Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Küfür Tek Millettir ve Onlar Bize Karşı Tek Yumruktur; Peki Ümmetimiz Ne Zaman Onlara Karşı Tek Yumruk Olmaya Geri Dönecek?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Küfür Tek Millettir ve Onlar Bize Karşı Tek Yumruktur; Peki Ümmetimiz Ne Zaman Onlara Karşı Tek Yumruk Olmaya Geri Dönecek?!

Haber:

ABD Başkanı Joe Biden, Yahya Sinvar’ın öldürülmesinin adaleti sağladığını ve Hamas ve İran’ın müdahalesi olmadan Gazze için daha iyi bir gelecek istediklerini söyledi.

Öte yandan Biden ile birlikte Berlin’de konuşan Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise iki devletli çözüme giden siyasi bir yol çağrısında bulunacağını söyledi.Scholz, Yahudi varlığının kuzeyindeki sivillerin ve Lübnan halkının güven içinde yaşama hakkına sahip olduğunu da sözlerine ekledi. (Ma’an Ajansı)

Yorum:

Yahudilerin, Amerika’nın, Almanya’nın ve diğer kâfir ülkelerin liderlerinin yaşadıkları bu coşku, Gazze’ye yönelik savaşın çocuklarının, kadınlarının, yaşlılarının ve mücahitlerinin kanıyla yazıldığı gerçeğini doğrulamaktadır; zira bu savaş, sömürgeci kafir Batı’nın, İslam beldelerindeki maşası, üssü ve süngü başı olan Yahudi varlığıyla İslam ümmetine karşı yürüttüğü bir savaştır ve bu savaşın yakıtları da Allah’ın kendilerinden istediği şeyleri gösteren Gazze kahramanlarıdır.

Küfrün liderlerinin hissetmiş olduğu bu coşku, onların nefislerinde gizlediklerini ve kalplerinde sakladıklarını ifade etmektedir; zira onlar Müslümanların inlemelerinden zevk alıyorlar. Savaş sonrası düzenlemeler, iki devletli çözüm ve yeniden yapılanma çağrıları ise Yahudi varlığının mübarek Filistin topraklarında güvende, emniyette, müstahkem ve prestijli bir şekilde kalmasını umdukları hasadı sağlamaya dönük ganimetlerin düzenlemesinden başka bir şey değildir.

Amerika’nın başını çektiği Batı, bu savaşta bize karşı birlik oldular; zira her ne kadar bazen anlaşmazlıkları su yüzüne çıkmış olsa da bunlar, cevheri ve detaylı olmaktan ziyade şekli ve arızi olarak kalmaktadır. Çünkü onlar, son savaşçıya kadar Yahudilerin güvenliğini tehdit eden her şeyi ortadan kaldırma konusunda hemfikir oldukları gibi esirleri kurtarmak, direnişin askeri yapısını ortadan kaldırmak ve Yahudi varlığını güvence altına almak gibi Yahudilerin çıkarlarını ve taleplerini gerçekleştirme konusunda da görüş birliği içindedirler.

Bu ise tüm muhlisleri, ümmeti Filistin’deki evlatlarının maruz kaldığı büyüklenme, kibir ve saldırganlık karşısında durabilecek olay ve meydan okuma seviyesine yükselmeye sevk etmelidir.

Gazze’ye yönelik yapılan saldırının, ümmetin her birine yönelik bir saldırı olarak görülmesi gerekir; bu saldırganlığa karşı koymanın tek yolu ise ümmetin düşmanına karşı tek yumruk olma görevini ve rolünü yerine getirmesi ve bizi düşmanımıza teslim eden ve ordularımızı bize yardım etmekten alıkoyan ajan yöneticilere karşı koymasıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih - Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Sömürgeci Güçlerin Örgütleri, Güvenlik Ve Refahı Sağlayamaz!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Sömürgeci Güçlerin Örgütleri, Güvenlik Ve Refahı Sağlayamaz!

Haber:

Pakistan Başbakanı 2024 Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) toplantısının açılış konuşmasında: “ŞİÖ zirvesine ev sahipliği yapmak Pakistan için onur verici bir andır.”Dedi ve zirvenin Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye ülkeler arasındaki işbirliğinin genişletilmesine yardımcı olmasını umduğu eklemesinde bulundu.[ARY news]

Yorum:

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), 2001 yılında Çin ve Rusya tarafından kurulan Avrasya merkezli bölgesel bir örgüttür.Coğrafi kapsam ve nüfus bakımından dünyadaki en büyük bölgesel bir örgüttür. 2023 yılından itibaren örgüt, öncelikli olarak “terörizm ve aşırıcılıkla mücadele” konusuna odaklanmıştır.2017 yılından itibaren ise üye devletler arasında askeri tatbikatlar düzenlemişti.

Munir / Şerif rejimi, zirve için olağanüstü bir çaba sarf etmiştir. Zira yetkililer işyerlerinin, okulların, düğün salonlarının, yüksek mahkemelerin ve alt mahkemelerin kapatılmasını emrettiği gibi İslamabad’daki her yer kapatılmıştır. Rejim, tam güvenliği sağlamak için orduyu konuşlandırmış ve iki günlük resmi tatil ilan etmiştir. Şimdi rejim, Pakistan’ın ekonomik ilerleme yolunda ilerlemeye başlayacağını iddia ediyor.

İktidardaki gruplar, dünyanın herhangi bir süper gücünün desteği olmadan Pakistan’ın kendi ayakları üzerinde duramayacağına inanıyor.Bu nedenle Pakistan yöneticileri, özellikle ABD olmak üzere sürekli olarak sömürgecilerin desteğini elde etmeye çalışmaktadır. Ancak sömürgecilerle ittifak kurmak, zarardan başka bir şey getirmeyecektir.

Pakistan yirmi dört IMF programının gölgesinde ekonomik olarak sıkıntı çekmektedir. Ayrıca Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru gibi ekonomik ittifakların gölgesinde de sıkıntı çekmektedir. Zira Pakistan’ın, Çin’e ve sömürgeci finans kuruluşlarına devasa borçları vardır. Nitekim sömürgeci şirketler, kendi kaynakları ve pazarları üzerindeki hegemonyalarını artırmışlardır. Pakistan yöneticileri terörle mücadele bahanesiyle ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesini desteklemiş, bu da Pakistan’ı Müslümanlar arasındaki yıkıcı bir iç savaşa sürüklemiştir. Ayrıca Pakistan yöneticileri, Hindistan’a karşı cihadı bastırmış ve Kontrol Hattı’nda ateşkes dayatarak Hindistan’ın Ağustos 2019’da Keşmir’i zorla ilhak etmesine izin vermiştir.

Sömürgeci güçler sadece kendi çıkarlarını korumak ve hegemonyalarını artırmak için Müslümanlarla ittifak kurmakta olup ŞİÖ ve BM gibi örgütler ise sömürgeciliğin araçlarıdırlar. Nitekim Hizb-ut Tahrir, Anaya Mukaddimesinin 191. maddesinde şöyle demiştir: “Devletin, İslam esasından başkasına dayanan veya İslam hükümlerinden başka hükümleri tatbik etmeye dayanan örgütlere iştirak etmesi caiz değildir. Birleşmiş Milletler (UN), Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerle Arap Birliği gibi bölgesel örgütlere katılması caiz değildir.”

İlerlemenin tek yolu, sömürgeci güçlerle tüm ilişkileri koparmak, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak, İslam’ı kâmil bir şekilde uygulamak ve İslam ülkelerini birleştirmektir. Böylece Pakistan, Güney Asya, Orta Asya, Orta Doğu, Uzak Doğu ve Afrika’daki Müslümanlar, doğuda Endonezya’dan batıda Fas’a kadar uzanan dünyanın en güçlü devleti haline gelecektir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعاًMüminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 139]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Şehzad - Pakistan

Devamını oku...

Suriye: Gece Protestosu; “Askeri Karar Yeniden Tesis Edilmeli ve Cepheler Açılmalı!”

  • Kategori Suriye
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti: Gece Protestosu;
“Askeri Karar Yeniden Tesis Edilmeli ve Cepheler Açılmalı!”

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti Medya Bürosu üyesi Mahrus Hazbar'ın Azez şehrinde Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti tarafından düzenlenen gece gösterisinde yaptığı konuşmada, askeri kararın geri alınması ve cephelerin açılması çağrısında bulunuldu.

#ماضون_حتى_إسقاط_نظام_الإجرام_وإقامة_حكم_الإسلام

#منتهك_الحرمات_عراب_المصالحات

Çarşamba, 12 Rebi' El-Ahir 1446 Hicri, Miladi 15 Ekim 2024

suriye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

 

Devamını oku...

Endonezya: Gazze'deki Soykırımın Birinci Yıldönümü Vesilesiyle Geniş Kapsamlı Faaliyetler!

  • Kategori Endonezya
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Endonezya:
Gazze'deki Soykırımın Birinci Yıldönümü Vesilesiyle Geniş Kapsamlı Faaliyetler!

Hizb-ut Tahrir / Endonezya, gaspçı Yahudi varlığının Gazze Şeridi'ndeki savunmasız Müslümanlara karşı sürdürdüğü ve bugüne kadar 150.000'den fazla Müslüman erkek ve kadının şehit olmasına ve yaralanmasına yol açan vahşi katliamların (soykırım) birinci yıldönümü vesilesiyle Endonezya'nın başkenti Jakarta ve Surabaya'da kapsamlı faaliyetler düzenledi, Endonezya'nın ikinci büyük kentinde toplanan binlerce Müslüman, Mübarek Toprak Filistin'deki Müslümanları desteklemek ve Mescid-i Aksa'yı ve nehrinden denizine kadar işgal altındaki tüm Filistin'i cani Yahudilerin pisliğinden kurtarmak için Müslüman orduların harekete geçirilmesini talep etti. Ayrıca Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulmasının, tüm İslam beldelerinin sömürgeci kâfirlerin her türlü etkisinden kurtarılmasının garantörü olduğunu vurguladılar.

Cuma, 08 Rebiü'l Ahir 1446 H. - 11 Ekim 2024 M

endonezya

Başkent Cakarta'daki Faaliyetlerden Bir Kesit

endonezya

Surabaya Şehrindeki Faaliyetlerden Bir Kesit

endonezya

endonezya

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

endonezya

İlgili Bağlantılar:

Hizb-ut Tahrir Endonezya Resmi Web Sayfası

Hizb-ut Tahrir Endonezya Twitter Sayfası

Hizb-ut Tahrir Endonezya Instagram Sayfası

Devamını oku...

Evet Bu, İslam Ve Küfür Arasındaki Kapsamlı Bir Savaştır!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Evet Bu, İslam Ve Küfür Arasındaki Kapsamlı Bir Savaştır!

Müh. Visam Atraş’ın Kaleminden – Tunus Vilayeti

Yahudi varlığının İran’ın Lübnan’daki partisinin kalelerini bombaladığı ve yakın zamanda kendisini hedef alan İran füze saldırısına cevap vermek için çalıştığı bir zamanda ABD Başkanı Joe Biden, Ortadoğu’da kapsamlı bir savaşın patlak vermesinden “kaçınabiliriz” değerlendirmesinde bulundu. Ortadoğu’da kapsamlı bir savaşın önlenip önlenemeyeceğinden emin olup olmadığı hakkında Biden’a sorulan bir soru üzerine, "Tam kapsamlı bir savaş olacağına inanmıyorum. Bence bundan kaçınabiliriz." dedi. Sözlerine şöyle devam etti: “Fakat hâlâ yapmamız gereken çok şey var.” (El-Hurra, 4/10/2024)

Savaşın genişlemesinin kendi çıkarlarına zarar vermesinden ve bunun kendi çıkarlarını yanlış hesaplayan varlığın geleceğine etki etmesinden korkan Amerika’nın siyasi tutumu şöyle dursun, son zamanlarda bölgede kapsamlı bir savaştan kaçınılması konusunda çok fazla konuşma yapılıyor; bu ise Yahudi varlığının Aksa Tufanı operasyonundan bu yana geçen bir yıl boyunca topraklarda arbede çıkardığı ve kibirlendiği bir döneme denk gelmektedir. Nitekim kapsamlı savaş terimi çoğu medya organlarında, Batılı liderlerden, uluslararası uzmanlardan ve hatta bazı Müslümanların başındaki yöneticilerden alıntı yapılarak defalarca dile getirilmiştir. Zira Mısır, Ürdün ve Irak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturum aralarında yaptıkları ortak açıklamada, Gazze Şeridi’ne yönelik savaşını sürdüren ve Lübnan'da hava bombardımanını tırmandıran Yahudi varlığının bölgeyi kapsamlı bir savaşa ittiği konusunda uyarıda bulunmuşlardır. (El Cezire, 25/09/2024)

Kapsamlı savaş, savaşan taraflardan birinin veya her ikisinin de savaşçılar ve siviller arasında bir ayrım yapmaksızın savaş çabaları için mevcut maddi ve insan kaynaklarının çoğunu kullandığı bir savaştır.Sonuç olarak savaşan orduların yanı sıra savunmasız siviller de kan bedelinin önemli bir kısmını ödemektedir.

Bu anlamda kindar Haçlı Batı, geçen yüzyılın başında Hilafet Devleti’nin kasıtlı olarak yıkılmasından bu yana İslam ümmetine karşı kapsamlı bir savaşa girmiş, sömürgecilik ve savunmasız insanların kanının dökülmesini gerektiren doğrudan askeri işgal yoluyla Sykes-Picot sistemini dayatmış ve milyonlarca masum Müslüman kurban gitmiş ve halkların öldürülmesini ve yok edilmesini gerektirse bile ülkemizdeki çıkarlarını gözetmesi ve laik demokratik sistemi demir yumrukla dayatması için ajan rejimler bırakmıştır. Tıpkı doksanlarda Cezayir yöneticilerinin veya ümmetin sömürgeciye boyun eğen bu ajan rejimlere karşı devriminin ardından Şam ve Mısır tiranlarının yaptıkları gibi. Nitekim deneyimler, insanların yönelimlerinin sömürgeciliğin ve onun ülkemizdeki vekillerinin çıkarlarıyla çatışması durumunda demokratik seçim sandıklarının gerçek cephane sandıklarına dönüşebileceğini kanıtlamıştır.

Başkanı yalan ve iftirayla bölgede kapsamlı bir savaştan kaçınmak istediğini iddia eden küfrün başı Amerika’ya gelince; onun kuruluşundan bu yana dış politikası savaşlar çıkarmak, krizler üretmek ve yangınlar çıkarmak üzerine dayalı olup öldürmek, yıkmak ve sömürgeleştirmek onun genetik yapısının bir parçası ve hegemonyasının ve bekasının nedenlerini türettiği köklü bir kültürdür.Dolayısıyla Amerika bu konuda, sömürgeci Batı’nın Kuzey Amerika halklarına uyguladığı iğrenç soykırım operasyonunun ardından kokuşmuş kapitalist projesini ve onun kirli demokratik ürününü Kızılderililerin kafatasları üzerine inşa ettiği Amerikan kovboyunun zihniyetiyle hareket etmektedir. Nitekim milyonlarca Kızılderilinin en korkunç ve aşağılık yöntemlerle ortadan kaldırılmasına beyaz efendiler de katılmışlar ve çocukları doğramak ve onların vücut parçalarını annelerinin gözleri önünde alevli ateşlere atmak için yarışmışlardır.

Bu nedenle Amerika, İslam’a karşı Haçlı savaşına öncülük ettiğinden ve genellikle istihbarat servisleri tarafından üretilen terörizmle mücadele kılıfı altında Müslümanlara yönelik kapsamlı bir savaş yürüttüğünden beri Müslümanlara karşı uzun bir suç siciline sahiptir. Zira Irak savaşındaki korkunç suçlar, Guantanamo gözaltı merkezi skandalları ve bunların öncesinde Afganistan’da işlenen suçların yanı sıra Amerika, Sudan ve Şam’daki vekalet savaşlarına sponsor olmuş, dahası bunlara katılmış ve paralı asker alan ve onları Blackwater çatısı altında eğiten ilk kişi olmuştur. Bu hançer yaralarına, Myanmar ve Doğu Türkistan’daki derin yaraların yanı sıra 76 yıldır mübarek Filistin topraklarında Yahudiler tarafından aralıksız akıtılan kan şelalesi de eklenmiştir. Bugün bazı suçlular, sözde kapsamlı bir savaş uyarısında bulunarak bunu bir yıla indirmeye çalışmaktadır; oysa onlar, ister liderler isterse de vekiller olsunlar gerek ümmeti boyun eğdirmek gerekse onu dizginlemek için ümmete karşı yürütülen bu kapsamlı savaşın birer askeridirler. Dolayısıyla bu, en güçlü silahların ve en son teknolojik araçların kullanıldığı askeri ve psikolojik bir savaşın parçası olarak cephelerde ve siyasi, ekonomik ve medya olmak üzere her düzeyde girdikleri İslam’a karşı olan bir küfür savaşıdır. Sonra İslam’ı, onun sembollerini, kutsallarını ve Filistin’deki Selahaddin’in sancağını taşıyan mücahit kahramanları hedef aldıkları sırada bunu bir akidevi ve varoluş savaşı olarak değerlendirmekten de çekinmediler. Nitekim bu, Aksa Tufanı olaylarından sonra işgal hükümetinin sözcüsünün lisanı üzerinden gelmiştir; zira o zaman o, varlığının bir varoluş savaşına girdiğini vurgulamıştır.

Aynı şekilde bu, 7 Ekim’in yıldönümünde yaptığı konuşma sırasında bizzat Netanyahu tarafından da teyit edilmiştir; zira şöyle demiştir: “Bir yıl önce Hamas savaşçıları bize saldırdı ve biz o günden bu yana varoluş savaşında 7 cephede saldırılar gerçekleştiriyoruz.”

Dahası bizzat Amerikan Başkanı bu bağlamda şunu söyledi; “Eğer “İsrail” olmasaydı bir “İsrail” icat etmek zorunda kalırdık.” Dolayısıyla o, bu devşirme varlığı kuran ve meşum Balfour Deklarasyonu’nun yüzüncü yıldönümünü kutlayan İngiltere ile rekabet içindedir. Bu da Allahu Teala’nın şu kavlini doğrulamaktadır: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُOnların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür.” [Al-i İmran 118]

Ayrıca Eski Fransa Başbakanı Manuel Valls, birçok Batılı lider ve siyasetçinin aklından geçenleri şu sözlerle dile getirmiştir: "İsrail” düşerse biz de düşeriz."

Böylece küfrün tek millet olduğu, Müslümanlarla tek bir yaydan savaştıkları, modern tarihin bilinen en büyük kapsamlı medeniyet savaşında İslam’ı mağlup etmek ve onun hadari projesinin ortaya çıkmasını engellemek istedikleri, bundan dolayı tüm kafir ülkelerin savaştığı ve İslam ümmetinin kendisini gözetip savunacak bir devletinin olmadığı görülmektedir. Bu yüzden kafir ülkelerin, tamamen ön yargılı olmaları ve Yahudi varlığına ve Filistin’in masum halkı pahasına işlediği korkunç suçlara sınırsız destek vermeleri şaşırtıcı değildir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur:وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّاراًۚ حَسَداً مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler.” [Bakara 109]

Burada sorulması gereken soru şudur: Irak, Afganistan, Libya, Sudan, Suriye, Lübnan, Yemen ve Filistin’deki işkence ve öldürme, Müslümanların ve ordularının mustazafları desteklemesini ve dini ikame etmesini engelleyen zararlı yöneticiler tarafından işlenen zulüm baskının yanı sıra, nefislerdeki İslami kimliği yok etmeye ve İslami askeri doktrini öldürmeye yönelik kampanyalar gibi şayet insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin başına gelenler, evet şayet tüm bu olanlar sömürgeci liderlerin ve onların vekillerinin gözünde kapsamlı bir savaş sayılmıyorsa, o halde bizi yok etmeleri ve bir bir katletmeleri dışında hakkında bahsetmiş oldukları kapsamlı savaş şekli nedir acaba?!

Sonuç olarak Hizb-ut Tahrir’in kendisine çağrıda bulunduğu Raşidi Hilafet Devleti olmadıkça, ümmetin bedeninde devam eden kanama silsilesi durmayacak, Amerika’dan ve onun Haçlı müttefiklerinden ümmetin intikamı alınmayacak, Yahudi varlığı ve hain ve facirlerin başları kökünden sökülüp atılmayacaktır. Zira Hilafet, ordular hazırlayacak, kaleleri yıkacak, düşmanların tuzaklarını başlarına geçirecek, onları caydıracak, büyük ve açık bir zafere özlem duyan ümmetin çağrısına cevap verecektir; ta ki kibirleri ve zorbalıkları yüzünden gözleri kör olan ve eninde sonunda emrin kendilerine ait olacağını zanneden suçlu Yahudiler hakkındaki ikinci vaat gerçekleşinceye kadar ki bunu da Subhanehu’nun şu kavli doğrulamaktadır: فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً“İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7]

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 517. Sayı - 16/10/2024

Devamını oku...

Yahudi Varlığı Raşidi Hilafetin Füzelerinden Kurtulamayacaktır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığı Raşidi Hilafetin Füzelerinden Kurtulamayacaktır!

Haber:

Monterey'deki Middlebury Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’ndeki Profesör Jeffrey Lewis’in yaptığı analize göre, uygu görüntüleri, salı günkü hedefin -işgal altındaki Filistin’in güneyinde bulunan ve F-35 savaş uçaklarına ev sahipliği yapan Nevatim hava üssüne-, 32 kadar İran füzesinin üssün çevresine inmeyi başardığını gösteriyor. (Wall Street Journal, Uyarlanmıştır)

Yorum:

Allahu Teala bize, Yahudilerin sadece müstahkem kalelerindeyken savaşacaklarını haber vermiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعاً إِلَّا فِي قُرًى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَاء جُدُرٍ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.” [Haşr 14]

Demir Kubbe, Davut’un sapanı, ok 2 ve ok 3, Yahudilerin kendilerini koruyacağına inandıkları müstahkem duvarlar mesabesindedir. Gerçek şu ki İran ordusu, bu çok duvarlı kaleye sızma gücüne sahip olduğunu göstermiştir. İran saldırıda balistik füzeler kullanmıştır.Bazıları, 2.500 metre yarıçapındaki bir hedefi vurma konusunda zayıf bir isabet oranına sahip olan geleneksel Şahab-3 balistik füzelerinin kullanıldığından da bahsetmiştir.Sahab-3 İmad füzesi 750 kg’a kadar yük taşıyabilirken, Fettah ve Hayber Şekan da 500 kg’a kadar yük taşıma kapasitesine sahiptir.İkinci tür füzeler fırlatma aracından ayrılıyor ve manevra kabiliyetine girme kapasitesine sahip. Bu da onlara karşı konulmasını çok zor bir hale getirmektedir.

Saldırıların sonuçlarına gelince; sızmaya rağmen İran, füzeleri mümkün olan en üst düzeyde kullanmamıştır. Füzeler Mossad karargahının yanı sıra Nevatim ve Tel Nof adlı iki hava üssünü de hedef almıştır. Bununla birlikte mevcut uydu görüntüleri, F-35 savaş uçaklarına ev sahipliği yapan Negev Çölü’ndeki Nevatim Hava Üssü’ndeki pistte ve bazı yapılarda sınırlı hasar olduğunu göstermektedir. Mossad karargâhını hedef alan roketler ise hedeften 700 metre uzağa düşerek yolun ortasında 20 metre genişliğinde bir çukur oluşturmuştur.İran füzelerinin bıraktığı çukurların boyutlarının küçük olması ve birçoğunun hedeflerinin çok uzağına düşmesi, ilk etapta ciddi bir zarar verme niyetinin olup olmadığına ilişkin meşru bir soruyu gündeme getirmektedir.

900 kg ağırlığında havadan atılan Müşterek Doğrudan Taarruz Mühimmatı (JDAM), geride 15 metre genişliğinde ve 60 metre yarı çapında bir çukur bırakır. O halde, çarpma anında süpersonik hızlarda hareket eden ve benzer patlayıcı kapasiteye sahip yüksek hareket enerjili silah sistemleri neden çok daha küçük çukurlar oluşturuyor? Dolayısıyla İran’ın, silah sistemlerinin yıkıcı gücünü kasıtlı olarak azalttığı gayet açıktır.Müslümanların başındaki diğer yöneticiler gibi İran’ın yöneticileri de ümmetin askeri yeteneklerinin kullanımını ulusal çıkarlar doğrultusunda sınırlandırmaktadırlar. Zira Müslümanların başındaki yöneticiler için kırmızı çizgiler, Amerika ve onun bölgesel sistemi tarafından belirlenmektedir.

Nitekim Allah Subhanehu ve Teala Müslümanlara, düşmanların kalplerine korku salacak silahlar hazırlamalarını emretmiştir; zira şöyle buyurmuştur: وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” [Enfâl 60]

Allahu Teala’nın fazlı sayesinde bu ümmet, Yahudi varlığının stratejik altyapısını ve askeri yeteneklerini yok edebilecek füzelere sahiptir. Ayrıca bizim, dünyanın dört bir yanında füze teknolojisinde büyük gelişmeler kaydedebilecek parlak evlatlarımız da vardır. Ancak ümmet, füzeleri tam potansiyeliyle kullanabilecek samimi bir liderlikten yoksundur. Müslümanların başındaki yöneticiler ise milliyetçilik yoluyla ümmeti bölmek ve zayıflatmak için çalışmaktadırlar. Zira onlar, ABD’nin dünya düzeninin hegemonyasını garanti altına alıyorlar. Dolayısıyla onlar, ümmetin askeri gücünü sıfırla çarpıyorlar. Bu yüzden ümmet, bu yöneticiler ve onların ulus devletleri altında asla bir zafer göremeyecektir.

Artık hepimiz için açık bir hale gelmiştir ki, ümmetin ordularından yöneticileri kökünden söküp atmalarını talep etmesi gerekir. Ayrıca ordulardan, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmesi gerekir. Zira İşgal altındaki toprakları kurtarmak ve dinin tezahürüne dayalı küresel bir sistem ikame etmek için orduları harekete geçirecek olan sadece Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhanned Müctebi – Pakistan

Devamını oku...

İnsanlığı Haksız Vergilerden Kurtaracak Olan Sadece İslam’dır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İnsanlığı Haksız Vergilerden Kurtaracak Olan Sadece İslam’dır!

Haber:

4 Ekim 2024'te Darüsselam’da Başkanlık Vergi Reformu Komisyonu resmen faaliyete geçti. Komisyon, mevcut vergi politikalarının gözden geçirilmesinden, reform alanlarının belirlenmesinden, vergi sisteminin iyileştirilmesinden ve tüm vergi mükelleflerinin vergilerini gönüllü olarak ödemeye teşvik edilmesinden sorumlu olacaktır.

Yorum:

Kapitalist ekonomik sistem, ana gelir kaynakları olarak sadece haksız vergilere dayanmaktadır.Bu koşullar altında hükümetin, her zaman sıradan insanlar üzerinde açıkça bir yük haline gelen bir dizi vergiler koyması beklenmektedir. Kapitalist demokratik hükümetler, vergi yükünü ortadan kaldırmak için çok çalışmak yerine sadece herkesin vergi ödemelerini vurgulamakla ilgileniyorlar. Zira Devlet Başkanı Samia şöyle demiştir: “Ülke olarak daha fazlasını başarabilmemiz için herkes katkıda bulunmalı ve herkes gücüne göre vergi ödemelidir.” (Daily News 05/10/2024)

Bu özel başkanlık komisyonunun faaliyete geçmesi Tanzanya halkı üzerindeki vergi yükünün sonu olmayacaktır; zira 2021-2026 Üçüncü Ulusal Kalkınma Planına göre vergi gelirlerindeki artışın 2026 yılına kadar GSYİH’nin %14,4’üne ulaşması gerekmektedir.Ancak Tanzanya Gelir İdaresi’ne göre, 2004 yılında Tanzanya’nın vergi geliri GSYİH’nin yaklaşık %12’sine ulaşmıştır ki bu da bunun talep edilen hedeften daha az olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla hükümetin belirlediği hedefe ulaşmak için daha fazla vergi oluşturulacak, uygulamaya konulacak ve bu da halktan toplanacaktır.

Öte yandan İslam, devletin insanların üzerine (kapitalist ekonomik sistem altında her türlü vergiyi içeren) vergiler koymasını haram kılmıştır. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:لا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ صَاحِبُ مَكْسٍ Gümrük vergisi alan cennete giremez.” [Ahmed rivayet etti]

İslami ekonomik sistem, hayatta kalmak için vergilere dayanmaz. Zira devletin gelirler için sürekli (daimi) olan birçok kaynakları vardır ki bunlar şunlardır: fey, ganimet, enfal, haraç ve benzerleridir…

Aynı şekilde çeşitli türlerde kamu mülkiyeti gelirleri olduğu gibi öşür, beşte bir ve benzerleri gibi devlet mülkiyeti gelirleri vardır. Nitekim Beytu’l Mâl’in mallarından olan bu kaynaklar, tarih boyunca tüm hükümet ve kamu sorumluluklarını karşılamaya yetecek kadar gelir elde etmenin bir aracı olmuştur.

Ancak İslami yönetimde, devletin “vergi” olarak adlandırılan (ki bu, kapitalist anlamda bir vergi değildir) olağanüstü katkı koymasına izin verildiği belirli durumlar vardır; ancak bunun uygulanabilmesi için dört şartın olması gerekir:

a- Beytu’l Mâl’de, bu gerekli ihtiyaçlar için harcayacak yeterli paranın olmaması.

b- İslami hükmün, bu durum veya konumda gerekli harcamanın yapılmasının devletin üzerine vacip olduğunu belirtmesi.

c- Konulan verginin, bu ihtiyaç için gereken harcama miktarını aşmaması.

d- Verginin sadece zenginlere konulması.

Böylece İslam, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin, yaratıcının ahirette kendilerinden hesap soracağı korkusuyla vergi adı altında insanların mallarına el koymaktan sakındırmaktadır.وَلاَ تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَİnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” [Şuara 183]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Bitumva - Tanzanya

Devamını oku...

Katliam, Yıkım, Yakma, Aç Bırakma, Kuşatma, Peki Siz Neredesiniz Ey İslam Ümmeti?

  • Kategori Filistin
  •   |  

Gazze Şeridi, ağaçların bile dile geldiği, taşların bile ağıtlar yaktığı bir soykırımla karşı karşıya. Gazzeliler karınlarına açlıktan taş bağlamış ya da yıkılan binaların enkazı altında kalmış durumdalar. Yahut kanlarıyla toprağı sulamışlar ya da enkazın altında yaralı ve yanıklarının inleme seslerini duyuyorlar. Peki siz neredesiniz ey İslam ümmeti?

Gazze ve Mübarek Toprak halkının feryatları göklere yükseldi, sesleri semaya ulaştı. “Ey İslam ümmeti! Ya bize yardım edin ya da yok olup gideceğiz. O zaman Allah karşısında ne diyeceksiniz?’ diyorlar.

Gazze’nin kuzeyi bugün feryat figan ediyor, oradaki her taşı yardım için size yalvarıyor. Siz de onlar da biliyorlar ki, eğer siz ordularınızla onların yardımına koşmazsanız, peki hangi millet onların yardımına koşacak ve feryatlarına yetişecek? Eğer İslam ümmeti Allah yolunda cihat ilan etmiş, Mübarek Toprağa doğru yürümüş, fakat Mescid-i Aksa’yı kurtaramamış olsaydı, o zaman ‘kişinin elinden gelen budur’ derdik. Ancak milyonlarca askere sahip bir ümmet aciz olamaz. Aksine bu ümmet, bir insansız hava aracıyla bile sarsılan, dengesini kaybeden suçlu Yahudi varlığını ortadan kaldırabilecek güçtedir. Öyleyse Allah katında argümanınız ve mazeretiniz ne olacak?

Ey Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti! Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet!

Biliyorsunuz ki İslam ümmetini ve askerlerini kardeşlerine yardım etmekten alıkoyan şey, güçsüzlük, azimsizlik ya da askerlerin ölüm korkusu değildir. Ümmet içinde El Cazi ve Muhammed Salah gibi yüz binlerce yiğit vardır, düşmanın yaşamayı sevdiği kadar Allah yolunda ölmeyi seven milyonlarca insan vardır. Ancak siz ve askerlerinizi alıkoyan şey, kardeşlerinize yardım etmenizi engelleyen yöneticilerdir. Hatta kardeşlerinizi öldürmesi için düşmanınızla bile işbirliği yapmaktadırlar. Hal böyleyken onlara nasıl sabredebiliyorsunuz? Onları neden ayaklarınızın altına alıp ezmiyorsunuz?

Ümmetimizden yardım çağrısında bulunuyoruz. Sokaklara çıkarak dayanışma gösterilerinde bulunmalarını ya da üzüntülerini sergilemelerini istemiyoruz. Aksine onlardan tek bir çağrıda bulunmalarını istiyoruz: Askerleri ve uçakları harekete geçirin, sınırları açın, seferberlik ilan edin ve Allah yolunda cihat edin. Anneler, ordudaki evlatlarına “Eğer Gazze’yi savunmaz ve Mescid-i Aksa’yı özgürleştirmek için harekete geçmezseniz, sizi evlatlıktan reddederiz!” çağrısında bulunmalı.

Ey Müslüman ülkelerin orduları!

Allah, bu büyük görevler için en temiz kullarını seçer. Allah’a ve ahiret gününe inanan herkes, Allah’ın rahmetine mazhar olmak ve O’nun seçtiklerinden olabilmek için canını feda etmeye hazır olmalıdır. Böylece umulur ki Allah onun Kudüs’ün kurtuluş ordusu içerisinde yer almasını yazar da hem dünya hem de ahiret mutluluğuna erişir hem yeryüzündekiler hem de gökyüzündekiler ondan razı olur.

Muhakkak ki, Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetine ve ordularına, Mübarek Toprağı yardımsız ve korumasız bırakmak asla yakışmaz. Bundan önce de sonra da size Allah Subhânehu Teâlâ’nın şu sözleriyle seslenmekten başka bir şey bulamıyoruz:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39]

Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir. Biz Allah’a aitiz ve O’na döneceğiz.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER