Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

“Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.” [Muhammed 4]

2024 yılı 17 Ekim Perşembe günü, Yahudi varlığı ve Amerika, savaş meydanından kaçmaksızın düşmana karşı koyup hayatını kaybeden Yahya es-Sinvar’ın şehit olmasına sevindi. Umarız şehittir, biz hiç kimseyi Allah’a karşı temize çıkaramayız.

Yahya Sinvar’ın şehadeti, gözle görülen ve gözden kaçan gerçekleri ortaya koymuştur. Amerika’daki siyasetçiler, Sinvar’ın ölümüne Yahudiler kadar sevindiler. Bu durum, Amerika’nın Gazze’ye, mücahitlere ve tüm Filistinlilere hatta bütün Müslümanlara karşı büyük bir kin beslediğini göstermiştir. Sinvar’ın ölümü Müslümanları kızdırırken, kâfirleri sevindirdi.

Aksa Tufanı Operasyonu, ülkemizdeki küfrün başı Amerika’nın (Yahudi varlığının) üssüne ölümcül bir darbe vurmuştur. Ardından Amerika, kumda kaybolan su gibi yerle bir olan imajını yeniden kazandırmak için suçlu Yahudi varlığı eliyle üzerimize bomba yağdırdı. ABD ve Yahudiler, devasa ölüm makineleri karşısında sayıca ve teçhizatça az bir avuç mücahidi öldürerek büyük bir güç gösterisinde bulunmak istediler. Bu nasıl bir devlettir ki, bir adamın öldürülmesini büyük bir başarı ve zafer olarak addedebilir? Sahada gerçek bir savaşta hiçbir değer ve itibarı olmayan ülkeler ancak böyle yapar. Bu nasıl bir devlettir ki, aç bırakmayı, çocukları, kadınları ve yaşlıları yakmayı bir zafer olarak görebilir?

Kadınların ve çocukların çadırlarda yakılarak şehit edilmesi, Sinvar’ın savaş meydanında şehit düşmesi, saraylarında lüks ama zillet, itaat ve ihanet içinde bir hayat süren, zillet ve ihanetleri içinde diri diri gömülen Müslümanların yöneticilerin yüzüne adeta toprak serpmiştir. Amerika ve Yahudiler bu yöneticilerin burunlarını pisliğe, hayır, çamura sürtüyorlar ama farkında değiller.

Amerika ve onun savaş makinesi, kasıla kasıla öldürmekle, yakıp yıkmakla, yok etmekle ve aç bırakmakla böbürleniyor. Yöneticilerimizin duyguları ise tamamen körelmiş durumda. Akıl çağına ulaşmış en küçüklerimiz bile zulmü hisseder ve buna üzülür, ama aralarında en akıllı sayılan yöneticiler bile bu zulmü görmezden gelmektedir. Onlara yazıklar olsun, yaptıklarına lanet olsun!

Yahya Sinvar ve ondan önce düşmanlara karşı kararlılık, direniş, fedakârlık ve onur abidesi ve örneği sergileyen Gazzeli mücahitlerden hayatını kaybedenlerin şehadeti, İslam ümmetinin askerlerini derinden sarsan ateşli bir mesajdır. Az miktarda silaha sahip bu insanlar, şehit olana kadar cephede kalmayı yeğlemişlerdir. Sizler ise çoğunuz savaş deneyimi yaşamamış olmanıza rağmen savaşçı insanlar olarak anılıyorsunuz. Savaşta olması gereken sizlersiniz. Mücahitler savaşı ateşlemiş olabilir, ancak bu onları sizin temsilcileriniz veya vekilleriniz yapmaz. Onlar, sizi ayırıcı savaşa sürüklemek için sizi uyaran birer alarm mesabesindedirler.

Cennetteki makamlarınızın onların makamlarından daha üstün olmasını mı arzuluyorsunuz? Halbuki onlar size geldiler siz ise onlardan yüz çevirdiniz, onlar savaştılar, siz ise yardım etmediniz, onlar harekete geçtiler siz ise harekete geçmediniz. Hatta düşman sizleri aşıp geçti, siz ise onu engellemek için hiçbir şey yapmadınız. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra toprağını işgal etti, yine de seferber olmadınız. Oysa siz özgürlük savaşçılarısınız. Halkınız Gazze’de, Filistin’de ve Lübnan’da öldürüldü, yine de değişmediniz, Allah yolunda cihat etmediniz.

Düşmana darbe vuran bir avuç mücahidi kıskanıp harekete geçmenizin zamanı gelmedi mi? Kurtuluşun öncüsü, değişimin başlangıcı, tahtları parçalayan, sınırları çiğneyen bir hilal olmanın, parçalanmış ümmeti birleştirmenin, İslam ve cihat bayrağını dalgalandırmanın vakti gelmedi mi?

Düşmanın ölümden çok canımızı acıttığı kabadayılığına son vermenin ve yüreklerimize su serpmenin zamanı gelmedi mi? Ey İslam ordusu! Daha vakit gelmedi mi, daha vakit gelmedi mi?

Ey Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti! Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet! Allah’a güvenimiz sonsuz, çünkü O bizim Mevla’mızdır, kâfirlerin ise bir Mevla’sı yoktur. Vallahi Allah arandan şehitler seçecek ve sen kahramanlar doğurmaya ve üretmeye devam edeceksin. Bu yüzden ey ümmet ve orduları! Allah’ın şu çağrısıyla size sesleniyoruz:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ * ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنْزَلَ اللهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ * أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا * ذَلِكَ بِأَنَّ اللهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. İnkâr edenlere gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah’ın onların amellerini boşa çıkarmasındandır. Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah, onları yerle bir etmiştir. İnkâr edenlere de bu akıbetin benzerleri vardır. Bu, Allah’ın inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı bulunmamasından dolayıdır.” [Muhammed 7-11]

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Yayında Halaka Programı; İslam Nizamı Kitabı (44.) Bölüm - Mutluluk Allahu Teala’nın Rızasına Nail Olmaktır

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
“Yayında Halaka” Programı
 
“İslam Nizamı Kitabı (44.) Bölüm”
[Mutluluk Allahu Teala’nın Rızasına Nail Olmaktır]
 
Sunan: Üstad Ahmet El KASAS
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Üyesi
H. 10 Zilkâde 1439 El-Muvafık M. 23 Temmuz 2018

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

Devamını oku...

Hicaz Yöneticileri Bir Kez Daha, Bu Öğütücü Savaşta Gösterdikleri Zayıf İnsani Rolleriyle Övünüyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Hicaz Yöneticileri Bir Kez Daha, Bu Öğütücü Savaşta Gösterdikleri Zayıf İnsani Rolleriyle Övünüyorlar!

Haber:

Uluslararası Şarku’l Avsat gazetesi, “Suudi Hava Köprüsü Lübnan’a yardım göndermeye devam ediyor” başlığı altında şunları yayınladı: Bugün Çarşamba günü, Kral Selman İnsani Yardım Merkezi tarafından Lübnan halkına yardım etmek amacıyla sağlık, gıda güvenliği ve barınma sektörlerini kapsayan 40 ton yardım taşıyan dört uçak Suudi hava köprüsünden Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki Refik Hariri Uluslararası Havaalanına doğru hareket etti. İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ile Başbakan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz’in Lübnan halkına bu kritik koşullar karşısında yardımcı olma yönündeki direktifleri doğrultusunda Suudi yardımları Lübnan’a akmaya devam ediyor.

Yorum:

Böylece Hicaz yöneticileri başta olmak üzere Müslümanların başındaki yöneticiler, Amerika ve Yahudi varlığının İslam beldelerine yönelik savaşındaki tiyatral rollerini sürdürüyorlar. Şöyle ki; onların rolleri, ülkeye yardım etmeksizin veya vahşi savaşlarında Yahudileri ve Amerika’yı engellemeksizin Ortadoğu’daki askeri ve siyasi hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla saldırganlığın yan etkilerini hafifletmeye yardımcı olacak derecede çeşitli araç ve yöntemlerle yaptıkları yardımlarında ortaya çıkıyor.  

Aynı sahne ve görüntü, Gazze Şeridi’ne yönelik vahşi saldırının başlangıcında da mevcuttu; zira Hicaz yöneticileri o dönemde, Gazze Şeridi halkına yardım etmek için aynı Kral Selman Merkezi aracılığıyla Gazze Şeridi'ne yardım göndermekle övünmüşler, tabi bu yardımlara savaş uçakları, askeri tanklar ya da silahlı askerler eşlik etmemiş, aksine sadece aç ve yaralılar için gıda ve tıbbi yardımlar eşlik etmişti. Sanki o gün Yahudi varlığına şöyle bir mesaj veriyorlarmış gibiydiler; siz askeri ve suç hedeflerinizi ulaşmak için öldürün, yaralayın ve aç bırakın, biz yan etkileriyle ilgileniriz!

Aslında Yahudiler, Gazze Şeridi bir toz ve yıkım yığınına dönüşene kadar tam bir yıl boyunca öldürmeye, katletmeye, yerinden etmeye ve yıkmaya terk edilmişken yöneticiler hâlâ yardımların ulaştırılmasından ve savaşın durdurulmasından bahsediyorlar.

Bakın işte yine bizler aynı sahneyle ve aynı tutumla karşı karşıyayız ama bu kez Lübnan’da; zira Hicaz yöneticileri bir kez daha insani yardımlar için kara köprüsü kurmakla övünüyorlar. Tabi askeri yardımlar yok, askerler yok, tanklar yok ve füzeler yok. Yahudi varlığına aynı ilk mesajı vermek için sadece insani yardımlar var.

Ümmetin en büyük musibeti yöneticileridir! Dolayısıyla bizim en çok ihtiyacımız olan şey, onları tahtlarından ve Müslümanların kalplerinden söküp atmak ve ümmeti, ümmetin ordularını ve güçlerini onların günahkâr pençelerinden kurtarmaktır. İşte o zaman ümmet, izzetine, kuvvetine ve konumuna geri dönecek, heybetli yaşayan bir ümmet olacak, beldeleri koruyacak, ülkeler fethedecek ve mustazaflara yardım edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih - Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Yahudilerin Suçlarına Siyasi Kılıf Olan Açıklamalar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudilerin Suçlarına Siyasi Kılıf Olan Açıklamalar!

Haber:

“Sivil alanlar kötüye kullanıldığında, korunma statüsünü kaybeder”; Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Gazze’deki sivil alanların “meşru müdafaa” bahanesiyle bombalanmasını haklı çıkarıyor ve Almanya’nın bu duruşu savunmaktan kaçınmayacağını söylüyor! (Ajanslar)

Yorum:

Öncelikle Müslümanlar olarak bizler, kafir Batılı ülkelerin entrikalarının bilincindeyiz ve bu yüzden bu tür iğrenç açıklamalara şaşırmadık; ayrıca İslam’a ve Müslümanlara düşman olan ve Gazze’ye yönelik soykırım savaşında Yahudilere her türlü silah ve cephaneyi sağlayanlardan, Gazze’deki çocuklara ve kadınlara karşı ne sözlü ne de fiili olarak merhametli olmalarını beklemeyeceğiz.

Despot bir yetkiliyi ve boyun eğmiş ve teslim olmuş toplulukları kınayan cesur açıklamalar aklıma, güzel bir kızın Kisra Kralı’nın önünde söylemiş olduğu şu sözü getiriyor; “Bu kalabalığın içinde erkekler olsaydı, bu güzel kadın peçesini kaldırmazdı.” Şayet uluslararası sistemin Yahudi varlığına verdiği mutlak destek, Müslümanların başındaki yöneticilerin onlarla suç ortaklığı ve komploları ve Müslüman orduların yardımsız bırakmaları olmasaydı, Yahudi varlığına, kendi deyimleriyle “teröristlerin” kötüye kullanmasından dolayı sivillerin yaşadıkları bölgeleri bombalama suçlarını işleme hakkı veren ve Hamas savaşçılarının sivil topluluklarının, okulların, hastanelerin ve yerinden edilme merkezlerinin arkasına saklanmalarıyla sivil yerlerin dokunulmazlık statüsünü kaybettiğini ve bu da buraları işgal ordusunun saldırıları için meşru bir hedef haline getirdiğini iddia eden Almanya Dışişleri Bakanı'nın bu küstahlığını ve yüzsüzlüğünü işitmeyecektik.

Peki zerre kadar aklı ve basiret sahibi olan biri, bu destekçi ülkelerin tek istediğinin, ümmetin kendi pençesi altında zayıf ve rehin olarak kalması ve ümmetin kurtuluşunu ve Hilafetine geri dönüşünü engellemek için bu doğrudan savaş aracının ümmetin bedeninde bir hançer gibi saplı kalmaya devam etmesi olduğunun uzak yakın herkes için açığa çıkmasının ardından bu uluslararası sisteme yönelip hâlâ ondan çözümler ve kurtuluş talep edebilir mi?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Rana Mustafa

 

Devamını oku...

Tunus: Kurtuluş Yürüyüşü; “Hilafetle Birlikte Ordular Filistin'i Özgürleştirmek İçin Harekete Geçecek!”

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti: Kurtuluş Yürüyüşü;

“Hilafetle Birlikte Ordular Filistin'i Özgürleştirmek İçin Harekete Geçecek!”

Zeytuna halkının Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayetinin çağrısı üzerine katılım sağladığı ve El-Aksa Tufanı'nın başlamasından bu yana üst üste yapılan 53. yürüyüş başkent Tunus'taki El-Fetih Camii önünden başladı. Yürüyüş başkent sokaklarını turlayarak Sevra Caddesi'ne ulaştı ve burada 7 üyük pankart açıldı. İlk pankartta “Hilafetle Birlikte Ordular Filistin'i Özgürleştirmek İçin Harekete Geçecek!” olan yürüyüşün başlığı yer alıyordu. İkinci pankartta “Hilafet ile Gazze ve Lübnan'ın İntikamını Alacağız” yazıyordu. Üçüncü pankartta “Hilafet ile Ümmeti Birleştireceğiz” yazıyordu. Dördüncüsünde “Hilafet ile İslam'ın hükümlerini uyguluyacak ve hakları iade edeceğiz” yazıyordu. Beşincisi, “Hilafet ile Kararımızı Geri Getiririz.” Altıncısı, “Hilafet ile ümmet izzetini yeniden kazanır.” Sonuncusu ise “Yeni bir Uluslararası Sisteme Doğru İslam Hilafeti” şeklindeydi.

Katılımcılar, “Ey milyarlık ümmet, Hilafet ile utancı yok edeceksiniz”, “Amerika ve tahtlarla değil, Hilafet ve ordularıyla”, “Hilafet ile ümmetin izzetini bir kez daha geri getireceğiz”, “Hilafet ile ümmetin izzetini bir kez daha geri getireceğiz”, “Ey Selahaddin'in torunları, Filistin'i kim destekleyecek?” sloganları attılar. “Ey utanç yöneticileri, Gazze ateş altında.”

Yürüyüş, Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Şebab'ından birinin “Bir yıl geçti ey İslam Ümmeti” başlıklı konuşmasında Mübarek Toprakları (Filistin) özgürleştirmenin ilk adımının sadık Müslüman subaylar aracılığıyla hain paralı rejimleri devirmek olduğunu vurgulamasıyla sona erdi. Yürüyüş “Hilafet, Hilafet, Hilafet” sloganlarıyla sona erdi.

Hizb-ut Tahrir Tunus Vilayeti Merkezi Medya Ofisi Delegesi

Cuma, 08 Rebiü'l-Ahir 1446 H - 11 Ekim 2024 M

- Etkinlikten Kareler -

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

Devamını oku...

Allah’ın En Zelil Yarattıkları Tehditler Savuruyor ve Gözdağı Veriyor! Peki Siz Ne Yapıyorsunuz?

Allah’ın en alçak ve en korkak yaratıkları peş peşe tehditler savuruyor. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلا بِحَبْلٍ مِنَ اللهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ“Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ahdine ve insanların himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir.” [Ali İmran 112] Peki, bu insanları bu kadar cesaretlendirip tehditler savurmalarına ve gözdağı vermelerine sebep olan nedir?

Yahudi varlığı Başbakanı Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda tehditler savurduğu konuşmasında “İran’da “İsrail”in uzun kolunun ulaşamayacağı hiçbir yer yok ve bu durum Ortadoğu’nun tamamı için geçerlidir.” dedi. Eski askeri istihbarat başkanı Amos Yadlin de tehditler savurduğu konuşmasında “Sınırlarımızda sadece bizim belirlediğimiz kurallara bağlı, devletimizin tam kontrolünde hareket eden Mısır ve Ürdün orduları gibi bir orduya yer verebiliriz.” ifadelerini kullandı. Aynı şekilde, Savunma Bakanları Yoav Gallant da tehditler savurduğu konuşmasında “İran’a yapılması beklenen saldırı, ani, ölümcül ve nokta atışı olacaktır.” dedi.

Dünya, Yahudi ordusunun “Aksa Tufanı” operasyonu karşısında nasıl etkisiz kaldığına ve nasıl sarsıldığına tanık oldu. Kendi güçlerini, yeteneklerini ve geniş erişimlerini abartarak dünyaya yenilmez bir ordu oldukları izlenimini vermişlerdi. Ortadoğu’nun hâkimi, Batılı çıkarların bölgedeki koruyucusu ve Amerika ile Britanya’nın en önemli müttefiki olduklarını öne sürüyorlardı. Ve diğer türlü yanılsamalar, geçen yılın 7 Ekim sabahının iki saatinde silinip gitti. Bir avuç mücahit, el yapımı ilkel silahlarıyla Yahudilere saldırdılar, öldürüp esir aldılar. Tüm dünya şok oldu, derin bir uykudan uyanmış gibi sersemledi. Bu sömürgeci projenin başarısız olduğunu, bu yapının tehlikede olduğunu ve çökmek üzere olduğunu anladı. Hemen tüm güçleriyle, donanımlarıyla, her şeyleriyle bu yapıyı desteklemek ve savunmak için harekete geçti. İslam dünyasındaki yöneticilerin işbirliği, komploları, Müslüman ordularının ve içlerindeki güç ehlinin gevşekliği ve vurdumduymazlığı, hatta zulüm ve ihanetlerinde bu rejimleri desteklememiş olsalardı Yahudiler böylesi tehditler savurabilir miydi?

Ey Müslüman ülkelerin orduları! Size seslenmekten, sizi uyarmaktan, size yol göstermekten ve bu yöneticileri devirmek ve ümmetin birliğini sağlamak için sizden yardım istemekten asla vazgeçmeyeceğiz. Ey rütbe ve madalya sahipleri! Yahudiler kendilerine boyun eğmeniz için sizi tehdit ediyorlar. Hatta birer birer ülkelerinizi işgal etmek tehdidinde bulunuyorlar. Sonunda bir bakmışsınız ki, sizi hazırlıksız yakalayıp topraklarınızı işgal etmişler. O zaman hiçbiriniz askerî kimliğinizi açıklamaya bile cesaret edemez, hatta belki de zulümlerinden korunmak için kadın kıyafetleri giyerek saklanmak zorunda bile kalabilirsiniz. Siz Halid’in, Amr’ın, Kutuz’un, Selahaddin’in ve Fatih Mehmet’in torunlarısınız, böyle bir duruma nasıl razı mı olabilirsiniz?

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ * وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ وَيَتُوبُ اللهُ عَلَى مَن يَشَاءُ وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ“Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mümin topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.[Tevbe 14 -15]

Devamını oku...

Bir Yıl Geçti, Gazze’deki Vahşi Soykırım Gittikçe Daha da Kötüleşiyor, Ümmetin, Gazze’ye Yardımdan Geri Duran Hain Yöneticilerini Devirmesinin Zamanı Gelmedi mi?

Filistin ve özellikle de Gazze’de her gün peş peşe katliamlar yaşanıyor. Durum o kadar kötüleşti ki, insanlar yakılarak ve açlıktan öldürülüyor. Gazze’nin kuzeyinde yaşananlara benzer şekilde mülteci kampları sürekli olarak bombalanıyor. Bir yıldan fazla bir süredir, Batılı güçlerin desteğiyle gelişmiş silahlarla donatılmış Yahudi güçlerinin vahşeti sürüyor. Filistin ve Gazze’nin çevresindeki alçak ve işbirlikçi yöneticiler, neredeyse taş atımı uzaklıktadır. Tüm dünya ve özellikle Ürdün halkı bu yaşananlara tanık olsa da, Ürdün yönetimi kadınların, çocukların, yaşlıların feryatlarına ve güçsüz erkeklerin gözyaşlarına, yardım çığlıklarına hala kulak tıkamakta, hala uluslararası sistemin ve hukukun melodilerini çalmakta, kınamakta ve protesto etmektedir. Oysa Amerika liderliğindeki bu uluslararası sistem, İslam ve Müslümanların en büyük düşmanıdır ve Yahudileri Müslümanlara ve ülkelerine vahşice saldırmak için bir araç olarak kullanmaktadır. Böylece Amerika da Yahudi devletini kuran ve tarihin her döneminde İslam ve Müslümanlara düşmanlık yapan entrika ve kurnazlık yuvası İngiltere’nin yolunu takip etmektedir.

Yahudiler, İslam ve Müslümanlara karşı en büyük düşmanlık besleyen ve onlara zarar vermek için en çok çaba gösteren bir topluluktur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا“İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları bulacaksın.” [Maide 82] Bu mutant varlık, aslında bir güvenlik, askeri veya siyasi bir sorun olarak görülmemelidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

لَنْ يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ“Onlar incitmekten başka size bir zarar veremezler. Sizinle savaşa koyulurlarsa, geri dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” [Ali İmran 111] Sadece Ürdün ordusu bile onu kolayca ortadan kaldırabilir, bir daha geri dönmemek kaydıyla dünya yüzünden tamamen silebilir. Bu dediğimiz sadece bir varsayım veya teori değildir. Aksini iddia edenler, onurlu Gazze’ye bir baksın, Yahudilere karşı nasıl direndiğine tanık olacaklardır. Dünyanın gözleri önünde Yahudilerin imajı yerle bir olmuş ve gerçek yüzleri ifşa olmuştur.

Artık açıkça görülüyor ki, Arap yöneticileri, özellikle Filistin’e komşu olanlar, Yahudi varlığını korumak için ümmetin düşmanlarıyla işbirliği yapmaktadırlar. Hatta Yahudilerin din kardeşlerine karşı yürüttükleri savaşa ortak olmaktadırlar. Bu yöneticilerin en büyük hayali, Yahudilerin süngüsü altında hayali bir Filistin devleti kurmaktır. Bir yılı aşkın süredir uluslararası arenada gerilimi azaltma çağrısında bulunuyorlar. Savaşın yayılıp rejimlerinin devrilmesine yol açmasından korkuyorlar.

Aslında Filistin meselesi temelde bir İslam meselesidir ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmak, Müslümanlar için kuruluşundan beri bir farzdır. Bugün bir yıllık katliam, yıkım ve sürgünün ardından onu ortadan kaldırmak daha da farz olmuştur.

Ey Müslüman ordularındaki ve Ürdün ordusundaki askerler! Şehidimiz Mahir el-Cazi’nin tek başına sergilediği bu kahramanca eylemi, hem dünyada hem de ahirette kahramanlar tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Bu durum, Ürdün halkı başta olmak üzere tüm İslam aleminde büyük bir gurur kaynağı olmuştur. O halde neden bu konuda birbirinizle yarışmazsınız? Rabbinizin düşmanlarınızla savaş emrini yerine getirmek için acele etmezsiniz? Zayıflığınızı atın ve sizi helake sürükleyen yöneticilerinize itaati bırakın. Böylece sizi de kendileri gibi rezil ve utanç verici bir duruma düşürmesinler.

Ey Ürdün halkı! Ey Müslümanlar! Sizi kendi topraklarınızı savunmaktan, zenginliklerinizi korumaktan, işgal altındaki topraklarınızı kurtarmaktan alıkoyanlar, ülkenizi Amerika ve Avrupa üsleriyle doldurarak Yahudi varlığını koruyanlar, sizin yöneticilerinizdir. Yahudilerin Gazze savaşı, onların kâfirlere olan bağımlılıklarını ve sadakatlerini gözler önüne sermiştir. Hatta daha da kötüsü, mutant Yahudi varlığına zarar vermek için atılan füzelerden onu korumuşlardır. Onlar, ordularınızın Filistin’deki Müslümanlara yardım etmesinin önündeki engeldirler. O yüzden ordularınızın harekete geçirilmesini talep etmekten asla yorulmayın. Böylece Yahudi varlığının ve onun arkasındaki kafir emperyalist güçlerin yok edilmesinin öncüleri olabilirsiniz.

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ “Onlarla savaşın ki Allah sizin elleriniz ile onları cezalandırsın, rezil rüsva etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Müminlerin kalplerine şifa versin.” [Tevbe 14]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER