Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Mısır ve Sudan Yöneticilerinin Güçsüz ve Tavizkar Tutumları, Ümmetin Nil Nehri Üzerindeki Haklarının Heba Olmasına Neden Olmaktadır, Bu Hakları Ancak Nübüvvet Metodu Üzere Hilafet Koruyabilir

Mısır ve Sudan ortak su kaynakları teknik komitesinin düzenlediği toplantının ardından, 12 Ekim 2024 Cumartesi günü, Mısır ve Sudan sulama bakanları ortak bir açıklama yaptılar. Açıklamada, Nil Nehri Havzası Çerçeve Anlaşması’nın, sadece imzalanmamış olmasından dolayı değil, aynı zamanda uluslararası hukukun genel ilkeleri ve sözleşme hükümlerine aykırı olması nedeniyle ne Mısır ne de Sudan için bağlayıcı olmadığı vurgulandı.

Bu açıklama, Güney Sudan’ın, 13 Temmuz 2024 tarihinde Entebbe Anlaşması olarak da bilinen Nil Nehri Havzası Çerçeve Anlaşması’nı onayladığına dair bildirinin ardından geldi. 2010 yılında Etiyopya, Ruanda, Tanzanya, Uganda ve Burundi olmak üzere beş ülke bu anlaşmaya imza atmıştı. Anlaşmanın bir maddesi uyarınca, yürürlüğe girmesi için en az altı ülkenin parlamentosu tarafından onaylanması şartı bulunmaktadır. Güney Sudan’ın anlaşmaya imza atmasıyla bu şart tamamlanmıştır.

Bu anlaşmayı imzalayan tüm ülkeler Batı’nın maşasıdır ve Nil nehri, Nil vadisi için hayat kaynağı olduğundan, Mısır ve Sudan’ı sıkıştırmak için Batı’nın emriyle hareket etmektedirler. Bu anlaşma, suların yeniden bölünmesini ve Mısır ile Sudan’ın kazanılmış tarihi hakları fikrinin sona erdirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, aşağı havza ülkeleriyle anlaşmaya varmadan su projelerinin inşa edilmesine izin vermektedir.

13 Ekim 2024 Pazar günü, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Nil Nehri Havzası Çerçeve Anlaşması’nın yürürlüğe girdiğini açıklayarak bunu tarihi bir an olarak nitelendirdi.

Biz, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, Sudan ve Mısır yöneticilerinin bu zayıf tutumları karşısında şunları vurguluyoruz

Birincisi: İslam esasına dayalı ideolojik bir devletimiz olmuş olsaydı, bu uşak devletçikler bizim meşru su haklarımızı asla çiğneyemezlerdi. Fakat Mısır ve Sudan yöneticilerinin müsamahası ve tavizkar tutumu bu devletçiklere cesaretlendirmiştir.

İkincisi: Müslümanlar, Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem zamanından günümüze kadar Dicle, Fırat ve Nil gibi büyük nehirlerin özel mülk olmayıp kamu mülkiyeti olduğunun bilincindedirler. Dolayısıyla, kaynak ülkeleri olarak adlandırılan ülkelerin, Mısır ve Sudan’ın çıkarlarına zarar verecek şekilde Nil sularını kontrol etme hakları yoktur.

Üçüncüsü: Mısır ve Sudan yöneticilerinin, Etiyopya’nın Büyük Rönesans Barajı’nı inşa etmesine göz yummaları, Müslümanların çıkarlarına ihanettir. Çünkü bu durum, kâfirlerin su akışını doğal seyrinde kontrol etmelerine olanak tanır. Aynı zamanda bu ihmal, kâfirlerin bizim boyunlarımıza daha fazla tasma geçirmesine, yani üzerimizdeki egemenliklerini artırmasına yol açar. Bu ise haramdır ve engellenmelidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. [Nisa 141]

Sonuç olarak, Ümmete onurunun, haysiyetinin ve gasp edilmiş haklarının iadesi ancak Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti ile mümkündür. Çünkü Hilafet, ümmetin menfaatlerini koruyacak ve gerekirse askeri güç kullanarak da olsa ümmetin imkanlarıyla oynanmasına izin vermeyecektir. Her Müslüman, Allah’a itaat içinde güzel bir hayat sürmek için bu devleti kurmaya çalışanlarla birlikte çalışmalıdır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü

Devamını oku...

Yaklaşmakta Olan Hilafetin Doğuşu Korkusu Nedeniyle Modi Hükümetinin, Hizb-ut Tahrir’i Yasaklaması Şaşırtıcı Değil

Hindistan İçişleri Bakanlığı, Hizb-ut Tahrir’in “Hindistan da dahil olmak üzere küresel bir İslam devleti ve hilafet kurmak amacıyla cihat ve terör faaliyetleri yürüttüğü” iddiasıyla 10 Ekim 2024 Perşembe günü partiyi yasakladı. Çünkü Hindistan hükümeti, Hizb-ut Tahrir liderliğinde bölgede Hilafet Devletini kurma yönünde güçlü bir kamuoyu olduğunu biliyorlar. Ayrıca, Allah’ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet altında Müslüman liderlerin, 712 yılında yedi yaşında olmasına rağmen zalim kral Dahir’i yenen Emevi komutanı Muhammed bin Kasım gibi cihat yoluyla Hindistan’ı kurtaracağının farkındalar. O zaman Ebu Hurayra’nın rivayet ettiği hadiste Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in verdiği müjde gerçekleşecektir:

لَيَغْزُوَنَّ الْهِنْدَ لَكُمْ جَيْشٌ، يَفْتَحُ اللهُ عَلَيْهِمْ حَتَّى يَأْتُوا بِمُلُوكِهِمْ مُغَلَّلِينَ بِالسَّلَاسِلِ، يَغْفِرُ اللهُ ذُنُوبَهُمْ   “Hindistan’ı sizin için mutlaka bir ordu fethedecek. Allah, onlara fetih nasip edecek ve krallarını zincirlere vurulmuş halde getirecekler. Allah, onların günahlarını bağışlayacak.” [Nuaym b. Hammad] Bu nedenle korkak Hindutva rejiminin Hizb ut-Tahrir’i yasaklaması hiç de şaşırtıcı değil.

Ey insanlar! Hizb-ut Tahrir liderliğindeki gençlerin, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurma çaba ve uyanışlarının göz ardı edilemeyecek bir mesele olduğunu biliyorsunuz. Hindistan, bu siyasi partiye karşı yanlış bilgiler yaymak için Bangladeş’teki ajanlarını ve bazı medya kuruluşlarını kullanmış ve toplumun tüm kesimlerinden gelen Hilafet talebine karşı başarısız bir mücadeleye girişmiştir. Ancak Hindistan, kuklası olan kaçak diktatör Hasina hükümetinin, son on beş yılda uyguladığı şiddetli baskıya rağmen Hizb-ut Tahrir’in sesini susturamadığını unutmamalıdır. Bildiğiniz gibi, parti 2009 yılında Hasina ve Hindistan’ın komplosuyla işlenen vahşi Pilkhana katliamını samimiyetle ve cesaretle ümmete ifşa etmiştir. Bu sayede Hindistan’ın ordumuzu zayıflatma planı dumura uğramıştır. Bunun üzerine suçlu Hasina hükümeti, Hindistan’ın emriyle Hizb-ut Tahrir’i yasaklamıştır. Tüm bu çabalara rağmen, sonunda Hindistan bu partiyi yasaklamak zorunda kalmıştır.

Ey insanlar! Hindistan’ın Hizb-ut Tahrir’i yasaklaması, partinin samimi ve dürüst bir parti olduğunun bir kanıtıdır. Alelacele verilen bu karar, Hilafetin çok yakın olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurma çalışmasının öncüsü olun. Hilafet, Hindistan’ın Pilkhana’daki suçları nedeniyle cezalandırılacağı, onunla tüm anlaşmaların feshedileceği, düşman bir ülke olarak ilan edileceği ve büyükelçiliklerinin kapatılacağı anlamına gelmektedir. Tüm bunların ötesinde, Peygamber Efendimizin SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmek için Hindistan tekrar İslam topraklarına geri dönecektir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

Devamını oku...

Yahudiler İşin Kendi Lehlerine Olduğunu Mu Sanıyorlar?!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Yahudiler İşin Kendi Lehlerine Olduğunu Mu Sanıyorlar?!

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]

Gazze’deki imha savaşının üzerinden bir yılı aşkın süre geçti ve çatışmalar günün bir saati bile durmadan hâlâ devam ediyor. Netanyahu’nun varoluş savaşı olarak nitelendirdiği bu savaş, 7 Ekim 2023’te bir grup mücahidin ayrım çitini basarak sözde “Gazze Tümeni’ne” saldırması, onları öldürmesi, yaralaması ve esir almasıyla başladı.

Yahudiler, Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkılmasının ardından kendilerinin dünyanın dört bir yanından mübarek Filistin topraklarına getirilen devşirmeler olduklarını biliyorlar. Çünkü onlar paramparça olup Filistin ise mübarek İslam toprakları olduğundan dolayı orada kalamayacaklarını da biliyorlar; işte bu yüzden Gazze savaşını, bir varoluş savaşı olarak görüyorlar. El-Kuds el-Arabi web sitesi, Yahudi gazetesi Yedioth Ahronoth’tan alıntılayarak; “İsrail: İslami Hilafetin Kurulmasına İzin Vermeyeceğiz” başlıklı bir makaleyi yayınladığında bahsettiği şey işte buydu.

Gazete makalesine, Yahudilerin adeti olduğu üzere Aksa Tufanı savaşında ölenler ve esir düşenler için ağlayıp sızlayarak başladı; tabii çitlere baskın düzenleyen mücahitleri çocuk öldürme ve taciz etme eylemelerinde bulunmakla suçlayarak yalanlar dizdi ki mücahitler bunlardan beridir; ancak yalan söylemek Yahudilerin alışık olduğu bir şeydir ki Yahudilerin lisanı hali şöyle diyor; insanlar size inanıncaya kadar yalan söyleyin, sonra yine yalan söyleyin!

Makalede dikkat çeken husus, Yahudi varlığının İslami Hilafetin kurulmasına izin vermeyeceği yönündeki başlıktır. İslami Hilafet Devleti’nin kurulmasına karşı çıkan sadece Yahudi varlığı değildir, aynı zamanda Amerika ve tüm Haçlı Batı’dır; zira onlar, Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkmalarından, mafsallarını kesmelerinden ve onlardan her birini kötü bir şekilde çiftliğe benzer varlıklara parçalamalarından ve insanları demir yumruk ile yönetsinler ve insanların ve ülkenin servetlerini yağmalayan kâfir Batı’nın çıkarlarını korusunlar, insanları dinlerinden uzaklaştırmak ve onları akidelerinden koparmak için sömürgeci kapitalizmin fikrini ve onun kokuşmuş yıkıcı kültürünü yaysınlar diye her bir çiftliğin başına yönetici olarak adlandırdıkları bekçiler yerleştirmelerinden bu yana aynı şekildedir.

Müslümanların kanaatlerini büyük ölçüde etkileyen fikir ve mefhumları yaymak için çalıştılar ve Müslümanları, Hilafet Devleti’nin gövdesinden koparılan toprak parçasının Sykes ve Picot’nun çizdiği bir vatan ve onun bir bayrağı olduğu ve bu bez parçası için ölmeleri gerektiği şeklinde kandırdılar! Müslümanların zihinlerini, “bağımsız devletlerinin” sorunlarını çözerken başvurmaları gereken referansın Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi ve uluslararası hukuk olduğu fikriyle doldurdular.

Bu referanslara dayalı olarak mutant Yahudi varlığına mübarek Filistin topraklarını işgal etme hakkı verildi.

Bütün bunlar ise Müslümanların, değişimi ve İslam’ı sorunlarını çözmek için tek referans noktası haline getirmeyi düşünmekten bile uzaklaşmalarını sağlamak içindir. Böylece İslam Devleti’nin bir daha geri dönmemesini garanti altına alıyorlar.

Ancak 7 Ekim 2023’ten sonra Müslümanların hâlâ akidelerine sımsıkı bağlı oldukları ve Filistin’in ikiye bölünmesi kabul edilmeyecek bir İslam toprağı olduğu kâfir Batı için netleşmiş oldu.

Mücahitlerin 7 Ekim 2023’te gösterdiği kahramanlıklar, Yahudiler, Amerika ve tüm dünya tarafından, varlığın ağır silahlı ordusu karşısındaki cesareti ve yiğitliği olarak görüldü; zira mücahitler, öldürüyorlar, Yahudi ordusunun tanklarını sıfır mesafeden havaya uçuruyorlar, bu da onları korkutuyor ve varlıklarını sarsıyor. Dolayısıyla Amerika, Yahudiler ve onların arkalarındaki Batılı Haçlı ülkeleri, ne kadar iyi bir şekilde silahlanmış olurlarsa olsunlar silahlı hareketlerin yeteneklerinin sınırlı olduğunu, arkalarının açık olduğunu ve Yahudi varlığının ortadan kaldırılacağını biliyorlar. Bu yüzden özellikle Filistin’i çevreleyen Mısır ve Ürdün ordusu gibi Müslüman ordularından birinin harekete geçmesinden korkuyorlar. İşte bu nedenle Yahudi varlığı Gazze’ye savaş başlattığından beri lanetli Amerika, özellikle varlığın ordusunun kırılganlığını görmelerinin ardından ileri üssüne herhangi bir Müslüman ordusu tarafından yapılacak herhangi bir saldırıyı püskürtmeye hazır olmak için bölgeye filolarını ve savaş gemilerini göndermekte acele etmiştir.

Nitekim Müslümanlar, özellikle İran’ın Yahudi varlığına onlarca füze fırlatmasıyla gerçekleştirdiği saldırı sonrasında orduların önemini idrak ettiler. Her ne kadar bu saldırı hesaplanmış olmasına, Yahudi varlığı ne zaman ve nereyi vuracağını bilmesine ve İran’ın tepkisinin Gazze’yi desteklemek ve oradaki soykırımı durdurmak için değil de İran ve Amerika arasındaki çıkar hesapları için olmasına rağmen ancak Müslümanlar bundan dolayı sevindiler. Şayet durum böyleyse o halde neden Müslümanlar, soykırımın durdurulması ve Filistin’in kurtarılması yönündeki çağrılarını Müslüman ordularına yöneltmiyorlar?!

Dolayısıyla ümmet, ajanlıkları, ihanetleri ve Yahudi varlığının yanında yer aldıkları iki gözü olan herkes için açığa çıkan rejimleri devirmek için harekete geçmedikçe Filistin’in kurtuluşu gerçekleşmeyecektir. Zira bu yöneticiler, Gazze’yi yok etmesi için Yahudi varlığına her türlü imkânı sağladılar, ona gıda yardımı ulaştırmak için kara koridorlarını açtılar ve yöneticilerden bazıları da Gazze halkına gıda, ilaç ve benzeri yardımların girişi için tek geçidi bile kapattılar. İşte bu rejimler, kendilerine karşı sessiz kalınmaması gereken utanç verici ve yüz karası rejimler olup onları devirmek ümmetin görevidir.

Ey Müslümanlar: Suçlu Amerika ve onunla birlikte Haçlı Batı, Hilafetin geri dönüşü korkusuyla tir tir titriyorlar; o halde neden onun geri dönüşü için çalışmıyorsunuz?!

İran’ın Yahudi varlığına saldırmasından dolayı duyduğunuz sevinç, zafere olan özleminizin boyutunu gösteriyor; ancak bu zafer İslam akidesine dayalı bilinçli ve ciddi bir şekilde çalışmayı gerektiriyor ki işte o zaman Allah’ın yardımı olacaktır; zira Celle ve Âla şöyle buyurmaktadır: إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder.” [Muhammed 7] Bu yüzden bütün ülkelerdeki Müslümanların çağrısı, başlarına gelen felaketleri gören ve duyan ancak kılını dahi kıpırdatmayan ordularına yönelik olması gerekir!

Sadece Müslümanlara yönelik katliamların, yıkımların ve öldürülmelerin görüntülerini yayınlamak ve sadece onlar için dua etmek Allah’ı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i razı etmek için yeterli midir?! Sadece medya organlarından soykırım haberlerini takip etmek yeterli midir?!

Müslüman ülkelerdeki medya, Gazze’de olup bitenleri önemsediği şeklinde sizleri kandırıyor; ancak gerçekte o, siyasallaşmış paralı bir medya olduğu gibi İslam’a ve Müslümanlara karşı ajan ve hain olan rejimlerin lehine çalışan bir araçtır. Zira Sykes-Picot bölünmelerini sizin zihinlerinize yerleştiren bu medya olduğu gibi sizleri İslam akidesine dayalı doğru değişime götüren doğru düşünceden uzak tutan da odur. Tüm bu kurumlar Amerika tarafından kontrol edilmesine rağmen zihinlerinizi, çözümün sadece Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kanunlardan geldiği düşüncesiyle dolduran da bu medyadır. 

Örneğin Gazze'ye yönelik soykırım savaşının başladığı bir yıl boyunca medyada savaşla ilgili yer alan haberler, Müslümanların kalplerine umutsuzluk ve hayal kırıklığı aşılamak için öldürme, yıkım, yerinden edilme ve göç sahnelerini aktarıyor ve hâlâ da aktarmaya devam ediyor. Diğer yandan da çözümlerin Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler’den geldiğine ve uluslararası yasaların uygulanması gerektiğine odaklanarak takipçilerini kurtuluşun sadece kafir Batı’dan ve onun yasalarından geleceği şeklinde kandırıyorlar. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَعِيداً Sana ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde, Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” [Nisa 60]

Medya kasıtlı olarak sizleri İslam’ın doğru fikirlerinden, mefhumlarından ve sistemlerinden uzaklaştırmaya çalışıyor; Hizb-ut Tahrir'den başka hiç kimse Müslümanların zihinlerinde bunları canlandırmak için çalışmadığı gibi Hizb-ut Tahrir’den başka hiç kimse Yahudileri, Amerika’yı ve Haçlı Batı'yı korkutan Hilafet Devleti’nin geri dönüşü için çalışmıyor; dolayısıyla Hizb-ut Tahrir denilince Hilafet, Hilafet denilince de Hizb-ut Tahrir akla geliyor.

O halde ey Müslümanlar; şanlı tarihinin Yahudi varlığını korkuttuğu ve onun geri dönüşüne izin vermeyeceğini söyleyerek övündüğü Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşü için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışın. Hilafetin geri dönüşü Müslümanlar için bir izzet, güç ve iktidar kaynağı olacaktır; çünkü Hilafet, Allah’ın şeriatı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti ile yöneten bir devlet olacaktır.

Hilafetin geri dönüşünü için çalışarak Subhanehu ve Teala’nın rızasına nail olacağımız gibi Allah korusun Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden de olmayacağız: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْكَافِرُونَ Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." [Maide 44] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." [Maide 45]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Asım Et-Tavîl – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Netanyahu.. Boğularak Gebereceksin!

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye TV:
Netanyahu.. Boğularak Gebereceksin!

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
الجيوش_إلى_الأقصى#

H. 13 Rabiu’l Ahir 1446 M. 16 Ekim 2024

Devamını oku...

Ordulardan Kalem Kaldırıldı Mı?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ordulardan Kalem Kaldırıldı Mı?!

Haber:

Gazze’de her gün katliam, yakıp yıkma ve yerinden etmeler gerçekleşiyor.

Yorum:

 Gaspçı Yahudi varlığının ordusunun ulaştığı suçlarının boyutu hiç de şaşırtıcı değildir; nasıl olmasın ki; zira insanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olanlar onlardır…

Ancak çok garip ve hayret verici olan şey, Müslüman orduların, sanki Müslüman değillermiş gibi demiyorum, sanki ordular değillermiş gibi mübarek topraklardaki kardeşlerine yardım etmek için ortalıkta gözükmemeleridir!

Şaşırtıcı olan bir başka şey de kamuoyunun hitabını, harekete geçmeleri için ordulara yöneltmemeleridir!

Peki ya siz ey kanaat önderleri, şeyhler, alimler, düşünürler, yazarlar, aktivistler ve etkili kişiler. Bu askerler sizin evlatlarınız, kardeşleriniz ve akrabalarınız değil mi?!

Onlarla oturduğunuzda Gazze ve Lübnan’dan mı yoksa havadan sudan ve lezzetli yemeklerden mi bahsediyorsunuz?!

Bir yıl boyunca düşmanın, suçlarını ve saldırganlığını sürdürmekten hiçbir şekilde caymadığını kendi gözlerimizle görüyoruz; şayet mücahitler düşmandan bir veya birkaç kişiyi yaralasa, düşman vahşileşiyor ve buna onlarca ve yüzlerce ölü ve yaralıyla karşılık veriyor.

Yahudi ordusunu ancak onun gibi bir ordu caydırabilir ve onun uçaklarına ancak onun gibi bir hava kuvveti ve uçaklar karşı koyabilir.

Ey Müslüman ülkelerdeki ordular:Sizlerin anlayan kalpleriniz, gören gözleriniz ve işiten kulaklarınız yok mu?! Gazze’deki Müslümanlardan akan kan nehirlerini görmüyor musunuz?Köylerde, şehirlerde ve yollarda katliamların yayıldığını görmüyor musunuz?Evlerin yıkıldığını, çadırların yakıldığını, hastanelerin bombalandığını görmüyor musunuz? Mutant Yahudi varlığının vahşetinin insanlara, taşlara ve ağaçlara kadar uzandığını görmüyor musunuz? Şüphesiz sizler, olup bitenleri görüyor ve işitiyorsunuz; peki içinizde, Subhanehu ve Teala’nın hak çağrısına icabet ederek Müslüman askerlere liderlik edecek ve İslam’a ve Müslümanlara yardım edecek aklı başında bir adam yok mu:

وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191]

Yeter artık ey ordular; artık özür dileyen için bir mazeret, delil getiren için de bir hüccet kalmamıştır; hiçbir şey yapmadan düşmanlarınıza olan öfkeden dolayı dişlerinizi sıkmanız yeterli değildir. Çocukların çığlıkları, kadınların çağrıları ve yaşlıların yardım istekleri, sizleri onlara yardım etmek için harekete geçirmiyor mu?!

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72]

Kavi ve Cabbar olan Allah’ın ayetleri, Yahudi varlığının karşısında adam gibi adamlar olarak durmanız için sizi harekete geçirmiyor mu?!

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” [Tevbe 14]

İsra ve Mirac toprakları sizleri çağırıyor; haydi onun çağrısına cevap verin. Gazze halkı sizden yardım istiyor; haydi onlara yardım edin. Sakın Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden olmayın:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır. Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” [Tevbe 38-39]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt

Devamını oku...

İslam’ı Kabul Eden Kadınların, Hilafete İhtiyacı Vardır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İslam’ı Kabul Eden Kadınların, Hilafete İhtiyacı Vardır!

Haber:

Telegraph gazetesi 10 Ekim 2024 tarihinde, İngiliz Aişe Amalu’nın İslam dinini kabul ettiğini ve onun başörtüsü taktığı için İskoçya’daki Dundee kentinin yakınlarındaki bir bakım evinden atıldığını iddia ettiğini bildirdi.

Yorum:

Müslümanların, İslam’a yönelik küresel saldırı nedeniyle zulme maruz kalan kardeşlerinin ihtiyaçlarını hatırlaması çok yaygın bir durumdur; zira Müslümanların kardeşliği malumdur. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُم عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعلَّكُمْ تَهْتَدُونَ Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” [Al-i İmran 103]

Ancak yeni Müslüman olanların Kur’an ve sünnete olan imanları nedeniyle zulümle karşı karşıya kaldıkları imtihanlarını da unutmamalıyız. Nitekim İslam’ı kabul eden kadınlar, Allah Subhanehu ve Teala’ya olan bağlılıklarını açıkça ifade ettiklerinde, gerçek bir zorlukla karşı karşıya kalıyorlar; zira başörtüsü ve İslami kıyafet giydiklerinde net bir şekilde tanınmaktadırlar. Bu da onları, İslam düşmanları onları örnek göstermek ve “seçim özgürlükleri” nedeniyle onları cezalandırmak istediklerinde kötülük ve eziyet için açık bir hedef haline getiriyor.

Elbette yeni Müslüman olan kadınların hedef alınması, kadınların demokratik sistemlerde en iyi muamele ve fırsatlardan yararlandığı özgürlükler ve liberal politikalarla iğrenç bir çelişkidir. Zira insan hakları konusunda evrensel bir model olduklarını iddia eden birçok ülkedeki taciz, ekonomik ve toplumsal cezalar gerçekliğinin, küresel çapta yaygın olduğunu görebiliyoruz.

İslam'ın şiarlarını yeni uygulamaya başlayan kız kardeşlerin de tıpkı köklü Müslüman kadınlar gibi korunmaya ve yönlendirilmeye ihtiyaçları vardır. Hatta bazı yönlerden daha da fazlasına ihtiyaç duyabilirler; çünkü genellikle onları ailelerinden koruyacak erkekleri yoktur ve kendilerini tamamen dışlanmış da bulabilirler. Ayrıca onların eğitim almaları ve belki de iyi eşler ve çevreler bulmalarına yardımcı olmak için Hilafet sistemine de ihtiyaçları vardır. Ne yazık ki dine yönelik nefret ve saldırı gibi mevcut ortamda, mütedeyyin davranışlarından dolayı tüm haklarından mahrum bırakılmaktadırlar.

Liberal demokrasinin yozlaşmış meyvelerini reddeden, onurları ve kurtuluşları için Allah Subhanehu ve Teala’ya yönelen bu kız kardeşlerimiz için Allah Subhanehu ve Teala’dan, imtihanlarında bol mükâfat ve sabır vermesini niyaz ediyoruz; Allahumme Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrane Muhammed

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 15/10/2024

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 15/10/2024
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

-"İsrail"in Bölgesel Savaş Tehdidi
- 80 Milyarlık Vergi Paketi
- Yeni Anayasa Tartışmaları

H. 12 Rebiu's Sâni 1446 El-Muvafık M. 15 Ekim 2024

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER