Perşembe, 22 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Rusya, Allah İle Olan Savaşını Artırmakta ve Hizb-ut Tahrir Şebâbını Tutuklamaktadır

Rusya İçişleri Bakanlığı, yayınlamış olduğu açıklamada şunu ilan etmiştir: "Bakanlığa bağlı Aşırılıkla Mücadele Genel Kurumu Üyeleri, 12.11 Pazartesi günü, Moskova mescitlerinde yeni üyeler kazandırmak için çalışan 6 örgüt üyesinin tutuklanmasının ardından terörist bir örgüt olması itibarıyla Rusya Yüksek Mahkemesi tarafından yasaklanan "Hizb-ut Tahrir İslamî" dinî örgütün hücresini dağıtmak için Rusya Federal Güvenlik Servisi ile işbirliğine girmişlerdir. Nitekim ikamet yerlerinin incelenmesinin ardından dokuz el bombası, silah ve mühimmatların yanı sıra aşırılık yanlısı ve yeni üyeler kazandırmanı keyfiyetine dönük başka yayınlar bulunmuştur." Dolayısıyla bomba ve silah bulduklarına yönelik bu iddiaları, bir iftira ve yalandan ibarettir. Zira onların tek bildikleri şey, açıkça yalan söylemektir. Ancak bulduklarını iddia ettikleri silahlar İslamî kitaplar ise o başka.

قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ "Allah onları katletsin. Nasıl da döndürülüyorlar!" [Munafikun 4]

Rusya otoriteleri, İslam'a ve Müslümanlara tuzak kurmakla yetinmemişler, davet taşıyıcılarına, özellikle de Hizb-ut Tahrir şebâbına yönelik şerri de açığa çıkarmışlardır. Zira onların İslam'a dönük düşmanlıkları, artık çok açık bir hale gelmiştir. Nitekim rejimin Çeçenistan'daki kardeşlerimize karşı işlediği katliamları akla hayale gelmeyen aşağılık eylemler yoluyla muhlis davet taşıyıcılarına yönelik baskılar, takibatlar, tutuklamalar, katliamlar ve gasplar takip etmiştir. Zira belki de azimet ve iman ehlini sarsabiliriz ve onları alemlerin Rabbinin razı olduğu davet yolundan döndürebiliriz diye davet taşıyıcılarının kadınlarını, kardeşlerini ve analarını takip etmeye başlamışlar. Ancak heyhat ki heyhat!

Bu Stalinist rejimin şerleri hiç kesilmemektedir. Zira o, Fransa, Belçika ve benzerlerinin olduğu diğer despotik rejimlerin yolunda yürümektedir. Mesela ülkenin güneyinde bulunan "Stavropol" bölgesindeki Rus okullarında başörtüsünü yasaklamış ve mücrim Rusya güçleri, 17 Ekim Çarşamba günü Prusya'daki Müslüman "Kazan" şehrindeki "el-İhlas" Mescidi'ne bir baskın düzenlemişlerdir. Zira gerek mescit gerekse mescit imamının evi aranmış ve imam Hizb-ut Tahrir liderleriyle bağlantısı olmakla suçlanmıştır. Nitekim bu cürüm serisinin son faslı, yaklaşık 20 yaşındaki bir Hizb-ut Tahrir şebâbının tutuklanması, onlardan 6'sının mahkemeye gönderilmesi ve silah ve mühimmat bulundurmak yoluyla terörist eylemlerde bulunmakla suçlanmaları olmuştur. Halbuki Hizb-ut Tahrir'in, Allah'ın izniyle Rusya ve yöneticilerine rağmen çok yakında kurulacak olan Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet'i kurmak yoluyla kerim İslamî hayatı yeniden başlatmak olan hedefini gerçekleştirmek için maddî eylemler kullanmadığı gerçeğini bizzat Rusya rejiminin yanı sıra uzak yakın herkes bilmektedir...

İslam'a ve ehline karşı kindar olan hilekar ve yalancı Rusya rejiminin hakikati işte budur. Zira o, gerek İslam'ı gerekse Müslümanların birliğini ve ahengini görmeye hiç katlanamamaktadır. Dolayısıyla onların, Allah'ın dinine olan kinleri ağızlarından dökülmekte olup kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür.  Bundan dolayı belki de bazı insanların onayını alabiliriz diye yalan üzerine yalan uydurduklarını görmekteyiz. Buda işlemiş olduğu en iğrenç eylemleri haklı çıkarmak içindir. Nitekim göklere çıkardığı aşırılıkla mücadele sloganı ise buna dair kanıttan öte bir şey değildir. Ayrıca onun, İslam'a tuzak kurmak ve Müslümanlara zarar vermek noktasındaki kindar politikalarını uygulamak için maskesinin arkasında sakladığı ise daha az değildir.

Bu mevcut Rusya rejiminin, selefi olan Sovyetler ile hiçbir farkı yoktur. Zira kendi topraklarında yaşayan tüm  mustazaflara dönük zulmü, baskıyı ve despotizmi ondan miras almıştır. Bundan dolayı eski Sovyetler Birliği'nin hızla dağılması doğaldır. Çünkü o, insanları demir yumrukla, zulümle ve işkenceyle yönetmekteydi. Bundan dolayı onun kalın pençesinden kurtulmak için yakaladıkları ilk fırsatta onu terk etmişlerdir. Şimdi de bizler, doğrudan yada dolaylı olarak bu mücrim rejim tarafından egemen olunan İslam ülkelerine, bu terörizmin pençesinden kurtulmak için ciddi bir şekilde çalışmayı müjdelemekteyiz. Dolaysısıyla böylece ülkeler, sömürgeci zalim Rusya'nın boyunduruğundan kurtulacak ve Allah'ın izniyle çok yakında kurulacak olan Hilafet Devleti'nin bir parçası olacaklardır.

Ey Rusya'nın Zulmü Altında Bulunan Bölgelerdeki Müslümanlar!

Rusya rejimi, hiç utanmadan ve sıkılmadan size ve dininize karşı düşmanlık ilan etmiştir. Peki o halde Allah'ın dini hususunda bu rezilliği yapmasına izin verecek ve bu zalim kanunlarının mahzenlerinde hapsedilmiş bir şekilde onun zincirlerine bağlı kalmaya devam mı edeceksiniz?! İnanın sizin için, Allah'ın emrine bağlanmaktan, O'nun hak olan metoduna sımsıkı sarılmaktan, zalim ve facirin karşısında durmaktan, hiç korkmaksızın ve tereddüt etmeksizin hakkı haykırmaktan, İslam ülkelerinde Raşidi Hilafet'i kurmak ve Müslümanları zayıf gören ve onlara en iğrenç işkenceleri yapan tüm ödlek tagutları kaldırıp atmak için Hizb-ut Tahrir içerisindeki kardeşlerinizle birlikte ciddi, muhlis ve azimli bir şekilde çalışmaktan başka bir çözüm yoktur. Dolayısıyla bütün insanları kölelik zincirlerinden kurtaracak, Tahir ve iffetli bütün özgürlere onurunu geri iade edecek, adalet ve insaf ölçüleriyle hükmedecek ve hiçbir renk ve din ayırımı yapmaksızın hakkı gerçekleştirecek olan bizzat İslamî "Hilafet" Devleti'dir.

قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz." [Âl-i İmrân 118]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Endonezya'dan, Petrol Havzası İdaresi (El-Mahakam) Hakkında Bir Beyan

Endonezya-Total Şirketinin idare ettiği sözleşmenin sona ereceği 2017 yılından sonraki Petrol ve Doğalgaz Havzası İdaresi (Mahakam) hakkındaki uzun ve zorlu müzakerelerin ardından bu müzakereler, Endonezya hükümetinin, bunu "Pertamina" devlet şirketinin idare edeceği kararı almasıyla sonuçlanmıştır. Ancak bu şirket tek başına olmayacak, bilakis bunun %30'una özel "Total Endonezya Inpex" şirketi ve diğer %70'ne ise devlet şirketi ortak olacaktır. Nitekim hükümet, devlet petrol şirketi ile özel şirketin ortaklığına, sözleşmenin sona ermesinden önceki beş yıl boyunca yada geçiş sürecinin başlamasından önce takip edilen beş yıl boyunca meydana gelen teknik sorunları gerekçe göstermiştir... Nitekim sözleşmesi sona erecek olanın sadece Mahakam havzası olmadığı bilakis aynı şekilde doğalgaz şirket sahalarındaki 72 sözleşmeden 26'sının da 2021 yılında sona ereceği bilinmektedir ki bunlar şunlardır:

 

1- 05. Temmuz 2013 / Expan Nusantara, Kampar Blok.

2- 05. Temmuz 2013 / Expan Nusantara, Güney Sumatra Extension.

3- 13. Kasım 2013 / Chevron Pasifik Endonezya, Siak.

4- 09. Ocak 2015 /  Intermega Sabaku, Salawati (A ve D Salawati).

5- 29. Kasım 2015 / JOB Pertamina-Costa Intl Grubu, Gebang.

6- 07. Eylül 2016 / ConocoPhillips-Endonezya, Koridor.

7- 15. Ekim 2016 / PetroChina, Kepala Burung.

8- 30. Mart 2017 / Total E & P Endonezya, Mahakam.

9- 31. Mart 2017 / Chevron Endonezya Şirketi, Attaka.

10- 01. Ağustos 2017 / ExxonMobil Oil Endonezya, "B" Blok.

11- 28. Şubat 2018 /  JOB Pertamina-PetroChina Doğu Java, Tuban.

12- 28. Şubat 2018 / JOB Pertamina-Talisman Ogan Komering.

13- 28. Şubat 2018 /  PetroChina, Tuban.

14- 07. Ağustos 2018 / VICO-Endonezya, Sanga-Sanga.

15- 06. Eylül 2018 / CNOOC SES, Güney Doğu Sumatera.

16- 06. Eylül 2018 / Maxus Güney Doğu Sumatera BV, Güney Doğu Sumatera.

17- 16. Eylül 2018 / Mobil Exploration Endonezya, NSO ve NSO Extension Blok.

18- 16. Ekim 2018 / ConocoPhillips Endonezya, Güney Natuna Deniz Blok "B".

19- 25. Ekim 2018 / Chevron Endonezya Firması, Pasir Barat.

20- 16. Kasım 2018 / Operatör (Putra Kencana Diski Petrol), Nama Blok (Diski).

21- 01. Mayıs 2019 / Intermega Sabaku Linda, (A, B, C / G ve Sele).

22- 06. Temmuz 2019 / JOB Pertamina-Golden Spike Endonezya, Raja Blok.

23- 31. Ekim 2019 / Kalrez Petrol (SERAM), Renewal-Bula Blok.

24- 23. Nisan 2020 / JOB Pertamina-PetroChina Salawati, Salawati.

25- 23. Nisan 2020 / Lapindo Brantas, Brantas.

26- 04. Ağustos 2020 / Kondur Petrol SA, Malakka Boğazı Blok.

 

Binaenaleyh Hizb-ut Tahrir / Endonezya ile diğer İslamî örgütler aşağıdaki hususları açıklar:

1-(Mahakam) havzası idaresinin, sadece %70'nin Pertamina devlet şirketine ve geriye kalan %30'nun da özel Total Endonezya Inpex şirketine teslim etme projeleri ve girişimleri reddedilmelidir. Çünkü Mahakam'ın havzasında bulunan petrol ve doğalgaz, İslam'da kamu mülkiyetindendir. Dolayısıyla şeran vacip olan devletin, bunların sadece %70 oranını değil tamamen %100'nü idare etmesidir. Buda insanların menfaati ve refahları içindir. Özel şirketlerin %30 oranına ortak olmasına gelince; bu, İslam'daki kamu mülkiyeti hükümlerine aykırıdır. Zira o, teba için olup başkalarının özel mülkiyet olarak mülk edinmeleri caiz değildir. Hükümetin teknik sorunlar olduğu şeklinde bahsetmiş olduğu gerekçe açısından olana gelince; bir devlet şirketi olan Pertamina, bu sorunları çözmeye dönük teknolojik yeteneğe sahip değildir. Dolayısıyla bu gerekçe sorgulanmalıdır. Ayrıca Endonezya'da, petrol havzasını idare etmeye ve bununla ilgili teknik sorunları çözmeye muktedir olan insan gücü bulunmaktadır. Nitekim Endonezya jeologlar ve Uzmanlar Derneği (Rovicky Dwi Putrohari) Genel Müdürü bu şekilde bir açıklamada bulunmuştur. Finansal yöne gelince; bu şekilde bir sorun yoktur. Zira tesislerin tamamı, ödenek müddeti sona eren petrolleri üretmek içindir.

2-Yukarıda geçtiği üzere sadece (Mahakam) havzasının değil, bilakis müddeti sona erecek olan petrol havzalarının tamamının, devlet şirketi olması itibarıyla (Pertamina) devlet şirketinin idare etmesi için devlete iade edilmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla %100'nün devlet şirketi tarafından idare edilmesi farzdır. Dolayısıyla da bunun, insanların refahının sağlanmasında olumlu sonuçları olacaktır. Sonra bu, gerek şuan gerekse ileride gerekli enerjiyi sağlamaya dönük stratejik bir plan olması itibarıyla ülkedeki insanların maslahatı için petrol ve doğalgaz üretimine yönelik gerçek bir garantidir.

3-Hizib insanlara, şeriatın yeniden tatbik edilmesi ve Hilafet'in kurulması için cemai bir şekilde çalışmanın zaruretini vurgular. Zira Hilafet Devleti'nin gölgesinde şeriatın tatbik edilmesiyle insanların refahı için devlet tarafından ülkedeki devasa servetlerin idaresi gerçekleşecek, Allah'ın izniyle devleti, ideolojik, siyasî, ekonomik ve askerî olarak tamamen özgür kılacak ve aynı şekilde sömürgeci devletlerin nüfuzundan da kurtaracaktır. Dolayısıyla bugün olduğu gibi olmayacaktır.


Muhammed İsmâ’îl Yusanto
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Endonezya

Devamını oku...

Gazze'ye Yardım Etmek, Sükunete Yada Şehitlere Taziyede Bulunan Heyetlere Çağrıda Bulunan Arabulucularla Olmaz Ancak Sabah Akşam Yahudi Varlığına Darbe Vuracak Çok Büyük Sayıdaki Ordularla Olur

  • Kategori Hizb
  •   |  

Birbiri ardına dört gün boyunca Gazze, Yahudi varlığı tarafından karadan, denizden ve havadan bombalanmıştır. Dolayısıyla onlarca şehit ve yüzlerce de yaralı vardır... Özellikle nesepte akraba olan İslam ülkelerindeki yöneticiler(!) ise ölü ve yaralıları saymaktalar, kınama ve inkar yarışına girmekteler, yumuşak, dahası şamatalı konuşmalarla protesto etmektedirler! Nitekim Yahudi varlığının bölgedeki vaftiz babası olan Katar'ın Dışişleri Bakanı, devekuşu tüylü sarayı yoluyla Yahudi saldırısının "cevapsız kalmayacağı" şeklinde söz verip tehditte bulunmuştur! Sonra birbirleriyle iletişim kurarak Gazze'de meydana gelen trajediler hakkında sohbet etmişler, meydana gelenlere dönük üzüntülerini göstermişler ve sükunet için arabulucular yada taziye için heyetler gönderme sözü vermişlerdir... Sonra heyetler aralarında oldukları halde Gazze'ye dönük bombalama devam etmiş ve yöneticiler kıllarını dahi kıpırdatmamışlardır! Bilakis onların en iyi yöntemleri, sabah güne şu sözleriyle başlamalarıdır: "Sabahın erken saatlerinde Amerika Devlet Başkanı Obama'yı aradım ve aramızda bu saldırıların durmasının önemi ve tekrar etmemesi hakkında bir konuşma geçmiştir." Dolayısıyla sabah güne, Yahudi varlığının güvenliğinin koruyucusu Obama ile saldırının durmasının önemi hakkındaki konuşmayla başlamaktadır...! Halbuki bunun yerine güne, sabah namazını kılıp Yahudilerin elleriyle akıtılan Gazze halkının kanlarına yardım etmek için orduyu harekete geçirmekle başlanmalıdır. Dolayısıyla onun lisanı hali şöyle olmalıdır: "Kana kan ve dişe diş." Ancak bunun yerine güne, Obama ile konuşarak başlanmaktadır! Bundan daha da kötüsü, onların dostu şöyle bir soru sormaktadır: O zaman sizinle devrik yöneticiler arasında ne far var ki? Zira onlar da Büyükelçiyi çekmekte, saldırıyı kınamakta ve Obama ile de konuşmaktaydılar...! Buna ise şöyle bir cevap verilmektedir: burada bir far var! Zira bizler bunu çok hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. Devrilenler ve onların aveneleri ise bunu çok yavaş yapmaktaydılar!

Ey Müslümanlar!

Çok garip olan şey İslam ülkesinin işgal edilmesi sonra da izdiham içerisinde onun kurtuluşunun helak edilmesidir. Dolayısıyla sahih bir çözümün dışındaki tüm çözümler aranmakta ve emri vaki ile insanlar saptırılmaktadırlar. Sanki Yahudilerin mevcut bir devleti varmış gibi. Halbuki ortada bizim ile onlar arasında sınırla ilgili sorunlar bulunmaktadır. Zira Camp David'te veya Vadi-Araba'da veya Doha'da veya diğer yerlerde gizli yada açık anlaşmalar imzaladık! Sonra ülkeler arasında sınırlar üzerinden meydana gelen çatışmalardan değil uluslar arası kanunlara saygı duyulmasından bahsettik. Ardından bunun için yerel, bölgesel ve uluslar arası arabulucular araştırdık ve hakikat olan bir şeyi yaptığımızı zannettik. Halbuki savaş için Allah müminlere yeterdi!

Mesele böyle değildir ey Müslümanlar! Bilakis durumun gerçeği, Yahudilerin Filistin'i gasbetmeleri, orada bir devlet kurmaları ve halkını da buradan çıkarmalarıdır. Dolayısıyla bizleri katledenlere ve yurtlarımızdan çıkaranlara karşı yedi kat gökyüzünün ötesindeki Allah'ın hükmüne icabet eden mümin ve güçlü bir ordu olmadıkça, bu devlet ortadan kalkmayacak ve Filistin de halkına geri iade edilmeyecektir.

وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ "Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın." [el-Bakara 191]

Peki Allah'ın kalbine, kulağına ve gözüne perde çekmiş olduğu kimseler dışında bu durumdan  habersiz olan var mı Allah aşkına? Filistin'i halkına geri iade etmekten, onu gasbeden varlığı ortadan kaldırmaktan ve Filistin halkını çıkardığı gibi onu da (yurtlarından) çıkarmaktan başka bir çözüm var mı Allah aşkına?

Ey Müslümanlar!

Bizim musibetimiz, insanlar için yas tutan yöneticilerimiz ile onların bir avuç  aveneleridir... Dolayısıyla bizler de Yahudilerle savaşmaya muktedir değiliz. Çünkü bizim elimizde onların silahları gibi silahımız bulunmadığı gibi onların yardımcıları gibi yardımcılarımız da bulunmamaktadır!

كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَقُولُونَ إِلا كَذِبًا "Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey de söylemiyorlar." [Kehf 5]

Nitekim bizim elimizde bilekteki bilezikler gibi Yahudi varlığını kuşatacak çok silahlarımız vardır... Ancak bunlar, ne Yahudi varlığına nede sömürgeci kafirlere karşı ortaya çıkarılmaktadır. Bilakis bunlar sadece İslam ülkelerinin halklarına karşı ortaya çıkarıldığı gibi... Filistin gaspçısı Yahudi varlığı ile savaşmak için silahlanan Sina'daki direnişçilere karşı ortaya çıkarılmasının yanı sıra Suriye'deki insanları, ağaçları ve taşları katletmek için ortaya çıkarılmaktadır. Ayrıca bizler rejimin, daha önce hiç tanık olmadığımız silah çeşitlerini görmekteyiz! Dahası  Pakistan uçakları, Amerikalılara yardım etmek amacıyla Kabileler bölgesindeki Müslümanları bombalamak için ortaya çıktığı gibi Güney Sudan'ın zayi edildiği bir sırada Sudan'daki insanlara baskı yapmak için ortaya çıkmaktadır...! Bu hususların dışında bir de Allah'a, Resulüne ve müminlere icabet etmeyen yöneticiler gelmektedir... Ama onlar, Yahudilere yardım etmek için konuşmaktadırlar. Vallahi bizim yardımcımız Allah'tır ve onların ise yardımcıları yoktur.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آَمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لا مَوْلَى لَهُمْ "Bu, Allah'ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kafirlere gelince, onların yardımcıları yoktur." [Muhammed 11]

Sonra Yahudi varlığının birinci yardımcıları bizzat yöneticilerin kendileri olup bu Yahudi varlının gücüyle insanları saptırmaktadırlar. Halbuki şayet onlar, dürüst ve samimi bir şekilde savaşmaları için Müslümanların ordularına bir alan açmış olsalardı bu Yahudi varlığının gücünün örümcek ağından daha zayıf olduğunu göreceklerdi...

Ey Müslümanlar!

Gazze'nin Tahir zeki kanlarına, sükunet için arabuluculuk yapmak amacıyla Gazze'yi ziyaret eden tarafsız arabulucular yardım edemeyeceği gibi taziye için Gazze'ye gelen bir heyet de yardım edemez. Ayrıca Melik'in veya Devlet Başkanı'nın veya Emir'in yatak odalarının ötesine geçmeyen ateşli açıklamaları da yardım edemez. Zira onların hepsi, bıyıklarının altından aptal aptal gülmektedirler! Dolayısıyla düşmanlar onları ciddiye almadığı gibi onların yanında ciddi bir etkileri de yoktur... Bunun yanı sıra onların gözlerinden önce kendi gözleri kör olmuş adamların dışında bu ümmetin akil adamları da onları kayda almamaktadırlar. Zira onlar, bu veya şu yöneticiler için alkış tutup durmaktadırlar. Çünkü onlar, kazazedeleri için taziye ve sabır dileklerini göndermekteler ve Yahudi varlığı da taziye heyeti yanı başlarında iken onları bombalamaktadırlar...!

Gazze halkının kanlarına, o veya bu yardım edemez. Ancak Sina'dan, Ürdün nehrinden, Güney Litani'den ve Golan'dan harekete geçecek olan ordular yardım edebilir ki bunların tamamı veya bir kısmı Yahudi varlığını inletecektir... Zira bunlar, kanatları arasında Ebi Bekir [Radıyallahu Anh]'ın Şeytan'ın vesveselerini bile unutturacak yeminini taşıyan ordulardır... Hakeza ey Müslümanlar! Filistin'in kanlarına, Salahaddin'in askerlerinin elleriyle yardım edileceği gibi aynı şekilde ez-Zahir Baybars'ın askerlerinin elleriyle yardım edilebilir. Aynı şekilde Yahudi varlığı ile savaşmak için yanıp tutuşan Müslüman askerlerin elleriyle yardım edilmesi gerekmektedir... Hakeza Gazze halkının zeki kanlarına, bunun dışındaki hiçbir şeyle yardım edilemez ve gözü ve basireti kör, dünyası kör ve ahireti kör olmuş birinin dışınki aklı başında biri de bundan başka bir şey söyleyemez.

وَمَن كَانَ فِى هَـٰذِهِ أَعْمَىٰ فَهُوَ فِى ٱلآخِرَةِ أَعْمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلاً "Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır." [İsra 72]

Ey Müslümanların Ordularının İçerisindeki Sadık Askerler!

Hiç içinizde, bu yöneticileri Yahudi varlığı ile fiili savaş muamelesi yapmaya mecbur bırakacak ve bu varlığı kökünden  söküp atmak için orduları harekete geçirecek aklı başında bir adam yok mudur...?

Hiç içinizde, bu yöneticilere asi gelecek ve bu gaspçı Yahudi varlığını kökünden söküp atmak amacıyla Allah ve Resulünün hoşlandığı cihad için kolordusunu yada tugayını harekete geçirecek dayanaklı ve sert mümin bir adam bir adam yok mudur? Zira bir tugayın açmış olduğu ateşi diğer tugayların ateşleri takip edecek olursa zalim ve adaletsiz bir yöneticinin bunları durdurması imkansızdır. Nitekim böylece hayır ve nusret için yarışanlardan olursunuz.

إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ "Eğer siz Allah'a [Dinine ] nusret verirseniz Allah da size nusret verir ve ayaklarınızı [Dini üzere] sabit kılar." [Muhammed 7]

Hiç içinizde, Allah'a, Resulüne ve Hilafet'i kurmak için çalışan Allah'ın kullarına nusret verecek aklı başında bir adam yok mudur? Dolayısıyla ensarın siretini iade edenlerden olduğunuz gibi dünyanın ve ahiretin izzetine tanık olacaksınız. Böylece Allah sizlere, sizlerin eliyle gerek yeniden Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet'i kurmak müjdesini gerekse Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Yahudilerle savaşma ve onlara galip gelme müjdesini gerçekleştirmeyi ikram edecektir. O halde müminleri müjdele.

Ey Sadık Askerler!

Hizb-ut Tahrir, sizler için güvenilir bir nasihatçidir. Şüphesiz Allah için tarihin mafsallarını ortaya çıkaracak adamlar vardır. O halde sizler, onlardan olunuz...

Vallahi Allah, İslam'ın izzeti olan Hilafet'i kurmak için nusret verecek ve arkasında savaşılan ve kendisiyle korunulan bir Halife olacaktır...

Vallahi, vallahi İslam'ın doruk noktası cihad, nusret yada şehitliktir...

Vallahi, vallahi sizleri elim bir azaptan kurtaracak olan ticaret, sözlerin en güzeli ve en doğrusu olan Allahu Subhânehu'nun şu kavline tabi olmaktır:

ٱنْفِرُواْ خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُواْ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِى   سَبِيلِ ٱللَّهِ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ "(Ey müminler!) Gerek hafif gerek ağır olarak savaşa çıkın. Mallarınız ve canlarınız ile Allah yolunda cihat edin! Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." [Tevbe 41]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayeti: Kahire Al Fath Camisinde Kampanya

  • Kategori Foto
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayeti "İslam devleti anayasası"nı tanıtım amacıyla düzenlediği geniş kapsamlı kampanyanın devamı olarak, 2 Muharrem 1434 Hicri  16 Kasım 2012 Cuma günü "Mısır'ın anayasası İslami anayasa olmak zorundadır" başlığı altında Kahire Ramses'de, Al Fath Cami önünde bilgilendirme çadırı kurmuşlardır. Çok sayıda kişi iştirak etmiş, oldukça pozitif tartışmalar gerçekleştirilmiş ve çok sayıda soruya da cevap verilmiştir.

Elhamdulillah

fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Her Yıl Bir Kez, Dahası Birçok Kez İmtihana Tabii Tutulduğunuz Halde Hala Hayatınızı Korumak İçin Çalışmanızın zamanı Gelmedi mi?

Müslümanların etkisini hissettikleri terörle mücadele yasasının geçmesinden birkaç gün sonra, yani 28. Ekim 2012'de nizami polis, iki kişiyi öldürmüştür. Bu kurbandan birisi, Mombasa'da nefis bir şekilde Kur'an-ı Kerim okumasıyla bilinen 44 yaşındaki Ömer Farac'tır. Nitekim kendisi vahşî bir şekilde öldürülmüştür. Zira başına ateş açılmış ve ardından beyninin dört bir tarafa yayılması için de cesedi pencereden atılmıştır! Ayrıca hanımı da ciddi bir şekilde yaralanmıştır. Zira polis, onun evine vahşî bir şekilde baskın yapmıştır. Çünkü kapıyı kırmışlar, göz yaşartıcı gaz bombası atmışlar ve gazın etkisi de sabah saat ona kadar devam etmiştir.


Bu barbar olayın ardından Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika, aşağıdaki hususları açıklar:

1- Kardeşlerimize ve onlardan öncekilere karşı işlenen şer, barbar ve vahşî terörle mücadele yasasının vakıasını göstermektedir. Nitekim bu ülkedeki Müslümanları korku içerisinde yaşamaya ve onları sanki yabancı bir ülkede mültecilermiş gibi olmaya sevkeden bizzat odur! Ayrıca günden güne artan bu cürümlerin insan haklarını çiğnemesi ve Kenya'daki yargı hükümleriyle çelişmesi, bu yasanın vatandaşlar arasında ayrımcılığı içerdiğinin açık bir işaretidir. Zira o, Müslümanları hedef alırken terörle mücadele ettiği iddia edilmektedir! Şu ana kadar bu cürümü, ne herhangi bir gurup ne insan hakları gurupları nede herhangi bir medya kurumu kınamıştır. Dolayısıyla şayet medya kurumları olmasaydı hükümet, Müslümanlara karşı olan bu gizli savaşa yardım ederdi. Nitekim hükümet, bunu isteyenleri susturmuştur.

2- Açıktır ki şuan terörizme karşı savaş yeni bir dönemece girmiştir ki oda; devletin, yargı takibatlarını yapmak yoluyla geçmişteki üslupları takip etmek yerine "teröristler" olarak isimlendirdiği kişilere karşı güç kullanmasıdır. Dolayısıyla birçok Müslümanın, kendilerine karşı mahkemede bekleyen davaları olmasına rağmen hayatlarını kaybettiklerini hatırlatırız. Daha üzücü olansa şimdiye kadar istihbarat ajanslarının, her defasında Müslümanların öldürülmesinin arkasında kimlerin durduğunu ifşa etmemesidir.

3- Bu yasa, özellikle başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin baskıları sonucunda geçmiştir. Dolayısıyla birkaç gün önce bu yasanın yürürlüğe girdiğini ve Amerika'nın, yasanın geçmemesi halinde Amerika bankalarına yatırılan milyarlarca dolarların kaybolma riske taşıdığı şeklinde Kenya'ya bir uyarı gönderdiğini hatırlatmak isteriz. Bundan dolayı yöneticiler, Amerika'ya itaatsizlik etmeye cesaret edememektedirler. Dolayısıyla Kenya, Müslümanları kurban yapmak için acilen yasa tasarısının geçmesini beklemektedir! Ancak garip olan kendilerini İslam'ı savunanların liderleri olarak isimlendirenlerin ve en son toplantıya katılanların, bu zalim yasanın çıkmasına katkıda bulunmalarıdır!

4- Kenya yöneticilerinin Müslümanlara karşı yapmış olduğu bu zulüm, okullarda, mahkemelerde ve benzeri yerlerde başörtüsünün yasaklanması da dahil onlara karşı uyguladığı büyük zulmün sadece bir parçasıdır. Dolayısıyla zulme dair bu örnekler, Amerika ile İngiltere'nin dünyanın dört bir tarafında fiilen liderlik ettiği "terörle mücadelenin" bir parçasıdır. Dolayısıyla da Pakistan, İngiltere ve Yemen gibi bu tür yasaların çıkarıldığı ülkelerde yaşayan Müslümanlar, bu tür zulümlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Nitekim Hizb-ut Tahrir, zulmün, adil İslam'ın fikrine karşı kendisini savunmak için silah gibi kuvvet kullanmaya başvuran Batılı ideolojilerin iflas ettiğine dair bir kanıt olduğuna itibar etmektedir.


Şaban Muallim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi
Doğu Afrika

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yahudi Varlığının Tekrar Eden Saldırılarına Tepki Mübarek Topraklardan Kökünü Kazımak için Oluşturulan Bir Bayrağın Altında Orduların İlerlemesiyle Olur

H. 08. Zilhicce 1433 Çarşamba gecesi  Hartum'daki Yermuk Sanayi Sitesine gerçekleşen büyük patlamanın akabinde Enformasyon Bakanı Ahmed Bilal Osman bir Basın konferansında, siteyi bombalayanın Yahudi devletçiği olduğunu açıklamış ve şöyle demiştir: "Bombalamayı gerçekleştirenin İsrail olduğuna inanıyoruz." Ayrıca saldırıda dört uçağın yer aldığını açıklayarak şöyle demiştir: "Patlayıcıların kalıntılarının arasında bulunan deliller, "İsrail'e" işaret etmektedir." Ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Tercih edeceğimiz zaman ve mekan hususundaki cevap hakkımız bizde saklıdır." Bunun yanı sıra Bakan, uluslar arası hukuka saygılı oldukları gerekçesiyle Sudan'ın BM Güvenlik Konseyi'ne şikayette bulunacağından bahsetmiş ve şöyle demiştir: "Büyük ülkelerin "İsrail'e" dönük hoşnutluklarını bilmemize rağmen böyle yapacağız."

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak bizler, bu önemli olay bağlamında aşağıdaki hakikatleri vurgularız:

Birincisi: Bu saldırı, türünün ilki olmadığı gibi bu ve daha önceki saldırılarda eli olanın Yahudi devletçiğinin olduğu şeklindeki suçlama da yeni olmamıştır. Zira "İsrail", 05. Ocak 2009'da Doğu Sudan'da birçok kez askerî operasyonlar gerçekleştirmesine, Kızıldeniz Eyaleti'nde onlarca "F-15 F-16" tarzı savaş uçakları kullanarak 23 araçtan oluşan bir konvoyu vurmasına ve Sudan halkından onlarcasını öldürmesine rağmen hükümet kılını dahi kıpırdatmamıştır. Yine "İsrail", 2009'un Martında "Hermes 450" tarzı insansız uçak kullanarak Sudan sahrasındaki iki konvoya saldırmasına rağmen aynı şekilde hükümet kılını dahi kıpırdatmamıştır. 05. Nisan 2011'de Apache uçakları tarafından Port-Sudan şehrinin etekleri üzerindeki bir otomobil hedef alınmış ve buda iki kişinin ölümüne yol açmıştır. Nitekim o zaman da hükümet, "İsrail'i" suçlamış ve gerçekleşmeyen bir tepki sözü vermişti! Yine 22 Mayıs 2012'de de 2011 Nisanında meydana gelen olaya benzer bir olay gerçekleşmiştir. Zira Port-Sudan şehrinde (Proda)  bir araba bombalanmış ve sahibi öldürülmüştü. O zamanda aynı şekilde hükümet, "İsrail'i" suçlamış ve ortada cevapla yada meydana gelen olayın tekrarının engellenmesiyle ilgili ciddi bir hareket olmaksızın bununla ilgili bir cevap sözü vermişti. Ardından o sırada o, mümin bir kavmin göğsüne şifa verecek bir cevap veremediğinden Sudan topraklarının derinliklerindeki bu hayati tesisin vurulması için bu operasyonun gerçekleşmesine cüret edilmiştir.

İkincisi: Bu, Allah'ın kendilerine zillet ve miskinlik damgası vurduğu Yahudilerin devletçiğine meydan okumada açık bir zaafiyettir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ ٱلذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوۤاْ إِلاَّ بِحَبْلٍ مِّنَ ٱللَّهِ وَحَبْلٍ مِّنَ ٱلنَّاسِ وَبَآءُوا بِغَضَبٍ مِّنَ ٱللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ ٱلْمَسْكَنَةُ "Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın gazabına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir." [Âli İmrân 112]

Dolayısıyla buda gökyüzünden kesintili karayla bağlantılı ulusal temele, dahası Sudan yöneticileri yoluyla ülkenin kalbinde ve başkentinde baskın yapar bir hale gelelim diye orduyu zayıflatan anlaşmalar sayesinde Sudan'ı parçalama ve bölme hususundaki planlarını uygulayan kafir düşman Amerika'ya dayalı Sudan devletçiğinin zayıflığının boyutunu göstermektedir.

Üçüncüsü: Bu tür saldırılara yönelik pratik cevap, ne tüketici sözlerle nede Enformasyon Bakanı'nın "İsrail'e" hoşnutluk duyduğunu itiraf ettiği BM Güvenlik Konseyi'ne gitmekle olur. Ancak cevap, İslam'ın söylediği gibi "İsrail'i" kökünden söküp atacak kuvvet hazırlamakla olur. Nitekim Allahu Azze ve Celle, şöyle buyurmaktadır:

وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ "Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvetten ve (cihad için beslenen) savaş atlarından hazırlayın ki hem Allah'ın düşmanlarını hem kendi düşmanlarınızı korkutasınız." [el-Enfâl 60]

Müslümanların yöneticilerinin düşman için devre dışı bıraktığı bu güçler, azim İslam ideolojisini temsil eden kuvvet unsurları ile tüm Müslüman güçleri seferber edecek olan Hilafet'in olduğu küresel devletidir. Dolayısıyla Hilafet Devleti olmadığı sürece zillet ve aşağılık acılarını tatmaya devam edeceğiz.

Her şeyden önce Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya tevekkül edip O'ndan yardım istemekle birlikte Müslümanların mübarek topraklarından kökünü kazımak için Yahudi varlığının üzerine ordular ilerlemelidir ki işte mutluluk budur:

بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "Allah'ın nusretiyle, zaferiyle (ferahlayacaklardır). Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 5]


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

MISIR: "HILAFET DEVLETİ... FARZİYETİ ve ANAYASASI"

  • Kategori Mısır
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayeti Marsa Matruh beldesinde Avukatlar Barosu kongre salonunda "HİLAFET DEVLETİ... FARZİYETİ ve ANAYASASI" başlıklı fikri panel düzenlemiştir. Panele konuşmacı olarak Hizb-ut Tahrir Vekili Muhammed Abdulkavi, Hizb-ut Tahrir Mısır Medya Bürosu Başkanı Üstad Şerif Zayid ve Al Azhar alimlerinden Şeyh Hasan Alcanini katılmıştır.

Tarih: Cuma, 24 Zilhicce 1433 H. 9 Kasım 2012 M.

Elhamdulillah

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER