Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Danimarka Okullarında Önerilen Başörtüsü Yasağı Laiklik İle Faşizm Arasındaki İnce Çizgiyi Bir Kez Daha Gözler Önüne Seriyor

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Danimarka Okullarında Önerilen Başörtüsü Yasağı

Laiklik İle Faşizm Arasındaki İnce Çizgiyi Bir Kez Daha Gözler Önüne Seriyor

Haber:

25 Ağustos’ta Danimarka hükümeti tarafından atanan bir komisyon, ülke genelindeki ilkokullarda kızların başörtüsünün yasaklanmasını tavsiye etti. Küçük Müslüman kızların aileleri tarafından başörtüsü takmaya zorlandığına dair küstah ve kanıtlanmamış önermeye dayanan yasak, resmi, özel ve ücretsiz ilköğretim okullarında uygulanacak.Danimarka’daki devlet okullarında öğrencilerin kendi istedikleri gibi giyinmelerine izin veren tek tip bir politika olmamasına rağmen komisyon, başörtüsü takmanın Müslüman kızları diğer Danimarkalı kızlardan farklılaştırdığını savundu. Ayrıca komisyon, bağımsız İslami okulların denetiminin sıkılaştırılmasını tavsiye etti ve anaokulundaki grupların nüfusu yansıtması gerektiğini ve daha küçük etnik kökene sahip “seçilmiş” ebeveynler için Danimarkalı çocuk yetiştirme yöntemleri üzerine kurslar olması gerektiğini belirtti. Komisyonun ilan edilen hedefleri, şu konularda tavsiyelerde bulunuyor: “Danimarka’da azınlık kökenli kadınların, diğer Danimarkalı kadınlarla aynı hak ve özgürlüklere sahip olmasını nasıl sağlayabiliriz? Müslüman kadınların çocuklarını dini inançlarına göre yetiştirmelerini engelleme girişimi düşünüldüğünde bu komik bir şeydir.”

 

Yorum:

Bu öneri, Danimarka tarafından uygulanan ve Müslümanları ve diğer küçük etnik grupları doğrudan hedef alan ve marjinalleştiren bir dizi saldırgan İslam karşıtı ve ırkçı asimilasyon politikasına yapılan son eklemedir. Örneğin ülkedeki “Getto Yasası” göçmenleri “Batılılar” ve “Batılı olmayanlar” olarak ayırıyor ve bu da Müslüman göçmenler ve diğer etnik kökenlerden olan ailelerin zorla tahliye edilmelerine yol açıyor. Dolayısıyla Danimarkalı politikacıların ve siyasi partilerin İslam ve Müslüman karşıtlığı söylemleri normal ve yaygın bir hale geldi ve yabancı düşmanlığı büyüyen sektörün desteğini kazanmak için seçim zamanlarında iyice tırmandı. Yaklaşan Danimarka genel seçimlerinin ve Danimarka Sosyal Demokrat Partisi hükümetinin ve onu destekleyen partilerin kamuoyu yoklamalarında geride kalmasının, başörtüsünü yasaklamakla ilgili bu son İslam karşıtı öneride rol oynadığında şüphe yoktur.Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü Medya Sorumlusu Nur Alvan şunları söyledi: “Danimarka ve tüm Avrupa’da ne zaman seçimler yaklaşsa, siyasi gruplar halk desteğini harekete geçirmek için Müslüman ve etnik azınlıkların maskara, günah keçisi ve kolay bir av haline geldiği büyüyen ve tehlikeli olan bir eğilimin olduğunu görüyoruz.”

Okullarda başörtüsü yasağını destekleyenler, İslami kıyafetin küçük kızlar için sosyal kontrol biçimlerinden biri olduğunu iddia ediyor. Ancak hakikatte, Müslüman kızların dini inançlarına göre giyinmelerini engellemek, totaliter sosyal kontrolün tezahürlerinden biri olup sadece İslam’ın şeytanlaştırılmasını, damgalanmayı, toplumsal dışlanmayı, Müslüman kadınların toplum içinde karşı karşıya kaldığı ayrımcılığı ve düşmanlığı körüklüyor. Avrupa Komisyonu’na göre araştırmalar, başörtüsü takmanın Danimarka’da kadınların istihdamına engel olabileceğini ortaya koymuştur. Ayrıca Stanford Üniversitesi tarafından 2020’de yapılan bir araştırma, Fransa’daki devlet okullarında başörtüsü yasağının, Müslüman kızların orta öğretimlerini tamamlamalarını ve işgücü piyasasındaki yollarını engellediğini ortaya koymuştur.

Bütün bunlar, laik siyasetin ve genel olarak laik sistemin tehlikeli ve öngörülemez doğasını bir kez daha doğrulamaktadır. Zira ırkçılık ve azınlıklara yönelik siyasi saldırılar, seçimleri kazanmak için kabul edilebilir bir araç olarak görülmektedir. Ayrıca Fransa, Belçika ve Hollanda gibi diğer laik Avrupa ülkelerinde uygulanan başörtüsü ve peçe yasaklarının açığa çıkardığı gibi, yönetenlerin önyargılarına ve siyasi hırslarına dayalı kaprislerine binaen dini mezheplerin haklarından vazgeçilebilir. Bu da laik yönetim ile faşizm arasında ne kadar ince bir çizginin olduğunu gösteriyor. Zira değerleri nüfusun çoğunluğu tarafından yabancı olarak görülenler, ikinci sınıf vatandaş ve toplumdan dışlanmış muamelesi görmekte ve hukukun demir yumruğu aracılığıyla laik inanç ve yaşam tarzları benimsenmeye zorlanmaktadır. Bu ise, herhangi bir laik sistem veya beşeri durum altında yaşayan Müslümanlara, İslami hak ve inançlarının bu tür devletlerde korunmayacağını veya güvende olmayacağını hatırlatmalıdır.

Laik sistemin, tüm mezhepler arasındaki uyumu ve tüm dinlerin mensuplarına saygı duyulduğunu ve korunduğunu hissettirmeyi sağlayamadığı gayet açıktır. Elbette tebaasının derinden kök salmış dini hassasiyetlerini asimile etmek için mücadele eden, farklı bir inanca sahip olanları zorla kendi bakış açısıyla besleyen ya da kimin iktidarda olduğu temelinde küçük etnik dini grupların haklarından vazgeçebilen herhangi bir sistem, kesinlikle sağlam veya istikrarlı bir yönetim modeli değildir.

Okullarda başörtüsünün yasaklanması, Müslüman gençliğin İslamlaştırılmasını önlemek için Batı’daki laik hükümetler tarafından uygulanan bir dizi politikanın yalnızca bir parçasıdır. Bu yasak Müslüman kızlara, okulda İslami kökenlerini öğrenmeye hakları olmaması gerektiğine ve Müslüman anne babalara da çocuklarına erken yaştan itibaren İslami inanç ve uygulamalar inşa etme hakkına sahip olmaması gerektiğine dair bir mesaj veriyor. Bu yüzden Batı’da yaşayan Müslümanlar olarak, İslami kimliğimizi sulandırmaya veya gençlerimizi ve nesillerimizi İslami inançlarımızdan uzaklaştırmaya yönelik her türlü girişime karşı muhalefetimizi güçlü bir şekilde ifade etmeye devam etmemiz kritik önem taşımaktadır. Ayrıca İslami vaciplerine güvenle sımsıkı sarılmaları ve onları hikmetli ve güçlü delillerle savunabilmeleri için çocuklarımızda dinleriyle ilgili derin bir anlayış, takdir ve gurur oluşturmamız gerekir. Ayrıca İslam’ı, daha geniş bir gayrimüslim topluluğa, insan ilişkilerini adil ve uyumlu bir şekilde düzenleyebilen laikliğe alternatif bir sistem olarak sunmamız gerekiyor. Buna dair bir örnek ise, İslami yönetim sisteminin, diğer dinlere sahip olanların dini inançlarını yasaların tam koruması altında yaşamlarını nasıl sağladığı ve dini haklarına zarar verilmesine müsamaha göstermediğidir. Bu ise kararsız ve taraflı insan akıllarının değil, yaratıcı Subhanehu ve Teala’nın koyduğu bir sistemin sonucudur.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ * أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَRabbimiz Allah'tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır.” [Ahkaf 13-14]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Nesrin Nevaz

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER