Pazartesi, 20 Recep 1446 | 2025/01/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Yürüyüşler: Amerika'yı Kovun, Hainleri Devirin, Hilafeti Kurun

  • Kategori Pakistan
  •   |  

17 Nisan 2011 Pazar Günü Öğleyin Saat 15:00

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Pakistan'ın hain yöneticileri, tüm sınırları aştılar. Amerika'nın elini ülkede ve bölgede güçlendirdiler. Şayet bu yöneticiler, Amerika ile gizli ittifaklar yapmamış olsalardı böyle olmazdı. Zira bu hain yöneticiler, genel alanlarda, ibadet mekanlarında, okullarda, emniyet ve ordu kurumlarında ve pazarlarda katliam ve bombalama cürümlerini işleyen Amerika'nın özel askerî örgütlerine kapıları açtılar. Nitekim Raymond Davis, sadece koca buz dağının görünen bir kısmıdır. Bu hain yöneticiler, kabileler bölgesindeki Müslümanların evlerini başlarına yıkmaları için Amerikan hava kuvvetlerinin insansız uçaklarına Pakistan'da kolaylıklar sağladılar. Bu hainler, Amerikan deniz piyadelerinin sınır yakınlarındaki Belucistan'da konuşlandığı bir sırada Pakistan ordusunun liderliğinde Amerikan ordusundaki subayların, tüm mahallelerin genelinde dolaşmasını sağladılar. Bu yöneticilerin hıyanetlerinden biri de kendileri klimalı konteynerlerde otururlarken Amerikan istihbarat birimlerinin, ülkede terör operasyonları yürütmesine izin vermeleridir. Yine bu yöneticiler, korunaklı Amerikan büyükelçiliklerine ve konsolosluklarına, hain yöneticiler adına emriler çıkararak ülkenin işlerini idare etmelerine izin verdiler. Ayrıca bu yöneticiler, Pakistan üzerinden geçen ve Afganistan ile Pakistan'daki haçlı Amerikalılara içki, gıda ve patlayıcı maddeler de dahil silah temin eden ikmal hatlarının güvenliğini sağladılar!

Sanki bu cürümler yetmiyormuş gibi hain yöneticiler, açgözlü kapitalizmin ekonomik sistemini tatbik ederek on milyonlarca Müslümanın temel ekonomik ihtiyacını temin etmekten imtina ettiler. Halbuki Pakistan, altın, kömür ve bakır da dahil gerçekten muazzam tabii kaynaklara sahiptir. Ayrıca bu yöneticiler, sömürgeci kuruluşların öğretim reformu sloganı altında öğretim müfredatını kirletmelerine ve Batılı şirketlerinin pazarlama ve kültürel festivaller bahanesi altında kendi iğrenç kültürlerini yaymalarına izin vererek Müslümanların sahip olduğu en büyük değer olan İslam'ı hor gördüler.

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Bu yöneticiler, haçlıların hamisidirler, hırsızdırlar, korsandırlar, münafıktırlar. Zira onlar, Allah'a ve resulüne sevgi besliyorlar gibi görünseler de sadece kendilerinin ve kafir efendilerinin çıkarlarının dostudurlar. Onca büyük günahlarından dolayı onları muhasebe ettiğinizde buna daha fazla zulüm, baskı ve tutuklama ile karşılık verirler. Ne onların ne de hain üzerine hain üreten rejimlerinin ıslah edilmesinde hiçbir ümit kalmamıştır. Zira bu rejim, altmış yılı aşkındır devam eden fasit bir rejim olup kendi arzu ve isteklerine göre kanunlar çıkaran, İslam'da belirtilen hak ve yükümlülükleri çiğneyen, bu asil ümmeti düşmanları tarafından aşağılanmaya mahkum eden diktatör ve demokrat hainler üretmiştir. Bu nedenle bu rejimin kaldırılması ve ajan yöneticilerin sökülüp atılmasından dolayı gözlerden yaş akmayacaktır. Ve Allah'ın izniyle onlar yakında son bulacaktır. Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmuştur: فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ "Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi." [Duhan 29]

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Bekleyedurduğunuz gerçek değişim, sömürgeci rejimden ve hain yöneticilerden kurtulmaktır. Bunun gerçekleşmesi ise İslam ve yöneticisi Halife olan Hilafet Devleti ile mümkündür. Zira haçlı Amerikalılar ile olan her türlü işbirliğini derhal durduracak, askerî ve diplomatik tüm görevlilerini İslam topraklarından kovacak, büyükelçiliklerini, konsolosluklarını, üslerini ve istihbarat bürolarını kapatacak olan Halifedir. Keza Halife, kabileler bölgesi ve Afganistan'daki cesur Müslümanlar tarafından öldürülmelerini sağlayacak şekilde ödlek haçlılara giden tüm malzemeleri kesecek, kabileler bölgesindeki ve Belucistan'daki Müslümanları Hilafetin Silahlı Kuvvetleri saflarına katılmaya çağıracaktır. Böylece Müslümanların saflarında münafıklar olmayacak ve Müslümanlar, İslam'ın ve Müslümanların naibi olarak tek yumruk olacaklardır. Ayrıca Halife, tüm İslam beldelerini tek bir devlet altında birleştirmeye çalışacak, Filistin, Keşmir ve Afganistan'daki işgal altındaki toprakları işgalcinin zulmünden kurtaracaktır.

Halife, petrol, doğalgaz ve maden gibi fertlerin kamu mülkiyeti üzerindeki hakimiyetlerine son vererek, muazzam gelirlerini Hilafet Devleti'nin tüm tebaasının faydasına kullanarak, sömürgeci kurumlara hizmet eden faize dayalı tüm borç şekillerini ortadan kaldırarak ve fakirlere yardım etmek üzere sadece zenginlerden alınacak olan gerekli acil paraların toplanması hususunda İslam Nizamı'nı uygulayarak milyarlarca dolarlık servetleri kurtaracaktır. Keza Halife, kapitalizmin küresel koyu karanlığı ve sefaleti içerisinde İslam risaletini aydınlatıcı bir ışık olarak üstlenecek, en yüce olması için Allah dinini yükseltecek ve tüm insanlığı İslam'ın gerçek adaletini benimsemeye çağıracaktır.

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Kurtuluşun pratik adımına gelince: Bunun kanlı iç çatışmalarla, fasit rejimin gölgesindeki seçimlerle ve tagutları getiren sömürgeci askerî komplolarla olması mümkün değildir. Bilakis bunun pratik adımı, hain yöneticilerin kökünü kazıyacak ve Hizb-ut Tahrir'e nusret vererek Hilafet Devleti'ni kuracak Müslüman silahlı kuvvetlerdir. İşte Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in takip ettiği metoda göre pratik adım budur ve bu, ümmetin dünyada ve ahirette kurtulmasını sağlayacak tek yoldur. Zira Ensar [RadiyAllahu Anhum], savaşmaya muktedir bir güçtüler ve İkinci Akabe Biati'nde Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret verenler onlardı. İşte Medine-i Münevvera'da ilk İslam Devleti'nin kurulmasına yolan açan şey, içerisinde savaşma sözü verdikleri Ensar'ın biatidir. Bu nedenle Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], Ensardan razı olmuştur. Dolayısıyla Raşidi Hilafet döneminde tarihin akışını mazlum Müslümanların lehine değiştirenler onlardır.

Pratik adımın, sadece yöneticileri lanetlemekle ve Hilafet için çalışmadan sırf dua etmekle olmayacağını vurgulamamız gerekir. Bilakis İslam, değişimi gerçekleştirmek için çalışmayı vacip kıldığı gibi hain yöneticilere sessiz kalınılması ve dünyanın geçici metaının ahiretin kalıcı metaına tercih edilmesi halinde hayattaki vahim sonuçlarına karşı uyarmıştır. Zira Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: إنَّ النَّاسَ إَذا رَأوُا الظَّالِمَ فَلمْ يَأْخُذُوا عَلى يَدَيْهِ أوْشَكَ أن يَعُمَّهُمُ اللَّهُ بعِقَاب "İnsanlar zalimi görür de onu engellemezlerse Allah'ın onları katından bir azap ile kuşatması yakındır." [Ebu Davud, Tirmizi ve İbn-u Mace]

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Bu hain yöneticilerinin, fasit rejimlerinin ve kendilerine bir koltuk edinmek için onların peşinden soluk soluğa kalanların durumu artık sizlerce ifşa olmuştur. Bundan dolayı Hilafete daveti ve onun için çalışan Hizb-ut Tahrir'li muhlis amilleri benimseyerek gerçek değişim için çalışın. Hizb-ut Tahrir, 17 Nisan 2011 pazar günü öğleyin saat 15:00'da Paşaver, Revalpindi, Lahor ve Karaçi'de şeri görevlerini yerine getirmeleri için silahlı kuvvetlerine sadık bir çağrıda bulunmak için sizden yanında yer almanızı talep ediyor. Şu andan ve bu günden itibaren mescitleri, mahalleleri, üniversiteleri, fakülteleri, okulları, mahkemeleri, basın kulüplerini ve diğer tüm mekanları, imkanları dahilinde toplulukları desteklemeye çağırın. Alim, avukat, gazeteci, tüccar, doktor, mühendis ve halk liderleri gibi aranızdaki etkin ve yetkin kişilere gelince; gerek konuşmalar gerek kısa mesajlarla gerek Facebook gerekse Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeleri için silahlı kuvvetlerden tanıdıkları muhlis kimselerle temas kurarak Allah'ın kendilerine vermiş olduğu konumları vasıtasıyla bu mücadeleye katılmalıdırlar.

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetlerindeki Muhlis Müslümanlar!

Çok iyi bilmektesiniz ki İslam dünyasındaki fasit rejimlerin ve ajan yöneticilerin gerçek destekçisi silahlı kuvvetleridir. Bu kuvvetler, bu hain rejimleri desteklemekten imtina ettikleri zaman bunlar çökerler. Bu nedenle kapsamlı ve gerçek bir değişim, silahlı kuvvetlerin ümmete ve İslam'a destek vermesiyle gerçekleşir. Çünkü bugün İslam dünyasında bizzat güç sahipleri onlardır. İşte bu yöneticileri ve sömürgeci efendilerini, projelerini hayata geçirmede yanlarında yer almanız ümidiyle size rüşvet vermeye iten temel sebep budur.

Sizler, Allah'ın kendilerinden razı olduğu Ensarın torunlarısınız ve bugün sizlere düşen, İslam dünyasındaki gerçek değişimi sağlamaktır. Sizlere düşen, sadece yüzleri değiştirmek olmadığı gibi tarafsız kalmanız da yeterli değildir. Şu anda sizlere düşen, Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vererek bu yöneticileri ve hükmetmekte oldukları fasit rejimi söküp atmanızdır. Sizler, bu ümmetin evlatlarısınız, Muhammed İbn-ul Kasım, Salahddin ve Halid İbn-u Velid'in neslindensiniz. Ümmet, bugün İslam'la yönetimin gölgesinden ve lezzetinden mahrum olup sizlere göz dikmiş bir durumdadır. O halde sizden kim öne atılacak ve tarihin akışını bir kez daha Müslümanların lehine değiştirecek?

Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmuştur: وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Yemen Alimlerine Bir Çağrı

İman ve Hikmet Beldesindeki Alim Kardeşlerimiz,

Ağır bir emanet yüklendiniz ki bu, sizi ayrıcalıklı kılan ilminizden dolayı başkalarına baka sizin için daha ağırdır. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur: قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لا يَعْلَمُونَ "De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" [ez-Zumer 9] Artı olarak sizin hakkınızda ise şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ "Allah'tan ancak alim kulları korkar." [Fatır 28] Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: "Alimler, enbiyaların varisleridirler." O halde ayağınıza bir fırsat gelmişken canlarınızın gitmesi pahasına hakkı izhar etmenizin ve Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmamanızın zamanı gelmedi mi? Kefenlerinize bürünerek hak sözü söylemeye koyulmaz mısınız?

Ey Yemen Alimleri! Ali Abdullah Salih, Müslümanların diğer yöneticileri gibi Allah'ın şeriatı ile hükmetmemektedir! Allah'a düşmanlıkta, kafir Batıyı dost edinmede, Batılıların sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmak için onlara sarılmada haddi aşmıştır! Yeryüzünde Allah'ın şeriatını heba ederek O'nunla savaştı ve sizden de cürümlerini tebrik etmenizi ve iğrenç rejiminin yüzünü güzelleştirerek katkıda bulunmanızı istiyor. O halde onu ifşa etmeyecek misiniz? Artık hakkı getirmenizin ve batılı yok etmenizin zamanı gelemedi mi? Aranızda hak sözü söylemede fazilet ve üstünlüğe sahip olan Saîd İbn-u Cübeyr, Ahmed İbn-u Hanbel, İzz İbn-u Abdusselam ve benzeri kimseler yok mu? Allah'ın rızasını arayarak Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan hakkın adamları olmayacak mısınız?

Ey Yemen Alimleri! Bildiğiniz üzere Ali Abdullah Salih, yönetimi boyunca Yemen'deki Müslümanlara karşı cürüm işledi ve içine düştüğü çıkmazdan çıkarmaları için çağırmasının dışında bir gün olsun alimlere yaklaşmadı. Aynen sizleri orta bölgelerde ulusalcı cepheye karşı koymaya, 1994 yazındaki savaş öncesinde yönetimdeki ortağı Sosyalist Parti ile olan krizinde Ta'z'e ve H. 1431 Ramazan ayı sonlarında Ortak Buluşma Platformu ile yaşadığı diyalog krizinde çağırdığı gibi. Ardından sizleri yok etmek için önceki çizgisine geri döndü. Yoksa sizlere geçmişte yaptığı tüm çağrılardan sonra hani konumunuz nerede kaldı?! Neden her zaman İslam'ı, siyasî, ekonomik, içtimaî ve benzeri tüm sorunların temel referansı yapmıyor? Neden ekonomik krizlerde sizleri çağırmıyor da Dünya Bankası ile IMF'yi çağırıyor, ülkeyi ve insanlarını harap eden dayattıkları direktiflerine teslim oluyor? Ayrıca neden davetini bekliyor ve siz ona gidiyorsunuz da yöneticinin alimlerin kapısını çaldığı gibi sahip olduğunuza ilme hürmet göstererek o size gelmiyor? Neden siz, onun kabul etmesine veya söyleyeceklerinizden yüz çevirmesini aldırış etmeksizin kendisine nasihat etmeye ve yüzüne hakkı haykırmaya koyulmuyorsunuz?

Ey Yemen Alimleri! İnsanlar, alimlerini Allah'ın izhar etmelerini ve gizlememelerini emrettiği hakta cesur olmalarını görme özlemi içerisindeler. Zira insanlar, hakkı güneşin aydınlığı gibi görmelerinden dolayı bu hususta onlara muhalefet etmezler!

Yönetiminin fesadını avam insanların bile görmesinden sonra Ali Abdullah Salih'in, sizleri çözmeye çağırdığı bugünkü sorun, muttaki kimseler için oldukça kolay sorundur. Bu sorunun çözümü, hem ona hem de bugün yönetim üzerinde onunla çekişenlere bir hüccet göstermenizdir. Bu ise insanların başlarındaki zulmü kaldırmak ve Müslümanlar için bir Halife naspederek Allah'ın beyan ettiği ve emrettiği üzere İslam'la hükmetmesi şartıyla ona biat etmektir. Böylece adaleti tesis etsin, zalime engel olsun, mazluma yardım etsin ve tüm hak sahiplerine hakkını versin... Yemen, Allah'ın izniyle tüm yerküreye egemen olacak İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurma şerefine nail olma fırsatına hala sahiptir ve buna muktedir olduğunu teyit ederiz. Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], bizlere Hilafetin kurulacağını müjdelemiş ve Allah'ın izniyle bu müjdenin gerçekleşmesi bir an meselesidir. O halde Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, kendilerini Allah'ın dinine ve zuhur etmesine nusret vermeye davet ettiğinde ona icabet eden selefleriniz Ensar gibi olunuz.

Ey Yemen Alimleri! Hiç şüphesiz Yemen halkı, size güvenmekte ve sizden hak sözü söylemenizi beklemektedir. Fakat Ali Abdullah Salih'in size olan teveccühü, sadece sizden Batıyı dost edinmesi ve Allah'ın kitabını terk etmesi yüzünden içerisinde bocaladığı çıkmazdan kurtaracak can simidi olmanızı istemektedir. O halde geçmişte sessiz kaldığınız gibi bugün de ona yardım ederek cürümlerine ortak olmayınız!

Ey Yemen Alimleri! Sizler, hayrı insanlardan daha iyi bilmektesiniz. O halde hakkı haykırarak hayırda insanlara öncü olun, sokaklardaki ve evlerdeki insan guruplarını Allah'ın şeriatını tatbik etmeye, küfür rejimini kökünden söküp atmaya sevk edin, bu ayaklanmanın ve büyük fedakarlıkların ardından sadece şahısların değiştirilmesini kabul etmeyin ki Allahuteala'nın şu kavli tecelli etmesin: وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِن بَعْدِ قُوَّةٍ أَنكَاثًا "İpliğini sağlamca büktükten sonra çözüp bozan (kadın) gibi olmayın." [en-Nahl 92]

Bundan daha önemlisi insanlar, Allah'ın razı olduğu bir liderlikten yoksunlar. Eğer sizler, Allah'ın şeriatının tatbikine liderlik ederseniz liderlik sizin olur ve Allah'ın rızası daha büyüktür. Bunun aksini yaparsanız kaos ve fesat yayılır ve Allah'ın öfkesi ve kızgınlığı daha büyüktür maazAllah! İşte o zaman ne pişmanlık ne de yürek acısı bir fayda verir.

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak bunları, size arkanızdan söylemiyoruz. Bilakis bizler, bunları sürekli söylüyoruz, yöneticilere bunlarla karşı koyuyoruz ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdelediği Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmak için çalışıyoruz. Zira İmam Ahmed'in Musnedi'nde Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğu sabit olmuştur: "Nübüvvet sizlerin arasında Allah'ın kalmasını dilediği kadar kalacaktır. Sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet olacaktır. Allah'ın kalmasını dilediği kadar kalacaktır. Sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra ısırıcı melikler olacaktır. Allah'ın kalmasını dilediği kadar kalacaktır. Sonra onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra zorbacı melikler olacaktır. Allah'ın kalmasını dilediği kadar kalacaktır. Sonra onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet olacaktır." Sonra sustu. Bugün kafirler, Hilafeti kendi gözleriyle görmeye, ona karşı uyarmaya ve kurulmasından korkmaya başladı. Aynı şekilde bizler de onu kendi gözlerimizle görüyor ve gecemizi gündüzümüze katarak onun için çalışıyoruz. Bizim mevlamız Allah'tır, onların ise bir mevlası yoktur.

Nasihat, Müslümanların imamlarına ve geneline olduğu gibi size de vaciptir. O halde ey yeryüzünün tuzları, hak sözü söyleyin ve sakın zalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur maazAllah. Allahuteala, şöyle buyurmuştur: وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ "Sakın zulmedenlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur." [Hûd 113]

Hizb-ut Tahrir, sizleri zimmetinizi zalim yöneticilere, kafir Batıya ajanlıklarına ve gece gündüz Allah'ın diniyle savaşmalarına sessiz kalma günahından beri kılmaya çağırıyor. Yine sizleri, Hilafeti kurarak Allah'ın dinini tekrar iktidar koltuğuna getirmek için kendisiyle birlikte omuz omuza çalışmaya çağırıyor. Bizler sizlerle temas kurmak için acele ediyoruz. Sizler de icabet etmek ve Allah'ın dinine nusret vermek üzere bizimle birlikte çalışmak için acele ediniz. Zira her ikisinde hayır olsa da nusretten önce çalışmanın ecri, nusretten sonra çalışmaktan daha büyüktür ve daha çoktur.

Allahım tebliğ ettik Sen şahit ol!

هَذَا بَلاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الألْبَابِ "İşte bu, kendisi ile uyarılsınlar, (Allah'ın) ancak tek bir ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir." [İbrâhîm 52]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Lübnan'daki Laiklerin Fırkacı Simgeleri, Müslüman Kadının Şeri Kıyafetiyle İstihza Etmede Birbirleriyle Yarışıyorlar

Dün değil evvelsi gün Viam Vahhab, karşımıza çirkin sözlerinin yeni bir örneği ile çıktı. Ancak bu defa başörtülü Müslüman kadını, "Aynen çöp torbası" ve "Siyah poşet" gibi sıfatlarla nitelendirdi.

قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ "Allah onları katletsin (kahretsin)! Nasıl da döndürülüyorlar." [et-Tevbe 30]

Birkaç gün önce 13 Mart pazar günü Şehitler Meydanı'ndaki kampanya çerçevesinde 14 Mart Gurubu, insanları "Hepimiz Hangi Vatan İçiniz" başlığı altında toplama kampanyasına koyuldu. Kampanya, bir gurup resimden ibaretti. Bu resimler arasında son derece mutlu görünen bir kadın ile kızının göründüğü bir resim ile buna mukabil yüzlerinde mutsuzluk ve sefalet belirtileri görünen başörtülü bir kadın ile kızının olduğu bir resim vardı.

İşte Lübnan'ın liderleri bunlar: Aynı anda hem laik hem de fırkacı olup insanların dinî duygularının ticaretini yapmaktalar. Onlar, dinin ve dindarlığın en azgın düşmanları olup İslam'a, şiarlarına ve öğretilerine gericilik ve geri kalmışlık vasfıyla bakarlarken Batı kültürüne ve kanunlarına saygı ve hayranlıkla bakmaktalar. İnsanları sloganlarının peşine takmak istediklerinde onların dinî duygularını gaspetmekteler ve kendilerini dinci ve dindar konumunda göstermekteler. Eteklerindeki taşları dökmek istediklerinde içlerinde gizlediklerini dışa vurmaktalar ve onlar hakkında Allah'ın şu kavli tecelli etmektedir:

قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." [Âl-i İmrân 118]

Ey Müslümanlar!

Lübnan'daki bu fırkacı liderlerin, şiarlarınızı ve şeriatınızın hükümlerini alaya alması, fırkacılığın yakından uzaktan dinle hiçbir ilgisinin olmadığını ve fırkacılığın alternatifinin laiklik olduğu sözünün bir vehim olduğunu göstermektedir. Zira bu ülkede laiklik ve fırkacılık, dünyanın tanıdığı en iğrenç siyasî modeli oluşturmaya yönelik bir ittifak ve koalisyon birlikteliğidir. Hayatlarında ve siyasî uygulamalarında dine hiçbir ağırlık vermeyen Lübnan liderleri, insanların maslahatlarıyla hiçbir ilgisi olmayan bölgesel ve devletlerarası güçlerin politikalarını gerçekleştirmek için bu yolla insanların bilinçsiz dinî duygularını istismar ederek insanları bir araya toplamayı başardılar.

Ey Müslümanlar! Sizler, -hidayet ve nûr risaletine ve dünyada en azim bir şeriata sahipken- bu liderlerin veya müttefiklerinin peşinden gitmek size yakışıyor mu?! Sizin ticaretinizi yapan, sizi yok pahasına satan, imanınıza ve şeriatınıza hiçbir ağırlık vermeyen ve Allah'ın şu kavlinin intibak ettiği bu kişilerle dostluğunuzu kesmez misiniz?!

وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آَيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ "(O) ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde zaman onunla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır." [Casiye 9]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Davet Taşıyıcısının Vefat İlanı

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti, şebabından biri olan Şeyh Bedir Muhammed Abdullah Katina'nın hain bir saldırı sonucunda öldüğünü derin ve acı bir üzüntüyle ilan eder.

Şeyh Bedir, Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın hakkı cesurca söyleyen, zulüm ve aveneleriyle mücadele eden bir davet taşıyıcısıydı. Davette aktif birisiydi ve Yemen'de yaşanan son olaylarda daha da aktifleşti. Medya Bürosunda kendisine verilen medya kesimlerine ve toplumun en etkin şahsiyetlerine ulaşma görevini yerine getirmekteydi. Herkes onu, ihlası ve cüretkarlığı ile tanırdı.

Allah sana rahmet eylesin ve engin cennetlerine soksun. Bizler senin ayrılığından dolayı gerçekten çok üzgünüz ey Şeyh Bedir! Allah'tan geldik ve O'na geri döneceğiz.


Mühendis Şefik Hamîs
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti Medya Bürosu Başkanı

Devamını oku...

Tacikistan'daki [Orta Asya] Soruşturma, Hüküm ve Yargılama Örnekleri

  • Kategori Tacikistan
  •   |  

1- Soruşturma ve İşkencelere İlişkin Hapishaneden Bir Mektup:

Benim adım, Razıkov Abdurresül Abdussettarovic. 1960 doğumluyum ve Tacikistan'da Hizb-ut Tahrir üyesiyim. 01 Şubat 2010 günü sabahı, bir gurup güvenlik adamı evime girdi, evimi aradı ve Hizb-ut Tahrir'in çıkarttığı bazı İslamî kitaplar buldu. Beni, hanımımı, 12 yaşındaki çocuğumu ve yanımda bulunan "Nimetullah" adındaki misafirimi aldılar. Bize küfrettikten ve darpettikten sonra hepimizi alarak tutuklu merkezine götürdüler. Eşimi ve çocuğumu bir hücreye, beni ve Nimetuulah'ı başka bir hücreye koydular. Ve bizi şiddetli bir şekilde darpettiler. Derken bizi sorguya alarak tutuklamak için Hizbin şebabı hakkında bilgi vermemiz istediler. Biz ise bilgi vermedik. Ellerimi kapının alt kısmına bağlayarak yere yatırdılar ve beraberinde dokuz yardımcısının olduğu işkence ekibi müdürü (Jalav) geldi ve bana en ağır işkenceleri yaptılar. Ardından başka bir gurup geldi, beni yatağa bağladılar ve 01 Şubat sabahından 02 Şubat öğlene kadar durmadan vahşi işkenceye devam ettiler. Ben ve eşim oruçluyduk. (Jalav), bizim oruçlu olduğumuz öğrenince iğrenç sözlerle bize küfretti ve beni hücrenin tavanındaki boruya astılar, elbiselerimi çıkardılar ve asılı halde bana işkence etmeye başladılar. Kırbaçla bedenimin her yerine vuruyorlardı ve bu mücrimlerin kalplerinde hiç merhamet kalmamıştı. Bu vahşilerden ikisi, bacaklarımı tutarak biri bir tarafa ve diğeri bir tarafa çekti ve üçüncü bir vahşi kırbaçla bacaklarımın arasına vurmaya başladı. 02 Şubat öğle vaktinden 03 Şubat öğle vaktine kadar vurmaya devam ettiler. Sırayla asılı bir halde bana işkence ediyorlardı. Bütün vücudum morarmıştı. Hava soğuktu ve tepemden aşağı soğuk su döküyorlardı. Soğuğun şiddetinden tir tir titriyordum. Başıma dayanılmaz bir ağrı saplandı. 03 Şubat günü öğleyin (Jalav) geldi ve benim kendilerine istediklerini vermeyeceğimi anladı. Bunun üzerine beni yatağa yüzün koyu yatırmalarını, ayaklarıma vurmalarını ve elektrikle işkence etmelerini emretti. Ellerim ve ayaklarım felç oldu. Beni, başka bir yerde benim gibi işkence ettikleri (Nimetullah) ile görüştürdüler. 04 Şubat günü beni soruşturma hapishanesine naklettiler ve orada eşimi gördüm. Bana gizli bir şekilde kendisine işkence ettiklerini ve saçlarını yolduklarını söyledi. Ve ondan bir gün boyunca tutuklu kaldıktan sonra çocuğumu serbest bıraktıklarını öğrendim.

[Bu mektup, Tacikistan hapishanelerinin birinden geldi. Bu ve diğer komşu ülkelerdeki fikir mahkumlarının genelinin hali bu şekildedir. Bu rejimler ne zamana kadar devam edecek?!]

2- Tacikistan Mahkemelerindeki Hüküm Örnekleri:

Kuzeydeki bir mahkeme, 01 Mart 2011 günü 11 Hizb-ut Tahrir üyesi hakkında uzun süreli hapis hükmü verdi. Bu üyeler şunlardır:

-Hüseyin Vartjanov [20 yıl]

-Abdulhalık Mullayov [20 yıl] Bu kişi daha önce de Hizb-ut Tahrir'e mensup olması nedeniyle 9 yıl hapiste kalmıştı.

-Habibullah Ceveryov [18 yıl] Bu kişi daha önce de Hizb-ut Tahrir'e mensup olması nedeniyle uzun süre hapiste kalmıştı.

-Haşim Abdullahyov [15 yıl] Bu kişi daha önce de hapiste kalmıştı.

-Tahir Mahmudcanov [9 yıl]

-Mukim Babacanov [9 yıl]

-Delşad Muhtarov [10 yıl]

-Şevket Muhammedov [13 yıl]

-Nebi Devletov [13 yıl] Bu kişi Hizb-ut Tahrir'e girmeden önce geçmişte içişleri idaresi müdürüydü.

-Yusufcan Yusufcanov [14 yıl]

-Nazım Ayargaçov [4 yıl]

 

3- Tacikistan'daki Yargılamalar Şu Şekilde Gerçekleşmektedir:

27 Aralık 2010 yılında Tacikistan'ın başkenti Duşanbe şehrinde Tacik vatandaşı 8 şebabın yargılanmasına başlandı. Bu kişiler, şunlardır:

Yusufcan Hafizov, Kemal Han Salahaddinov, Sabircan Abdulhamidov, Devletyar Kurbanov, Talip Nurov, Salih Rahmanov, Alican Yusufov ve Abdurrahman Kerimov.

Bu kişiler, 2010 yılı içerisinde terörist İslamî siyasî bir hareket olan Hizb-ut Tahrir'e mensup olma suçlamasıyla tutuklanmışlardı. Bu kişiler hakkındaki kovuşturma, beş ila dokuz ay arasında devam etti. Herkes bilmektedir ki Hizb-ut Tahrir, İslam Devleti'ni kurmak için çalışırken Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i örnek alarak şiddete başvurmaksızın siyasî ve fikrî çalışma yoluyla İslam'a davet eden siyasî bir hizbtir. Ancak sorgucular, hizbe terör suçlaması yaftalamayı ve tutuklamak için tüm şebabtan Hizbin diğer şebabını göstermelerini istiyorlar. Bu nedenle bu sorgucuların işi, hakikati araştırmak değildir. Aksine sahte suçlamalar hazırlamak ve ağır işkenceler yoluyla maksatlarıyla örtüşen ifadeler almaya çalışmaktır. Mesela mücrim sorgucu Tachounov Semraddin, adının Rüstem olduğunu söyleyerek bu ismini gizledi. Yine başka bir mücrim sorgucu olan Mirdayov İlham da ismini gizledi. Sanık Talip Nurov, bu kişiler hakkında şöyle demiştir: Bu itler, bizi güvenlik komisyonun hücrelerine asarak saatlerce ağır vahşi işkenceler yaparken kendilerinin hakka ve insanların güvenliğine hizmet ettiklerini iddia ediyorlardı!

Sanık sıfatıyla hakim karşısına çıkan şebab, aleyhlerinde tutulan tutanakların sorgucuların düzenlediği bir yalan olduğunu söylediler. Hakim de onlardan şahit istedi. O sırada avukatlardan biri, sorgu sırasında görevini yapmaya gittiğini ancak güvenlik adamlarının kendisine bu işin siyasî olduğunu ve ciddî bir şekilde takip etmemesi gerektiğini anlattıklarını söyledi. Bu şekilde avukatların sanıklarla görüşmesini veya sorgulamaya katılmasını engellemektedirler. Bu sekiz sanıktan birisinin Hizibli olduğu kanıtlanamadı ve diğerleri de onu tanımadıklarını söylediler. Ardından sorgucu, aleyhinde şahitlik yapması için Hizbten tutuklu bir şahsı getirdi ve bu şahıs mahkemede şöyle dedi: Bu sorgucu, bu adam aleyhinde yalan şahitlikte bulunmamız için bir gündür bana ve üç akrabama baskı yapıyor.

Hakimlerden biri gizlice ellerinde bir şey olmadığını söyledi ve şöyle ekledi: "Hukuki yargılamalar olmadan nasıl olur ki. Bütün İslamî ve siyasî hareketlerin müntesipleri hakkındaki hükmü, yukarıdan gelen emirlere, yani tagut devlet başkanının emirlerine binaen yüksek yargı belirlemektedir."

Mahkeme, tagutun emirlerine binaen bu sekiz kişi hakkında 18 ila 6 buçuk yıl arasında değişen hükümler verdi. Buna rağmen onlar, Allah'ın izniyle hak üzerinde sabır ve sebat etmekteler ve yakın bir çıkış yolu beklemekteler.

Tacik Müslüman halkının, malum sebeplerden dolayı İslamî bilgileri öğrenmekten uzak kaldığı doğrudur. Ancak onlar güçlü İslamî duygulara sahiptirler ve şu anda bazı İslam beldelerinde tagut yöneticilere başkaldıran halkçı hareketlere tanık olmaktadırlar. Tacik ve diğer Orta Asya beldeleri halkları, yöneticilerini alaşağı etmek ve şerefli bir şekilde İslamî yönetime geri dönmek için harekete geçmede daha önceliklidirler.

Tagutların uyguladığı işkenceler, baskılar ve zulümler, müminleri zillete düşüremeyecek ve onları imanlarından döndüremeyecektir. Bilakis tagutların sonunu yakınlaştıracaktır. Nitekim geçmişte tagutların başı olan Firavun da Musa Aleyhi's Selam'a iman eden sihirbazları tehdit etmişti:

فَلأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلاَفٍ وَلأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَى (71) قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلَى مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا فَاقْضِ مَا أَنْتَ قَاضٍ إِنَّمَا تَقْضِي هَذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا (72) إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى (73) إِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ لاَ يَمُوتُ فِيهَا وَلاَ يَحْيَى (74) وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُولَئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَى (75) جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاءُ مَنْ تَزَكَّى (76) "Andolsun ki elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız. Dediler ki: "Seni, bize gelen açık açık mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin." Bize, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah, (mükâfatı) en hayırlı ve (cezası) en sürekli olandır. Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise orada ne ölür ne de yaşar! Kim de salih amellerde bulunan bir mümin olarak O'na varırsa, üstün dereceler işte sırf bunlar içindir. İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte arınanların mükâfatı budur." [Taha 71-76]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Muhalefet Lideri Sayın "Abbott", Hizb-ut Tahrir Hakkında Yalana Teşvik Ediyor

-Avustralya'da muhalif koalisyon lideri- Sayın "Tony Abbott", bu ayın sekizinde Melbourne şehrinde düzenlenen "Birleşmiş İsrail İçin" kampanyası faaliyetleri çerçevesindeki konuşmasında, Yahudilerin Avustralya'ya verdiği katkılarından duyduğu derin takdiri ve "İsrail'e" verdiği desteğin boyutu üzerinde durdu. Ayrıca "Abbott", dinî olsun yada olmasın temeli ne olursa olsun Avustralya'da kendisiyle övündüğümüz çoğulcu demokrasi çerçevesinde aşırıcılığı kabullenmemeleri gerektiğini ve bu bağlamda liderlerinin açıkça Yahudi halkını öldürmeye davet eden Hizb-ut Tahrir'i hatırlatmak istediğini" açıkladı.

Hizb-ut Tahrir / Avustralya, muhalefet liderinin konuşmasına ilişkin olarak aşağıdaki hususları açıklar:

1- "Abbott'un" Hizb-ut Tahrir'e yönelik iddiaları, sırf iftiradan öte bir şey değildir. Zira Hizb-ut Tahrir'den hiçbir kimse, Yahudi halkını öldürmeye çağırmamıştır. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, bu iddialarını kanıtlaması veya açıklamalarına dair herhangi bir kanıt sunması için Sayın "Abbott'a" meydan okumaktadır.

2- Hizb-ut Tahrir'e yöneltilen eleştirilerin çıkış kaynağı, sadece sözde "İsrail'in" Filistin halkını katletme ve tehcir etme üzerine bina edilmiş meşru olmayan bir devlet olması meselesidir.

3- "İsrail" karşıtlığı, Yahudi karşıtlığı veya anti-semitizm demek değildir. Bu karıştırma, hakikatleri yok etme veya mağdur görüntüsünde görünme girişiminden öte bir şey değildir. İslam, din veya ırk temeline binaen insanlar arasında ayrım yapmaz. Bilakis İslam, takva ve hakikat ile adalet uğrunda mücadele etmeleri temeline binaen ayrım yapar. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir ve Müslümanların geneli, işleyen kimsenin ırkına bakmaksızın her türlü saldırıya, işgale, zulme ve zorbalığa karşıdır.

4- "İsrail'i" destekleyen bu kişilerin aşırıcılık ve şiddet ithamları, her şeyden önce inandırıcılıktan tamamen yoksundur. Zira temelde üzerine kurulu olduğu devleti korumak için sürekli şiddet kullanan bizzat "İsrail'dir." Yarım asrı geçkindir Filistin halkına zulmeden ve zulmetmeye devam eden bizzat "İsrail'dir." Yerleşim alanlarını genişletmek amacıyla Filistin halkını topraklarından ve diyarlarından kovmaya devam eden bizzat "İsrail'dir."

5- Aslında Sayın "Abbott'un" ve -Avustralya'nın genel siyasî yapısının- sorunu, sadece Hizb-ut Tahrir ile değildir. Bilakis sorunları, bizzat İslam iledir. Ancak Avustralyalı siyasiler, bunu itiraf etmek için yeterli cesarete sahip değildirler. Dolayısıyla İslam'a saldırılarken İslamî simgelere, kıyafete, değerlere, hükümlere ve kurumlara saldırmak gibi dolaylı üsluplara başvurmaktadırlar. Onları Hizb-ut Tahrir karşıtlığına sevk eden unsur, Hizb-ut Tahrir'in uğrunda çalıştığı şeydir ki o, "Batının İslam dünyasına yönelik müdahalesini durdurmak ve entegrasyon politikalarını reddetmektedir."

Devamını oku...

Amman'da Ürdün Camiinin Üniversitesi'nde Protesto

  • Kategori Ürdün
  •   |  

Cuma günü (25 Mart 2011) Hizb-ut Tahrir, Amman'da, Ürdün camisinin Üniversitesinde bir protesto mitingi düzenledi.

Güvenlik güçleri ve polis, gösteriyi engellemek için Cuma namazından önce dua ve konuşma yapmak isteyen gençleri tutukladı ve Cami girişinde kimlik kontrolü yaparak teknik cihaz ve pankartlara el koymak için teşebbüs etse de başarılı olamadı. Ürdün hükümetinin bütün engelleme çabalarına rağmen Elhamdulillah planlanan bu gösteriyi engelleyemediler. Allahu Teala şöyle buyuruyor:

وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ

"Onlar tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır."
(Al-i İmran 54)

Videolar ve miting fotoğrafları aşağıdadır.

Güvenlik güçleri ve polis, gösteriyi engellemek için Cuma namazından önce dua ve konuşma yapmak isteyen gençleri tutukladı ve Cami girişinde kimlik kontrolü yaparak teknik cihaz ve pankartlara el koymak için teşebbüs etse de başarılı olamadı. Ürdün hükümetinin bütün engelleme çabalarına rağmen Elhamdulillah planlanan bu gösteriyi engelleyemediler. Allahu Teala şöyle buyuruyor:

وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ

"Onlar tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır."
(Al-i İmran 54)

Videolar ve miting fotoğrafları aşağıdadır.

 

 

 

 

 

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Türkiye Yasama Meclisinin Libya'yla İlgili Aldığı Karar, Libya Tağutunun Katliamları Kadar Şerirdir!

24 Mart 2011 tarihinde Türkiye Yasama Meclisi utanç verici bir karara onay verdi. Söz konusu karar, kapalı oturum yapılarak alındı. 22 Mart 2011'de vahşi Batı Medeniyeti ittifakı NATO bünyesinde alınan "Libya'ya silah ambargosunun denetimi" kapsamında Türkiye'ye ait 4 firkateyn, 1 denizaltı ve 1 yakıt gemisi olmak üzere 6 geminin yer alacağı, medyaya yansımıştı. Böylece Türkiye Yasama Meclisi, sadece formaliteden ibaret olan bir oturumla bu kirli ittifaka ortak olmayı karara bağlamış oldu. Kararla ilgili yapılan resmi açıklamada amaç "Libya'da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak" şeklinde belirtilmiştir.

Her vesileyle demokratik nizamın şeffaflığından bahseden Türkiye'deki yöneticiler, halkın tepkisine neden olacak böylesi meşum kararlarda, kapalı oturumlar düzenleyerek, işi oldu bittiye getirmektedirler. Kirli ittifaka ortaklığı meşrulaştırmak için utanmaz bir halde  "insani yardım" yalanının ardına gizlenmeye çalışmaktadırlar.

Ey Türkiye'deki Müslümanlar!

Libya tağutunun, kanlı katliamlar işleyerek Libya'ya askeri müdahalede bulunulmasına zemin hazırlaması ne kadar büyük bir cürüm ise Türkiye'deki demokratik partilerin ve başınızdaki yöneticilerin  "el" birliği yapıp, oy çokluğuyla şer ittifakına ortak olmaları, askerlerimizin işgale maruz kalan Müslümanların sömürgeci kafir devletlere tepkisini yumuşatmakta kullanılması, silah ambargosunun uygulanmasına ön ayak olarak Müslümanların yardımsız bırakılmasını sağlamak, çok daha büyük bir cürümdür. Bu cürüme rağmen Türkiye'nin Yasama Meclisi'nde bu kararı oylayan milletvekilleri, pişkin bir şekilde karşınıza çıkarak hazirandaki seçimler için oy istemektedirler. O halde hazirandaki seçimlere katılıp bir de onları ödüllendirmeyin. Nübüvvet Minhacı Metodu üzere İkinci Raşidi Hilafet'i kurmak için küresel, İslami siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir'in fikri ve siyasi çalışmalarına katılımlarınızı artırarak Türkiye tağutlarını alaşağı edin.

الَّذِينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْ فَإِن كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِّنَ اللّهِ قَالُواْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ وَإِن كَانَ لِلْكَافِرِينَ نَصِيبٌ قَالُواْ أَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُم مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ فَاللّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً، إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ Onlar ki sizi gözetleyip bekliyorlar; eğer Allah'tan size bir fetih nasip olursa "Beraber değil miydik?" diyecekler ve eğer kafirlere bir nasip düşerse, "Biz sizden üstün gelmedik mi? Sizi müminlerden kurtarmadık mı?" diyecekler. Artık kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verir ve elbette kafirler için müminler aleyhine bir yol verecek değil. Doğrusu münafıklar Allah'a hile yapmaya çalışırlar, Allah da hilelerini başlarına geçirir. [en-Nisa 141, 142]


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER