibi grubun kurucu üyelerinin Amerika ve Batı karşısında kendisiyle birlikte yürümek istemediklerinin ve BRICS için bir para birimi çıkarmayı reddetmek de dahil olmak üzere Doları terk etmeyi reddettiklerinin farkındadır. Peki o halde Batı’yı takip eden ülkeleri yeni üye olarak nasıl dahil edecek ki?!

Aynı zamanda grubun bazı üyeleri arasında, özellikle de Hindistan ve Çin arasında, sınır çatışmalarına varacak kadar düşmanlık noktasına varan derin farklılıklar söz konusudur. Ayrıca Amerika Hindistan’ı Çin'e karşı kışkırtıyor, Çin ise sakinleşmeye çalışıyor.

Çin, Amerika’nın başını çektiği Batı ve ona bağlı ülkelerle çatışmaya girmek istemiyor, aksine onlarla ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor; zira Çin Devlet Başkanı Şi şöyle dedi: “Pekin ve Moskova arasındaki ilişkiler, üçüncü ülkelere karşı olmaya yönelik değildir.” Dolayısıyla Çin, Rusya ile Batı ile kopma ve çatışma noktasına varacak kadar koordinasyon kurmak istemiyor; bu nedenle Rusya ile ittifak kurma ve Ukrayna’daki savaşında Rusya’ya silah sağlama konusunda geri adım atmıştır.

Tüm bunlar BRICS’i Batı karşısında zayıflatıyor ve kendilerini ABD ve Avrupa'nın yanında küresel ortak liderler olarak konumlandırmaya çalışan Rusya ve Çin'in, küresel liderler olarak konumlandırma çabalarını geciktiriyor.BRICS grubu bu yapısıyla çok kırılgan ve heterojen bir yapıya sahiptir; çünkü onun ülkelerinin çoğu siyasi olarak Batı’yı takip ediyor, onunla güçlü ekonomik bağları var ve Batı hegemonyasından kurtulmaya çalışmıyor. Bu nedenle Rusya’nın çabası başarısız olacaktır. Ancak Rusya, halkının moralini yükseltmek, bölgesel ve uluslararası etkisini güçlendirmek için başarılı olduğunu ve dünyanın bir kısmına liderlik ettiğini göstermeye çalışıyor.

Bu nedenle özellikle belirli fikirlere dayanmadığı, daha ziyade kapitalist sistem içinde hareket ettiğinden dolayı çok güvenilir olmayan kırılgan BRICS grubu ile Batı’nın hegemonyasından ve kibrinden kurtulmak zordur. Bu yüzden BRICS grubunun Batı’nın hegemonyasına karşı ortaya çıkışı ilkesiz ve ciddiyetsizdir.Hatta şayet Batı Rusya ile uzlaşsa ve onu G7'ye tekrar dahil etmiş olsa, Rusya Batı'ya karşı tüm muhalefetini bir kenara bırakacak ve 2014'te G7’den çıkarılmadan önce olduğu gibi onun adaletsiz politikalarının çizilmesine ortak olacaktır. Zira Sovyetler Birliği tarafından temsil edilen ve heterodoks komünist ideolojinin taşıyıcısı olan Rusya, dünyanın sorunlarını çözmede ve kapitalist sistemi yıkmada başarılı olmamış, aksine dünyayı, özellikle de hegemonyası altına giren halkları paylaşmak için Amerika ile ortaklık kurduğunda ve BM Güvenlik Konseyi’nde Batı’ya ortak olduğunda halkların ezilmesine katılmıştır.

Dolayısıyla Batı’nın kibrinden kurtulmak ve geçmiş ve şimdiki tarihi bize Batı'dan farklı olmadığını haber veren Rusya'nın tasallutu altına girmeyi önlemek için bir alternatifin, dahası dünyanın sorunlarına yönelik köklü bir çözümün olması gerekir. Bu da kesinlikle İslam’ın, 13 asır boyunca olduğu gibi İslam’ı uygulayacak ve dünyaya onu bir hayır ve hidayet risaleti olarak taşıyacak olan bir devlette vücut bulmasıyla gerçekleşecektir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 519. Sayı - 30/10/2024

Devamını oku...

Ey Erdoğan! Türkiye Filistinliler İçin Elinden Geleni Yapmadı, Aksine Yahudilere Yardım Etmek ve Korumak İçin Elinden Geleni Yaptı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber – Yorum

Ey Erdoğan! Türkiye Filistinliler İçin Elinden Geleni Yapmadı,

Aksine Yahudilere Yardım Etmek ve Korumak İçin Elinden Geleni Yaptı!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 40. Toplantısı’nda “Türkiye olarak ilk günden beri “İsrail”in uyguladığı soykırım karşısında en kararlı duruşu sergileyen ülkelerden biriyiz. Elimizdeki tüm imkanlarla kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz.” dedi. (04.11.2024 İHA)

Yorum:

Ey Erdoğan! Allah aşkına, şahsınız olarak Gazze soykırımın başından itibaren Filistinli kardeşlerimiz için orada burada içi boş konuşmalar yapmaktan, kamuoyunu kandırmak için gürültü çıkarmaktan ve Siyonist varlığın şehit ettiklerini saymaktan başka ne yaptınız? Söyleyin, Siyonistlerin katliamlarını durduracak, insanlığa, ağaçlara ve taşlara karşı işledikleri suçları önleyecek ne yaptınız? Eğer elinizden gelen her şeyi yapmış olsaydınız, Yahudi varlığı bunca katliam ve suçu işleyebilir miydi?

Soykırımcı ve işgalci Yahudi varlığının cumhurbaşkanını Sarayda kırmızı halılar ile karşılayan ve başbakanı ile New York’ta görüşen ve Müslüman kamuoyu ile adeta dalga geçercesine Müslümanların kasabı ile kameralar karşısında dostane bir şekilde poz veren siz değil miydiniz? Peki şimdi söyledikleriniz mi gerçek yoksa geçmişte yaptıklarınız ve halen yapmakta olduklarınız mı? Kamuoyu hangisine inanacak? Gazze soykırımının başında işgal ve soykırımcı varlık ile ticari ve diplomatik ilişkileri sürdüren ancak kamuoyuna ifşa olduktan sonra zoraki bir şekilde perde önündeki ticareti perde gerisine taşıyan siz değil miydiniz? Dünkü yaptıklarınız nasıl konjonktürel ve şartlara göre şekil almak ise bugünkü yaptıklarınız ve söyledikleriniz de konjonktüreldir, kamuoyu baskısı nedeniyle şartlara göre şekil almaktır.

Ey Erdoğan! Müslümanların meselesini ve davasını uluslararası kurum ve sömürgeci güçlere taşıyan, şeytandan medet uman ve yardım bekleyen siz değil misiniz? Yahudilerin Gazze’de işledikleri soykırıma maddi, manevi ve parasal destek veren kafir Amerika ve sömürgeci kurumlarından yardım dilenmek ve Müslüman Gazze’ye yardım etmeleri için kafirlere yalvarmak Allah aşkına Müslümanlık ve İslam’la bağdaşır mı? Kafirlerin, kafirler dururken Müslümanlara yardım edeceklerini düşünmek akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Ey Erdoğan! Küfrün tek millet olduğunu bilmiyor musunuz? Tarih boyunca Müslümanlara karşı giriştikleri Haçlı seferlerinde kafirlerin Müslümanlara karşı ittifak kurduklarını bilmiyor musunuz? Şimdi insafa ve insanlığa gelip Müslümanlara yardım edeceklerini mi düşünüyorsunuz?

Gazze ve Filistin için elinizden gelen her şeyi yaptığınızı ve elinizdeki tüm imkanlarla kardeşlerinize yardım etmeye çalıştığınızı söylüyorsunuz. Elinizden gelen sadece Birleşmiş Milletler kürsüsünde kafirlerden ve şeytandan yardım dilenmek mi? Ya da yerel kürsülerde soykırıma maruz Gazzeli kardeşlerimiz için konuşmak mı? Peki soruyoruz size, Gazze halkı gerçekten kardeşiniz ise katliam ve soykırıma uğrayan kardeşleriniz için neden komutanız altındaki güçlü ordunuzu seferber etmiyorsunuz? Yoksa kardeşleriniz söylemi sadece dilde mi? Boğazınızdan öteye geçmiyor mu? Hakarete uğrayan Müslüman kardeşleri için emri altındaki ordularını seferber eden Mutasım ve Muhammed bin Kasım gibi komutanlardan hiç mi örnek almıyorsunuz? Kardeşlerinin yardımına koşmak böyle olur yoksa sadece dille söylemekle olmaz.

Sizin gibi iradesiz insanlar, ne kadar güçlü ordulara sahip olsalar da, güya kardeşleri olarak gördüğü Müslümanlar için ordularını seferber edemezler. Zira bunun için iradelerini ipotek ettikleri efendileri Amerika’nın iznine ihtiyaçları vardır. Amerika’nın izni ve emri olmadan yerinden bile kıpırdayamazlar. Bunu Gazze soykırımında açıkça görüyoruz. Güçlü ordularını Mutasım ve diğer onurlu ve izzetli komutanlar gibi ancak Hilafetin komutanları seferber edebilir. Bu yüzden Müslümanlar için Gazze soykırımı ve işgalinden kurtuluşlarının yegâne güvencesi ve sigortası Hilafet Devletidir. Öyleyse Müslümanlar Hilafet Devleti için çalışmalıdırlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ercan Tekinbaş

Devamını oku...

Vahşet ve Cinayet, Kapitalizmin Güvenlik Sicillerinde Kök Salmış Unsurlardır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Vahşet ve Cinayet, Kapitalizmin Güvenlik Sicillerinde Kök Salmış Unsurlardır!

Haber:

Nairobi’deki Avrupa diplomatik misyonları Kenya'da artan adam kaçırma, keyfi tutuklama ve zorla kaybetme dalgasından duydukları endişeleri dile getirerek Başkan Ruto’ya hukukun üstünlüğünü sağlaması çağrısında bulundular.Danimarka, Finlandiya, Almanya, İrlanda, Hollanda, Norveç, İsveç, İsviçre Büyükelçileri ve İngiliz Yüksek Komiseri tarafından imzalanan ortak açıklamada diplomatlar, adam kaçırma ve keyfi tutuklamaların arkasındaki faillerin ortaya çıkarılması için bir soruşturma yürütülmesinin gerektiğini belirttiler.Ulusal Polis Teşkilatına göre, geçen ayki cinayet suçlarının şok edici bir şekilde 339’a ulaştığı kaydedildi! Bu ise özellikle de maalesef hedef haline gelen kadınlar olmak üzere insanlar arasında bir korku ve panik havası yaratmıştır.

Yorum:

Kenya gibi üçüncü dünya ülkelerinde ne zaman böyle korkunç eylemler işlense, Batılı güçlerin yalanları ortaya çıkıyor.Avrupalı güçler her ne kadar vahşet konusunda endişelerini dile getiriyormuş gibi görünseler de ancak Gazze’de toplu katliam işleyen cani Yahudi varlığının yanında yer alıyorlar. Zira İslam beldelerindeki ajanlarının, Gazze halkına karşı vahşeti tarif edilemez olan cani Yahudi varlığını desteklemelerine izin veren bizzat bu liderlerdir. Hükümet güvenlik birimlerinin dehşet verici ve acımasız eylemleri, Kenya’da tekrar eden bir gerçeklik ve olgudur.Kenya polis güçleri ciddi şiddet eylemleri işlediklerinden dolayı mercek altına alınmış olsa da, ancak onun vahşetine karşı herhangi bir katı önlemin alınmadığı kesin olarak bilinmektedir.Güvenlik personelinin şiddet içeren davranışlarının, polis birimlerini kendi çıkarlarını pekiştirmek için kullanan “bağımsızlık” sonrası ardışık rejimler tarafından görmezden gelindiğini belirtmekte fayda vardır.Tüm bunların, dönemin Başkan Yardımcısı Dr. William Samoei Ruto’nun 30 Haziran 2022'deki kampanya lansmanı sırasında, zorla kaybetme vakaları ve güvenlik güçlerinin baskılarıyla ilgili insan hakları endişelerini güçlü bir şekilde ele alacağına dair duygusal bir vaatte bulunmasından sonra meydana gelmesi ise hayret vericidir. İronik olan, eski sıkıntının onun yönetiminde de payını almasıdır.

Tıpkı dünyadaki diğer demokratik ülkeler gibi Kenya’da da insan onuru ve adalet meselesi, yaygın görünen büyük bir sorundur.Ancak polis şiddeti sadece Kenya'da değil, aksine tüm Afrika’da ve dünyada yaygın olarak yaşanmaktadır.Batılı kapitalist ülkelerde ise polis şiddeti ve ırk ayrımcılığı, onlarca yıldır hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Güvensizlik, laik hükümetler altında yaşayanların karşı karşıya kaldığı birçok acil sorunlardan biridir. Ayrıca polis şiddeti, kapitalist rejimlerin iktidarlarını sürdürmek için kullandıkları en güçlü ve temel araçlardan biridir. Sadece Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin gölgesinde polis ve tüm iç güvenlik aygıtı güvenlikle ilgili tüm konulardan sorumlu olacak, iç güvenliği tehdit eden her şeyi önleyecek ve böylece insanların kanını ve malını koruyacaktır;zira Hilafet, güvenlik konusunu tebaanın temel ihtiyaçlarından biri olarak ele alacak, dolayısıyla ne pahasına olursa olsun tüm sorumluluğu üstlenecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Şaban Muallim - Kenya

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 05/11/2024

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 05/11/2024
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

- Yahudi Varlığıyla Devam Eden Kirli Ticaret
- İç Politikadaki Hesaplaşmanın Arka Planı

 

H. 3 Cumâde'l Ûlâ 1446 El-Muvafık M. 5 Kasım 2024

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Kölelerin Yönetimine Son Vermek İçin!

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye TV:
Kölelerin Yönetimine Son Vermek İçin!

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
الجيوش_إلى_الأقصى#

H. 01 Cumâde’l Ûla 1446 - M. 03 Kasım 2024

Devamını oku...

Başkanlık Konseyi ve Hükümetinin İcraatları, Çöldeki Bir Serap Gibidir, Para Biriminin Çöküşü Bunun En Canlı Tanığıdır

Son haftalarda Başkanlık Konseyi’nin kontrolündeki bölgelerde, yerel para birimi yabancı para birimleri karşısında tarihi bir çöküş yaşadı. Suudi Riyali 535, Amerikan Doları ise 2000 Riyali geçti. Bu değer kaybı, bazı şehirlerde sivil itaatsizlik hareketlerine ve işletmelerin kapanmasına yol açarken, döviz bürolarının da faaliyetlerini durdurmasına neden oldu. Hükümet ise bu duruma uygun çözümler bulmakta yetersiz kaldı.

Yemen halkı, neredeyse on yıldır süren anlamsız savaşın yarattığı bir insanlık dramı yaşıyor. Güvenliğin kötüleşmesi, maaşların kesilmesi, başta elektrik ve su olmak üzere kamu hizmetlerinin çökmesi, kötü sağlık koşulları, yaygın yoksulluk, hastalık, işsizlik ve kötü bakım gibi sorunlarla baş etmeye çalışıyorlar. Para birimindeki büyük değer kaybı, temel gıda fiyatlarının yükselmesine ve Başkanlık Konseyi’nin kontrolündeki bölgelerde insanların temel geçim ihtiyaçlarını karşılayamamasına neden oldu. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, bu durum dünyanın en kötü ve en uzun süren insani krizlerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Para biriminin değer kaybı yeni bir gelişme değil, savaşın başlamasıyla birlikte kademeli olarak başlamış olup, Aralık 2019’da Sana’daki merkez bankasının yeni banknotları yasaklamasıyla hızlanmıştır. Sana Merkez Bankası, kendi kontrolündeki bölgelerde yaşayanlara yeni “yasadışı” banknotları eski banknotlarla değiştirmeleri için bir aylık bir süre tanıdı. Bu karar, büyük bir karışıklığa yol açtı ve çöküş, 2022’nin sonunda Husilerin Başkanlık Konseyi hükümetine ham petrol ihracatını yasaklamasıyla daha da kötüleşti. Aden Merkez Bankası, bu yıl Sana Merkez Bankası’na karşı birçok hamlede bulunmuş olsa da, Aden Merkez Bankası Başkanı Ahmed el-Maabaki’nin ifadelerine göre, dış müdahaleler sonucu bu adımlar askıya alınmıştır.

Başbakanın 31 Ekim 2024 Perşembe günü gerçekleşen son toplantısı da dâhil olmak üzere sürekli yaptığı toplantılara, yabancı büyükelçiler ve ekonomik liderlerle yapılan görüşmelere, ayrıca 20 Ekim 2024 tarihinde Başkanlık Konseyi Başkanı’nın Kriz Yönetim Komitesi ve Ekonomi Ekibi Başkanı ile bir araya gelip ekonomik durumu, enflasyonu kontrol altına alacak önlemleri ve ulusal para birimini güçlendirme planlarını görüşmesine rağmen, tüm bu açıklamalar havada kalan sözler olarak kaldı ve somut çözümler ortaya konmadı. Halk, bu çöküş yüzünden fiyatlarda herhangi bir iyileşme göremedi.

Sözde meşru bölgelerdeki yetkililerin, petrol ihracatının durması ve deniz taşımacılığı maliyetlerinin artması gibi ileri sürdükleri gerekçeler, halkı uyutmak için uydurulan bahanelerdir. Zira vergi ve gümrük tahsilatı sürmekte, limanlar ve balıkçılık gibi kaynaklardan elde edilen gelir aynen devam etmektedir. Ayrıca, halka sunulan tüm hizmetler ücretli olup nakliye maliyetleri ve ürün fiyatları için ek ücretler ödenmektedir. Buna ek olarak, bu hükümet dış yardımlar ve krediler alıyor. Tüm bu vergiler, kaynaklar ve dış desteklere rağmen temel hizmetlerde iyileşme olmamış ve halkın yaşam koşullarında bir değişiklik yaşanmamıştır. Aksine, bu gelirlerin büyük kısmı yetkililerin cebine gitmektedir. Kaldı ki bu vergiler İslam şeriatına aykırıdır.

Sıralı bir şekilde yaşanan bu krizlerin başlıca nedeni, para biriminin değer kaybetmesi değil, kapitalist sistemin temel ilkelerinin çöküşü ve bu sistemin insanlara dayattığı düzendir. Ekonomik sorun, kapitalist sistemin öne sürdüğü gibi üretimde değil; servetin bireylere adil bir biçimde dağıtılmamasında yatmaktadır. Ayrıca para biriminin altın ve gümüş standardına dayanmaması, dolar gibi zorunlu kâğıt paraların kullanılması, kapitalist ekonominin faiz esasına dayanması ve mülkiyetin yalnızca özel mülkiyet ve devlet mülkiyeti ile sınırlandırılması da bu sorunun başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Oysa devlet mülkiyeti, özel mülkiyet ve halk arasında paylaştırılması gereken petrol gibi kamu mülkiyeti olmak üzere üç mülkiyet türü vardır. Ayrıca Batılı güçlere hizmet eden bu işbirlikçi yöneticiler, felaketleri ve sıkıntıları getiren araçlardır, halkı ezmektedirler. Yemen’in, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri liderleri olmak üzere, Anglo-Amerikan uluslararası çatışmasının kıskacında bulunduğunu anlamak gerekir. Suudi Arabistan, İngiliz destekli sözde meşruiyet güçlerini zayıflatmak ve bölgede kendi etkisini artırmak için Amerika’ya hizmet ederek bu güçlere verilen yardımlara koşullar getirmektedir. İngiltere’nin işbirlikçilerini çıkarıp yerine kendi işbirlikçilerini koymayı amaçlayan efendileri Amerika’ya hizmet etmek amacıyla bunu yapmaktadırlar.

Ülkemizi ve diğer İslam ülkelerini yöneten seküler kapitalist sistemin neden olduğu bu krizlerin sebeplerini unutmamalıyız. İnsanların hayatını ve geçim kaynaklarını dolara bağlı iniş çıkışlara göre değişen bir kâğıt para birimine bağlayan bu sistem, insanın mutsuzluğunun ve hayatındaki çöküşün ana nedenidir. Bu beladan kurtulmanın tek yolu, işbirlikçi yöneticiler de dâhil olmak üzere bu sistemi tüm sembolleriyle kökünden söküp atmak ve Hizb-ut Tahrir ile çalışmaktır; Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurmak için yoğun ve toplu bilinçlendirme, fikrî çatışma, siyasi mücadele yapmış, güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmiştir.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Kenya, “Aile İçi Anlaşmazlıklar İçin Tek Kusursuz Çözüm İslam’dır” Sloganıyla Sosyal Bir Kampanya Başlattı

Hizb-ut Tahrir / Kenya, bir ay sürecek ve sosyal sorunları ele alacak bir kampanya başlattı. Kampanya, 1 Kasım 2024’te başlayıp 1 Aralık 2024’te sona erecek.

Bu kampanya, kapitalist sosyal sistemin toplumda yol açtığı gerçekleri gözler önüne sermeyi, evliliklerin sona ermesi, arazi anlaşmazlıkları, aile içi çatışmalar ve yüksek boşanma oranı gibi birçok sosyal sorunun nasıl ortaya çıktığını vurgulamayı amaçlıyor.

Kampanya süresince Hizb-ut Tahrir, aile ile ilgili konularda İslam ideolojisinin bakış açısını ortaya koyacak ve İslam ümmetine İslami kimliğini koruma çağrısında bulunacaktır. Biz, hayatın her alanını kapsayan bir sistem olarak İslam’ın uygulanmamasının sadece sosyal yapıyı değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik yapıları da çökerttiğine inanıyoruz. İslam, Hilafet tarafından 13 yüzyıl boyunca uygulandığında sosyal, ekonomik ve siyasi her türlü soruna çözüm üretmiştir. Biz ayrıca Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulmasıyla tüm problemlerin üstesinden gelineceğine inanıyoruz.

Kampanya kapsamında, halka açık konuşmalar, sokak söyleşileri, akademisyenler ve entelektüellerle seminerler gibi çeşitli etkinlikler düzenlenecek.

Genel olarak insanlara, özel olarak Müslümanlara Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın rızasını kazanmak için bu yüce kampanyaya katılmaları çağrısında bulunuyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan bu kampanyayı başarılı kılmasını ve tüm İslam ümmeti için hayırlara vesile eylemesini niyaz ediyoruz.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER