Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Laiklik Küresel Bir Yönetim Sistemi Olarak Kesinlikle Yetersiz Olup İnsanlığı Adaletle Yönetmeye Muktedir Olan Tek Küresel İdeoloji İslam’dır

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Laiklik Küresel Bir Yönetim Sistemi Olarak Kesinlikle Yetersiz Olup İnsanlığı Adaletle Yönetmeye Muktedir Olan Tek Küresel İdeoloji İslam’dır

Haber:

Hindistan’daki bir mahkeme, ülkenin en kalabalık eyaleti Uttar Pradeş’teki İslami okulları fiilen yasakladı.Allahabad Yüksek Mahkemesinin Lucknow heyeti, 2004 tarihli Uttar Pradeş Eğitim Kurulu Yasasının “anayasaya aykırı” ve “laikliğin ihlali” olduğunu ilan etti.Bu mahkeme kararı 25.000 okuldaki 2.7 milyon Müslüman öğrenciyi ve 10.000 öğretmeni etkiliyor. Okullarda öğrencilere matematik ve fen gibi genel konuların yanı sıra Kuran ve İslam tarihinin de öğretildiği bir eğitim sistemi sağlanmaktadır. (Reuters)

Yorum:

Uttar Pradeş’teki medrese eğitimi yasağı Modi’nin seçim gündeminin bir parçası olmasına rağmen ancak öncelikle Hindistan yönetiminin laik doğasını temsil ediyor. Hindistan dünyanın en büyük laik ve demokratik bir ülkesi olarak kabul ediliyor ve dünyanın en kalabalık bu ülkesinin laik temeli İngiliz sömürge dönemine kadar uzanıyor. Yargı da dahil olmak üzere bu ülkedeki mevcut kurumlar İngiliz sömürge yönetiminin mirasını taşıyor ve sadece laik değerlere bağlıdır. Bharatiya Janata Partisi (BJP)/Hindutva’nın gündemi laik demokratik gündemle örtüşüyor ve her ikisi de İslamofobi/İslam karşıtı bakış açısını paylaşıyor. Bu nedenle Modi’nin Müslüman ve İslam karşıtı duruşu laik bir duruştan başka bir şey değildir; çünkü laiklik, doğası gereği İslam’dan nefret eder, ondan korkar ve kişisel taahhütler düzeyinde bile olsa İslam’ın varlığına tolerans göstermez.

Savunucularının da tanımladığı gibi laikliğin temel özelliği, dini inancın kişisel bir mesele olması, her bireyin kendi kişisel dini ritüellerini uygulama hakkına sahip olması ve laik devletin “inanç özgürlüğü” denilen şeyi desteklemek ve korumak için var olmasıdır. Ancak İslam’ın tartışılması söz konusu olduğunda sözde "hoşgörülü" laiklik hoşgörüsüzleşiyor ve İslam’la bağlantısı olan her şeyi ortadan kaldırma yaklaşımını benimsiyor. Yerel olarak medrese olarak bilinen ve matematik ve fen gibi genel konuların yanı sıra Kur’an ve Hadis’in de öğretildiği İslami okullar, öncelikle Müslümanların çocuklarına Kur’an ve hadis öğretmenin Müslümanlar için büyük bir ibadet olduğu ve ahirette büyük ecri verenin yalnızca Yaratıcı olduğu şeklindeki ritüel inancına dayalı olarak inşa edilmiştir. Ancak “dar” laiklik, devletin yargısını kullanarak Müslümanların bu kişisel inancına şiddetle saldırdı ve bu ülkede yaşayan beş milyondan fazla Müslümanı ciddi bir fitnenin içine soktu.

Üstelik demokrasi ve laikliğin anası İngiltere de dahil olmak üzere pek çok laik ülkede barışçıl ve fikrî İslami siyasi partilerin habis ve utanç verici bir şekilde yasaklanması, laikliğin ikiyüzlülüğünün ve iflasının bir başka kanıtıdır. Bu da laikliğin, Müslüman nesillerin dini ibadetlerini yerine getirirken uyum ve huzur içinde yaşayamayacakları bir ikiyüzlülük örneği olup tamamen beceriksiz ve küresel bir yıkım sistemi olduğunu kanıtlamaktadır. Buna mukabil insanlık tarihinde tüm dini mezheplerin bir arada yaşadığını, kişisel dini inançlarını uyguladıklarını, uyum ve barış içinde yaşadıklarını ortaya çıkaran tek küresel yönetim sistemi İslam’dır.

Laikliğin kişisel inanç ve ritüellerde bile İslam’a karşı hoşgörüsüz olması, İslam’ın evrensel bir ideoloji olarak şu anda dünyanın her yerinde gelişmesinden ve insanların, Filistin’de enkaz altında kalan laik değerlerin iflas ettiği ve çirkinliğinin ortaya çıktığı bir dönemde daha önceki dini inançları ne olursa olsun İslam’ın adaletini ve güzelliğini anlayarak kabul etmelerinden kaynaklanıyor. Batı’dan Doğu’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar laiklik, yılan gibi zehirli dişlerini ortaya çıkardı; çünkü laiklik, dünya çapında kitlesel olarak reddedilmekten korkuyor.

Dünyanın, tüm insanlığı mevcut ahlaki ve ruhi çöküşün uçurumundan kurtarmak için küresel ölçekte bir yönetim sistemi (Hilafet Nizamı) olarak İslam’ın geri dönüşüne ihtiyacı vardır. Nitekim Hizb-ut Tahrir, lider fikri siyasi bir parti olarak Hilafetin kurulması çağrısında bulunmakta olup dünyaya İslami bir anayasa sunmuştur. Bu anayasanın 5. ve 6. maddelerinin metni şöyledir: “İslami tabiiyeti (uyruğu) taşıyan herkes, şer’i haklara sahiptir ve şer’i yükümlülüklerle sorumludur.” “Devletin, yönetimde, yargıda, işlerin güdülmesinde yada benzeri konularda tebaanın fertleri arasında herhangi bir ayrım yapması caiz değildir. Bilakis ırk, din, renk ve benzeri özelliklere bakmadan herkese tek bir bakışla bakmalıdır.” 7. madde özellikle gayrimüslimlerin özel haklarını içermekte olup şunu belirtmektedir: “Devlet, İslami tabiiyeti taşıyan Müslüman ve gayrimüslim herkese İslami şeriatı aşağıdaki şekilde infaz eder:

a- Hiçbir istisna olmaksızın İslam hükümlerinin tamamını Müslümanlara infaz eder.

b- Gayrimüslimleri inançlarında ve ibadetlerinde genel nizam çerçevesinde serbest bırakır.

c- İslam’dan irtad edenler mürtet iseler onlara mürtet hükmü uygulanır. Fakat mürtetlerin çocukları olup gayrimüslim olarak doğmuş iseler müşrik veya ehl-i kitap olmaları bakımından üzerine oldukları duruma göre gayrimüslim muamelesi görürler.

d- Gayrimüslimlere yiyecek ve giyecek hususunda şerî hükümlerin izin verdiği çerçevede kendi dinlerine göre muamele edilir.

e- Gayrimüslimler arasındaki evlilik ve boşanma işleri kendi dinlerine göre fasledilirken onlar ile Müslümanlar arasında İslam hükümlerine göre fasledilir.

f- Devlet; muamelat, ukubat, beyyinat, yönetim nizamı, ekonomi ve benzerleri gibi diğer şer’i hükümleri ve İslami şeriatın hususlarını herkese infaz eder. Bunların Müslümanlara ve gayrimüslimlere infazı eşit şekilde olur. Aynı şekilde tebaanın fertlerine infaz ettiği gibi muahidlere, müsteminlere ve İslam’ın sultası altında olan herkese infaz eder. Sefirler, elçiler ve benzerleri bundan müstesna edilirler. Zira onların diplomatic dokunulmazlığı vardır.

Bu hükümlerin delilleri Kur'an ve sünnet olduğu gibi 1.300 yılı aşan tarih de akıl sahibi hiçbir insanın inkâr edemeyeceği pratik bir delildir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌEy insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurat 13]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Risat Ahmed

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER