Pazartesi, 28 Safer 1446 | 2024/09/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Gazze Kasabı ABD Kongresi’nde Bir Konuşma Yaptı, Bu Tuhaf Değil

7 Ekim 2023 olaylarının hemen ardından Amerika, Gazze’de işlenen ve işlenmeye devam eden yürek burkan katliamlara İslam ümmetinin müdahalesini önlemek ve ümmetin ordularını prangalara vuran bölgedeki ajan yöneticilerini desteklemek üzere deniz filolarını seferber etti. Gazze’deki katliam on aydır devam ediyor. Aşağılık ve alçak yöneticiler, Yahudi varlığı, Amerika’nın yardımıyla Gazze’nin savunmasız kadınlarını, çocuklarını ve erkeklerini yok etsin diye güç ve kuvvet ehlinin onlara yardım etmesini engelledi.

Bu kirli görevi tamamladıktan sonra -ya da neredeyse tamamlamak üzereyken- Amerika, bu alçakça eylemini ödüllendirmek üzere Gazze ve çocuk kasabını ABD’ye çağırttı ve onu kahramanlar gibi karşıladı. Gazze kasabı, Daru’n Nedve’de kekelemeden İngilizce bir konuşma yaptı. Bu, tek bir millet olduklarının açık işareti. New York Times, onun hakkında “Birliğin Durumu konuşmasını yapan bir Amerikan başkanını andırıyordu.” tanımlaması yaptı. Gazete ayrıca Netanyahu’nun “Açıklamalarında ABD ile “İsrail” arasında var olan güçlü ilişkiyi de değindiğini” belirtti. Gazete konuşması sırasında Netanyahu’nun “savaşı iyi ile kötü, medeniyet ile barbarlık arasında yapılan bir savaş olarak tanımladığını” kaydetti.

Evet, savaş iyi ile kötü arasındadır. İyilik, Alemlerin Rabbinin tanıklık ettiği gibi, İslam’ın ve Müslümanların doğasında vardır. Kasapların ve onların arkasındakilerin yanılsamalarında, yalanlarında, hilelerinde değil. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَوْ ءَامَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Âli İmran 110] Eğer ümmet, Amerika’nın başını çektiği Batının ajan yöneticilerinin boyunduruğu altına girmemiş olsaydı, insanlık, ilahi öğretilere dayanan ve hatta bir zamanlar Avrupalı Haçlıların zulmünden kaçarak Hilafete sığınan bu kasaplara karşı bile insanlıkla dolu bu iyiliği mutlaka görürdü. Gazze kasabının Batı dünyasının kalbinde yaptığı bu küstah konuşma ve ümmette Faruk gibilerin yokluğu nedeniyle Müslümanlara karşı elde ettiği zaferle gururlanması, Amerika’daki karar alıcıların, verdikleri askeri, ekonomik, siyasi ve medya desteğiyle Gazze’deki katliamların tamamlayıcısı haline geldiklerinin, Müslüman topraklarında kurulu yasadışı Yahudi varlığının, Müslümanları bastırmak için Amerikan derin devletindeki efendilerinin elinde bir araç olduğunun ve Müslüman ülkesinin kalbinde ileri askeri üssü olduğunun, Amerika’nın kölelik ve sömürgecilik evinden dışarı çıkan herkese saldırı düzenlemek için bu üsten hareket ettiğinin kanıtıdır. Yahudi varlığı “aslan gibi kükreyen kedi” görünümündedir.

Amerikalılar, yöneticilerinin Gazze kasabını sorgusuz sualsiz desteklemelerinin, masum insanların katliamına aktif bir katılım anlamına geldiğini ve bunun sıradan insanların nefretle kınadığı aşağılık bir eylem olduğunu anlamalıdır. Amerikalı yöneticiler, tüm katliam araçlarını kiralık katillerinin emrine sunuyorlar. Katilleri görevinde başarısız olup hem kendilerinin hem de kiralık katillerinin durumu ifşa olması halinde ise katillerine verip veriştiriyorlar.

Sıradan insanlar, yöneticilerinin “terörizm” olarak tanımladığı yüce İslam’ın Allah’ın dini ve Allah’ın yarattıkları için seçip beğendiği eksiksiz bir yaşam biçimi olduğunun farkına varmalıdır. Bu nedenle Batı’da bizler, adaylık ve seçimlerle bu zalim sisteme angaje olmak yerine yüce İslam’ı gerçekte olduğu gibi zalim insan uygarlığına alternatif bir uygarlık olarak sunmalıyız! Böylece Allah’ın bize verdiği emaneti eda etmiş, Risalet’i de Allah’ın hoşuna gittiği ve razı olduğu şekilde tebliği etmiş oluruz ve Amerikan toplumu içinde olumlu unsur haline geliriz. Biz, Amerikan toplumunun iyiliğini istiyoruz. Biz, Allah’ın bizim için ve onlar için murat ettiği gibi bir hayat sistemi ve yaşam biçimi olarak Yüce İslam’ı istiyoruz. Amerikan yöneticilerinin Amerikan toplumu adına suç işlemesini veya suçlulara destek vermesini istemiyoruz. 

ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ“Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” [Nahl 125]

Devamını oku...

Mali-Nijer-Burkina Faso Konfederasyonu

Soru Cevap

Mali-Nijer-Burkina Faso Konfederasyonu

Soru:

Burkina Faso, Nijer ve Mali’yi yöneten cunta liderleri, 6 Temmuz 2024 Cumartesi günü Nijer’in başkenti Niamey’de düzenledikleri zirvede bir konfederasyon anlaşması imzaladıklarını duyurdular. Bu duyurunun arkasında uluslararası bir güç var mı? Eğer varsa, sadakat gösterdikleri ülke kim? Yoksa bu konfederasyon öznel bir davranış mı? Teşekkür ederim.

Cevap:

Cevabı netleştirmek için aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:

1- 2020-2023 yılları arasında gerçekleşen darbelerden sonra bu üç ülke, Amerikan yanlısı oldu ve emirlerini yerine getirdi! 1 Eylül 2020 tarihinde Assimi Goita liderliğindeki Mali, 7 Şubat 2023 tarihinde İbrahim Traoré liderliğindeki Burkina Faso ve 15 Ağustos 2023 tarihinde Abdulrahman Tchian liderliğindeki Nijer darbeleri hakkında yayınladığımız soru cevaplarda bunu açıkladık... Bu üç ülke, bir Müslüman ülkesidir:

A- Mali: Mali bir Müslüman ülkesidir. Mali 11. Yüzyılda Müslüman oldu ve Mali’de egemen din hala İslam’dır. Malililerin yaklaşık yüzde 90’ı Müslüman, yaklaşık yüzde 5’i Hristiyan ve yaklaşık yüzde 5’i diğer dinlere mensuptur... Başkenti Bamako’dur.

B- Burkina Faso: Burkina Faso, Batı Afrika’da yer alan bir Müslüman ülkesidir. 2006 nüfus sayımına göre, nüfusunun yüzde 60,5’inden fazlası Müslüman, yaklaşık yüzde 23’ü Hristiyan ve geride kalanı da yerel dinlere mensuptur... Yüzölçümü 274.200 km² ve nüfusu 21.510.181’dir. Ekonomisi tarıma dayalıdır ve Vagadugu ülkenin en önemli şehri ve başkentidir...

C- Nijer: Batı Afrika’da yer alan Nijer, adını topraklarından geçen Nijer Nehri’nden almaktadır. Güneyde Nijerya ve Benin, batıda Burkina Faso ve Mali, kuzeyde Cezayir ve Libya, doğuda ise Çad ile komşu konumundadır. Nijer’in toplam alanı yaklaşık 1.270.000 kilometrekaredir. Nijer, bir Müslüman ülkesidir. Nüfusunun büyük çoğunluğu İslam dinine mensuptur. Müslüman olanların oranı, yüzde 99,3’ün üzerindedir. İslam, 15. yüzyılda hem batıdaki Songhay Sultanlığı’nın genişlemesi hem de Mağrip ve Mısır’dan gelen Sahra ötesi ticaretin etkisiyle şimdiki Nijer’e yayılmıştır... Başkenti Niamey’dir.

2020-2023 yılları arasında Mali, Nijer ve Burkina Faso’da gerçekleşen darbeler, Amerikan yanlısı ve ABD desteklidir.

2- 16 Eylül 2023’te bu üç ülke, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS) Nijer’e olası askeri müdahale tehdidine karşı ortak bir savunma gücü oluşturmak amacıyla “Sahel Devletleri İttifakı”nı kurdu. “Mali Devlet Başkanı Albay Assimi Goita, Nijerya Devlet Başkanı General Abdulrahman Tchian ve Burkina Faso Devlet Başkanı Yüzbaşı İbrahim Traoré Eylül 2023’te bir sözleşme imzaladı. Mali Dışişleri Bakanı Abdoulaye Diop o dönem gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu ittifak, üç ülke arasındaki askeri ve ekonomik çabaların bir birleşimi olacak” ifadelerini kullandı.

Mali, Burkina Faso ve Nijer liderleri tarafından 16 Eylül 2023’te imzalanan ortak sözleşme “Sahel Devletleri İttifakı” kurulmasını öngörüyor. İttifakın kurucu sözleşmesi 17 maddeden oluşuyor. Birinci maddesi, ittifakın “Liptako-Gourma Sözleşmesi” olarak anılmasını öngörüyor. Anlaşmaya taraf ülkeler, kendi ülkelerini içeren ve kısaca “AES” olarak anılan Sahel Devletleri İttifakı kurulması konusunda mutabakata vardılar. İkinci maddesi, amacının “Anlaşmaya taraf ülkelerin bir kolektif savunma ve karşılıklı yardım mimarisi kurmak” olduğunu belirtiyor. Kurucu sözleşmenin 6. Maddesi, “Anlaşmaya taraf ülkelerden birinin veya daha fazlasının egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir saldırı, diğer taraflara yönelik bir saldırı olarak kabul edilecek ve güvenliği yeniden tesis etmek ve sağlamak için silahlı güç kullanımı da dahil olmak üzere yardım yükümlülüğü doğuracaktır” diyor. Sözleşmenin 11. Maddesi ise “İttifakın, üç ülkeyle aynı coğrafi, siyasi, sosyal, toplumsal ve kültürel gerçekleri paylaşan ve İttifakın amaçlarını kabul eden her ülkeye açık olduğunu” belirtiyor. (25.06.2024 El Cezire Araştırmalar Merkezi)

Bu üç ülkenin oluşturduğu bu ittifakın 6. ve 11. Maddelerinden kuruluş amacının, Fransa’nın özellikle de ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) aracılığıyla olası askeri müdahalesiyle yüzleşmek ve Fransa’nın askeri saldırısı durumunda bu ülkelerden birinin yanında yer almak olduğu anlaşılıyor. Bir diğer amaç ise 11. maddeden de anlaşılacağı üzere ECOWAS içinde bir bölünme yaratmak ve ECOWAS üyesi devletleri bu ittifaka katılmaya teşvik etmektir.

3- 6 Temmuz 2024 tarihinde Mali, Nijer ve Burkina Faso, bir konfederasyon kurduklarını ilan ettiler. Bu üç ülke arasında 6 Temmuz 2024 tarihinde Nijer’in başkenti Niamey’de imzalanan konfederasyon anlaşması, ilk zirvede imzalanan Sahel Devletleri İttifakı anlaşmasının tamamlayıcısı niteliğinde. “Afrika’nın Sahel bölgesinde yer alan Burkina Faso, Mali ve Nijer, cumartesi günü bir “konfederasyon” kapsamında birleştiklerini duyurdular. Cumartesi günü Nijerya’nın başkenti Niamey’de yapılan ilk zirvenin sonuç bildirisinde, bu üç ülkenin liderleri “Üye devletler arasında daha fazla entegrasyon yönünde bir adım daha atmaya karar verdiler. Bu amaçla Burkina Faso, Mali ve Nijer arasında Sahel Devletleri Konfederasyonu adı altında bir konfederasyon kurulmasını öngören anlaşmayı kabul ettiler.” ifadelerine yer verildi. (06.07.2024 El-İttihad)

4- Amerika, kurulan konfederasyon ile ilgili doğrudan bir açıklama yapmamasına rağmen tüm göstergeler, bu ülkeler tarafından kurulan “Sahel Devletleri Konfederasyonu”nun arkasında Amerika’nın olduğunu gösteriyor. Amerika, bir yandan bu konfederasyonun bir kale olup bu ülkelerdeki ajanlarını ECOWAS grubunun yaptırımlarından korumasını istiyor. Zira bu üç ülke, karayla çevrilidir ve denize erişimleri bulunmuyor. Bu da ticaretlerine engel teşkil ediyor. Diğer yandan Amerika, bu konfederasyonun Fransa ve İngiltere’nin güdümündeki ECOWAS karşısında bir ittifak olmasını istiyor. Nitekim Konfederasyonun kurulması ECOWAS grubu içinde eleştiri yağmuruna yol açtı. Senegal cumhurbaşkanının açıklamalarında da açıkça görüldüğü gibi reform talebi başladı. Başka bir deyişle, ülkelerin ECOWAS’tan “Konfederasyona” doğru akışı olası hale geldi.

5- Dolayısıyla bu konfederasyon spontane değildir. Amerika, yanlısı bu üç ülke arasında sömürgelerini korumak, Avrupa’nın, özellikle de Fransa’nın müdahalesini ve sömürgelerine geri dönüşünü engellemek amacıyla böyle bir konfederasyon kurmuştur... Bu ülkelerin konfederasyon öncesi attığı adımlar bunu teyit ediyor:

A- Burkina Faso ve Nijer, Kasım 2023’te G5 Sahel Görev Gücü’nden çekildiklerini duyurdu. Mali de Mayıs 2022’de G5 Sahel Görev Gücü’nden çekilmişti. “Burkina Faso ve Nijer, cumartesi günü Mali’nin Batı Afrika bloğundan çekilmesinden bir buçuk yıl sonra G5 Sahel’den çekildiklerini duyurdu. Burkina Faso ve Nijer hükümetlerinin yaptığı ve Burkina Faso Haber Ajansı’nın yayınladığı ortak açıklamaya göre, “Karar egemen bir karardır. Grubu ve çalışmalarını derinlemesine değerlendirdikten sonra alınmıştır.” Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi: G5 Sahel, “halklarımızın zararı pahasına yabancı çıkarlara hizmet edemez. Hatta onlara çocuk muamelesi yapan, halklarımızın egemenliğini reddeden bir ortaklık adına herhangi bir gücün emirlerine de hizmet edemez. Dolayısıyla Burkina Faso ve Nijer, bu örgütten çekilmenin tarihi sorumluluğunu tüm çıplaklığıyla üstlenmektedir...” (03.12.2023 Anadolu Ajansı) “Mali’deki cunta yönetimi pazar günü yaptığı açıklamada, “Batı Afrika’nın Sahel bölgesinde 2014 yılında cihatçılarla mücadele için oluşturulan çok uluslu askeri güçten çekildiğini duyurdu. Cunta yönetimi, çekilme kararı için Mali’nin “G5 Sahel” dönem başkanlığını üstlenmemesini gerekçe olarak gösterdi. Şubat 2022’de Bamako’nun Moritanya, Çad, Burkina Faso ve Nijer’den liderlerin katılacağı bir konferansa ev sahipliği yapması bekleniyordu.Askeri cuntanın iktidarı ele geçirdiği bir askeri darbeye sahne olan Mali’deki iç istikrarsızlığa atıfta bulundu...” (16.05.2022 France 24)

B- Mali, Nijer ve Burkina Faso, Fransa’nın etkisinden kurtulmak ve terörle mücadele bahanesiyle askeri müdahalede bulunmasına olanak tanımamak amacıyla Ocak 2024’te ECOWAS’tan çekildiklerini duyurdular. “Mali, Burkina Faso ve Nijer pazar günü Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’ndan (ECOWAS) çekilme kararı aldı. Bu karar, askeri cuntalar ve geçici geçiş hükümetleri tarafından yönetilen üç Sahel ülkesinin yayınladığı ortak açıklamada yer aldı. Açıklamada, “Üç ülkenin 15 üyeli ECOWAS’tan “mümkün olan en kısa sürede” çekileceği belirtildi. Üç ülkenin yayımladığı ortak bildiride, “yabancı güçlerin etkisinde kalmak” ve “ilkelerine ihanet etmekle” suçlanan ECOWAS’ın, kendileri için “tehdit” oluşturduğu kaydedildi.” (28.01.2024 Anadolu Ajansı)

6- Tüm bunlar, bu üç ülkenin, Fransız etkisinden kurtulmak için Fransa’nın etkisine ve yönlendirmesine tabi tüm örgütlerden çekildiklerini gösteriyor. Bu ülkelerin, Amerika’nın desteği olmadan daha doğrusu ABD’nin, ECOWAS’ı parçalamak ya da zayıflatmak ve böylece toplam nüfusu 70 milyonu aşan, Fransız şirketleri tarafından sömürülen önemli enerji ve maden kaynaklarına sahip bu üç önemli ülkedeki Fransız etkisini sarsmak ya da değiştirmek istediği bir konfederasyonun inşasına bir girizgâh olarak, emri olmadan bu ülkelerin kendiliklerinden ECOWACS’tan çekilmeleri pek olası değil. Üstelik bu “konfederasyon” ve liderlerinin tonu, daha fazla ülkeyi Fransa’nın Sahel’deki etki alanından çıkarma tehdidi yaratıyor. Bu hükümetler, Fransız sömürgeciliğinin talanı, geride bıraktığı aşırı yoksulluk ve yöneticiler arasındaki yaygın yolsuzluk nedeniyle son derece kırılgandır. Bu yeni koşullar, ABD’nin “terörle mücadele”, eğitim ve askeri destek çağrıları yoluyla temasa geçtiği ordunun aklını başından alıyor. Lafın kısası, bu üç ülke liderlerinin, Fransa’ya karşı sertleşmesi, onlarca yıldır güvenli ve istikrarlı olan Fransız etkisine yönelik tartışmasız en büyük tehdit olduğu söylenebilir.

7- Böylece İslam beldelerindeki yöneticilerin ülkenin bağımlılığını bir sömürgeciden diğerine transfer ettiği açık ve nettir. Müslümanların zenginliklerini yağmalayan Fransa’ya sırt dönerken, o zenginlikleri yağmalaması için Amerika’ya yöneliyorlar. Müslümanların ise sefalet ve yoksullukları devam ediyor. Sanki Müslümanlar kendi ülkelerini yönetmekten acizler de. Bu durum, tüm Müslüman ülkeler için geçerli olsa da Afrika ülkelerinde daha bariz ve daha derindir. Müslümanların dinlerine karşı uyanıklığı fazlalaştıkça ve bu dünyada ve ahirette kurtuluşlarının yegâne yolunun dinlerine sımsıkı sarılmak olduğu kanaati artıkça, Yüce Allah’ı hoşnut eden şeylere daha yakın olacaklardır. Böylece hem kendilerini yoksulluk ve yoksunlukla mücadele etmek zorunda bırakan ve ülkelerinin zenginliklerini sömüren sömürgeci kafire karşı nefretleri artacak hem de dini ikame etmek, İslam Devletini kurmak ve İslami hayatı yeniden başlatmak için gayret ve çabaları da artacaktır. Müslümanların yaşadığı bu ceberut saltanattan sonra kurulacak olan Nübüvvet metodu üzere ikinci Hilafet Devleti Müslümanları birleştirecektir. Biz Allah’ın izniyle müsterihiz, zira Müslümanların artık yeter dediklerine, İslam devletini kurmaya, İslam beldelerini birleştirmeye, tüm kafir sömürgeci ülkeleri beldelerinden kovmaya, hatta o ülkelere hidayeti taşımaya bir adım uzak olduklarına tanık oluyoruz. Kuşkusuz bu, Allah’a zor değildir. Ahmed’in Huzeyfe RadıyAllahu Anh’dan rivayet ettiği hadiste Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

ثُمَّتَكُونُمُلْكاًجَبْرِيَّةًفَتَكُونُمَاشَاءَاللهُأَنْتَكُونَثُمَّيَرْفَعُهَاإِذَاشَاءَأَنْيَرْفَعَهَاثُمَّتَكُونُخِلَافَةًعَلَىمِنْهَاجِالنُّبُوَّةِثُمَّسَكَتَ“Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu”

H.18 Muharrem 1446
M.24 Temmuz 2024

Devamını oku...

Amerika’nın Sudan’da Devam Eden Çatışmanın Baş Aktörü Olduğu, Siyasi Uyanıklığa Sahip Her Gözlemci İçin Açık Hale Gelmiştir!

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken salı günü yaptığı açıklamada, Washington’un “Sudan Silahlı Kuvvetleri ve paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’ni 14 Ağustos’ta İsviçre’de başlayacak olan ABD arabuluculuğundaki ateşkes görüşmelerine katılmaya davet ettiğini” söyledi. Blinken, ayrıca müzakerelere Suudi Arabistan’ın ortak ev sahipliği yapacağını ve görüşmelere Afrika Birliği, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Birleşmiş Milletler’in gözlemci olarak katılacağını belirtti.

ABD’nin Sudan’da devam eden çatışmanın baş aktörü olduğu, ABD’nin Sudan politikasını takip eden her uyanık gözlemci için açık hale gelmiştir. Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Çerçeve Anlaşmasını ortadan kaldırmak için Sudan’daki savaşı körükleyenin Amerika olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde defalarca vurguladık. Eğer ordu, söz konusu anlaşmayı imzalamış olsaydı, Amerika ve Sudan’daki adamları dizginleri kaybedecekler ve İngilizler siviller aracılığıyla ipleri ellerine alacaklardı. Bu saçma ve lanet savaş bu yüzden meydana geldi. Ardından Amerika, Cidde Platformu’nu savaşı durdurmaya yönelik müzakereler için tek platform olarak dayatarak sahneyi kontrol etmeye devam etti. Böylece bölgedeki İngiliz ajanlarının olayların gidişatını etkilemesine olanak tanımadı. Amerika bölgedeki ajanlarını, işler olgunlaşıncaya kadar savaşı uzatacak bazı eylemlerde bulunmak üzere seferber etti. Şimdi Amerika önümüzdeki Kasım ayında yeni başkanlık seçimlerine gidiyor. Bu yüzden mevcut ABD yönetimi, Sudan’daki savaşı durdurmayı ve bir anlaşma imzalamayı dış politika başarılarından biri haline getirme arzusunda. Bu nedenle Amerika’nın sponsorluğunda ve gözetiminde gerçekleşecek müzakerelerin başlama tarihi olarak 14 Ağustos belirlendi. Müzakerelere katılacak diğer ülkeleri ve örgütleri ise, Sudan Ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ndeki adamlarına dayatacağı şeylerin yalancı tanıkları ve gözlemcileri haline getirdi.

Ne yazık ki ülkemiz, bir çoban ve kalkanın yokluğunda, uluslararası nüfuz mücadelesinin bir arenası olmaya devam ediyor. Bu lanetli savaşın bedelini çaresiz halkımız ödüyor. Başkalarının dünyası için dinini satan, ülkemizi ve kaynaklarımızı talan eden, zenginliğimize göz diken sömürgeci kafir Batı’nın aparatı olmayı kabul eden bir grup evladımızın katliamına, tecavüzüne, yerinden etmesine, mal ve mülkün talanına maruz kalıyor. Bu saçmalığı ve bozguncuları sadece Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet durdurabilir. Öyleyse hepimiz onu bir an önce geri getirmek için çalışmalıyız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Özbekistan: Özbekistanlı Bir Kız Kardeşin "Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlara Destek!" Kampanyasına Destek Mesajı

  • Kategori Özbekistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Özbekistan:

Özbekistanlı Bir Kız Kardeşin "Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlara Destek!" Kampanyasına Destek Mesajı

"Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlara Destek!" Kampanyası

Hicri 19 Muharrem 1446, Miladi 25 Temmuz 2024

ozbekistan

#ÖzbekistandanÇağrı
#PleaFromUzbekistan
#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД
#صرخة_من_أوزبيكستان

 

Devamını oku...

Özbekistan’daki Hizb-ut Tahrir’li Gençler ve İslam Ümmetinin Evlatlarına Hatırlattıkları!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Özbekistan’daki Hizb-ut Tahrir’li Gençler ve İslam Ümmetinin Evlatlarına Hatırlattıkları!

Özbekistan güvenlik güçleri, ölmüş olan kana susamış Kerimov’un baskıcı yaklaşımını sürdürerek 23 Hizb-ut Tahrir üyesini bir kez daha tutukladı. 9 Mayıs'ta, Kerimov döneminde hüküm giyen ve 1999-2000'den bu yana 20 yıl hapis yatan Müslümanların aynı suçlamalarla yargılanmasına başlandı. Yine Taşkent, Andican, Kogon, Karşi ve Semerkant bölgelerinde 16 genç şiddet ve terör suçlamasıyla yeniden tutuklanarak Taşkent'e gönderildiler ve haklarında soruşturma başlatıldı!

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmaktadır: أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌ (Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.” [Bakara 214]

Adem Aleyhisselam’dan Nebi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e, O’ndan sonraki Raşid Halifelere ve İslam tarihinin tüm dönemlerine kadar ki sürece baktığımızda, Allahu Teala’nın yardımının zulmün ve şiddetin en yoğun olduğu zamanlarda geldiğini görmekteyiz. Nitekim Musa Aleyhisselam’ın taraftarlarıyla birlikte Firavun’un ordusundan kaçarken Kızıldeniz’in kıyısına geldikleri ve Firavun’un askerleriyle Kızıldeniz arasında çaresiz ve sıkışıp kaldıkları anda Allahu Teala’nın yardımının gelmesi, buna dair en çarpıcı örneklerden biri olsa de daha birçok örnekler mevcuttur.

Ancak özellikle peygamberler olmak üzere İslam risaletini taşıyan tüm davet taşıyıcıları başlarına gelen bu musibetlerden dolayı asla davetlerinden vazgeçmemişler; aksine davetlerine daha da sıkı bir şekilde sarılmışlardır. Zira onlar, bu dünyanın, kimin daha iyi salih amel işleyeceğinin denenmesi için bir imtihan sahası olduğunun bilincindeydiler. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُHanginizin daha güzel davranacağınızı denemesi için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O, Aziz’dir (mutlak üstündür); Ğafûr'dur (çok bağışlayandır).” [Mülk 2]

İşte tiran Kerimov döneminde, sırf Rabbimiz Allah’tır dedikleri için yirmi yıl cezaevinde yatan 23 Hizb-ut Tahrir’li genç de, peygamberlerin ve sahabelerinin göstermiş oldukları tavrı göstermişler, en iğrenç zulüm ve baskı çeşitlerine maruz kalmalarına rağmen davetlerinden vazgeçmemişler, aksine davetlerine sımsıkı sarılmışlardır. Bu da ölmüş Kerimov’un has adamı tiran Mirziyoyev’i ve onun efendilerini çılgına döndürmüş ve bu yüzden tiran Mirziyoyev, partinin 23 gencini, Kerimov dönemindeki aynı uydurma ve asılsız suçlamalarla tekrar cezaevine göndermiştir.

Ben bu makalede Özbekistan’daki kahraman Hizb-ut Tahrir’li gençlerin, biz İslam ümmetine, Kur’an ve İmam Şafii’nin diliyle hatırlattıkları bazı gerçekleri dile getireceğim ki onlar şunlardır:

1- Ey Özbekistan’ın kahraman yiğitleri! Sizler İslam ümmetine, dünya hayatının ne kadar ucuz ve değersiz olduğunu hatırlattınız. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌؕ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۘ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!” [Ankebut 64] Ayrıca dinde fakih olan İmam Şafii şöyle demiştir:

Ey baki olmayan dünyayı kucaklayan kişi, dünyada yolcu olarak geceler ve sabahlarsın *** Dünyayı kucaklamayı ehline terk et ki, sen de Firdevs cennetinde bakirelerle kucaklaşasın.

2- Ey Özbekistan’ın cesur davet taşıyıcıları! Sizler İslam ümmetine, düşmanın o kadar zulmüne rağmen ona boyun eğmeyerek düşmanın yanında yer almanın zillet ve Allah’ın davetinin yanında yer almanın izzet, İslam daveti uğruna cömertlik göstererek de, İslam davetine karşı cimri olanların ne kadar hoşgörüsüz olduğunu hatırlattınız. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: اَلَّذٖينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرٖينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنٖينَؕ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَمٖيعاًؕMüminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 139] İmam Şafii ise şöyle demiştir:

Düşmanlardan yana asla zillet içine girme, çünkü düşmanların düşmanlığı bela ve musibettir *** Cimri kimseden asla hoşgörü bekleme, zira susamış kişi için ateş susuzluğu gidermez.

3- Ey Özbekistan’ın muhlis gençleri! Sizler İslam ümmetine, Allah’ın salih kulları için bu dünyanın yurt olmadığını, esas kalıcı yurdun ahiret olduğunu, bu nedenle tüm zeki ve akıllı kulların salih amel işlemek için çaba sarfetmeleri gerektiğini hatırlattınız. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌؕ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذٖينَ يَتَّقُونَؕ اَفَلَا تَعْقِلُونَDünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” [En’am 32] İmam Şafii ise şöyle demiştir:

Allah’ın öyle zeki kulları vardır ki *** onlar fitnelerden korkup dünyayı terk ettiler

Onlar dünyanın yaşayan (Salih kullar) için yurt olmadığını anlayınca;

Onu bir dalga kabul edip salih amelleri orada kendileri için gemi yaptılar

4- Ey Özbekistan’ın cesur adamları! Sizler İslam ümmetine, yarım gün çalışıp günün geri kalanını Allah’ın davetinin peşinde koşarak rızkın sadece Allah’ın elinde olduğunu hatırlattınız. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟Allah dilediğine rızkı bolca bahşeder, dilediğine de sınırlı ölçüde verir. Fakat inkârcılar, bu gerçeğin farkında olmadıkları için dünya hayatı ile sevinip şımarırlar. Oysa ahiretin sonsuz nimetleri yanında dünya hayatı azıcık, değersiz ve geçici bir geçimlikten ibarettir.” [Ra’d 26] İmam Şafii ise şöyle demiştir:

Yanımda günlük azığım olduğunda gam benden uzak olur Ey Sait!

Yarınki endişeler aklıma gelmez, zira yarın için ayrı bir rızık vardır

Allah emredici olarak bir şey dilediyse ona teslim ol, istenen şeyi de onun iradesine bırak.

5- Ey Özbekistan’daki Allah’ın muttaki kulları! Sizler İslam ümmetine, daveti sadece sözle değil, amel ederek de taşıyarak, zamanımızın alimlerine, esas fakihin söz ve konuşmayla değil, ameliyle fakih olacağını, liderin de İslam ahlakıyla lider olacağını hatırlattınız. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ * كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَEy iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” [Saff 2-3] İmam Şafii ise şöyle demiştir:

Fakih; söz ve konuşması ile değil, ameliyle fakih olan kimsedir

Lider de; kavmiyle ve adamlarıyla değil, ahlakıyla lider olandır

Son olarak diyorum ki; ey Hizb-ut Tahrir’in asil gençleri! Rabbim sizlere merhamet etsin, size bir an önce bir çıkış yolu versin ve sizlere ve tüm Müslümanlara, sizin ve tüm çaresiz Müslümanların sıkıntılarını giderecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni nasip etsin.

#صرخة_من_أوزبيكستان

#PleaFromUzbekistan

#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД

#ÖzbekistandanÇağrı

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan

Devamını oku...

Artık Ümmetin, Evlatlarına Yardım Etmesinin Zamanı Gelmiştir!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Artık Ümmetin, Evlatlarına Yardım Etmesinin Zamanı Gelmiştir!

Siyasi tutukluluk meselesi, ümmetin acil meselelerinden biridir; zira İslam ümmeti, özellikle davetçiler, akademisyenler, politikacılar, düşünürler ve mücahitlerden oluşan lider seçkinler olmak üzere evlatlarının tutuklanması, haksız cezalarla hapsedilmesi, işkence, kaybolma ve zulüm gibi büyük acılar çekmiştir. Oysa bu kişilerin liderlik pozisyonlarına getirilip Allah’a davet etmeleri gerekirken, ümmetin uyanışını ve kalkınmasına engellemek ve onun dinine düşmanlık yapmak için işkence ve ölüm zindanlarına atılmaktadır. Nitekim bu durum, Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkılmasından ve İslam beldelerinin, sicilleri korkunç suçlar ve ölüme varan işkencelerle dolu olan güvenlik ve istihbarat servisleri aracılığıyla Müslüman ülkeleri yöneten baskıcı ve işkenceci rejimlerin altına girmesinden bu yana onlarca yıldır sürmektedir.

Özellikle Hizb-ut Tahrir’li davet taşıyıcıları olmak üzere Müslümanlara işkence, hapis ve tutuklama gibi felaketleri tattıran rejimlerden biri de Özbekistan’dır. Hatta Özbekistan, tiran Kerimov döneminde siyasi tutukluların haklarını en çok ihlal eden ve onlara zulmeden rejimlerden biri olarak kabul edilmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Müslümanlara ve tutuklu ailelerine yönelik provokatif bir tavırla, yaklaşık yirmi yıl süren mahkumiyetleri sona eren Hizb-ut Tahrir’li bir grup genç, hapisten çıkmalarının ardından haksız yere ve iftirayla yeniden tutuklandılar. Bu ise Mirziyoyev rejiminin, yıllar önce seçim kampanyasında halka fikir özgürlüğünü destekleyeceği ve insan haklarını ihlal etmeyeceği yönünde verdiği sözlere rağmen, genel olarak İslam’a ve Müslüman Özbekistan halkına, özel olarak da İslam’a ve Hilafete yönelik davet taşıyıcılarına karşı düşmanlık konusunda selefi tiran Kerimov'un yaklaşımına bağlı kaldığının göstergesidir!

İslam ümmetinin, gerek değişim için, gerek suçlu rejimleri ortadan kaldırmak için, gerek Özbekistan ve tüm İslam ülkelerindeki tiranların hapishanelerindeki mazlum ve zulüm gören evlatlarına destek olmak için, gerekse de bu yeryüzünün her yerindeki mustazaf evlatlarına destek olmak için harekete geçmesi gerekir.

Aziz olan Allah’tan, İslam ümmetine bir an önce kurtuluş vermesini niyaz ediyoruz.

وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Muhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]

#ÖzbekistandanÇağrı

#PleaFromUzbekistan

#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД

#صرخة_من_أوزبيكستان

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Aişe Muhammed

Devamını oku...

Ey Müslüman Ülkelerin Başındaki Yöneticiler: Hâlâ Aklınızı Kullanmayacak mısınız?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Ey Müslüman Ülkelerin Başındaki Yöneticiler: Hâlâ Aklınızı Kullanmayacak mısınız?!

Haber:

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş: “Uluslararası mahkemelerde yargılanan bir katliamcıyı ayakta alkışlayan topluluk, bu katliamların ortağıdır. Yazıklar olsun size.” (Fetih Medya, 25/07/2024)

Yorum:

Yahudi varlığının 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de düzenlediği ve binlerce insanı katlettiği saldırılar devam ederken Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Kongresi liderlerinin daveti üzerine Kongre’deki ortak oturuma katıldı. Netanyahu, Kongre’deki ortak oturumda yaklaşık 1 saat süren konuşma yaptı. Netanyahu’nun, konuşması boyunca her cümlesinin sonunda ABD Kongresi üyeleri tarafından ayakta uzun uzun alkışlandı.

Gazze katliamının baş aktörünün Amerika olduğu tüm dünya tarafından bilinmekle birlikte, Amerikan Kongresi’nin Netanyahu’ya karşı göstermiş bu tavır, bu hakikati iyice tescillemiş oldu. Amerika’nın bu tavrı üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un yapmış olduğu açıklama, elbette kayda değer bir açıklamadır. Ancak Numan Kurtulmuş’un bu açıklaması, Meclis Başkanı olduğu hükümetinin fiilleriyle örtüşen bir açıklama mıdır? Zira Türkiye devleti, Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik başlattığı katliamın başlangıcından itibaren yaklaşık altı ay boyunca demir çelik malzemeleri ve gıda başta olmak üzere Yahudi varlığına birçok tedarikte bulunmadı mı? Peki Numan Kurtulmuş, neden o zaman diliminde Türkiye devletinin bu eylemine bir tepki göstermedi? Neden Yahudi varlığının bu katliamı durdurması için Türkiye devletini muhasebe etmedi? Neden mazlum ve mustazaf Gazze halkının kurtarılması için orduların harekete geçmesi gerektiğini söylemedi? Yoksa onun bu açıklaması da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi Müslüman Türkiye halkını sakinleştirmeye yönelik içi boş bir açıklama mıdır? Zira Amerika’nın Gazze katliamını desteklediğini tüm dünya, hatta altı yaşındaki çocuklar bile biliyor! O halde Numan Kurtulmuş’un tepkisi Amerika’ya değil de, başta Türkiye olmak üzere Gazze katliamına sessiz kalan Müslüman ülkelerin yöneticilerine yönelik olması gerekmez miydi?

Bu yüzden diyoruz ki: Numan Kurtulmuş, şayet Amerika’ya yönelik açıklamalarında ciddiyse, o zaman gerçek tepki olarak şunları söylemelidir;

1-  Başta Türkiye olmak üzere tüm dünyadaki Müslümanların başındaki yöneticilerin Amerika ile olan ilişkilerini kesmeye davet etmelidir.

2-  Tüm Müslüman ülkelerin başındaki yöneticilere, Gazze’nin kurtuluşunun sadece orduların harekete geçmesiyle gerçekleşeceğini söylemelidir.

3-  Gazze katliamının durdurulması için can atan, neredeyse kalpleri yerinden fırlayacakmış gibi olan ve bunun için gece gündüz eylem veya gösteriler gerçekleştiren tüm Müslümanlara, hükümetlerine baskı yapmaları için hükümetlerinin saraylarına ve ordu karargahlarına akın etmeleri gerektiğini söylemelidir.

4-  Son olarak ve en önemlisi de, hem Gazze’deki hem de işgal altındaki tüm İslam coğrafyasındaki mazlum Müslümanların kurtuluşu için tek çözüm olan Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulmasına davet etmelidir. Aksi taktirde Numan Kurtulmuş’un yaptığı açıklamanın ne Allah katında ne de Müslümanlar nezdinde hiçbir değeri olmayacak. Hatta Allah’ın öfkesine maruz kalacaktır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ * كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَYapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” [Saff 2-3] Nitekim bir şair de şöyle demiştir: Aynısını işlerken men etme bir günahtan *** Şayet böyle yaparsan, büyük bir utançtır senin için!

Sonuç olarak tüm Müslümanların başındaki yöneticilere diyoruz ki: Amerikan Kongresi’nin katil Netanyahu’yu sanki bir kahraman gibi ayakta alkışladıklarını gördüğünüz halde; hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan

Devamını oku...

Mescid-i Aksa’daki Talmud Duaları, Selahaddin’e Çağrıda Bulunan Yeni Bir Çığlıktır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Mescid-i Aksa’daki Talmud Duaları, Selahaddin’e Çağrıda Bulunan Yeni Bir Çığlıktır!

Haber:

El Cezire Net, çok sayıda Yahudi yerleşimcinin 23/07/2024 sabahında, Talmud duaları yapmak için Mescid-i Aksa avlularına yönelik saldırı haberini şu başlık altında aktardı: “Bugün 184 yerleşimci Mescid-i Aksa avlularına baskın düzenledi.”

Yorum:

Yahudi varlığı hâlâ arbede çıkarmaya devam ediyor; zira Gazze’de eşi benzeri görülmemiş bir vahşetle sivil insanları öldürüyor, Cenin’de, Tulkarim’da ve Batı Şeria'nın diğer bölgelerindeki mücahit gençlere işkence ediyor, Kudüs’te fesat saçıyor ve Mescid-i Aksa’nın avlularına büyük bir küstahlıkla baskınlar düzenliyor ama haber geçiştirilip duruyor!

El-Aksa baskınları artık ses getirmiyor ve Gazze’deki katliamlar artık yankılanmıyor, İslam ümmeti uykuya mı daldı yoksa?! Ölüm, katliam ve kan sahnesine alıştınız mı yoksa?!Maymunların ve domuzlarının kardeşlerinin el-Aksa'ya saldırması, damarlarınızdaki kanınızı kaynatmayan sıradan bir haber haline mi geldi?!

Yahudiler, bu savaştan önceki İbrahim Mescidi gibi olması için Mescid-i Aksa’yı zamansal ve mekânsal olarak bölme planlarına, ümmetin boş vermişliğinden ve Yahudilerin suçları karşısındaki sessizliğinden sonra daha da yakınlaştılar ve planları konusundaki hırsları daha da arttı; şayet ümmet, orduları, alimleri ve tüm canlı güçleri bir bütün olarak bunun farkına varmazsa, sonra ağlamanın ve feryat etmenin hiçbir faydası olmayacaktır.

Ürdün, Mısır, Cezayir ve diğer yerlerdeki Müslüman orduların içindeki hayır umduğumuz muhlisler neden bekliyor Allah aşkına? Vücut parçaları ve yanmış cesetler sizi harekete geçirmiyor mu? Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sı için harekete geçerek yanıp tutuşmayacak mısınız?! Zalim ve ajan yöneticilere itaatten elinizi çekip Rabbinizi ve Peygamberinizi razı edecek, sizi dünya ve ahirette kahramanlar olarak yazacak ve kıyamet günü geldiğinizde cennetin münadisinin, Mescid-i Aksa'yı Yahudilerin pisliklerinden kurtaran filan kişidir diye nidada bulunacağı eylemlerde bulunmak için neyi bekliyorsunuz? Yoksa Rabbinizin sizin için, Benin Rasulümün İsra’sını yardımsız bırakan ve Benim düşmanımın onu kirletmesine izin veren falan kişidir şeklinde nidada bulunması hoşunuza mı gidecek?!

Mescid-i Aksa’nın, gazaba uğramışların dans pisti haline gelmesini mi istiyorsunuz ey Müslüman orduların subayları?!

أَلاَ تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَّكَثُواْ أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّواْ بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُم بَدَؤُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَوْهُ إِن كُنتُم مُّؤُمِنِينَ

(Ey müminler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.” [Tevbe 13]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beyan Cemal

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER