- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Ramazan, Tefekkür ve Değişim İçin Bir Fırsattır!
Yaşadığımız acılara, hüzünlere ve felaketlere rağmen gelişinden dolayı sevindiğimiz mübarek Ramazan ayı geldi çattı. Ramazan, bereketi ve büyüklüğü hakkında birçok ayet ve hadisin geçtiği bir aydır: Bunlardan biri de Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ramazan'ın ilk gecesi hakkındaki şu kavlidir: وَيُنَادِي مُنَادٍ يَا بَاغِيَ الْخَيْرِ أقْبِلْ وَيَا بَاغِيَ الشَّرِّ أقْصِرْ “Bir münadi şöyle seslenir: Ey hayır isteyen, gel! Ey şer isteyen, uzaklaş!” Dolayısıyla hayır isteyen onu talep eder ve onun için çalışır, şerri isteyen de onu talep eder ve onun için çalışır; yani herkes umduğu ve istediği hedefe göre amel eder.
Ramazan, hayır ve bereket ayıdır, dünya ve ahirette kurtuluşa ermek amacıyla çalışmak için büyük bir fırsattır. Ramazan itaat mevsimidir ve gerçek kurtuluş olan Allah'ın rızasına nail olmak için iyilik amellerinde yarışma ve takvayı gerçekleştirme alanıdır. Ramazan, sadece oruç ve ibadet ayı olduğu için değil, aynı zamanda Allah ile olan ilişkilerimiz üzerinde düşünmek, hayat yolumuzu daha iyiye doğru değiştirmek için yeniden değerlendirmede bulunmak, gerçek hedeflerimizi düşünmek, hayatımızdaki başarı mefhumunu dünyevi bakış açısına göre değil, aksine dini, manevi ve ahlaki bakış açısına göre belirlemek için değerli bir fırsat olduğundan dolayı faziletli ve ayrıcalıklı bir aydır.
İçinde yaşadığımız ve maddi başarıya ve mesleki kazanımlara odaklandığımız bu materyalist dünyanın gölgesinde Ramazan bizlere, hayatın geçici bir yer olduğunu ve buradan ahiret için, yani ebedi yurdumuz için hazırlanmamız gerektiğini hatırlatıyor. Bu ay, para toplamak ya da şöhrete kavuşmak için değil, aksine imanı, salih ameli, imtihanları, sabrı ve Allah'a itaati sınamak için bir aşamadır ki bu da bizim, gerçek başarının mahiyetini ve onun nasıl gerçekleşeceğini yeniden düşünmemize yardımcı olacaktır. Bu başarı sadece servet veya sosyal statü ile ölçülmez, aksine iç huzurla, nefsi tatmin etmekle ve Allah'a yaklaşmak ile de ölçülür. Dolayısıyla Ramazan, ruh ile beden, iş ile ibadet, dünyevi başarı ile gerçek başarı arasındaki bir dengedir. Bunu gerçekleştirmek için zamanımızın bir kısmını, niyetlerimizi, eylemlerimizi ve ahlaki ve ruhani refahımızı nasıl iyileştirebileceğimizi düşünmeye ayırmalıyız.
İki sınıf insan vardır: Hedefini veya hedeflerini belirleyen, dolayısıyla ne istediğini ve ne yapacağını bilen sınıf ve günlerin nasıl geçtiğini bilmeyen sınıf! Bu aynı zamanda Ramazan’da da gerçekleşir: Hedefini belirleyen, Ramazan'dan ne istediğini ve toplamayı umduğunu meyvenin ne olduğunu bilen bir sınıf. Diğeri ise, Ramazan ayında saçma ve anlamsız programlar da dahil olmak üzere uydu kanallarından yayınlanan dikkat dağıtıcı türlerin cazibesine kapılan, zamanlarını elektronik iletişim sitelerinde boşa harcayan, hiçbir faydası olmadığı halde arkadaşıyla sabaha kadar ayakta kalan, sonra da gün boyu uyuyan gafil, umursamaz ve ihmalkar sınıftır. Bunların bazıları, oruçlu olduklarını bahane ederek başkalarına kötü davranan, sanki oruç sadece yeme ve içmekten uzak kalmaktan ibaretmiş gibi azgınlıklarına ve şeriata aykırı davranışlarına devam eden dar görüşlü kimselerdir!!
Gelin tüm bunlardan sakınalım; çünkü bunlar, bizi en iyi zamanlardan ve en iyi maksatlardan mahrum bırakmaktadır; bu yüzden ecir, sevap ve Allah Celle ve Âla'nın rızasını kazanmak için çabalayarak kurtuluş yollarını takip etmek için hedeflerimizi belirleyelim, Subhanehu'nun yardımını isteyelim, acizlik göstermeyelim ve dikkatimizi dağıtmayalım. Mahrum olan kişi, ecirler mevsiminde ecirden mahrum kalan kişidir; aldanmış kişi ise, değerli bir malı ucuz bir bedel karşılığında zayi eden kişidir.
Gelin nefsimize bakalım, her birimiz dürüstçe ve şeffaf bir şekilde kendi durumuna ve hedeflerine bir baksın:
Davranışlarımız bu ayın ruhaniyetiyle uyumlu mudur?!
Gün boyunca sözlü ya da fiili olsun Allah'ı öfkelendiren her şeyden uzak durarak orucu hakkıyla tutuyoruz muyuz, yoksa sadece yiyecek ve içecekten mi uzak duruyoruz?
Geceleri namaz, tesbih, tehlil, Allah'ı zikretme ve benzerleri gibi salih ameller mi yapıyoruz, yoksa Ramazan ayında daha önce bahsettiğimiz gibi birçok insanı baştan çıkaran eğlenceli şeyler mi yapıyoruz?
Kur'an ayetlerini tedebbür ediyor muyuz, yoksa Kur'an ayetleri okuduğumuz ve üzerinde tedebbür edip düşünmeden ya da hükümlerini uygulamadan okumayı bitirmek için yarıştığımız sayfalardan mı ibarettir?
Ailemizle, arkadaşlarımızla ve komşularımızla dayanışma içerisinde olup yoksulların ve muhtaçların, özellikle de birçokları bu koşullar içinde oldukları halde istemekten çekinenlerin ihtiyaçlarını hissediyor muyuz yoksa herkes, “Allah'ım senden kendim ve ailem için istiyorum, yükümü ve endişelerimi hafiflet” mi diyor?!
Ayrıca Ramazan ayı ibadet ayıdır. Uyku, hareketsizlik ve tembellik ayı olmadığı gibi aksine üretim ve amel etme ayıdır. Özellikle bazı kamu hizmetinde çalışanlar olmak üzere Ramazan mevsimini işi bırakmak veya ihmal etmek için bahane olarak kullanan birçok kişi vardır; bu yüzden onların işlerini gerektiği gibi yapmadıklarını, tembellik ettiklerini, belki de onlardan birinin size, oruç tutuyorum görmüyor musun dediğini görmekteyiz? Oruç tutma bahanesiyle asabi oluşlarından ve kötü ahlaklarından bahsetmiyorum bile.
Ramazan, bereket ve hayır ayı olup bunlardan biri de oruç tutanları iftar ettirmektir; zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ فَطَّرَ صَائِماً كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ الصَّائِمِ، وَإِنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْءٌ “Kim, bir oruçluyu iftar ettirirse, ona oruçlunun sevabının aynısı verilir (onun kadar sevap kazanır). Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” Evet, iftar ziyafetleri ve sofraları var ama hani oruç tutanlar, hani insanlar nerede? Peki iftar ziyafetleri yoksullar, fakirler ve akrabalar için mi, yoksa sadece zenginler ve çıkar sahipleri için mi? Peki ziyafetler Allahu Teala'nın rızasını kazanmak ve oruçlu bir kimseye iftar ettirmenin ecrine nail olmak için mi, yoksa övünmek, böbürlenmek, riya ve ikiyüzlülük için midir?!
Camiler namaz kılanlarla dolu ancak sanki Allah Subhanehu cemaatle ve camilerde namaz kılınmasını sadece Ramazan ayında talep etmiş gibi Ramazan'dan sonra birkaç kişi dışında camilerin bomboş olduğunu görürsünüz.
Yani bu faziletli ayda ruhaniyet hani nerede? Bu ayda gerçek anlamda Allah'a yaklaşmak hani nerede?
Bereket ayının gelişinden dolayı evlerimizi sevinç içinde süslediğimiz gibi onu karşılarken de kalplerimizi imanla, sevgiyle, dayanışmayla, gerçek hoşgörüyle, başkaları hakkında iyi zanda bulunarak, ve onlara sevindikleri şeyleri hatırlatarak, gıybetten kaçınarak ve ilişkilerimizde kaybettiğimiz diğer birçok harika İslami ahlak ve değerle parlatarak nefislerimizi, kalplerimizi ve dillerimizi de süslemeliyiz.
Ramazan, Allah’ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hakkında şöyle buyurduğu günlerden başka bir şey değildir: رَغِمَ أَنْفُ امْرِئٍ أَدْرَكَ رَمَضَانَ فَلَمْ يُغْفَرْ لَهُ “Ramazân-ı Şerif’e girip de mağfiret edilmeyen kimse perişan olsun!”
Sonuç olarak diyoruz ki Ramazan iki cümleyle özetlenebilir: “Ramazan kısadır ve ihmali hoş görmez, gelişi ise tembellik kabul etmeyen bir geçiştir.” O halde ne zaman tembellik etsek, Allahu Teala'nın oruç ayetindeki şu kavlinin hatırlayalım: أيَّاماً مَعْدُودَاتٍ”Sayılı günlerdeolmak üzere (oruç size farz kılındı).” [Bakara 184] Evet, sayılı günler ama iyi değerlendirirsek ecri çok büyüktür; bu yüzden Allah bizleri ve sizleri bu ayı değerlendirmeye muvaffak olanlardan eylesin.
Allah Azze ve Celle'den bizleri Ramazan ayında ve ramazan dışında ibadetleri makbul olanlardan kılmasını niyaz ediyoruz. Allah'ım bizi Kadir Gecesi'ne ulaştır ve bizi onda kurtuluşa erenlerden kıl. Allah’ım, Ramazan ayını bizim için tamamla ve onda bizim için iyilik, bolluk ve bereket hazırla, Allah’ım vaadini ve Rasulünün Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in İslam Devleti hakkındaki müjdesini gerçekleştir. Allah bizlerin de, sizlerin de itaatlerini ve salih amellerini kabul etsin.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müslime Şâmî (Ümmü Suheyb)