Pazartesi, 28 Safer 1446 | 2024/09/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Liderlik, Demagoji ve Amerika’nın Çöküşü!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Liderlik, Demagoji ve Amerika’nın Çöküşü!

Haber:

Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu 24/7/2024 tarihinde ABD Kongresinde bir konuşma yaptı ve suçlunun her iki ya da üç cümlesinde Kongre üyeleri bazen yarım dakika süren alkışlarla sözünü kesti ve konuşmasını yaptığı 53 dakika boyunca 58’i ayakta olmak üzere 79 kez alkışlandı.

Yorum:

Herhangi bir halkın temsilcisinin liderlik konumunda olması ve kendi grubunu, partisini veya kendisini seçenleri temsil ederken kendini sorumlu hisseden bir devlet adamı olarak nitelendirilmesi gerekir; zira onlar, fikir ve görüş sahibi kişilerdir, hakkı söyleme konusunda cesurdurlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar; çünkü onların görevleri görüş beyan etmek olup onların görüşlerinin ayağa kaldıran ve oturtan, ilerleten ve gerileten bir değeri vardır ve aynı şekilde yöneticilerinin çarpıklıklarını düzeltmek, devletlerinin gidişatının rayında olmasını sağlamak, devletin fikri olarak sapmadığından emin olmak ve ilerlemek amacıyla halklarının elinden tutmak için büyük küçük her şeyde yöneticileri muhasebe ederler. Dolayısıyla onlardan birinin, görüşünü açıklayıp muhasebe edebilmesi için dengeli olması, iyi dinlemesi, meseleleri değerlendirmesi ve onları gözden geçirmesi gerekir.

ABD Kongresi üyeleri, senatörler veya temsilciler gibi bu niteliklere sahip olmayanlara gelince; onların ülkelerinin kısa ve uzun vadedeki çıkarlarını düşünmeksizin her bir aşağılık caninin ve suçlunun gaklamasını alkışlayan demagoglar olmaları, Amerika’nın ne ölçüde dibe ulaşıp uçuruma düştüğünün açık bir işaretidir.

Nitekim onların meclisleri de, İslam beldelerindeki rejimler de dahil olmak üzere geri kalmış ülkelerin meclislerine benzemeye başladı; zira bu meclislerdeki üyelerin görevi, başkanı ya da kralı alkışlamak ve ona dokunmamaktır; çünkü onu kutsal bir konuma koyarlar ve onu sanki bir ilah gibi yaptıklarından dolayı muhasebe edilmeyen veya sorgulanmayan veliyyül emr olarak görürler, onun kararlarını onaylarlar ve onun için beyaz bir kağıdın üzerine parmak basarlar; çünkü o, iddia ettikleri gibi başkalarının bilmediği şeyleri bilen bilge biridir! Bu arada o, paralarını yağmalamak, sırtlarını kırbaçlamak, dinleriyle savaşmak ve ülkelerini sömürgeci kâfirlere satmak gibi büyük günahları işler! Onlara göre, yöneticinin zulmüne ve ihanetlerine sessiz kalmak veya sabretmek ya da onu alkışlamak ve övmek, onu muhasebe etmekten, onu düzeltmek için çalışmaktan veya daha doğrusu onu devirmek için çalışmaktan daha iyidir; aksi takdirde onların iddialarına göre büyük fitne ve fesat meydana gelir! Oysa bizzat kendileri fitneye düşmekteler ve fesada ortak olmaktadırlar.

Amerikan senatörleri ve temsilcileri, ne yaptıklarını hiç düşündüler mi acaba?! Yoksa aslında kötü niyetli gündemlerine hizmet eden bir çalışan olarak görevinden almamak için bu küçük aşağılık adamı alkışlarken bir an bile düşünmediler mi? Yoksa onlar, Yahudilere karşı sevgi, İslam’a ve Müslümanlara karşı nefret dolu duygularıyla alkışlamaya başlayarak ayakta ve oturarak alkışlamakta yarış mı yaptılar?!

Nitekim onlar, 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonundan sonra Yahudilere duydukları sevgiyi ve müminlere duydukları nefreti göstermek için yarıştılar; zira en büyükleri olan Biden, sadece birkaç metre yürüyebilecek şekilde bacaklarını sürüyerek geldi ve tüm Batılı bakanlar ve liderler de onu takip ederekYahudilerin Gazze’ye yönelik saldırganlığına mutlak desteklerini açıkladılar ve çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürdükleri için onları tebrik ettiler. Böylece insan, kadın ve çocuk hakları gibi övünüp durdukları değerlerini ayaklarının altına aldıkları gibi… Halkların işgalciye karşı direnme hakkını belirten sözde uluslararası yasalarını da ayaklar altına aldılar.Filistin işgal altındadır; dolayısıyla onun halkının direnme hakkı olduğu gibi tüm Müslümanların ve herhangi bir insanın, tıpkı Afganistan’daki işgalcileri kovdukları gibi bu işgalciyi de kovana kadar onlara yardım etme hakları da vardır.

Şerî vacibin, Müslümanların ayaklanmasını ve işgalciyi Filistin’den kovmalarını gerektirdiği bilinmektedir; çünkü Filistin, sadece halkının değil, tüm Müslümanların mülkü olup onun halkı da Müslümanların bir parçasıdır.

Amerika'nın senatörleri, temsilcileri ve liderleri, dünyanın, ülkelerinin savaşı durdurma ve ardından iki devletli çözümü uygulama konusundaki acziyetinin boyutlarını izlediğini, spor maçlarındaki palyaçolar gibi ahmakça olan alkışlamalarını mülahaza ettiğini,bunun onun statüsünü ve prestijini zayıflattığını, ülkeleri ona meydan okumak, ona karşı çıkmak ve ona karşı çalışmak için cesaretlendirdiğini biliyorlar mı acaba?

Bunun yerine şımarık oğulları Netanyahu’dan hesap sormak ya da en azından onu azarlamak ve hükümetlerinin sallantılı politikasını desteklemek için ayağa kalkmış olsalardı, konumları gereği itibari değerlerinin bir kısmını korumuş olurlardı; onurlarını demiyoruz, çünkü onlar onur nedir bilmiyorlar.

Ama bizler, Amerika düşüşte olduğunu, Biden’dan Trump’a kadar baştan aşağıya bunama hastalığına yakalandıklarını ve senatörlerinin ve temsilcilerinin Yahudi varlığındaki küçük bir çocuğu alkışlamalarından dolayı onlara aptallık isabet ettiğini biliyoruz; zaten Müslüman ülkelerin kalbindeki ileri üsleri olan bu varlık da cinnet geçirmektedir; zira masum çocukları, kadınları ve erkekleri öldürüyor, işkence ediyor ve aç bırakıyor, evleri, hastaneleri ve okulları yok ediyor ve geleceği hiç hesaba katmıyor; oysa bu onların aleyhine kaydedilecek ve Allah Subhânehû ve Teâlâ güçlü kullarını gönderdiği gün bu, Yahudilerin aleyhine dönecektir.

Belki de onlar, Allah'ın izniyle Hilafetin kaçınılmaz olarak geleceğini, Yahudi varlığını destekleyerek Allah’ın yolundan alıkoymak ve Hilafetin kurulmasını engellemek için harcadıkları şeylerin kendileri için pişmanlık ve yürek acısı olacağını, sonra kıyamet gününde toplanıp cehenneme sürüleceklerini idrak etmişlerdir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Esad Mansur

Devamını oku...

Güney Akdeniz’deki NATO ve AFRICOM, İstila Kastıyla Olan Bir Saldırıdır

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Güney Akdeniz’deki NATO ve AFRICOM, İstila Kastıyla Olan Bir Saldırıdır

Geçen yılın sonunda, Gazze’ye yönelik savaş ve Amerika’nın üvey evladı Yahudi devletinin suçlarına ortak olduğu sırada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley, doğu Libya kuvvetleri komutanı Halife Hafter ile seçilmiş bir ulusal hükümet kurmanın ve ülkenin ordusunu yeniden birleştirmenin önemini görüştü; Washington Büyükelçiliği’nin X platformunda yaptığı açıklamaya göre bu, ABD'nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland’ın katılımıyla Bingazi şehrinde ikisi arasında yapılan bir görüşmenin ardından gerçekleşti. O sırada Amerikan büyükelçiliği şunları söyledi: “Langley ve Hafter, demokratik olarak seçilmiş bir ulusal hükümet kurmanın, Libya ordusunu yeniden birleştirmenin ve yabancı paralı askerleri ortadan kaldırmak yoluyla ulusal egemenliğin korunmasının önemini görüştü.” (Anadolu Ajansı, 21/09/2023)

Bu görüşme, bir yandan Korgeneral Muhammad el-Haddad ile batı bölgesinin liderleri arasındaki, diğer yandan da doğu bölgesinden General Abdul Razzak el-Nazuri ile (5+5) Ortak Askeri Komite’nin üyeleri arasındaki arabuluculuk çabaları yoluyla Libya’nın askeri yapısını birleştirmek kastıyla Langley’in bizzat yürüttüğü çabaların bir meyvesidir. Nitekim ABD, geçici Ulusal Birlik Hükümeti’nin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad ile genel komutanlığa bağlı General Abdul Razzak el-Nazuri’nin “Libya askeri kurumunu yeniden birleştirme” yönündeki kararlılığını övdü ve Libya ordusunu birleştirmek için “ilk adım olarak ortak bir birliğin kurulmasını” desteklediğini açıkladı.

Amerika’nın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley lisanı üzerinden yaptığı bu övgüsü, geçen yıl Mart ayında İtalya'nın başkenti Roma'da Langley’in ev sahipliğinde düzenlenen Afrika Savunma Başkanları Sempozyumuna katılan El-Nazuri ve El-Haddad ile yaptığı görüşme sırasında gerçekleşti. (Bawabat al-Wasat, 02/03/2023)

El-Haddad ve el-Nazuri’nin, 26/06/2024 tarihinde Botsvana’nın başkenti Gaboron’da yapılan Afrika kıtasındaki ülkelerin ordularının ve Afrika'daki Amerikan askeri komutanlığının (AFRICOM) savunma bakanları ve genelkurmay başkanları konferansına katıldığı ve buna birleşik Libya ordusunun kurulması yolunda ilerlemenin teyit edildiği bir dönemde, Genel Komutanlık Medya Ofisi'nin Facebook sayfasında yayınladığı bilgiye göre, Başkomutan Meraşel Halife Hafter ile Libya’daki Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Siyasi İşlerden Sorumlu Özel Temsilci Yardımcısı Stephanie Khoury ile başkanlık ve parlamento seçimlerinin yapılması için uzlaşıya dayalı çözümlere ulaşmanın yollarını görüştü; zira 3/06/2024 tarihinde Hafter, Khoury ve beraberindeki heyeti Bingazi’nin Rajma bölgesindeki Genel Komutanlık karargahındaki ofisinde kabul ederek, iki taraf arasında bir ay içinde yapılan ikinci görüşmeyi gerçekleştirdi!

Amerika’nın bir yandan Libya ordusunu Hafter’in önderliğinde birleştirme, diğer yandan da Amerika’nın sonuçlarını kontrol etmeye çalıştığı seçimleri yapma hırsı, Türkiye’nin yumuşak nüfuzu ve Rus korkuluğunun kullanılması planının Libya’da meyve verdiğine, Amerika’nın petrol zengini bu ülkede tüm nüfuzunu genişleteceğine, aşağıda açıklanacağı gibi yumuşak karnı Tunus da dahil olmak üzere gözlerini Kuzey Afrika bölgesinin geri kalanına diktiğine delalet etmektedir.

Bir yandan da ülke, Hafter’in oğulları için dikkate değer askeri terfilere tanık oldu; zira en küçük oğlu Saddam, doğu ve güneyi kontrol eden kara kuvvetlerinin başına getirilirken, oğlu Halid de Libya ordusu içinde geniş yetkilere sahip güvenlik birimlerinin başına getirildi. Ayrıca -Şubat 2024’te parlamento tarafından atanan- diğer oğlu Belkasım Hafter de, Libya Yeniden Yapılanma Fonu’nun başkanlığını yapıyor ve Hafter’in erken seçim kampanyası kapsamında projeler kurmak için akıttığı büyük fonların kaynakları hakkında hiçbir soru sorulmuyor.

Öte yandan Libya medya organları, ABD'nin askeri internet sitesi Task and Purpose’den, AFRICOM Komutanı General Michael Langley’nin Washington’un, Libyalılar da dahil olmak üzere bölgede yeni müttefik arayışına değindiği basın açıklamalarını ele alan bir rapor aktardı; bu da Libya ve Arap sokaklarında, askeri bir üs kurmak yoluyla Amerika’nın Libya’daki nüfuzunu pekiştirme olasılığı ve bunun Türk güçleri ve başkent Trablus’taki etkisi ile ilişkisi konusunda birtakım önemli soruları gündeme getirdi. Zira bu rapora göre Langley, Botsvana Afrika Savunma Konferansı öncesinde gazetecilere şunları söyledi: “Amerikan kuvvetlerinin Nijer’de hoş karşılanmaması nedeniyle, Libyalılar da dahil olmak üzere bölgede yeni müttefikler arıyoruz.”

Bahsedilenleri teyit etmek adına Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü’nün daha önce, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) deniz seyrüseferi ve altyapısına yönelik çeşitli tehditler nedeniyle Ortadoğu ve Afrika ile daha fazla ilgilenmeye başladığını belirtmekte fayda vardır; nitekim ittifakın 9-11 Temmuz tarihleri ​​arasında Washington’da düzenleyeceği zirvede, doğuda ve batıda Libya’ya komşu ülkelerin (Mısır, Tunus, Cezayir) yanı sıra Yahudi varlığının liderleri de dahil olmak üzere birçok Arap ülkesini zirvesine çağıran ittifakın yolculuğunun çok önemli bir anında Afrika kıtası ve Libya’da karşı karşıya olduğu tüm tehditlerin ele alınması planlanıyor; bu ise 09/07/2024 tarihinde düzenlenen basın toplantısında ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller tarafından vurgulanmıştı. NATO’nun Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki ilk irtibat bürosunu Ürdün’ün başkenti Amman’da açacağını duyurmasının ardından, Yahudi varlığını yok olmaktan korumayı amaçlayan bir “Arap NATO’sunun” kurulmasına katılmak üzere kim bilir hangi ülkeler davet edilecek.

Ayrıca son günlerde Libya basınında ve internet sitelerinde ABD’li Orgeneral Charles Brown’ın Misrata’ya geldiği ve kentin ileri gelenleri ve etkili isimleriyle bir araya gelerek bölgede bir ABD askeri üssü kurulması olasılığını görüştüğü haberleri yer aldı. Dahası Afrika Haber Portalı’na göre askeri uzmanlar Orgeneral Charles Brown’ın Misrata’ya yaptığı ziyaretin, Libya topraklarında resmi bir ABD askeri üssünün kurulması için geri sayımın başlangıç noktası olduğunu ve medya objektiflerinden uzak faaliyet gösteren ABD özel güvenlik şirketi (Amentum’un) yerini alacağını vurguladı.

Bir hatırlatma olarak Afrika Intelligence İstihbarat web sitesi, Trablus’taki silahlı grupları eğitmek için Trablus’taki Başbakan ile anlaşarak Amerikan askeri şirketi Amentum’a ait unsurların Libya’ya geldiğini ortaya çıkardı. Fransız istihbarat sitesi ise, şirketin Mahmud Hamza liderliğindeki 444. tugayın, ez-Zubi liderliğindeki 111. tugayın ve El-Hussan liderliğindeki 166. tugayın eğitimlerini denetleyeceğini ve bu grupları sınır güvenliği ve silahsızlanma konusunda birleşik bir çerçeveye oturtmak için ABD Dışişleri Bakanlığı ile aralarındaki çalışmanın koordine edileceğini ifade etti. (Rusya El Yevm, 11/04/2024)

Rusya ve Türkiye’nin, Suriye deneyiminden yararlanarak Libya’nın doğusunda ve batısında rol alışverişinde bulunduğu bir zamanda bir grup medya ve siyasi paralı asker, özelde Libya’nın doğusunda, genelde ise Afrika kıtasında genişleyen Rusya’nın nüfuzuyla yüzleşip onu püskürtmeden önce Washington’un ilk etapta Libya’nın batısındaki Türk nüfuzuyla yüzleşme rolü konusunda kamuoyunu ikna etmeye çalışıyor.

Washington Post 2018’de, ABD’nin Tunus’taki bir hava üssünden Libya içinde insansız hava araçlarıyla keşif operasyonları yürüttüğünü ortaya çıkarmış ancak daha fazla ayrıntı vermemişti. Bu haber doğru olmasa bile, Amerika’nın, Libya ve Sudan’da yaptıkları, Kuzey ülkelerini çevrelemek için Afrika Sahel bölgesine elini koyması, bunun ardından tüm bölgeye erişim sağlamak için bu yapay duruma ve uydurma tehditlere yatırım yapması sayesinde bölgede kriz ve istikrarsızlık yaratmaktan birinci derecede sorumlu olduğu açıktır.

Buna dair delil, son Botsvana toplantısında geldi; zira Langley şöyle dedi: “Her Afrika ülkesi, özellikle de Sahel bölgesi çok katmanlı tehditlere sahip olduğu gibi her ülke de farklı türde zorluklara ve istikrarsızlık dürtülerine sahiptir.” Ayrıca batıda, kuzeyde ve Sahel bölgesindeki Afrika ülkelerinin, güvenlik hedeflerine nasıl ulaşacakları konusunda görüşmeler yapmak için ABD ile temasa geçtiklerini, çünkü onların Amerika’nın getirdiği “cevheri değeri” bildiklerini vurguladı. Bu ülkelerden birinin Libya olduğunu, Tunus makamlarının ise ABD Savunma Bakanı Mark Esper'in Tunuslu mevkidaşı İbrahim El-Bartaji ile 30 Eylül 2020 tarihinde imzaladığı askeri anlaşmanın (on yıllık) içeriğini açıklamadan ya da Tunus Savunma Bakanı’nın 26 Nisan 2022 tarihinde, ABD Savaş Bakanı Lloyd Austin’in gözetiminde ve Siyonist Savaş Bakanı Gantz'ın katılımıyla Almanya’nın Ramstein kentindeki üssünde düzenlenen NATO askeri zirvesine katılımı veya ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın kısa süre önce Washingtonda düzenlenen NATO zirvesine katılımıyla ilgili açıklamaları hakkında yorum yapmadan sessiz kalmayı tercih ettiğini söyledi.

Amerikan büyükelçilerinin Kuzey Afrika’daki hükümet merkezlerinin ve bakanlıkların koridorlarında dolaşması, Amerika’nın eğitim ve askeri yardımlar kisvesi altında ordu komutanlarına erişmeye çalışması ve NATO Askeri Komite Başkanı Amiral Rob Bauer’in bu yılın Nisan ayında bölgenin karşı karşıya olduğu tehditleri görüşmek üzere Tunus ve Cezayir’de tam bir hafta geçirmesi, evet tüm bu olaylar, Gazze’de akan kan şelaleleri ve diğer Müslüman ülkelerde yaşanan acı ve zulüm şelaleleriyle aynı zamana denk gelmiştir; nitekim 8 Temmuz 2024 tarihinde Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü tarafından şu başlık altında sanal bir sempozyum düzenlendi: “Kuzey Afrika’da Çin ve Rusya Etkisine Karşı Koymak” ve sempozyuma, ABD’nin Tunus Büyükelçisi Joey Hood, Gazze savaşında Yahudi devletinin silahlandırılmasına verdiği destekle bilinen Pentagon’un eski Orta Doğu politika danışmanı Grant Rumley ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski Kuzey Afrika direktörü Ben Fishman ev sahipliği yaptı.

Böylece Amerika’nın, Libya Misrata’ya bir AFRICOM askeri üs dikmek, Tunus'ta bir NATO istihbarat merkezi tespit etmeye çalışmak ve onu, ittifakın Akdeniz’de güvenliği sağlamak amacıyla "Deniz Muhafızı" adı altında başlattığı çok amaçlı deniz operasyonu için bir destek olarak dayatmak ve tüm bunları Cezayir için de yapmak konusunda ciddi olduğu görünüyor; bunu da AFRICOM’un çabalarını NATO'nun gündemiyle birleştirerek, bölgedeki Amerikan hegemonyası politikası ya da Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri şey için bir kıskaç olsun diye yapmaktadır.

Zayıflara ve ajanlara gelince; Amerika’nın Rus nüfuzuna karşı koyma ve onu çevreleme silahını yüzlerine doğrultması, Körfez bölgesindeki İran öcüsüne, dünyadaki İran-Rusya-Çin kutbu öcüsünü eklemesi yeterlidir ki böylece çevre ülkelerin yöneticilerinin yaptığı gibi Amerika’nın önünde diz çöksünler, hatta secdeye kapansınlar; her ne kadar onların hepsi, Amerika’nın Amerikan hegemonyası projesini dayatmak amacıyla kendi çıkarları için kullandığı korkuluklar olsa da, Allah’ın izniyle Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti bu projenin genişlemesini durduracaktır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” [İsra 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Mühendis Visam Atraş – Tunus

Devamını oku...

Kibirli Rusya’yı Yok Eden Müttefikler!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kibirli Rusya’yı Yok Eden Müttefikler!

Haber:

Rusya, Alman topraklarına uzun menzilli Amerikan füzelerini konuşlandırma planları nedeniyle ABD’yi tehdit ediyor. Moskova "paralel önlemler" sözü verdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin şunları söyledi: “ABD’nin bu tür planları uygulaması halinde, deniz filomuzdaki kıyı kuvvetlerinin yeteneklerinin arttırılması da dahil olmak üzere, orta ve kısa menzilli saldırı silahlarının konuşlandırılmasına ilişkin daha önce uygulanan tek taraflı moratoryumdan kendimizi kurtulmuş sayacağız.”(RBC Ukrayna)

Yorum:

Rusya’nın Ukrayna’yı geniş çaplı işgalinin başlamasından bu yana neredeyse iki buçuk yıl geçti. Bu dönem sırasında bu krizdeki inisiyatif kuşkusuz ABD’ye aittir. Belki de bazıları buna katılmayabilir ve bu savaşta ilk adımları Rusya’nın attığını ve savaş alanına baskı yapmaya devam ettiğini söyleyebilir.

Evet, ilk haftalarda inisiyatif, Rus kuvvetlerinin Ukrayna’nın başkenti Kiev’deki hükümet bölgesine 25 kilometre uzaklıkta olduğu sırada Ukrayna topraklarını işgal etmek için başarılı bir yıldırım operasyonu gerçekleştiren Rusya’nın yanındaydı.

Ancak sadece birkaç hafta sonra, yani 3 ve 7 Mart 2022 tarihlerinde, Belarus’taki Ukrayna-Rusya müzakereleri sırasında Rusya’nın, Amerika’nın Ukrayna’da kendisi için kurduğu akıllıca bir tuzağa düştüğü açığa çıktı.

Rusya’nın Ukrayna’daki askeri harekatının başarısız olmasının, ister yanlış askeri istihbarat olsun isterse Ukrayna halkının siyasi ruh haline ilişkin yanlış değerlendirmeler olsun birçok nedeni vardır ki bu da Rusya için, 2014 baharında Kırım’da yaşananlara benzer şekilde büyük çaplı bir işgal durumunda kolay zafer elde edilebileceği vehmini oluşturmuştur.

Ancak Rusya’nın bu savaştaki yenilgisinin bizzat nedeni haline gelen temel hatası, Putin’in gücünün, siyasi basiret ve yaratıcılıktan yoksun askeri (güvenlik güçleri dahil) bir güç olduğu gerçeğidir.

Askeri yöntemlerin siyasi yöntemler üzerindeki bu önceliği, yalnızca Putin Rusya’sının değil, ancak aynı şekilde Rusya’nın yüzyıllardır ayırt edici bir özelliğidir.Hatta Rus Çarı III. Alexander (1845-1894) şöyle demiştir: "Tüm dünyada sadece iki sadık müttefikimiz vardır; ordumuz ve donanmamız.”

Putin’in 1999’da iktidara gelmesinden sonra, zaten bu fikirlerle enfekte olmuş Rus siyasi elitinin askeri ve güvenlik güçlerinin yöntemlerine dahil olması nedeniyle siyasi yöntemleri yıkma süreci yeniden başlamıştır.

Örneğin Rus çevirmen, kültür bilimci, tarihçi ve tarih bilimleri adayı K. F. Dushenko, 21. yüzyılın başından bu yana “Rusya’nın iki müttefiki” ifadesinin Rusya’nın siyasi elitleri arasında çok yaygın bir hale geldiğini belirtiyor ve araştırmacıya göre “bazen iki müttefike üçüncü bir müttefik de ekleniyor.”Yıllar geçtikçe bu sözler, konuşmalarında, Vladimir Putin diyor ki şeklinde çeşitli şekillerde kullanılmıştır;... III. Alexander bir keresinde şöyle demişti: Herkes cüssemizden korkuyor. Dolayısıyla bizim sadece iki müttefikimiz var; ordu ve donanma.” Aynı şekilde F.F. Dushenko da şöyle demiştir: “Bizim, Rusya’nın ordusu ve donanması gibi sadece iki müttefikimiz olduğunu söyleyen Çar III. Alexander’ımız var.” Aynı şekilde Zyuganov da şöyle demiştir: “Ordu, devletimizin ikinci kilisesi ve ikinci tapınağı olup bugün Rusya’nın üç müttefiki vardır; Ordu, Donanma, Beyaz Rusya.” Yine D. Rogozin ve diğer Rus politikacılar da şöyle demiştir: “Rusya’nın üç müttefiki vardır; ordu, donanma ve savunma sanayii.” Biraz değiştirilmiş bir şekilde Vyacheslav ve Nikolai Antonov'un ilk kez 2017 yılında seslendirdikleri “Vova Amca, seninleyiz” şarkısında şöyle bir alıntı yer almıştır: “Gerçek dostlarımız donanma ve ordudur.”

Rusya bugün tam da Şeyh Takiyüddin en-Nebhani’nin (Allah rahmet eylesin), İslami Şahsiyet kitabının ikinci cildinde “Halifenin Ordunun Komutasını Üstlenmesinin Manası” konusunda bahsettiği hastalığa yakalanmıştır. Konunun ikinci yarısında da, askeri zihniyete sahip olan kişilerin iktidara gelmesinin herhangi bir halkın ve devletinin güvenliği için oluşturduğu tehdit konusunda uyarıda bulunuyor.

Şüphesiz yönetim, siyasi okumayı, zekayı ve icat ediciliği gerektiren siyasi bir meseledir. Dolayısıyla devletin silahlı kuvvetlerinin, yöneticinin elinde olması, diğer araçlarla birlikte yan yana kullanılması gereken araçlardan biridir. Bir devletin dış politikası, tüm bu araçların birbirini tamamladığı ve birbirini güçlendirdiği bir durum sağlamak için siyasi planlar, yöntemler ve manevraların yanı sıra askeri araçları da içerecek şekilde kapsamlı olması gerekir. Askeri zihniyete sahip olan kişilerin iktidara gelmesi, belirli bir alanda uzmanlaşmış kişiler olmaları itibariyle fikri ve siyasi yönleri göz ardı edebilmelerine yol açmaktadır.

Uluslararası siyasi durumu dikkate almadan tek taraflı askeri eylemde bulunma ve siyasi manevraları göz ardı etme eğilimi, tarih boyunca en güçlü süper güçlerin bile diz çökmesine yol açmıştır.

Bunun en yakın örneği, ABD’nin 2003 yılında yeni muhafazakârların önderliğinde Irak’ı tek taraflı olarak işgal etmeye kalkışmasıdır.Sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin onayı olmadan, Amerika tek taraflı olarak Irak’ı işgal ettiğini ilan etmiştir. Bunun üzerine yeni muhafazakarlar uluslararası duruma tükürdüler ve Irak meselesini güç kullanarak bitirmeye karar verdiler.İşler öyle bir noktaya geldi ki, dönemin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, ülkesine karşı çıkan Avrupalı ​​büyük güçlerini “Eski Avrupa” olarak adlandırmaya başladı. Nitekim bunun, ABD’nin uluslararası imajına verdiği siyasi zararı hepimiz hatırlıyoruz.

Askeri harcamalarının kendisinden sonraki on ülkenin toplamından fazla olması ABD’ye yardımcı olmamıştır ki bu ülkeler arasında Çin ve Almanya’nın yanı sıra tüm modern büyük güçler de vardır.

Ukrayna krizine geri dönecek olursak; Ukraynalılarla tarihi, dilsel, demografik ve coğrafi yakınlığına rağmen ordunun etkisi altında kalan Rus siyasi liderliği, Ukrayna üzerinde siyasi nüfuz kurma girişimlerinde tam bir çöküş yaşamıştır. Bunun son argümanı, “ordu ve donanma”, yani fiziksel olarak işgal ve toprakların ilhakı olmuştur. Bu ise başka bir kıtada olan ve onların deyimiyle “dışarıda” bulunan ancak planları, yöntemleri ve siyasi manevraları sayesinde Ukrayna-Rusya çatışmasında liderliğini dayatmayı başaran ABD’nin tam tersidir.

Sonuç olarak Ukraynalıların şu anda mizahta bulundukları gibi, dünyanın ikinci ordusu olan bir ordu, bugün Ukrayna topraklarındaki yerel bir savaşta bile Ukrayna ordusundan sonra ikinci sırada yer alır bir hale gelmiştir.

Bugün Rusya, ordunun hakimiyeti nedeniyle kolayca kışkırtılan bir korkuluğa ve süper güçler de dahil olmak üzere Avrupa ülkelerini korkutarak onları Amerika’nın kucağına iten Avrupa Birliği'nin kapılarındaki tasmalı bir Amerikan köpeğine dönüşmüştür.

Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet gibi siyasi bir sisteme geri dönmenin eşiğinde olan İslam ümmetinin,bugün Rusya’nın uluslararası alandaki akıbetinden kaçınmak için ordunun iktidardaki varlığının tehdidini tam olarak anlaması gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Fazıl Hamzaev - Ukrayna

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Haber Yorum 24/07/2024

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Haber Yorum 24/07/2024

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu'nun Haber Yorumu.

Gerçek Değişim İçin... Demokrasiyi reddedin... Hilafeti kurun.

Allah'ım, kalkanımız olan Raşidi Hilafeti geri getir... Allahumme Âmin.

#BringBackKhilafah

Çarşamba, 18 Muharrem 1446 Hicri, Miladi 24 Temmuz 2024

pakistan vilayeti

İmam Hüseyin'in (ra) ve Peygamber'in Ailesinin (r.anhum) Kurban Edilmesinin Amacı Raşidi Hilafeti Korumaktı

1 240718fb pk fb Hussein EN

16 Temmuz 2024'te Başbakan, Hazreti İmam Hüseyin'in (ra) yüce fedakârlıklarından bahsetti. Ancak mevcut yöneticiler bu fedakârlıkların ana dersini kabul etmemektedir. Peygamber Ailesi'nin (r.anhum) fedakârlığı, Raşidi Hilafet'te otoriteyi gasp eden kişinin kabul edilemeyeceğini ortaya koymuştur. Öyleyse Raşidi Hilafet'in yokluğu nasıl kabul edilebilir? Bugün Müslümanlar küfür sistemlerinin ve zalim yöneticilerin yönetimi altında acı çekmektedirler. Bugünün gaspçılarına karşı İslam ümmetinin yanında durmak Müslümanların ordularının görevidir. Ordular, Raşidi Hilafetin yeniden kurulması, zulmün ve Allah'a itaatsizliğin sona ermesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelidir.

12 Muharrem 1445 Hicri - 18 Temmuz 2024 Miladi

pakistan vilayeti

Demokrasi Müslümanları ve İslam'ı Güvence Altına Almakta Tamamen Başarısız Oldu

2 240719fb pk fb Stability EN

15 Temmuz 2024 tarihinde Bannu Kantonunda Müslümanların Müslümanları öldürmesinin ardından 17 Temmuz 2024 tarihinde Dışişleri Bakanlığı Afganistan'a karşı bir protesto notası yayınladı. Pakistan Demokrasi yüzünden başarısız bir devlettir. Hindular Keşmir'de Müslümanlara baskı uygularken ve Yahudiler Filistin'de Müslümanları katlederken Müslümanlar Müslümanlarla savaşıyor. Ekonomi çöküşün eşiğinde duruyor. Müslümanlar ağır vergiler altında eziliyor. Elektrik ve benzin fiyatları hızla yükseliyor. Yargı, siyasi partiler, askeri yönetim ve sivil hükümet büyük bir iktidar mücadelesi içinde. Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri Subayları! Şimdi bu baskıcı sistemi ve onun koruyucularını ortadan kaldırma zamanıdır. İslam için nusretini veren Saad bin Muaz'ın (ra) ayak izlerini takip edin. Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret verin.

13 Muharrem 1445 Hicri - 19 Temmuz 2024 Miladi

pakistan vilayeti

Hızlı Adalet Sağlamak, İngiliz Hukukuna Dayalı Mahkemelerin Kaldırılmasını ve Raşidi Hilafetin Şeriat Mahkemelerinin Kurulmasını Gerektirir

3 240720fb pk fb Courts EN

Pakistan Yargı Komisyonu (JCP) 19 Temmuz 2024 tarihinde, bekleyen çok sayıda dava ışığında emekli hakimlerin atanması konusunu görüşmek üzere toplandı. Pakistan mahkemelerinde hâlihazırda 2,26 milyon bekleyen dava bulunmaktadır. Bunların 1.86 milyonu bölge mahkemelerinde, 390,000'i ise Yüksek Mahkeme, Yargıtay ve Federal Şeriat Mahkemesinde yığılmış durumda. Bazı davalar onlarca yıldır sürerken, davacılar ve davalılar adalet beklerken ölmüşlerdir. Hâlâ sömürgeci İngiliz Raj'ının geride bıraktığı mahkemelerin hızlı adalet dağıtabileceğini iddia eden var mı? Geciken adalet, yok sayılan adalettir.  Hilafetin Şeriat mahkemeleri hızlı adalet sağlar. Hilafet, bin yılı aşkın bir süredir davaları hızlı ve adaletli bir şekilde çözüme kavuştururken suçu da etkin bir şekilde ortadan kaldırmıştır.

14 Muharrem 1445 Hicri - 20 Temmuz 2024 Miladi

pakistan vilayeti

Raşidi Hilafet Müslümanların Düşmanlarıyla İttifakı Sona Erdirecektir

4 240721fb pk fb Alliance EN

ABD CENTCOM'un 18 Temmuz 2024 tarihli ve 20240719 - 01 sayılı basın açıklamasında “General Kurilla, yakın ABD-"İsrail" askeri ortaklığının doğasında var olan stratejik fırsatların altını çizdi” denilmektedir. Amerika, Gazze'de soykırım yapan Yahudi varlığına silah, fon ve medya desteği veriyor. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurdu:

[إِنَّمَا يَنْهَاكُمْ اللَّهُ عَنْ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ]

"Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır. " [Mümtehine 9]. Raşidi Hilafet, Müslümanların topraklarından Amerikan askeri ve istihbaratının varlığını ortadan kaldıracaktır.

15 Muharrem 1446 Hicri - 21 Temmuz 2024 Miladi

pakistan vilayeti

Gazze'nin Bildirilere Değil Orduların Seferberliğine İhtiyacı Var

5 240722fb pk fb Gaza EN

19 Temmuz 2024'te Pakistan hükümeti Netanyahu'yu terörist ilan etti. Yöneticiler, Müslümanların silahlı kuvvetleri harekete geçirme talebinin baskısı altındadır. Ağır silahlara sahip Yahudi ordusu, ağır silahlara sahip Müslüman ordusuyla karşı karşıya gelmelidir. Yahudi ordusu tüm Filistin'den kovulmalıdır. Allah Subhanehu ve Teala şöyle emretti:

[وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ]

“Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191] Bizim görevimiz silahlı kuvvetlerdeki akrabalarımız ve dostlarımızla iletişime geçmektir. Raşidi Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir'e Nusret vermelerini talep etmeliyiz. Raşid Halife, işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak için ümmeti ve ordularını harekete geçirecektir.

16 Muharrem 1446 Hicri - 22 Temmuz 2024 Miladi

pakistan vilayeti

Raşidi Hilafet Bilgi Teknolojileri Alanında Küresel Hakimiyetini Kuracak

6 240723fb pk fb Internet EN

Havaalanlarını, bankaları ve diğer işletmeleri 19 Temmuz 2024 tarihinde etkileyen küresel bilgisayar kesintisi, ABD'li siber güvenlik firması CrowdStrike tarafından Microsoft bulut hizmetleri için yayınlanan bir yazılım güncellemesiyle bağlantılıydı. Bu olay, bazı ABD şirketlerinin küresel bilgi teknolojisi üzerindeki tekelini vurgulamaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki devletler, hükümetler, ordular, işletmeler ve özel şahıslar üzerinde casusluk yapmak için de kullanılan ABD şirketlerine bağımlıdır. Raşidi Hilafet, yapay zeka ve kuantum bilişim de dahil olmak üzere askeri sanayi ve ilgili teknolojilere odaklanarak uluslararası bilgi teknolojisi altyapısındaki Amerikan hakimiyetine son verecektir. Hilafet, kâfirlerin hiçbir şekilde tahakkümünü kabul etmeyecektir.  Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

[وَلَن يَجْعَلَ ٱللَّهُ لِلْكَـٰفِرِينَ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا]

"Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." [Nisa 141]

17 Muharrem 1446 Hicri - 23 Temmuz 2024 Miladi

pakistan vilayeti

Ümmet ve Orduları Gazze'deki Katliama Ne Zaman Cevap Verecek?

7 240724fb pk fb Gaza EN

22 Temmuz 2024 tarihinde Pakistan, Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) “İsrail'in Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki Politika ve Uygulamalarından Kaynaklanan Hukuki Sonuçlar” hakkındaki Danışma Görüşünü memnuniyetle karşıladı. Böylece Amerika'nın Pakistan'daki ajanları, sömürgeci bir kurum tarafından alınan dişsiz bir kararı memnuniyetle karşılamaktadır. Efendileri Amerika'ya gelince, Gazze'deki katliama siyasi ve medya kılıfının yanı sıra silah ve finansman sağlayarak bu katliamı kolaylaştırmıştır. Müslümanların orduları Amerika'nın ajanlarını devirmeli ve Nübüvvet Metodu üzerine Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir'e Nusretlerini vermelidir. Bununla dünya izzetine ve ahiret saadetine ulaşacaklardır. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

[لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ]

"Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar." [Saffat 61]

18 Muharram 1446 AH - 24 July 2024 CE

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Hilafet, İslam Dünyasını Köklü Bir Şekilde Tek Bir Devlette Birleştirecektir!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Hilafet, İslam Dünyasını Köklü Bir Şekilde Tek Bir Devlette Birleştirecektir!

Hilafet, İslam Dünyasını Köklü Bir Şekilde Tek Bir Devlette Birleştirecektir!

#خلافت_نیا_عالمی_آرڈر

#Khilafah_New_World_Order

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

26 Zilhicce 1445 Hicri 4 Temmuz 2024 Miladi

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Almanya, İslam’a ve Müslümanlara Saldırıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Almanya, İslam’a ve Müslümanlara Saldırıyor!

Haber:

Alman hükümeti, Lübnan’daki Hizbullah’a destek verdiği ve İran’la bağlantıları olduğu şüphesiyle aylardır süren bir soruşturmanın merkezinde olan Almanya’nın bu kentindeki bir camiyi yöneten ve İslami bir dernek olan “Hamburg İslam Merkezi’ni” yasakladı. İçişleri Bakanlığı 24 Temmuz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Hamburg İslam Merkezi’ni ve Almanya genelindeki ona bağlı kuruluşlarını, anayasaya aykırı amaçları olan aşırılık yanlısı İslami bir örgüt olduğu için yasakladığını” bildirdi. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, polisin o gün sabah, merkezin, Almanya’nın sekiz eyaletindeki 53 merkezine “baskınlar” düzenlediği belirtildi.

Bakanlık, merkezin yasaklanmasının, Kasım ayında 55 binada yapılan bir önceki inceleme sırasında bulunan kapsamlı kanıtlara dayandığını söyledi.

İçişleri Bakanı Nancy Wieser şunları söyledi; “Bugün, Almanya’da radikal İslamcı totoliter ideolojinin propagandasını yapan Hamburg İslam Merkezi‘ni yasakladık.” Ve şöyle ekledi: “Bu İslamcı ideoloji, insan onuruna, kadın haklarına, bağımsız yargıya ve demokratik devletimize karşıdır.” (Deutsche Welle)

Yorum:

"İslamcılık", "radikal İslam", "totaliter ideoloji", "anti-Semitizm", "halkların anlayışına düşmanlık", "nefret", "aşırılık", "terörizm" ve daha birçok yeni terim Batı tarafından, ırkçı suçlarını meşrulaştırmak ve akidevi başarısızlığını örtbas etmek için kullanılıyor; böylece fikri yenilgisini önlemeye ve insan fıtratına düşman olan başarısız sisteminin ömrünü uzatmaya çalışıyor.

-Özelde Almanya’da, genelde ise Batı’daki durum, bu rejimlerin iddia ettikleri ve övünüp durdukları özgürlük, demokrasi, adalet ve insan hakları ilkelerine ihanet ettikleri halklar için ifşa olmasının ardından çok kritik bir hal almıştır; zira rüzgarın önündeki bir tüy gibi savrulup duran, dahası mücahitlerin hiçbir Batılı siyasetçi ya da askerin hayal bile edemeyeceği kahramanlıklar sergilediği Aksa Tufanının silip süpürdüğü ve Gazze, Batı Şeria ve mübarek toprakların geri kalanındaki kararlı murabıtların istikrar kayasının paramparça ettiği işte bu ilkelerdir.

Efsanevi kararlılık, sebat ve eşi benzeri görülmemiş bir sabır, evet tüm bunlar insanların zihinlerini ve kalplerini, doğru olanın yanında durmaya ve onlara destek olmaya yönlendirdi; bu da Batı’nın öfkelenmesine, çileden çıkmasına, böylece kararlarında bocalamasına, kırılgan varlığını sarsan ya da kırılgan yapısını etkileyen her harekete ya da yere karşı koymasına neden olmuştur. Bu nedenle Filistin davasına destek için yapılan tüm gösteri ve yürüyüşlerin şiddetle bastırıldığına tanık olduğumuz gibi konferansların engellendiğini ve batıla yönelik önyargısını ortaya çıkaran grupları, dernekleri ve tüm faaliyetleri yasakladığını gördük; böylece yukarıda geçen terimlerden birini, barbarca baskı ve “kanun” zoruyla haksız yasaklama eylemleri için bir bahane olarak kullanmayı kolay bir hale getirdi!

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Wieser, “Çok açık olmak istiyorum: Bir dine karşı herhangi bir adım atmıyoruz” şeklinde açıklama yaptığında ‘Takip ettiğimiz radikal İslamcılar ile ülkemize ait olan ve kendi inançlarına göre yaşayan çok sayıda Müslüman arasında net bir ayrım yapıyoruz’ diye de eklemede bulunuyor; bu yalan açıklama tek bir şeye delalet ediyor ki o da, fikri zayıflık ve medyada ve siyasette saptırıcı fikirlerin arkasına saklanmaktır. Dolayısıyla bu, bu rejimlerin, mübarek toprakları gasp eden varlığı desteklemek için zulüm ve zalimlerin yanında yer aldıkları, soykırımı, çocukların ve yaşlıların öldürülmesini, yaş kuru her şeyin yok edilmesini destekledikleri gerçeğini görmeye başlayan gözlere kum serpme girişimidir. Nitekim gâsıp işgal ordusunun eylemleri ve suçları hakkında devletin resmi tutumunu sormak ya da soruşturmak artık antisemitizm eleştirisi olarak kabul edilir hale gelmiş olup böylece kişi veya gazeteci, sorgulamaya ve doğrudan Yahudi karşıtlığı suçlamasına maruz kalıyor!

Hamburg İslam Merkezi'ne ve diğer merkezlere ya da faaliyetlere yönelik bu yasak, yeni değildir; aksine Alman hükümetinin yirmi yılı aşkın bir süre önce yani 2003 yılında Hizb-ut Tahrir’i halklara karşı nefreti kışkırtma, şiddet, terörizm ve Yahudi karşıtlığı suçlamalarıyla yasakladığında çıkardığı yasaya dayanıyor. Ancak bu yasak, partiyi siyasi çalışmasından ve ümmetin otoritesini gasp edenlerin uykularını kaçıran fikri çatışmasından caydıramamıştır; zira parti, Müslümanları Hilafet sancağı altında birleştirerek ümmetin çıkarlarını koruyacak ve onun güvenliğini sağlayacak bu otoriteyi ümmete iade etmek için çok çalışmaktadır; nitekim geçtiğimiz günlerde Hamburg’daki Sultanahmet Camisi “İmam Ali Camisi’ne” ve elliden fazla yere sabah namazı vaktinde gerçekleştirilen korkunç polis baskınlarında gördüğümüz gibi hiç kimse bir Müslüman’a zarar vermeye ve onu korkutmaya cesaret edemedi ve bu eylemleri protesto eden ve Müslümanların kutsallarını, mülkiyetini veya güvenliğini savunan bir devlet veya hükümetin tepkisine de tanık olmadık! İran’ın Alman Büyükelçisini çağırarak protesto etmesinin karar üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır ve bu, hiçbir işe yaramayan saçma bir önlemdir.

Sahih-i Buhari’de, Ebu Hureyra’nın Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet ettiği geçmiştir: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”         

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

M. Yusuf Seleme

Devamını oku...

Ecdadın Emanetine, Uyguladığı Nizamı Tatbikle Sahip Çıkılır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ecdadın Emanetine, Uyguladığı Nizamı Tatbikle Sahip Çıkılır!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yıldız Sarayı'nın yeniden ihyasıyla birlikte İstanbul'umuzun tarihi, kültürel ve turistik cazibesinin daha da artacağına inanıyorum." dedi.

Milli Sarayları millete açma hamlelerinin en önemli halkasının Yıldız Sarayı'nı halkla buluşturmak olduğunu dile getiren Erdoğan, ecdadın emanetlerine sahip çıkmayı sürdüreceklerini bildirdi. Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı" hedeflerine adım adım ilerlerken ecdadın mirasını koruyacaklarını, ayaklarını binlerce yıllık medeniyet temellerine sağlam basacaklarını, 21. yüzyılı Allah'ın izniyle "Türkiye'nin Yüzyılı" yapacaklarını kaydetti. (Ajanslar 19.07.2024)

Yorum:

Her şeyin sözde kaldığı, fiili hayatta karşılığı olmayan şekilsel, süslü kelimelerle halkın duygularını okşamayı adet edinen yöneticiler, sahte gündemlerle gerçekleri halkın gözünden uzaklaştırıyor. Ecdadın, dünyaya nizam verdiği mekanları restore ederek onların emanetlerine sahip çıkıldığını söyleyip, ecdadın nizamını yıkan, İslam’a ve Müslümanlara ihanet eden şahsiyetleri taltif edip onların gayri islami düzenleri olan laik kapitalist nizamla hükmetmek ecdadın emanetine hıyanet olmaz mı?

İslam’ın hükmünün uygulanmadığı mekanların imarı, restoresi, buraları sadece tarihi, turistlik mekanlar haline getirir. 21. Yüzyılın Türkiye Yüzyılı olacak söyleminiz siyasi hakikatlerle hiçbir şekilde uyuşmuyor. Böylesi iddialı söylemlerin içinin boş olduğunun ispatı gözlerinizin önünde Gazze yerlebir edilirken kafanızı kuma gömmenizdir. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, yahudi kafirinin postalları altında kirletilirken yıllardır hiçbir şey yokmuşçasına diplomatik ilişkilerinize, ticaretinize, devam etmenizdir. Soykırıma uğrayan yüzbinlerce çocuk, kadın ve yaşlıların feryadı 9 aydır arşı âlâyı titretirken sizin sadece kınama mesajlarınız ve yahudi kafirinin izin verdiği kadar gönderebildiğiniz birkaç gıda kolisi iken ecdadın mirasına sahip çıkmış olur musunuz? Ha sizin anlayışınıza göre mekanlara sahip çıkmak ecdadın emanetine sahip çıkmak ise Gazze yerle bir oldu ecdadın imar ettiği hiçbir yapı kalmadı. Hani katledilen on binlerce Müslüman belki bu mirasa sahip çıkmanın gerekçesi olmadı nazarınızda belki o yapılar olur!

Ecdat; uyguladığı İslam Nizamı ile dünyaya güven, huzur, adalet ve merhameti götürürken dünyanın bir ucundaki Müslümanın feryadına, ihtiyacına duyarsız kalmayarak mesuliyetin farziyetini ifa ediyorlardı. Sizin gibi sözde emanetçi fiilde edebiyatçı değillerdi. Elinizde muazzam güç olmasına rağmen bir avuç barbar yahudi varlığı karşında sinen, sınırlarına hapsolan, ABD’nin siyasetine göre pozisyon alan, sadece menfaati önceleyen bir devlet de, yönetici de, düzen de 21. Yüzyıla sadece rezaletin, korkaklığın, acizliğin, uşaklığın izini bırakır hatırlalım.

Gerçekten 21. Yüzyılın Türkiye’nin değil, İslam ve Müslümanların yüzyılı olmasını istiyorsanız, tatbik ettiğiniz köhnemiş, vicdansız, merhametsiz laik kapitalist düzeni bırakıp İslam Nizamı ile hükmedersiniz. Elinizdeki orduları ve gücü azgın yahudi varlığının üzerine seferber ederek bu süreci başlatmış olursunuz. İşte bu sözünüzü de fiilinize de doğrulayacak gerçek bir adım olacaktır. Aksi halde restorasyon ustalığına devam edip ecdad emanetinin edebiyatını yaparak halkı aldatmaya devam edersiniz! Bu anlayışınızdan Rabbim ümmeti muhafaza etsin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ahmet SAPA

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER