- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Hilafetin Yıkılışının 102. Yıl Dönümü Kampanyası Sonuç Konferansı
Hazırlayan: Üstâze Rola İbrahim
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi,Hicri 1444 / Miladi 2023 yılının Receb ayında Hizb-ut Tahrir'in Emiri, Celil Âlim Ata Bin Halil Ebu Raşta’nın -Allah onu korusun- önderliğinde, Hilafet Devleti’nin yıkılışının 102. Yıl dönümü anısına “Hilafet Nasıl Kurulur” başlıklı bir online kampanya düzenledi. Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi, seçkin bir grup fikir adamı ve davet taşıyıcılarının, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmanın şerî metodunu açıklayan önemli konuları tartışacağı özel bir sonuç konferansı düzenledi.
Bu konferansın başında Celil Âlim Ata Bin Halil Ebu Raşta’nın açılış konuşması yer aldı. Aliy ve Kadir olan Allah’tan, kendisine işitmek ve itaat etmek üzere biat etme şerefine nail olmamızı niyaz ediyoruz; konuşmasında şunlar geçti:
Ardından ümmetin tarihi karardı. Hilafet, hak ve adalet devleti iken, yöneticileri arasındaki çekişmenin şiddetli olduğu elli küsur devlete bölündü. Hatta bu ayın ortasında Suriye ve Türkiye’de meydana gelen şiddetli deprem bile ayrılıklarını gideremedi, tek bir devlet altında birliklerini yeniden sağlayamadı. Bilakis depremden önce ve sonra parçalanmışlıklarını sürdürdüler. İbret almıyorlar!
Müslümanlara yönelik saldırıya, kimseye yardımı dokunmayan, açı doyurmayan süslü ve boş sözlerle değil, keskin kılıçlarla, düşmana şeytanın vesvesesini unutturan darbelerle yanıt verilmelidir... Müslümanlar, Halifeleri varken böyle yanıt veriyordu. O dönemdeki olayların gidişatı, bunu göstermektedir. Bu, basiret ve feraset sahibi birinin asla inkâr edemeyeceği değişmez bir gerçektir...
İlk konuşmaya gelince; Üstad Ahmed el-Kasas “İslami Yönetim Sisteminin Yüceliği” başlıklı bir konuşma yaptı; konuşmada şunlar geçti: İslami sisteme ve İslam şeriatına, dahası genel olarak İslam’a yönelik en büyük iftiralardan biri, İslam'ın bir yönetim sistemi getirmediğinin söylenmesidir. Nitekim bu yalanı hafife alanlar, İslam’ın yönetim sistemi alanında genel kurallar ve bazı gaye ve maksatlar dışında bir şey getirmediğini, dolayısıyla şayet Müslümanlar İslam için bir devlet kurmak istiyorlarsa İslam’ın hedeflerini, İslam'ın gayelerini ve İslam’ın maksatlarını uygulamak için insanların bildiği yönetim sistemleri arasından en elverişli olanı seçmeleri gerektiğini söylediler. Bu ise İslam Nizamına yönelik en büyük bir iftiradır. Zira Allah Subhanehu ve Teala, ayrıntılı bir yönetim sistemi getirmiş olup herhangi bir yönetim felsefesi bu kadar ayrıntılı bir şekilde gelmemiştir.
İkinci konuşmaya gelince; Şeyh Yusuf Maharza “Ümmetin Liderliği” başlıklı bir konuşma yaptı; konuşmada şunlar geçti: Gerçek liderliğe değinilmemesinin nedenlerinden biri de, yaşadığımız sistemin demon (para ve servet için kullanılan bir tabir) ağaçları ve demon sebzeleriyle dolu olmasıdır. Bununla büyüyüp şişirilen kirli siyasi parayla yaşayan hareketleri kastediyorum. Zira cahiller bunun büyük bir şey olduğunu sanıyorlar. Dolayısıyla dinin gerçek taşıyıcılarının toplum üzerinde somut maddi bir etkisinin olmadığını gördüklerinde, onlar bunun daha iyi olduğunu zannettiler. Oysa durum böyle değildir. Zira Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, mağarada gizlenen kovulmuş bir muhacirdi ama O, etkiliydi, parlaktı, güçlüydü ve itaatkardı. Güç ve kuvvetin düşmanın elinde olmasına, onların büyük maddi güçlere sahip olmalarına ve sahada, karar, söz ve liderlik sahipleri olarak görülmelerine rağmen ancak gerçekte insanlar, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in getirmiş olduğu bu yeni düşünceye boyun eğdiler… Aynı şekilde vakıaya yapışıp kalmayan, anlık maddi kazanç denklemlerine girmeyen, ideolojinin yanında duran, onu aşmayan, dahası kontrolü ele geçirmeden önce gerçek boyutu ve aktif etkisi ortaya çıkmayan ideolojik bir cemaatti.
Üçüncü konuşmaya gelince; Dr. Muhammed Malkavi “İdeolojik Parti” başlıklı bir konuşma yaptı; konuşmada şunlar geçti: Küfre, şirke ve zulme dayalı rejimler var. Öncelikle bu rejimlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Zira bunlar bir Halife’ye biat edemezler veya böyle bir boşlukta devlet kuramazlar. Bu yüzden kararlı bir şekilde bu varlığın yerine başka bir varlık kurmak için çalışmak gerekir. Bu varlık ise, işitmek ve itaat etmek üzere biat edilecek, Allah’ın Kitabı ile hükmedecek, bir kalkan olacak ve arkasında savaşılacak ve tüm Müslümanların sorumluluklarını taşıyacak bir Halife’nin olduğu Hilafet Devleti’dir.
Dördüncü konuşmaya gelince; Üstad Muhammed Cami “Nusretin Kaçınılmazlığı” başlıklı bir konuşma yaptı; konuşmada şunlar geçti: Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmanın şerî metodu nusret olup bundan sapmak, örneğin namazın rekatlarına muhalefet etmek gibi İslam’a açıkça muhalefet etmektir! Onu gerçekleştirme metodu tam ve ayrıntılıdır. Dolayısıyla herhangi biri, onların tabiriyle yumuşak güçlerde olduğu gibi Hilafete müzakereler, diplomasi ve diyalog yoluyla ulaşabileceğimizi veya otoriteyi tamamen ele geçirmek için milisler ve silahlı hareketler oluşturarak Hilafete ulaşabileceğimizi söyleyemez. Zira Hilafeti kurmanın, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ayrıntılandırdığı, pratik olarak uyguladığı ve sayesinde otoriteyi teslim aldığı açık ve berrak bir metodu vardır. Hizb-ut Tahrir’in Hilafeti kurmak için takip ettiği metot işte budur… O halde bu otoriteyi, kendi halkına, İslam ümmetine ve dünya işlerini İslam’la idare etmek için bu İslam’ı bir yaşam tarzı ve nizamı olarak taşıyacak olan ideolojik bir partiye teslim edin… Zira içerisinde devletin işlerini yeterince idare edebilecek yetkin muhlis adamların bulunduğu işte bu partidir. Dolayısıyla silahlı kuvvetlerin evlatları, şayet Hizb-ut Tahrir’e nusret verir ve dini ikame eden ve şeriatı uygulayan bir Halife’ye şerî bir biatın olması için otoriteyi de ona verirlerse, işte o zaman zafer gerçekleşecek ve Allah'ın izniyle İslam iktidara gelecektir.
Son konuşmacıya gelince; Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Başkanı Mühendis Selahaddin Adada “Hilafet Nasıl Kurulur” başlıklı bir konuşma yaptı; konuşmada şunlar geçti: Nitekim konuşmada Hilafet nasıl kurulur sorusuna cevap verdi? Öncelikle Hilafetin bir devlet olduğunu ve herhangi bir devletin, proje, irade ve otorite gibi üç unsura dayandığını anlamamız gerektiğini söyledi. Projeye gelince; Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin olması için Nübüvvet Minhacı üzere olması gerekir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Hilafetin geri dönüşü hakkındaki hadisi, Raşid Halifelerden sonraki gibi olan bir Hilafetten değil, Nübüvvet Minhacı üzere olan bir Hilafetten bahsetmektedir. Çünkü hadis, Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavliyle son bulmaktadır: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır.” İkinci unsur irade: İrade, kamuoyu tarafından ifade edilir. Çünkü devlette istikrarı sağlayacak olan odur. Nitekim yönetim sistemini veya Hilafeti istemeyen bir halk, istikrarsızlık oluşturacak ve yönetimi bozacaktır. Bu nedenle kamuoyu, Hilafet’in kurulmasında temel bir unsurdur. Üçüncü unsura gelince; bu otoritedir. Zira otoritesiz Hilafet kurulmayacak, Müslümanların kitaplarda yazılmasını hayal ettikleri İslami bir proje olarak kalmaya devam edecek ve bugün olduğu gibi kim ona davet ederse zindanlara atılacaktır. Hilafeti kimin kuracağına gelince; aynı şekilde onların omuzlarında üç yön vardır, bu bir farzdır ve şunlardır: İdeolojik bir parti, Hilafeti yönetim nizamı olarak kabul eden ümmet ve güç ve kuvvet ehli.
Hizb-ut Tahrir Emiri’nin -Allah onu korusun-, güç ve kuvvet ehlini Hizb-ut Tahrir’in Raşidi Hilafeti kurmaya yönelik projesine yardım etmeye davet ederek sonlandırdığı konuşmasını tekrar ediyoruz: Onlara, İslam ümmetinin büyük fedakarlıklar yaptığını hatırlatıyoruz; zira birçok Müslüman ülkede İslam’ın geri dönüşü uğruna ölümün göze alındığı gibi Filistin, Irak, Şam, Cezayir, Mısır, Keşmir ve diğer yerlerdeki sahnelerin, İslam ümmetinin İslam uğruna ölümü göze almaya hazır olduğuna tanıklık etmektedir; nitekim Hizb-ut Tahrir de projesini ortaya koydu, fedakarlıklar gösterdi ve aynı şekilde gençleri de projeyi İslam ümmetine ve siz nusret ehline ulaştırmak için ölümü göze aldı. Zira Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet projesi için davet kampanyasını yayma uğruna Hizbin birçok genci yerinden edildi, hapse atıldı, işkence gördü ve öldürüldü ve şimdi geriye ölümü göze alacak siz nusret ehli kaldı. Burada sizlere, İkinci Akabe Biatı hadisini ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Ensar Rıdvanullahi Aleyhim arasında geçenleri hatırlatıyoruz; zira şöyle dediler; biat ettik ey Allah’ın Rasulü! Vallahi biz savaş erleriyiz, silah ehliyiz.Bunu nesilden nesile devraldık. Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara, kana kan var dedi. Ben sizdenim, siz de bendensiniz. Sizin savaştığınız kimselerle savaşır, barış yaptığınız kimselerle de barış yaparım. İşte şayet Hilafetin kurulması için nusret verirseniz Hizb-ut Tahrir’in Emiri, Hizb-ut Tahrir’in gençleri ve tüm İslam ümmeti sizlere, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in dediğini diyecektir. O halde sizi durduran nedir? Yine sizlere, Allahu Teala’nın şu kavlini hatırlatıyoruz: وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً “Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.” [Talak 3] Sadakallahul azîm (azîm olan Allah doğru söyledi).