Pazartesi, 28 Safer 1446 | 2024/09/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

“Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!” Kampanyası Hakkında Özel Bir Rapor

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

“Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!” Kampanyası Hakkında Özel Bir Rapor

Hizb-ut Tahrir 05/07/2024 Cuma günü, Hizb-ut Tahrir'in Emiri, Celil Âlim Ata Bin Halil Ebu Raşta’nın rehberliğinde ve Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisinin denetiminde, sloganlar, pankartlar, birçok bölgeden basın açıklamaları, davet taşıyıcılarından gelen çok sayıda makale ve video kayıtlarıyla desteklenen altı dile çevrilmiş geniş bir küresel kampanya başlattı; kampanyanın gayesi, Özbekistan’daki tiran rejimin Hizb-ut Tahrir gençlerden oluşan davet taşıyıcılarına karşı uyguladığı vahşi zulmün ve baskının boyutuna dikkat çekmekti. Zira Özbekistan güvenlik güçleri, 23 Hizb-ut Tahrir üyesini yeniden tutukladı ve bu yıl 9 Mayıs’ta, ölü diktatör Kerimov döneminde yargılandıkları ve 1999-2000 yıllarından bu yana yaklaşık 20 yıl hapis yattıkları ve işkence gördükleri aynı suçlamalarla yargılanmalarına başlandı. Mirziyoyev’in yıllardır dillendirdiği ve tutuklulara yönelik işkence ve şiddet karşıtı olduğu, düşünce ve inanç özgürlüğünü yerleştirme, keyfi tutuklamalarla mücadele yolunda ilerlediği iddialarına rağmen liderliğindeki Özbek rejiminin son zamanlardaki tutumu, İslam’a ve İslam’a davet eden herkese düşmanlık etme, daha önce selefi mücrim Kerimov’un yaptığı gibi Hizb-ut Tahrir gençlerini aynı baskıcı ve acımasız yollarla kovuşturma konusunda ölü Kerimov’un izinden gittiğini gösteriyor.

Kampanyanın, Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Müdürü Mühendis Selahaddin Adada’nın yaptığı resmi açıklamayla açılışı yapıldı; açıklamada, Özbekistan’daki siyasi mahkumları desteklemek için küresel kampanyanın başlatıldığını duyurdu ve Mirziyoyev rejimini, Kerimov rejiminin İslam’a ve onun davet taşıyıcılarına karşı uyguladığı baskıcı ve vahşet politikasına geri dönmesi, bunun suçluların yolu olduğu, hiçbir fayda sağlamayacağı, aksine ümmetin kendisine yönelik öfkesini artıracağı, yok oluşunu hızlandıracağı, İslam ümmetinin artık sömürgecilikten kurtulup anayasa, kanun ve hayat olarak Rabbinin şeriatına geri döneceği o günü sabırsızlıkla beklediği ve bugün artık ümmetin gayesini ve umudunu gerçekleştirmeye her zamankinden daha yakın olduğu konusunda uyardı. Bu yüzden Mirziyoyev, gençlerimizi derhal ve gecikmeksizin serbest bırakmalı, davet taşıyıcılarını kovuşturmayı ve İslam projesine düşmanlık etmeyi bırakmalı ve kendisinden öncekilerden ders almalıdır; zira bütün küfür milleti bir araya gelse de güzel akıbet muttakilerindir ve şüphesiz Allah, bir süre sonra da olsa Kendi dinine yardım edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları üyesi kız kardeş Rana Mustafa Özbek diline tercüme edilen konuşmasında, kasvetli yüzler değişse ve sahte vaatlerde bulunulsa bile İslam’a ve Müslümanlara yönelik kin ve nefretin Özbekistan rejiminde kök saldığını söyledi.

Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilayeti üyesi seçkin üstad Ahmed el-Kasas’a gelince; Özbekistan halkına hitaben şöyle dedi; kahramanlıklarınızın haberleri hâlâ bize ulaşmaya devam ettiği gibi size karşı uygulanan zulmün haberleri de hâlâ bize ulaşmaya devam ediyor; her ne kadar haberleriniz ve sıkıntılarınız bize üzüntü verse de ancak bizler, çekmiş olduğunuz bu acıların, bu şeytanlara karşı göstermiş olduğunuz kahramanlıklardan dolayı onlar tarafından size verilen bir ceza olduğunu biliyoruz; zira onlar, bu ülkelerde komünizmin çöküşünün ardında İslami yaşam tarzından uzaklaşarak komünizmden Batı medeniyetine, onun yaşam tarzına ve dinin hayattan ayrılmasına (kapitalizme) geçeceklerini ümit ettiklerini unutmasalar da ancak sizler, Orta Asya’daki kardeşlerinize İslam’ı sunmada acele ederek onları korkutup şaşırttınız.

Orta Asya bölgesinden çok sayıdaki mülteci kız kardeşlerden biri olan Özbek bir kız kardeş kampanyaya destek verdiği bir mesajında, Özbekistan’da İslam düşmanlarının artan zulmüne son verilmesi için Müslümanlara haykırdı; zira oradaki kız kardeşler başörtülü bir şekilde doktora gidemiyorlar ve erkek kardeşler de sakal bırakamıyorlar! Gençlere gelince; 18 yaşını doldurmadan camiye girmelerine izin verilmiyor.

"Olaylara Bir Bakış" programı aracılığıyla bir röportajda Üstad Heysem Nasır (Ebu Ömer), ilk etapta Özbekistan devleti ve benzerlerinin kapitalist dünya düzeniyle aynı fikirde olduklarını ve onların Hizb-ut Tahrir’in kendisine davet ettiği İslam’ın ve Hilafetin geri dönüşünü istemediklerini anlatan Üstad Mervan Ubeyd’i (Ebu Abdurrahman) ağırladı; saygıdeğer konuk, İslam ümmeti olarak bizim için çatışmanın taraflarının artık açıklığa kavuştuğunu söyleyerek şöyle bir yorumda bulundu; dünyadaki tüm isimleriyle küfür, bu ümmetin yolun sonunda ve son çeyrek saatte olduğunu fark ediyor ve bu yüzden onun karşısında duruyorlar. İşte Afganistan rejiminin uluslararası sisteme ve Birleşmiş Milletler’e boyun eğmesinin ardından gençleri sınırsız (ucu açık) cezalara çarptırması şeklinde Afganistan’da yaşananlar, işte gençlere ağır cezalar verilmesi gibi Özbekistan’da yaşananlar, Suriye ve Gazze’de yaşanan suçlar ve tüm isimleriyle küfrün Müslümanlara karşı bir araya gelmesi küfrün, zulmünün gücüyle Hilafet projesini durdurabileceği ve onu yok edebileceği vehmine kapıldığını bir delilidir.

Rabbimiz Allah’tır dedikleri için Özbekistan hapishanelerinin karanlıklarında siyasi tutuklu olarak bulunan erkek ve kız kardeşlerimize destek vermek ve yardım etmek amacıyla dünya çapında birçok bölgelerde faaliyetler düzenlendi.

Hizb-ut Tahrir Mübarek Toprak (Filistin) Kadın kolları, ümmetin durumunu, onun bir vücut gibi olduğunu, Özbekistan’ın liderler ve alimler yetiştiren bir ülke olduğunu, şayet bir devletleri olsaydı cücelerin genel olarak Özbekistan’daki Müslümanlara ve özel olarak da Hizb-ut Tahrir gençlerine saldıramayacağını anlatan birçok konuşma yayınladı!!

Belçika’da kız kardeş Emetullah Haşimi de, kampanyaya destek veren bir konuşmayla katılım sağladı.

Viyana’da, Almanca konuşan ülkelerdeki Hizbin Medya Temsilcisi Mühendis Şakir Asım başkanlığındaki Hizb-ut Tahrir heyeti, Özbekistan'daki Hizb-ut Tahrir gençlerinin yaklaşık 20 yıllık hapis cezalarının tamamını çektikten sonra yeniden tutuklanmalarına karşı bir protesto notası iletmek üzere Viyana’daki Özbekistan Büyükelçiliğine gitti; nitekim heyet, bir konsolosluk personeli tarafından kabul edildi.

Tunus’ta Hizb-ut Tahrir/Tunus Vilayeti, mübarek toprak (Filistin) halkımıza destek olmak amacıyla düzenlenen yürüyüşte, Özbekistan’daki mustazaf kardeşlerimize destek için pankartlar kaldırdılar ve katılımcılar bu pankartları, başkentteki Fetih Camii önünden Sevra Caddesi’ne kadar olan yürüyüş boyunca taşıdılar; bunu da Tunus halkının dikkatini, Özbekistan’daki Mirziyoyev rejiminin Hizb-ut Tahrir gençlerini konuşturma ve İslam’a düşmanlık etme konusunda ölmüş Kerimov’un yolunu izlediğine ve İslam ümmetinin tek bir ümmet olduğuna çekmek için yaptılar.

İsveç'te ise Hizb-ut Tahrir / İsveç, Stockholm’deki Özbekistan Büyükelçiliği önünde oturma eylemi düzenledi ve bu eylem sırasında küresel kampanyayı destekleyen sloganlar atıldı ve pankartlar açıldı.

Sudan Vilayeti’nde ise Özbekistan’daki siyasi mahkumlara destek olmak için çok sayıda konuşma yapıldı!

Hizb-ut Tahrir / Özbekistan’a gelince;Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’e bir mesaj göndererek, mesajda Özbekistan’da yaşananların ve yaşanmakta olanların, laik rejimin fikri olarak yenilgiye uğradığının ve laik rejimdeki nüfuz sahibi kişilerin kasap Kerimov’un izinden gitmekte ısrar ettiklerinin bir teyidi olduğunu söyledi...Aksi takdirde rejim, hayatlarının yirmi yıldan fazlasını Özbekistan hapishanelerinde geçiren Hizb-ut Tahrir gençlerini neden yeniden tutuklayıp işkence etsin ki? Sonra rejim, neden yalan söyleyerek hiçbir dayanağı olmayan suçlamalar üreterek iftira atsın ki?

Aynı şekilde Hizb-ut Tahrir / Özbekistan, bizler siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir olarak, bu tür korkunçlukların tekrarlanmaması için Özbekistan hükümetine çağrıda bulunuyoruz dedi. 1999 yılında Kerimov rejimi döneminde yaşanan katliamların benzeri yeni katliamların işlenmemesi konusunda uyarıyoruz; zira bu suçlar, hükümetin tarih sayfalarında en iğrenç bir şekilde damgalanmasına yol açacaktır. Özbekistan’ın salih halkına zulmetmeyi bırakın artık! Ülkemizdeki en hayırlı salih kişilere saldırmayı ve işkence etmeyi bırakın artık! Ömürlerinin yirmi yılı aşkın süresi boyunca işkence ettiğiniz ve hapsettiğiniz o saf ve muttaki insanları cezaevlerine geri göndermeyin!!

Kampanya, 27/07/2024 Pazar günü, tüm sosyal medya sitelerine yayılan “Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!” başlıklı bir Twitter fırtınası ile sona erdi. Duamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah hamdetmektir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 507. Sayı - 31/07/2024

Devamını oku...

“Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7]

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

“Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7]

Haber:

Gazze Sağlık Bakanlığı:İşgalci “İsrail” 24 saat içinde 35 şehit ve 55 yaralı olmak üzere iki katliam gerçekleştirdi. “İsrail” saldırısının kurbanlarının sayısı geçen 7 Ekim'den bu yana 39.480 şehit ve 91.128 yaralıya yükseldi. (El Cezire Net, 1/8/2024)

Yorum:

Gazze halkı tüm İslam ümmeti adına hâlâ bedel ödemeye devam ediyor. Gaspçı Yahudi varlığı da hâlâ onlara kelimelerle anlatılamayacak derecede felaketler tattırmaya, kayıplar ve kurbanlar verdirmeye devam ediyor. Bu varlık bize, Moğolları, Tatarları ve Haçlı savaşlarını hatırlatan bir vahşetle, sayısı iki milyarı bulan bir ümmeti hiç umursamadan Gazze’nin masum evlatlarını öldürüyor! Dahası bazı ülkelerin kınamalarını veya Müslüman, hatta gayrimüslim halkların öfkesini umursamayan bir kibir ve küstahlıkla birbiri ardına katliamlar gerçekleştiriyor.

İslam’a ve Müslümanlara düşman olan büyük güçlerin ve diğer ülkelerin kendi tarafında olduğundan emin bir şekilde hiç umursamadan suç eylemlerini gerçekleştirmeye devam ediyor. Dolayısıyla bu savaş, İslam ümmetinin şaşkın ve eli kolu bağlı bir şekilde Gazze’deki ve diğer Müslüman ülkelerdeki evlatlarını savunmaya güç yetiremediği bir zamanda birbirlerini destekleyen küfür milletinin bir araya geldiği akidevi bir savaştır; bu yüzden servetlerini yağmalayan ve evlatlarının boyunlarına tahakküm eden kâfir Batının hakimiyeti ve kontrolü altında rehin olarak kalmaya devam etmek için komplo kuran hain yöneticilerin iktidarı altında kanlar dökülüyor, çocuklar katlediliyor ve kadınların ırzları çiğneniyor.

Peki en hayırlı bir ümmet küçük düşürülmeye ve aşağılanmaya razı olur mu?! O halde katliamları ve cinayetleri izleyen, kılını dahi kıpırdatmayan, dahası dua etmek, boykot etmek ve bir miktar yardım göndermekle yetinen aciz bir seyirci olarak kalmaya devam mı edecek?!

Bunun övgüye değer olduğunu, ümmetin yaptıkları şeylerin onu bir araya getiren güçlü bir bağdan, yani onun herhangi bir uzvu rahatsızlanıp acı duyduğu zaman diğer azaların da ateşlenerek ve uykusuzlukla ona icabet ettiği tek bir beden gibi yapan İslam akidesi bağından kaynaklandığını biliyoruz; ancak icabet etmek yeterli olmadığı gibi ona acımak da ümmetin evlatlarından zulüm ve baskı gibi acıları savmaz ve meseleyi de çözmez. Nitekim durum giderek kötüleşiyor ve düşman daha da vahşileşiyor; zira düşman ümmetin dağınık, parçalanmış ve bölünmüş olduğunu biliyor, hasta beden kendinden eziyeti uzaklaştırmaya muktedir olamadığı için tek bir bedenin azalarına birbiri ardına kolayca zarar veriyor ve ümmeti birleştirecek bir devlet olmadığı sürece de böyle kalmaya devam edecektir.        

Ey İslam ümmeti: Yahudi varlığının saldırıları ve katliamları yüzünden her gün çocuklarınızın ne kadar çok kurban edildiğine tanık oluyor ve masum çocukların ölmesinden dolayı acı çekiyorsunuz; o halde neden evlatlarınızın Gazze’de, Filistin’de, Sudan’da, Yemen’de ve her yerde karşı karşıya kaldıkları her şeyin çözümünün dağınıklığı bir araya getirecek ve parçalanmışlığı birleştirecek bir devletin kurulmasında olduğunu görmüyorsunuz?! Neden ordu içerisindeki muhlis evlatlarınıza ve salih alimlerinize, her biri kendi şerî vacibini yerine getirsin, dinine yardım etsin ve onun kelimesini yüceltsin diye çağrıda bulunmuyorsunuz?!

Neden otoritenizi yeniden elde edip çocuklarınızı savunacak, sizi Allah’ın razı olduğu şekilde yönetecek ve Rabbinizin sizi iktidar ve zaferle sevindireceği bir İmam nasbetmiyorsunuz?! Ey İslam ümmeti Subhanehu ve Teala şöyle buyurmaktadır: إِن يَنصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder?” [Al-i İmran 160] Ve Subhanehu şöyle buyurmaktadır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَّهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْEy iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sabit kılar. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” [Muhammed 7-8] Şüphesiz Allah, kâfirlerin amellerini boşa çıkaracak ve doğru ve samimi olan ve Allah’a tevekkül eden müminlere de zafer verecektir. وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَMüminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” [Al-i İmran 160] 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Zinet es-Sâmit

Devamını oku...

Netanyahu İran-ABD İlişkilerini Darboğaza Soktu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Netanyahu İran-ABD İlişkilerini Darboğaza Soktu!

Haber:

Eş-Şark / Filistin Hamas Hareketi Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmasının ardından İran’da suikasta uğradığını duyurdu.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, onun “İran’ın yeni cumhurbaşkanının yemin törenine katıldıktan sonra Tahran’daki konutuna düzenlenen hain bir Siyonist baskında” suikasta uğradığı belirtildi.

İran Devrim Muhafızları da yaptığı açıklamada suikast haberini doğrulayarak Tahran’ın Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’ye yönelik suikastla ilgili soruşturma başlatacağı ve sonuçların “yakında açıklanacağı” eklemesinde bulundu.

Yorum:

Netanyahu hâlâ Amerika’nın pozisyonunu ve yaklaşan seçimleri istismar ediyor; zira Netanyahu, özellikle güncel olayların gelişmesi ve Yahudi varlığının gerçekleştirdiği ihlallerin sayısının artmasıyla birlikte İran-Amerikan ilişkilerini sıcak bir zemine oturtuyor.

İran-Amerikan ilişkileri belki de en zor dönemden geçiyor. Ama Washington, Tahran’ın bölgede Amerika'ya sağladığı hizmetleri terk edemez ya da bunlardan vazgeçemez; aynı zamanda özellikle mevcut durumun ve ortamın sıcaklığının gölgesinde üvey evladı Yahudi varlığını da terk edemez.

Peki Tahran bu darboğazdan, askeri eylem ve uluslararası ve bölgesel durumdaki prestijini koruyacak bir yanıtla mı çıkacak, yoksa her zamanki gibi gürlemekle yetinip daha önce de yaptığı gibi gücünü, çekingen bir tepkiyle mi gösterecek?!     

Diyorum ki: Amerika'nın bölgedeki ajanlarına tattırdığı zillet, hayal gücünün bile ötesine geçti; o halde bu ajan ülkeler ve yöneticiler kendilerini ve acı çeken halklarını koruyabilecek bir duruş sergileyebilecekler mi acaba?!

Alçağa alçaklık vız gelir *** Hiç ölüye yara acı verir mi?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Munis Hamid – Irak

Devamını oku...

Kuzey Suriye’deki Ayaklanma, Türkiye Rejiminin Tiran Esad Rejimiyle Uzlaşma Ve Normalleşme Yolundaki Hesaplarını Karıştırdı

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Kuzey Suriye’deki Ayaklanma, Türkiye Rejiminin Tiran Esad Rejimiyle Uzlaşma Ve Normalleşme Yolundaki Hesaplarını Karıştırdı

Üstad Ahmed el-Sûranî’nin Kaleminden

Türkiye rejiminin tiran Esad rejimiyle normalleşmeye yönelik açıklamalarının Kayseri’deki olaylara paralel olarak hız kazanmasıyla birlikte içinde bulunduğumuz Temmuz ayının ilk günü, Halep’in kuzey kırsalındaki devrimci sokak bir kaynama durumuna sahne oldu; zira bu güçlü protestolar, Cerablus şehirlerinden el-Bab’a geçip Afrin’e kadar kuzeydeki tüm bölgelerde patlak verdi; hatta Afrin’deki göstericilerin Türk valisinin bulunduğu Saray binasına yönelmesiyle birlikte Türk ordusu mensuplarının göstericilere ateş açması sonucu çok sayıda kişi öldü ve çok sayıda yaralanma meydana geldi.

Bu halkçı protestoların alevi Halep’in batı kırsalı bölgelerine ve İdlib’e kadar ulaşmış olup bu da devrimin tüm evlatlarının nefislerinde kök saldığını göstermektedir.

Hareketlenmenin genişlemesiyle birlikte Türkiye rejimi, bir gecede alevlenen bir arenaya ve kapsamlı bir ayaklanmaya benzeyen bir çatışmaya dönüşen durumu sakinleştirmek için Suriye’nin kurtarılmış kuzey bölgesinin tamamının internet bağlantısını aniden kesti.

Bu olay, Türkiye’nin Kayseri ilinde yerinden edilmiş Suriyelilerin yaşadığı korkunç gecenin ardından gerçekleşti; zira ırkçı grupların Suriyeli mültecilerin yaşadığı mahallelere saldırması, ev ve dükkanları ateşe vermesi ve bölge sakinlerine saldırması, Suriye’nin kuzeyindeki büyük öfke dalgasının daha da artmasına katkıda bulunmuştur; bu da özellikle Türkiye rejiminin, bağlantılı grup sisteminin liderleri de dahil olmak üzere kurtarılmış bölgelerdeki tabileri aracılığıyla, kurtarılmış bölgeler ile suçlu rejimin kontrolündeki bölgeler arasındaki Ebu el-Zindin geçişini açma girişiminin ve Türkiye rejiminin Rus subayları el-Bab şehrine sokma girişiminin ardından bu yeni devrimci ayaklanmaya yol açmıştır.

Her ne kadar Kayseri olayı bu geniş halkçı hareket için ek bir kıvılcım olsa da ancak bu, daha önce birbirini takip eden olaylardan ve devrimcilerin, devrimi bitirmek ve halkının fedakarlıklarını yok etmek amacıyla kurtarılmış bölgeleri Şam kasabına teslim etmek için açık bir hazırlık ​​olarak gördüğü bir adımda Esad rejimiyle normalleşme yönünde baskı yapan ve Suriye’deki devrimci halka uzlaşmayı empoze eden Türkiye yetkililerinin açıklamalarından dolayı birikmiş bir olaydır.

Nitekim tüm bu adımlar halk tarafından reddedildi ve askeri polisin ve Türk istihbaratına bağlı grup liderlerinin Türk öğretmenin talep ettiği şeyi dayatma konusundaki ısrarlarına rağmen insanlar, gerek Rusların girmesini gerekse Ebu el-Zindin geçişinin açılamasını engellemek için harekete geçti.

Türkiye rejiminin, özellikle de rejimin başı Erdoğan’ın açıklamalarına gelince; neredeyse günlük olarak kimi zaman Rusya'da, kimi zaman Irak’ta Esad ile görüşmek isteyen, kimi zaman Esad’ın Şam ziyaretini kabul ettiğini ve onu Ankara’da karşılamaya hazır olduğunu açıklayan Erdoğan’ın histerik hali, Suriye dosyasında ve onun zehirli siyasi çözümünde her türlü ilerlemeye yatırım yapacak efendisi Amerika’ya hizmet etmek için kayda değer bir ilerleme sağlama konusundaki kafa karışıklığının ve aceleciliğinin boyutunu gösteriyor.

Esad rejiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrılarına iki hafta boyunca sessiz kalmasının ve bu açıklamaları reddeden yaygın halkçı hareketlenmenin ardından Esad rejiminin yeni ve eski açıklamaları, Şam’ın iki cumhurbaşkanının görüşmesini kabul etmesi için Ankara’nın tüm güçlerini Suriye’nin kuzeyindeki topraklardan çekmesini şart koştuğunu vurgular şekilde gelmiştir; nitekim bu açıklamalar, Türkiye rejimi için bir kurtarıcı olarak geldi, görüşmenin ve onun ardından normalleşmenin bir sonraki duyuruya kadar ertelenmesiyle birlikte Türkiye rejimi, bu “belirleyici” anın yakın olduğunu vurguladı.

Şüphesiz insanların hareketlenmesi, ayaklanmaları, Türk vesayetini reddetmeye ve Türk hükümetine bağlı liderlerin devrilmesine yönelik açık sloganlar atmaları, Türkiye rejimiyle normalleşme ve uzlaşma açıklamalarıyla uyum içinde olan Şam’daki ajan rejimi rahatsız etti; bilakis bunun da ötesinde bu mübarek hareketlenme, Türkiye rejimine güçlü bir tokat olarak gelmiş ve Suriye halkının çaresiz ve teslimiyetçi olduğunu, köleliğin boyunduruğuna ve suçlu rejiminin havzasına geri dönmeye hazır olduğunu düşünmesinin ardından Türkiye rejiminin tüm hesaplarını yeniden gözden geçirmesini sağlamıştır. Böylece bu mübarek ayaklanma, gururlu bir halk olduklarını, devrimci ruhlarının hâlâ devam ettiğini, devrimi bitirmeye çalışan ülkelerin tuzak ve komplolarına karşı yüksek bir bilince sahip olduklarını ve bu komplocuların başında Türkiye rejiminin olduğunu açığa çıkarmıştır.

Türkiye rejimi tarafından motive edilen bazı kişiler, dalgaya binmeye ve hareketlenmeyi kontrol etmek ve onu söndürmek amacıyla hareketin liderliğini ele geçirmeye çalıştılar ancak amaçlarına ulaşamadılar; zira muhlis ve sadık insanların, Türkiye’nin devrim üzerindeki vesayetini kaldırma, bağlantılı liderleri devirme ve devrimi güvenli bir yere götürecek dürüst bir siyasi ve askeri liderlik bulma hedefine ulaşana kadar hareketlenmenin devam etmesine ve kararlı kalmasına rehberlik etmede rol oynamaları için alan hâlâ açıktır.

Ayrıca kuzeydeki mübarek hareketlenmenin, Türkiye rejiminin araçlarından biri olan Colani’ye karşı İdlib hareketlenmesine ek bir ivme kazandırmada da bir rolü olmuştur; zira halkçı hareketler ve günlük gösteriler, hareketin gücünü, bilincini ve taleplerinin tavanının yüksek olduğunu gösterecek şekilde darbelerini aynı anda hem araca hem de öğretmene yöneltmeye başlamıştır.

Özellikle artık tüm kurtarılmış bölgeleri kapsayan hareketlenmeyi yönlendirmek için çalışan ideolojik bir siyasi partinin varlığıyla birlikte önümüzdeki günler bir hayrı müjdeliyor; zira Hizb-ut Tahrir gençleri tüm faaliyetlere katılıyor, devrim halkının arasından hayır gördükleri herkese nasihat ve yönlendirme yapıyorlar, hareket için açık sabitelerin benimsenmesinin ve onun çarpıtılmasının ve zayıflamasının önlenmesinin gerekliliğini vurguluyorlar ve rejimi devirmek, İslami yönetimi kurmak, açı gerçekliğe ve Amerika’ya, şer güçlerine ve küresel tuzağa hizmet etmek amacıyla devrime düşük yaptırmak ve onu ortadan kaldırmak için çalışan ülkelerin tuzaklarına teslim olmamak için devrimcilerin çabalarını, devrime devam etme yönünde seferber ediyorlar.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 505. Sayı - 24/07/2024

Devamını oku...

İsmail Haniye Suikastının Ardından İran, BM Güvenlik Konseyi’ne Başvurdu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İsmail Haniye Suikastının Ardından İran, BM Güvenlik Konseyi’ne Başvurdu!

Haber:

İran’ın BM Daimi Temsilcisi Emir Said İravani, ABD, İngiltere ve Fransa’nın, Hamas lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesiyle ilgili olarak Rusya tarafından önerilen Güvenlik Konseyi bildiri taslağını engellediğini söyledi. (RT, 31/7/2024)

Yorum:

Arap ve İran rejimlerinin iğrenç tarihinden bir sayfa; zira İran, Hamas lideri İsmail Haniye’nin başkent Tahran’ın göbeğinde suikasta uğramasının ardından Güvenlik Konseyi’ne acil toplantı yapılması talebinde bulundu; nitekim İran, bazı ülkelerden yardım dilenirken Amerika, İngiltere, Fransa ve Yahudi varlığının temsilcileri tarafından adeta suçluymuşçasına sert eleştirilere maruz kaldı ve Arap temsilcilerinin Yahudi varlığına yönelik zayıf eleştirileri de ona yardımcı olmadı.

Güvenlik Konseyi oturumlarının tekrarlanan bu sayfasından ne İran yöneticileri ne de Arap yöneticileri hiçbir ders almıyorlar. Zira Müslüman ülkelerdeki hükümet temsilcileri, Güvenlik Konseyi ya da Birleşmiş Milletler kararlarını hiç umursamayan Yahudi varlığının işlediği her suçun ardından ağlaşıyorlar. Zira onların hepsi kâğıt üzerindeki mürekkepten ibarettirler. Aynı zamanda Arap hükümetlerinin ve diğer Müslüman ülkelerinin temsilcilerinin Güvenlik Konseyi’nin kararları hakkında kutsal bir tonda konuştuklarını, sanki kutsal bir kitapmış gibi uluslararası hukuktan ve Yahudi varlığının sabah akşam bu hukuku çiğnediğinden bahsettiklerini, Amerika’dan Yahudilerin bu davranışlarını kınayan bir müzekkere, bildiri ya da kınama yayınlamasını istediklerini ama Amerika’nın bunu yapmadığını görmektesiniz.

Bu suçlular, Müslüman ülkelerin başındaki yöneticilerinden bir ders almayacaklar mı?Yahudi varlığını silah ve parayla desteklemesine ve onu düşmanlarına karşı savunacağı ve tüm eylemlerinde yanında olacağı tehdidinde bulunmasına rağmen, düşmanımıza bir açıklama yapması için yalvardıkları bu kadar utanç verici sayfalar yetmez mi artık?! Gerek bu yöneticilerin gerekse bu düşmanların ağzından düşmeyen bir mücevher bekliyormuş gibi İngiliz ve Yahudi varlığının temsilcilerinin Güvenlik Konseyi’nde neler söylediklerine dair son dakika haberleri yayınlayan el-Cezire gibi medya organlarının bir utanç duymaları için daha ne kadar zaman geçecek?!

Bu ümmetin içindeki bir liderin, Güvenlik Konseyi’nde canınız cehenneme demesinin zamanı gelmedi mi?!Uluslararası kararların canı cehenneme ve BM sözleşmelerinin canı cehenneme! Batı’nın canı cehenneme; sizinle bizim aramızda sadece kılıç vardır, hazırlık yapılsın, Yahudi varlığıyla çatışmalar başlasın ve mümin toplumun kalbi ferahlasın demenin zamanı gelmedi mi?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Et-Temimi

Devamını oku...

BAE Yöneticileri, Emir Sahipleri Olan İngiltere’ye “Karşı Çıktıkları” İçin Bangladeşli Müslümanlara Eziyet Ediyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

BAE Yöneticileri, Emir Sahipleri Olan İngiltere’ye “Karşı Çıktıkları” İçin Bangladeşli Müslümanlara Eziyet Ediyorlar!

Haber:

Abu Dabi Federal Temyiz Mahkemesi, “çete davası” kapsamında Bengal’de ikamet eden bazı kişiler hakkında müebbet hapis, hapis ve sınır dışı arasında değişen cezalar verdi.Mahkeme, medyada “çete davası” olarak bilinen davada 57 sanığın mahkumiyetine karar verdi; zira Resmi Emirlik Haber Ajansı’nın (WAM) ifade ettiğine göre, mahkeme üç sanığı “ülkelerinin hükümetine baskı yapmak amacıyla gösteri yapmaya davet ve teşvik etmek” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırırken, diğer 53 sanık 10 yıl hapis cezasına ve ülkeye yasadışı yollardan girerek gösteriye katılan bir sanık da 11 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Ayrıca mahkeme, tüm hükümlülerin cezalarını çektikten sonra BAE’den sınır dışı edilmelerine ve üzerlerinde ele geçirilen cihazlara el konulmasına karar verdi. (Rusya El Yevm, 22/07/2024)

Yorum:

BAE’de Bengalli protestoculara karşı alınan bu kararlar, BAE yöneticilerinin sadece Filistin halkına değil, Bangladeş, Sudan ve hatta BAE halkı da dahil olmak üzere dünyadaki tüm Müslümanlara düşman olduğunu teyit etmektedir. BAE yöneticilerine göre insanlık, sadece hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar!

Ayrıca kilise ve tapınak açmalarına izin verilen Hindulara ve Haçlılara bağlı toplulukların aksine Müslümanlara bağlı herhangi bir topluluğun birkaç ferdinin küçük bir barışçıl hareketlerde bulunmasına bile izin vermeyen BAE ve İslami Körfez'deki yöneticilerin tahtlarının kırılganlığını da teyit ediyor! İngiliz ajanı Hasina’ya karşı gerçekleştirilen hareket gibi bir hareketi hızla "isyancı ve kamu tesislerini hedef alan" bir şey olarak damgalamak, hareketin sorumlularını baltalamaya ve onları, hırsızlar ve katiller gibi suçlularla aynı kefeye koymaya yönelik ucuz bir girişim olduğu gibi, aynı şekilde Bangladeş sokaklarında barışçıl protestocuların öldürülmesi emrini verdikten sonra, prestijini geri kazanması amacıyla İngiltere’deki efendilerine yalvarmak için, Bangladeş’ten kaçan İslam’dan çok Hinduizm’e yakın bir İngiliz ajanı olan hain Hasina’yı aklamaya yönelik bir girişimdir.

Aynı şekilde İngiltere’ye sadık olan tabiilerin, dünyadaki İngiliz tahtının korunmasını kendileri için hayati bir mesele olarak gördüklerini de teyit ediyor. BAE'deki Bangladeşlilerin ülkeden sınır dışı edilmeden önce on veya on bir yıla varan hapis cezalarına çarptırılmaları bunun sadece bir örneğidir; oysa rejim onları haksız yere ülkeden sürgün etmekle yetinebilirdi ama BAE rejiminin BAE’deki tüm Müslümanlara ulaştırmak istemediği bir mesaj vardır ki bu da Allah’ın, onların lisanı üzerinden zikrettiği tiranların sünnetidir: لَنُخْرِجَنَّـكُم مِّنْ أَرْضِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَاElbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!” [İbrahim 13]

Ancak Allah’ın, gerek BAE yöneticileri gerekse denizaşırı efendileriyle birlikte İngiliz ve Amerikalıların tüm ajanları hakkındaki sünneti devam ediyor; bu yüzden Allah’ın onları ertelemesi ve onların cezası konusunda acele etmemesi sakın onları aldatmasın. Zira Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ * أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُولَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ * أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ * سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ * بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّAma onlar bütün delillerimizi yalan saydılar, biz de onları üstün ve güçlü olana yaraşır biçimde kıskıvrak yakaladık.Şimdi söyleyin bakalım (ey putperestler), sizin inkârcılarınız şu anılanlardan daha mı iyi; yoksa sizin için kitaplarda bir kurtuluş hükmü mü var?Yoksa onlar “Biz yenilmez bir topluluğuz” mu diyorlar?Yakında o topluluk da yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar.Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır.” [Kamer 42-46]

Müslümanlar dünyadaki tüm sorunlarıyla birlikte canlı bir ümmettir, ancak bu canlı ümmetin düşmanını yenmek için çabalarını düzenleyecek birine ihtiyacı vardır; bu yüzden ümmetin, akidesinden kaynaklanan tek bir siyasi varlık altında birleşme meselesini, kendisi için hayati bir mesele haline getirmesi gerekir. Zira Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Müslim rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nizar Cemal

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER