Çarşamba, 08 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Erdoğan Hükümeti'nin Seçim Sonrası İlk İcraatı: Hizb-ut Tahrir'e Operasyon!

H. 23 Receb 1432 el-muvafık M. 24 Haziran 2011 Cuma sabahı, Türkiye Cumhuriyeti güvenlik birimleri, başta Ankara olmak üzere pek çok ilde Hizb-ut Tahrir'e karşı baskınlar düzenlendi, 19 kişi gözaltına alındı, 8 kişi de aranmaktadır.

Operasyonların zamanlaması son derece ilginçtir:

1. Suriye, Libya, Bahreyn ve Yemen gibi Müslümanların sıcak bölgelerinde devam eden gelişmelerin Batı kamuoyunda ve medyasında İslam korkusu ile izlendiği bir dönemde meydana gelen bu operasyon, İslamofobi sahiplerinin gönlüne su serpen bir eylem olmuştur. Zira bugün dünya gündeminin başlıca konusu ve endişesi, Arap ülkelerinde süregelen halk hareketlerinin, on yıllardır Batı'nın desteğini alıp kendi halklarını demir yumruklarla ezmiş zorba diktatörlerin sonunu getirip Batılı çıkarları zedeleyeceği, daha da kötüsü Sömürgecilik ayaklarının sarsılıp İslamî bir geleceğin başlayacak olmasıdır.

2. Hizb-ut Tahrir, Arap ülkelerindeki bu halk hareketlerinin Ümmetin kurtuluşuna vesile olması ve buna götürecek bir etken olması yönünde ümmetin evlatları arasında sürdürdüğü yoğun çalışmalarla dikkat çekmektedir. Bu çalışmalar, elbette bu halk hareketlerinin akıbetinden korkan Batılı odakların başlıca rahatsızlık kaynaklarından biridir ve bu son operasyon bu endişeyi giderme çabasıyla girişilmiş beyhude bir kampanyanın ürünüdür.

3. Operasyon, 12 Haziran seçimlerinin hemen akabinde geldi. Zira Hizb-ut Tahrir şebabının seçimleri boykot yönünde çalışması, mevcut iktidarı rahatsız etti ve bu operasyonlarla adeta bunun intikamını almış oldu.  Dolayısıyla bu saldırının başlıca sorumlusu, Başbakan Erdoğan Hükümeti'dir.

4. Hizb-ut Tahrir şebâbına  yönelik bu saldırgan kampanyanın ardındaki asıl faktör, Sömürgeci  Kâfir devletlerin baskısıdır. Bilhassa Arap ayaklanmalarının Ümmet'in kurtuluşuna vesile olması korkusu,  Kâfirleri küresel çapta Hizb'e saldırmaya sevk etti ve Türkiye'deki bu son operasyonlar, göründüğü kadarıyla bu saldırgan dürtünün etkisiyle gerçekleşti.

On yıllardır karşılaştığı yüzlerce zulme, işkenceye ve baskıya rağmen, medya organlarının hiçbir şey işitmiyorlarmışçasına giriştikleri sansür uygulamalarına rağmen Hizb-ut Tahrir şebâbı, Rabbine tevekkül etmeye, Rasulü'ne sadakat göstermeye, Ümmetine İslamî liderlik etmeye devam edecektir. Zalimin zulmü onları asla dosdoğru yollarından çeviremeyecek, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın hak sözü haykırmaya Allah'ın izniyle devam edecektir. Hizb'in bugüne kadar gösterdiği sabır, sebat, azim ve kararlılık bunun en açık kanıtıdır. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ Zulmedenler yakında nasıl bir inkılapla devrileceklerini bileceklerdir. [Şuarâ 227]


Yılmaz Çelik
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

Receb Yirmi Sekiz Beyanı, "Nusret Beyanıdır"

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hilafet'in yıkılış yıldönümü olan H. 28 Receb 1432'den önce, yani geçen hafta sonunda Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Pakistan'ın dört bir tarafında mitingler düzenledi. Mitinge iştirak eden katılımcılar, Amerikalı efendilerin kulak veren ve işiten sivil ve askerî liderler arasındaki hainlere meydan okudular ve Pakistan Silahlı Kuvvetler içerisindeki muhlis subaylardan, Hilafeti kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep ettiler. Nusret ilanı aşağıdaki hususları içermektedir:

Silahlı Kuvvetlere Yönelik Hain Aktiviteleri Reddediyoruz

1- Amerikalıların, Abbotabad saldırısını denetlemesinin ve gizli birimlerinin Mehran ve diğer emniyet binalarına ve insanlara karşı saldırılar düzenlemelerinin ardından hainler, Kabileler Bölgesindeki saldırılarını haklı çıkarmak amacıyla fitne atmosferi oluşturmak için Amerika'ya yardım ellerini uzatmayı sürdürdüler.

2- Hainler, genel askerî komuta karargahında, üslerde ve kurumlarda tamamen serbest bir şekilde dolaşmaları için istihbarat ve Amerikan askerî şirketlerini serbest bıraktılar ki böylece bunlar üzerinde casusluk yapabilsinler ve zayıf yönlerini araştırabilsinler.

3- Yine hainler, Raymond Davis meselesi ile diğer olaylarda olduğu gibi Taliban'ın dağınıklığı gerekçesini kullanarak saldırıları denetlemeleri için istihbaratı ve Amerikan askerî şirketlerini serbest bıraktılar.

4- Ayrıca hainler, öfkeli kalabalığı ve Pakistan Silahlı Kuvvetleri içerisindeki muhlis subayları aldatmaya ve sakinleştirmeye dönük girişimlerinde Amerika'yı korumaya hırs gösterdiler.

Ülke Ekonomisini Tahrip Eden Hain Faaliyetleri Reddediyoruz

1- Pakistan halkının iradesini kırmak için hainler, Amerika'nın yardımları olmadan Müslümanların açlıktan öleceklerini iddia etmektedirler. Aslında Amerika, ümmetin devasa kaynaklarını sömürmek için güçlerini kullanmakta ve ümmetin gelişmesini engellemeye çalışmaktadır. Batı'nın Pakistan gibi devletlere krediler vermeye önemsemesi ne yardımlarda nede insanî yardımlarda bulunmak içindir. Bilakis bunları bir sömürü aracı olarak kullanmaktadır.

2- Faiz sebebiyle Pakistan gibi onlarca ülke, onlarca kez ana paraları ödemelerine rağmen asıl borçları olduğu gibi kalmaya devam etmiştir.

3- Krediler, enerji ve madenler gibi kamu malları, vergiler ile paralar, temel ihtiyaçların fiyatlarının yükselmesinin serbest bırakılması ve genel enflasyon patlaması ile ilgili şartları dayatmak yoluyla ülkenin güçlerinin fiili olarak gerçekleşmesini engelleyen zorunlu şartların dayatılmasıyla verilmektedir.

4- Kapitalist kredilerin kesinlikle gelişime izin vermemesine rağmen bu krediler yoluyla Batı, kaynaklar bakımından dünyanın en zengin ülkeleri olan İslamî beldeleri sanki onlarla alay edercesine "gelişmekte olan ülkeler" olarak isimlendirmekte ısrar etmektedir.

5- Hainler açısından olana gelince; geçen asrın altmışlarından bu yana Amerikalı efendilerinin muvafakatiyle kredi ve sözleşme paralarını çaldıkları bir sır değildir. Zira yönetime gelmeden ve geldikten sonraki şahsi servetleri bunu gayet iyi açıklamaktadır.

6- Artık ekonomizm denilen bu yardımları kaldırıp atmanın, İslam'ı tatbik etmenin, ümmetin gerçek potansiyelini açığa çıkarmanın zamanı gelmiştir. Bu servetlerin yanında Batılı devletlerin kaynaklarının bodur kaldığı açığa çıkmaktadır. Dünyadaki ekonomik üstünlüğü bin küsur yıldır İslam'ın gölgesinde yakalayan işte ümmettir.

Ülkeye Karşı Koyan Hain Faaliyetleri Reddediyoruz

1- Yalancı hainler, Pakistan'ın Amerika Birleşik Devletleri ile askerî ittifak olmaksızın hayatta kalmasının imkansız olduğunu iddia etmektedirler. Ancak aslında çökmekte olan tahtlarında kalabilmek için Amerika'ya dayananlar bizzat bu hainlerdir. Oysa gerçekte Pakistan, Amerika olmadan daha fazla gelişecektir.

2- Müslümanlara karşı haçlı savaşında Amerika ile ittifak kurmak Pakistan'a büyük bir yıkım alanı açmıştır. Zira Pakistan, ekonomisinden on milyarlarca dolarını kaybetmiş, yüz binlerce kişi ülkelerinden çıkarılmalarının ardından evsiz barksız kalmış, binlerce silahlı kuvvet mensuplarıyla güvenlik adamlarının yanı sıra on binlerce sivil öldürülmüştür.

3- Amerika'nın askerî teknolojisi açısından olana gelince; Amerika, kendisine olan güvenin sürmesini garantileyecek ölçüde teknoloji sağlamaktadır. Zira o, ümmetin fiili maslahatları temelinde bağımsız bir yolu takip edecek İslamî silahlı kuvvetlere asla izin vermeyecektir.

4- Sömürgeci kafir devletler, dış görünüşte büyük olsalar da içeride kırılgandırlar. Zira ellerinde gelişmiş uçakları olmasına rağmen büyük adamlardan yoksundurlar. Nitekim insansız uçaklar, düşmanına karşı farklı türde silahlar kullanan ümmetin akidesinin karşısında etkili olamamıştır. Amerika'nın, Afganistan'da yaklaşık on yıldan beri ilkel ve hafif silahlara sahip olan mücahitler karşısında başarısız olmasının sebebi işte budur. Ayrıca Amerika, Afganistan'daki işgalini pekiştirememiştir. Şimdi de o, çekilmeye mecbur kalmış ve müzakereler için çalışmaktadır.

5- Eğer Pakistan, Amerika'ya olan askerî desteğini çeker, Amerikan üslerini kapatır ve Amerikan güçlerinin Afganistan'daki ikmal hatlarını keserse işte o zaman Amerika'nın gerçek gücü açığa çıkacaktır. Zira Amerika, sadece dünya hayatı için çalışmaktadır. Fiilen çökmese bile ekonomisi sendelemektedir. Yine Amerika'nın, Afganistan'da yüz bine yaklaşan güçlerinin saflarındaki hasarların artmasına, yakıt ikmallerinin kesilmesine ve Arap Denizi'nde ticarî gemilere yönelik saldırılara tahammül etmesi imkansızdır. Buna ek olarak Amerika, nükleer silah ile silahlı müminlerden oluşan dünyanın en büyük altıncı silahlı kuvvetlerine karşı koyacak güçte değildir.

Hilafeti Kurması Amacıyla Hizb-ut Tahrir'e Nusret Vermesi İçin Muhlis Subaylara Muhlis Bir Çağrı

 

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri İçerisindeki Muhlis Subaylar!

Bugün ümmet, Fas'tan Endonezya'ya, Sudan'dan Özbekistan'a kadar İslam'ı ve Hilafet olan devletlerini arzulamaktadır. Dolayısıyla ümmeti bir araya getirecek olan Hilafet'e korkunç ihtiyaç olduğu bir sırada sizler, bu ümmetin içerisinde yaşadığı sefaleti, zilleti ve yoksulluğu izliyorsunuz. Ey silahlı kuvvetler içerisindeki muhlis subaylar, ümmet Pakistan'ı bu Hilafet'in başlangıç noktası yapmanız için sizleri arzulamaktadır. Ayağa kalkmanızın, Güney Amerika'dan Güney Doğu Asya'ya kadar insanlığa sefalet veren Amerika'ya, kendisine şeytanın vesveselerini unutturacağı, onlardan önceki Roma ve Fars imparatorları gibi karanlık tarihinde bir utanç lekesi haline geleceği bir ders vermenizin zamanı gelmedi mi?

Bu ümmetin, bin küsur yıldır olduğu gibi insanlığın bir lideri olarak hak ettiği konuma yükselmesinin, İslam'ın önüne zemin açmasının ve halkları beşer kanunlarının zulmünden kurtarmasının zamanı gelmedi mi? O halde Allah'a selim bir kalp ile gelmenin dışında malın ve evlatların hiçbir fayda sağlamayacağı Rabbinizin karşısında duracağınız o günde sizleri kurtaracak olan bu azim şeref için özlem duymuyor musunuz?

Şimdi; Hilafet Devleti ve egemenliği içerisinde İslam'ı geri getirmesi, tagutları cezalandırması ve Allah'ın mümin toplumun gönüllerine şifa vermesi için Hizb-ut Tahir'e nusret veriniz.

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ "Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil etsin, sizi onlara karşı muzaffer kılsın ve mümin toplumun gönüllerine şifa versin." [et-Tevbe 14]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Rusya'daki Terörist Birimlerin, Davet Kampanyasına Yönelik Saldırıları İfşa Olmuştur

Rusya rejimi, 2003 yılında terörist bir örgüt olduğu nitelemesi gerekçesiyle Hizb-ut Tahrir'i yasaklamıştı. Bu niteleme, Rusya rejiminin Rusya'nın çeşitli bölgelerinde ve şehirlerinde Hizb-ut Tahrir şebabı ve şebabatının davet kampanyalarını bastırmak için sürekli kampanyalar başlatmaya kalkıştığındaki ayıbını örtmek için olan bir kılıftan öte bir şey değildir. İnsan Hakları Örgütleri ile hukukçu avukatların, gözden geçirilmesi ve yasaya aykırı olduğu için Yüksek Anayasa Mahkemesi tarafından verilen yasaklama kararının gerekçelerini görmeyi talep etmelerine rağmen o, bu gerekçelerin ortaya çıkmasını reddetmiştir. Bu hiçte şaşırtıcı değildir. Nitekim İslamî Hilafeti kurarak İslam ümmetini kalkındırmaya dönük çabasında 1953'den bu yana faaliyet gösteren Hizb-ut Tahrir, fikrî ve siyasî çatışmasında hiçbir maddî eylemde bulunmaksızın İslam'ın Resulü Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'in metoduna bağlı kalmaya söz vermiştir. Hizb-ut Tahrir'in bu metodunu, dost düşman herkes bilmektedir.

Hizb-ut Tahrir / Rusya, 25 Mayıs 2011'de sürekli davet kampanyasını bastıran Rus Stalinist rejime dönük bir dizi silsileyi ifşa eden bir beyan yayınlamıştır. Zira Stalinist birimler, son zamanlarda aşağıdaki uygulamaları gerçekleştirmişlerdir:

- Zalim Rusya iç güvenlik birimi, (7 Aralık 2010'dan beri tutuklu olan) eşi Sıddikov Farroh Fadloddinoviç'in işlemediği bir suçu itiraf etmesi amacıyla baskı yapmak için Müslüman bacımız Sıddikova Omidjan Ganevna'yı tutuklamışlar ve üç küçük çocuğunu da yetimhaneye göndermişlerdir.

- Yine Milli Güvenlik görevlileri, bayan Manabova Loyola Kazayhanova'nın evinde arama yapmışlar, bayanı tornavida ve tığ ile tehdit etmişler, ona psikolojik hasta diye bağırmışlar... ve bayanın üzerinde manevî baskı oluşturmak için de evlatlarını tutuklamakla tehdit etmişlerdir.

- Ayrıca Rusya iç güvenlik birimi, sekiz aylık hamile olan bayan Minnibiyavo Elmira Jonnerova'ya neredeyse karnındaki bebeği düşürmeye yol açacak bir yöntemle psikolojik baskı yapmışlar, bayanın kutsiyetine saldırmışlar ve ona iğrenç sözler söylemişlerdir.

- Yine Şakirova Leyla Ramilva ve dört küçük çocuğu, güvenlik birimleri tarafından baskı, tehdit, ihanet ve korkuya maruz bırakılmışlardır.

İslam ümmetinin tek bir vücut olması itibariyle Hizb-ut Tahrir, Rusya rejimi birimlerinin Stalinist baskıcı uygulamalarının mağduru olan Rusya'daki mazlum bacılara destek veren birçok aktiviteler gerçekleştirmiştir. Bunlardan kamuoyuna yansıyanları aşağıdaki şekilde özetliyoruz:

- 8 Receb / 10 Haziran'da Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti'nden bir heyet, Hizb-ut Tahrir / Rusya tarafından yayınlanan, Rusya güvenlik birimlerinin zulüm, baskı, tehdit, haksız tutuklamalar ve düşmancıl davranışları gibi Müslüman kadınlara yönelik uygulamalarını ifşa eden "Rusya Güvenlik Birimlerinin Uygulamalarının Keşmekeşliği" başlıklı beyanı teslim etmek ve içeriği hakkında kendisiyle konuşmak amacıyla Rusya Büyükelçisi ile görüşmek için Ankara'daki Federal Rusya Konsolosluğuna gitmiştir. Ancak Rusya Büyükelçisi, heyet ile görüşmekten kaçınmış ve beyanı teslim almaktan imtina etmiştir. Heyet ikinci bir ziyaret girişiminde bulunmuş ancak Büyükelçi, heyetin yeni bir görüşme yapmasını reddetmiştir. Bunun üzerine heyet mezkur beyanı, hain Büyükelçiliğin posta kutusuna koymuştur.

- 11 Receb / 13 Haziran'da, Avustralya'daki birçok Müslüman, Müslümanların özellikle de Müslüman kadınların Rusya otoriteleri tarafından maruz kaldıkları baskıya yönelik kınamalarını ifade etmek amacıyla Sidney'deki Rusya konsolosluğu önünde bir araya gelmişlerdir.

- 12 Receb / 14 Haziran'da Ürdün'deki bacılarımız, Ürdün'deki Rusya konsolosluğu önünde bir kadın protestosu duruşu sergilemişlerdir. Zira Ürdün'deki Müslüman kadınlardan ve kızlardan yaklaşık iki yüz kişi, 14.06.2011 çarşamba günü sabah saat onda Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti'nin "Niçin İslam'a Düşmanlık Ediyor ve Müslümanlara Zulmediyorsunuz" başlığı altında Ürdün Rusya konsolosluğu önündeki protesto duruşuna dönük davetine icabet etmişlerdir. Bu protesto ise Rusya'nın Müslümanlara karşı olan düşmancıl tutumlarının ve Rusya güvenlik birimlerinin Rusya'daki Müslüman kadınları aşağılık bir şekilde tutuklamalarının gölgesinde gerçekleşmiş ve kadınlara karşı olan bu saldırıların durdurulması ve kadın mahkumların serbest bırakılması talep edilmiştir.

- 13 Receb / 15 Haziran'da Hizb-ut Tahir / Endonezya, Rusya'daki Müslüman kadınlarla bile yetinmeyen baskıcı kampanyaları protesto etmek ve bunların derhal durdurulmasını talep etmek amacıyla Cakarta'daki Rusya konsolosluğu önünde bir oturma eylemi gerçekleştirmiştir.

- 16 Receb / 18 Haziran'da Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki şebabı, İngiltere'nin başkenti Londra'daki Rusya konsolosluğu önünden bir oturma eylemi gerçekleştirmişlerdir. Bu ise hala Müslümanlara yönelik kuşatmaları sürdüren Rusya'daki Müslümanlara destek vermek için yapılmıştır. Zira Rusya, bazen Müslümanları yalan ve iftira ile tutuklamakta, başka bir zamanda da Müslümanlara saldırmaları ve merhametsizce onları katletmeleri için "baltacıları" ile diğer kişileri terk etmekte ve onların yaptıklarını meşru saymaktadır. Ayrıca eylemde Rusya'nın baskıcı araçları; İslam ümmetinin tek bir vahdet olduğu, sınırların ve ırkların onu asla ayıramayacağı, gelmekte olan Hilafet'in kesinlikle insanların haklarını geri iadece edeceği, zalim ve kibirli olan herkesten intikam alınacağı hususunda uyarılmıştır.

- 16 Receb / 18 Haziran cumartesi günü Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti'nden bir heyet, Rusya Büyükelçisiyle "Rusya Güvenlik ve Ulusal Birimlerinin" saldırıları ile tutuklamalarını resmeden durumu görüşmek ve Yemen'de Rusya'nın çıkarlarını temsil etmesi sıfatıyla kendisinden Rusya cezaevlerindeki tutukluların serbest bırakılması için hükümetini teşvik etmesini talep etmek amacıyla Sana'daki Rusya konsolosluğunu ziyaret etmiştir. Zira heyet, Büyükelçinin Yemen dışına seyahate çıktığının haber verilmesi üzerine Büyükelçilikteki protokol bölümü tarafından verilen randevulara binaen pazartesi ikinci kez ve pazartesi üçüncü kez Büyükelçilik konsolosu ile görüşme yapmak hususunda tereddüt yaşadı. Ancak protokol, verdiği sözde durmadı, heyete verdiği önceki sözlerin hiçbirini yarine getirmedi ve pazartesi günü heyetle başka bir görüşme yapmaktan kaçındı. Heyet de hizbin Büyükelçiliğe olan mesajını posta yoluyla teslim etmek zorunda kaldı.

Bizler, bu gerçekleri kamuoyunun önüne sererek medya organlarını, insanların onurlarını çiğnemekten bıkmayan, insanların evlerine saldıran, çocukları ve hamile kadınları korkutmasının yanı sıra özellikle tutuklulara defalarca işkence eden Rusya rejimine bağlı (güvenlik olarak adlandırılan) terörist birimlerin Stalinist uygulamalarını ifşa etmeye çağırıyoruz. Nitekim bütün saldırı ve tutuklama kampanyaları, yüce bir fikre ve insanlığın kurtuluşunu hedefleyen muhteşem bir davete sahip olan tutuklular olmalarının ötesinde her hangi bir kanıt göstermede başarısız olmuştur.

Bu birimler tarafından meydana gelenler, uygarlıkla böbürlenen ödlekler için elbette bir ayıp ve utançtır. Bu uygulamalara maruz kalanlara karşı sessiz kalmak ise; görünen o ki bir türlü yıkılan Stalinist rejimin akıbetini öğrenemeyen Rusya'daki Stalinist rejimin baltacılarıyla doğrudan veya dolaylı olarak suç ortaklığı teşkil etmektedir.

Bütün bunlara rağmen bizler, kılıcın ruha galip gelemeyeceğine inanıyoruz. Zira batıl kervanı bir saatlik, hak kervanı ise kıyamete kadardır. Allah'tan, bizlere hayırlı bir nusret vermesini temenni ediyor ve bunun için O'na yalvarıyoruz.

وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ "Her kim Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter." [Talak 3]


Devamını oku...

Ey Dünyanın Özgür İnsanları, Artık Özbekistan'daki Rejimin Zulmünü Görün

  • Kategori Özbekistan
  •   |  

Öncelikle bu hitabı, bu zulümle karşılaşanların İslam davetini taşıyan insanlar olmalarından dolayı dünya Müslümanlarına yöneltiyoruz. İkinci olarak tüm insan hakları örgütlerine yöneltiyoruz. Üçüncü olarak ta dünyadaki tüm özgür insanlara yöneltiyoruz. Şimdi burada son aylarda meydana gelen birtakım örnekleri zikredeceğiz. Nitekim daha öncede bu rejim tarafından birtakım vahşetler meydana gelmiş ve bizlerde bununla ilgili bir takım hususlardan bahsetmiştik.

1- Margalan şehrinden olan şab (Olmasov Bahadır), Buhara vilayetindeki (Garawol Bazar) cezaevinde tutukludur. Cezaevindeki polis denetçileri ona işkence ettiler ve hiç durmadan vahşî hayvanlar gibi üzerine saldırdılar... Ölümün eşiğine gelinceye kadar kanı aktığı halde onu bir hastaneye değil başka bir cezaevine naklettiler...

2- Andican vilayetinden olan şab (Rosebayev Hakimcan), 1999 yılından beri (Caslık) cezaevinde tutukludur. Hüküm süresi bittiğinden dolayı bu yılın mart ayında cezaevinden çıkması gerekiyordu. Ancak cezaevi yönetimi, sebepsiz yere cezaevinde tutmak için onun hapis süresini beş yıl uzatmış ve (Zarafşan) beldesindeki bir cezaevine nakletmiştir.

3- Taşkent vileyeti-Chinaz nahiyesinden olan şab (Mirzayev Abdulaziz), 20 yıla mahkum olmuştu ve Gaşgadirya vilayetinin Kasane kasabasındaki (51/64) nolu cezaevinde yatmaktaydı. Bu haziran ayının 7'sinde bu cezaevinin idaresi, bu şabın cesedini ailesine getirerek cesedi insanlara göstermeden defnetmelerini emretti. Ailesinin cesedi yıkadığı ve kefenlediği sırada görgü tanıkları, cesedin üzerinde işkence izleri gördüler. Ayrıca kafasının kırık olduğunu, gözlerinin çıktığını, boynunun başının arkasına kadar ve göğsünün de göbeğinden çenesine kadar dikişli olduğunu gördüler. Bu işkenceden sorumlu olan cezaevi müdürü ise albay (Rahmanov Erkin Mustafa Ovotiş)'tir.

4- Özbekistan devleti, sadece cezaevinde yatan mahkumlarla yetinmeyip bilakis aynı şekilde onların, cezaevi dışındaki akrabaları ile tutuklamak için gittikleri ama bazılarının başka bir ülkeye bazılarının da ülke içerisinde evsiz barksız kalacak şekilde olmak üzere evlerinde kaçtıklarından dolayı bulamadıkları kişilerin akrabalarına yönelik baskıyı da artırmıştır. Devletin adamları, bu kişilerin akrabalarını takip edip sorgulanmaları amacıyla kaçan kişileri polis merkezine getirmelerini isterlerken bir taraftan da bunları tehdit etmekteler ve devletin casusları oldukları zaman da kendi çıkarlarına hizmet etmeleri amacıyla onları ayartmaya çalışmaktadırlar.

Bazı devlet adamları, bu davranışı yapmak için devletin en üst düzey liderliği, yani bizzat Devlet Başkanı (Kerimov) tarafından görevlendirildiklerini kabul etmektedirler.

Bu örnekler, (Kerimov) tarafından özel bir şekilde Hizb-ut Tahrir şebabına karşı meydana gelen zulümler hakkındaki bir takım örnekler olduğu gibi aynı şekilde Hizb-ut Tahrir'li olmasa bile İslam'a davet eden herkese karşı da buna benzer birçok örnekler meydana gelmektedir. Çünkü o, Hizb-ut Tahrir'in bu ülkedeki ümmetin fikirlerini ve duygularını harekete geçirmesinden ve ümmetin de zulmünden, küfründen ve tugyanından dolayı kendisini yönetimden devirmek için harekete geçmesinden korkmaktadır. İşte bizler, Arap ülkelerinde neler meydana geldiğini görmekteyiz. Zira halklar, tagutların zulmünden dolayı patlamışlardır. Orta Asya'daki halkların da tagut yöneticilere, özellikle de Özbekistan yöneticisine karşı patlamaları hiç de uzak değildir. Allahuteala, şöyle buyurmaktadır: وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ "Rabbin, zulmeden memleketleri (onların halkını) yakaladığında, işte böyle yakalar. Şüphesiz onun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!" [Hûd 102]

Devamını oku...

Ey Suriye'deki Müslümanlar! Ne Sivilliği Ne de Demokrasiyi Sadece İslam'ı İlan Ediniz ki Allahuteala Sizlere Nusret ve Mümin Toplumun Gönüllerine de Şifa Versin

  • Kategori Suriye
  •   |  

Beşar Esad, üç aydan beri yönetimin devrilmesini talep ederek ülkeye yayılan halk hareketlerinin başlamasından bu yana 20.06.2011'de Şam Üniversitesi'nde üçüncü konuşmasını yapmıştır. Konuşmasına, barışı yenileyerek başlamış ve "bütün kadın ve erkek vatandaşlara... bütün kardeş ve bacılara... bütün genç erkeklere ve kızlara... bütün ana ve babalara..." selam göndermiştir. Onun selam gönderdiği sırada güvenlik güçleri hortlakları ve kardeşi Mahir'in yönettiği dördüncü tümen aracılığı ile kadın ve erkek vatandaşlardan, kardeş ve bacılardan, genç erkek ve kızlardan ve baba ve analardan oluşan 1300 küsur kişiyi ölüme göndermiş, bunların on bin küsuru tutuklanmış ve on binlercesini içerde ve dışarıda yerinden etmiştir. Bu insanlara ne yapmak istiyorsa yapması ve hala da yapmaya ısrarla devam etmesinin ardından onun konuşma arzusunda olmadığı görülmüştür. Ancak çevresindeki münafıkların çağrısı onu buna itmiştir. Bundan dolayı konuşma, selam gönderdiği kimseleri mikroplar olarak nitelemesinin dışında her hangi yeni bir şeyden yoksun bir konuşmaydı... Dolayısıyla her kim bu rejimin değişmesini değil de reforma edilmesi gerektiğini iddia ediyorsa kendisinde toplanan bütün şerlerin bir hayır olduğu zannına kapılmış demektir.

Esad bu konuşmasında yeniden, komplocuların, fitnecilerin, karanlık ellerin, tahripçilerin ve kendilerini insanları ve ordu unsurlarını öldürmekle itham eden silahlı aşırı terörist gurupların olduğu iddialarını tekrarlamıştır. Bunu ise bunları yapan güvenlik güçleri hortlaklarını gizlemek için ve gerçeklerin açığa çıktığı sahtekarlık sürecinde yapmıştır... Bu konuşmasında Esad, insanların öncelikli taleplerini... ihmallerin varlığını... zulümleri... vatandaşlara zarar veren uygulamaları... adam kayırmacılığın yaygınlığını... vatandaşların görüşlerinin görmezden gelindiğini... karar alma sürecine katılımın kaldırıldığını... itiraf etmiştir. İşte bu itiraflar, onun kınanması ve gitmesi talepleri için yeterli itiraflardır... Yine bu konuşmada Esad, reform iddialarını sürdürmüştür. Bunu ise ilk aldatma ve saptırma sürecinin ifşa olmasının ardından hem niyetinde var olan ikinci bir başkanlık af kararnamesinin çıkarmak hem medyanın güncellenmesi ve modernizasyonu için büyük bir kurum inşa etmek hem özgürlük alanlarını genişletmek hem yerel yönetim yasası taslığı hazırlamak hem de siyasî partilere dönük yeni yasa çalışması için bir komisyon oluşturmak yoluyla yapacağını iddia etmektedir... Çünkü Esad'ın konuşması, herhangi yeni bir şeyden yoksun bir konuşmaydı. Nitekim konuşmasında, ulusal diyalog çağrısına odaklanmış ve Suriye'nin geleceğinin tayin edilmesinin önemine vurgu yapmıştır. Bundan dolayı bu diyalog için bir takım sembolik nitelemelerde bulunmuş olup bahsettiği sembollerden bazıları şunlardır: "Bir sonraki aşamanın başlığı sürüyor", "Bu ise ya anayasa değişikliği yada yeni bir anayasayla sonuçlanacaktır", "Bu önemli süreçte, tüm Suriye'nin geleceği için ona bir fırsat vermeliyiz ve bunda da başarılı olmak istiyorsak bu diyalogu inşa etmeliyiz." Adeti olduğu üzere o, reform meselelerini ortaya atarak sürekli kendi nefsinden reform meselelerine yönelik değerler belirlemekte ve onu gözetmektedir. Nitekim bu amaç için, "görevi bütün vatandaşları ilgilendiren çeşitli meselelere yönelik kapsamlı diyalogun temellerini ve mekanizmalarını belirlemek olan ulusal diyalog heyeti oluşturmuştur." Bunun ardından da şöyle demiştir: "Anlaşma tamamlanınca heyete gönderilecektir. Şayet başkan tarafından çıkarılan yasalar ve ortada ilgili uygulamaları gerektirecek başka durumlar olursa devlet bunları takip edecektir..." Bunun üzerine çeşitli hayali insanlardan oluşan yüz küsur kişi ile süresi bir veya iki ay olan bir zaman takvimi belirlenmiştir. Bu şekilde insanlara, bizzat rejimin kuracağı diyalogun seçici bir diyalog olacağı ifade edilmektedir. Hatta bu yeni olan durum, reform iddialarında insanları aldatmaktan öte bir şey barındırmamaktadır. Belirtilenlerin üzerine Esad'ın, reform meselelerine dönük nasıl heyetler oluşturacağı, bunların çalışma programlarını nasıl belirleyeceği ve bunların kararlarının uygulanmasını nasıl kontrol edeceği net olarak ortaya çıkmıştır.

Kayda değerdir ki Beşar, daha konuşmasını bitirmeden önce gösteriler ülkenin dört bir tarafına yayılmış olup konuşmasının tüm sözleri reddedilmiş, rejimin devrilme çağrısı yenilenmiş, bedeli ne olursa olsun bundan dönüşün olmadığı ilan edilmiştir. Zira gösterilerde, onun konuşması dinlenmemiş bilakis yaptıklarına dikkat çekilmiştir. Artık onların nazarında rejim, suçlu ve mücrim durumuna düşmüştür.

Suriye'deki Halkımıza:

Gerçekten bu rejim, kendisiyle diyaloga izin vermemek için saptırmalarında ve cürümlerinde haddi aşmıştır. Sizlerden talep edilen, gösteriler için sokakları çıkmaya devam edilmesi, devletin sindirmeye ve kontrol etmeye güç yetiremeyeceği bir şekilde gösterilerin genişletilmesi, güvenlik güçlerinin dağıtılması ve zayıflatılmasıdır. Bu rejim tarafından gelen musibetlere sabretmeniz, nusretin yoludur. Nusret için biraz daha sabredin. Zira sizlerin dayanma gücü rejimin dayanma gücünden daha fazladır.

Protestolarda meydana gelenlerin, sadece İslam çıkışlı olması gerekmektedir. Allahu Subhânehu, demokrasi ve sivil devlet sloganlarının atılmasından razı olmayacaktır. Zira bu sloganların arkasında duran Batı'dır ve bundan maksadı ise İslam'ı yönetimden uzaklaştırmaktır. Bizler, gayrimüslimlerden korkmadığımızı beyan ederek İslam'ı ilan etmeliyiz. Çünkü İslam, beşerî bir sistemdir. Hiçbir din ve mezhep savaşlarından korkmadığımızı da ilan etmeliyiz. Çünkü İslam literatüründe taassupçuluk eğilimleri diye bir şey yoktur. Sonra Kur'an-il Kerim nusterin, Batılı devletlerden ve onun yörüngesinde dönen uydulardan değil sadece Allah katından olduğunu bildirmektedir. وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ "Aziz ve Hakîm olan Allah'ın indinden (gelenden) başka nusret yoktur." [Âl-i İmrân 126] Dolayısıyla bizler, nusretine müstahak olmamız için Allahu Subhânehu'ya yönelmeliyiz. Aksi taktirde O'nun gazabına müstahak oluruz.

Suriye Ordusu İçerisindeki Kardeşlerimize:

Aslında sizlerin ordu içerisine Kolon ve Filistin'i kurtarmak için alındığınızı ve rejimin sizleri bundan döndürmemesi gerektiğini hatırlatırız. Bundan daha da önemlisi rejim sizleri, Deraa, Cisru Şuğur, Hama, Banyas, Telbisa ve Humus'taki halkınızı öldürmeniz için kullanmamalıdır. Rejimin, sizler hakkındaki suçlamaları, sizleri toplu mezarlara gömmesi ve tertemiz Suriye halkını bu şekilde itham etmesi ve Suriye halkının katledilmesi direktifleri karşısında bireysel değil toplu bir ret durumunun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Köylere zorla girilmesi ve bombalanması karşısındaki bu ortak ret hali, ordunun kendisiyle birlikte halkını da koruduğu bir savunma halidir. Diğer taraftan ümmetin meselelerini benimseyecek, Müslüman olsun gayrimüslim olsun tebasının maslahatlarını hak ve adaletle tesis edecek olan İslamî Hilafet Devleti'ni kurmaları için muhlis Müslümanlara destek vereceğiniz sistematik bir çalışma yapılması da kaçınılmazdır.

Hizb-ut Tahrir, Suriye'deki Müslümanları ve (subayı ve eriyle) gururlu Suriye ordusunu, kendilerini Esad'ın ailesi ile zebanilerinin başlarına getirdiği tüm trajedilerden kurtaracak, onurlarına tekrar iade edecek ve aralarında Kur'an ve sünneti yaşatacak Raşidi Hilafeti Kurmak için olan davetine destek vermeye çağırmaktadır. Yolun doğrusu Allah'ın yoludur. Allahuteala şöyle buyurmuştur:

إِن يَنصُرْكُمُ اللّهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكِّلِ الْمُؤْمِنُونَ "Allah size yardım ederse artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse ondan sonra, artık size kim yardım eder? O halde müminler ancak Allah'a tevekkül etsinler." [Âl-i İmrân 160]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hollanda'daki Yeni Entegrasyon Müzekkeresi Hitlerin "Mein Kampf /Kavgam" Adlı Kitabına Eklenebilecek Bir Fasıldır

Dışişleri Bakanı "Piet Hein Donner", yeni hükümetin politikasını şekillendireceği söylenen entegrasyon hakkında yeni bir müzekkere sundu. Müzekkere, göçmenlerin entegrasyon için çaba göstermelerini ve devletin desteğinin azaltabileceğini göz önünden bulundurarak kendilerine özgüven duymalarını talep etmektedir. Bu görüş, kendilerince yeni bir görüş olmasından dolayı politikacıların ve medya organlarının önemli ölçüde zihinlerini meşgul etmiştir. Onlardan bazıları, ekonomik sebeplerden dolayı göç eden bir kimseyi devletin yardımsız bırakacak ve yalnızlığa ter edecek olmasından dolayı bu görüşün hatalı bir plan olduğunu söylemişlerdir. Siyasî sebeplerden dolayı göç edenlere gelince; devlet, yardımı hak etmesinden dolayı ona yardım etmelidir. Ancak çoğunun ve medya organlarının göz ardı ettiği yeni gerçek görüş, Hollanda toplumunun temel değerlerine odaklanmakla ilgilidir. Zira müzekkere, yüzün kapatılmasının yasaklanmasını belirtmekte ve belediyeleri, davranışları ve giyimleri iş erişimini zorlaştırmaya yol açan kişilere karşı gerekli uygulamaları benimsemeye çağırmaktadır.

Daha önceki müzekkerelerde, radikalizmin devletin öncelikli düşmanı olduğu metni geçmekte ve aşırıcılık ile radikalliği, siyasî İslam'ın fikirlerine inanan kişi olarak tanımlamaktaydı. Dolayısıyla entegrasyon politikası da bu husus üzerine odaklanmaktadır. Yeni müzekkereye gelince; giyim ile peçe ve Müslüman erkek ve kadınların gerçekleştirmekten imtina ettikleri musafaha gibi davranışlara odaklanılmasını kapsadığı için daha öncekinin de ötesine geçmiştir. Yeni müzekkere sadece bazı fikirleri yasaklamakla kalmayıp bilakis aynı şekilde bir takım giysileri ve davranışları da yasaklamaktadır. Hakeza köke ve dine göre ayrımcılık, bu ülkenin resmî bir politikası haline gelmiştir.

Hollanda da egemen olan hoşgörüsüzlük iklimi göz önüne alındığında insanlardan çoğu bu yeni politikadan dolayı mutlu olacaklardır. Hiç şüphesiz bu ırkçı resmî politika, daha önce Güney Afrika'daki Apartheid döneminde olduğu gibi aynı şekilde seçimlere de etki edecektir. Ancak bu ülkedeki akıl sahibi insanlar, bir takım fikirleri, giysileri ve davranışları yasaklayan ırkçı devlet politikasının, değerleri koruyacak bir politika olarak nitelendirilmesinin imkansız olduğunu bilakis bunun, Hitlerin "Mein Kampf /Kavgam" adlı kitabının yeni bir fasılası olarak eklenmesinin daha evla olduğunu bilmelidirler.


Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Rusya'daki Hizb-ut Tahrir Üyelerine Yönelik Rusya Hükümetinin Zulmü

Rusya iç güvenlik birimleri, Müslüman bacıları tutuklamış ve onlara yasadışı uygulamalarda bulunmuştur. Bununla ilgili olarak Hizb-ut Tahrir / Endonezya, Cakarda'daki Rusya konsolosluğu önünde bir gösteri düzenledi ve aşağıdaki taleplerini bildirdi:

1- Rusya hükümeti, inandığını iddia ettiği değerlerine aykırı olan bu zulümleri durdurmalıdır! Zira o, ne kadar zulmederse etsin Hizb-ut Tahrir'in oradaki davet çalışmalarını durduramayacağını bilmelidir. Bilakis bu, er yada geç Rusya rejiminin devrilmesine yol açacaktır.

2- Bütün Müslümanlara, her nerede olurlarsa olsunlar mukaddesatlarını, mallarını ve hayatlarını koruyacak olanın sadece İslamî Hilafet olduğunu hatırlatırız. Nitekim Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir Müslümanı öldürdüklerinde Beni Kurayza Yahudilerinden bir guruba, Yahudilerin eziyet ettiği Müslüman kadını savunacağını ilan etmiştir. Halife Mutasım da Rumların zulmettiği bir Müslüman kadının çığlığını işittiğinde aynı şekilde davranmıştır...

Müslümanlar, laik rejimin altında yaşadıkları sürece kendilerini güvende hissetmemekteler ve malları, mukaddesatları ve hayatlarının tamamı tehdit altındadır. Demokrasi ve iddia ettikleri insan haklarının tamamı, Müslümanların meselelerini çözmeye elverişli olamayan anlamsız boş sloganlardan ibaret olup dahası bunlara zarar vermektedir. Bundan dolayı İslamî Hilafeti kurmak için tüm cehdinizi kullanmakta acele ediniz. Zira Müslümanların eziyetler karşısındaki kalkanı sadece Hilafettir...

Üzerlerindeki zulmün kalkması ve Rusya rejiminin cürümlerinden kurtulmaları için Rusya'daki Müslüman kardeşleriniz için halis dualarda bulunmayı unutmayın...


Muhammed İsmâ’îl Yusanto
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Endonezya

Devamını oku...

‘Örgüt değil partiyiz'

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Polis, savcılık ve mahkeme ifadelerinde birçok soruyu yanıtsız bırakan yasadışı Hizb'ut Tahrir örgütü ser verip sır vermezken örgütü deşifre etmedi

 

‘Örgüt değil partiyiz'

 

Yasadışı Hizb'ut Tahrir örgütüne yönelik operasyonda gözaltına 18 kişi; polis, savcılık ve mahkeme ifadelerinde birçok soruyu yanıtsız bırakarak örgütü ve ilişkileri deşifre etmedi. Sanıklardan biri "Terör örgütü değil, siyasi partiyiz" savunması yaptı.

Ankara Terörle Mücadele ekipleri, hafta başında Ankara, İstanbul, Bursa, Diyarbakır ve Şanlıurfa'da düzenlediği operasyonda 18 kişiyi gözaltına aldı. Zanlılardan 12'si tutuklanırken, 6'sı ise serbest bırakıldı. Söz konusu kişilerin ABD ve İsrail büyükelçilikleri önündeki eyleme katıldıkları tespit edildi. Şüphelilerin çoğunun emniyette susma haklarını kullanması dikkat çekti. Savcılık ve mahkemede ise şüpheliler bazı ilişkilerine yönelik çok sayıda soruya yanıt vermediler. Bazı sanıkların ifadeleri şöyle:

Mıstık Coşkun: Hakkımda daha önceden İstanbul 10. ve 14. Ağır Ceza mahkemelerinde Hizb'ut Tahrir örgütü üyeliği konusunda açılmış derdest davalarım bulunmaktadır. Bu durum nedeniyle davamın etkilenmemesi amacıyla örgüt ile ilgili sorulara cevap vermek istemiyorum.

Sefa Karslı: Benim mahkemenizde hakkımda Hizb'ut -Tahrir üyeliği konusunda açılmış olan dava bulunuyor. Aleyhime sonuç doğurmaması için örgüt ile ilgili sorulara cevap vermek istemiyorum.

Haluk Özdoğan: Bu soruşturmaların konjoktürel yapıldığını düşünüyorum.

Yasin Babayiğit: Örgüt yöneticisi olduğum iddia ve şüphesi doğru değildir. Soruşturma kapsamında 4 gündür de gözaltında bulunmaktayız. Yoruldum, kalan diğer sorulara da cevap vermek istemiyorum. Üzerimde ele geçen 11 bin 300 dolar para eşimin evini 2.5 ay önce tapuda satmamızdan dolayı var olan paramızdır.

Aydın Usalp: Yasin Babayiğit'i tanıyıp tanımadığım konusunda susma hakkımı kullanmak istiyorum.

Nihat Kurtaran: Savcılık ve kollukta verdiğim ifadeleri huzurunuzda reddediyorum. Hizb'ut -Tahrir bir terör örgütü değildir, bu şekilde değerlendirilmesi hukuki değildir. Bana göre Hizb'ut -Tahrir insanların meselelerine insani ve aynı zamanda İslami çözüm üreten bir siyasi partidir. Dünyanın değişik ülkelerinde faaliyetini serbest olarak sürdürmektedir.

Serdar Yılmaz: Hizb'ut -Tahrir örgütü bir terör örgütü değildir. İslam fikrine dayalı bir siyasi partidir.

Hüseyin Şen: Hizb'ut -Tahrir'e üye olup olmadığım konusundaki soruya cevap vermeyeceğim. Bu sorulara karşı susma hakkımı kullanıyorum.

Cumhuriyet - 01 Temmuz 2011 Cuma, 12:20:40

Kaynaklar:

http://www.focushaber.com/-orgut-degil-partiyiz--h-51722.html

http://focushaber.com/-orgut-degil-partiyiz--h-51722.html

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER