Pazartesi, 16 Muharrem 1446 | 2024/07/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ramazan’da, İslam’ı Doğru Bir Şekilde Anlamaya ve Onun Getirdiğinin Tamamıyla Amel Etmeye Yatırım Yapalım

بسم الله الرحمن الرحيم

Ramazan’da, İslam’ı Doğru Bir Şekilde Anlamaya ve Onun Getirdiğinin Tamamıyla Amel Etmeye Yatırım Yapalım

Dinlerini yok etmek ve onları dinden uzaklaştırmak amacıyla İslam ümmeti üzerine, onlarca yıldır çeşitli saptırmalar, çarpıtmalar ve tahrifatlar uygulandı. Ancak her yıl Ramazan ayı bize, hayrın sinelerde gizli olduğunu, Müslümanların kalplerine çöken kara bulutların Allah'ın izniyle yok olacağını, özellikle de bilinçli çabaların İslam’ın saf mefhumları ve çözümlerinin üzerinde birleştiğini ve bunların da Allah’ın rızası olan hedeflerine giden yolu beslediğini teyit etmek için yeniden geliyor.

İslam ümmetinin muhlis evlatlarının, ortadan kaldırması gereken kara bulutlardan biri de, Müslümanların genelinin İslam’ın ruhi ve ahlaki yönüyle sınırlı kalması ve onunla yetinmesidir; zira bu husus, namaz kılmaları, oruç tutmaları, gece kalkmaları, gecenin ilerleyen saatlerinde ve günün sonunda Kur'an okumakta acele etmeleri, zekat vermeleri ve bunlarla sınırlı kalmaları şeklinde Ramazan ayında açıkça görüldüğü gibi aynı şekilde bu, Ramazan ayı dışında da takvalı bir Müslümanın sadece namazlarını düzenli şekilde kılması ve insanların onun elinden ve dilinden emin olması gibi hatalı bir algı şeklinde ortaya çıkıyor.

Allah İslam’ı dinlerin sonuncusu kılmış ve onu, hayatın her alanına yön vermesi için göndermiştir; bu nedenle Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, İslam Devleti’ni kurmayı amaçlamış, O ve Sahabe-i Kiram, yolunda en değerli ve kıymetli şeyleri feda edecek şekilde daveti taşımıştır. Dolayısıyla Ramazan ayı onlar için, itaat, fetih, Kur’an ve Furkan ayı olmuştur; bu yüzden Ramazan ayında dilleri dua ve ayetlerle ıslanmış ve cihad, Allah’ın kelimesini yüceltmek ve daveti yaymak için canlarını hiçe saymışlardır. Dolayısıyla İslam’ın kendisiyle amel edilmesi gereken hükümleri açıklamaksızın hiçbir boşluk bırakmadığı ruhi, ahlaki, siyasi, ekonomik ve diğer yönlerin arasını birleştirmişlerdir. Böylece İslam ekilmiş, yeryüzü Allah’ın şeriatının hükümranlığıyla yeşermiş ve Müslümanların, onlarda hayrın ve diğer ümmetler için şahit olmanın somutlaşmasını sağlayan gücü, kuvveti ve risaleti olmuştur.

Sonra durum değişmiş, onların ardından namazı ihmal eden, dahası hayatın her alanında İslami sistemin uygulanmasını ihmal eden halefler gelmiş; böylece İslam ümmeti, şerî hükümlere, İslam’ın hayata yönelik bakış açısına saldıran ve yalan, uydurma ve iftirayla hakka batılı giydiren düşmanlarının oklarının açık hedefi olmuştur.

Batılı fikri saldırının ve bilinç eksikliğinin bir sonucu olarak, Müslümanların zihinlerindeki İslam anlayışı zayıflamış, din cami köşeleri ile güzel ahlak arasına sıkışıp kalmış ruhi ve ruhban dini haline gelmiş, azim İslam’ın geri kalan hükümleri saf dışı kalmış ve insanlar onları ihmal etmiştir. Bu nedenle bu mübarek ayda asıl kaygısı Allah’ın rızasını kazanmak olanların, her şeyden önce dininin hakikatini anlamak için kolları sıvamaları gerekir ki böylece itaatleri kabul edilsin ve Allah’ın emrettiği şekilde farzları yerine getirmede acele etsinler. Zira kişi, bu farzlardan bir kısmını alıp diğer bir kısmını terk etme şeklinde istediğini seçme hakkına sahip değildir.

Allah’ın emrettiği en büyük farzlardan biri de, şeriatla yönetecek ve İslam davetini dünyaya taşıyacak bir devlet kurmaktır. Bu yüzden bir Müslümanın, siyasetle meşgul olmanın yani insanların işlerini gözetmenin, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ameli olup bunun da bir ibadet olduğunu çok iyi anlaması gerekir; zira siyaset, düşmanların kasıtlı olarak tasvir ettikleri gibi kurnazlık, hilekârlık, Makyavelizm ve dini kirleten bir necaset değildir; aksine siyaset, gerek siyasi ve ekonomik sistemi içeren hükümleri gerekse eskiden olduğu gibi bizleri yeniden egemenlik ve otorite sahibi bir ümmet yapacak ve Rabbinin şeriatı ve alemlere rahmet olarak gönderdiği risaletiyle müreffeh kılacak her şeyi geri getirmenin bir yoludur.

O halde pusulası Allah’ın emir ve yasaklarına bağlı kalmak için doğru istikamete yönelmek olan birinin, dine yardım etmek ve onu hayatta yeniden harekete geçirmek için çalışanlarla birlikte çalışması gerekir. Zira tövbe etmek ve itaat ve Allah’a yaklaşma yolunda ilerlemek üzere Allah'a söz vermek için Ramazan’dan daha faziletli bir şey yoktur.

Bir Müslümanın salih olması ve çevresindekileri ıslah etmesi için, İslami mefhumları irdelemek, hayırlarda acele etmek, İslam’ı güçlü ve tesirli bir şekilde taşımak amacıyla ciddi olarak gayret sarf etmesi gerekir ki böylece Allah onu emrettiğini yerine getirir ve yasakladığından kaçınır bir şekilde bulsun.

Herkesin kendisini ıslah etmekle meşgul olup iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve İslam’ın hükmünü geri getirecek şeylerle meşgul olmak suretiyle Allah’ın farz kılmış olduğu şeyleri yapmaması İslam’dan değildir.

Bir Müslümanın kendi nefsiyle meşgul olup başkasını kurtarmaya önem vermemesi iğrenç bir bencillik olup bu ise, izlerini takip ettiğimiz Kerim Nebimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Sahabesinde göremediğimiz bir bencilliktir. Bilakis şerî deliller, bunun tam aksini belirtmektedir; çünkü Allah, iyi emretmeyi, kötülükten sakındırmayı, zalimin elinden tutmayı farz kılmış ve içlerinde salih insanlar bulunmasına rağmen içlerinde kötülük çoğaldığında toplumların helak olacağı noktasında uyarmıştır; nitekim gemi hadisinde bizim için büyük bir ibret vardır; zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَثَلُ الْقَائِمِ عَلَى حُدُودِ اللَّهِ وَالْوَاقِعِ فِيهَا كَمَثَلِ قَوْمٍ اسْتَهَمُوا عَلَى سَفِينَةٍ، فَأَصَابَ بَعْضُهُمْ أَعْلَاهَا وَبَعْضُهُمْ أَسْفَلَهَا، فَكَانَ الَّذِينَ فِي أَسْفَلِهَا إِذَا اسْتَقَوْا مِنَ الْمَاءِ مَرُّوا عَلَى مَنْ فَوْقَهُمْ فَقَالُوا: لَوْ أَنَّا خَرَقْنَا فِي نَصِيبِنَا خَرْقاً وَلَمْ نُؤْذِ مَنْ فَوْقَنَا، فَإِنْ يَتْرُكُوهُمْ وَمَا أَرَادُوا هَلَكُوا جَمِيعاً، وَإِنْ أَخَذُوا عَلَى أَيْدِيهِمْ نَجَوْا وَنَجَوْا جَمِيعاًAllah’ın hudutları üzerinde duran kimse ile (yani Allahu Teala’nın emirleriyle dosdoğru olan, Allahu Teâlâ’nın kendisinden men ettiği şeye tecavüz etmeyen, marûfu emreden, münkerden nehyeden kimse) o hudutların içine düşen (yani marufu terk eden münkeri irtikap eden) kimsenin benzeri, bir gemi üzerinde kura çeken kavmin (yani onlardan her biri bir sehm yani nasip almak için kura atan) benzeri gibidir. Bazısı geminin üstüne, bazısı da altına isabet etti. Geminin alt kısmında bulunanlar sudan almak istedikleri zaman kendi yukarısındakiler üzerine uğruyorlardı. Bunlar: Biz nasibimiz olanda bir delik açsak ve üstümüzdekilere eza vermesek, dediler. Üsttekiler aşağıdakileri bu dilekleriyle baş başa bırakırlarsa, hepsi helak olurlar. Eğer onların ellerinden tutarlarsa hem kendileri kurtulur, hem de onlar toptan kurtulur.” [Buhari rivayet etti] Dolayısıyla hadis açık bir şekilde, toplumun kurtuluşunun ona hakkı tavsiye etmekle ve zalimin elinden tutmakla olacağını belirtmiştir.

Allah’ım bizleri, salihlerden ve dine yardım etmek için çalışan ıslah edicilerden eyle, bizleri iyiliği emredip kötülükten sakındıranlardan eyle, bizleri söz ve amel olarak kendilerinde İslam’ın cisimleştiği kimselerden ve Senin rızan için kendi nefsini satanlardan eyle. Allah’ım bizleri Hilafet Devleti’nin askerlerinden ve şahitlerin eyle, bizden razı olarak canımızı al ve bir sonraki Ramazan’ın bize, İslam bayrağının göklerde dalgalanıyor olarak gelmesini nasip et. Allahümme Amin yâ Rabbel Âlemîn.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Minnet Tahir

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER