Yahudiler İşin Kendi Lehlerine Olduğunu Mu Sanıyorlar?!
Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]
Gazze’deki imha savaşının üzerinden bir yılı aşkın süre geçti ve çatışmalar günün bir saati bile durmadan hâlâ devam ediyor. Netanyahu’nun varoluş savaşı olarak nitelendirdiği bu savaş, 7 Ekim 2023’te bir grup mücahidin ayrım çitini basarak sözde “Gazze Tümeni’ne” saldırması, onları öldürmesi, yaralaması ve esir almasıyla başladı.
Yahudiler, Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkılmasının ardından kendilerinin dünyanın dört bir yanından mübarek Filistin topraklarına getirilen devşirmeler olduklarını biliyorlar. Çünkü onlar paramparça olup Filistin ise mübarek İslam toprakları olduğundan dolayı orada kalamayacaklarını da biliyorlar; işte bu yüzden Gazze savaşını, bir varoluş savaşı olarak görüyorlar. El-Kuds el-Arabi web sitesi, Yahudi gazetesi Yedioth Ahronoth’tan alıntılayarak; “İsrail: İslami Hilafetin Kurulmasına İzin Vermeyeceğiz” başlıklı bir makaleyi yayınladığında bahsettiği şey işte buydu.
Gazete makalesine, Yahudilerin adeti olduğu üzere Aksa Tufanı savaşında ölenler ve esir düşenler için ağlayıp sızlayarak başladı; tabii çitlere baskın düzenleyen mücahitleri çocuk öldürme ve taciz etme eylemelerinde bulunmakla suçlayarak yalanlar dizdi ki mücahitler bunlardan beridir; ancak yalan söylemek Yahudilerin alışık olduğu bir şeydir ki Yahudilerin lisanı hali şöyle diyor; insanlar size inanıncaya kadar yalan söyleyin, sonra yine yalan söyleyin!
Makalede dikkat çeken husus, Yahudi varlığının İslami Hilafetin kurulmasına izin vermeyeceği yönündeki başlıktır. İslami Hilafet Devleti’nin kurulmasına karşı çıkan sadece Yahudi varlığı değildir, aynı zamanda Amerika ve tüm Haçlı Batı’dır; zira onlar, Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkmalarından, mafsallarını kesmelerinden ve onlardan her birini kötü bir şekilde çiftliğe benzer varlıklara parçalamalarından ve insanları demir yumruk ile yönetsinler ve insanların ve ülkenin servetlerini yağmalayan kâfir Batı’nın çıkarlarını korusunlar, insanları dinlerinden uzaklaştırmak ve onları akidelerinden koparmak için sömürgeci kapitalizmin fikrini ve onun kokuşmuş yıkıcı kültürünü yaysınlar diye her bir çiftliğin başına yönetici olarak adlandırdıkları bekçiler yerleştirmelerinden bu yana aynı şekildedir.
Müslümanların kanaatlerini büyük ölçüde etkileyen fikir ve mefhumları yaymak için çalıştılar ve Müslümanları, Hilafet Devleti’nin gövdesinden koparılan toprak parçasının Sykes ve Picot’nun çizdiği bir vatan ve onun bir bayrağı olduğu ve bu bez parçası için ölmeleri gerektiği şeklinde kandırdılar! Müslümanların zihinlerini, “bağımsız devletlerinin” sorunlarını çözerken başvurmaları gereken referansın Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi ve uluslararası hukuk olduğu fikriyle doldurdular.
Bu referanslara dayalı olarak mutant Yahudi varlığına mübarek Filistin topraklarını işgal etme hakkı verildi.
Bütün bunlar ise Müslümanların, değişimi ve İslam’ı sorunlarını çözmek için tek referans noktası haline getirmeyi düşünmekten bile uzaklaşmalarını sağlamak içindir. Böylece İslam Devleti’nin bir daha geri dönmemesini garanti altına alıyorlar.
Ancak 7 Ekim 2023’ten sonra Müslümanların hâlâ akidelerine sımsıkı bağlı oldukları ve Filistin’in ikiye bölünmesi kabul edilmeyecek bir İslam toprağı olduğu kâfir Batı için netleşmiş oldu.
Mücahitlerin 7 Ekim 2023’te gösterdiği kahramanlıklar, Yahudiler, Amerika ve tüm dünya tarafından, varlığın ağır silahlı ordusu karşısındaki cesareti ve yiğitliği olarak görüldü; zira mücahitler, öldürüyorlar, Yahudi ordusunun tanklarını sıfır mesafeden havaya uçuruyorlar, bu da onları korkutuyor ve varlıklarını sarsıyor. Dolayısıyla Amerika, Yahudiler ve onların arkalarındaki Batılı Haçlı ülkeleri, ne kadar iyi bir şekilde silahlanmış olurlarsa olsunlar silahlı hareketlerin yeteneklerinin sınırlı olduğunu, arkalarının açık olduğunu ve Yahudi varlığının ortadan kaldırılacağını biliyorlar. Bu yüzden özellikle Filistin’i çevreleyen Mısır ve Ürdün ordusu gibi Müslüman ordularından birinin harekete geçmesinden korkuyorlar. İşte bu nedenle Yahudi varlığı Gazze’ye savaş başlattığından beri lanetli Amerika, özellikle varlığın ordusunun kırılganlığını görmelerinin ardından ileri üssüne herhangi bir Müslüman ordusu tarafından yapılacak herhangi bir saldırıyı püskürtmeye hazır olmak için bölgeye filolarını ve savaş gemilerini göndermekte acele etmiştir.
Nitekim Müslümanlar, özellikle İran’ın Yahudi varlığına onlarca füze fırlatmasıyla gerçekleştirdiği saldırı sonrasında orduların önemini idrak ettiler. Her ne kadar bu saldırı hesaplanmış olmasına, Yahudi varlığı ne zaman ve nereyi vuracağını bilmesine ve İran’ın tepkisinin Gazze’yi desteklemek ve oradaki soykırımı durdurmak için değil de İran ve Amerika arasındaki çıkar hesapları için olmasına rağmen ancak Müslümanlar bundan dolayı sevindiler. Şayet durum böyleyse o halde neden Müslümanlar, soykırımın durdurulması ve Filistin’in kurtarılması yönündeki çağrılarını Müslüman ordularına yöneltmiyorlar?!
Dolayısıyla ümmet, ajanlıkları, ihanetleri ve Yahudi varlığının yanında yer aldıkları iki gözü olan herkes için açığa çıkan rejimleri devirmek için harekete geçmedikçe Filistin’in kurtuluşu gerçekleşmeyecektir. Zira bu yöneticiler, Gazze’yi yok etmesi için Yahudi varlığına her türlü imkânı sağladılar, ona gıda yardımı ulaştırmak için kara koridorlarını açtılar ve yöneticilerden bazıları da Gazze halkına gıda, ilaç ve benzeri yardımların girişi için tek geçidi bile kapattılar. İşte bu rejimler, kendilerine karşı sessiz kalınmaması gereken utanç verici ve yüz karası rejimler olup onları devirmek ümmetin görevidir.
Ey Müslümanlar: Suçlu Amerika ve onunla birlikte Haçlı Batı, Hilafetin geri dönüşü korkusuyla tir tir titriyorlar; o halde neden onun geri dönüşü için çalışmıyorsunuz?!
İran’ın Yahudi varlığına saldırmasından dolayı duyduğunuz sevinç, zafere olan özleminizin boyutunu gösteriyor; ancak bu zafer İslam akidesine dayalı bilinçli ve ciddi bir şekilde çalışmayı gerektiriyor ki işte o zaman Allah’ın yardımı olacaktır; zira Celle ve Âla şöyle buyurmaktadır: إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ “Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder.” [Muhammed 7] Bu yüzden bütün ülkelerdeki Müslümanların çağrısı, başlarına gelen felaketleri gören ve duyan ancak kılını dahi kıpırdatmayan ordularına yönelik olması gerekir!
Sadece Müslümanlara yönelik katliamların, yıkımların ve öldürülmelerin görüntülerini yayınlamak ve sadece onlar için dua etmek Allah’ı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i razı etmek için yeterli midir?! Sadece medya organlarından soykırım haberlerini takip etmek yeterli midir?!
Müslüman ülkelerdeki medya, Gazze’de olup bitenleri önemsediği şeklinde sizleri kandırıyor; ancak gerçekte o, siyasallaşmış paralı bir medya olduğu gibi İslam’a ve Müslümanlara karşı ajan ve hain olan rejimlerin lehine çalışan bir araçtır. Zira Sykes-Picot bölünmelerini sizin zihinlerinize yerleştiren bu medya olduğu gibi sizleri İslam akidesine dayalı doğru değişime götüren doğru düşünceden uzak tutan da odur. Tüm bu kurumlar Amerika tarafından kontrol edilmesine rağmen zihinlerinizi, çözümün sadece Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kanunlardan geldiği düşüncesiyle dolduran da bu medyadır.
Örneğin Gazze'ye yönelik soykırım savaşının başladığı bir yıl boyunca medyada savaşla ilgili yer alan haberler, Müslümanların kalplerine umutsuzluk ve hayal kırıklığı aşılamak için öldürme, yıkım, yerinden edilme ve göç sahnelerini aktarıyor ve hâlâ da aktarmaya devam ediyor. Diğer yandan da çözümlerin Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler’den geldiğine ve uluslararası yasaların uygulanması gerektiğine odaklanarak takipçilerini kurtuluşun sadece kafir Batı’dan ve onun yasalarından geleceği şeklinde kandırıyorlar. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَعِيداً “Sana ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde, Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” [Nisa 60]
Medya kasıtlı olarak sizleri İslam’ın doğru fikirlerinden, mefhumlarından ve sistemlerinden uzaklaştırmaya çalışıyor; Hizb-ut Tahrir'den başka hiç kimse Müslümanların zihinlerinde bunları canlandırmak için çalışmadığı gibi Hizb-ut Tahrir’den başka hiç kimse Yahudileri, Amerika’yı ve Haçlı Batı'yı korkutan Hilafet Devleti’nin geri dönüşü için çalışmıyor; dolayısıyla Hizb-ut Tahrir denilince Hilafet, Hilafet denilince de Hizb-ut Tahrir akla geliyor.
O halde ey Müslümanlar; şanlı tarihinin Yahudi varlığını korkuttuğu ve onun geri dönüşüne izin vermeyeceğini söyleyerek övündüğü Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşü için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışın. Hilafetin geri dönüşü Müslümanlar için bir izzet, güç ve iktidar kaynağı olacaktır; çünkü Hilafet, Allah’ın şeriatı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti ile yöneten bir devlet olacaktır.
Hilafetin geri dönüşünü için çalışarak Subhanehu ve Teala’nın rızasına nail olacağımız gibi Allah korusun Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden de olmayacağız: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْكَافِرُونَ “Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." [Maide 44] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ “Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." [Maide 45]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Asım Et-Tavîl – Mübarek Toprak (Filistin)