- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
“Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz” [Saff-2]
Haber:
Sözde Hizbullah partisinin genel sekreterliği görevini yürüten Hasan Nasrallah’ın 3/11/2023 Cuma günü yaptığı konuşması.
Yorum:
İslam ümmetinin evlatlarına yakışan sefihlerin-ahmakların sözlerine aldanmamaları ve onların sözlerine meyletmemeleridir; zira Saff suresinin ilk ayetlerinde, onların sefihlerin sözlerinin etkisi altında kalmamalarını sağlayan uyarılar vardır; çünkü Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ * كَبُرَ مَقْتاً عِندَ اللهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” [Saff 2-3] Bu, İslam hakkında bir şey iddia edip sonra söylediğini yapmayan ve her defasında söylediklerinden geri dönen çığırtkanların gerçekliğine ışık tutan siyasi bir kaidedir!!
İslam’a göre sözleri şayet eylemler takip etmiyorsa, o zaman Müslüman toplumda boşlukların oluşmasına neden olan tehlikeli bir durum var demektir; dolayısıyla bu tür insanlar, “(yaptıklarına) uygun bir ceza olarak” Allah’ın nefretini hak etmişlerdir; şüphesiz Subhanehu kullarından haberdardır. Bu beyan, Müslümanların bu tür kişilere karşı uyanık olmaları yönünde bir talimat içermektedir ki böylece aynı delikten iki kere sokulmasınlar! İşte Müslümanları, yalan ve iftirayla konuştuklarını iddia eden bu sapkınların sözlerinin etkisi altında kalmamalarını sağlayan şey budur!
Şayet eylemler sözlerle çelişiyorsa o zaman meselenin temeli açık olup bir müminin, bir kez bile olsa o deliğe sokulmaması gerekir!
İran partisinin Lübnan’daki liderinin sözleri, sürekli olarak Müslümanların kulaklarını sözleriyle dolduran bu tür çığırtkanlıkları bünyesinde somutlaştıran çağdaş bir modeldir. Bu çığırtkanlıklardan en öne çıkanı, Hasan’ın konuşmalarını, bu meseleye yardım etmeye yönelik ciddi eylemler olmaksızın sadece sözlerle doldurduğu Mescid-i Aksa meselesidir. Sadece bu da değil; zira bu iddiacının tehlikesi daha kötü ve daha tehlikeli olanın bile ötesine geçmiştir; çünkü eylemleri sözleriyle çelişir bir hale gelmiştir.Bunu sadece 3/11/2023 Cuma günü yaptığı son konuşmasına dayanarak söylemiyorum; zira bu söylediğim, içeriği onun Filistin’deki savaşa katılmama arzusunu ifşa eden konuşmasıdır. Hiç şüphe yok ki o bu açıklamasıyla, Gazze’deki kararlı mücahitlerle karşı karşıya kaldığında bu varlığın hedeflerine ulaşmaktan alıkoyan gerilimi azaltmak için Yahudi varlığına arkadan güvence verdiği noktasındaki niyetten habersiz olmadığını göstermektedir!
İyi olduğunu sandığımız bu zan, garip değildir! Zira mesele her seferinde kesinlikle zannın da ötesine geçmiştir; çünkü daha yakın zamanda Amerika’nın onayıyla çizilen Lübnan ile Yahudi varlığı arasındaki sınırların normalleşmesini tebrik edenlerin ilki o olmuştur!
Konuşmalarında Allah’ın mübarek kıldığı Filistin topraklarını gasp eden Yahudi varlığı ile mücadele ettiğini iddia eden Hasan Nasrallah’ın görevi şu olmalıydı; güce, silaha, teçhizata ve sayıya sahip olan bu iddiacının, bu çizilen sınırı kabul etmemesi ve ona karşı direnmesi gerekirdi; iman iddiasında bulunan bir kişi, Yahudi varlığıyla normalleşmeye meşruiyet kazandıracak böyle bir sınırın çizilmesini nasıl kabul edebilir?!
Sadece bu da değil; nitekim 3/11/2023 tarihli son konuşmasında şu sözleriyle Mescid-i Aksa meselesini cüceleştirmek istemiştir: “Aksa Tufanı operasyonu, bir Filistin savaşıdır.” Böylece sözde “direniş ekseni”, Filistin'i gaspçı Yahudilerin elinden kurtarmaya yönelik ciddi çalışmanın sorumluluğunu reddeden bir tutum ortaya koymuştur; dolayısıyla kiralık medyanın şişirmeye çalıştığı eylem baloncuklarının, İslam ümmetinin evlatlarının gözlerine serpilmeye çalışılan kum tanelerinden başka bir şey olmadığı da ortaya çıkmıştır. Bu, aynı şekilde sürekli olarak gaspçı Yahudilerin koruyuculuğunu yapan Müslüman ülkelerdeki tüm hain yöneticiler için de geçerlidir!
Artık bu hain yöneticilerin ve liderlerin tahtlarını yıkmanın zamanı gelmiştir; şüphesiz Allah’ın bu zorba saltanatın enkazı üzerine kurulmasını vaat ettiği Raşidi Hilafetin Devleti’nin kurulması Allah’ın izniyle yakındır; hatta iki mızrak boyu veya daha da yakındır. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.”
Bu, azim İslam ümmetinin ordularının komutanlarına acil bir mesajdır; adamların büyüklüğü, hedeflerinin yüceliğinde yatmaktadır; yani en büyük gaye Allah’ın rızasına nail olmaktır; yani Allah’ın kelimesini yüceltmek, başta el-Aksa beldesini kurtarma davası olmak üzere İslam’ın ve Müslümanların davalarına yardım etmek ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti kurmak için yaptığınız çalışmanın değerinden daha büyük hangi değer olabilir?! Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7]
Şüphesiz ki bunda aklı olan veya ölümünden dolayı Rahman’ın arşının sarsıldığı Sa’d İbn Muaz Radıyallahu Anh’ın ulaştığı makamın şerefine ulaşmak isteyen kimseler için bir öğüt vardır;Ensar’ın liderleri Sa’d İbn Muaz ve Useyd İbn Hudayr’ın (Allah onlardan razı olsun) ne yaptığını öğrenmek için, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in siretine bakmanız sizin için yeterlidir! İşte Hizb-ut Tahrir, sizi bu büyük şerefe ulaştırmak için sizin aranızda ve sizinle birlikte çalışmaktadır. Eğer yüz çevirseniz, belki de Allah İslam ümmetine, sizden başka ve sizin gibi olmayan adamlar bahşedecektir; Şüphesiz O, dilediğini yapmaya kadirdir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Remzi Racih -Yemen