Perşembe, 22 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Birleşmiş Milletleri'nin, Filistin'in Sadece Batı Şeria ve Gazze Şeridi Olduğu Kararını Yayınlaması: Bir Teselli ve Matemin Geri Dönmesi midir Yoksa Kutlanan Bir Düğün Yada Cesurca Bir Tutum mudur?

  • Kategori Hizb
  •   |  

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gece, maksimumum sınırlarının ayın on dördü gibi "Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin" olduğu Filistin'in üye olmayan gözlemci devlet olduğu kararını yayınlamış... Özellikle Fetih olmak üzere Batı Şeria otoritesi kutlama yapmış, Abbas ve Erekat Filistin'in düğünü ve tarihî gün için alkış tutmuşlar,.. Gazze Şeridi'nde Hamas bunu desteklemiştir. Zira Meşal ve Haniye, Abbas'ın çabasını kutlamışlardır! Abbas'ın dediği gibi 48'li Filistin'i sonsuza dek "bölen" bu karar, halk nezdinde güçlü açık bir zafer olmuştur! Şayet bu karar onlara dayatılmış olsa idi onların mecbur kaldıklarını söylerdik. Ancak onun yayınlamasının arkasında koşuşturarak çalışanlar bizzat onlardır. Dahası iki yaman düşman olan Fetih ve Hamas iki dost olarak bu şer üzerinde bir araya gelmişlerdir. Halbuki bu ikisi, daha önce bir hayır üzerinde hiç bir araya gelmemişlerdir! Gerçekten Allahu Subhânehu ne kadar da doğru söylemiştir: أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لا تَعْمَى الأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُور "(Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur." [Hac 46]

Nitekim anlayışlar alt üst olmuş, değerler ters yüz olmuş, kağıt üzerinde üye olmayan devlet denilen Filistin gibi bir şey karşılığında Filistin'in büyük bir bölümü az bir değere, dahası yok pahasına Yahudilere satılır hale gelmiştir. Dolayısıyla bu durum, bir teselli ve acı verici derin bir yara olacağına kutlanan bir düğün haline gelmiştir! Allah rahmet eylesin şairlerin piri Şevkî, yaklaşık doksan yıl önce aydınlık İslamî Hilafet'in ilga edilip onun yerine karanlık laik cumhuriyet getirilerek bunun da bir zafer olarak sayıldığı zamanda Mustafa Kemal'in yaptığı şeylerin akabinde şöyle demiştir:

Matemin geri dönüşüyle düğün şarkıları da geri dönmüştür - Düğün işaretlerinin arasında ölüm ilan ediyoruz

Hakeza onlar da böyle yapmaktalar, acılarımızı kutlamaktalar ve Filistin'in üye olmayan bir devlet olması şeklindeki uluslar arası yasal kararın yayınlanması için koşuşturarak çalışmaktadırlar. Halbuki o, Ömer [Radıyallahu Anh]'ın fethettiği, Salahaddîn [Rahımehulllah]'ın kurtardığı ve Abdulhamid [Rahımehullah]'ın koruduğu Filistin değildir... Evet onların istediği bu Filistin değildir. Bilakis onların istediği, Filistin'in küçük bir parçası ve ardından da bu karar olmuştur! Nitekim kararın bir zafer olarak nitelendirilmesi, hain bir kavme bir giriş bulmak içindir. Zira Amerika, karara muhalefet göstermiştir. Halbuki onun lehine oy kullananların arkasında duran bizzat kendisi olduğu halde bunu ise Abbas ile Erekat'ı "savunacak" bir madde ortaya çıkarmak için yapmıştır. Zira onlar, Amerika'nın iradesine rağmen Birleşmiş Milletleri'ne gitmişlerdir! Dolayısıyla onlar, yalancı olduklarını bilmektedirler. Zira kendilerine oturmalarını emretmiş olsa kıllarını dahi kıpırdatmadan otururlardı. Ancak o, kendisinin gözettiği iki devletli projenin dışındaki her türlü projenin yolunu kesecek uluslar arası bir karar istemektedir...! Hakeza Filistin'in büyük bir bölümünün kaybedildiği uluslar arası kararın güçlü bir zafer olarak gösterilmesi için hıyanet, aldatma ve saptırma birbirine karıştırılmıştır! Nitekim Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], İbn-i Mace'nin Ebi Hureyra'dan tahriç ettiği hadiste şöyle buyurarak ne kadar da doğru söylemiştir: سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ سَنَوَاتٌ خَدَّاعَاتُ يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الأَمِينُ وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قِيلَ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ الرَّجُلُ التَّافِهُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ "İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman ruveybida konuşacaktır." Denildi ki: "Ruveybida da nedir?" Buyurdu ki: "Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) müptezel adamdır!"

Bizler, uluslararası kararlarla Filistin'i "bodurlaştırmak" isteyenler ile laik Türkiye'yi İslamî Hilafet'in yerine getirenlere, evet bu kimselere deriz ki: Hilafet ve Filistin için, evlatlarından uyumsuz bir gurubun asla zarar veremeyeceği azim bir ümmet vardır... Hilafet ve Filistin için, Allah'ın izniyle ümmetine ve onunla birlikte olanlara kendisini adamış sadık ve muhlis bir hizib olan Hizb-ut Tahrir vardır ve Allah'ın izniyle de bu iki azim hususu geri getirecektir. Nitekim es-Sâdık-ul Masdûk [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], bu ikisini müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ "Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır." [Ahmed ve et-Tayâlisî tahric ettiler] Ve aynı şekilde [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ "Yahudiler ile mutlaka savaşacak ve onları mutlaka öldüreceksiniz." [Muslim, tahriç etti]

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan, Tagut Yöneticilerin Hizb-ut Tahrir'in Resmî Sözcüsü Navit Butt'u Kaçırmalarının Üzerinden Altı Ay Geçmesini Protesto Etmek İçin Ülkenin Dört Bir Tarafında Gösteri Düzenlemiştir

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Hizb-ut Tahrir'in Resmî Sözcüsü Navit Butt'un kaçırılmasına ve altı ay geçmesine rağmen bulunduğu yerin bilinmemesine karşı geniş protestolar düzenlemiştir. Nitekim bu protestolar, Karaçi, Lahor ve İslamabad'ta düzenlenmiş ve göstericiler, üzerinde "Hizb-ut Tahrir'in Resmî Sözcüsü Navit Butt'un Kaçırılması, Asla Hilafet Devleti'nin Kurulmasını Durduramayacaktır" ve "Navit Butt, Amerikan Hegemonyasına Karşı Sesini Yükseltmesinden Dolayı Altı Ay Önce Kaçırılmıştır" yazılı pankartlar taşımışlardır.

Gösterilerdeki Konuşmacılar şöyle demişlerdir; Navit Butt'un hükümetin birimleri tarafından kaçırılmasının üzerinden altı ay geçmiş olup şu ana kadar bulunduğu yer bilinmemektedir. Ayrıca o, ülkedeki herhangi bir mahkemeye de sevkedilmemiştir. Ve şöyle demişlerdir: Navit Butt'un "suçu", yöneticilerin ihanetlerini ifşa etmek, Amerikan hegemonyasının ortadan kaldırılıp Pakistan'da Hilafet Devleti'nin kurulmasını talep etmektir. Bu hedeflerin gerçekleşmesi için de barışçıl siyasî mücadele içerisinde özenle çalışmaktır. Ayrıca konuşmacılar, bu taktiklerin Hizb-ut Tahrir'in motivesini daha çok artıracağını çok iyi bilmelerini söyledikleri gibi yöneticiler ile birimlerinin, Navit Butt'u kaçırmakla Hizb-ut Tahrir şebâbını korkutma ve aktivitelerini durdurma hususunda başarısız olduklarını şu an daha iyi anladıklarını söylemişlerdir. Nitekim Keyanî'nin en son yapmış olduğu açıklamalar ile medya organlarının Hizb-ut Tahrir'e dönük medya kampanyası, buna dair kanıtlardır. Ama bu baskıcı eylemler, Hizb-ut Tahrir'in mücadelesini iki katına çıkarmıştır. Yine konuşmacılar; Navit Butt'un kaçırılmasının, Hizb-ut Tahrir'i durdurmayı başaramayacağını ve Hilafet Devleti'ni kurmak için mücadele eden hizbin şebâbının azmini kıramayacağını vurgulamışlar, Navit Butt'un derhal serbest bırakılmasını talep etmişler, Hilafet kurulmasına iki yay mesafesi hatta daha yakın bir zaman kaldığı, işte o zaman Hilafet'in bu ümmete karşı işlemiş oldukları hıyanetlerini ve cürümlerini muhasebe edeceği ve aynı şekilde kıyamet günündeki muhasebelerinin ise daha şiddetli olacağı hususunda yöneticileri uyarmışlardır.

Göstericiler, siyasî ve askerî liderliklerdeki hainlere, Navit Butt'un serbest bırakılmasına ve Hilafet'in kurulmasına dönük sloganlar atmışlardır. Nitekim gösterilerin sonunda protestocular, demokrasiye karşı ve Hilafet'in lehine sloganlar atarak barışçıl bir şekilde ayrılmışlardır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Birleşmiş Milletleri'nin Vaftiz Babası İbrahimî ile Muhalefet Çevrelerinin Yeni Komplosu Mücrim Beşar Gölgesindeki Geçici Hükümet Yoluyla Ayaklanmaya Kürtaj Yapmaktır

Görünen o ki Suriye'deki ayaklanmayı sona erdirmeye dönük yeni komplo girişiminin sunumunu hazırlamak ve sözde "Suriye Ulusal Koalisyon'un" oluşumunu tamamlamak için medya organları, Fransız "Le Figaro" Gazetesi'nin 24.11.2012'de "İbrahimî'nin Planı, Suriye'yi Sakinleştirmek İçindir" başlığı altında yayınladığı haberi dolaştırmaktadırlar. Burada Birleşmiş Milletler Elçisi el-Ahdar el-İbrahimî'nin bu Kasım ayının 29'unda Güvenlik Konseyi'ne, 2014 yılında Birleşmiş Milletler denetiminde yapılacak olan parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleşmesi için Suriye'deki krizi sona erdirmek amacıyla Suriye liderliğinin "tam yürütme yetkisini" sağlaması bakımından "geçici ulusal hükümetin" oluşturulmasına dair metnin geçtiği bir plan sunacağı ifşa olmuştur. Nitekim "Le Figara", İbrahimî'ye yakın olanlardan birinin şu sözünü aktarmıştır: "Aynı şekilde yerel seçimleri de kapsayacak olan bu seçimler, aynı zaman diliminde olacaktır." Ayrıca kaynaklardan alıntı yaparak, "Esad, görevini tamamlayacak ancak sadece temsili rolü olacaktır" şeklindeki metnin geçtiği planı kaydederek geçici hükümete, muhalefet üyeleri ile mevcut Suriye rejimindeki bazı yetkililerin dahil edileceğine ulaştığını yazmıştır. Dahası kaynaklar bunun, "Özellikle 2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olamaması halinde Beşar Esad'ın siyasî geleceğiyle ilgili olduğunu ve İbrahimî'nin konumunun ise ister yanlı ister muhalefet olsun herhangi bir kampın vurulmaması için kasten gizlendiğini" açıklamışlardır. Yine "Le Figaro" İbrahimî'ye yakın olanlardan, onun planının büyük ölçüde Yeni Suriye Ulusal Koalisyonu'na güvendiğini nakletmiştir... Fransız gazete burada, "İbrahimî'nin, planın kabul edilmesi bakımından Suriyeli Muhalif Koalisyona egemen olan Suriye'deki Müslüman Kardeşlere baskı uygulaması için Cumhurbaşkanı Mursî'yi ikna etmek istediğine " dikkat çekmiştir. İbrahimî'ye yakın kaynaklara göre "Suriye'deki arkadaşlarını bu doğrultuda hareket ettirmeye" muktedir olan sadece Mısır'daki Müslüman Kardeşler Cemaati'dir. Aynen en son olarak Cumhurbaşkanı Mursî'nin, Hamas'ın liderlerini "İsrail" ile anlaşmayı kabul etmeye ikna ettiğinde yapmış olduğu gibi.

Bizler bu haber bağlamında aşağıdaki yorumu kaydederiz: Hakeza çözüme dönük bu gibi plan, imkansız değildir. Çünkü İbrahimî'nin çapı dar olup çok seçenekler taşımadığı gibi bu planın yeni olmadığı da gizli değildir. Zira o, Esad'ın ardından Suriye'deki yönetimin kendi elinde kalması hususundaki Amerikan çıkarlarını gerçekleştirecek olan bir Amerikan planıdır. Bu nedenle geçici hükümetin oluşumuna, Suriye'de aktif olan Amerikan Büyükelçisi Ford'un ortaya çıkardığı muhalefet koalisyonu üyelerinin yanı sıra mevcut Amerikan ajanı Esadlı Suriye rejiminin bazı yetkilileri dahil edilecektir. Ancak iddia edildiğine göre bunlar, elleri Müslümanların kanlarına bulaşmamış kişiler olacaktır! Aynı şekilde bu hükümet, sorumluluklarını kasap Beşar Esad ile mücrim baskıcı güvenlik birimlerinin gölgesinde uygulayacaktır. Belki de bu planın bir Amerikan planı olduğuna delalet eden en büyük gösterge, onun vaftiz babası olan el-Ahdar el-İbrahimî'nin, meşhur bir Amerikan vaftiz babası ve uluslar arası zor görevlerin adamı olmasıdır. Sonra Amerika, bu çözüm sayesinde ajanı Beşar'ın başını koruyacak ve üst düzey yetkililerinin açıkladığı gibi Suriye'deki iktidar geçişini barışçıl siyasî bir şekilde sağlayacaktır. Yani iktidarı, sağ elinden sol eline aktarmış olacaktır!

Suriye'deki Müslümanların üzerine düşen, kasap Beşar ile mücrim rejiminin boynundaki halkanın daraldığını, Batı'nın işinde acele eder hale geldiğini ve içerideki topraklarda hızla ilerleyen İslamî çözümün önüne geçmek istediğini çok iyi fark etmeleridir. Aynı şekilde Müslümanların üzerine düşen, "Suriye Ulusal Koalisyon'un" inşası, Dımeşk şeyhi (Muaz el-Hatib'in) getirilmesi ve onun öne çıkarılması oyununun Müslümanların gözlerine kum serpmek için olduğunu fark etmeleridir...! Zira Batı ve tabiileri, Müslümanların, hızla türetmiş oldukları "koalisyona" liderlik edeceklerini, kendilerine karşı işlemiş oldukları vahşî cürümlerin acılarını unutacaklarını, kaybetmiş oldukları izzetlerinin kaynağı ve rüşte erdikten sonra da yollarının kandili olacak olan Hilafet Devleti'nin kurulması noktasındaki umutlarından taviz vereceklerini zannetmektedirler... Ancak Batı ile tabiilerinin bu zannı, Allah'ın izniyle kendilerini helak edecektir.

Ey Dâr-ul İslam'ın Merkezi Suriye'deki Sabreden Müslümanlar ve Ey Sahabelerini ve Fatihlerin Evlatları!

Artık Batı'nın, Müslümanların geleceğiyle oynayan ellerini kaldırmaya mecbur bırakmanızın zamanı gelmiştir. Artık Batı'ya uzanan tüm ajanların ellerini koparmanın zamanı gelmiştir. Artık tüm Müslümanların, liderliklerini işlerini İslam ile gözetenlerden başkasına teslim etmemeleri gerektiğini bilmelerinin zamanı gelmiştir. Zira bunlar, ayaklanmanızın tarihinin önemli anlarıdır. O halde liderliğinizi, dini ikame etmek ve Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet'i ilan ederek şeriatı hakim kılmak için çalışan muhlislere veriniz. Zira bulunmuş olduğunuz durumdan kurtulmanız için tek umut odur. Aha işte Hizb-ut Tahrir, sizlere elini uzatmaktadır. O halde siz de ellerinizi ona uzatınız ve Allah'ın elini, Subhânehu'nun kendisiyle anlaşma yaptığı tüm ellerimizin üzerine koyunuz. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ "Muhakkak ki Allah, müminlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, öldürülürler. (Bu,) Allah'ın Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da üzerine aldığı hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösteren kim vardır? O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş budur." [Tevbe 111]


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Bangladeş Liderlerine Açık Bir Mektup

 

Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun,

Ve ba'd;

 

Dünyanın korkunç sessizliğinin gölgesinde öldürme, yakma, gasbetme ve yerinden edilme gibi Myanmarda'daki Müslüman kardeşlerimize karşı işlenen iğrenç cürümler, çocukların bile saçlarını ağartmakta ve kalpleri titretmektedir. Zira bu kardeşlerimiz, yöneticilerimizin ve ordularımızın gözleri önünde doğranırlarken kendilerine ne bir yardımcı nede bir kurtarıcı bulabilmektedirler. Dolayısıyla onların hali, Filistin, Suriye, Çeçenistan, Afganistan, Doğu Türkistan, Patanili ve diğer işgal edilmiş İslam ülkeleri gibi dünyada zulüm gören diğer Müslümanların hali gibidir. Ancak Bangladeş hükümetinin, Myanmar Müslümanlarını kovma, onların kabul edilmelerini reddetme ve hiçbir merhameti ve acıması olmayan kafir Budistlerin ellerinde ölerek yada boğularak helak olmaları için açık denizlere atma şeklinde yapmış oldukları ise trajediyi daha da artırmakta ve kalpleri kanatmaktadır. Dolayısıyla Şeyha Hasina liderliğindeki Bangladeş hükümeti, bu hükümetin en basitiyle İslamî duygularını kaybettiğini gösteren bu iğrenç uygulamaları yoluyla katil Budistlerin cürümlerine ortak olmaktadır.

Ey Bangladeş'teki Muhlis Subay ve Lider Kardeşlerimiz!

Şüphesiz Allahu [Subhâneu ve Teâla] sizlere, ilk olarak Myanmar'daki Müslüman kardeşlerinize yardım etmenizi farz kılmıştır. Çünkü onlara en yakın olan sizlersiniz. O halde hükümetinizin komploları, kafir Batı için çalışmaları ve Allah'a, Resulüne ve müminlere ihanet etmeleri, sakın sizleri Allah'ın üzerinize farz kılmış olduğu farzları eda etmekten alıkoymasın. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur." [el-Enfâl 72]

Bu ise ancak mücrim Budist rejime karşı Myanmar'daki Müslümanlara yardım etmek için Bangladeş ordusunu harekete geçirmekle olacaktır. Yok eğer hükümetinizin kardeşlerinize karşı olan davranışlarına sessiz kalırsanız, hem dünyada hem de ahirette sizlere utanç ve aşağılanma isabet edecektir.

Bizler bu hitabı sizlere Şam topraklarından yönlendiriyoruz. Zira sizlerin uğramış olduğu felaketlerin benzerine bizler de uğramaktayız. Dolayısıyla bu belanın aslı ve bu hastalığın başı, Müslümanlara Allah'ın kitabı ve Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetiyle liderlik edecek,  bu dini yaymak için cihad râyesini kaldıracak, mustazaflara yardım edecek ve dünyanın dört bir tarafında adaleti ikame edecek bir Halife'nin olmayışıdır. O halde sizleri, Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet'i kurmak için çalışmaya davet ediyoruz. Çünkü yeryüzünün Doğusu ve Batısındaki bütün mustazaflara yardım edecek olan sadece odur.

اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ مَا لَكُمْ مِنْ مَلْجَإٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَكِير "Allah'tan geri çevrilmesi imkansız bir gün gelmezden önce Rabbinize uyun. Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz." [Şura 47]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Bangladeş Büyükelçiliği'nin Önünde, "Sizler, Onların Ortaklarısınız" Sloganı Altında Yapılan Gösteri Allah'a Hamd Olsun Tamamlanmıştır

Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti'nin, Bangladeş Büyükelçiliği'nin önünde sıkı güvenlik uygulamasının ortasında "Sizler, Onların Ortaklarısınız" sloganı altında çağrıda bulunduğu gösteri, Allahuteala'ya hamd olsun tamamlanmıştır. Nitekim gösteri yerinin her bir tarafı, Allahuekber haykırışlarının yanı sıra rezil Şeyha Hasina rejiminin tutumlarını kınayan sloganlarla çınladığı gibi konuşmacılar, Myanmar'daki Müslümanlara yardım etmek ve onları bulunmuş olduğu durumdan kurtarmak için Bangladeş ordusunun harekete geçirilmesini talep eden birkaç konuşma yapmışlardır.

Bu sırada Merkezî Temas Lecnesi Başkanı Üstad Ali es-Sâmidî başkalığındaki hizbin heyeti, Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti'nin Bangladeş liderlerine yönelttiği açık bir mektup teslim etmiştir. Nitekim açık mektup, hizbin heyeti ile görüşmesi esnasında rejiminin Myanmar'daki Müslümanlara yardım etmekten aciz olduğunu ve Bangladeş ordusunun Müslümanlara yardım etmek için herhangi bir savaşa girmeye muktedir olamadığını bahane eden Amman'daki Bangladeş Büyükelçisi yardımcısına teslim edilmiştir.

Hizbin heyeti de buna, bu yenilgi ruhuyla yapılan konuşanların, güç ve kuvvet sahibi Subhânehu ve Te'âla'nın hesaplarından çıkarılarak yapıldığı ve dünyadaki güç dengelerini İslamî ümmetlerinin lehine değiştirmek için yanıp tutuşan İslamî ümmetin muhlis evlatlarının gücünü hüsrana ve kayba uğrattığı şeklinde cevap vermiştir. Nitekim Büyükelçi yardımcısı hizbin heyetine, açık mektubun ülkesinin hükümetine ulaştırılacağı sözü vermiştir.

Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Üstad Memduh Ebu Seva Katşiyat, katılımcılar ile Medya Bürosu Başkanı ve birçok katılımcılarla birçok röportajlar yapan yerel ve uluslararası medya organlarının önünde açık mektubun metnini okumuştur.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Batı'nın İstekleriyle İslam'ın Emrettikleri Arasında Yemen'de Diyalog

Yemen'de günlük olarak yayınlanan el-Ulâ Gazetesi'nin 06. Kasım Salı günkü 558.sayısında, bu Kasım ayında çalışmasına başlanılması planlanan diyalog konferansının iç prosedür taslak bentlerinden 24. bendin tartışıldığı sıradaki uyuşmazlığın ardından 05. Kasım günü diyalog konferansı için hazırlanan Teknik Komite Toplantısı'nın ertelendiği haberi geçmiştir. Nitekim uyuşmazlık, bir taraftan Husilerin cemaatinin temsilcileri ile diğer taraftan Ortak Muhalefet Bloğu'nun mensupları olan Reform ve Sosyalist Partileri arasında patlak vermiş ve komite, taraflar arasındaki uyuşmazlığın içeriğini bile açamamıştır. Uyuşmazlık konusu olan 24. bentte şu metin geçmektedir: "Cumhurbaşkanı, başbakan, ve G-10 Büyükelçileri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Özel Temsilcisi'nden her biri, daha önceki izin şartı olmaksızın gözlemciler olarak "Diyalog Konferansı'na" girmeye hak sahibidirler ve davet edilmeleri halinde bunlar, diyalog guruplarının çalışma oturumlarına katılabilirler." Nitekim Husilerin cemaatinin temsilcileri, özellikle Amerikan Büyükelçisi olmak üzere on ülkenin Büyükelçilerinin katılımına itiraz etmişler ve Firestein'in katılacağı oturumlardan çekilmekle tehdit etmişlerdir.

Yemen'de yapılacak bir sonraki diyaloga katılacak siyasî güçlerin tamamı, Yemen'deki değişim ayaklanmasının durdurulmasından ve bunun, bundan sonraki adını Körfez Girişimi yapmak amacıyla Salih'i yönetimden uzaklaştırmak için 30-60 günlük planla söndürülmesinin ardından Körfez rejimlerini arkasında durduğu "G-10 gurubu" için bir örtü olarak alan Batılı ülkelerin müdahalesini ve Batı ülkelerinin diyalogun gözlemcisi olmasını zımnen kabul etmişlerdir. Halbuki diyaloga katılan siyasî tarafların önünde, şartlarının konulduğu ve bentlerinin reddedildiği çok ucuz kazançların gerçekleşmesinden başka bir şey yoktur. Özellikle de bu taraflar, İslam'ın fikirlerini ve hükümlerini bir kenara atıp uluslar arası konunlar ve sözleşmeler temelinde muamele etmeye başlamışlar, Batılı müdahalede yanlış bir şey görmemişler ve bunların ortaya attıkları çözümleri kabul etmişlerdir. Dahası bu siyasî taraflar arasında, diyalogun düzenlenip başarılı olması için Batı'nın katılımından başka garantörlerin olmadığına inanan kimseler bulunmaktadır!

Ancak bu taraflar, şuan içinde bunduğumuz trajedilerin arkasındaki sebebin, geçen elli yıl boyunca süren Batılı müdahalenin olduğunu görmemektedirler!

El-Hak Subhânehu ve Te'âla, şöyle buyurmaktadır:

وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, kafirler için müminler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]

O halde bizim içimizde onların bizim aleyhimize yol kılmasını isteyen biri nasıl olabilir?

Batı'ya gelince; fikirleriyle, sistemleriyle, hükümleriyle ve ülkelerinin bizim aleyhimize çatışmasıyla hayatımızı ifsat etmesinin ardından "uluslar arası kararların" olduğu siyasi çalışmaları ve siyasilerinin, Büyükelçilerinin ve elçilerinin açıklamaları yoluyla Yemen'e katılmaya devam etmesi, sorunları çözmek için değildir. Çünkü sorunların nihai olarak çözülmesi, bizim üzerimizdeki egemenliğinin sona ermesi anlamına gelmektedir. Ancak tüm bunların ateşini küller altında gizlemekte, çıkarlarını korumak, komşuların petrol tehdidini önlemek ve gemilerinin denizlerimizde güvenle hareket etmesini sağlamak için Yemen'deki siyasî rejimin çökmesini engellemektedir.

Yemen'de yapılacak bir sonraki diyalog, Batı fikirlerini, hükümlerini ve bizim üzerimizdeki egemenliğini kaldırıp atmak ve İslam'ın fikirlerini, sistemlerini ve hükümlerini, Hilafet Devleti'ni kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmak için tatbik mahalline getirmek yoluyla gerçek değişimin gerçekleşmesi için Yemen'deki siyasî tarafların önündeki bir fırsat olacaktır.


Dr. Muhammed Et-Taşî
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Bürosu Başkanı
Yemen Vilâyeti

Devamını oku...

Onur ve İzzet, Allah'ın İndirdikleriyle Hükmetmektedir

  • Kategori Kuveyt
  •   |  

Yerel arena, birkaç aydan beridir zorlu siyasî kriz hakkında eşi benzeri görülmemiş geniş halk hareketliliğine tanık olmaktadır. Nitekim siyasî vakıayı incelediğimizde, sorunun iki ana sebepte odaklandığını görürüz: Demokrasi ve kafirlerin nüfuzu. Demokrasiye gelince; o, hatalı bir fikirdir. Çünkü dini hayattan ayırmaya dayanmakta olup insan için de elverişli değildir. Çünkü demokrasi, vakıaya uygun olmadığı gibi insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemekten de acizdir. Çünkü ondaki doğru olan ölçü, çoğunluk olup buda hatalı bir ölçüdür. Tüm bunlardan da önce demokrasi, batıl bir sistemdir. Çünkü o, İslam akidesi ile çelişmektedir.

Kafirlerin nüfuzuna gelince; Kuveyt'in yöneticileri, Kuveyt (Hilafet Devleti'nin) olduğu Osmanlı Devleti'nden ayrılmasından günümüze kadar kafirleri kendileri için bir siper olarak almaktadırlar. Buda kafirler için Müslümanlar aleyhine bir yol vermektedir. Dolayısıyla kafir, ülkeyi kendi çıkarlarına hizmet etmesi için kullanmakta, hayali anlaşmalarla mallarımızı gasbetmekte, haksız ittifaklarla petrollerimizi yağmalamakta, kültürleriyle akıllarımızı zehirlemekte, hadaratıyla hayatımızı ifsat etmekte ve nüfuzuyla velayetimizi satın almaktadır. Bununda ötesinde irademizi gasbetmekte ve kendisini adım adım ve karış karış takip eder hale gelmemiz için bizleri saptırmaktadır.

Nitekim bir kişi şöyle söylese: Şu anki iç siyasî krizle kafirin nüfuzunun ne gibi bir ilişkisi vardır? Buna cevap şöyledir: Kafirin nüfuzu sayesinde, kısır bile olsa bizim üzerimize demokrasiyi dayatmakta, verimli bile olsa sistem olarak İslam'ı almamızı engellemekte ve bir hayat nizamı ve kuvvetin, izzetin, gücün ve onurun esası olması sıfatıyla İslam'ı bizden gizlemek için bizleri fasit kültürüyle işgal etmektedir.

Bu krizden çıkmanın köklü çözümü ise demokrasi ve kafir nüfuzun olduğu nedenlerine çözüm getirmekle olacaktır.

Demokrasiye gelince; onun kaldırılıp atılması ve ona alternatif yönetim nizamı olarak Allah'ın kitabı, Resulünün sünneti ve bu ikisinin irşat ettiklerinin alınması gerekmektedir. Zira İslam, insan fıtratına uygun bir akideye dayanmakta olup aklı ikna etmekte, kalbi mutmain kılmakta ve insanın vakıasıyla örtüşmektedir. Çünkü İslam, kainatın, insanın ve hayatın yaratıcısından gelmiştir. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14]

Dolayısıyla insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemeye muktedir olan odur. Çünkü o, insanların bütün sorunlarına dönük çözümleri kapsamaktadır. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ "Bu kitabı da sana, her şey için bir açıklama olarak inzal ettik." [en-Nahl 89]

Dolayısıyla hak olan ölçü, delil olup çoğunluk değildir.

قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ "De ki: Allah'a itaat edin, Resule itaat edin." [Nur 54]

Dolayısıyla o, yani İslam verimlidir. Çünkü insanlar ona iman etmekte ve onun üzerinde birleşmektedirler.

لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ َ "Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların kalplerini birleştiremezdin, Ancak Allah onların aralarını birleştirmiştir. " [Enfal 63]

İslam'ın tatbik konumuna gelmesinin imkansız ve bir kurgu olmadığı bilinmektedir. Çünkü Allah bunu emretmiş olup Subhânehu ise gücümüzün yetmediği ve taşımaya gücümüzün yetmeyeceği bir şeyi bizlere emretmez. Nitekim Hizb-ut Tahrir, yönetim nizamı, devlet cihazları, ekonomik nizam, içtimai nizam, öğretim siyaseti, harici siyaset ve diğerleriyle ile ilgili Hilafet Devleti'ne dönük 191 maddelik bir anayasa taslağı istinbat etmiştir.... Bu ise yayınlanmış olup birçok insanlar tarafından da bilinmektedir. Dolayısıyla şayet insanlar, aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne davet edilirlerse, iman eden bir mümin Allahuteala'nın şu kavlinden dolayı buna asla ihtilaf etmeyecektir:

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا "Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve resulüne davet edildikleri zaman, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. " [en-Nûr 51]

Kafirin nüfuzundan kurtulmak için pratik adımlara gelince; herhangi bir yabancı ile yapılmış olan bütün anlaşmaları ortadan kaldırmak, bütün yabancıların askerî varlığını ortadan kaldırmanın yanı sıra bütün yabancıların her türlü askerî imtiyazlarını ortadan kaldırmak ve Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın olduğu sömürgeci devletlerle olan diplomatik ilişkileri kesmekle olacaktır.

Kafirin nüfuzundan kurtulmak imkansız olan bir mesele değildir. Çünkü Allahu [Subhânehu ve Te'âla], kafirler için müminler aleyhine bir yol (egemenlik) kılmayı haram kıldığında bunu bize emretmiş ve emanımızın Müslümanların emanı olmasını vacip kılmıştır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, kafirler için müminler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]

Dolayısıyla kafirleri dost edinmeyi haram kılmasının yanı sıra müminleri dost edinmeyi vacip kılmıştır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ "Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin." [En-Nisâ 144]

Dolayısıyla Allahu Subhânehu, gücümüzün yetmediği ve taşımaya gücümüzün yetmeyeceği bir şeyi bizlere emretmez.

 

Halkımıza da deriz ki;

Bizim şeri vacibimiz, şayet üzerimize bir münkeri uygular, haklarımızdan bir hakkı sindirir ve haklarımızdan bir hakka tecavüz ederse yöneticiyi muhasebe etmek, onu inkar etmek ve onu ciddi bir şekilde hak üzere sınırlandırmaktır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ "Aranızda hayra (İslam'a) davet eden, marufu emredip münkerden nehyeden bir ümmet (siyasi bir hizb) bulunsun." [Âl-i İmrân 104]

Ve Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

والذي نفسي بيده لتأمرن بالمعروف ولتنهون عن المنكر أو ليوشكن الله أن يبعث عليكم عقاباً منه ثم تدعونه فلا يستجاب لكم "Nefsim elinde olan yemin olsun ki; ya marufu emreder ve münkerden sakındırırsınız yada Allah, katından size bir ceza gönderir. Sonra O'na dua edersiniz ama (artık) icabet edilmez." [Tirmizi ve Ahmed Müsnedi'nde tahriç etti]

Nitekim ortak şeri naslar, kati olarak yöneticiyi muhasebe etmenin vacip olduğuna delalet etmektedir. Ancak naslar, anlaşmazlığın Allah'a ve Resulüne, yani demokrasiye, çoğunluğa, dış bağlantılara ve çıkarcı hesaplara değil de şeri delil olan Kur'an ve sünnete götürmenin vacip olduğuna da delalet etmektedir. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ "Eğer herhangi bir hususta çekişirseniz, -Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve resule götürün." [en-Nisâ 59]

O halde Allah'tan ittika ediniz ve demokrasi, laiklik ve sivil devlet serabının arkasında nefes tüketmeyiniz. Ayrıca zayıfın güçlüye takip ettiği küfre tabii olmayınız. Zira sizler, akideniz, dininiz ve imanınızla insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çok iyi biliniz ki kafirler, sizin açık düşmanınız olduğu gibi onlar içlerinden sizlere öfkelenmekteler, zaten inkar edivermenizi istemekteler ve onların dinlerine tabii olmadıkça da asla sizden razı olmayacaklardır.

Sivil devleti, demokratik mekanizmayı ve beşeri anayasanın etkinleşmesini talep etmek yerine...; şeri vacibimiz, İslam akidesini düşüncenin temeli ve İslamî kültürü de düşüncenin ve amalin aracı alarak Allah'ın ve Resulünün emrine uyup amel etmek ve Raşidi Hilafet Devleti'nin gölgesinde Allah'ın kitabının ve Resulünün sünnetinin tatbik edilmesini talep etmektir.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER