Pazartesi, 28 Safer 1446 | 2024/09/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Bölge, Tarihindeki “Zor Bir Anla” Karşı Karşıyadır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bölge, Tarihindeki “Zor Bir Anla” Karşı Karşıyadır!

Haber:

 Ürdün Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Yurtdışında Yaşayan Ürdünlüler Bakanı Eymen Safadi, “İsrail’in”, bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak ve aynı zamanda “İsrail” için güvenlik ve barış sağlayacak Oslo Anlaşması da dahil olmak üzere imzaladığı anlaşmaları uygulama yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmemesi nedeniyle bölgenin tarihindeki “zor bir anla” karşı karşıya olduğunu söyledi. (Youm7, 29/07/2024)

Yorum:

Ne zamandan beri ümmetinizin ve halkınızın taleplerine bağlı kaldınız ey Eymen Safadi?İsrailoğulları’nın antlaşmaları ve sözleşmeleri bozmaları, peygamberleri ve Rasulleri öldürmeleri konusundaki tarihinden habersiz misiniz?Yahudilerin, yalan, dolan, hıyanet, kurnazlık ve hile ehli olduklarını ve Gazze Haşim’de gözünüzün önünde Müslümanları öldüren ve öldürmeye devam edenlerin onlar olduğunu bilmiyor musunuz?Nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ipine ve insanların (müminlerin) ipine tutunmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulanların ve Peygamberleri öldürerek Allah ile olan ipi koparanların Yahudiler olduğunu bilmiyor musunuz: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلا بِحَبْلٍ مِنَ اللهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللهِ وَيَقْتُلُونَ الأنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ذَلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَAllah’tan bir ipe ve insanlardan bir ipe tutunmadıkça, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, onlara alçaklık damgası vurulmuş; Allah’ın gazabına uğramışlar ve aşağılanmaya mahkûm olmuşlardır. Bu, onların Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri yüzündendir. Bu (cüretleri de) onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır.” [Al-i İmran 112] Siz ey Safadi; Müslümanların mübarek (Filistin) topraklarındaki Yahudileri güvence altına almak, korumak ve pekiştirmek için çalışan insanların ipinin temsilcilerinden biri değil misiniz?

Sizin boş açıklamalarınız, yaşananların gerçekliğini değiştirmez; sizler, Filistin’de Yahudiler için bir devlet kurulmasının, Beytül Makdis’e Hilafetin inmesini engellemek için olduğunu biliyorsunuz. Sizler ve sizin üstünüzdeki efendileriniz ümmetinizin bu hakikati bilmemesi için çalışıyorsunuz ki böylece ümmet, kendisini ve devletini izzetli kılmak için çalışmasın, onun için bir izzet gerçekleşmesin ve ümmetin milletler arasında onur ve şerefi olmasın!

Şayet hakkı söylemek istiyorsanız, bunu ülkenizdeki askerlere söyleyin ki, Filistin’i, yüz kırk peygamberini öldüren Allahu Teala’nın en aşağılık yaratığından kurtarmak için görevlerini yerine getirsinler; şüphesiz Allah onları tehdit etmiş ve Nebisi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in lisanı üzerinden Hilafetin şafağının yeniden doğacağını bildirmiştir:لا تَقُومُ السَّاعَةُ حتَّى تُقاتِلُوا اليَهُودَ، حتَّى يَقُولَ الحَجَرُ وراءَهُ اليَهُودِيُّ: يا مُسْلِمُ، هذا يَهُودِيٌّ وَرائي فاقْتُلْهُSiz Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Hatta taş dile gelip arkasına saklanan Yahudi’yi gösterecek ve: Ey Müslüman, şu arkamda saklanan bir Yahudi’dir. Haydi öldür onu! diyecektir.” Sahih-i Müslim’deki başka bir rivayette de şöyle geçmektedir: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي، فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِMüslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”Bu, Allahu Teala’nın yardımıyla kaçınılmaz olarak gelecektir.Subhanehu’dan bizleri, Yahudileri ve bütün hainleri yok edecek olan Hilafet Devleti'nin askerlerinden kılmasını niyaz ediyoruz.

Bu zor an ey Safadi, dinini izzetli kılmak çalışan muvahhid müminleri için ne kadar zorsa da aynı şekilde küfür milleti ve onların aveneleri için de de o kadar zordur; şüphesiz Allahu Teala, batıl ehlini bu dünyada rezil edecek, hesap günü ise daha şiddetli ve daha kötü olacaktır; güzel akıbet ise teddebbür eden ve farkına varanlar içindir. إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللهِ شَيْئاً وَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَİnkâr edenlerin malları da çocukları da Allah’a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır.” [Al-i İmran 116]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah Abdurrahman

Devamını oku...

Kays Said, Yabancı Müdahaleyi Kınıyor ve Büyükelçileri İse Ülkede Başıboş Bırakıyor!!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kays Said, Yabancı Müdahaleyi Kınıyor ve Büyükelçileri İse Ülkede Başıboş Bırakıyor!!

Haber:

İngiltere'nin Tunus Büyükelçisi Helen Winterton, 28 Temmuz 2024 Pazar günü Mozaic FM’in “Günaydın Hafta Sonu” programına konuk olduğu sırada, geçtiğimiz yıl Londra’da imzalanan mutabakat zaptına dayalı olarak son üç yıl içerisinde akademik değişim ve inovasyonu teşvik etmek yoluyla başta eğitim olmak üzere iki ülke arasındaki çeşitli sektörlerdeki iş birliğini güçlendirmek için çalıştığını vurguladı.

Helen Winterton, öğrencilere eğitim veya mesleki eğitim için yeni fırsatlar sunmak amacıyla Aryana, Bab el-Hadra, Kayravan ve Gabes şehirlerinin her birinde “İkinci Fırsat” okullarını destelediğini söyledi.Yaklaşık 17.000 ilkokul öğretmenine İngilizce eğitimi verilmesinin yanı sıra programın ortaokullara da yaygınlaştırılması için Milli Eğitim Bakanlığı ile koordinasyon halinde çalışılmaktadır.

Yorum:

Tunus hükümeti ve onun Cumhurbaşkanı Kays Said’in, “dış müdahaleye hayır” diyerek ve derneklere yönelik dış finansman konusunda soruşturma açılması ve Batılı ülkelerin ve büyükelçiliklerinin iç işlerine müdahalesine karşı defalarca protesto çağrısında bulunarak başımız çatlatırlarken onların, sahada İngiliz büyükelçisinin ülkeyi baştan aşağıya rahatça dolaşmasına ve gerçekliği ve hedefleri artık hiç kimse için bir sır olmayan projeler kurmasına izin vermeleri garip bir şeydir!

Yoksa oyun, Amerikan müdahalesine savaş açmak, orada buradaki soruşturmalarla gözlere kum serpmek, bir başkasının ajanlığını kabul etmek, onların ülkede gezip dolaşmalarına ve servetleri çalmalarına göz yummak ve gerçekliğe, gidişata ve hedeflere aykırı olan boş sloganlarla duyguları okşamakla mı sınırlıdır?!

Oysa yabancı müdahalenin ortadan kaldırılması, ülkelerin, istihbarat toplamak, ortaklık ve kalkınma bahanesiyle ekonomik kısıtlamalarla ve kültür ve eğitim gibi fikri kısıtlamalarla ülkeyi zincirleyen projeler için çalışmak amacıyla kullandığı casus yuvalarına dönüşen büyükelçiliklerin kapatılmasını gerektirir…

Kays Said ve hükümeti, müdahaleyle mücadele etme çabalarında samimiyseler, omuz öpmek ve kredi kabul etmek gibi her türlü bağımlılığı kaldırıp atmaları ve sömürgeci amaçları olan projelere kapıları kapatmaları gerekir; bunların dışındaki her söz ve eylem, bir iddia ve yalandan ibarettir!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Minnetullah Tahir – Tunus

Devamını oku...

Amerika: Netanyahu'nun ABD Kongresindeki Konuşması Üzerine Bir Çağrı!

  • Kategori Amerika
  •   |  
Hizb-ut Tahrir/ Amerika:
Netanyahu'nun ABD Kongresindeki Konuşması Üzerine Bir Çağrı!

Netanyahu'nun Kongre konuşması ışığında Müslüman toplumuna İslam'a bağlılıklarını yenilemeleri ve zalimlerle aralarına mesafe koymaları için sesleniyoruz.

Heysem İbni Sabit
Hizb-ut Tahrir/ Amerika Medya Temsilcisi

Çarşamba, 18 Muharrem 1446 Hicri - 24 Temmuz 2024 Miladi

amerika

amerika

İlgili Bağlantılar:

Hizb-ut Tahrir Amerika Resmi Web Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika Facebok Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika Twitter Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika Instagram Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika YouTube Kanalı

 

 
Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 30/07/2024

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 30/07/2024
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

- Netenyahu'nun Kongre Konuşması ve Tepkiler
- Erdoğan'ın "İsrail'e Gireriz" Açıklaması
- Fransa'daki Olimpiyat Rezilliği

H. 24 Muharrem 1446 El-Muvafık M. 30 Temmuz 2024

Devamını oku...

Trump’a Ateş Açılması, Batı'da Siyasetin Öldüğünün, Sistemin Çürüdüğünün Ve Demokrasisinin Kokuştuğunun Habercisidir!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump’a Ateş Açılması, Batı'da Siyasetin Öldüğünün, Sistemin Çürüdüğünün Ve Demokrasisinin Kokuştuğunun Habercisidir!

Eski ABD Başkanı Donald Trump’a, Pensilvanya’daki bir kampanya mitinginde yaptığı konuşma sırasında ateş açılması, Amerikan demokrasisinin kanlı örüntüsünün ve tarihsel siyasi şiddetinin dışında bir olay değildir; zira siyasi suikastlar, Amerika’nın iç siyasetindeki ve keskin siyasi anlaşmazlıkları savmaya yönelik kanlı yöntemindeki asıl bir yaklaşımdır. Ancak mevcut siyasi şiddette yeni olan şey, onun hızlı bir şekilde büyümesi ve süreklilik arz etmesidir; zira Reuters’in bir raporu, Amerika Birleşik Devletleri’nin yetmişli yıllardan bu yana en kötü siyasi şiddet vakalarını yaşadığı sonucuna vardı ve rapora göre 2021’deki meşhur (Kongre Binası) Capitol saldırısından sonra 213 olay izlendi. Nitekim Amerikan tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi deprem oluşturun ikincisinin ciddiyetinin, tasarımının ve kışkırtmasının devlet başkanı tarafından olmasıydı; zira o gün başkan Trump destekçilerini teşvik edip kışkırtarak, “Ülkenizi nazikçe geri alamazsınız, zorla alırsınız, orada olun, olacaklar çılgınca olacak” demişti ve o gün Amerika’nın siyasi şiddetinin doruk noktasıydı. Dolayıyla mevcut Amerikan siyasi şiddetini öncekilerden farklı ve özel nitelikte kılan da işte budur.

ABD’deki mevcut siyasi şiddetin bu hızlı büyüme düzeyi ve sürekliliği, olgunun tarihsel açıklamasını yetersiz ve eksik bir hale getirmektedir; zira tarih, bazı Amerikan siyasi normlarını açıklasa da, ancak bu siyasi şiddetin hızla büyümesi ve sürekliliğinin yeni ve mevcut nedenleri ve motivasyonları hakkında bize hiçbir şey söylemez. Oysa bu düzeyde ve Batı’nın ilk demokrasisinin kalbinde yaşananların yansımaları, iç siyasetin ötesine geçerek uluslararası siyasete, güvenliğin ve sansasyonel teorilerinin ötesine geçerek siyasi şiddetin zirveye ulaşmasına ve kritik ve tehlikeli bir seviyeye varmasına neden olan Batı medeniyetinin ve siyasi krizinin derinliklerine kadar uzanmaktadır.

Sabit olan şu ki, bir felsefe, medeniyet ve sistemler olarak Batı’nın durumunun, aşırı bir çürüme durumuna ulaşması ve kokusunun çoğalıp taşması olup Amerika’nın durumu bunun en açık bir örneğidir; zira son dönemdeki silahlı siyasi şiddet, güvenlik zafiyetlerinin bir sonucu değildir ve güvenlik teorilerine başvurmak, siyasi partilerin yankılanan iflası, liderlerin yozlaşması, siyasetin ölümü, politikacıların kısırlığı ve ırkçı sağcı partilerin ve demagojik politikacıların parazitlerinin çoğalmasına ve büyümesiyle kokusu çoğalıp taşan siyasi krizin derinliğini gizlemek içindir; demokrasinin de kendi çıkarlarını elde etmek için onunla mücadele eden gerçek yöneticiler olan sermaye sahipleri sınıfları için bir ipotek ve kısıtlama olduğu skandalı ortaya çıkmıştır; nitekim bu yirmi yıl boyunca uyumsuzluk ve çelişki aşamasına ulaşan bu çıkarlar, siyasi araçların yetersiz kaldığı ve çatışan ve çelişkili kapitalist hedefleri karşılama ve gerçekleştirme konusunda aciz kaldığı zehirli bir çatışma doğurmuş, ardından siyasi ve kapitalist hedeflere ulaşmanın bir aracı olarak da fiziksel şiddete başvurulmuştur. Nitekim 2021 yılında Washington D.C.’deki Capitol binasına ve Kongre merkezine düzenlenen saldırı bu şiddetin doruk noktası olup bu da sistemin ve sistemlerin, toplumu örgütleme ve bireylerin ihtiyaçlarını karşılama konusundaki varoluş amacına ulaşamamasına ve iflasına atfedilmektedir; bununla birlikte fiziksel şiddet, toplumun ve bireylerin memnuniyetsizliklerini ve isyanlarını ifade etme aracı haline gelmiştir.

İflas ve siyasi başarısızlıkla dolu bu koşullar altında, son ateş açma olayı gerçekleşmiş olup bu silahlı siyasi şiddetin büyüyüp genişlemesi de muhtemeldir; zira Amerikan siyasi hayatındaki derin çatışmalar ve bununla birlikte rakibi ezmeye yönelik kışkırtıcı söylemler artmakta olup bu durum da iç savaşın eşiğinde olan bir ülke için ideal bir reçetedir. Nitekim bugün Amerikan toplumu, kapitalist sınıflar, siyasi tabaka ve halk düzeyinde keskin ve zehirli bir bölünme içinde yaşamakta olup Trump karşıtı bir Cumhuriyetçi aktivistin de şu şekilde ifade ettiği gibi herkes bunun küllerin altındaki bir kor olduğu konusunda hemfikirdir: “Eğer ülke daha önce barut fıçısı gibi değilse de şimdi öyledir.” Yine CNN, silahlı saldırı olayının ardından şunları söyledi: “Zaten derinden parçalanmışlığın acısını çeken ülkeyi şok etmiş olup bu, modern tarihinin en gergin dönemlerinden biriydi.” Ayrıca kamuoyu yoklamaları, silahlı şiddetin siyasi bir araç olarak yaygınlaşmasının ve yaygın kutuplaşmanın ulaştığı tehlikeli boyuta ve bununla birlikte Amerika’nın kanlı geçmişine ve çağdaş iç savaşa doğru kaymasına ilişkin artan korkulara işaret etmektedir.

Amerika’nın durumu, Batı'daki siyasi çürümenin ileri bir durumudur; zira toplumun ve devletin bölünmesi ve parçalanması, sistemin iflası, kapitalistlerin ve politikacıların yozlaşması ve çatışan çıkarlara sahip çeşitli kapitalist sınıfların ortaya çıkması, bu çatışan sınıfların her birinin toplumu, gruplarını, bireylerini ve devleti, sistemlerini, kurumlarını ve cihazlarını kendi amaçları ve çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmasına neden olan oldukça zehirli ve patlayıcı bir karışım doğurmuş olup amaç rakibi sadece izole etmek ve etkisiz hale getirmek değil, aksine onu parçalayıp yok etmektir. Dolayısıyla kemik kırma politikası ve buna eşlik eden fiziksel şiddet, Amerika’da siyasi düzeydeki aşamanın bir başlığı haline geldi ve son silahlı saldırı da bunun salgılarından biridir.

Eski Amerikan başkanına Pensilvanya’daki bir seçim mitingi sırasında ateş açılması, Batı sistemini etkileyen yozlaşmanın derinliğini ve sistemlerinin iflasını ve kusurlarını hatırlatıyor; işte bakınız Batı’nın demokrasisinin pis kokusu yüzeye çıkmış olup bununla birlikte şiddete başvurmak, cinayete teşebbüs, suikast ve komplo, siyasi çatışma ve ezmenin bir maddesi ve çatışan kapitalist sınıfların çelişkili çıkarlarını yönlendiren araçları haline gelmiş olup bu da toplum ve devlet için felaket sonuçlar doğurmuştur.

Seküler kapitalist modelin küresel güç ve karar alma mekanizmaları üzerindeki hegemonyası ve kontrolü nedeniyle Batı’nın durumu daha da çürüyüp kokuşacak ve insani felaketle birlikte insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir trajedi ve cehennem salgılayacaktır. Nitekim son yıllarda bunun bazı göstergeleri, halkların daha ölümcül bir kapitalist despotluk ve vahşete maruz kalması, medeniyetin intiharına işaret eden değerler çürümesi, toplumları ve aileleri boğan yıkıcı toplumsal parçalanma, zehirli bencillik ve dar kişisel çıkarlar, kendi ırkçı örgütlerini ve partilerini salgılayan bir siyasi yozlaşma, sonra temel yaşam standartlarının tüm seviyelerini aşan yüksek fiyatlar nedeniyle yoksulluk ve fakirleşme, yeşil kuru her şeyi yiyip bitiren vergi toplama ateşi şeklinde ortaya çıkmıştır… Patlamayı kaçınılmaz kılan şey işte bu olup Batı ufkunun tıkanması ve Batılı bir alternatifin bulunmaması nedeniyle her türlü fiziksel şiddete başvurmak, gerilimin, kırgınlığın ve isyanın bir ifadesi haline gelmiştir.

İnsanlığı yıkımın ve yok oluşun eşiğine getiren bu büyük Batı felaketi karşısında siz Müslümanlar topluluğu için, şeri bir farz ve hayati ve insani bir gereklilik olarak İslam’ın Raşidi Hilafetini kurmak kaçınılmaz bir hale gelmiştir; bu da sizin ve insanlığın, kâfir Batı medeniyetinin ve onun yıkıcı sistemlerinin bu derin labirentinden kurtulması ve yeryüzünde adaletin, refahın ve güvenliğin sadece kendisiyle gerçekleşeceği Rabbani metodun pratik bir tercümesi olan İslami hayatınızın yeniden başlaması içindir; zira ancak bu ortaya çıktığında yeryüzü gölgesinde hayır barındıracak, gökyüzü indirmediği hiçbir damla bırakmayacak ve İslam yeryüzünde kök salacaktır.

فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى * وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى

Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz. Kim de beni zikrimden yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz. » [Taha 123-124]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Münâcî Muhammed

Devamını oku...

Haberlere Bir Bakış 29/07/2024

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haberlere Bir Bakış

29/07/2024

* Başlıklar:

  • Erdoğan: Türkiye Filistinlilere yardım etmek için “İsrail’e” girebilir.
  • Esad ile Erdoğan arasında yaklaşan görüşmenin tarihinin ve yerinin açıklanması bir “sürpriz.”
  • Gazze'de saatler içinde 3 katliam... Şehitlerin sayısı 40 bine yaklaştı.

* Ayrıntılar:

Erdoğan: Türkiye Filistinlilere yardım etmek için Yahudi varlığına girebilir.

Reuters’in aktardığına göre Türkiye Cumhurbaşkanı Pazar günü, Türkiye’nin, daha önce Libya ve Dağlık Karabağ’a girdiği gibi Yahudi varlığına da girebileceğini söyledi ancak bahsettiği girmenin türünü açıklamadı. Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Rize İl Teşkilatı'nın toplantısına katıldığı sırada şunları söyledi: “İşgalin Filistin’e bu saçmalıkları yapmasın diye çok güçlü olmamız lazım... Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek, bunun benzerini aynen onlara da yaparız.”Erdoğan televizyonda yayınlanan konuşmasında şunları ekledi: “Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım.”Türkiye, 2020 yılında Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni desteklemek üzere Libya'ya askeri güç göndermişti.Türkiye, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki askeri operasyonlarında doğrudan herhangi bir rolü olduğunu reddediyor, ancak geçen yıl yakın müttefikini desteklemek için askeri geliştirme ve eğitim de dahil olmak üzere “tüm araçları” kullandığını açıklamıştı.

Yahudi varlığı geçen yıl 7 Ekim'den bu yana Gazze’ye karşı yıkıcı bir savaş yürütmekte olup büyük bir yıkım ve onlarca çocuğun ölümüne neden olan kıtlığın ve dünyanın en kötü insani felaketlerinden birinin ortasındaki bu savaşta çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 130.000’den fazla Filistinli şehit olmuş ve yaralanmış ve 10.000’den fazla kişi de kaybolmuştur.Yahudi varlığının bu kadar çok sayıda masum Müslümanı katletmesinin ardından Erdoğan girmek için daha neyi bekliyor?!Yoksa bu kadar çok şehit ve yaralı sayısı yeterli değil mi?!Yoksa yüzbinlere ya da milyonlara ulaşmasını mı bekliyor?! Ancak bizler, şehit ve yaralıların sayısı yüzbinlere, hatta milyonlara ulaşsa bile Erdoğan’ın Yahudi varlığına girmeyeceğini kesin olarak biliyoruz; zira Erdoğan daha önce de benzer açıklamalar yapmıştı.Bütün dünya ve Türkiye kamuoyu Erdoğan’ın hamasi konuşmalarına alıştı artık. Oysa müdahale etmek isteyen biri boş açıklamalar yapmaz, aksine harekete geçer ve hemen çalışmaya başlar.

-----------

Esad ile Erdoğan arasında yaklaşan görüşmenin tarihinin ve yerinin açıklanması bir “sürpriz.”

Basında yer alan haberler, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad ile on yılı aşkın bir aradan sonra en geç önümüzdeki Ağustos ayında bir araya geleceğini vurguladı ancak “büyük sürpriz” görüşmenin yapılacağı yerde yatıyor.İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yakın Türkiye gazetesi, görüşmenin iki ülke arasındaki sınır kapısı olan Suriye’nin sahil kasabası Kesab yakınında olabileceğini ortaya çıkardı.Gazete Cumartesi günü, Ankara ve Şam'daki istihbarat servislerinin son bir ay içinde üç kritik toplantı gerçekleştirdiğini, Rus istihbarat başkanının kısa süre önce Türkiye'yi ziyaret ettiğini ve iki devlet başkanı arasındaki zirveye hazırlık amacıyla Türk mevkidaşıyla bir araya geldiğini söyledi.Türkiye gazetesi, iki lider arasındaki görüşmenin yeri ve zamanı konusunda bir anlaşmaya varıldığını, başlangıçta görüşme yerinin Irak’ın başkenti Bağdat olması fikrinin tartışıldığını ancak daha sonra bu fikirden vazgeçildiğini açıkladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Suriyeli mevkidaşını defalarca Ankara’yı ziyaret etmeye ve kendisiyle görüşmeye davet etmesiyle, son haftalarda Suriye-Türkiye dosyasında birçok gelişme yaşandı.Uzlaşmanın vaftiz babası Türkiye rejimi, Şam devrimini aldatma yöntemiyle ortadan kaldırmak, Amerika’nın ajanı olan Şam’daki suçlu rejimi korumak için Amerika tarafından kendisine tevdi edilen rolü yerine getiriyor. Zira Türkiye rejiminin Şam devrimine karşı komplo kurduğu, onu suçlu rejime teslim olmaya yönlendirdiği ve bu konudaki araçlarının, sahada teslimiyetin araçları olan Colani başta olmak üzere grup sisteminin liderleri olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.Türkiye rejiminin Şam devrimine yönelik komplosu yeni olmayıp daha ilk günden beri devam ediyor; işte yolun sonuna geldik; ya sessiz kaldığımızda bizleri suçlu rejime teslim edip bizi nasıl celladın giyotinine, hapishanelere, namusumuzun ihlal edilmesine ve kutsalların çiğnenmesine sürüklediğini gözlerimizle göreceğiz ya daTürkiye rejiminin ve bağlantılı grup sisteminin liderlerinin komplolarına karşı samimi bir tavır alacağız.

-----------

Gazze'de saatler içinde 3 katliam... Şehitlerin sayısı 40 bine yaklaştı.

Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı, işgalcilerin son 24 saat içinde hastanelere ulaşan 66 şehit ve 241 yaralının da aralarında bulunduğu üç katliam gerçekleştirdiğini söyledi.Bakanlık, geçtiğimiz Ekim ayının 7'sinden bu yana Yahudi varlığının saldırısı sonucu şehit sayısının 39 bin 324’e ve yaralı sayısın da 90 bin 830’a ulaştığını duyurdu.Enkaz altında ve yollarda halen çok sayıda yaralının bulunduğunu, ambulans ve sivil savunma ekiplerinin ise onlara ulaşamadığını belirtti. İşgal güçleri Gazze Şeridi’ndeki soykırım suçunu 296’ncı gününde de işlemeye devam ediyor; nitekim kuşatma ve halkın yüzde 95’inden fazlasının yerlerinden edilmesi sonucu insani bir felaket durumunun ortasında evleri, yerinden edilmiş kişilerin toplandığı yerleri ve sokakları hedef alan onlarca hava saldırısı ve topçu bombardımanı düzenlemesi sonucu onlarca kişi şehit düşmüş ve yaralanmıştır. Filistin medya organları, Han Yunus’taki Nasır Tıp Hastanesi morguna 5 şehidin geldiğini bildirdi. Abdulkerim isimli bir çocuk, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki Abasan el-Kabira kasabasında birkaç gün önce ailesinin evine düzenlenen bombalı saldırıda aldığı yaralar sonucu bu sabah hayatını kaybetti.

Yahudi varlığı her gün katliamlar ve soykırımlar yaparken, Erdoğan başta olmak üzere Müslüman ülkelerin hain yöneticileri, bu katliamları izlemekle yetiniyorlar. Hatta Erdoğan Meclis’teki konuşmasında, Yahudi varlığına girme imkanlarının olduğunu söyledi. Şimdi biz de Erdoğan’a soruyoruz; yukarıda saydığımız rakamlar ve her gün yaşanan katliamlar girmek için yetersiz mi?! Bütün Müslümanların başındaki yöneticilere diyoruz ki: ABD Kongresi’nin katil Netanyahu'yu bir kahraman gibi alkışladığını gördüğünüz halde hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?! On aydır şu saate kadar hiç kesilmeyen çocukların, kadınların, yaşlıların ve yaralıların çığlıkları yetmedi mi?! Bu sesler ta gökyüzüne ulaştı; eğer insani göreviniz, sizin de dediğiniz gibi işgale karşı sesinizi yüksek bir şekilde yükseltmekse, o zaman dilediğiniz gibi yükseltin; Filistin halkı artık sizin yalanlarınızdan ve aldatmalarınızdan bıktılar; hatta Türkiye’den Yahudi varlığına her türlü tedarik ve destek durmadığı için medya bile sizin gerçeğinizi ifşa etti.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi

Devamını oku...

Hızlı Destek Kuvvetlerinin Saldırıları Karşısında Geri Çekilme ve Şehirlerin Teslim Edilmesi Tiyatrosu Ne Zaman Sona Erecek?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Hızlı Destek Kuvvetlerinin Saldırıları Karşısında Geri Çekilme ve Şehirlerin Teslim Edilmesi Tiyatrosu Ne Zaman Sona Erecek?!

Haber:

Rasd Nab Sudan sitesine göre 28/07/2024 tarihinde Nida el-Vasat platformu, Hızlı Destek Kuvvetleri milislerinin Sennar şehrine saldırmak için hazırlık yaptıklarını söyledi. Milis güçlerinin doğuda Sennar’ın güneydoğusuna, batıda ise doğru Trirat köyleri ve çevresine yayılmasına, savunmasız vatandaşlara yönelik utanç verici ihlaller ve suçlar eşlik etti.

Yorum:

Amerika tarafından yönetilen ve Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri komutanlarından her birinin rol oynadıkları bu (tiyatral) savaşta, ordu komutanları suç ortağıdırlar; zira Burhan’ın, efendisi Amerika’nın kanlı emirlerini uygulayıp yerine getirmek için Sudan halkının kanını, namusunu ve malını feda ederek oynadığı bu kirli oyun uzak yakın herkes için ifşa olmuştur.

Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri komutanlarından her birinin, on binlerce Sudanlının öldürülmesine, mallarının yağmalanmasına, garnizonlardan ve askeri kamplardan utanç verici bir şekilde geri çekilerek aşağılanmalarına, ordu komutanlarının Hızlı Destek Kuvvetlerine şehirlerin kapılarını açarak kelimelerle ifade edilemeyecek şekilde fesat saçmalarına ve şerefli Sudan halkına en korkunç azabı yaşatmalarına yol açan bu tür eylemlerde bulunması hiç şaşırtıcı değildir.

Ancak şaşırtıcı olan ve insanı dehşete düşüren şey, halkı güzel ve yöneticileri ajan bir ülke olan Sudan’daki bu vahşi savaşın halkımızın başına neler getirdiğini bizzat gözleriyle şahit olan şerefli ordunun askerlerinin tutumudur. Peki aranızda, Sudan halkı hakkında hiçbir ahit ve anlaşma gözetmeyen bu ajanlara karşı durumu tersine çevirecek ve şayet bu komutanların ajanlıkları olmamış olsa uygulanamayacak olan bu büyük kötülükten Sudan halkını kurtaracak aklı başında bir adam yok mu?!

Aranızda ülkeyi ve insanları, Sudan halkının gece gündüz bir o yana bir bu yana dönüp durduğu yaşanan bir gerçeklik haline gelen bu musibetlerden, belalardan ve sıkıntılardan kurtaracak, bu alçakları kökünden söküp atacak ve yönetimi, bize bu kadar ücretli liderler yetiştiren bu kapitalist sistemi silip süpürerek İslam’ın ehlini onurlandırmak, sonra Amerika’ya yer olmayan, dahası Amerika ve onun gibileri küçülerek elleriyle cizye verecek şekilde itaatkar ve zelil bir hale getirecek Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti ilan etmek için gecesini gündüzüne katan muhlis ve bilinçli bir gruba teslim edecek aklı başında bir adam yok mu?!

İşte o zaman İslam ve ehli izzetli olacak ve küfür ve ehli de zelil olacaktır… Onu bize yakınlaştır ey alemleri Rabbi olan Allah’ım.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdulhâlik Abdûn Ali - Sudan

Devamını oku...

İnsan Yapımı Yönetim Sistemleri Altındaki Kontenjan Sistemi ve Benzer Yasalar Yozlaşmayı Korumak İçin Tasarlanmıştır

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İnsan Yapımı Yönetim Sistemleri Altındaki Kontenjan Sistemi ve Benzer Yasalar

Yozlaşmayı Korumak İçin Tasarlanmıştır

Haber:

Bangladeş Yüksek Mahkemesi, ülke çapında 100'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan şiddetli çatışmaların fitilini ateşleyen kamu görevlerindeki kontenjanların çoğunu iptal etti. Kamu sektöründeki görevlerin üçte biri, ülkenin 1971’de Pakistan’dan bağımsızlığı için yapılan savaştaki gazilerinin akrabalarına ayrıldı. Yüksek Mahkeme’nin kararı, kamu sektöründeki işe alımların %93’ünün liyakat esasına göre yapılmasını, %5’inin ise ülkenin “bağımsızlık” savaşındaki gazilerinin aile fertlerine ayrılmasını emretmektedir. Geriye kalan %2’lik kısım ise etnik azınlıklara mensup veya engelli kişiler için ayrılmıştır. (BBC)

Yorum:

Müslüman ülkelerdeki rejimler, baskılarına meydan okuyan her sesi bastırmaya yönelik kampanyalarını yoğunlaştırmış olup Bangladeş de bir istisna değildir. Nitekim protestolar, 5 Haziran 2024’te Yüksek Mahkeme’nin, 1971’de Pakistan'dan ayrılma savaşına katılan subayların torunları için uygulanan %30’luk kontenjanın geri getirilmesine karar vermesinin ardından patlak vermiştir. Kontenjan sistemi 1972’den beri yürürlükteydi ve 2018 yılındaki öğrenci protestolarının sonucunda Hasina tarafından iptal edilmişti ve Haziran 2024’te mahkeme tarafından yeniden yürürlüğe konulmuştur.

Üniversitelerde başlayan barışçıl protestolar, ülke çapında huzursuzluklara dönüşmüştür. Dakka Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde Yardımcı Doçent olan Dr. Samina Lutfa şunları söyledi: “Artık mesele öğrencilerle ilgili değildir; aksine görünen o ki toplumun her kesiminden insanlar protesto hareketine katılmışlardır.” Hasina rejimi ise kamuoyu baskısına boyun eğmek yerine güç kullanmış olup protestocular ise, Başbakan Şeyha Hasina’nın Awami Birliği partisinin öğrenci kanadı Bangladeş Chatra League aktivistleri tarafından saldırıya uğramış ve bu da protestoların şiddetlenmesine yol açmıştır. Bunun üzerine hükümet, polis güçlerini vahşi bir şekilde kullanarak protestocuları dağıtmak için plastik mermi sıkmış ve ses bombaları atmış ve sadece 19 Temmuz Cuma günü öldürülen 50’den fazla kişi de dahil olmak üzere 115’ten fazla kişi hayatını kaybetmiştir.

İş kontenjanı sistemine gelince; kamu sektöründeki işlerin üçte biri, çoğunluğu “özgürlük savaşçılarının” aileleri gibi grupları içeren eski ordu mensuplarının akrabalarına tahsis edilmiştir; ayrıca kadınlara ve az gelişmiş bölgelerden gelenlere %10, yerli sakinlere %5 ve engellilere de %1’lik bir kontenjan ayrılmıştır. Gerçek şu ki, kontenjan sistemi herkes için açık kamu görevlerinin sayısını azaltmakta ve bu da bu işleri liyakat esasına göre doldurmak isteyen adaylara zarar vermektedir.Bu sistem, 170 milyonluk nüfusun içinden yaklaşık 32 milyon gencin işsiz veya eğitimsiz olması nedeniyle gençlerin yüksek orandaki işsizliğinden muzdarip olan öğrencileri öfkelendirmiştir. Bir zamanlar dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan ekonomiye durağanlık isabet etmiştir. Zira üniversite mezunlarına yönelik iş imkânı büyümeye başlamış olup enflasyon %10 civarında seyretmekte ve Dolar rezervleri de daralmaktadır. Yaklaşık 18 milyon Bangladeşli gencin iş aradığı tahmin ediliyor. Üniversite mezunları ise, daha az eğitimli akranlarına göre daha yüksek işsizlik oranlarıyla karşı karşıyadır. Dolayısıyla kontenjan sistemleriyle ilgili gerçek, özellikle ekonomi durağanlaştığında her zaman yönetici elitin çıkarı için talep edilmesidir. Bangladeş yöneticileri şiddetli bir şekilde yolsuzluk suçlamasına maruz kaldıkları halde hâlâ iktidarlarını uzatmak istiyorlar. Hasina, Şeyh Mucibur Rahman’ın kızı olup babası, “Özgürlük” Hareketi’nin lideri ve Bangladeş’in kurucusudur. İşte bu kontenjan sistemi, onun art arda dört dönem boyunca iktidara gelmesini sağlayan birçok araçtan sadece bir tanesidir. Huzursuzluklar aynı zamanda özel sektördeki iş büyümesindeki durgunlukla da bağlantılıdır; bu da düzenli maaş artışları ve buna eşlik eden avantajlarıyla kamu sektörü işlerini çok cazip hale getirmektedir.

Bu kontenjan sistemi, Bengalli ve Pakistanlı temelinde Müslüman kardeşi kardeşinden ayıran yozlaşmış milliyetçiliğin bir sonucudur! Müslüman ülkelerdeki bu ayrılık tohumunu eken, İngiliz yönetimidir. Ayrıca İngilizler, kendi yönetimlerinin çıkarları için sadece tek bir topluma baskı uygulamayı temsil eden iğrenç bir taktik kullanmıştır. Sonuç olarak haklarından mahrum bırakılmış bir toplum yeniden ayağa kalkma ve sömürgeciliğin mirası altında özel bir alan bulma fırsatına sahip olduğunda, bunu yapmak için her yola başvuracaktır. Nitekim İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'ne karşı direnişi başlatan kişi Bengal yöneticisi Siraj ud-Daulah’tır. Ancak onun saflarında yer alan hainler sonucunda, İngilizler onu öldürüp ordusunu yenilgiye uğratmayı başardılar. Nitekim bu olaydan sonra İngilizlerin, genel olarak Bengallilerin yüksek bürokratik veya askeri makamlara gelmelerine izin vermemesi, bir bıkkınlık oluşturmuştur. İngilizler alt kıtayı terk ettikten sonra İngiliz rejimi kalmaya devam etmiş ve Pakistan’daki sömürgecinin ajanlarının eliyle bıkkınlık beslenmiştir. Bangladeş’teki rejimler, 1971’de Pakistan'dan ayrıldıktan sonra bu bıkkınlığı ırkçılık temelinde istismar etmişlerdir.Bangladeş’teki her yönetici sınıfın kendi iktidarını korumak için kullandığı kontenjan sistemine yol açan işte bu bıkkınlıktır.

Bunun aksine İslam, sırf yönetimini uzatması için bir yöneticiye bu tür takdir ve ayrımcılık yetkilerine izin vermez. Belirli kişilerin güvenliğini sağlamak için özel hükümler söz konusu olsa bile bunlar, İslam’ın emirlerine göre ve tüm Müslümanların maslahatı için olur. Zekatta kalpleri İslam’a ısındırılmakla ilgili hususa bir bakın onlar, henüz imanları kök salmamış liderler, başkanlar, etkili kişiler ve kahramanlardır; zira Halife veya valiler, kalplerini İslam’a ısındırmak, akidelerini düzeltmek, İslam’ın ve Müslümanların lehine kullanmak veya toplumlarını etkilemek için onlara zekâttan vermeyi uygun görmüşlerdir. Bu ise Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, Ebu Süfyan’a, Uyeyne İbn-i Hısn’a, Akra İbn-i Habis’e, Abbas İbn-i Mirdas’a ve diğerlerine verdiği şeylere benzemektedir. Hatta Amr İbn-i Tağlib şöyle demiştir: “Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e (ganimet) malları getirilmişti, onu bir kavme verdi ve diğerlerine vermedi.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Malik - Pakistan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER