Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İbranice Rapor: İran’ı Vurmak İçin Hazırlıklar Tamamlandı Ve Saldırı Büyük Olacak!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İbranice Rapor: İran’ı Vurmak İçin Hazırlıklar Tamamlandı Ve Saldırı Büyük Olacak!

Haber:

Yediot Ahronot gazetesi Pazar günü bilgi sahibi kaynaklara dayandırdığı haberinde, Yahudi varlığında İran’ı vurmak için tüm hazırlıkların tamamlandığını ve İran’ın olası tepkisi de göz önünde bulundurularak saldırının büyük çaplı olacağını söyledi. İbranice gazeteye göre kaynaklar, Binyamin Netanyahu başkanlığındaki kabinenin bugün (Pazar), İran’ın vurulmasını, Lübnan’daki savaşın devam etmesini ve Gazze Şeridi’ndeki yardımların dağıtılmasını ele alacağına dikkat çekti.Bilgi sahibi kaynaklar “İsrail’deki” varsayımın İran’ın saldırıya karşılık vereceği ve bunun için bizzat hazırlıklar yapıldığı yönünde” olduğunu vurguladılar.

Yediot Ahronot Cumartesi günkü raporunda, Yahudi varlığının, Hamas lideri Yahya Sinvar’ın Gazze’de öldürülmesinin ardından bile İran’a saldırı başlatmak için hazırlıklarına devam ettiğini ifade etti. Gazete, Yahudi varlığının ikileminin şu soruların yanıtlanmasında yattığını belirtti: Hedef ne olacak, operasyon nasıl uygulanacak ve aynı zamanda İran’ın tepkisi ne olacak?

Bu bağlamda ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz Cuma günü düzenlediği basın toplantısında şunları söylemişti: “İsrail’in” İran’a nasıl ve ne zaman misilleme yapacağını biliyoruz.” Ayrıca rapor, “İsrail”, Amerika Birleşik Devletleri ve İran tarafından askeri hazırlıkların arttığından” bahsetmiştir. (RT, Uyarlanmıştır)

Yorum:

Ey İran’ın yöneticileri ne bekliyorsunuz?Sağ eliniz koptu ama kılınızı dahi kıpırdatmadınız; şehit İsmail Haniye sizin topraklarınızda ve başkentinizde suikasta uğradı cevap vermekle tehdit ettiniz ama cevabınız çok zayıftı, hatta bir cevap bile değildi;füzelerinizin yere düştüğünde hiçbir şeyi yok etmediğine ve tek bir Yahudi’yi bile öldürmediğine kendi gözlerimizle tanık olduk. Bakın şimdi de Lübnan’daki partiniz olan sağ eliniz kesildi; peki daha neyi bekliyorsunuz? Sonrasında cevap veremeyecek hale gelmek için Yahudiler tarafından öldürücü bir darbe mi bekliyorsunuz?!

Ey İran’ın yöneticileri: Şayet halkınıza, ümmetinize ve dininize karşı samimiyseniz, o halde şerefinizi savunacak, öldürülen liderlerin ve şehitlerin intikamını alacaksanız; bu yüzden siz, Yahudi varlığını ortadan kaldırmak, mübarek toprakları Yahudilerin pisliklerinden ve iğrençliklerinden temizlemek için ordunuzu derhal harekete geçirmelisiniz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Selim – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Amerikalılar Gazze'deki Soykırıma Karşı Gösteri Yaparlarken Savunma Bakanlıklarındaki Lobiler İse Savaşı Körüklüyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerikalılar Gazze'deki Soykırıma Karşı Gösteri Yaparlarken
Savunma Bakanlıklarındaki Lobiler İse Savaşı Körüklüyorlar!

Haber:

Protestolar Birleşik Devletlerin çeşitli yerlerinde tırmanıyor; zira göstericiler, Gazze’de devam eden soykırıma dikkat çekiyorlar. Üniversitelerin ana kampüsünden Wall Street’in kalbine kadar Amerikalılar, ABD’nin Yahudi varlığına verdiği desteğin sona ermesini talep ediyor.Amerikalılar şiddete karşı gösteri yaparlarken, hükümet halkın taleplerine doğrudan karşı çıkmaya devam ediyor; zira Amerikalıların çoğunluğunun soykırıma karşı çıkması (Gallup), özel çıkar gruplarının sözde demokratik temsil üzerindeki nüfuzunun altını çizen bir husustur.

Geçtiğimiz iki hafta içinde Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli yerlerinde düzenlenen çok sayıda protesto gösterisi, Yahudi devletinin eylemlerine karşı geniş çaplı bir muhalefeti ortaya koymaktadır. Harvard Üniversitesi, yönetimin Filistin yanlısı gösterilere katılan öğrencilerin eğitimini askıya alma kararına karşı dahili çalışma profesörlerin öncülük ettiği protestolara tanık oldu.Harvard Tıp Fakültesi’nde klinik tıp profesörü olan Lara Z. Germanos şöyle bir yorumda bulundu: “Harvard yönetimi, Filistinlilerin sağlığını, insan haklarını ve yaşamlarını savunan her türlü konuşma ve protestoyu yasaklayarak kampüste bir korku iklimi yaratmaktadır.” (NBC Boston)

Columbia Üniversitesi'nde yüzlerce öğrenci, ABD üniversitelerini kasıp kavuran Filistin yanlısı geniş çaplı hareketin bir parçası olarak 7 Ekim 2024 tarihinde kitlesel bir gösteriye katıldılar.Bu eylemlere ek olarak Filistin Gençlik Hareketi öncülüğünde binlerce protestocu Los Angeles'ta sokaklara döküldü.Gazze'de devam eden soykırımın birinci yıldönümüne denk gelen protesto, ülke çapında düzenlenen 55'ten fazla benzer etkinlikten sadece biriydi. (USC Annenberg)

Protestolar, üniversite alanının dışına taşarak ülkenin finans merkezine kadar ulaştı.Barış için Yahudilerin Sesi öncülüğünde yüzlerce protestocu Wall Street’teki New York Menkul Kıymetler Borsası’nda toplandı.Verdikleri mesaj açıktı: Yahudi varlığını silahlandırmayı durdurun. Barış için Yahudilerin Sesi Siyasi Direktörü Beth Miller protestocuların duygularını şöyle ifade etti: “İsrail” Gazze'deki insanları katletmek için Amerikan bombaları kullanırken Wall Street silah üreticileri ise hisse senedi fiyatlarının fırladığına tanık oluyor.”(NBCNew York); protestolarda 200’den fazla kişi tutuklanmış olup bu da kamuoyunun ABD politikalarına karşı artan hayal kırıklığını yansıtıyor.

Yorum:

Bu gösteriler, soykırıma karşı çıkan Amerikan halkı ile Yahudi varlığına mali ve askeri yardım yaparak soykırımı desteklemeye devam eden ABD hükümeti arasındaki derin uçurumu ortaya koymaktadır.

ABD hükümetinin Yahudi devletine verdiği sabit destek, Siyonist lobi ve askeri-endüstriyel kompleks gibi özel çıkar gruplarının tehlikeli etkisine ışık tutmaktadır; zira bu gruplar ABD dış politikası üzerinde güçlü bir etkiye sahip olup bu da insanların sesleri pahasına politikacıların kendi mali ve siyasi çıkarlarına öncelik vermelerini sağlamaktadır.İnsanlar ile hükümet arasındaki bu kopukluk, demokratik sistemdeki ciddi bir kusuru açığa çıkarmaktadır.

Özgürlüğün feneri ve insan haklarının koruyucusu olduğunu iddia eden bir millet olan Amerika, bir ara yüzden başka bir şey değildir. Zira onlar, demokrasi yoluyla barışı teşvik ediyormuş gibi görünürlerken elleri kana bulaşmıştır. Ancak bu demokrasi, yoksul ve çaresizlerin üzerine bombalar ve füzeler atılarak yayılıyor.Washington'daki sözde adalet kahramanları eylemlerini reform diliyle örtbas ederlerken, aslında yolsuzluk ve yıkım tohumları ekmektedirler. Allah Subhanehu ve Teala, bu yalan anlatıyı şu kavliyle açığa çıkarmaktadır: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ * أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَـكِن لاَّ يَشْعُرُونَ Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, anacak anlamazlar.” [Bakara 11-12] Dolayısıyla barış için çalıştıklarını iddia eden Washington’un liderleri, bizzat Yahudi varlığını silahlandıran, finanse eden ve soykırımı körükleyen aynı kişilerdir.

Bugün seçkinlere hizmet eden bir demokrasiye tanık oluyoruz. Nitekim savunma lobicileri, kamuoyunun çığlığına bakmaksızın mali ve askeri yardımların akışının devam etmesini sağlamaktadırlar.Askeri-endüstriyel kompleks savaştan fayda sağlamaktadır; zira dünya çapında şiddeti besleyen silahların satışından milyarlarca Dolar kazanmaktadır.Sonuç olarak politikacılar, temsil ettiklerini iddia ettikleri halkın taleplerini göz ardı ederek bu çıkarlarla aynı çizgide yer alıyorlar.

Amerika’nın dört bir yanındaki protestolar, Amerikalıların çoğunluğunun Gazze’deki soykırıma karşı olduğunu kanıtlamakta ancak hükümet, Yahudileri destekleme kararlılığını sürdürmektedir. Kamuoyu ile hükümet politikası arasındaki bu açık bölünme, demokrasinin ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır. İnsanların sesi ise savaş ve baskıdan fayda sağlayan birkaç güçlü grubun çıkarları için bastırılmaktadır.

Demokrasi, ortaya çıkışından bu yana seçkinlerin elindeki bir araç olmuş, onların gücünü ve servetlerini korumak için tasarlanmış ve kesinlikle halkın iradesini temsil etmemiştir. Başta savunma lobileri olmak üzere özel çıkar grupları sistemi kontrol etmekte ve politikaların savaş ve baskıdan fayda sağlayan kişilerin lehine olmasını sağlamaktadır. Zira Amerikalılar Gazze’deki soykırımı protesto etmek için sokaklara dökülürken, çatışmadan fayda sağlayan kişilerin liderlik ettiği hükümetleri ise Yahudi varlığını finanse etmeye ve silahlandırmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla bu sistem, bir özgürlük ya da temsil sistemi değil, aksine bir sömürü sistemidir. Zira bu sistem, sıradan insanların çığlıklarını görmezden gelerek zenginlerin ve güçlülerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu yüzden devam eden protestolar, sadece halkın arzuları ile hükümetlerinin eylemleri arasındaki derin uçuruma ışık tutmakta ve demokrasinin, hizmet ettiğini iddia ettiği insanların değil, iktidardakilerin lehine çalışan baskıcı bir yapı olduğunu ortaya koymaktadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Divan Ebu İbrahim

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 22/10/2024

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 22/10/2024
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

- Yahya Sinvar'ın Şehadeti
- Yenidoğan Çetesi ve Bebek Cinayetleri
- Bahçeli'nin Öcalan Açıklaması

 

H. 19 Rebiu's Sâni 1446 El-Muvafık M. 22 Ekim 2024

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Basın Konferansına Davet

Değerli basın mensupları, yazılı, görsel ve işitsel medya kuruluşları, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, “Entebbe Anlaşması, Rönesans Barajı ve Yöneticilerin Ümmetin Hayatı Çıkarlarını Peşkeş Çekmesi” başlıklı düzenleyeceğimiz basın toplantısında sizleri ağırlamaktan ve aramıza görmekten memnuniyet duyarız.

Konuşmacılar: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü Üstat İbrahim Osman (Ebu Halil)

Tarih: 23 Rabiu’s Sânî 1446 / 26 Ekim 2024 Cumartesi Saat: 13.00

Yer: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Port Sudan Bürosu, El Azama Mahallesi, Stad Caddesi, Stadın Doğu Tarafı.

Sizleri aramızda görmekten mutluluk duyarız.

Devamını oku...

Dış Politika Düşmanla Dostluk Kurmak ise, O Zaman Düşmanın Ziyareti Kesinlikle Memnuniyetle Karşılanacaktır!

Penang’a gelen iki Çin savaş gemisi, hükümetin politikaları ve dış ilişkileri hakkında sürekli soruların ve eleştirilerin gündeme gelmesine yol açtı. Durum daha da sakinleşmeden Malezya aynı eyalette bir Rus savaş gemisini ağırladı. 5 Ekim’de Çin Halk Kurtuluş Ordusu’na ait 83. Görev Gücü’nün, Qi Jiguang Eğitim Gemisi ve Jinggang Shan Gemisi ile gerçekleştirdiği ziyaret, çeşitli tartışmalara ve kamuoyunda birçok soru işaretine neden oldu. Hükümetin bu meseleye cevap vermedeki yavaşlığı ve bazı bakanların yaptığı açıklamalar, halkın endişelerini dindirmek bir yana bu konu hakkındaki merakı daha da körüklemiştir. Birçok bakan, gemilerin varlığının Çin ile Malezya arasındaki 50 yıllık diplomatik ilişkilerin kutlanması amacıyla gerçekleştirilen bir ziyaret olduğunu açıkladı. Penang hükümeti, merkezi hükümetin açıklamasının aksine, Çin savaş gemilerinin Malezya’ya geliş amacının sadece bir transit geçiş olduğunu ve bu ziyaretin siyasi bir anlam taşımadığını savundu.

Hükümet, Çin savaş gemilerinin varlığının resmi kanallar tarafından onaylandığını belirtse de sorular hala mevcut. Örneğin neden ziyaret için Penang seçildi ve neden karşılama törenine devlet yöneticileri yerine sadece eyalet yöneticileri katıldı? gibi. Ayrıca, 50 yıllık diplomatik ilişkilerin kutlamalarında Malezya ve Çin’in ağırlıklı olarak yer alması dikkat çekici bir durum. Eğitim Bakanı, Çin ordusu tarafından yapılan bir ziyaret olmadığını, Çin Denizcilik Üniversitesi’nden 165 öğrenci ve öğretim üyesinin katılımıyla gerçekleştirilen bir ziyaret olduğunu doğruladı. Ziyaretçiler neden özel bir Çin okulunu ziyaret ettiler? Malezya Ulusal Savunma Üniversitesi gibi daha uygun bir akademik kurumu ziyaret etmeleri gerekmez miydi? Raporda yer alan bilgilere göre, savaş gemilerinde binin üzerinde personel bulunuyordu. Bu durum, askeri öğrenci olmayanların kimlikleri hakkında çeşitli spekülasyonlara yol açtı. Bu kişilerin Çin Halk Kurtuluş Ordusu’na bağlı personel olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. Tüm bu sorular ve endişeler haklı ve yerindedir. Hükümet, tüm bu soruları şeffaf bir şekilde mantıklı cevaplar vermelidir. Kamuoyu, bu ziyaretin Malezya ve Çin’in 50 yıllık diplomatik ilişkilerini kutlamak için uygun bir yol olup olmadığını merak ediyor ve bu konuda net bir açıklama istiyor.

Dışişleri Bakanı ve Savunma Bakanı, yabancı savaş gemilerinin Malezya’da ‘ikmal limanı’ olarak demirlemelerinin standart bir prosedür olduğunu açıkladı. Malezya ile çeşitli ülkeler arasında kurulan diplomatik ilişkiler sonucunda, birçok farklı ülkeden savaş gemisinin demirlemesini izin verilmektedir. Hükümet bu ziyaretlerin ve bu tür gemilerin yaratabileceği olumsuz sonuçları en aza indirmeye çalışsa da, İslami açıdan bakıldığında bu konu büyük önem taşımaktadır. İslam’a göre diğer ülkelerle, özellikle de İslam’a düşman ülkelerle ilişkilerimiz, sadece hikmet ve teyakkuz prensiplerine göre olmaz, şeri hükümlere de uygun olmak zorundadır. Malezya hükümetine hatırlatmak isteriz ki, fiili düşman ülkelerle hiçbir şekilde ilişki caiz değildir ve bu ülkelerin vatandaşlarının hiçbir koşulda ülkemize girmelerine müsaade edilmemelidir. Düşman olarak sınıflandırılan ülkeler konusunda çok dikkatli olmalıyız. Bu ülkelerle herhangi bir diplomatik ilişki kurulması caiz değildir. Çin ve Rusya’nın İslam ülkeleri üzerindeki açık egemenlik arzusu, bu ülkeleri fiilen düşman ülkeler kategorisinde değerlendirilmesini gerektirir. Bu ülkelerin vatandaşlarının ve temsilcilerinin vize ve pasaport ile ülkemize girişine izin verilse de onlarla diplomatik ilişki kurmak yasaktır.

Malezya’nın, Uygur Türklerine karşı işlenen insanlık suçlarına rağmen, Çin ile diplomatik ilişkilerini sürdürmesi kabul edilemez ve üzücü bir durumdur. Diplomatik ilişkilerin yanı sıra, Malezya’nın Çin ile geliştirdiği güçlü ticaret ilişkileri, Çin’i ülkenin en büyük ticaret ortağı yapmıştır. Bu durum, Malezya’nın Müslümanlara düşman bir ülke olan Çin ile dostane ilişkiler kurma yönündeki dış politikasını göstermektedir. Aynı şekilde, Malezya’nın Rusya, Hindistan, Amerika ve diğer düşman ülkelerle olan dış politikasında da benzer bir yaklaşım görülmektedir. İslam’a açıkça düşman olmalarına rağmen bu ülkelerle ilişkilerini sürdürmektedir. Malezya, diğer kapitalist ülkeler gibi, uluslararası ilişkilerinde ekonomik çıkarlarını ön planda tutmaktadır. Son olarak, Başbakan Datuk Seri Enver İbrahim, Malezya’nın hem Batı hem de Doğu bloklarındaki büyük ülkelerle olan dostluklarından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu alandaki başarılarına dikkat çekti. Dolayısıyla, Çin savaş gemilerinin Malezya’da demirlemesine izin verilmesi hatta sıcak bir şekilde ağırlanması beklenen bir durumdur.

Yaşananlar göz önüne alındığında, halkın hükümetin bu konudaki tutumunu eleştirmesi beklenen bir durumdur. Bu durum, halkın yabancı müdahaleler konusundaki endişesini göstermektedir. Müslümanlar olarak biz, bu olayın yüzeyde görünenin ötesinde daha büyük bir sorun olduğunu idrak etmeliyiz. Çin savaş gemilerinin varlığı bu sorunun sadece bir parçası. Bu, Malezya ile düşman bir devlet olan Çin arasında uzun süreli olarak geliştirilen diplomatik ilişkileri kapsamaktadır. Ülkemize farklı yollarla egemen olmak isteyen bu devletlere karşı uyanık olmalıyız. Öte yandan, Çinli öğrenci grubunun ülkemizdeki eğitim kurumlarını ziyaret etmesi, geçmişte İslam Devletini zayıflatmak için kullanılan eğitim yoluyla sızma stratejisini akla getirmektedir. Misyonerlerin bu stratejiyi kullanarak İslam dünyasında büyük etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, bu tür ziyaretlerin altında yatan gerçek amaçları anlamak için derinlemesine bir inceleme yapılması gerekmektedir. Hükümeti, ülkemizi kontrol altına almaya çalışan düşmanlar karşısında savunmasız hale getiren ve aynı zamanda da şeriata aykırı olan dış politikasından vazgeçmeye çağırıyoruz. Aynı zamanda İslam ümmetini de şu konuda uyarmak istiyoruz: Şeri hükümleri göz ardı eden bir yönetim hiçbir fayda sağlayamaz ve artık ülkeyi yönetmeye layık değildir. Allah’ın hükümlerine uymadığı sürece, Malezya zayıf, onursuz ve Allah’ın rahmetinden mahrum kalmaya devam edecektir.

Ey Müslümanlar! Bilin ki Hizb-ut Tahrir, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için 1953 yılından beri dünya genelinde yoğun bir şekilde faaliyet yürütmektedir. Bu devlet, İslam inancına dayanacak, düşmanlara asla taviz vermeyecek ve onlara boyun eğmeyecektir. İslam’ı davet ve cihat yoluyla dünyaya yayacak bir İslami dış politika benimseyecek ve inşallah dünyada benzersiz bir güç olarak yeniden parlayacaktır.

Devamını oku...

Hizb ut Tahrir / Kenya, Gazze Halkına Karşı Bir Yıldır Devam Soykırım Hakkında Bir Basın Toplantısı Düzenledi

Yahudi varlığının işgal altındaki Gazze’de bir yıldır gerçekleştirdiği katliamların ardından Hizb-ut Tahrir / Kenya Medya Bürosu, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla 18 Ekim 2024 Cuma günü bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına sekiz yerel medya kuruluşu katıldı.

Hizb-ut Tahrir / Kenya Medya Temsilcisi Ustad Shabani Mwalimu, neredeyse 20 dakika süren basın toplantısında, Gazze’deki katliamdan ümmetin çıkarması gereken önemli derslere dikkat çekti. Bu dersler arasında Gazzeli Müslümanların cesur direnişi, Güvenlik Konseyi ve tüm uluslararası toplumun ikiyüzlü tutumu gibi konular yer aldı. Mwalimu, bu katliamın, dünya kamuoyunun Gazze’deki insanlık dışı duruma ve Siyonist rejimin suçlarına karşı kayıtsız kalmaması gerektiğini gösterdiğini vurguladı.

Hizb-ut Tahrir / Kenya, askeri Siyonist işgalin yalnızca askeri yolla ortadan kaldırılacağını yineledi. Filistin diplomasi veya uluslararası kararlarla asla özgürleştirilemez. Müslüman orduları ve iktidardakiler, Mübarek Toprak Filistin halkını desteklemek konusunda büyük bir sorumluluğa sahiptir. Hizb-ut Tahrir, ümmeti, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti yeniden tesis etmek için çalışmaya çağırdı. Hilafet, Müslümanları özgürleştirecek, birleştirecek ve tüm insanlığa adalet, güvenlik ve haysiyet getirecektir.

Şaban Muallim
Hizb-ut Tahrir
Kenya Medya Temsilcisi

Devamını oku...

Biden, Yahya Sinvar’ın Öldürülmesini Kutladı

Başkan Joe Biden yaptığı ayrıntılı açıklamada, ABD istihbaratının, Yahya Sinvar ve diğer Hamas liderlerinin yerlerinin tespit edilmesinde ve hedef alınmasında Yahudi varlığına yardım ettiğini doğruladı. Biden, “İsrail”deki dostlarımız için bugün, Başkan Obama’nın Usame bin Ladin’in öldürülmesi emrini vermesinin ardından ABD’de yaşadığımız rahatlama ve derin düşünme duygularına benzeyen bir gündür. Yahya Sinvar barışın sağlanmasının önünde büyük bir engeldi ve bu engel artık ortadan kalktı, ancak hala yapacak çok işimiz var” dedi. (ABC News)

1- Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin Gazze ve Lübnan’da işlenen soykırım ve savaş suçlarına doğrudan karıştığının açık bir itirafıdır. Mesele sadece Yahya Sinvar meselesi değildir; mesele, çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere 42.000’den fazla Filistinlinin, 111 gazetecinin ve 224 yardım çalışanının (bunların 179’u UNRWA çalışanı) öldürülmesi ve 2 milyondan fazla sivilin yerinden edilmesi gibi daha büyük bir katliam meselesidir. Mesele, 6.000 ila 20.000’den fazla kişinin kaybolması, 99.153’ten fazla kişinin ağır yaralanması ve 9.312’den fazla kişinin gözaltına alınması meselesidir. Kendini savunma bahanesiyle hastanelerin, okulların, üniversitelerin, ibadethanelerin ve altyapının tamamen tahrip edilmesi meselesidir.

2- “Soykırımcı Joe”, kimse senin iddia ettiğin gibi Yahudi bebeklerin başlarının kesildiğine tanık olmadı, ama dünya, sözde güvenli olduğu için hastaneye sığınan Filistinli mültecilerin yanarak öldüğüne tanık oldu. Dünya, Amerika’nın sağladığı yasaklı silahlarla, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere sivillerin hedef alındığına tanık oldu. Şimdi de dünya, Amerikan deniz kuvvetleri tarafından desteklenen Yahudi güçlerinin insan yapımı kıtlığına tanık oluyor. Keza birçok Avrupa hükümeti de ya bu suçun destekçisi ya da suç ortağı konumundadır. Avrupa’da hiç tekrarlanmayacağını söyledikleri o korkunç Holokost dehşeti, şimdi de onun kurbanları tarafından gerçekleştiriliyor!

3- Tüm bu suçlulara, İslam ümmetinin uyandığını, adaleti sağlayacağını, bu soykırımı destekleyen herkesten hesap soracağını hatırlatmak isteriz. Sizi Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözleriyle uyarıyoruz:

وَلَا تَحْسَبَنَّ اللهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الْأَبْصَارُ“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” [İbrahim 42]

4- Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde bu suçlarla yüzleşen herkese diyoruz ki, savaş suçlularını ifşa etmeye ve meydan okumaya devam edin. Sizin adınızı ve kaynaklarınızı bu tür suçlarda kullanan zalimlerin baskısından kurtulun. Sizleri, İslam ve Kuran’ın tüm insanlığa sunduğu ve insanlık için rahmet kaynağı olan gerçek ideolojik çözümler üzerinde düşünmeye davet ediyoruz.

5- Müslümanlara da diyoruz ki: Çabalarınızı birleştirin, sömürge güçleri tarafından kurulan kukla rejimleri ortadan kaldırın ve Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Peygamberimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in öğütleri rehberliğinde bir İslam sistemini (Halifelik) kurun. Ancak o zaman hayatın kutsallığı sağlanacak, gerçek özgürlük ve gerçek ilerleme kaydedilecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerini hatırlayın:

فَلَاتَحْسَبَنَّاللهَمُخْلِفَوَعْدِهِرُسُلَهُإِنَّاللهَعَزِيزٌذُوانْتِقَامٍ“Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.” [İbrahim 47]

6- Öldürülenlere gelince, onlar için müjde vardır:

وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاءٌ عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” [Bakara 169]

7- Tüm dünyaya Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerini hatırlatıyoruz:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]

وَاللَّهُغَالِبٌعَلَىأَمْرِهِوَلَكِنَّأَكْثَرَالنَّاسِلَايَعْلَمُونَ“Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir, İdeolojisi İslam Olan Siyasi Bir Partidir Hiçbir Şekilde Terörle Bağlantısı Yoktur

Bu, ‘Dördüncü Program: Terörle Mücadele mi Yoksa Muhalefeti Susturma mı?’ başlıklı köşe yazısında Hizb-ut Tahrir’e yönelik yapılan iftiralar hakkında ‘The Dawn’ gazetesi editörlüğüne yazılmış bir mektuptur. Makale 16 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmış olup, New York Times için de yazılar yazan Zia Ur Rehman tarafından kaleme alınmıştır. Yazıda, “Tarihi olarak, Dördüncü Program, Tehrik-i-Taliban Pakistan (TTP) ve Hizb-ut Tahrir gibi yasaklı örgütlerin üyeleri de dahil olmak üzere, radikal militanları hedef almıştır” deniyor.

Hizb-ut Tahrir’in militan bir örgüt olduğu iddiası gerçek dışıdır ve bir iftiradır. Hizb-ut Tahrir, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İslam Devletini kurma metoduna aykırı olduğu için silaha asla başvurmaz. Çünkü Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem maddi mücadeleyle değil, siyasi çalışma yaparak İslam Devletini kurmuştur. İkinci Akabe Bey’atı’nda (Nusret Bey’atı) ashabı, Mina halkıyla savaşmak için kendisinden izin istediklerinde, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlara

لَمْ نُؤْمَرْ بِذَلِكَ “Henüz bununla emrolunmadık.” cevabını vermiştir.

Hizb-ut Tahrir’in militanlıkla ve terörle hiçbir ilgisi ve bağlantısı yoktur. Fakat Müslümanların yöneticileri, Hizb-ut-Tahrir’in çalışmalarından korkmaktadırlar çünkü Hilafet projesi, şu anki dünya düzeninin yerine geçebilecek tek ideolojik ve siyasi alternatiftir. Müslümanların yöneticileri, Hizb-ut-Tahrir’le ideolojik olarak mücadele edememektedirler. Bu nedenle, Hizb-ut-Tahrir’in siyasi ve ideolojik çalışmalarını karalamak için yalana başvurmaktadırlar. Hizb-ut-Tahrir üyelerinin siyasi haklarını reddetmek için bir gerekçe uydurmaktadırlar.

Hizb-ut-Tahrir’in yüksek eğitimli siyasi aktivistleri de dahil olmak üzere birçok üyesi, neredeyse on yıldır hükümetin Dördüncü Programı’nda yer almaktadırlar. Bu program, Pakistan’da Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti kurmak istedikleri için gençlerin rejim tarafından zulme maruz kalmasına olanak sağlamıştır. Yöneticiler gençlerin hareket özgürlüğünü ve finansal işlemler yapma haklarını reddediyorlar. The Dawn gazetesinin bu tür siyasi aktivistleri militan olarak yanlış bir şekilde tasvir etmesi, hükümetin siyasi aktivistlere zulmetmesine ve İslami siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesini engellemesine hizmet etmektedir.

Dawn gazetesi, Pakistan’ın entelektüel ve siyasi ortamını yeniden şekillendirmek istiyorsa, yalan haberler yayınlamaktan vazgeçmelidir. Bu, sadece itibar ve prestijine zarar verir. Dawn Editör Kurulu’ndan, Hizb-ut-Tahrir hakkında yanlış bir izlenim yaratan ve yanlış bilgi veren haberlerini düzeltmesini talep ediyoruz. Yine Dawn Editör Kurulu’ndan, Hizb-ut-Tahrir’in yaptığı şu açıklamayı da yayınlamasını istiyoruz: “Hizb-ut-Tahrir, ideolojisi İslam’a olan siyasi bir partidir. Hizb-ut-Tahrir, Raşidi Hilafeti kurmak için siyasi ve entelektüel çalışmalar yapmaktadır. Hiçbir şekilde terörle bağlantısı yoktur.” Ulusal bir günlük gazete olan Dawn, dürüst ve doğru habercilikle tanınıyor. Bu nedenle, doğru bir şekilde temsil edilme hakkına sahip olduğumuzu düşünüyoruz.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER