Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İslam Ümmetini Kurtarmak İçin Mısır Ne Zaman Özgürleşecek?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İslam Ümmetini Kurtarmak İçin Mısır Ne Zaman Özgürleşecek?

Haber:

France24 16/10/2024 tarihli internet sitesinde, Mısır istihbaratıyla bağlantılı bir gruba ait çeşitli medya kuruluşlarından biri olan Extra News'e göre, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'nin Çarşamba günü, Hasan Reşad’ı 2018'den beri bu görevi yürüten Abbas Kamil’in yerine istihbarat servisinin başına atadığını aktardı.Ülkenin en önemli kurumlarından birindeki bu değişiklik, Kahire, Washington ve Doha'nın arabuluculuk çabalarının Gazze'de Yahudi varlığı ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşmasına varmakta başarısız olduğu ve Mısır ile Etiyopya arasında Nil Nehri kaynakları konusunda devam eden krizin yaşandığı bir döneme denk gelmiştir.

Yorum:

Mısır’ın istihbarat servisinin başına yeni bir ismin atanması,Gazze’deki çatışma ve Nil suları üzerinde görünene anlaşmazlık gibi kötüleşen bölgesel krizler bağlamında rejimin devletin mafsalları üzerindeki kontrolünün devam etmesini sağlamak ve Batı’nın çıkarlarını korumak için yaptığı sürekli değişiklikler ve değişimler bağlamında gerçekleşmiştir. Ancak bu atama ve diğer idari tedbirler, gerek rejimin gerçekliğini gerekse onun özellikle Filistin meselesinde Batı’nın diktalarına olan siyasi bağımlılığını değiştirmeyecektir. Zira Mısır’ın politikaları, Filistin’deki halkımıza karşı Yahudi varlığını desteklemekten hiç çekinmeyen Amerika’nın kaprislerine göre yürümektedir.

Mısır'ı ve bölgeyi çevreleyen krizler,ümmetin cinsinden olmadığını, onun çıkarlarını gözetmediğini ve ümmetle aynı safta olmadığını, aksine ümmetin düşmanlarından olduğunu ve ümmete ve akidesine karşı savaşlarında düşmanla aynı safta yer aldığını kanıtlayan rejimin iç ve dış politikalarındaki kafa karışıklığının boyutlarını göstermektedir. Dolayısıyla Filistin’deki Müslüman kardeşlerimizin yanında durmak yerine rejimin arabuluculuk rolüyle Amerika'daki efendilerine ve Yahudi varlığının çıkarlarına hizmet etmek için acele ettiğini görüyoruz ki bu da sadece işgalin uzamasına ve mübarek topraklardaki halkımızın trajedisinin artmasına hizmet etmektedir.

Mısır’ın, selefinin yapmakta başarısız olduğu Batı politikalarını uygulayacak ve yeniden Batı’ya hizmet edecek yeni bir istihbarat şefine ihtiyacı yoktur; aksine Mısır’ın, onu İslam ile özgürleştirecek ve daha önce olduğu gibi ümmet için bir kalkan ve ümmetin kutsalları için bir koruyucu olmaya geri döndürecek alternatif bir sisteme ihtiyacı vardır. Dolayısıyla Mısır’ın, ordularının prangalarının kırıldığı ve tüm mübarek toprakları ve ümmetin kutsallarını kurtarmak için ordusunun harekete geçeceği bir kurtuluşa ihtiyacı vardır. Peki ne zaman kurtulacak? Kinane ordusu içinde, ben buna ve Allah’ın Rasulü’nün sancağını hakkıyla taşımaya varım diyecek aklı başında bir adam yok mu?

Ey Kinane halkı: Çözüm bireyleri değiştirmekte değildir; aksine çözüm, Batı’yı takip eden ve İslam ümmetinin pahasına Batı’nın çıkarlarına hizmet eden ajan rejimler tarafından belirlenen politikaları değiştirmekte yatmaktadır. Filistin meselesi tüm Müslümanların meselesi olup onun çözümü, Yahudi varlığını koruyan ve Allah'ın kurtarılmasını farz kıldığı ve bunu da Mısır ve ordusuna yüklediği İslam topraklarının gaspçısı olarak kalmasını sağlayan gaspçı ile arabuluculuk yaparak olmayacaktır. Dolayısıyla tek çözüm, Filistin topraklarının tamamını kurtarmaktır ki bu da ancak Kahire’yi, onu yöneten ve Mısır ordusunun İslam topraklarını kurtarmasını engelleyen ajan ve hain rejimden kurtarmakla mümkün olacaktır. O halde ey Kinane askerleri, önce bu rejimi, tüm araçlarını, sembollerini, adamlarını ve çürümüş politikalarını kökünden söküp atarak Mısır’ı kurtarın ve Hizb-ut Tahrir’li kardeşlerinizle birlikte İslam’ı uygulayacak ve İslam’ı, halkını ve kutsallarını koruyacak İslam Devleti’ni kurun; zira Müslümanların kelimesini birleştirecek, ümmetin izzetini yeniden tesis edecek, ümmeti korkulan bir güç haline getirecek ve ülkeyi işgalcinin ve aşağılık ajan rejimlerin pisliğinden kurtaracak olan sadece Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafettir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Fazıl - Mısır

Devamını oku...

Sevinin… Dünya Bankasına Göre Yoksulluğun Ortadan Kalkması İçin Yüz Yıla İhtiyaç Var!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sevinin… Dünya Bankasına Göre Yoksulluğun Ortadan Kalkması İçin Yüz Yıla İhtiyaç Var!

Haber:

15/10/2024 tarihinde Dünya Bankası'nın internet sitesinde şu başlıklı bir rapor yayımlandı: “Yoksulluk, Refah ve Gezegen Raporu.” Raporda, yoksulluğun, özellikle de aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması, özellikle COVID-19 salgını, çatışmalar ve ekonomik şoklar gibi son krizler nedeniyle, belirtilen zaman dilimi içinde ulaşılması zor bir hedef haline geldiği geçmektedir.

(Günde 2,15 Dolardan az olan) aşırı yoksulluk için Dünya Bankası 2030 yılına kadar bu oranı %3’e düşürmeyi hedeflediğini açıklamıştı ancak 2024 yılında bu oran %8,5’e ulaştı ve mevcut verilere göre 2030 yılında en iyi ihtimalle %7,3’e ulaşacaktır.Büyüme oranının %4’e ulaştığı ve küresel olarak eşit dağıldığı varsayıldığında bile aşırı yoksulluğun ancak 2048 yılına kadar ortadan kaldırılması mümkün olacaktır. Ama eğer büyüme oranı son yıllarda olduğu gibi düşük kalırsa (%2 sınırında), o zaman bir 60 yıl daha, yani 2108 yılını beklemek zorunda kalacağız!

Göreli yoksulluk (günde 6,85 dolardan az) için ise, 2024 yılında bu eşiğin altında yaşayan dünya nüfusunun oranının %44 olacağı tahmin edilmektedir.Bu tür yoksulluğu ortadan kaldırmanın, ılımlı büyüme oranlarıyla bile yüzyıldan fazla süreceği beklenmektedir.

Yorum:

Sevinin ey dünya sakinleri; geriye kalan zaman geçen zamandan daha azdır; Allah’ın izniyle bir asır sonra işleriniz düzelecek, ülkenizde iyilikler yayılacak ve sizler de refah ve mutluluğun tadını çıkaracaksınız! 100 yıl ya da biraz daha fazla sabırlı olun ve Dünya Bankası’nın reçetelerini uygulayın. İşte o zaman sorunlarınız çözülecektir. Acısını çektiğiniz yoksulluk, birinin yaptığı bir eylem değil kaderinizdir. Şu anda olduğundan daha iyi olmanız mümkün değildir; zira bu durum, iklim değişikliğinin, Kovid salgınının ve uzaylı varlıkların istilasının bir sonucudur!

Servetlerinizi yağmalayan ve kanlarınızı emenler tarafından finanse edilen ve yönetilen Dünya Bankası’nın sizlere vaat ettiği şey işte budur.İki yüzyıldan fazla bir süredir dünyaya hükmeden, ülkeleri yağmalayan ve insanları köleleştiren, sömürgelerine kırıntıdan başka bir şey bırakmayan, kendi halklarına bile geçimini sağlayacak kadar bir şey bırakmayan, halkların başına kendilerine servet akışının devamını garanti edecek ajan yöneticiler diken kapitalist Batı’nın, yapmakta olduğu şeyleri durdurmaya niyeti olmadığı gibi her bir ülkenin Allah’ın lütfuyla verdiği nimetlerle doyurmayı da planlamıyor, aksine zorbalıklarına ve yağmalamasına devam edecektir; dolayısıyla yoksul ülkeler, ondan kurtulmayı düşünmeksizin ekonomilerini geliştirmek zorundadır.

Kapitalizm laneti tüm dünyaya isabet etmiş, yoksulluk kök salmış ve onun etkisini hafifletmek amacıyla da yoksulluk için bir oran belirlemişlerdir. Yani göreceli yoksulluk ile aşırı yoksulluk arasını ayırdılar ve belki de yarın sizin için aşırı yoksulluktan sonra yoksulluk olarak adlandırdıkları yeni bir terim icat edeceklerdir! Yoksulluk sınırını günde 6,85 Dolar olarak belirlediler ki bu da zaten her şeyin özelleştirildiği ve devletin vatandaşlarına asgari hizmetler dışında bir şey sunmadığı bir dünyada insanların yaşamlarını sürdürmeleri için zaten yeterli değildir.

Şüphesiz Allah sizlere, şayet şeriatına tabi olursanız hayrı ve refahı vaat etmiştir. Zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: لَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ وَلَكِنْ كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ O ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat yalanladılar; biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.” [Araf-96] Nitekim bu, İslam’ın ilk günlerinde, yani Allah’ın şeriatının yüce olduğu ve en güzel şekilde tatbik edildiği zamanda meydana gelmiştir; böylece insanlar hayır içinde yaşadılar ve üzerlerin bereketler yağdı.Sonra şeytan size Rabbinizin şeriatından vazgeçip sosyalizmi ve kapitalizmi takip etmenizi vaat etti… refah konusunda ben sizin liderinizim dedi ve sizler de ona tabi oldunuz. Bakın işte sizler, kapitalizmin bize ve dünyaya neler yaptığını görüyorsunuz. Peki geri dönüşün bir yolu var mı?! Artık sizlerin, Batı'nın yasalarını, fikirlerini ve değerlerini takip etmenin sadece yıkıma ve sefalete yol açacağını anlamanızın zamanı gelmedi mi?! Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىKim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.” [Taha 124]

İşte elinizde Rabbinizin şeriatı var; nitekim onda tüm yaralarınız için şifa olan bir merhem ve bu dünyada ve ahirette sizin kurtuluşunuza giden açık bir yol vardır. Haydi o zaman sizin iyiliğinize olan şeye gelin ve düşmanınızdan gelen her şeyden elinizi çekin. Zira şayet onda bir iyilik olsaydı, size onu sunarlardı. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: َّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ (Ey iman edenler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” [Bakara 105]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Abdullah

Devamını oku...

Filistin Meselesi Ümmetin Meselesidir ve Sadece Müslüman Ordularla Çözülecektir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Filistin Meselesi Ümmetin Meselesidir ve Sadece Müslüman Ordularla Çözülecektir!

Haber:

- (Yemen’in kuzeydoğusundaki (Marib şehrinde binlerce kişi, 18 Ekim 2024 Cuma günü, işgal altındaki Filistin’in güneybatısında yer alan Gazze Şeridi’ndeki Refah’ta perşembe günü işgal güçleriyle girdiği çatışmada şehit olan Hamas’ın Siyasi Büro Şefi Yahya Sinvar’ın ruhu için gıyabi cenaze namazı kıldılar ve aynı şekilde Gazze Şeridi'nde de namaz kılınabilen camilerde de cenaze namazı kılındı.

- Cumartesi günü de yüzlerce erkek Pakistan'ın liman kenti Karaçi’de cenaze namazı kıldılar.

- Cuma günü Fas, göstericilerin şehit Sinvar’ın resimlerini taşıdıkları ve direnişe destek ve dayanışma sloganları attıkları yürüyüşlere tanık olurken, birçok şehrin sokaklarında Sinvar’ın ruhu için gıyabi cenaze namazı kılındı.

Yorum:

Bu tezahürler, İslam ümmetinin, vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvların da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulduğu tek bir vücut gibi tek bir tek bir ümmet olduğunu, Müslümanların arasını ayırmak için İslam ümmetini devletçiklere bölmek amacıyla konulan şekli sınırların Müslümanların zihinlerinde ve kalplerinde var olmadığını ve Filistin davasının ulusal veya bölgesel bir dava değil, Müslümanların davası olduğunu ve hâlâ da olmaya devam ettiğini net bir şekilde teyit etmektedir.

Bu hareketler, İslam ümmetinin uyanışı ve kalkınması için sağlıklı bir durum olarak kabul edilebilir; ancak daha çok doğrudan talebin, harekete geçmesi ve değişim için ordulara odaklanması ve yönlendirilmesi gerekir; çünkü onlar, Filistin’i kurtarmaya ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmaya muktedir olan güç sahipleridir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nezir İbn-i Salih – Tunus

Devamını oku...

Ey Müslüman Askerler! İçinizde, Şehitlere Yardım Etmek ve Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmak İçin Size Önderlik Edecek Yeni Bir Selahaddin Yok mu?

  • Kategori Hizb
  •   |  

İşte, Mübarek Toprak Filistin’i işgal eden Yahudiler, insanları öldürüyor, ağaçları yakıyor, taşları yıkıyorlar. Siz ise öylece hiç kıpırdamadan sessizce izliyorsunuz!

İşte, Mübarek Toprak Filistin’i işgal eden Yahudiler, yaşlıları, kadınları ve çocukları öldürüyorlar... Siz ise öylece hiç kıpırdamadan sessizce izliyorsunuz!

İşte, Mübarek Toprak Filistin’i işgal eden Yahudiler, camileri, okulları, hastaneleri yıkıyorlar, hastaları öldürüyorlar. Siz ise hiç kımıldamadan öylece duruyorsunuz!

İşte, Mübarek Toprak Filistin’i işgal eden Yahudiler, Gazze ve Şam topraklarının her yerinde insanları şehit üstüne şehit ediyorlar. Siz ise öylece hiç kıpırdamadan sessizce izliyorsunuz!

İşte, Mübarek Toprak Filistin’i işgal eden Yahudiler, kahraman takva sahibi temiz bir insan olan Hamas lideri Yahya Sinvar’ı şehit ettiler. Sinvar, tepeden tırnağa silahlı Yahudilerden sayıca ve teçhizatça çok çok az olmasına rağmen Aksa Tufanı’nda sergilediği kahramanlığıyla bir yıldır süren savaşta Yahudi varlığını bitap ve bitkin düşürdükten sonra iki güzellikten birine erişti... Bütün bunlar, yardımınız ve desteğiniz olmadan gerçekleşti! Sizler, Kenane diyarından Ürdün’e, Suriye’ye, Irak’a, Türkiye’ye ve İran’a kadar Filistin’in çevresinde bir coğrafyada bulunuyorsunuz ama sanki bu iş sizi hiç alakadar etmiyormuş gibi, sanki başka bir gezegende yaşıyormuş gibi davranıyorsunuz... Hiçbir tepki vermeden öylece seyrediyorsunuz.

Ey Müslüman ülkelerin askerleri! Sizler, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin askerleri değil misiniz? Yahudilerin her gün, hatta gece ve gündüzün her saatinde kardeşlerinize karşı işlediği vahşet karşısında kanlarınız kaynamıyor mu?

Yapacağınız cihat ile müjde sahiplerinden olmak için can atmıyor musunuz?

يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُقِيمٌ “Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir.” [Tevbe 21]

Kardeşlerinizi yurtlarından çıkaranlarla savaşmayı emreden Allah’ın ayetlerinden hiç mi ürpermiyorsunuz?

وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ  “Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın.” [Bakara 191]

Allah’ın mücahit askerlere iki güzellikten birini vaat ettiğini de mi hatırlamıyor musunuz?

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُون “De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” [Tevbe 52]

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yaptıklarında Benî Kureyza, Benî Nadir, Benî Kaynuka ve Hayber Yahudilerine karşı nasıl bir tavır sergilediğini hatırlamıyor musunuz?

İslam ve Müslümanları üstün kılan ve Allah yolunda hakkıyla cihat eden Raşidi Halifeleri hatırlamıyor musunuz? Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.

İçinizde, Buhara ve Semerkant’ı fetheden Kuteybe gibi biri yok mu? İçinizde, Hindistan ve Sind’i fetheden Muhammed b. Kasım gibi biri yok mu? İçinizde, Endülüs’ü fetheden Tarık b. Ziyad gibi biri yok mu? Öyle ki Endülüs’ün anahtarı olarak bilinen Cebelitarık Boğazı, hala onun adıyla anılmaktadır. İçinizde, Amuriye’yi fetheden Mutasım gibi biri yok mu?

İçinizde, Haçlıları yenen ve Kudüs’ü kurtaran Selahaddin Eyyubi gibi biri yok mu? İçinizde Filistin’deki Ayn Calut’ta Moğolları yenen Kutuz ve Baybars gibi birileri yok mu?

İçinizde, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisini doğrulamak için Kostantiniye’yi fetheden Fatih Sultan Mehmet gibi biri yok mu? Ahmed, Abdullah b. Bişr el-Has’ami’den, babasından Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ “Kostantiniye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur.”

İçinizde, Filistin’i Yahudilerden koruyan, temsilcilerini eli boş, hüsrana uğramış bir şekilde geri gönderen ve şu sözleriyle onlara hikmetli bir ders veren Abdülhamid gibi biri yok mu? “Ben bir karış dahi olsa size İslam toprağı satmam. Zira bu topraklar bana değil, İslam ümmetine aittir. Müslümanlar bu toprakları kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır... Yahudiler milyonlarını kendilerine saklasınlar. Bir gün Hilafet Devleti parçalanırsa, o zaman onlar Filistin’i karşılıksız da elde edebilirler. Ben daha sağ iken bedenimizin üzerinde otopsi yapılmasına asla müsaade edemem...”

Ey Müslüman orduların askerleri! İçinizden birileri çıkar ve size, yöneticiler, Filistin ve çevresindeki Müslümanlara yardım etmemize izin vermiyor, onların izni olmadan cihat edemeyiz derse, onun bu sözleri geçersizdir. Çünkü cihadın yasaklanması konusunda yöneticilere itaat edilmesi doğru değildir ve caiz olmaz. Onlar ne bu dünyada ne de ahirette size hiçbir fayda sağlamayacaklardır. Bu dünyada onlar, sömürgeci kâfirlerin ajanları ve Yahudilerin bekçileridir. Bu yüzden onlara itaat etmeniz, zillete duçar kalmanız ve düşmanınızla savaşmamanız anlamına gelir. Kaldı ki onlar, savaşta zafer elde edecek kimselerden değillerdir.

وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ “Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.” [Ali İmran 111] Ahirette ise daha karanlık bir akıbet ve daha şiddetli bir azap söz konusudur.

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا  “Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.” [Ahzab 67]

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ “İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. Uyanlar: “Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” [Bakara 166-167]

Ey Müslüman orduların askerleri! Yahudilerin varlığının yok edilmesi Allah’ın bir vaadidir. Ne zaman büyüklenip bozgunculuk çıkarmışlarsa, üzerlerine zillet damgası vurulmuş ve varlıkları yok olup gitmiştir.

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً  “İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7] Fesada ve bozgunculuğa her geri döndüklerinde, üzerlerine zillet damgası vurulmuş ve varlıkları yok olup gitmiştir.

وإنْ عُدْتُمْ عُدْنَا وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيراً  “Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de (cezaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirlere bir zindan yapmışızdır.” [İsra 8] Buna rağmen hala fesat ve bozgunculuklarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla Allah’ın vaadi gereği varlıkları yıkılmaya mahkumdur...

Aynı şekilde, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisi gereği de öldürüleceklerdir. لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ “Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz.” [Müslim]

Varlıkları Allah’ın izniyle mutlaka yok olacaktır. Ey Müslüman askerler! Bu işin sizin elinizde olmasına özen gösterin. Yoksa Allah, sizin yerinize başka bir topluluk getirir de artık onlar sizin gibi olmazlar.

وإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم “Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38]

Son olarak Allah, şehitlere rahmet etsin, mekanları cennet olsun, yaralılara şifa ve afiyet versin, bu ümmeti Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşüyle onurlandırsın da böylece ona zafer ve üstünlük bahşetsin.

وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ “Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” [Münafikun 8]

Devamını oku...

Hüsam ve Amir’in Yahudi Askerlerine Karşı Gerçekleştirdiği Kahramanca Cihat Operasyonu, Ürdün Ordusunun Yahudilerin Varlığını Ortadan Kaldırmak İçin Seferber Olmaması Mazeretinin Kabul Edilemez Olduğunu Göstermektedir

Ürdünlü iki genç kahraman Amir el-Kavas ve Hüsam Ebu Gazale, Lut Gölü’nün güneyinden işgal altındaki Filistin topraklarına yaya olarak girerek Yahudi askerlerine cesurca saldırdılar ve şehit oldular. Yahudi askerleri arasında yaralananlar oldu, hatta belki de ölenler bile olmuş olabilir. Bu operasyon, derin anlamlar taşıyan önemli bir olaydır ve bu anlamlar üzerinde dikkatlice düşünülmelidir. Ayrıca, bu kahramanca eylemi övmekten çekinenlerin tavırları da ele alınmalı ve sorgulanmalıdır:

- Yahudi varlığıyla işbirliği yapan ajan rejimler tarafından zincire vurulan bu ümmet, Yahudi varlığının Filistin, Lübnan ve hatta Ürdün halkına karşı gerçekleştirdiği vahşi soykırım karşısında asla sessiz kalmamış ve kalmayacaktır. Şehit Mahir el-Cazi gibi birçok kahraman yetiştiren Ürdün, Allah yolunda cihat etmeye hazır, fırsat kollayan ve kanı kaynayan gençlerle doludur.

- Ürdün ordusunun, Gazzeli din kardeşlerinin yardım çağrısına karşılık vermemesi, büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığıdır. Özellikle Ürdün ordusu gibi büyük bir savunma bütçesine sahip bir ordu için bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Ürdün ordusunun görevi, korkak Yahudilerin doğu sınırlarını korumak olamaz, hatta Ürdünlü askerlerin gösterdiği bu kahramanlıkları inkâr etmeye çalışması da büyük bir ayıp. Bir yetkili askeri kaynak, Ürdünlü askerlerin batı sınırını geçtiği iddiasını yalanladı!

- Yahudilerin korkak bir millet olduğu ve üzerlerine alçaklık ve yoksulluk vurulduğu apaçık ortada. İşbirlikçi rejimler, Yahudilerin sınırlarını koruyarak onları koruyamazlar. Nitekim bu, Yahudileri koruduklarını düşündükleri her sınırda açıkça görülmektedir. Yahudiler, yöneticilerinin aksine ümmetin projesinin Yahudi varlığını ortadan kaldırmak olduğunu çok iyi biliyorlar. Yahudi varlığı enerji bakanının, Ürdün sınırına bir duvar inşa etme çalışmalarına hız verileceğini açıklaması da buna işaret etmektedir.

- Bu kahramanca eylemi övmemek veya üstlenmemek veya Ürdünlü yetkililerin ‘ülkenin güvenliği ve istikrarı adına duygulara kapılmamak gerekir’ gibi alçakça uyarılarda bulunmaları, ümmetin düşmanları ve düşmanların savundukları rejimlerle işbirliği yapmak anlamına gelir. Halkı yanıltarak, Ürdün halkının yanında durmayan bu rejimler, binlerce kişinin kahraman iki Ürdünlünün yaşadığı bölgeye akın ederek onların şehadetini kutladığı gerçeğini göz ardı ediyorlar.

Ey Ürdün ordusunun askerleri! Ey sahabenin torunları! Bu bireysel kahramanlıklar, sınırı geçerek korkak düşmanla çatışmak, Kudüs, Filistin ve tüm mukaddesatı Yahudilerden ve onlara silah, teçhizat ve casusluk hizmeti sağlayan Amerika’dan kurtarmak için Allah yolunda şehit olmak, şüphesiz sizlerde mertlik ve yiğitliğin kabardığını gösteren görüntülerdir. Sizler, güç sahipleri ve ‘silah arkadaşları’ olarak anılıyorsunuz. Sizi felakete sürükleyen ve düşmanlarınızın emrine ve hizmetine veren yöneticileriniz için değil, Allah için, Peygamber için ve tüm Müslümanlar için zafer kazanmalısınız. Allah’a yemin olsun ki, hemen harekete geçip bu fitneci güruhu ortadan kaldırmadıkça Ürdün’de güvenlik ve istikrardan bahsetmek havanda su dövmek gibidir. Öyleyse hadi Allah’ın rızasını kazanmak, isimlerinizi altın harflerle şeref ve haysiyet defterine yazdırmak için hemen harekete geçin.

وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]

Devamını oku...

Ey Ordu Komutanları! Asli Göreviniz, Onurları Korumak ve Kutsal Değerleri Savunmaktır

Nabd News haber sitesi, 16 Ekim 2024 tarihinde şu habere yer verdi: Silahlı Kuvvetler Başkomutan Yardımcısı ve Egemenlik Konseyi Üyesi Orgeneral Yasir el Ata, çarşamba günü, Hızlı Destek Kuvvetleri milislerinin zalim uygulamalarından kurtarmak için tahliye edilen Tuti sakinlerinin barındırıldığı bir merkezi ziyaret etti. El Ata, burada yaptığı açıklamada, “Dünya şunu bilmeli ki, ülkeye demokrasi getirme bahanesiyle küçük kızlar zorla Cancavid milisleriyle evlendiriliyor. Sudanlı kızlar şu anda Darfur ve Afrika’nın diğer bölgelerinde adeta köle gibi satılıyor. Onun için Cancavid milislerine karşı son damla kanımız kalana kadar savaşacağız ve Sudanlı kadınların haklarını savunacağız. Sudan halkı sistematik olarak soykırım, yağma ve insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadır.” dedi.

Biz, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Kadın Kolları olarak, bu açıklama karşısında şunu söylüyoruz: Ey Sudan ordusu komutanlar! Sizin döneminizde tüm kutsalların ayaklar altına alındığına dünya şahit. Kutsallar çiğnenirken sadece seyretmekle yetindiniz, kışlalarınıza çekildiniz. Bir yandan ihanetten bahsederken, diğer yandan yenilginin sorumluluğunu çaresiz halka yüklemekten utanmıyor musunuz? Peki, gücü ve kudreti elinde bulunduran biri, sadece sözlerle teselli mi eder, düşmanının davranışlarını mı ifşa eder, yoksa Hızlı Destek Kuvvetleri’nin işlediği bu korkunç suçlara karşı fiili bir cevap mı verir?

Ey komutanlar! Tek derdiniz propaganda ve anti propaganda yapmak mı? Hızlı Destek Kuvvetleri her suç işlediğinde insan hakları sözleşmelerinden bahsediyor, bize komplo kuran Batıyı kendi anlaşmalarını ihlal etmekle suçluyorsunuz. Ama bu katil tecavüzcülerin işlediği suçlara maruz kalanları korumak için ciddi bir adım atmıyorsunuz. Siz nasıl bir komutansınız?

Ey ordu komutanları! Toprak ve namusu korumak için yemin ettiğiniz halde, görevinizi ihmal ettiniz. Tuti, Hartum, El Cezire, El Cüneyne ve diğer bölgelerdeki insanların yaşadığı felaketlerin sorumlusu sizlersiniz. Amerika’nın çıkarları için başlattığınız vekil savaşında Sudan halkına ihanet ettiniz, Sudan halkına karşı kurulan komplonun bir parçası oldunuz.

Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem döneminde bir Yahudi, Müslüman bir kadına kötü bir şey yaptı. Kadının şerefini korumak isteyen bir Müslüman bu Yahudi’yi öldürdü. Bunun üzerine Yahudiler de bu Müslümanı öldürdüler. Bunun üzerine devlet başkanı ve ümmetin Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Beni Kureyza Yahudilerini Medine’den sürdü. Halife Mutasım döneminde Müslüman bir kadına yapılan saldırı, Amuriye şehrinin fethedilmesine neden oldu. Haccac Irak valisi olduğu dönemde Müslüman kadınlara yapılan saldırı ve bazılarının esir alınması, Sind ve Hindistan’ın fethedilmesine yol açtı... İslam inancının, ümmetin liderlerini harekete geçiren en büyük güç olduğu zamanlarda, Müslüman kadınların şerefine zarar vermeyi aklına koyan herkese bu şekilde karşılık verilmiştir.

İşte sarsıcı yanıt böyle olur, şikâyet ederek veya ağlayarak değil ya da dünyaya şahit tutarak değil. Dünya, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin liderlerinden önce ordu liderlerini kınamaktadır.

Hilafet Devleti, Müslüman erkek ve kadınların onurunu koruyan bir kalkandır. Liderleri, Allah katındaki sorumluluklarının bilinciyle hareket ederler ve halkın namusunu korumak için canlarını feda etmeye hazır olurlar. Ancak, kafir sömürgeciler Hilafeti yıkıp yerine Sykes-Picot anlaşmasıyla yapay devletler kurduklarında, yeni liderler batılı sömürgecilerin insan hakları gibi kavramlarını benimsediler ve bu koruma görevini terk ettiler. Şimdi ise birbirlerine bu sözleşmeleri ihlal etmekle suçlamanın bir yarışı içerisindedirler. Oysa bu sözleşmeler Müslümanların canlarını ve onurlarına değer vermeyen, sadece ülkeleri ve insanları kontrol altına almak için kullanılan aldatıcı sloganlardır. Eğer ordu komutanları, Allah’ın kendilerine verdiği asli göreve dönmezlerse, kendi halklarına ve ülkelerine karşı kurulan komploların bir parçası haline geleceklerdir. Sonunda Allah’a dönecekler ve yaptıklarının hesabını vereceklerdir.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ“Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” [Şuara 227]

Devamını oku...

Yeni Katliamlar ve Ordularımızın Değişmeyen Tutumu! Aranızda Eski İhtişamı Yeniden Canlandıracak Aklı Başında Bir Adam Yok mu?

Büyük bir yangın, yanmış cesetler, kanlı sahneler, geçen Ekim ayından bu yana Gazze’de yaşanan savaşın tüyler ürpertici görüntülerdir. Aktivistler, sağlık görevlileri ve gazeteciler, bu katliamı işgal güçlerin kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne karşı bir yıldır yürüttüğü kara ve hava savaşının en kanlı katliamı olarak nitelendirdiler.

İşgal güçlerinin Deyr Belah kentinde yer alan Aksa Şehitleri Hastanesi yerleşkesinde yerinden edilmiş sivillerin çadırlarını hedef alması sonucu büyük bir yangın çıktı. Gece geç saatlerde otuz çadır, içindekilerle birlikte alev aldı. Bir yıldır korku ve endişe içinde yaşayan çocuklar ve kadınlar, uykuda bile güvende değiller. İtfaiye ekipleri müdahale etmesine rağmen yangın 45 dakikadan fazla bir süre kontrol altına alınamadı. El Cezire’nin haberine göre, meydana gelen olayda bir kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere dört kişi hayatını kaybetti, kırk beşten fazla kişi de ikinci ve üçüncü derece yanıklarla yaralandı. Yangını gören canlı tanıklar, sevdiklerinin göz göre göre alevlerin içinde can verdiğini ve alevlerin şiddeti nedeniyle kimsenin onları kurtaramadığını belirttiler.

Bu katliam, 13 Ekim 2024’te Nuseyrat kampındaki Müftü okulunu hedef alan saldırıdan kısa bir süre sonra gerçekleşti. Bu saldırıda Gazze’deki hükümet basın ofisine göre, aralarında 15 çocuk ve bir kadının da bulunduğu en az 22 kişi şehit olurken, 80 kişi de yaralandı. Olaylar hızla gelişiyor. Tam bir yıl geçti ve küçük bir bölgede kuşatma altında yaşayan Müslümanlar, sistematik bir şekilde yok ediliyor. Bu durum, tarihteki Ashabı Uhdud’un hikayesini akıllara getiriyor. İki milyarlık Müslüman dünyasının bir parçası olan bu Müslümanlar, yalnız bırakılmış durumda ve sadece dualarla ayakta duruyorlar! Biz gerçekten çaresiz bir ümmet miyiz? İslam ümmeti gerçekten de Yahudileri durduramaz mı? Gazze’deki, Mescid-i Aksa’daki ve tüm Filistin’deki bozgunculuklarını engelleyemez mi?

Asla ve kata! Çünkü Allah Subhânehu Teâlâ bize hayır ve cihat ümmeti olduğumuzu bildirdi. Peygamber Efendimiz de Roma’yı fethedeceğimizi müjdeledi. İnşallah Kudüs’ün kurtuluşu çok yakındır ve kurulacak olan İslam Devleti’nin başkenti olacaktır. Tarih bize bu ümmetin ne kadar uzun sürerse sürsün bir gün uykusundan uyanacağını, düşmanlarına bir daha ayağa kalkamayacakları ölümcül bir darbe vuracağını göstermiştir. Haçlılar, Moğollar, Rumlar, Persler ve diğer tüm düşmanlarımıza karşı böyle yaptık. Peki ya Yahudiler? Onlar savaş ehli değildir, kendi ifadelerine göre bir gelecekleri de yok. Gazze’de bir yıl boyunca onlara bunu gösterdik.

Ey Müslüman orduları! Bu hayra erişmek için canlarını Allah’a satanlar nerede? Daha ne kadar arkanıza yaslanıp yaşananlara seyirci kalacaksınız? Sessiz kaldıkça Yahudilerin nefreti nasıl daha da artıyor? Sessizliğinizin bedelini Filistinlilerin kanlarıyla ödediklerini görüyorsunuz.

إِنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقّاً فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” [Tevbe 111]

إِنَّ فِي هَذَا لَبَلَاغاً لِقَوْمٍ عَابِدِينَ

“Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.” [Enbiya 106]

Devamını oku...

Netanyahu: Sinvar’ın Öldürülmesi Savaşı Sona Erdirmez!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Netanyahu: Sinvar’ın Öldürülmesi Savaşı Sona Erdirmez!

Haber:

Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas’ın Siyasi Büro Şefi Yahya Sinvar’ın Gazze Şeridi’nde varlığın ordusu tarafından düzenlenen bir operasyonda öldürüldüğünü vurguladı ve savaşın sona ermediğini teyit etti.

Hamas’ın artık Gazze Şeridi’ni yönetmeyeceğini ve kendi iddiasına göre bölgeye barış ve refah getirmek için Ortadoğu’nun “şer ekseni” olarak tanımladığı durumu durdurma fırsatına sahip olduğunu söyledi. (El Cezire Net)

Yorum:

Hamas’ın Siyasi Büro Şefi Yahya Sinvar’ın şehit edilmesi direnişin sona erdiği anlamına gelmez, aksine devrimin alevini artıran bir meşale olacaktır. Halkının haklarından vazgeçmeyeceği gasp edilmiş topraklar üzerine kurulan Yahudi varlığının kaçınılmaz bir çöküşün eşiğinde olduğundan bahsetmiyorum bile. Bunun birçok nedenleri vardır ki bunlardan bazıları şunlardır:

1-  Ülkelerini kasıp kavuran iç anlaşmazlıkların, benzeri görülmemiş bir yoğunlukta karmaşık bir hale gelmesi.

2-  Kötüleşen ekonomi ve sektörlerinin çoğuna isabet eden felçlik durumu, ayrılmayı düşünmeye başlayan ve bazıları fiilen ayrılmış olan binlerce şirket.

3-  Artık bu devlet için bir gelecek görmeyen Yahudilerin bu ülkenin dışında yaşama arzusu, yani bu ülkeye yeni gelenin olmayacağı anlamına gelen tersine bir göçün yaşanması.

4- Tüm bu felaketlere, füze saldırılarına ve patlamalara rağmen Filistin halkının göstermiş olduğu kararlılığın sonucunda devam eden çatışmanın ortaya çıkardığı kronik korku durumları.

5- Bu varlığın yakın geleceğinin, kendi deyimlerine göre Amerika’nın (şer ekseninden) arındırılmış bir Ortadoğu şekillendirme ve bölge ülkelerinin yöneticileriyle masa üstünde normalleşme süreçlerini tamamlayarak bu varlık için garantiler sağlama planlarını uygulamak amacıyla Netanyahu tarafından başlatılan resmi hırslardan ve karmaşık genişlemeden daha karmaşık olması, tüm okumalara göre onların çıkarlarına olmayan bu genişlemenin varlığı ayartan bir sihir olduğunu göstermesi.

Tüm bölge kızgın bir sahan üzerinde olup bu, kağıt üzerinde hesaplanacak bir durum değildir; çünkü halkların ve içlerindeki güçlerin harekete geçme anının belirlenmesi veya bundan kaçınılması imkansızdır. Zira bunlar, plan veya hesaplama beklemez. Bu yüzden hain yöneticilerin pençesi ne kadar güçlü olursa olsun, bu gücü asla dizginleyemeyecektir.

Ey İslam ümmeti ve ey Allah’ın kendilerine içinde güç olan bir yer verdiği bu ümmetin adamları: Gücünüzü mazluma yardım etmek ve Allah’ın dünyasında Allah’ın şeriatını tatbik etmek için yerinde kullanmadığınızdan dolayı Allah sizleri hesaba çekecektir.

Ey Müslümanlar: Bugün bizim savaşımızın, tüm bölge için bir şer çizerken sadece kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için olduğu sürece herhangi bir tarafı kullanmaktan veya herhangi bir taraftan da kurtulmaktan asla çekinmeyen Amerika ve onun zebanileriyle olan bir savaştır. Bu yüzden şayet bugün mazlumlara ve şehitlerin, çocukların ve kadınların kanlarına destek olmak için harekete geçmezsek sıra bizim çocuklarımıza ve kadınlarımıza gelecektir. O halde Rabbimiz Subhanehu’nun bizlere vaat ettiği Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurarak izzetinizi yeniden elde etmek ve İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte hareket edin.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ * إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِّثْلُهُ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ وَاللهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَGevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. Eğer siz (Uhud’da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir’de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.” [Al-i İmran 139-140]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nebil Abdulkerim

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER